Kaygusuz Abdal.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Kur'an Aklımızı Kullanmamızı İster. Konuyla ilgili ayetler: 1- "Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
Advertisements

Babam Beni Hiç Sevmedi... Balıkesir'de Asma Ağacı Ve Anılarım.. Kısa Öykü.
MATTA 17. İSA’NIN GÖRÜNÜMÜ DEĞIŞIYOR Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. Onların.
Varlıkların Özelliklerini Belirten Kelimeler (Sıfat – Ön Ad)
Sonunda süreksiz sert ünsüzlerden (p-ç-t-k) biri bulunan sözcük ünlü ile başlayan bir ek aldığında sonundaki sert ses yumuşar P B kita p ı >kita b ı Kal.
Yıl Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası.
Mısır danatında resim ve heykel
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde genel anlamlı bir sözcük kullanılmıştır? A) Kamyonu buradan çekiniz. B) Otobüs öneki durakta bozulmuş. C) Araba insan yaşamını.
TÜRK KÜLTÜRÜNÜ OLUŞTURAN UNSURLAR VE TÜRK KÜLTÜRÜ
Çoşku ve Heyecanı Dile Getiren Metin : Şiir
Güçlü ve kararlı ol. Tanrın RAB'bin verdiği görevleri yerine getir. Onun yollarında yürü ve Musa'nın yasasında yazıldığı gibi Tanrı'nın kurallarına, buyruklarına,
1 ZAMİRLER Dil, kısa, öz anlatımı sever. Konuşurken, yazarken gereksiz, sevimsiz tekrarlardan kaçınmak için, daha önce anılan bir ismin yerine, onu karşılayacak.
DUYGUSAL VE ABARTILI İFADELER
(Ravi Modelleri) Sunum 2 Doç. Dr. Halis AYDEMİR. Rivayet, bir aktarıcının kaynak ile muhatabı arasında oluşturduğu bilgi akışının yahut başka bir ifadeyle,
Teknolojiden Yararlanmak İçin…. Keloğlan’ın düşünde, Kaf Dağı’nın ötesinde, korkunç devler ülkesinde gezinmeyen biri mi var? Saklambaç, köşe kapmaca,
MED İ NEL İ LERLE GÖRÜ Ş ME VE AKABE ANLA Ş MALARI.
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim,duygu-düşünce.
MÜZEDE ÇOCUKLARLA SANAT ÇALIŞMASI Münih 1-6 şubat Kıtalar Müzesi.
EYÜP SULTAN. Medineli müslümanlardan ve hicret sırasında Hz. Peygamber'i evinde misafir eden sahâbidir... Bütün Müslümanlar Peygamber efendimizi kendi.
KÖK  Kök bitkinin toprağın altında kalan kısmıdır.Aynı zamanda bitkinin toprağa bağlanmasını ve toprakta ki su ve mineralleri alarak bitkinin yaşamasını.
D E V L E T Y Ö N E T İ M İ OSMANLI DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI.
 Cümlede, eylemin nesne alabilip alamamasına ya da öznenin, eylemde bildirilen işle ilgili olarak gösterdiği özelliğe eylem çatısı denir. Dolayısıyla,
KURBAN “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser Suresi /2)
Osman Gazi'nin Hayatı ARDA KIRTASİYE.
KONUŞMA VE BİZ Emin ÖZDEMİR. Bizi biz kılan konuşma gücümüzdür.Bu gücü yitirdiğimizde, dilsizleştiğimizi düşünelim. Suskunun dayanılmaz köleliğine düşeriz.Dış.
Sözsüz İletişimin Özellikleri
Hikmet SIRMA.
M Ü ŞRİKLERİN BOYKOT İLÂNI. Mekke m ü şrikleri, İslâm n û runun s ö nmesi i ç in, ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Alay, hakaret ve işkencenin her.
Çağdaş Türk sanatını konu alan birçok kaynakta, ulusal ve yöresel Türk resminin kurucusu ve öncüsü olarak nitelendirilen Turgut Zaim, 1906 yılında İstanbul`da.
Bir milletin şiiri, devirler aşırı elden ele gezen bir meş’aledir
Nazım Biçimleri (Şekilleri)
Mustafa Kemal, bir gezisinde öyle bir kişi görürki, dayanamayıp yanındaki valinin kulağına eğilerek sorar: Kimdir bu?" "Efendim, kendisi Şıh'tır, yörede.
BİYOGRAFİ Sanatta, bilimde, politikada veya başka alanlarda tanınmış kişilerin yaşamlarını anlatan yazı türüne biyografi (yaşam öyküsü) denir. "Biyografi"
Mustafa Süreyya SEZGİN Mustafa Süreyya SEZGİN HAT SANATI Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı yazma sanatıdır. Bu sanat Arap harflerinin 6. yüzyıl.
Ahmet Kutsi Tecer 1901 yılında Kudüs'te doğdu. İlköğrenimine Kudüs'te başladı ve Kırklareli'nde devam etti. Lise öğrenimini Kadıköy Sultanisi'nde tamamladıktan.
Mevlana Celaleddin-i Rumi. Mevlana Celaleddin-i Rumi: Mevlana hazretleri 1207 yılında Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl adı Muhammed Celaleddin'dir.
HÜSN-Ü AŞK ŞEYH GALİP.
AYAKKABICI Ayakkabıcı, yeni getirdigi malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi.
B E D İ A C E Y L A N G Ü Z E L C E "Devrim, kadınların gözlerinde başlar. Bir kadın gözlerini deviriyorsa, bir şeyler değişecektir.’’
KÖROĞLU KAYNAKÇA; HAZIRLAYAN; Miraç öksüz 10rdtvtkn-91.
yapIlarIna göre fİİller
GÖKTÜRK KİTABELERİ.
HANSEL VE GRATEL.
Hz. İsa Prof. Dr. Şadi Eren.
HİN 304- PURANALAR Konu:Bhāgavata Purāṇa’dan Örnek Efsaneler I
FİİLLERDE ÇATI.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
HİN 304- PURANALAR Konu: Bhāgavata Purāṇa’dan Örnek Efsaneler I
CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE Fiil Cümlesi
SERVETİFÜNUN EDEBİYATI
Kedi, köpek, tarak, çekiç, anne, dayı, ayak,
Bugün neler öğreneceğiz?
ZAMİRLER “Sen ve ben ve deniz Bizi anlamayan bir nesle aşina değiliz”
ATATÜRK’ÜN BİR ANISI ….
Çocuklarımız İçin Düşünün
<<<<<<>>>>>>
KİPER’İN DOĞUM GÜNÜ.
KELİME TÜRLERİ FİİLLER.
ODTÜMİST MENTORLUK PROGRAMI
Sağlıklı Yaşama Kılavuzu
KRAL ve EŞLERİ Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın 4 eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez, her.
7. Sınıf 2. Ünite: HAC VE KURBAN
ZAMİRLER(ADILLAR) 6.SINIF.
CİHANGİR ÇAĞLAR ZAMİRLER
Bir Peygamber Tanıyorum: Hz. Salih (a. s.)
Hicret Olayı.
HZ. MUHAMMED VE AİLE HAYATI
ПРИЛОЗИ.
Annesini Arayan Kardan Adam
Sunum transkripti:

Kaygusuz Abdal

Kaygusuz Abdal, XV. Yüzyıl şairlerindendir.

Yaşamı üzerine bilinenler, onun adına yazılmış bir Vilayetname’ye (Menakıb-ı Baba Kaygusuz), kendi şiirlerine dayanıyor.

Doğum ve ölüm tarihi kesin olmamakla birlikte 1341-1444 yılları arasında yaşadığı üstünde birleşilmektedir.

Menkıbeye göre, asıl adı Gaybî olup Alâiye (Alanya) beyinin (Hüsâmüddin Mahmud) oğluymuş.

EFSANELERDEKİ KAYGUSUZ Bir gün ava çıkmış ve bir geyiğe rastlamış. Attığı ok geyiğin kol-tuğuna saplanınca geyik kaçmış, o ko-valamış. Abdal Mu-sa’nın tekkesine var-mışlar, geyik içeri dalmış. Gaybî de pe-şinden. Giriş o giriş.

Kendisini önleyen dervişlerden yaralı geyiği istemiş, böyle bir av gelmediğini söyleyen dervişlerle çekişmeye başlamış.

Araya giren Ab-dal Musa: “Oğul attığın ok bu mu-dur Araya giren Ab-dal Musa: “Oğul attığın ok bu mu-dur?” diye kol-tuğunun altında vücuduna saplı duran oku gös-termiş.

Gaybî böylece Abdal Musa’nı dergahında derviş olmak, şeyhe mürid olmak istemiş. Şeyh ona mücerredlik yolunun zorluklarını anlatmış: “Bey oğlu derviş olmak dilersin demek. Dinle öyleyse. Dervişin ilk harfi d (dal) dir. “Dünyayı terk” demektir. Dervişin ikinci harfi r (re) dir. “Riyayı terk” demektir. Dervişin üçüncü harfi v (vav) dir. “Varlığını terk” demektir. Dervişin dördüncü harfi y harfidir. “Yalanı terk” demektir. Dervişin beşinci harf ş harfidir. “Şehveti terk” demektir. Sen bütün bunları yapabilecek misin? Böyle yaşabilecek misin? Git, babana da sor, razı gelir mi?” درويش

Abdal Musa’nın dervişi olmuş ve kırk yıl ona hizmet etmiş.

Kırk yıl hizmetine koşar, kırk yıl ocağında pişer Kırk yıl hizmetine koşar, kırk yıl ocağında pişer. Bu ocakta pişmeyenler, nasıl gelmişlerse, kaskatı yine öyle giderler, ham ruhlular, gönül adamı, olgun olmayanlar da vardır.

Bir kez aldım ben karıdan Boynu da uzun borudan Kırk Abdal kanın kurudan, Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Sekizimiz odun çeker, Dokuzumuz ateş yakar, Kaz kaldırmış başın bakar, Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kaza verdik birçok akçe, Eti kemiğinden pekçe, Ne kazan kaldı ne kepçe, Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kaz değilmiş be bu, azmış, Kırk yıl Kafdağı'nı gezmiş, Kanadın kuyruğun düzmüş, Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamaz. Kazı koyduk bir ocağa Uçtu gitti bir bucağa Bu ne haldir hacı ağa Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz Kazımın kanadı selki Dişi koyun emmiş tilki Nuh Nebi’den kalmış belki Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kazımın kanadı ala Var yürü git güle güle Başımıza kalma bela Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Suyuna biz saldık bulgur Bulgur Allah deyu kalgır Be yarenler bu ne haldir Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kaygusuz Abdal  n'idelim, Ahd ile vefa güdelim. Kaldır postu biz gidelim, Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz.

Şeyh ona Gaybî, kaygudan reha buldun (kurtuldun); şimdiden sonra Kaygusuz ol!” diyerek Kaygusuz lakabını verdi. Nihayet Hacca niyet etti. Abdal Musa ona bir icazetname yazıp verdi. Kaygusuz kağıdı saklayacak uygun bir yer bulamayarak kalbinde saklamak üzere, onu, içtiği ayranına doğradı ve yedi. İşte, bundan sonra, kalbinden hikmetler (safiyane şiirler) söylemeye başladı.

Nihayet, Şeyh onun yanına kırk derviş verdi Nihayet, Şeyh onun yanına kırk derviş verdi. Hacca ni-yet eden Kaygusuz, derviş-leriyle beraber uzun bir se-yahatten sonra Mısır’a geldi.

Meğer Mısır Padişahı’nın bir gözü kör imiş Meğer Mısır Padişahı’nın bir gözü kör imiş. Bunu gören Kaygusuz, hemen gözünün birine pamuk ya-pıştırdı, dervişleri de öyle yaptılar. Dimyat’tan gemiye binip Nil yoluyla Bulak iskelesine geldiler. Mısır Pa-dişahı’nın Hacib’i burada onlara rasgeldi, Kaygusuz’a sorduğu sual-lere aldığı cevaplar hoşuna gitti. Ve padişaha bunların halini anlattı.

Padişah bunları imtihan etmek istedi. Dervişleri ziyafete çağırdı Padişah bunları imtihan etmek istedi. Dervişleri ziyafete çağırdı. Sofraya da sapı üçer karıştan uzun kaşıklar koydurdu. Sofraya ilk önce Mısır’ın zahid ve abidleri, beyleri davet edildi. Kaşıkları görünce şaşırıp kaldılar, bir şey yiyemediler.

Nihayet bizim dervişler oturdular Nihayet bizim dervişler oturdular. Herkes kendi kaşığıyla karşısındakine yemek verdi. Padişah bunların arif adamlar olduğunu anladı.

Kaygusuz, Padişah’ın bir gözü görmediği için kendilerinin de gözlerinden birine pamuk yapıştırdıklarını söyledi. Bundan pek etkilenen Padişah, pamukları çıkartmalarını emretti. Bunun üzerine Kaygusuz dua etti; hazır olanlar ellerini gözlerine sürüp “amin” dediler; dervişlerle birlikte Padişah’ın da gözleri açıldı. Şeyh’in bu kerametini gören padişah, hemen tahttan inip Kaygusuz’un ellerini öptü, mürid oldu.

Şiirlerinde de Abdal Musa’ya bağlı olduğunu, şeyhinin tekkesinin Elmalı’da bulun-duğunu söylemektedir. Hind'den bezirganlar gelir yayunur Aşık olan bu meydanda soyunur Pişer lokmaları açlar doyunur Toklar gelür pirim Abdal Musa'ya

Kahire’de Mısır sultanı ile görüştüğü Mukattam dağındaki tekkesini 1404/1405 tarihlerinde yaptırdığı, daha sonra Hicaz’a gittiği, Bağdat, Kerbela, Musul yörelerini dolaştığı ve tekrar Elmalı’ya geldiği biliniyor.

Elmalı’da çok kalmamış, Mısır’a dönerek yaşamını tekkesinde sürdürmüştür. Öldüğü yıl bilinmemekle birlikte 1424’ten sonra öldüğü sanılıyor.

Kahire’deki tekkesinin yanında bulunan Mukattam dağında bir mağaraya gömülmüş. Bu nedenle Abdullah El Magarevî adıyla anıldığı söylenmektedir. Bir başka görüş, Kaygusuz’un mezarının Elmalı’nın Tekke Köyü’ndeki Abdal Musa Türbesi’nde olduğudur.

Kaygusuz Abdal_0859.avi

O, bir kalenderidir.

BU ÂDEM DEDİKLERİ Bu âdem dedikleri el ayakla baş değil Âdem mânâya derler surat ile kaş değil Gerçi et ve deridir cümlenin serveridir Hakkın kudret sırrıdır gayre bakmak hoş değil Âdem mânâyı mutlak âdemdedir nutk-u Hak Âdemden gafil olma o hayal ya düş değil Âdem gerek su gibi arı olsa arınsa Âdem oldur ey hoca nefsi de serkeş değil Âdemdedir külli hal ilm ü hikmet güft ü kal Âdem katında âdem dane-i haşhaş değil Âdem odur ey hoca gıdası mânâ ola Maksud âdemden ahî çöp veya tutmuş değil Kendi özünü bilen maksudun bulan kişi Hakkı bilen doğrudur yalancı kallâş değil Bu Kaygusuz Abdal’a âşık demem dünyada Nakş u suret gözetir maksudu Nakkaş değil

Kaygusuz Abdal aruz ve heceyle şiirler yazmış, kaynağını sözlü anlatımdan alan, yalın bir dile, kendine özgü bir söyleyişe yaslanan düzyazı örnekleri vermiştir.

Asıl önemi halk şiiri geleneği içinde, halkın diliyle yazdığı nefeslerde görülür.

NEFES Bektaşî şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir. Nefeslerde genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut (varlığı birliği) kavramı anlatılır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammet ve Hz. Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerin bazılarında kalenderane ve alaycı bir üslûp göze çarpar.

Dost senin yüzünden öze Ben kıble-i can bilmezem Pirin hüsnünü severim Bir başka iman bilmezem Bana derler ki şeyatin Senin yolunu azdırır Ben şu zerrak sofulardan Gayri bir şeytan bilmezem Sofi-i salus nedendir Hüsne münkir geçindiği Ne acep belâ gelüptür Şu ki ben Haktan bilmezem İnsan-ı kâmil ki derler Mustafadır Murtazadır Dahi kim vardır cihanda Ben gayri insan bilmezem O Şah-ı hüsnün aşkına Özümü viran kılmışam Kaygusuz Abdal'dır adım Cübbe ve kaftan bilmezem

“Gerçekten de coşkun, coşkun olduğu kadar yaşayışa bağlı, yoksulluk çeken bir insandır. Kendinin ve halkın ruhsal durumlarını alaylı bir tarzda inceleyen, dile getiren bir ozandır.

Eksik avradın kötüsü dizini dikip oturur İşinin kolayın bulmaz yüzünü yıkıp oturur Boğaza takmış akıkin aşına bulmaz kekiğin Yeni donunun söküğün dizine takıp oturur Ayağında meşin mesi kolunda gümüşün başı Soyunmaya elbisesi taşraya bakıp oturur Yata yata karnı şişer eşinin başında işer Bitler kanatkanıp uçar sirkeye bakıp oturur Çocuklar oynar aşığı köpekler yutar bulaşığı Karga da kapmış kaşığı havaya bakıp oturur Başa bağlamış emiri rençberler sever demiri Danalar yemiş hamırı tekneye bakıp oturur Kaygusuz aydır atılmaz pazara çeksen satılmaz Haz’rolup işe atılmaz bir manda çöküp oturur

Derli toplu, düzenli şiir söylerken bile birdenbire sözleri bir tekerleme haline girer.

Yamru yumru söylerim Her sözüm kelek gibi Ben avare gezerim Sahrada leylek gibi İşim kalp sözüm yalan Ben değil adım filan Bu halk insana derim Sözümü gerçek gibi Aşk kuşları derilse Aşktan dane verilse Usulüm toya benzer Avazım ördek gibi Terketmedim benliği Bilmedim insanlığı Suretim adem veli Her huyum eşek gibi Arifler sohbetinde Marifet söyleseler Ben de hemen düşünmem Ürerim köpek gibi Gerçi Hakk'ın halkıyım Marifetsiz aylakım Arifler sohbetinden Kaçarım ürkek gibi Bu marifet ilminden Haberim yok cahilim Benden mana sorsalar Sözlerim sürçek gibi Aşıklar can içinde Aşikar gördü Hakk'ı İşitmenin manası Olmıya görmek gibi Miskin Sarayî kıydın Kul oldun sen nefsinde Senin hırs ü hevesin Tuttu seni fak gibi

Birçok şiirlerinde tatmin edilmeyen isteklerin özlemi, bilinçaltı izlenimlerin söze gelişi, özlü bir yaşayış ve dilenen mutluluk özlemi göze çarpar, bazı kere de gerçeküstü bir şiir meydana çıkar.

Kaplı kaplı Kaplumbağalar Kanatlanmış uçmaya Kertenkele geçmeye Kırım suyun geçmeye Kelebek ok yay almış, Aba şikara çıkmış, Domuzları korkutur Ayıları kaçmaya. Leylek koduk doğurmuş Havda zurna çalar Balıklar kavağa çıkmış Söğüt dalın biçmeye Bir karınca devenin Tepmiş oyluğun ezmiş Bir budunu götürmüş Dönüp ister kaçmaya. Domuz düğün eylemiş Ayıya kızın vermiş Maymun sinde getirmiş Kaftan gömlek biçmeye Ergene'nin Köprüsü Susuzluktan kurumuş Edirne Minaresi Eğilmiş su içmeye. Deve hamama girmiş Dana dellaklık eder Su sığırı natır olmuş Nöbet ister çıkmaya Kaygusuz'un sözleri Hindistan'ın kozları Bunca yalan söyledim Girer misin uçmağa.

Divan (Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Kitapları Manzum No: 797) MANZUM ESERLER Divan (Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Kitapları Manzum No: 797) Minber-nâme Gülistan (Ankara Genel Kitaplık No: 167) Dolapname Gevher-nâme Mesnevi-i Baba Kaygusuz (Süleymaniye Kütüphanesi, Haşim Paşa Bölümü No: 19)

Budalanâme (Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Kitapları No: 909) Kitabı MENSUR ESERLER Budalanâme (Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Kitapları No: 909) Kitabı Miglâte (Miglatename) (Süleymaniye Kütüphanesi, Düğümlü Baba Bölümü No: 41162) Vücudnâme (İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Türkçe Yazmalar No: 6817) Risale-i Kaygusuz Abdal (Atatürk İstanbul Belediye Kütüphanesi, Osman Ergin Bölümü No:1102) Sarây-nâme Dil-güsâ Esrâr-i Hurûf

DOST SENİN YÜZÜNDEN Dost senin yüzünden özge ben kıble-i can bilmezem Pirin hüsnünü severim bir gayri iman bilmezem Bana derler ki şeyâtîn senin yolunu azdırır Ben bu zerrak sofulardan gayri bir şeytan bilmezem Sofî-i sâlûs nedendir hüsne münkir geçindiği Ne acep belâ gelüptür şu ki ben Hak’tan bilmezem İnsan-ı kâmil ki derler Mustafa’dır Murtaza’dır Dahi kim vardır cihanda ben gayri insan bilmezem O Şah-ı hüsnün aşkına özümü viran kılmışam Kaygusuz Abdal’dır adım cübbe ve kaftan bilmezem