MİLLET SİSTEMİ
Millet, İbranice bir kelime olup “söz” demektir Millet, İbranice bir kelime olup “söz” demektir. Allah’ın kelamı etrafında toplanan cemaati, inançlılar kitlesini temsil eder.
Şu anda kullanılan millet, anlam itibariyle 19 Şu anda kullanılan millet, anlam itibariyle 19. yüzyılda ortaya çıkmış olup “nation” kelimesinin tercümesidir.
Osmanlı Devleti, İstanbul’un fethinden sonra imparatorluk haline gelmiştir. İmparatorlukların temel özellikleri arasında yayılmacılık ve çoklu var oluş başta gelir.
Yayılmacılık ideolojisi İslami söylemler ile (cihat, nizam-ı alem) şekillenmiştir.
Yayılmacılığın bir uygulanışı da egemenliğe alınan toplulukların yerel, geleneksel hayatlarını devam ettirmeleridir.
Sisteme eklenen tüm topluluklar kendi kimlikleriyle katılmış ve sistem çok dinli, çok kültürlü ve çok kimlikli bir şekle bürünmüştür.
Modern dönem öncesinde, Osmanlı Devleti için objektif (doğuştan) ile subjektif (sonradan veya tercih edilen) kimlik arasında fark yoktur.
Osmanlı Devleti, dengeleri bozacak şekilde din ve mezhep değişikliğine sıcak bakmaz.
Farklılıkların idaresi tarih boyunca üç biçimde gerçekleşmiştir.
Asimilasyon Entegrasyon Segregasyon
ASİMİLASYON Ötekini tamamen yok etmeye ve farklılıkları tamamen ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Dini, etnik ve siyasi olarak izlenen bu yöntemde yaşama hakkı, farklılıkları gizlemekle, çoğunluğa ve egemen unsura benzemekle mümkündür.
Entegrasyon, çoğulculuğun kutsandığı bir yöntemdir Entegrasyon, çoğulculuğun kutsandığı bir yöntemdir. Bu yöntemde, farklılıklar toplumun zenginliği olarak kabul edilir.
Din, dil, kültür farklılıklarında asıl olan bireydir ve sistemin amacı bu farklılıklarla bireye eşitlik sağlamaktır.
Segregasyon ise ötekinin farklılıklarını koruma ve gelecek kuşaklara aktarma hakkı verir.
Bunun üç koşulu vardır: Egemen unsurun kabul ettiği bir cemaate mensup olmak Farklıkları kendi toplumu içinde, kendi kalın duvarları içerisinde yaşamak Çoğunluktan ya da egemen unsurdan farklı hukuka tabi olmak, eşitsizliğe razı olmak
Osmanlı millet sisteminin Fatih devrinde başladığı tezi genelde kabul edilir. XV. yüzyılda Rum, Ermeni ve Yahudi milletleri oluşturulmuştur. Kiliseler devlet kontrolünde organize edilmiştir.
Bir diğer görüş millet sisteminin Tanzimat devrinde oluşturulduğudur Bir diğer görüş millet sisteminin Tanzimat devrinde oluşturulduğudur. Ancak bu dönem, millet sisteminin oluşturulduğu değil, yeniden düzenlendiği bir dönem olarak ele alınmalıdır.
Esasında Osmanlı, milleti iki kısma ayırır; Millet-i hâkime Millet-i mahkûme
Millet-i mahkûme de üçe ayrılır; Ortodoks Rumlar Gregoryen Ermeniler Yahudiler
Fatih devrinden itibaren bu üç millete birer “milletbaşı” atanmıştır Fatih devrinden itibaren bu üç millete birer “milletbaşı” atanmıştır. İlk olarak Ortodoks kilisesi canlandırılmış ve Gennadios patrik olarak atanmıştır.
Patrik, hem kilisenin amiri, hem de Sultan’ın bir memuru haline gelmiştir. Patriğin dini yetkileri genişletilmiş, siyasi ve hukuki yetkiler verilmiştir.
Fatih, Ermenilere de bir milletbaşı tayin etti Fatih, Ermenilere de bir milletbaşı tayin etti. Bursa Episkoposu Hovagim’i Osmanlı topraklarındaki bütün Ermenilerin başı olarak görevlendirildi.
Ermeniler, bu tarihe kadar bütün bir yapı oluşturmamalarına rağmen Ermeni cemaati bir bütün haline getirilmeye çalışılmıştır.
İstanbul, ilk kez Ermeniler için bir merkez kiliseye kavuşmuştur.
Moses Caspali, Yahudi cemaatinin başkanı olarak atandı Moses Caspali, Yahudi cemaatinin başkanı olarak atandı. Geleneklerinde olmadığı halde Yahudiler de tek bir hahambaşının idaresine verildi.
Her cemaatin liderleri de resmi statüye sahip sultanın fermanı ile tayin edilmiştir. Sultana karşı sorumludurlar ve cemaatlerin sorumluluğu onlara tevdi edilmiştir.
Devletin gayrimüslim tebaadan istediği şey tıpkı Müslümanlardan istenen şeydir: itaat ve vergi
Reaya ne bekliyor; Can güvenliği, Vergi dahil her konuda adalet İbadetlerini ve inançlarını rahat uygulama hakkı.
Modern öncesi dönemde bireyin hiçbir anlam ifade etmediği bir gerçektir. İnsanların siyasal ve toplumsal anlam ifade etmeleri mensubiyet kimliği ile gerçekleşebiliyordu.
Esnaf grupları, tarikatlar, aşiretler, dindaşlar grup halinde anlamlı siyasi muhataplar olabiliyordu.
Tanzimat devrinde, milletlerin hukuksal anlamda statülerinin belirginleştirilmesi için nizamnameler yayınlanmıştır.
1862 yılında Rum Patrikliği Nizamnamesi, 1863 yılında Ermeni Patrikliği Nizamnamesi, 1865 yılında Yahudi milleti nizamnamesi yayınlandı.
1850 yılında Protestanlık resmen tanındı ve yasal düzenleme yapıldı.
Bu yeni düzenlemeler, her konuda yapılan kanunlaştırmanın bir parçasıdır. Bir anlamda gelenekler yazıya dökülmüştür.
Tanzimat devri ile birlikte en önemli değişim Osmanlı millet sisteminin temelini oluşturan adalet kavramının yerini eşitlik kavramı aldı. Tanzimat dahil bütün hukuki metinler, Müslümanlar ve gayrimüslimler arasında eşitlik vurgusunu yapmaya başladı.
Tanzimat devrinde oluşturulmaya çalışılan millet sistemi, ülkeyi parçalanmaktan kurtarma çabalarının bir ürünüdür. Ancak aksi tesir yapmıştır.
Millet sistemi, Misyonerlik ve Ermeni Meselesi