PAMUKKALE TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK ALLERJİ VE GÖĞÜS HASTALIKLARI ALLERJİYE GİRİŞ DOÇ. DR. AHMET AKÇAY PAMUKKALE TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK ALLERJİ VE GÖĞÜS HASTALIKLARI
İmmun Sistem Gelişimi
Köken kemik iliği kök hücrelerinden gelişir Kök hücreden; 1. B ve T lenfostleri ve NK hücreler 2. Monosit (dokularda makrofajlar) ve PNL
Sitokinler T, B lenfositler ve NK hücreler tarafından sentez edilir ve salgılanır, protein yapısındadır Otokrin, parakrin ve endokrin etkileriyle immun sistem farklılaşma ve proliferasyonunu uyarırlar İşlevlerine göre sınıflandırılırlar
Sitokin sınıflaması Bağışıklık süreciyle ilişkili sitokinler Lenfosit işlevlerini düzenleyen sitokinler Bağışıklık uyarıcı IL-1: T h aktivasyonu IL-4: T ve B lenfosit uyarıcı ve IgE yapımı uyarır Bağışıklık inhibe edici IL-10: TH1 aktivasyonu baskılar Hemotopoezi düzenleyen sitokinler IL-4: Mast hücre uyarıcı IL-5: Eozinofil farklılaşma ve proliferasyonu, Ig E sentezi ve sekresyonu Enflamatuar yanıtın erken döneminde etkili sitokinler (IL-1, IL-6, TNF alfa)syonu Antiinflamatuar işlevi olan sitokinler (Il-4, IL-6, 10,13)
Lenfoid hücrelerden T hücreler timusta, B hücreleri Kemik iliğinde olgunlaşır T lenfositleri CD4+ ve CD8+ olmak üzere 2 gruba ayrılır T lenfositlerin %70’i TH (helper)ve %25 TC (sitotoksik T) dir TH hücreler TH1 ve TH2 olmak üzere 2 gruptur.
TH1 aktive olduğunda IL-2 ve IFN-gama oluşturur ve, bu şekilde TH1 lenfositler sitotoksik T hücresi ve gecikmiş aşırı duyarlılık tipi yanıtı güçlendirici işlev yaparlar
TH2 hücreler IL-5, 6, 13 oluşturur TH2 hücreler IL-5, 6, 13 oluşturur. Bu sitokinler B hücre yanıtlarını ve allerjik duyarlaşmayı güçlendirir Sağlıklı YD da antijene özgü T hücre yanıtı gelişmiştir
B lenfositler dolaşımdaki lenfositlerin %5-15 ini oluşturur B lenfositler tarafından sentez edilen Ig molekülleri bu hücrelerin yüzey membranlarında bulunur. Bu moleküller antijenler için özgül resöptör görevi görürler Periferik dolaşımdaki B lenfositlerin çoğunda IgG ve IgD resöptörleri bulunur Çok az B lenfositte IgG, IGE ve IgA resöptörü bulunur IgA res taşıyan B lenfositlerin çoğu barsakta bulunur MHC res leri de vardır Fc res leri bulıunur C3 res var B lenfosit alt grup ayrımında CD19,20,22 molekülleri kullanılır
B hücre yüzeyinde IgM ve D res bulunmasına olgun B lenfosit evresi denir Antijenle uyarılmayla Yüzeyde IgG,M,A,E bulunan B lenfositleri oluşur B lenfositleri antijenik uyarı ile plasma hücresine dönüşür Plasma hücreleri Ig salgılar ve ölürler
Anneden IgM yenidoğana geçiş yapmaz Birçok virusa ve bakteriye anneden geçenler koruma sağlar IgG2 eksikliği YD döneminde kapsüllü bakterilere yetersiz kalır Uterus dışı yaşamda hızla IgM sentezi olur ve 1 yaşında yetişkin seviyesine gelir Normal YD kordon kanında IGA yoktur ve 15. günde görülmeye başlar. 6-7 yaşlarda yetişkin düzeye gelir IgG düzeyi yetişkin seviyesine 8 yaşlarında gelir IgG2 12 yaşta yetişkin seviyesine gelir Tüm Igler 4-5 aylık çocukta en düşük seviyededir
YD antijene özgü ak yapabilme özelliği vardır Ancak, 2 yaşına kadar protein taşıyıcıları ile konjuge edilmedikçe polisakkarid aşılarla bağışıklık gelişmez Kompleman fetusta en erken sentez edilen doğal bağışıklıkta etkili bir faktördür
TERMİNOLOJİ Allerjen: Çevremizde bulunan ve vücudumuzda allerjik yanıt oluşturan maddelere "allerjen" denir. Allerji: Allerjenin 2. ve sonraki karşılaşmada konağın aşırı cevap vermesine allerji denir. Atopi: Çevresel allerjenlere allerjik yanıt vermeye ve bu yolla çeşitli allerjik hastalıklara yakalanmaya genetik olarak yatkın olma durumudur.
Tip 1 Aşırı Duyarlılık (Tip 1 Hipersensivite) Allerjen olarak adlandırılan antijenle temas sonrası ani olarak görülen allerjik reaksiyona denir.
Tip I Aşırı Duyarlılıkta rol oynayan Hücreler Fc resöptörleri içeren hücreler aşırı duyarlılık reaksiyonlarında rolü olan hücrelerdir Mast hücreleri Bazofiller T ve B lenfositler Monositler Alveolar makrofajlar Eozinofiller Trombositler
Mast hücresi Bağ dokusu hücresidir Hücre membranlarında 100-500 bin tane resöptör vardır Fc resötörü IgE Fc resötörüne balanma Antijen, anti-IgE, lektin Anti Fc IgG resöptörü (IgG4) C3a/C5a, Kolinerjik ve histamin resöptörleri vardır
Mast hücresi içinde bulunan ve sentez edilen granüller Histamin Triptaz Heparin Serotonin Bradikinin ECP (eozinofil kemotaktik faktör) Nötrofil kemotaktik faktör (NCF) bulunur Anaflaksiye yavaş etkileyen madde Lökotrienler (LB4, LC4, LTD4, LTE4), Trombosit aktive edici faktör ve Prostoglandinler
Bazofiller Mast hücreleri gibidir ve kanda bulunur
Eozinofiller Allerjik reaksiyonda direkt hedef hücreler değildir IgE sınıfı antikorlar eozinofillere bağlanmazlar Arilsülfataz B ve histaminaz eozinofillerden salınarak anaflakside anaflikside yavaş etkileyen madde (aril sülfataz) ve histaminin allerjik reaksiyonlarını kontrol altında tutar Negatif feed back mekanizma ile allerjen antikor kompleksi fagositoz yoluyla yok edilir
Eozinofil trafiğini selektif düzenleyenler IL-5 ve eotaksindir ECP (eozinofilik katyonik protein): Hedef hücre memranlarında porlar oluşturup sitotoksik molekül girişi sağlar) Major basik protein Eozinodilik peroksidaz (Antiviral etkili) Eozinofilden derive nörotoksin Histaminaz Aril sülfataz
Mast hücre fonksiyonu düzenlenir RSV durumunda artar Primer fonksiyona olmasa da mo fagasitozu yapabilir
Trombositler Serotonin ve diğer bazı mediatörler vardır
Tip I aşırı duyarlılıkta salınan mediatörler Histamin İnsan bronşial düz kas kasılmasına Kapiler geçirgenlik artmasına Burun ve bronşlarda mukus salgılarının artmasına Eozinofillerin reaksiyon bölgesine toplanmasına neden olur
Lökotrienler (Anaflakside yavaş etkileyen madde= Slow reacting substance-anaphylaxis, SRS-A) LTB4= Lökosit, eozinofil, bazofil ve monositler için kemotaktik faktördür) LTC4= Düz kas kasılması ve mukus sekresyonu artması LTD4= Damar geçirgenliği artması Düz kas üzerinde saatlerce süren kasılmaya neden olur ve astımda görülen uzun süreli bronş spazmlarında görülür. Histaminden 1000 kat daha kuvvetli etki eder
Serotonin Fizyolojik etkisi ve salınması histamine benzer
Anaflakside eozinofil kemotaktik faktör (ECF) Hücre yüzeyinde antijen-antikor birleşmesi sonrası salgılanan ve allerjik sahaya eozinofillerin toplanmasına sağlayan faktördür Arilsülfatazın SRS-A üzerinde bir feed back kontrol etkisi vardır Histaminaz ile de histamin etkisiz hale getirilir
Trombosit aktive edici faktör (PAF) Trombosit ve bazofillerden salınır Eozinofil, nötrofil, nötrofil ve trombositlerin inflamasyon alanına toplanmasına, İmmun kompleks depolanmasına Histamin salınımını sağlayarak allerjik reaksiyomnların artmasına neden olur.
Bradikinin İnsan düz kaslarında yavaş ve uzun süreli kasılma Kapiller geçirgenlik artışı Mukoza salgı bezlerinin artmasına neden olur
Prostaglandinler Siklooksijenaz etkisiyle PGD2 sentezlenir ve düz kas kasılması ve kapiller geçirgenlik artmasına neden olur Bazofillerde prostaglandin bulunmaz
IgE Mukazaya allerjenin ilk teması IgE yapımına ve kompleks bulgulara yol açar B hücrelerinin IgE üretmesi antijen sunan hücrelerin (APCs=antigen presenting cells) antijen sunmasına ve B hücreleri ile TH2 hücreleri arasındaki ilişkiye bağlıdır. Lokal oluşan IgE ilk önce lokal mast hücrelerini duyarlandırır sonra dolaşıma girer ve dolaşımdaki bazofil ve tüm vücuttaki dokuya bağlı mast hücrelerine bağlanır.
IgE Ig E nin önemli bir özelliği mast hücresi ve bazofillerin Fc resöptörlerine yüksek afinetede bağlanma özekliği olmasıdır. IgE nin yarılanma ömrü birkaç gündür. Ancak mast hücrelerindeki IgE yaklaşık 3 ay korunur. Bunun sebebi Ig E Fc resöptörlerinin (FceRI) serum proteazlarından IgE yi korumasıdır.
Allerjik hastalıklarda ve parazitik hastalıklarda artar. Allerjik hastalıkların tanısında IgE seviyesi yükselmesi yardımcıdır. Normal IgE seviyesi atopiyi dışlatmaz. Çevresel ve genetik faktörler klinik semptomların ortaya çıkmasında önemli rol oynadığından tek başına Ig E yüksekliği allerjik hastalıklarının habercisi değildir. Çok yüksek IgE seviyesi parazitik enfeksiyon yokluğunda allerji olasılığı yüksektir
Deri testi gerçek semptomu olmayan bir çok kişide de pozitif bulunmuştur. Böylece bu kişiler spesifik IgE oluşturabilir fakat atopinin klinik semptomlarını ortaya çıkaran bazı faktörler eksiktir. IgE üretimi T helper hücreleri (TH2) tarafından kontrol edilir.
TH2 tarafından kodlanan sitokinler (IL-3,4,5,9,13) insanda 5 TH2 tarafından kodlanan sitokinler (IL-3,4,5,9,13) insanda 5. kromozomda kodlanmıştır IL-4 nötralizan antikoru, IFN gama IgE cevabın inhibisyonuna neden olur. TNF gama veya alfa IgE seviyesini düşürür.
Th2 nin IL-5 üretmesi önemlidir Th2 nin IL-5 üretmesi önemlidir. IL-5 B hücrelerinden IgE sentez ve sekresyonunu artırır, inflamatuar bölgelerde eozinofil oluşumuna ve yaşamını devam ettirmesine neden olur. Bu IgE bağlı allerjik reaksiyonlarda eozinofiliyi açıklıyabilir.
İnsanlarda allerjik cevabın genetikleri Anne ve baba allerjikse çocuk %50 den fazla, birisi allerjikse %30 allerjik hastalık olma şansı vardır. Böylece aile hikayesi atopi için risk faktörüdür. Ancak ikizlerde yapılan çalışmalar genetik faktörlerin atopik hastalıkların gelişmesini tek başına açıklamaz.
Çevresel faktörler Allerjene maruziyet seviyesi Kişilerin beslenme durumu Altta yatan kronik enfeksiyon Akut viral enfeksiyonlar önemli rol oynar.
Genetik mekanizmalar allerjik cevabın 3 yönünü düzenler Total Ig E seviyesi Allerjene spesifik cevap Genel hiperresponsivite
Total Ig E seviyesi genetik faktörler tarafından belirlenir 5 q kromozomunda IL-4 geni ve veya diğer genler total Ig E (fakat spesifik değil) seviyesini düzenler. Astmayla ilişkili diğer potansiyel markır ve atopik duyarlılık 11q.13. kromozomda lokalize olmaktadır.
Allerjene spesifik cevabı kontrol eden genler HLA ya bağlıdır Allerjen spesifik IgE cevabının major kontrolü HLA’ya bağlı immun cevap (IR) geninde bulunur. Bu çok düşük doz allerjen maruziyeti ve özellikle düşük molekül ağırlıklı minör determinantlar için çok dikkat çekicidir. Yabani ota allerji cavabı %90 dan fazla olanlarda HLA-Dw2 vardır. (Total IgE seviyesi yüksek olanlarda) Düşük total IgE li vakalar olduğu zaman HLA bağlantısının derecesi yüksektir. Yüksek spesifik IgE antikor seviyesi, HLA-B8’li hastalar ve total IgE seviyesi yüksek olanlarda görülmüştür.
HLA B8 aynı zamanda otoimmun hastalıklar için kuvvetle ilişkilidir.
Mast hücreleri 2 tiptir Konnekif doku mast hücresi (CTMC) Mukozal mast hücresi (MMC) Mast hücrelerinin dokudaki yayılımı, boyama karakteristikleri, onların proteaz içeriklerine göre belirlenmiştir.
CTMC çoğu dokunun kan damarları çevresinde bulunur. MMC insanlarda mukazada, bağırsak, akciğerde yüksek konsantrasyonda bulunur.
Parazitik enfeksiyonlar sırasında, barsak mukozasında MMC artar. RA’li hastaların sinovyasında CTMC nin artışı olur.
Mast hücre granülleri 2 tiptir. Triptaz Kimaz. Triptaz bronşial hiper responsiviteye neden olur Kimaz bronşial mukus sekresyonunu stimüle eder Bu iki proteaz bronşial relaksiyon yapan VİP’i azaltır. Ayrıca triptaz kuvvetli fibroblast büyüme faktörüdür ve mast hücre aktivasyonu ve fibrozis arasında moleküler bağ sağlayabilir.
Astma ve allerjik rinitte mast hücrelerinin klinik çalışmaları Polen mevsimi sırasında (öncesinde değil) allerjik rinitli hastalarda MMC nin nazal epiteli infiltre ettiği gösterilmiştir. Benzer olarak astmalı hastalarda bronkoalvealora lavajda artmış mast hücre sayısı bulunur (karekteristik değil). Bronşial mukozal yüzey inhale allerjenler için temasın ilk bölgesidir. Allerjenle süperficial mast hücrelerin etkileşimi mediatörlerin salınımına yol açar ve allerjene mukozanın permaibilite artışıyla sonuçlanır. Degranülasyon triptazın serum seviyesinin ölçülmesiyle değerlendirilebilir. Stabil olması nedeniyle triptaz histamine göre mast hücre degranülasyonunun çok güvenli markırıdır.
Genetik mekanizmalar allerjik cevabın 3 yönünü düzenler Lokal uygulanan steroidler de polen mevsimi sırasında allerjik rinitte görülen nasal mast hücresindeki artışı süprese eder. Mast hücre growt faktör aktivitesi olan IL-3,4 sitokinlerini içeren T hücreleri tarafından üretilen sitokinleri steroidler inhibe eder. Kromoglikat ve teofilinlerin ikisi de CTMC den histamin salınımının inhibe eder ancak MMC den yapmaz.
Atopik ekzemalı hastaların ciltlerindeki langerhans hücreleri cildi infiltre eden T hücrelerine antijen/allerjen presentasyonunda önemli rol aynar Böyle IgE bağlayan Langerhans hücreleri normal kişilerin ve ekzema olmadan atopik hastaların ciltlerinde bulunmaz.
Mast hücre degranülasyonu birkaç yolla tetiklenebilir. IgE mast hücreleri ve basofiller üzerine FceRI ye bağlanır bağlanmaz degranülasyon IgE çarpraz bağıyla tetiklenebilir. Lektinler Fc bölgesindeki karbonhidrat rezidülerine bağlanarak IgE’ye çarpraz bağlanabilir. Bu büyük miktarlarda lektin içeren çilekle bazı kişilerde oluşan ürtikeri açıklar. Diğer bileşikler mast hücrelerini direkt aktif edebilir Kalsiyum, mellitin, sentetik ACTH, codein ve morfin gibi bileşikler. Bu ajanlar tarafından oluşturulan anaflatik cevap IgE den bağımsız mekanizmalarla oluşturulabildiği gibi IgE aracılı reaksiyonla da görülebilir. Bütün bunlar hücre içine kalsiyumun akışına neden olur ve mast hücresinde degranülasyon olur.
Önceden sentez edilmiş mediatör ve arişidonik asitten sentez edilen mediatörlerin degranülasyonu Mast hücresi içine antijene bağlı kalsiyum girişinin başlıca iki sonucu vardır. Önceden oluşturulmuş mediatörlerin salınımıyla granül içeriğinin ekzostozudur, en önemlisi histamindir. Arişodonik asitten yeni sentez edilen mediatörler, lokal dokuya direkt etkisi olan prostaglandin, lökotrienlerin oluşumuna neden olur. Bunlar akciğerde ani bronkokonstriksiyon, mukozal ödem, hipersekresyon, astmaya neden olur.
Antihistaminikler rinit ve ürtikerde klinik olarak etkilidir Astımda lökotrienler çok önemli rolü olduğundan etkili değildir. Mast hücrelerinden histamin salınımını önleyen sodyum kromoglikatin etkisi açık değildir. fakat allerjene bağlı kalsyum girişinin başlangıçta inhibe edebilir ve aynı zamanda diğer hücrelerden mediatör salımını etkiliyebilir.
Mast hücre içine Ca girişiyle önceden bulunan mediatörlerin salınımı Fosfolipaz A2 aktivasyonuyla plasma membranında değişiklikler Arişidonik asid salınır Mast hücre tipine göre Lipoksijenazla Siklooksijenaz Lökotrienler (LTC4, LTD4, ve kemotaktik LTB4) PGD2, tromboksan
Cilt prick testi Deri içine allerjen verilmesi depolanmış mediatörlerin salınımına yol açar Bunlar vasküler permaibilite artışına neden olur, lokal ödem ve kaşıntı yapar. Cilt testine geç cevap nadirdir Video
Atopik hastalıklarda allerjik reaksiyonlar burun, bronşta görülebilmesine rağmen deri testini cevap vermesi IgE’nin cilt mast hücrelerine bağlandığını gösterir. Hastaların küçük bir bölümünde çok açık hikaye olmasına rağmen (örneğin allerjik rinit) deri testi ve RAST negatiftir. Cilt ve serumun ikisinde de IgE yokluğuna rağmen bu hastalar lokal mukozal IgE cevabı yapabilir. Bu durum pozitif nazal provakasyon testi ve RAST kullanarak nazal sekresyonda spesifik IgE ilişkisinin gösterilmesiyle gösterilebilir. Allerjene spesifik Th2 hücreleri bu hastalarda bulunur ve IgE cevabında yardımcı olabilir.
Deri patch (yama) testi Normal cildin hafifçe aşındırarak allerjenin uygulamasıyla yapılır Geç faz deri reaksiyonu görüldüğü zaman IgG antkorları nedeniyle Tip III hipersensivite reaksiyonu (immun kompleks) görülmüş olabilir.
Bronşial reaksiyonlar Bronşlar allerjenlere hem ani, hem geç faz cevap gösterir. Sodyum kromoglikat allerjik astmada çok etkili bir tedavidir ve allerjene provakasyonu takip eden hem erken hem geç faz cevapları önler. Steroid ve prostaglandin sentetaz inhibitörleri ile önce tedavi edilirse sadece geç reaksiyonlar kaybolur, ani cevap değişmeden kalır. Mast hücresinden çıkan arişodonik asit metabolitlerinin (geç cevapta, prostaglandin ve lökotrienler) rolü çok önemlidir. Çoğu astımlılarda özellikle geç faz reaksiyonuyla ilişkili olarak bronşlarda inflamatuar hücre infiltrasyonunu olur ve inflamasyonu azaltan inhale kortikosteroidlerle tedavi faydalıdır
Bronkoalveolar mast hücreleri astma cevabında önemlidir. Astmatiklerde bronş lümenlerinde mast hücre sayısı artmıştır. Bu hücreler sadece inhale allerjenlerle reaksiyonlarda ve akciğerde IgE aracılı reaksiyonların başlamasıyla yerleşir. Çalışmalarla astımlıların degranülasyon eşiğinin düşük olduğu gösterilmiştir Astmatiklerin BAL da baskın T hücre subtipleri TH2 dir.
Eozinofillerin rolü Çoğu bulgular geç faz reaksiyon sırasında inflamatuar hücre infiltrasyonu için ana rol üstlenir. Eozinofiller astmatik reaksiyonların geç fazı sırasında bronşial mukozada artmış sayıda bulunur. TH2 hücreleri ve mast hücrelerinden salınan IL-5 eozinofiller ve onların mediatörlerinin ve sitokinlerinin salınımının artması için kemotaktiktir. Eozinofiller solunumsal epitele zarar verir. Bu da allerjen girişini kolaylaştırabilir ve afferent sinir uçlarına inflamatuar mediatörlerin girişi , akson refleks yoluyla bronkokonstriksiyona neden olur. VIP, substans P, calsitonin gen ilgili peptit gibi nörojenik peptitlerin salınımı artar ve devam eden inflamatuar cevap artar, bu da bronşial hiper reaktiviteyi artırır.
Bronşial hiperreaktivite Astma histamine ve soğuk hava ve buhar gibi nonspesifik stimuluslara bronşların hiperreaktivitesiyle ilişkilidir. Böylece astmatikler 0.5 mg ve daha az histamin inhalasyonuna astmatik cevap verirken normal kişiler 10 mg histamin inhalasyonuna astmatik cevap verir.
Nitrik oksid Sitokinlerle stimülasyona cevap olarak birçok hücre tipinde Nitrik oksid sentaz ile NO oluşturur. Bu enzim son yıllarda astmatiklerin bronş epitellerinde yüksek seviyede bulunmuştur fakat nonastmatiklerde bulunmamıştır. NO sentaz tarafından oluşturulan NO tedavi edilmeyen astmatiklerin ekspirium havasında ölçülebilir; inhale kortikosteroid (sitokin ve NO sentazı azalttığı bilinir) tedavisiyle azalır. Sonuçta göstermiştir ki NO astma patogenezinde önemli rol oynar ve eksale NO ölçülmesi tanıda, takipte, tedavide klinik olarak kullanılabilir.
Allerji gelişmesini etkileyen faktörler Allerji gelişmesinde genetik predispozisyonun iyi bilinmesi yanında çevresel faktörler de önemlidir.
T hücre eksikliği atopiyle ilişkilidir Erken çalışmalarda gözlenen süprösör T hücre sayısında farklılıklar ve immun cevapta TH1/TH2 dengesinin önemi aydınlatılmıştır.
Çevresel kirleticiler Antijene spsifik IgE artışını etkiler Çevresel krileticilerden sülfür dioksid, nitrojen oksid, dizel ekzos partükülleri, mukozal permabiliteyi, allerjen girişini, Ig E cevabını artırabilir. Dizel ekzos partikülleri IgE üretimi için güçlü adjuvan olarak etki eder. Dizel ekzos partikülleri antijenle birlikte intranazal verilirse antijen spesifilkl IgE bariz artış oluşturur. Bu adjuvan etki düşük doz antijen maruziyetiyle oluşabılir. Son yıllarda astma ve allerjik rinit insidensinde artış hava kirliliği ve dizel ekzoslarının artışıyla pareleldir. Bu çevresel kirleticiler IgE cevabını kolaylaştırır, böylece allerjik hastalıkların artışına katkıda bulunur. İlk doğan çocuk muhtemelen daha çok etkilenir. Sigara etkisi doza bağımlıdır, Düşük seviyede sigara içimi IgE seviyesini arturır, yüksek seviyede süprese olur. Aktif içiciler inhale antijenlere immun cevapta önemli azalma gösterir. Pasif sigara içimi astma riskini artırabilir.
Allerjik saldırı düşüncesi Faktörlerin sayısı allerji gelişmesine katkıda bulur. Allerjen maruziyet seviyesi, genetik predispozan, IgE yapımına hassasiyet, üst solunum yolları viral infeksiyonu, immun cevaba Th1/Th2 hücrelerinin relatif katkısı ve geçici IgA eksikliği gibi diğer faktörlere bağlıdır.
Hiposensitizasyon Hiposensitizasyon tedavisi allerjenin dozlarını artıtrarak allerjene duyarlığı azaltmaktır. Klinik fayda sıklıkla elde edilmesine rağmen tam mekanizma bilinmez. Allerjene spsifik Ig G nin seviyesini ve süpresör T hücre aktivitesini artırır, Spesifik IgE seviyesini düşürür Birçok vakada klinik iyileşmeyle bu bulgular arasında koralesyon açık değildir. İmmun cevapta Th2 den Th1 üstünlüğüne geçiş oluşturur
IgE nin faydali rolü Zararsız çevresel allerjenlere IgE cevabında IgE nin birçok doğal dezavantajları yanında neden IgE antikoru gelişiyor soruları artırıyor. Uzun zamandır düşünülmektedir ki IgE parazitik enfeksiyonları karşı defansta major rol oynar Parazitijk enfeksiyonlar barsakta yaşar ve eriyebilir allerjenler salar, barsakla ilişkili lenfoid dokuda IgE cevabı (ve Ig G) oluşur. Barsaktali lenfoid dokuda gelişen mast hücreleri IgE’ ye duyarlanır ve barsak mukozasına göç eder, ve inflamatuar hücreler (euzinofilleri içeren) bölgeye çekilir. Bu mekabnizmaların sonucunda parazit hasarına ve kovulmasına yol açar. Yaklaşık dünyanın 1/3 ünde parasitik enfeksiyon vardır