MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ROMAN VE HİKAYE 1908'den sonra, sadece ferdi temaları işleyen, dilde Servet-i Fünun nesrinin bir devamı olan, sosyal hayat ve onun sorunları ile genellikle ilgisiz Fecr-i Ati hikâye ve romanlarının yanı başında; daha çok hayata ve sosyal meselelere yönelen, yapma dil ve üslubu bir yana bırakarak konuşma dilini ve üslubunu hâkim kılmaya çalışan yeni bir hikâye ve roman tarzının da hızla yer almaya başladığı görülür. Bu tarz roman ve hikâyeler arasında, Ebubekir Hazım'ın Küçük Paşa (1910) romanı ile Refik Halit'in Memleket Hikâyeleri (1919) gibi, vakaların geçtiği yerleri İstanbul'un dışına çıkararak sosyal sorunları daha geniş ve şartlan değişik çevreler içinde ele almaya çalışanların; Ömer Seyfettin'in hikâyeleri gibi milliyetçiliği normal bir sosyal davranış olarak yaşatanların;
Halide Edip'in Yeni Turan (1913) ve Ahmet Hikmet'in Gönül Hanım romanları gibi, milliyetçiliği siyasi bir ideoloji olarak ele alanların; yine Halide Edip'in Ateşten Gömlek (1922) romanı gibi, Türk yaşayışının Tanzimat'tan başlayarak üç nesil boyunca geçirdiği sosyal değişiklikleri tasvir ve tahlil edenlerin de yer aldıkları göz önünde tutulursa; bu devirde romancılığın ve hikâyeciliğin Türk sosyal hayatını ve meselelerini ne kadar çeşitli yönlerden ve ne kadar genişlemesine ele almaya çalıştığı kovalıkla anlaşılabilir. Ayrıca bu devrin hemen hemen bütün romancıları ve hikâyecilerinin yalnız aşk temasını işleyen romanlar ve hikâyeler yazmadıkları belirtilmelidir. Sonuç olarak, bu devrin roman ve hikâyelerinde, fert hayatından sosyal hayata doğru genişçe bir açılmanın; tema bakımından, sosyal konulara doğru büyük bir kaymanın başladığını söylemek gerekir.
Milli Edebiyat Döneminde Roman ve Hikâye Özellikleri: Dil, çok sadedir. Eserlerde realist akımın etkisi görülür. Teknik olarak Batı'yla eşdeğerdir. Konu olarak en çok "Kurtuluş Savaşı" işlenmiştir. Sosyal meselelere değinilmiş, mekân olarak İstanbul dışı seçilmiştir.
Milli Edebiyat döneminde şiir ve düzyazı türlerinde önemli sanatçılar vardır: Ömer Seyfettin Ziya Gökalp Ali Canip Yöntem Mehmet Emin Yurdakul Mehmet Fuat Köprülü Yakup Kadri Karaosmanoğlu Refik Halit Karay Reşat Nuri Güntekin Halide Edip Adıvar Halide Nusret Zorlutuna Ali Mümtaz Arolat Rıza Tevfik Bölükbaşı Bağımsız Sanatçılar: Yahya Kemal Beyatlı Mehmet Akif Ersoy
Millî Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Bu dönemde özel tiyatroların yanında Darülbedâyi'nin kuruluşu (1914), tiyatronun gelişmesi açısından önemli bir aşamadır. Darülbedâyi (Güzel Sanatlar Okulu); sanatçı yetiştirecek, tiyatro eğitimi verecek, tiyatroyu okullaştıracak bir kurumdur. Bu kurumun başına Fransız tiyatrosunun ünlü rejisörlerinden Andre Antoine (Andre Antuvan) getirilir. Burada okuma, telâffuz, dram, dans, edebiyat gibi dersler verilir, önemli tiyatro adamları yetiştirilir. Ünlü tiyatro adamımız Muhsin Ertuğrul da Darülbedâyi'de öğretmenlik yapar. Daha sonra (1927-1928) Darülbedâyi'nin başına getirilir ve çağdaş tiyatronun kurulmasına büyük katkıları olur. Bu döneme kadar kadın oyuncular azınlıklardan seçilmekteydi.
İlk defa Müslüman kadın oyuncu Afife Jale'nin sahneye çıkmasıyla Müslüman kadınlara da sahne yolu açılmıştır. Millî Edebiyat döneminde Türkçülük akımı, tiyatroda daha fazla hissedilir. Ancak savaş yıllarıdır. Ekonomik sorunlar, karamsarlık, yılgınlık da vardır. Bunlar tiyatroya da yansır. Siyasal ve belgesel nitelikli oyunlar, istibdat dönemi eleştirileri, saray yaşamı, sosyal dramlar ve aile dramları tiyatroda ilgi görür. Yakın tarih, Türk dünyası idealleri tiyatro eserlerine konu olur. İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Musahipzade Celâl, bu dönemde sadece tiyatroyla uğraşan yazarlardır. Ayrıca Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mithat Cemal Kuntay, Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Raif Necdet gibi yazarlar da tiyatro eserleri yazmışlardır.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN ŞİİR ÖZELLİKLERİ Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma yoluna gidilmiştir. Türk şiiri, İslamiyet'in kabulünden sonra Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı olarak iki ana kolda ilerlemiştir. Bu iki şiir anlayışının şiir biçimleri de birbirinden farklıdır. Yenileşme devri edebiyatında Halk şiiri nazım biçimlerini kullanma fikri Tanzimat döneminde dile getirilmiş ancak yaşama geçirilememiştir. Millî Edebiyat dönemi şiirinde Halk edebiyatı şiir biçimlerine yönelinmiş, dörtlüklerle şiirler yazılmış; mani, koşma gibi nazım biçimleri kullanılmıştır. Halk edebiyatı şiir biçimleri üzerinde oynamalar da yapılmıştır. Ancak bu dönemde elbette sadece Halk edebiyatı şiir biçimlerinin kullanıldığını söylemek mümkün değildir.
**Hece ölçüsüyle şiirler yazılmıştır. ** Şiir tarihimizde İslamiyet öncesi Türk şiirinde hece ölçüsü kullanılmıştır. Daha sonra İslamiyet'in kabulüyle birlikte aruz ölçüsü kullanılmaya başlanmıştır. Ancak hece ölçüsü de tam olarak terk edilmemiş, Halk şiirinde bu ölçü birimi kullanılmıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte aydınlar arasında bizim millî ölçü birimizin hece ölçüsü olduğu dillendirilmeye başlanmıştır. Ziya Paşa asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyler. Hatta bu konuda hece vezni ile bir de türkü yazmıştır. Ancak o dönemde hece ile şiir yazma düşüncesi tam olarak yaşama geçirilemez. Servet-i Fünûn döneminde de hece ölçüsüyle şiir yazmak düşüncesi şairlerce benimsenmez. Gerçi bu dönemde Tevfik Fikret çocuklar için hece ile şiirler yazmış ve bu şiirlerini Şermin adlı kitabında toplamıştır. Ancak bu dönemin genel havasına bakıldığında cılız bir örnektir. Ancak yüzyılın başında Mehmet Emin Yurdakul ile birlikte hece ile şiir yazılması yüksek sesle dile getirilmiştir. Mehmet Emin Yurdakul ile ilk çıkış yapılmış, Yeni Lisancılar ile bu daha da ileri götürülmüş, Beş Hececi şairlerle birlikte de hece ile yazma tam bir akım hâline gelmiştir.
**Konu seçiminde yerlilik esas alınmıştır. ** Millî Edebiyat Dönemi şiirinde konu seçiminde yerliliğin esas alındığı görülür. Halkın yaşama biçimi şiirlerde işlenmeye başlanmıştır. Bu yerlilik daha sonra memleketçi bir edebiyatı doğurmuştur. **Şiirlerin konuları halkın yaşamından ve ülkenin içinde bulunduğu koşullardan seçilmiştir.** Millî Edebiyat Dönemi şiirinde şairler konularını seçerken o dönemde halkın yaşadıklarından, ülkenin içinde bulunduğu koşullardan etkilenmiştir. Millî Edebiyat döneminde Trablusgarp, Çanakkale ve en sonunda Kurtuluş Savaşı olmak üzere büyük savaşlar yaşanmıştır. İmparatorluğun adım adım yıkılışa sürüklendiği bu dönemde yıllar süren savaşlardan bitkin düşmüş bir halk vardır. Şairler vatan savunması için halka moral aşılayan kahramanlık ve yurt sevgisini işleyen coşkun bir lirizmin olduğu şiirler yazmışlardır. Bu dönemde devrin gerçekliği şiire yansımıştır. Bu gerçeklik yalnızca Yeni Lisancılar olarak bilinen şairlerin şiirlerinde değil, halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzumelerde de karşımıza çıkar.
** Millî kaynaklara yönelme gerçekleşmiştir.** Millî Edebiyat akımı şiirlerinde millî kaynaklara yönelme söz konusudur. Konular millî olaylardan ve tarihten seçilmiş; ölçü, nazım şekli vb. konularda millî şiirimiz kabul edilen Halk şiirine yönelinmiştir. * * Sade bir dille şiirler yazılmıştır** Millî Edebiyat akımı dönemi şiirlerinde dilde sadeleşme gerçekleşmiş, özellikle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti dönemi şiirlerinde karşılaştığımız ağır dilin yerine, açık, anlaşılır, halkın konuştuğu sade Türkçe şiirlerde kendini göstermiştir.
* * Çeşitli nazım biçimleri kullanılmıştır.** Millî Edebiyat dönemi şiirinde Halk edebiyatı nazım biçimlerinden yararlanılmakla birlikte bu konuda bir çeşitlilik göze çarpar. Bu dönemde yeni nazım biçimleri denenmiş, serbest müstezat daha da geliştirilmiş, Batıdan alınan sone ve terzarima gibi nazım şekilleri de kullanılmıştır. Bütün bu yenileşme ve değişimlerin yanında bazı ortak özellikler olsa bile Millî Edebiyat dönemi şiirinde döneminin şiirini tek bir başlık altında toplamak mümkün değildir. Bu dönemde ana hatlarıyla üç eğilim karşımıza çıkar. Bunlar:
1. Ziya Gökalp ve çevresine sade bir dille ve hece ölçüsüyle şiirler yazılmıştır. Sade bir dille ve hece ölçüsüyle şiir yazma konusunda Mehmet Emin Yurdakul'un çıkışı, Genç Kalemler dergisinde yazan ve kendilerine Yeni Lisancılar denen şairlerle daha da ileri götürülür. Ziya Gökalp bu gruba sonradan katılmasına karşın, etkisi en büyük olan sanatçıdır. Sonuçta bu dönemde Ziya Gökalp etkisinde sade bir dille ve hece ölçüsüyle millî konuları öne çıkaran, halka moral aşılayan, milliyetçilik fikrini destekleyen, didaktik şiirler yazılmıştır. Bu şiirlerin sanatsal yönü zayıftır. Biçimsel yönden ölçü ve uyak sağlanmıştır. Ancak birçok şiirde uyakların doldurma olduğu hissi uyanmaktadır.
2. Saf (öz) şiire özgü arayışlar vardır. Millî Edebiyat dönemi şiirinin egemen olduğu yıllarda saf (öz) şiire özgü arayışlar da söz konusudur. Özellikle Ahmet Haşim ve Yahya Kemal bu yolda şiirler yazmıştır. Her iki sanatçı da hece yerine aruzu kullanmış, zaman zaman sade dille şiirler yazsalar da sadeleşme akımını bir dava olarak görmemişlerdir. Toplumsallıktan, devrin gerçeklerinden uzak, sanat kaygısı ön planda olan şiirler yazmışlardır. Yahya Kemal Türk tarihinden konuları işlese de her iki şairin o dönemin belirgin anlayışı olan halka, ülke gerçeklerine, dönemin millî olaylarına yöneldiği söylenemez.
3. Halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzum hikâyeler yazılmıştır. Millî Edebiyat akımı şiirinin etkili olduğu yıllarda halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzum hikâyeler de yazılmıştır. Bu konuda Mehmet Akif Ersoy başı çeker. Konularını tamamen halkın yaşamından alan sanatçı, şiirlerinde sokak dilini bazen argo da dâhil olmak üzere şiirlerine yansıtmıştır. Onun Ziya Gökalp çevresinde şiir yazan şairlerden ayrılan en önemli yönleri, Türkçülük yerine İslamcılığı öne çıkarması, hece vezni yerine aruzu kullanmasıdır. Sanatı toplumun hizmetinde gören Mehmet Akif, aruz vezniyle sokaktaki halkın diliyle halkın içinde bulunduğu çıkmazları, yaşama tarzını ve değerlerini anlatan manzum hikâyeler yazmıştır.
4. Bu üç grubun dışında şiir yazanlar da vardır. Bir de bütün bunların dışında bireysel olarak şiir yazan şairler ve Edebiyat-ı Cedide zevkini sürdüren, o doğrultuda eser vermeye devam eden şairler vardır. Ancak bunlar dönemin koşulları gereği, geri planda gözüken şairlerdir.
Millî Edebiyat Dönemi'ndeki Farklı Şiir Tarzlarını Karşılaştırılması * * Millî Edebiyat dönemi şiirlerinde üzerinde durulan ortak temalar vardır: Millî Edebiyat döneminde Ziya Gökalp ve çevresinde gelişen, milliyetçi şiir de diyebileceğimiz şiirlerde konular yerli hayattan, halkın yaşamından, devrin gerçeklerinden, Anadolu gerçeklerinden seçilmiştir. Bu şairler zaman zaman bireysel duyarlıkları işledikleri toplumsallıktan uzak şiirler de yazmışlardır. Ancak genel olarak konular yerli, millî ve toplumsal konulardır. Bu şiirlerde ortak temalar kahramanlık, halkın yaşamı, millî tarih ve milliyetçilik duygusu, kahramanlıktır. Saf (öz) şiir yolunda yazılan şiirlerde ise özellikle Ahmet Haşim'de bireysel konular işlenmiştir. Toplumsallık, devrin gerçekleri onun şiirinde yer bulamaz kendine. Yahya Kemal ise konularını ya Osmanlı tarihinin şanlı sayfalarından almış ya da aşk, ölüm, İstanbul sevgisi gibi konuları işlemiştir. Bu şiirlerde ortak temalar, aşk, ölüm, bireysel duyarlıklardır. Mehmet Akif'te gördüğümüz halkın yaşama tarzını ve değerlerini, anlatan manzumelerde ise konu doğrudan doğruya o dönemde halkın içinde buluğundu durumdur. Bu şiirlerde ana tema halkın yaşamı, değerleri ve İslamcılık fikridir.
* * Milli Edebiyat dönemi şiir dilinin ve söyleyiş biçiminin kaynakları: Millî Edebiyat döneminde Ziya Gökalp ve çevresinde gelişen şiirlerin dil ve söyleyiş biçiminin kaynağı konuşma ve halk şiiridir. Kitabı bir dilden gündelik yaşamda konuşulan dille geçilmiş, halk şiir söyleyiş biçimlerinden yararlanılmıştır. Saf (öz) şiir yolunda yazılan şiirlerin dil ve söyleyiş özellikleri ise özellikle Ahmet Haşim'de kitabidir. Halkın kullandığı dilden uzaktır. Arapça ve Farsça sözcükler kullanılması yönüyle Edebiyat-ı Cedide anlayışı görülür. Haşim sonradan şiirlerinde sadeleşme yoluna gitse de onun halk söyleyişlerini şiire taşıma gibi bir kaygısı yoktur. Yahya Kemal'in de özellikle konuları geçmişten aldığı şiirlerinde dilinin ağırlaştığı görülür. Halkın yaşama tarzını ve değerlerini anlatan manzumelerde ise dil ve söyleyişin kaynağı doğrudan doğruya halkın dilidir. Bu manzumelerde argolar dâhil olmak üzere sokak dilinin tüm sıcaklığı hissedilir. Devrik cümlelerle, ünlemlerle, soru cümleleriyle, karşılıklı konuşmalarla bir hikâye ya da olay şiir biçiminde anlatılmıştır.
ÖRNEK ŞİİRLER: AHLAK - ZİYA GÖKALP KARANLIK - AHMET HAŞİM BİR BAŞKA TEPEDEN - YAHYA KEMAL BEYATLI SÜLEYMANİYE'DE BAYRAM SABAHI - YAHYA KEMAL BEYATLI KÖSE İMAM - MEHMET AKİF ERSOY