GERÇEK ANLAM MECAZ (DEĞİŞMECE-METAFOR) ANLAM AD AKTARMASI DEYİM AKTARMASI SOMUTLAMA SOYUTLAMA YAN ANLAM (YAKIŞTIMACA) ÇOKANLAMLILIK TERİM ANLAM EŞ ANLAM KARŞIT (ZIT) ANLAM SESTEŞ (EŞ SESLİ) SÖZCÜKLER DOLAYLAMA
Dil: Duygu, düşünce hayal ve isteklerimizi başkalarına anlatmaya yarayan işaretler sistemidir. Sözcük: Anlamı ya da görevi olan ses veya ses topluluğudur. Anlam: Sözün zihinde uyardığı kavramdır. Bir başka deyişle sözcüğün zihindeki görüntüsü veya yansıması (tasarımı) diye adlandırılabilir.
Parçala- Ağız Kanat Soğuk Kır- …
GERÇEK ANLAM Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır.
İnce “Üzerinde ince bir gömlek vardı.” G erçek anlam da kullanılmış. “Yaşlı kadına yer vermen ince bir davranıştı.” Yeniden anlam verilmiş. “Çocuk ağır çantayı kaldıramadı.” …
1987- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "parlamak sözcüğü "Mesleğinde kısa sürede parladı." cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır? A) Sakin tavırlı bir insandı; böyle parlamasına bir anlam veremedim. B) Daha ilk eserleriyle parlamış, herkesçe sevilen bir yazar olmuştu. C) Bidondaki benzin parlayınca kaçışmaya başladılar. D)Gökyüzünde yıldızlar bir parlıyor, bir kayboluyordu. E)Söz kardeşinden açılınca gözleri parlıyor, bir şeyler söylemek istiyordu.
Üniversitede siyaset bilimi okuyordum. Birden fark ettim ki inanmadığım şeyleri kimi zaman savunmak zorunda kalmak, benim gibi yüksek sesle konuşan biri için çok zordu K- Bu parçada geçen altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Başkalarının ilgisini çekmekten hoşlanan B) Sürekli kendini yenilemeye çalışan C) Güncel konuları dikkatle izleyen D) Doğruları söylemekten çekinmeyen E) Sıradan bir insan olmayı istemeyen
MECAZ (DEĞİŞMECE) ANLAM Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında bir anlamla kullanılmasına "mecaz" denir. Sözcükler mecaz anlamlarıyla kullanılırken genelde soyut bir anlam kazanır. Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında bir anlamla kullanılmasına "mecaz" denir. Sözcükler mecaz anlamlarıyla kullanılırken genelde soyut bir anlam kazanır.
1)Sözcük düzeyinde mecaz: Sözcük cümle içindeki kullanımında gerçek anlamının dışına taşmışsa mecaz anlam kazanmış olur. (Sözcük başka bir sözcüğün yerine kullanılır.) O evine bağlı bir insandır. (ailesine) Sanıyorum bu işte de onun parmağı var. (rolü, etkisi) Durup dururken ne parlıyorsun? (Kızıp,öfkelenmek)
1995 – Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır? A) Gelecek hafta bugün yine buluşalım, dedi. B) Az sonra beyaz bir at üstünde gelin göründü. C) Çocuğu uyutmak için odaya götürdü. D) Bu boş sözleri dinlemekten bıkmıştı. E) Akrabalarını görmek, onlarla konuşmak istiyordu.
2)Sözcük grubu düzeyinde mecaz: Tamlamaların bir bölümünde görülür. Bu tür tamlamalarda somut bir ad olan tamlayan mecazlaşır, gerçek anlamının dışına çıkar.
Bu acı olay hepimize derinden etkiledi. (Acı: "üzücü") Hayatımda onun gibi tilki bir adam görmedim. ("tilki“ : "kurnaz")
3)Deyim Düzeyinde Mecaz Bir sözcüğün başka sözcüklerle birleşip kalıplaşarak ve çoğu zaman gerçek anlamını yitirmesiyle oluşan ve çekici bir anlatım özelliği taşıyan söz çekici bir anlatım özelliği taşıyan söz öbeklerine deyim denir.
Babam :"Kalk, su getir." dedi; kardeşim oralı olmadı. (umursamadı) Hiçbir şeyi beğenmez; her şeye burun kıvırırdı. (beğenmeyip küçümsemek)
Babaannem lüzumsuz ve boş konuşana, çok konuşup da hiçbir şey söylemeyene “evinsiz darı gibi…” der; böylelerinin konuşmalarına ----, kalkıp giderdi. Gerideyse bize öğrettiği yeni bir deyim kalırdı K- Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) göz dikmez B) dil dökmez C) el açmaz D) burun kıvırmaz E) kulak asmaz
2008 K- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, deyimin anlamıyla ayraç içindeki söz uyuşmamaktadır? A) Elindeki işi kılı kırk yararak iki günde yaptı. (yavaşça) B) Yanında konuşanın sözlerine kulak kesildi. (dikkatle dinlemek) C) Bu oyuncunun sezon boyunca takıma dişe dokunur bir katkısı olmadı. (önemli) D) Olacakların kokusunu çok önceden almıştı. (sezmek) E) Lisedeyken çok konuşmayan, ağırbaşlı bir çocuktu. (ciddi)
I.Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. II. Çoğunluk sağlanamadığı için toplantı ertelendi. III. Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun. IV. Çevre temizliğine önem vermek gerekir – Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde altı çizili sözcükler gerçek anlamı dışında (mecaz anlamıyla) kullanılmıştır? A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.
Ozanın ilk şiir kitabını bunca yıl ertelemesinin nedeni, gizlenmeyi seven bir kişiliğinin olmasından çok, yazdıklarını kolay kolay beğenmeyen, kusursuzu arayan biri olmasıydı sanıyorum Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir? A) İğneyle kuyu kazan B) İşi başından aşkın olan C) İşine dört elle sarılan D) İşini sağlama bağlayan E) İnce eleyip sık dokuyan
4)Atasözü Düzeyinde Mecaz: Atasözleri de deyimler gibi kalıplaşmak sözlerdir. Atasözlerinin çoğu mecaz anlam taşır.
Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz. (Hizmetinin verimlerini aldığımız kimsenin bize kazandırdığı şeylerden yararlanması gerekir.) Su testisi su yolunda kırılır. (Her şey hizmet ettiği amaç uğrunda bir kazaya uğrar.)
Her işe başlarken zorlu bir sürecin beni beklediğini önceden kabul ederim, böylece çalışırken hayal kırıklığına uğramam ve işimi kolay hallettiğimde de mutlu olurum. Aşağıdaki atasözlerinden hangisi bu cümlede anlatılmak istenen duruma anlamca en yakındır? A) Kış kış gerek, yaz yaz. B) İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına. C) Gölgeyi hoş gören tekneyi boş görür. D) Başa gelmez iş olmaz, ayağa değmez taş olmaz. E) İşleyen demir pas tutmaz.
Toplumda herkesçe konuşulan dilden ayrı olarak, belirli kesimlerce kullanılan, ancak genel dilin içinde yer alan ve ondan türeyen özel dile "argo" denir. Argo sözcükler de mecaz anlam taşır. Hırsız argosu külhan beyi argosu, şoför argosu... gibi türleri vardır. 5)Argo Düzeyinde Mecaz:
k a laylamak çok sövmek nalları dik- öl- Delik (deliğe tık-) hapishane …
UYARI: « Bir sözcüğün mecaz anlamında kullanılabilmesi için mutlaka bir cümle veya deyim içinde kullanılması gerekir. ağır “Çocuğu ağır işlerde çalıştırmışlar.” Yan- “Sınavda yüksek not alamazsam yandım.” Haşla- …
Yazmaya yeni başlayanlara, bu alanda yeterli deneyim kazanmamış olanlara bir önerim var: Önce Türkçenin kurallarını tanıyın, inceliklerini öğrenin, daha sonra dil oyunlarına başlayın. Düz yolda yürüme becerisini kazanmadan ip cambazlığına özenirseniz, vay halinize Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Söz oyunlarına bolca yer vermek, okurların anlatılanları anlamasını engeller. B) Yazar seçtiği konuyla örtüşen, kendine özgü, yepyeni bir biçem oluşturmalıdır. C) Herkesin kolayca anlayıp tadına varacağı bir anlatım biçimi yeğlenmelidir. D) Dili sanatlı kullanmadan önce doğru, güzel ve etkili kullanmayı öğrenmek gerekir. E) Anlatımda tekdüzeliğe düşmemeye çalışılmalıdır.
Bu son kitabında yazar, bilerek açmadığı ama aralık bıraktığı kapılardan geçmeyi okurların a bırakıyor Bu cümledeki yazarın, kapıları bilerek açmayıp aralık bırakması sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Her şeyi söylememe B) İçeriği zenginleştirme C) Uygun sözcükler seçememe D) Anlatımda tekdüzeliğe düşme E) Okura deneyimlerini kullandırma
YAN ANLAM (YAKIŞTIMACA) Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.
“göz” : organ adı “iğnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” “düş-” “Meyveler tek tek yere düştü” -> temel anlam; “Çocuğun pantolonu düşüyordu.” “Bu yılın ilk karı düştü.” “Kavakların gölgesi yola düştü.”
1984- Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamında kullanılmıştır? A) Ayağında, burnu aşınmış eski bir kundura vardı. B) Dikiş makinesinin kolunu koparacakmış gibi çeviriyordu. C) Çok uzaklardan atıldığı belli iki el silah sesi duyuldu. D) İri, hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi. E) Ninem, yorganımıza kırmızı çiçekli, basma bir yüz geçirdi.
1988- "Düşmek" sözcüğü, aşağıdakilerin hangisinde "Bu iş sana düşer." cümlesindeki anlamıylakullanılmıştır? A) Ağaçların gölgesi yola düşüyordu. B) Benim payıma çok az düştü. C) Masanın üstündeki kitaplar yere düştü. D) Annesi gidince çocuğun bakımı halaya düştü. E)Bugünlerde hava sıcaklığı sürekli olarak düşüyor.
Küpenin sırtlarına ağaç dikiyorlar. Uçağın kanadı havada parçalanmış. Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor. Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum. Köprünün ayağına bomba koymuşlar. Şişeyi boğazına kadar doldurdu. Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim. Yokuşun başına kadar koştuk.
YGS'de taban puanlar düşmüş. Tarağın dişleri kırılmış. Ayakkabının burnu aşınmış. Kapıyı açmaya çalışırken dili bozmuş. Hafta sonu koltuğun yüzünü iyice silmiştim. Uçurtmanın kuyruğunun kopmasına çok üzülmüştüm. Her şeyin başı sağlıktır.
1992- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "durmak'' sözcüğü "var olmak" anlamında kullanılmıştır? A) Bunca sorun dururken, gereksiz işlerle uğraşıyorsunuz. B) Konuşurken sık sık duruyor, notlarına bakı yordu. C) Senin ayakta durduğunu uzun süre fark etmedim. D) Bu konu üzerinde neden bu kadar durduğunu anlamadım. E)Otobüs durunca eşyalarımızı alıp indik.
Tespit edelim: OYNAMAK" Çocuklar bahçede saklambaç oynuyorlardı. (Temel Anlam) Masanın ayaklarından biri oynuyor. (Yan anlam) Ne diyeyim, talih bizimle oynuyor. (Mecaz anlam)
ÇOK ANLAMLILIK Dildeki sözcükler sınırlı, kavramlarsa sınırsızdır. Sınırsız kavramları, sınırlı sözcüklerle anlatma zorunluluğu, bir sözcüğe birden çok anlam yüklenmesine neden olmuştur. Tek anlamlı bir sözcüğün çok anlamlılığa geçişi, zamanla yan ve mecaz anlamlar kazanmasıyla gerçekleşmiştir.
"yaşamak": sağ olmak; canlılığını, hayatını sürdürmek anlamına gelir. Bazı hayvanlar soğuk iklimlerde yaşar. (Varlığını sürdürmek) Hep küçük bir sahil kasabasında yaşamak istemişimdir. (Oturmak) Bu kazançla yaşamak kolay değil. (Geçinmek) O ölmedi; içimizde hep yaşayacak. (sürüp gitmek,anımsanmak) Tatile çıkıp yaşamalı biraz. (Hoş vakit geçirmek) Anlatırken,olayı yeniden yaşıyordu. (Bir durumu yaşar gibi olmak)
Dost canlısı, sevgi dolu, nitelikli bir insandı. Dünyaya hep yüreğinin penceresinden baktı. Yardıma ihtiyaç duyduğu en güç günlerinde, en çok güvendiği kişileri yanında görmediğinde bile onları sevmekten, bağışlamaktan kaçınmadı. Kırgınlıkların nedenini kendinde aramayı yeğledi Bu parçada geçen “dünyaya hep yüreğinin penceresinden bakma” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Olayları, durumları duygularına göre değerlendirme B) Çevresindekileri üzmekten kaçınma C) Yaşananları değişik yönleriyle düşünme D) Yakınlarının mutluluğunu isteme E) Kendi düşüncelerinin doğruluğuna inanma
O yönetmenle çalışmak son derece zevkliydi. O da oynamamaktan yana olan bir yönetmen. Bu yalın ve doğal tarz, benim oyunculuk anlayışıma çok uygun. Birlikte iyi çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum Bu parçadaki altı çizili sözle, oyunculuk konusunda anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Canlandırılacak karakterlere çok iyi hazırlanmak B) Yönetmenin söylediklerinin dışına çıkmamak C) Zaman içinde deneyim kazanmak D) Başka sanatçıların oynama biçimine öykünmemek E) Rollerini, yapaylıktan kaçınarak, yaşıyormuş gibi canlandırmak
DEYİM AKTARMALARI 1. SOMUTLAMA 2. SOYUTLAMA 3. DUYULAR ARASI AKTARMA 4. DOĞADAN DOĞAYA AKTARMA 5. İNSANDAN DOĞAYA 6. DOĞADAN İNSANA AKTARMA
1. SOYUTLAMA Gerçekte somut anlamlı kimi sözcükler, anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir.
Bu işe atılmaya yürek ister. (Cesaret) Başarının anahtarı çalışmaktır. (sırrı, yöntemi) *Kendini yok yere ateşe atıyorsun. (tehlike) Babasının karşısında iyice ezildi. (utanmak, çaresiz kalmak, üzülmek…) İşleri kötüye gidince adamcağız iyice çöktü. Çok taş kalplisin be! …
Anlam genişlemesi yoluyla somut anlamlı bir ad, bir de soyut anlam kazanabilir. Örneğin, somut anlamıyla "geçilen yer" demek olan "yol" sözcüğü "yöntem" anlamına gelerek soyut bir anlam da kazanmıştır Böyle bir anlam değişmesini örneklendiren sözcük, aşağıdakilerin hangisinde kullanılmıştır? A)Bunu yapmaya yürek ister, bu her babayiğidin harcı değil. B)Bu gördüğün bulutlar, yağmur yüklü bulutlardır. C)Bu dağlar, geçit vermez sarp dağlardır. D)Ağaçlar ilkyazda bir gelin gibi donanırlar. E)Yapının güzel bir görünümü vardı; taş, dantel gibi işlenmişti.
2. SOMUTLAMA Soyut anlamlı bir kelimenin somut anlam kazanmasıdır. Adam, tam sekiz cana bakmak zorundaydı. Soyut anlamlı bir kelimenin somut anlam kazanmasıdır. Adam, tam sekiz cana bakmak zorundaydı.
3.DUYULAR ARASI AKTARMA Bir duyuya ait kavramın başka bir duyumuz için kullanılmasıdır. Soğuk sesler, sıcak renkler, sert bakışlar, tatlı sesler, acı bir koku, hafif sözler...
4.DOĞADAN DOĞAYA AKTARMA
1985- "Yırtmak" sözcüğü, aşağıdakilerin hangisinde, "Konuşmaların kısık ve boğuk mırıltısını yırtan çığlıklar yükseliyordu." cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır? A) Mektubu okuduktan sonra öfkeyle yırtıp attı. B) Çivi, çocuğun elini boydan boya yırttı. C) Gecenin sessizliğini yırtan bir bekçi düdüğü duyuldu. D) Seyirciler, boğazlarını yırtarcasına bağlıyorlardı. E) Defterlerini yırtan çocuğu kalabalığın arasında tanıdı.
5.İNSANDAN DOĞAYA İnsana ait özelliklerin doğadaki diğer varlıklar için kullanılmasıdır. Kişileştirme. Yorgun sular sessiz sessiz dinleniyorlardı. Ağaçlar sonbaharın hüznünü yaşıyordu. Kızgın sular şehrin her tarafını kaplamıştı. Rüzgarın serin eli yüzümü okşadı. Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.
(I) Sonbahar, kendinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli telaşını yaşatıyor doğaya. (II) Amasra'da bir Roma yapıtı olan Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf'teki Artukoğulları zamanından kalma cami, minaresindeki son leyleği yolcu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yapmaya başlıyor. (V) Bolu Dağları'nda, Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı bakışlarını görüyoruz. 2001– Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
6.DOĞADAN İNSANA AKTARMA Doğaya ait özelliklerin insana yansıtılmasıdır, insan için kullanılmasıdır. Adam pişkin pişkin olanları seyrediyordu. Sokaklar ezilmiş, yıkılmış çocuklarla doluydu. Bu yaşta bu olgunluk sorumluluğun ağırlığını küçük yaşta omzunda hissetmesinden. Doğaya ait özelliklerin insana yansıtılmasıdır, insan için kullanılmasıdır. Adam pişkin pişkin olanları seyrediyordu. Sokaklar ezilmiş, yıkılmış çocuklarla doluydu. Bu yaşta bu olgunluk sorumluluğun ağırlığını küçük yaşta omzunda hissetmesinden.
DOLAYLAMA Genellikle bir sözcüğü bir kavramı, şahsı birden fazla sözcükle ifade etmeye dolaylama denir. Dolaylamaların temelinde halkın benimsemesi vardır.
“ormanların kralı”
Kıbrıs:
Bayrak Şairi Vatan Şairi File bekçisi
Derya kuzusu
Mehmet Akif Ersoy Millî Şâir
Sanat Güneşi Cep Herkülü Minik Serçe
İstanbul: Yedi Tepeli şehir
İzmir: Egenin İncisi
Isparta: Güller Diyarı
Konya: Gönüller Diyârı
DOLAYLAMA Tüfek: Delikli Demir Pamuk: Beyaz Altın Baba: Evin Daireği Sinema: Beyaz Perde Haliç: Altın Boynuz Afrika: Kara Kıta Mezopotamya: Medeniyetler Beşiği
Kömür : Kara elmas... Sinema: Yedinci Sanat Yaz(Bahar) Yağmuru: Ahmak Islatan Süt: Beyaz İksir Yurt: Baba Ocağı Konak: Saray Yavrusu Mutfak: Aş Damı İş: Ekmek KAPISI Turizm : Bacasız sanayi Mars :Kızıl Gezegen
GÜZEL ADLANDIRMA Günlük hayatta söylenmesi halk tarafından hoş karşılanmayan bazı sözlerin daha güzel ve zarif bir anlamda söylenmesidir.
Hayata gözlerini yumdu, Mevlasına kavuştu, Bu dünyadan göç etti, Son Yolculuk, İyi Saatte Olsunlara Uğramış, İnce Hastalık, Sessiz Gemi,