KRİMİNOLOJİ VE SINIFLANDIRILMASINDA SUÇ GENİ FAKTÖRÜNÜN TANIMI VE ÖNEMİ
Etiyoloji, belirli davranışların en ince ayrıntısına kadar incelenmesidir.
Bu terim Yunanca; αἰτία (= örnek) λόγος (=kelime, sözcük, konuşma) kelimelerinden oluşur ve felsefe, fizik, psikoloji gibi bilim dallarında kullanılır. Her bilimin kendi içerisinde bulunan davranışları inceler ve neden oluştuklarına dair sebep-sonuç ilişkisi oluşturur.
İlk olarak biyolojik araştırmalarda kullanılan etiyoloji kavramı zamanla diğer bilim dallarına sıçramış ve onların da kendi davranışlarını tanımla olanağını sunmuştur.
Etiyololjik araştırmalar iki şekilde yapılmaktaktadır :
1. Suçu işleyen kişinin kimlik ve karakteristik özelliklerini araştırmak,
2. Suçun devamlılığını sağlayan sosyal toplum ve çevreyi incelemek.
Egzogen etiyolojisi : belirli bir sosyal grup yapısı ve kültrüne ait suçun araştırılması, sosyal genin objektif faktörlerinin bütünlüğü, sosyal, politik, kültürel ve etnik yapılarının ekonomiğine dayanır.
Endogen etiyolojisi gelişen yeni kriminolojide: «kişinin suçlulaştırılması» eylemi suç karakteri üzerinden incelenme sürecini ve subjektif ve bireysel elementlerin suça olan etkileri incelenmektedir.
Suç etiyolojisinin temel araştırma konusu suç fenomenidir.
Suç faktörlerinin sayıca fazla olmasına rağmen en önemlisi, bireysel ya da grup olan suçlu ya da suçluların sahip olduğu nesnel ve öznel çevresidir.
I. SUÇ GENİ FAKTÖRLERİ
1. Suçun oluştuğu ve çözüldüğü durumların tanımı ve özellikleri Suç geni, suç etiyolojisi ve fenomeninin ilgilendiği en önemli alandır.
En önemli sorunların, Durumların, Sebep ve motivasyonun, Çevrenin ve onun yapısını değiştiren etmenleri ve, Çevreyi oluşturan dinamikleri incelemektedir.
Suç geninin ayrıldığı en önemli nokta kesinleşmiş sınıflandırmalar üzerinedir.
Geniş anlamda suç geni faktörü, hem sosyal toplum ve davranışları hem de bireysel özelliklerin hepsini kapsamaktadır.
Sorunlar, suç davranışını yapmaya iten suç faktörlerinin temelin dayanmaktadır.
Bazı araştırmacılar bunları ikiye ayırır: -objektif- sosyal durum ya da olaya bağlı olarak ve - subjektif, suçu işleyen kişinin yapı ve karakterine bağlı olarak.
Enerico Ferri’ye göre daha fazla sebep vardır; Antropolojik, Fiziksel ve Sosyal faktörler.
Faktörlerin belirlenmesinde ikinci nokta ise onların kendi aralarında amaç ve işlevlerine göre sınıflandırılmasıdır.
Grispini’ye göre, suç sosyolojisi hem bireysek hem de sosyal nedenleri incelemeli, ve hatta sosyal çevre ve bireylerde ortaya çıkan bu davranışların fenomenine kadar inilmelidir.
Suç antropolojisi ise suçu bireyselcilik olarak algılamakta ve o şekilde incelemektedir.
Diğer bakış açısı ise faktörlerin zaman ve alan durumları kesinlikle incelenmelidir.
Zelig’e göre faktörler; Tamamlanmış suç eyleminin sorunsalı ile Suçlu bireyin karakterinin oluşma süreci sorunsalıdır.
Saderland ise faktörleri aşağıdaki gibi sınıflandırmıştır: Tarihsel ve genetik.
Tarde ise en anlamlı sınıflandırmayı yaparak: Endogen - iç ve Egzogen – dış faktörler olarak ikiye ayırmıştır.
Böylece faktör teorisi iki şekilde gelişmektedir: Tek - bir suç eyleminin sebebi tek bir faktötdür, Çoğul – suç, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörlere dayanır.
2. Suç geni faktörlerinin ayrılması Suç geni faktörlerinin en temel ayrıldığı nokta : bireysel, doğuştan (biyolojik) faktörler, öğrenilmiş (psikolojik) ve Sosyal ile çevre faktörlerdir.
3. Suç davranışının ortaya çıkması Kriminlogların yaptığı en son tanıma göre, «belirli bir eylemin yapılmasında en önemli şey nedendir.»
Hans Fon Heting’a göre, neden bir güçten daha büyük bir gücün doğmasına sebep olan en önemli faktördür, dolayısıyla oluşturulan nedenler sonu olmayan bir döngü içerisindedir.
Teorisyenlere göre: Suçun nesnel ve öznel sebepleri olmasına rağmen aradaki farkı anlamak bazı durumlarda oldukça güçtür.
Sebep aslında en önemli faktördür; varolan durum ile suça teşvik eden durumun arasında zincir görevini görmektedir.
Prof. Milan Milutinoviç, suçun sebeplerini aşağıdaki gibi sıralar; - genel – suçun bütünlüğünde varolanlar ve - özel – bireyin sahip olduğu kendisine ait fenomen özellkleridir.
4. Çevrenin suçlu ve suç faktörüne etkisi Bu faktörler genellikle sonuçla alakalıdır ve oluşan alt faktörlerle sürekli etkileşim halindedir.
En geniş anlamda durum özellikleri: Suç inceleme organlarının etkisiz olması; Mahkemelerin yeterli cezai işlem uygulamaması; Suçlu kişilerin aldıkları cezaların caydırıcı nitelikte olmamasıdır.
Organizasyon ve mülkiyet hakkı eksikliği; Bazı niteliklerin tam bilinmemesi, Suçu işleyen kişiler üzerinde kontrol sağlayacak özel yetkilerin bulunmamasıdır.
5. Suç işleme gerekçeleri - motivasyon Gerekçeler genellikle suça neden olan en önemli faktördür. Bunlar genellikle suç işlenmeden önceki süreçte suçluya gerekçe sağlayan, onu motive eden ve kararı uygulamasına sebep olan ve karakterini iyidemn kötüye çeviren etmenlerdir.
6.Kişilik faktörleri Dış ve sosyala faktörlerin yanısıra suçluyu anlayabilmek için onun sahip olduğu iç, subjektif ve endogen faktörleri de oldukça önemlidir.
Dış faktörler bazı durumlarda suçlunun neden suç eyleminde bulunduğuna dair açıklama yapmakta yetersiz kalmaktadır.
7. Suçlu kişi-anlama Suçlunun kişiliği işin içine girdiğinde ise burda söz konusu olan o kişinin karakteri, anlık hisleri, motivasyonu ve hayata dair çıkarlarıdır.
Bununla birlikte kriminolojinin etiyoloji ile birlikte odaklandığı soru; suçlu ve suçsuz kişiler arasında kişilikleri açısından farklar varmıdır?
Bu soruya cevap olarak iki temel düşünce vardır: İlk olarak, suçlu ve suçsuzların biyoloyik ve psikolojik durumlarında herhangi bir fark kesinlikle yoktur.
İkinci olarak, suçlu kişiler suçsuz kişiliklere oranla biyolojik olarak anormal, psikolojik ve hatta fiziksel yapıda hasarlı olan kişilerdir.
Yeni geliştirilen araştırmalara göre, suçlu kişilikleri içlerinde bazı özel elementler barındırır: biyolojik, psikolojik, Psikopatolojik ve Sosyal bozukluklar gibi.
Psikolojik yaklaşıma göre, suçlu kişiler zeka olarak geride olan ve ani kızgınlık gösteren bireylerdir.
Biyolojik teorilere göre, suçlu kişiler negatif özelliklere sahip olan endokrin ve kromozom yapılarında ciddi bozuklukları olan, ve genetik olarak sağlam olmayan bireylerdir.
Psikoloji bu tip kişiliklere kompleksli kişilikleri olarak bakmaktadır. Psikoanalistler ise bozuk içgüdülere sahip olduklarını söyler. Davranış bilimcileri ise, bu kişiliklerin sosyal öğrenme sürecinde geliştiklerini savunur.
8. Neuobičajno stanje delinkventne ličnosti Faucault’a göre, suçlu kişinin tehlikeli (bencil, solgun) olması tarihsel gelişim sürecinde gelişen suç ve suçlu yapısı ile doğru orantılıdır.
Ona göre, doğuştan suçlu terimi var mıdır Ona göre, doğuştan suçlu terimi var mıdır? Sorusunun sorulması önemlidir. Aslında bu kişilikler neye göre gün yüzüne çıkmakta ve ne şekilde anlamlandırılmaktadır, ve muhtemel suçlu kişilere ne şekilde davranılması gerekmektedir?
1970 yılında Madrid’de düzenlenen 7 1970 yılında Madrid’de düzenlenen 7. Kriminoloji konferansında, suçlu kişiliğinin tanımı yapılmıştır. Bu tanımı yapan Pinatel olmuştur. Ona göre, suçlunun suç eyleminde bulunmasına rağmen gizlediği kişilik en tehlikelisidir.
a) Kronik ve b) Hali hazırda. Pinatel bu açıklamasını iki ana başlık altında inceler: a) Kronik ve b) Hali hazırda.
Pinatel, kronik deyimiyle bir şekilde suç olgusunun girdiği bir kişilikte zamanla bunun alışkanlık ve süreklilik sağladığını savunur.
Hali ve hazırda olma durumu ise, tehlikeli bir durum olup, De Graf tarafından geliştirilen suçluların kriz ve sinir harbi sırasında bu tip eylemlerde bulunduğunu savunur.
Temibilitet bu tarz kişiliklerin içerisinde bulunduğu en tehlikeli olgudur. Klinik kriminoloji terimi olarak kullanılmaktadır.
Bu terim ilk defa 1878 yılında Garofalo tarafından kullanılmış, bireyin kendi içerisinde barındırdığı suç yatkınlığı ile diğer tüm etmenlerin biraraya gelmesi sonucu oluşan etkenleri tanımlamıştır.
Pinatel’e göre, kriminolojik-teşhisi durumu aşağıdaki gibidir: suçlu kişiliği oldukça güçlüdür, ve bunu sağlayan ise sosyal çevreye ayak uydurmasının oldukça düşük olmasıdır;
suçlu kişiliği güçlüdür, çünkü ayak uydurmaları oldukça zordur;
suçlu kişiliğin sorumluluğunun az, uyumunun zayıf olduğu durumlar az tehlikeli olup,
Sorumluluğunun zayıf, uyumunun yüksek olduğu durumlar ise en az tehlike arz edenlerdir.