SAĞLIK HİZMETLERİNDE İDARENİN SORUMLULUĞU
GİRİŞ Sosyal devlet anlayışının benimsenmesiyle birlikte idare, ekonomik ve sosyal yaşama müdahale etmeye başlamış, özel kişilerce yürütülen hizmetlerin bir kısmını üstlenmesi sebebiyle faaliyet alanı genişlemiştir. İdare (Devlet), toplumun ortak ihtiyaçlarını gidermek için kamu hizmeti ve kolluk faaliyeti şeklinde iki önemli göreve sahiptir. İdare bu faaliyetleri, kamu görevlisi denilen gerçek kişiler aracılığıyla yerine getirir. İdarenin kamu hizmetlerini yürütmesi sırasında, bazen hizmetin organizasyonundaki aksaklıklardan bazen de hizmetin görevlilerinin davranışlarından kişiler zarar görebilmektedir. Bu zararların karşılanması gerektiğinde, idarenin sorumluluğundan söz edilmektedir.
Kamu Hizmeti Kavramı Toplumda genel ve ortak bir ihtiyacın ortaya çıkması, bu ihtiyacın sürekli bir şekilde olması, bu ortak ihtiyacın özel hukuk kişilerince hiç ya da yeterince karşılanamaması, bu sürekli ihtiyacın karşılanması sebebiyle toplumda dirlik ve esenliğin bozulacağı varsayımıyla Devletin bu alana el atarak söz konusu ihtiyacın karşılanması için faaliyete girişmesi halinde kamu hizmetinden söz edilebilir. Bir ortak ve genel ihtiyacın karşılanmasının kamu hizmeti niteliği taşımasında, siyasî otoritenin iradesi önem taşımaktadır. Anayasa koyucu ve kanun koyucu hangi ortak ihtiyaçların karşılanmasını kamuya yüklemişse, o kamu hizmeti sayılmaktadır.
Kamu Hizmeti Kavramı Sağlık hizmetlerinin bir kamu hizmeti olarak kabul edildiği Anayasada (56. madde 3. ve 4. Fıkra) belirtildikten sonra, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (2. madde), sağlık hizmetinin bir kamu hizmeti olarak kabul edilip Devlet tüzel kişiliğinin görevleri arasına alındığı ve bu işi yürütmek üzere de Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarının düzenlendiği hükme bağlanmıştır. Kamu hizmetinin yürütülüşünde farklı yöntemler uygulanabilmektedir. Hizmeti üstlenen idare, hizmeti bizzat kendisi yürütüyorsa, buna emanet usulü denilmektedir. Bu usulde kamu hizmeti, idarenin kendi elemanı, kendi araç ve gereci, kendi imkânlarıyla yürütülür. İdare kamu hizmetini kendisi yürütmüyor, ancak kendi denetimi altında idarî bir usulle özel hukuk tüzel kişilerine gördürüyorsa, müşterek emanet, imtiyaz, ruhsat (izin) gibi usullerden söz edilir.
Kamu Hizmeti Kavramı Kamu hizmetini idare ile özel hukuk kişisi birlikte yürütüyorsa müşterek emanet sistemi; Kamu hizmeti sözleşmelerle özel hukuk kişilerine gördürülüyorsa imtiyaz usulü; İdare yanında özel hukuk kişilerinin de aynı kamu hizmetini görmesine izin veriliyorsa, ruhsat (izin) usulü söz konusudur. Vatandaşlara kamu yararına sağlık hizmeti sunmak amacıyla devlet ya da devlet tüzel kişilerince kurulan, kamu yönetimi içerisinde yer alan ve kâr amacı gütmeyen hastanelere kamu hastaneleri denir. Kamu hastaneleri, kamu hukuku kurallarına göre kurulur ve işletilir.
Kamu Hizmeti Kavramı Kamu hastanelerinde vatandaşa sunulan sağlık hizmeti, kamusal bir hizmet niteliği taşır. Kamu hastanelerindeki sağlık hizmeti sunumunda görev alan hekim anestezist, hemşire ve hasta bakıcı, teknisyen gibi çalışanlar kamu personeli konumundadır ve ifa ettikleri hizmetler de idare hukuku anlamında birer idarî faaliyettir. Tedavi ve sağlık hizmeti almak için kamu hastanelerine başvuran hasta ile kamu kurumu arasında sadece kamusal bir ilişki kurulur. Hastanın bu kamusal ilişki dışında, kurumda görevli hekim ve diğer personelle arasında herhangi bir sözleşmesel ilişki kurulmaz.
İdare Hukukunda Sorumluluk Türleri Sorumluluk, bir kişinin hukuka ve kanuna uymayan fiilinin başkası hakkındaki zararlı sonucundan hesap vermeye mecbur olması, zarar görenin hakkını elde edebilmek için zarar verenin malvarlığına el konulmasıdır. İdare de, kamu hizmeti ve kolluk gibi faaliyetlerini yerine getirirken işlem ve eylemlerde bulunmakta, sözleşmeler yapmaktadır. Kişilerin bu faaliyetlerden zarar görmeleri her zaman mümkündür. İdarî sorumluluğa, idarî faaliyetlerin kişilere verdiği zararlar neden olmaktadır. Bu zarara sebep olan idare davranışları farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu farklılıklar, idarenin sorumluluğunun yoğunluğundan, yetkili ve görevli yargı yerinin belirlenmesine, yargılama usulü ve tazminatın hesaplanmasından nedensellik bağının belirlenmesine kadar birçok konuyu etkilemektedir.
1. Kusur Sorumluluğu (Hizmet Kusuru) Hizmet kusuru, kamu görevlilerinin kişisel kusurunu dışta tutan, doğrudan idarenin sorumluluğunu ifade eden bir terimdir. Kamu hizmetlerinin, durumun gereklerine ve ihtiyaca göre en uygun bir şekilde devamlı, istikrarlı bir tarzda vatandaşlara sunulması, kişilerin bu hizmetlerden gereği gibi yararlanması idarenin görevidir. Bu görevin gereği gibi yerine getirilmemesi, hizmet kusurunu oluşturur. Bu bakımdan hizmet kusuru, kamu hizmetinin kuruluş veya işleyişindeki eksiklik, aksaklık veya düzensizlik olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle, hizmet kusuru, şahsa bağlı olmayan, hizmeti yerine getiren kamu görevlisine atıf ve izafe edilemeyen ya da edilmesi gerekmeyen, tamamen kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde, işleyişinde ve teşkilatlanmasında karşımıza çıkan somut, anonim ve objektif bir kusurdur.
1. Kusur Sorumluluğu (Hizmet Kusuru) Hizmet kusuru sayılan durumlar şunlardır: a) Hizmetin kötü işlemesi: Hizmetin gereği gibi yapılmamış olmasını, hal ve şartlara göre gerekli özen, dikkat ve kalitede sunulmamasını ifade eder. İdare, mevzuatla yetkili ve görevli kılındığı kamu hizmetlerini gereği gibi sunması için gerekli örgütü kurmakla, araç ve gereç ile personeli hizmetin gereklerine uygun şekilde hazırlamakla yükümlüdür. b) Hizmetin geç işlemesi: İdarenin, hizmetin gereklerine göre kendisinden beklenen ölçüde sürat ve çabukluğu göstermeyerek, ağır ve yavaş hareketi yüzünden bir zarara sebep olmasıdır. Hizmetin geç işleyip işlemediği, mevzuat hükümlerine, hizmetin niteliğine, araç ve gereçler ile diğer şartlara göre değerlendirilmelidir. c) Hizmetin hiç işlememesi: İdarenin yerine getirmekle yükümlü olduğu bir hizmeti hiç bir şekilde sunmaması, hareketsiz kalması durumudur. Gerekli teşkilatın kurulmaması, gerekli araç ve gereçler ile personelin hazır bulundurulmaması, hizmetin hiç işlememesi anlamına gelir.
2. Kişisel Sorumluluk (Kişisel Kusur) Kişisel Kusur: Kamu görevlisi sorumlu olup, özel hukuk hükümleri (haksız fiil, sözleşmesel ilişki, vekâletsiz işgörme) uygulanır, adlî yargı görevlidir. Sağlık hizmetinden yararlanan bir kişinin zarar görmesi durumunda idarenin mi yoksa kamu görevlisinin mi sorumlu olacağını belirleyen kişisel kusur kavramı; kamu görevlisinin, kamu görevini yerine getirirken idare fonksiyonuna, kamu görevi gerek ve şartlarına aykırı ve yabancı olan, bu sebeple idareye isnad olunamayan, doğrudan doğruya kamu görevlisinin şahsına isnat olunan ve kişisel sorumluluğunu gerektiren tutum ve davranıştır.
2. Kişisel Sorumluluk (Kişisel Kusur) Kişisel kusur sayılan durumlar şunlardır: a) Hizmet dışı işlenen kusur: Kamu görevlisinin zarar verici davranışının hizmetle herhangi bir ilgisi yoksa kişisel kusurdan söz edilir. b) Kasıtlı kusur: Kamu görevlisinin davranışı hizmetin içinde olmakla birlikte, görevlinin düşmanlık, siyasî kin, rekabet gibi kötü niyetle kişiye zarar verme kastıyla hareket etmesi durumunda, kasıtlı kusurdan söz edilir. c) Suç sayılan kusur: Kamu görevlisinin davranışının, ceza hukuku bakımından suç oluşturması durumu da kişisel kusur sayılır. d) Ağır kusur: Zarar verme kastı olmasa bile, kamu görevlisinin hizmeti yerine getirirken yaptığı ağır kusurlu davranış (mazur görülemeyecek hata ve aşırılıklar), kişisel kusur oluşturur.
3. Kusursuz Sorumluluk İdarenin veya kamu görevlisinin herhangi bir kusuru bulunmasa bile bazı zararlardan idarenin sorumlu tutulmasına kusursuz sorumluluk denilmektedir. Kusursuz sorumluluk, idarenin sorumluluğunda istisnadır; kusur sorumluluğu (hizmet kusuru) asıl olup, hizmet kusuruna başvurulamadığı durumlarda kusursuz sorumluluğa gidilir. Kusursuz sorumluluk, özel risklerin tazmin edilmesi için başvurulan bir yol olup, bunun için idarenin kusurunun ispatı aranmamaktadır. Bu tür sorumlulukta da, idarî bir fiil (idareye bağlanabilen bir davranış), zarar ve nedensellik bağı şartlarının hepsi gerçekleşmiş olmalıdır.
3. Kusursuz Sorumluluk İdare hukukunda, kusursuz sorumlulukta iki ilke mevcuttur: a) Tehlike (risk) ilkesi: İdarenin bazı faaliyetleri veya araçları bazı tehlikeler taşımaktadır. Faaliyetin veya aracın bünyesindeki bu tehlikelilik bir zarara sebebiyet vermişse, idarenin veya kamu görevlisinin herhangi bir kusuru bulunmasa bile idare sorumlu tutulur. Tehlikeli şeyler, tehlikeli yöntemler, tehlikeli durumlar ve meslekî risk idarenin tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluğuna sebep olabilir. b) Kamu külfetleri karşısında eşitlik (fedakârlığın denkleştirilmesi) ilkesi: İdarenin bir faaliyetinden bazı kişiler diğerlerine göre daha fazla zarar görebilirler. Başka bir ifadeyle, nimetlerinden toplumun bütün kesimlerinin yararlandığı idarî işlem ve eylemlerden doğan külfetlere sadece bazı kişi veya kişiler katlanmaktaysa, bunların zararı idare tarafından karşılanmalıdır.
Özel Hukuk Kişilerinin Yürüttüğü Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Sorumluluğu Sağlık hizmeti, toplumun ortak genel ve sürekli ihtiyacı olduğundan, bir kamu hizmeti olarak kamu tüzel kişileri tarafından üstlenilmiştir. Fakat bu hizmet, kamu tüzel kişilerinin denetimi ve gözetimi altında izin yöntemiyle özel hukuk kişilerince de sunulabilmektedir. Bir kamu hizmeti olarak adlandırılabilecek sağlık hizmetinin özel kişiler eliyle yürütülmesinde, mevzuat sıkı şartlar aramaktadır. Ancak bu şartların sağlanması durumunda sağlık hizmetinin sunulmasına izin verilmektedir. Özel sağlık kuruluşlarının kurulması ve faaliyetlerini sürdürmesi, idarenin gözetimi ve denetimi altındadır.
Özel Hukuk Kişilerinin Yürüttüğü Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Sorumluluğu Hastalar ile özel sağlık kuruluşları ya da hekim arasındaki ilişki, özel hukuk ilişkisidir; aralarında sözleşme ilişkisi kurulmaktadır. Bu sebeple, hastanın uğradığı zararlar özel hukuk hükümlerine göre bu kişilerden tazmin edilir. Özel hukuk kişilerince verilen sağlık hizmetinden idarenin sorumlu tutulması, kural olarak mümkün değildir. Bununla birlikte, burada idarenin sorumluluğu da, bu kişi ya da kuruluşlara izin vermede ve bunları denetlemede söz konusu olabilir. Zarar, idarenin gözetim ve denetimi yapmamasından veya özellikle gözetim ve denetim sonucunda aykırılıkların bulunmasına rağmen gerekli tedbirlerin alınmamasından kaynaklanıyorsa, idarenin hizmet kusurunun bulunduğu kabul edilmelidir.
Kamu Tarafından Yürütülen Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Sorumluluğu 1) Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru 2) Sağlık Personelinin Kişisel Sorumluluğu 3) Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru Sağlık hizmetlerinde hizmet kusuruna göre idarenin sorumluluğunda, kusurun ağır veya basit olması arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Mağdur olanların çıkarlarının daha iyi korunabilmesi için, sosyal devlet ilkesinin de bir gereği olarak basit nitelikte bir kusur durumunda bile idare sorumlu olmalıdır. Fakat bir hastaya gösterilmesi gereken ortalama özen gösterilmiş olmasına rağmen zarar yine de ortaya çıkmışsa, artık hizmet kusurundan söz edilemez. Tıp biliminin gerektirdiği şekilde hareket etmek zorunda olan hekim ve diğer sağlık personelinin bu yükümlülüklerine aykırı davranmaları ise hizmet kusuru olarak kabul edilmelidir.
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru İdarenin hizmet kusuru sayılabilecek durumlar şunlardır: a) Doğrudan Doğruya Hizmetten Kaynaklanan Kusurlar •Personel yetersizliği: Sağlık hizmetinin beklenen seviyede yürütülmesine yetecek kadar personel bulunmaması sebebiyle bir zarar doğduğunda, hizmet kusuru sebebiyle idare sorumludur. •Mekân ve araç‐gereç yetersizliği (eksik donanım) •Mekan ve araç‐gereçlerin hijyenik olmaması
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru b) Tıbbî Hatalardan Kaynaklanan Kusurlar • Bilgisizlik, ilgisizlik veya deneyimsizlik sebebiyle bir hastanın zarar görmesi, tıbbî hata olarak adlandırılmaktadır. Tıbbî müdahale süreci, hastanın hekime başvurmasıyla başlar; teşhis, tedavi ve bakım süreciyle devam eder; tedavinin sonuçlanması, hastanın ölmesi veya tedaviden vazgeçmesi durumunda sona erer. Bu süreç içerisinde, aşağıdaki tıbbî hata durumlarına rastlanabilir: • İletişim eksiklikleri ve kayıt hataları: Hasta ile hekim arasındaki iletişim beklenen seviyede ve nitelikte değilse, bazı zararlar ortaya çıkabilir. • Yetki sınırlarının aşılması: Hekimin uzmanlık alanı dışında bir faaliyete girişmesi tıbbî hata olarak değerlendirilebilir.
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru • Aydınlatma ve rızada yetersizlik: Hastanın teşhis ve planlanan tedavi hakkında yeterince aydınlatılmaması ve buna bağlı olarak müdahale için rızasının hukuka uygun bir şekilde alınmaması tıbbî bir hatadır. • Tanı hataları:Tıbbî verilere göre tanı koyabilme imkânı bulunmasına rağmen, herhangi bir sebeple tanı konulamaması ya da yanlış tanı konulması tıbbî bir hata oluşturur. • Hatalı karar verilmesi: Tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özellikleri dikkate alınmalı, yeteri kadar denenmemiş yeni bir tedavi yöntemi uygulanırken hasta aydınlatılmalı ve rızası alınmalıdır. Birden fazla tedavi yönteminin bulunması durumunda, uzun süreden beri bilinen, genel olarak uygulanan yöntemlere öncelik verilmelidir. Tıbbî müdahale yapılmasında hatalı karar verilmesi, tıbbî hatadır.
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru • Tıbbî müdahale sırasındaki hatalar:Yanlış organın alınması, ameliyat edilmesi, hastanın vücudunda yabancı cisim unutulması, açık kalp ameliyatında hastada enfeksiyon oluşması, doğum sırasında gereken müdahale yapılmayarak çocuğun özürlü doğması, yanlış ilaç verilmesi, orantısız narkoz uygulanması da tıbbî hata olarak kabul edilmektedir. • Terk etme ve özen eksikliği: Gerekli tıbbî müdahale yapılmasına rağmen hekimin gerekli kontrolleri yapmaması veya zamanında yapmaması, hastanın sağlık durumunu düzenli takip etmemesi, tıbben terk etmemesi (yalnız bırakmaması) gereken bir hastayı yalnız bırakması da tıbbî hatadır. • Sır saklama yükümlülüğünün ihlâli: Hastanın başkaları tarafından bilinmeyen ve duyulması hoş karşılanmayacak özellikleri ve hastalıkları hekim ya da sağlık personeli tarafından başkalarına açıklanmışsa, bunun da tıbbî bir hata sayılarak idarenin sorumluluğu kapsamına sokulması gerekir.
1. Sağlık Hizmetlerinde Hizmet Kusuru Hizmet Kusurunda Rücu Kamu sağlık kuruluşlarında hizmetin görülmesi sebebiyle meydana gelen zararlardan idare sorumludur. Bu yüzden, kamu hastanelerinde çalışan sağlık personelinin verdiği hizmetten bir zarar doğması durumunda zarar gören kişi, idarenin sorumluluğu yoluna gitmek zorundadır. Tazminatı ödeyen idare, kusuru oranında personeline rücu etme hakkına sahiptir.
2. Sağlık Personelinin Kişisel Sorumluluğu Sağlık personelinin kişisel sorumluluğunun olduğu hallerde, meydana gelen zararlardan kendisi kişisel olarak sorumludur. Bu durumda dava, asliye hukuk mahkemesinde açılır. a) Hizmet dışı işlenen kusur: Sağlık personelinin, yürüttüğü hizmetin tamamen dışında olan bir faaliyette bulunması sebebiyle bir zarar meydana gelmişse, bundan kaynaklanan zararlardan kişisel olarak sorumludur. b) Kasıtlı kusur: Sağlık personelinin davranışı, gördüğü hizmetin içinde olmakla beraber, örneğin daha önce aralarında husumet bulunan kanamalı bir kişinin acil servise gelmesi durumunda hekim sırf aralarındaki husumet sebebiyle müdahale etmezse veya kasıtlı olarak yanlış iğne yapıp onun sakat kalmasına sebep olursa, kişisel kusur sebebiyle meydana gelen zarardan kendisi sorumludur. Sağlık personelinin düşmanlık sebebiyle yaptığı davranış yanında, siyasî kin, rekabet, menfaat elde etme, ihtiras gibi kötü niyetle kişiye zarar verme kastıyla hareket etmesi durumunda, kasıtlı kusurdan söz edilir. c) Suç sayılan kusur: Sağlık personelinin davranışı, ceza hukuku bakımından suç oluşturuyorsa, kişisel kusur sayılır. d) Ağır kusur: Sağlık personelinin zarar verme kastı veya niyeti olmasa bile, sağlık hizmetini yerine getirirken yaptığı ağır kusurlu davranış, kişisel kusur oluşturur.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu a) Kan Ürünlerinden Doğan Sorumluluk Kan ürünlerinin aktarımı nedeniyle kendilerine hastalık bulaşan kişilerin uğradıkları zararlardan idarenin kusursuz sorumlu tutulması gerekmektedir. Kan merkezlerine alınan kanlar üzerinde gerekli tahlil ve tetkikler yapılmamışsa, kusurlu sorumluluk söz konusu olacaktır. Kusursuz sorumluluktan söz edilebilmesi için, idarenin gerekli bütün incelemeleri yapmasına rağmen hastalığın bulaşmasına engel olamaması gerekmektedir.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu b) Olağanüstü Tıbbî Yöntemlerden Doğan Sorumluluk Olağanüstü tehlikeli tıbbî yöntemlerden doğan zararlarda idare kusursuz olarak sorumlu tutulmalıdır. Örneğin yeni bir ameliyat yöntemi uygulanmak gerekiyorsa ve fakat bu yöntem bir risk taşıyorsa, bu riskin gerçekleşmesinden idare kusursuz olsa bile sorumlu olmalıdır. Sıradan ve belirli bir süredir uygulanan tıbbî yöntemlerde ise, kusur sorumluluğu geçerlidir. Bu şekildeki bir kusursuz sorumluluktan söz edilebilmesi için: • Uygulanan tıbbî yöntemin sonuçlarının tam olarak bilinmemesi gerekir. • Risk sorumluluğuna sebep olan tıbbî yöntemin, hastayı yaşatmak için uygulanacak son şans olmaması gerekir. Eğer son şans niteliğinde yeni bir yöntem deneniyorsa, artık idarenin kusur esasına göre sorumlu tutulacağı kabul edilmektedir. • Böyle bir tıbbî yöntemin uygulanması sonucu meydana gelen zararın aşırı derecede ağır olması gerekir.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu c) Tehlikeli Durumlar Bir sağlık personelinin yürüttüğü mesleğindeki risk sebebiyle, üçüncü kişi durumunda olan bir yakını zarar görmüşse, meydana gelen bu zarardan idare kusursuz olarak sorumludur. d) Meslekî Risklerden Doğan Sorumluluk İş kazası ve meslek hastalıkları, meslekî riski ifade etmektedir. Kamu görevlilerinin iş kazası veya meslek hastalıkları sebebiyle uğradıkları zararlar, kural olarak sosyal güvenlik kurumlarınca karşılanır. Fakat bazı durumlarda, meslekî risk sebebiyle uğranılan zararlardan idare kusursuz sorumlu tutulabilir. Örneğin kamu görevlisi sosyal güvenlik sistemi dışındaysa, uğranılan zararın bir kısmı sosyal güvenlik kurumunca karşılanmıyorsa, sosyal güvenlik mevzuatı bazı meslekî risklerden doğan zararların tazmini için genel hükümlere yollama yapıyorsa, idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilebilir.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu e) İdarenin Arızi işbirlikçilerinin Uğradığı Zararlardan Doğan Sorumluluk Kamu hizmetlerinin yürütülmesine bazen kamu görevlileri dışındaki kişiler de katılabilir. Kamu görevlisi olmayan kişi, kamu makamlarının isteği üzerine veya kendiliğinden, ücretli veya ücretsiz, geçici bir süre için kamu hizmetinin görülmesine katılırsa, buna arızi işbirlikçi (fiilî memur) denilir. Örneğin trafik kazası geçirmiş bir kişiyi kendi arabasıyla hastaneye taşıyan kişi arızi işbirlikçi durumundadır. Arızi işbirlikçi olan kişi bu kamu hizmetini yürütürken bir zarara uğrarsa, idare bundan kusursuz olarak sorumludur.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Bu durumda idarenin kusursuz sorumluluğu için şu şartların gerçekleşmesi gerekir: • Yürütülmekte olan bir kamu hizmetinin varlığı: Zarar gören kişinin yürütülmesine katıldığı faaliyet, gerçek anlamda bir kamu hizmeti olmalıdır. • Fiilî işbirliği: Zarar gören kişi, kamu hizmetinin yürütülmesine fiilen katılmış olmalıdır. • Doğrudan doğruya katılma: Zarar gören kişi, kamu hizmetinin yürütülmesine doğrudan doğruya katılmalıdır. • Zorunluluk şartının olmaması: Arızi işbirliği, idarenin zorlamasıyla gerçekleşebileceği gibi, kişinin kendi iradesiyle de olabilir; aralarında herhangi bir fark bulunmamaktadır. • Acil ihtiyaç şartı: Gönüllü işbirliğinde, işbirliği için acil bir ihtiyaç bulunmalıdır. • Üçüncü kişilerin zararlarının karşılanabilmesi: Arızi işbirliğinde, sadece işbirliği yapan kişilerin zararları değil, arızi işbirliği yapanların üçüncü kişilere verdiği zararlar da kusursuz sorumluluk esasına göre idare tarafından karşılanır. • Zararı karşılayacak idare: Arızi işbirliği sebebiyle uğranılan zararı karşılayacak idare, kendisiyle işbirliği yapılan idaredir; hangi idarenin yürüttüğü kamu hizmetine iştirak edildiyse, zararı o idare karşılar.
Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Sorumluluğunun Şartları Sağlık hizmetlerinde idarenin sorumluluğun doğması için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gerekir: 1) Personel çalıştıran ile personel arasında bir çalıştırma ilişkisi bulunmalıdır. 2) Zarar, personelin işi gördüğü sırada hukuka aykırı bir davranışından doğmalıdır. 3) Personel çalıştıran kurtuluş kanıtı getirememiş olmalıdır. 4) Personelin fiili hukuka aykırı olmalıdır. 5) Personelin hukuka aykırı fiili zarara sebep olmalıdır. 6) Personelin hukuka aykırı fiili ile zarar arasında uygun nedensellik bağı olmalıdır.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu 1) Personel çalıştıran ile personel arasında bir çalıştırma ilişkisi bulunmalıdır. Başka bir kişinin işlerini, onun emir ve talimatı, gözetimi (bağımlılık ilişkisi içerisinde) gören kişiye yardımcı kişi (personel) denir. Personel, işverene bağımlı olmalı, işi onun direktif ve emirlerine göre yerine getirmelidir. Bu yüzden personel sıfatının belirlenmesinde bağımlılık ilişkisi, gözetim ve denetim yetkisi ölçü olarak alınır. 2) Zarar, personelin işi gördüğü sırada hukuka aykırı bir davranışından doğmalıdır. Personelin zarara sebep olan davranışı olumlu bir davranış olabileceği gibi, olumsuz bir davranış da olabilir. Personelin davranışı hukuka aykırı olmalı, temel koruma normlarının veya özel koruma normlarının birini ihlâl etmiş olmalıdır.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu 3) Personel çalıştıran kurtuluş kanıtı getirememiş olmalıdır. İşveren, personelin hizmetlerini yerine getirirken veya işletmeyle ilgili faaliyetleri sebebiyle verdikleri zararlardan sorumludur. Fakat bu zararın önlenmesi için şartların gerektirdiği bütün özeni göstermiş olduğunu ispatlayabilirse sorumluluktan kurtulabilir. İşveren özen yükümlülüğüne uygun davranmamışsa, uygun davransaydı bile zararın doğmasını engelleyemeyeceğini ispatlayarak yine sorumluluktan kurtulabilir. 4) Çalışanın fiili hukuka aykırı olmalıdır. Mevzuata veya tıp biliminde genel kabul görmüş ilkelere aykırılık, sağlık personeli bakımından hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi sonucunu doğurur.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu 5) Çalışanın hukuka aykırı fiili zarara sebep olmalıdır. Zarar, bir kişinin malvarlığında veya şahıs varlığında rızası dışında meydana gelen eksilmedir. İdarenin sağlık hizmetinden kaynaklanan eylem ve işlemleri, hastaların mal ve şahıs varlığında irade dışı azalma meydana getirmişse, zararın oluştuğu kabul edilir. Bu zarar, maddî veya manevî zarar şeklinde ortaya çıkabilir. A. Sağlık personelinin hukuka aykırı fiili sonucu meydana gelen ve tazmin edilmesi gereken maddî zarar kalemleri şu şekilde sıralanabilir: • Ölüm hemen gerçekleşmişse, cenaze masrafları; ölüm hemen gerçekleşmemişse, hekim, ilaç, tedavi ve hastane masrafları ile ölüme kadar geçen süre içinde çalışamamaktan kaynaklanan bütün zararlar; yine ölüm hâlinde, ölenin yakınlarının talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı, • Bedensel zarara uğrayan kişinin, bu sebeple çalışamadığı sürelere ilişkin talep edebileceği kazanç kaybı ile çalışma kabiliyetinin kaybedilmesi ve ileride ekonomik yönden uğranılacak kayıplar.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Gerek yaralanma gerekse ölüm hâlinde, aşağıdaki zararların tazmini talep edilebilir: • Artan ihtiyaçlar • Tedavi masrafları ve çalışamamaktan doğan zarar • Çalışma gücünün kaybından doğan zarar • Destekten yoksun kalma tazminatı • Cenaze ve defin masrafları
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu b) Manevî Zarar Bir kişinin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği bedenî acılar ile ruhî elem ve üzüntülerin hepsine manevî zarar denir. Bu zarar, beden bütünlüğünün ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler, ölüm dolayısıyla ölene yakından bağlı olan kişilerin duydukları acı ve üzüntüler, kişilik haklarının ihlâlinden doğan acı ve üzüntüler olmak üzere üç farklı türden doğabilir. Maddî zarar olmasa bile, manevî zararın oluşması ve tazmin edilmesi mümkündür. Manevî tazminatın, zarara uğrayanın zenginleşmesini sağlayacak oranda yüksek tutulmaması, fakat tazminat kurumunun amacına uygun olmayacak ölçüde düşük de tutulmaması gerekir.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu 6) Çalışanın hukuka aykırı fiili ile zarar arasında uygun nedensellik bağı olmalıdır. İdarenin sağlık hizmetlerinden sorumluluğunun doğması için, hatalı tıbbî müdahale ile uğranılan zarar arasında uygun bir nedensellik bağı bulunmalıdır. Nedensellik bağı, işlenen fiil ile meydana gelen zarar arasında, olayların akışına ve genel hayat tecrübelerine göre insan mantığının kavrayabileceği bir sebep sonuç ilişkisidir. Nedensellik bağının kesilmesi, olayların normal akışına göre bakıldığında, meydana gelmiş sonucu doğuracak bir davranışın, sonuçlarını tam olarak doğurmadan önce ortaya çıkan başka bir sebep yüzünden arka plana itilmesi ve artık ilk davranışın zarar için uygunluğunu kaybetmiş olmasıdır.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu a) Mücbir Sebep İdarenin, genel bir kurtuluş sebebi olan mücbir (zorlayıcı) sebebi ileri sürerek sorumluluktan kurtulması mümkündür. Sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış kuralının ya da borcun ihlâline, mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde sebep olan, gerçekleşme şekli ve şiddeti (yoğunluğu) itibariyle olayların normal akışına göre öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü her olay mücbir sebeptir.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu Mücbir sebebin şu unsurları taşıması gerekir: • Mücbir sebep oluşturan olay doğal, sosyal veya hukukî bir olay olabileceği gibi, insana bağlı bir olay, bir davranış da olabilir. • Zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. • Zarar veren, mücbir sebebi oluşturan olay nedeniyle, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlâl etmiş olmalıdır. • Mücbir sebep ile normun veya sözleşmenin ihlâli arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. • Mücbir sebebi oluşturan olay, kaçınılmaz şekilde bir davranış normunun veya borcun ihlâline yol açmış olmalıdır. • Mücbir sebep öngörülemez nitelikte bulunmalıdır.
3.Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Kusursuz Sorumluluğu b) Zarar Görenin Ağır Kusuru Nedensellik bağını kesen diğer bir sebep de, zarar görenin ağır kusurudur. Zarar görenin, nedensellik bağını kesecek derecede kusuru varsa, zarar veren sorumluluktan tamamen kurtulur; zarar görenin kusuru, nedensellik bağını kesmeyip sadece zararlı sonucun doğumuna diğer sebeplerle birlikte katkıda bulunmuşsa (ortak illiyet), zarar verenin sorumluluktan kurtulması değil, ödeyeceği tazminatta indirim söz konusu olur. c) Üçüncü Kişinin Ağır Kusuru Üçüncü kişinin kusurlu davranışı nedensellik bağını kesecek yoğunluktaysa, fail sorumluluktan kurtulur; üçüncü kişinin kusurlu davranışı nedensellik bağını kesecek yoğunlukta değilse, tek başına mevcut ilk sebebi geri plana itecek yeterlilikte olmayıp da diğer sebeplerle zararlı sonucu doğuracak nitelikteyse, ortak illiyetten söz edilir.
Tehlike Sorumluluğu İdare sağlık hizmetini sunarken sağlık personelinin fiillerinin sebep olduğu zararlardan Borçlar Kanununun 66. maddesi hükmüne göre işverenin kusursuz sorumluluğu esasına göre sorumludur. Fakat bazı hallerde sağlık personelinin herhangi bir fiili olmaksızın da zarar doğmuş olabilir. Bu gibi hallerde ise, özel hukuk hükümlerine göre sorumlu olacak idarenin, Borçlar Kanununun 71. maddesinde düzenlenen tehlike sorumluluğuna tâbi olması mümkündür.
Zamanaşımı Gerek idarenin işveren veya tehlike esasına göre sorumlu olduğu, gerekse kişisel kusuru sebebiyle sadece sağlık personelinin sorumlu olduğu hallerde, zarar görenler belirli süreler içerisinde maddî ve manevî tazminat davasını açmalıdır; aksi halde alacakları zamanaşımına uğramış olur. Borçlar Kanununun 72. maddesine göre, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Fakat hatalı tıbbî müdahaleden sonra zararın hemen ortaya çıkmadığı durumlarda, zamanaşımı zararın meydana geldiği tarihte işlemeye başlayacaktır.