Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN"— Sunum transkripti:

1 Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN
KAN FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

2 Kan Plazma veya Serum adı verilen sıvıda, süspansiyon halinde hücresel elementleri içeren dokuya “Kan Dokusu” denir. Total Miktarı. Vücut Ağırlığının % 8 kadarıdır. 70 kg bir insanda 5-6 litre kan bulunur

3 Kanın Görevleri Dokulara O2 taşır. Beslenme. Boşaltım.
Vücut sıcaklığının düzenli kalmasını sağlar. Vücutta tuz ve su dengesini korur. Asit-baz dengesini korur. Pıhtılaşma faktörleri ile kan kaybını önler.

4 Kanın Görevleri Taşıdığı Hücresel ve Hümoral Bağışıklık Sistemi ile organizmayı enfeksiyonlara karşı korur. Hormon ve Nörohormonları taşıyarak vücudun düzenli çalışmasına yardım eder. İnterstisyel kompartman hacminin düzenlenmesinde rol alır.

5 Kan sudan daha kalın, daha yapışkan ve daha yoğundur
Sudan 4-5 kat daha yavaş akar. Akışa karşı karşılaştırmalı direnç vizkozite olarak adlandırılır. Kanın vizkozitesi sudan daha fazladır. pH 7,35-7,45 arasında ve hafif alkaliktir. Arteriyel kan venöz kandan daha alkalidir. Sıcaklığı yaklaşık 38 °C ‘dir.

6 Kanın Fiziksel Özellikleri
Kanın rengi kırmızıdır. Bu renk, eritrositlerin içinde bulunan ve Fe içeren Hemoglobinden kaynaklanmaktadır. Hb’nin O2 ile birleşme derecesi rengini etkiler. 1 gr Hb: 1.34 – 1.39 ml O2 bağlar.

7 100 ml ven kanı 15 ml O2 içerir ve vişne kırmızısı rengindedir.
100 ml arter kanı 20 ml O2 içerir ve kiraz kırmızısı rengindedir.

8 Sedimantasyon (SED) Eritrositlerin (mm/saat) çökme hızı.
Normal SED değeri (mm/saat) Ortalama Yenidoğan 0 – 1 Erkekte 0 – 8 4 Kadında 0 - 16 8

9 A- Kanın Hücresel Elementleri % 45
Kanın Bileşimi A- Kanın Hücresel Elementleri % 45 B- Kanın Sıvı Kısmı (Plazma veya Serum) % 55

10 Kanın Hücresel Elementleri
Eritrositler Lökositler Trombositler Kanın Hücresel Elementleri Lökositler Eritrositler Polimorfnüklear Granülositler Trombositler Agranülositler Nötrofiller Eozinofiller Bazofiller Monositler Lenfositler

11

12 P L A Z M A * Su * Organik Maddeler (Proteinler)% 7
Kanın sıvı kısmı * Su % 91 * Organik Maddeler (Proteinler)% 7 * İnorganik Maddeler % 2

13 “Hem taşıyıcı, hemde antikor oluşumunda görev yaparlar”
Organik Maddeler 1. Proteinler (% 7 gr) a. Albumin (% 4.5 gr) “ Taşıyıcı görevi yapar” b. Globulin (% 2.5 gr): 1, 2, β1, β2 ve Ig ’lere ayrılır. İmmunoglobulinlerin [Ig]: Ig G, Ig M, Ig A, Ig D, Ig E gibi çeşitleri vardır. “Hem taşıyıcı, hemde antikor oluşumunda görev yaparlar” c. Fibrinojen (% 0.3): “Pıhtılaşmayı sağlar”

14 Organik Maddeler Amilaz, Proteaz, Lipaz, Esteraz.
2.Karbonhidrat (Glikoz % mg) 3.Lipidler Nötral yağlar, Fosfolipid, Kolesterol, Lesitin 4. Residüel (artık) Azot Üre, Ürik Asit, Ksantin, Hipoksantin, Kreatin, Kreatinin, Amonyak, Amino Asitler. 5. Hormonlar, Antikorlar, Çeşitli Enzimler Amilaz, Proteaz, Lipaz, Esteraz.

15 Plazma Proteinleri ve Başlıca Görevleri
A D I F O N K S İ Y O N L A R I Haptoglobulin Hb’i bağlar. Hemopeksin Hem’i bağlar. Transferrin Fe’i bağlar, taşır. Seruloplasmin Cu’ı bağlar ve taşır, Fe+2  Fe+3 dönüştürür. C3 Kopleman İmmun sisteme ait enzim proteini. Plasminojen Fibrinolizise neden olur. Fibrinojen Kanı pıhtılaştırır. Protrombin Albumin Yağ asitleri, Bilirubin, Tiroksin, Kortizol, Hem, çok sayıda ilaçları bağlar ve taşır.

16 A l y u v a r l a r (eritrositler)
Eritrosit olarak da bilinen alyuvarların esas fonksiyonu akciğerlerden dokulara oksijeni ileten hemoglobin (Hb) taşımaktır.

17 Eritrositler Eritrositlerin içerisinde bulunan Hb mükemmel bir asit-baz tamponudur. Eritrositlerin içerisinde, Karbonik Anhidraz Enzimi bulunur.

18 Eritrositlerin Üretimi
Embriyonik yaşamınilk birkaç haftasında primitif, çekirdekli alyuvarlar vitellüs kesesinde üretilir. Gebeliğin ikinci trimesteri sırasında dalak ve lenf düğümlerinde de önemli miktarda eritrosit yapımı olmakla birlikte alyuvarların üretildiği esas organ karaciğerdir. Gebeliğin son ayında ve doğumdan sonra ise alyuvarlar tümüyle kemik iliğinde yapılır.

19 Bazofilik Eritroblast
Proeritroblast Mitoz Bazofilik Eritroblast Polikromatofilik Eritroblast Ortokromatofilik Retikülosit Eritrosit

20

21 Kan Hücrelerinin Oluşması
Embriyonal ve Fötal Dönemde Hematopoez (Kan Yapımı) 1). Mezoblastik Dönem. 2). Hepatik Dönem. 3). Myeloid Dönem.

22 Doğumdan sonra hematopoez
A). Yenidoğanda tüm kemik iliği aktiftir. Total ilik hacmi: ml kadardır. B). Beş yaşından sonra aktif ilik çevre kemiklerden merkeze çekilir. Örn: 15 kg’ lık çocukta total ilik hacmi 1600 ml. Aktif ilik ise ml kadardır. C). 70 kg’lık kişide total ilik hacmi ml dir. Aktif ilik ise ml kadardır. D). Organizmada kan yapımı gereksinimi arttığı koşullarda aktif iliğin hacmi artar, normalin 3-5 katı üretim yapılabilir.

23 Kemik iliğinden kan hücrelerinin üretimi

24

25 Kemik iliğinde orjiınal çok yönlü hematopoietik kök hücreden (PHSC) çeşitli farklı periferik kan hücrelerinin oluşumu

26 Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi - Eritropoietinin Rolü
Dolaşım sistemindeki total alyuvar kütlesi, dar sınırlar içinde düzenlenir. Öyle ki, akciğerden dokulara yeterli doku transportunu sağlayacak uygun miktarda alyuvarın daima bulunmasına rağmen, hücreler kan akımına engel olacak kadar fazla miktara da ulaşmaz. Alyuvar üretimini stimüle eden esas faktör dolaşımdaki bir glikoprotein hormon olan eritropoietin’dir. Eritropoietin yokluğunda, alyuvar üretiminin stimülasyonunda, hipoksi ya çok az etkindir veya etkisizdir. Diğer yandan, eritropoietin sistemi fonksiyonel iken, hipoksi, eritropoietin yapımında belirgin artışa neden olur ve eritropoietin de hipoksi düzelinceye kadar alyuvar yapımını artırır.

27 Çeşitli faktörlerle doku oksijenlenmesi azaldığı zaman, eritropoietin mekanizmasının alyuvar üretimini artırma fonksiyonu

28 Hemoglobin Yapımı Hemoglobin sentezi proeritroblastlarda başlar ve önemsiz düzeyde de olsa retikulosit evresinde bile devam eder. Çünkü retikulositler kemik iliğini terk edip kana geçtikten sonra az miktarda da olsa bir - iki gün hemoglobin yapımını sürdürürler. Hemoglobinin Oksijenle Birleşmesi Hemoglobin molekülünün en önemli özelliği oksijenle gevşek ve tersinir olarak bağlanma yeteneğidir. Vücutta hemoglobinin başlıca fonksiyonu akciğerlerde oksijenle bağlanabilme ve ardından, oksijen gaz basıncı akciğerlerden çok daha düşük olan doku kapillerlerinde, bu oksijeni bırakma yeteneğidir.

29 Demir Demir hemoglobin, miyoglobin ve sitokromlar, sitokromoksidaz, peroksidaz gibi diğer maddeler ve katalaz oluşumunda önemlidir.

30 Eritroblast ana hücresinde Hb sentezi
Amino asitler M i t o k o d r i DNA TF - Fe TF Ferritin  ve  zincirleri Hemoglobin Vit B12 Folik Asit Globin Hem Demir

31 Hb Bileşikleri * HbO2 – Oksi Hb. * HbCO2 – Karbomino Hb.
* Hb redüit Hb. * HbCO – Karbonmonoksit Hb. * Met – Hb –Fe+3 * Glikozillenmiş Hb, gibi bileşikleri mevcuttur.

32 ALYUVARLARIN YIKIMI Alyuvarlar kemik iliğinden dolaşım sistemine çıktıkları zaman normalde yıkılmadan önce ortalama 120 gün dolaşımda kalırlar. Alyuvarlardaki metabolik sistemler zamanla giderek daha az aktif hale gelir ve yaşamsal olaylar zayıfladığı için hücre daha kırılgan (frajil) olmaya başlar. Alyuvar membranı kolay zedelenebilir hale gelmeye başladığında, dolaşımdaki bazı dar noktalardan geçerken hücreler yırtılır ve parçalanır.

33 Hemoglobinin Yıkımı. Alyuvarlar vücudun çeşitli kesimlerindeki özellikle karaciğerde (Kupffer hücreleri), dalakta ve kemik iliğindeki makrofajlar tarafından hızla fagosite edildiğinde hemoglobin açığa cıkar. Sonraki birkaç saat ile gün içinde makrofajlar hemoglobinden demiri ayırarak, kana geri verirler. Demir de kanda transferrin ile taşınarak ya kemik iliğinde yeni alyuvar üretiminde kullanılır veya karaciğer ve diğer dokularda ferritin halinde depolanır.

34 Hemoglobin Yıkımı Yaşlı eritrositler makrofajlar tarafından fagosite edilmesi sonucu ortaya çıkan Bilirubin, karaciğerde Glukuronid ile birleşerek safra yoluyla sindirim kanalına verilir. Burada feces Urobilinojenine dönüşür ve daha sonra Sterkobilin’e dönüşürek dışkıya renk verir. Kana geçen Bilurubin ise idrarla Urobilinojen halinde atılır.

35 Sarılık (İkter-Jaundice)
Hücre dışı sıvılarda Bilirubin’in normal (0.5 mg/dl)’in üzerine çıktığı durumlarda görülür.

36 Sarılık (İkter-Jaundice)
Nedenleri: Hemolitik ikter: Aşırı hemoliz sonucu görülür. Örn: Eritroblastosis fetalis ve yanlış kan transferi.

37 Sarılık (İkter-Jaundice)
2. İntrahepatik ikter: Karaciğer hücrelerinin safra sentezlememesi sonucu kan bilirubin düzeyi yükselir.

38 Sarılık (İkter-Jaundice)
3. Post hepatik (Obstrüktif) ikter: Safra kanalının taş veya tümör tarafından tıkanması sonucu safra atılamaz ve kandaki düzeyi artar.

39 Polisitemi * Fizyololik polisitemi * Patolojik polisitemi Çeşitleri:
Eritrosit sayısının normalden fazla olması durumudur. Çeşitleri: * Fizyololik polisitemi * Patolojik polisitemi

40 Fizyololik polisitemi
3). Yüksek yerlerde yaşayanlarda gözlenir. 1). Yenidoğanlarda 2). Spor yapanlarda

41 Patolojik polisitemi 1). Hipoksi sonucu 2). Hematopoetik dokuların hastalıkları sonucu gelişir.

42 ANEMİLER Anemi, alyuvarların çok hızlı kaybı veya çok yavaş üretimi nedeniyle olabilen alyuvar eksikliği demektir.

43 Anemi Nedenleri: 1. Kan kaybı olursa, 2. Kan yapımı bozulursa,
3. Kan yıkımı hızlanırsa, 4. EPO yapımı bozulursa, anemi gelişir.

44 Anemi Çeşitleri * Sideroblastik Anemi. Hem sentezinin bozulması sonucu oluşur. * Hipokromik Anemi. Fe ve B6 eksikliği sonucu oluşur. * Aplastik Anemi. Kİ applazisi sonucu oluşur. * Megaloblastik Anemi. B12, Folik asit, intrinsik faktörlerden birinin eksikliği sonucu oluşur. * Pernisiyöz Anemi. İntrinsik Faktörün eksikliği ile oluşur. Tedavi edilmez ise megaloblastik anemiye dönüşür. * Hemolitik Anemi. Nedeni herediterdir. Eritrosit zarı frajildir. * Sferositoz Anemi. Eritrositler çok küçük ve küre şeklindedir.

45

46 OVAL MAKROSİTLER MEGALOBLASTİK ANEMİ ORAK HÜCRELİ ANEMİ
HİPERSEGMENTE NÖTROFİLLER Normal Eritrosit DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ PERNİSİYÖZ ANEMİ POLİKROMATOFİLİK MEGALOBLAST OVAL MAKROSİTLER

47 Anemilerin Sınıflandırılması
1- DNA Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler a). B12 vit. Eksikliği 1- Bozuk diyet (makrositik anemi) 2- İntrinsik faktör eksikliği (pernisiyöz anemi-gastrektomi). 3- Yetersiz emilim. b). Folik Asit Eksikliği: 1- Bozuk diyet (makrositik anemi). 2- Yetersiz emilim. 3- Artan gereksinim (gebelik,hemolitik anemi,büyüme ve ilaçlar).

48 Anemilerin Sınıflandırılması
2- Hem Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler Fe eksikliği anemisi 1- Bozuk beslenme. 2- Bozuk emilim (gastrektomi). 3- Artan gereksinim (gebelik, büyüme, kan kaybı). 4- Kurşun zehirlenmesi. 5- Pridoksan yetersizliği. 3- Globin Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler 1- Yapı gen bozukluğu. 2- Kontrol gen bozukluğu (Talasemi ve yüksek HbF)

49 Anemilerin Sınıflandırılması
4- Eritrosit Membran Bozukluğu ve Enzim Eksikliğine Bağlı Anemiler 5- Ana hücre Yetersizliğine Bağlı Anemiler Ana hücre yetersizliği Multipotansiyel Aplastik Anemi Unipotansiyel hücre ve EPO azlığı 6- Kİ Fonksiyonu Bozukluğuna Bağlı Anemiler Metastatik hastalıklar, Lösemi, Lenfoma

50 Vücudun Enfeksiyonlara Direnci: Lökositler, Granülositler, Monosit-Makrofaj Sistemi ve İnflamasyon

51 Vücudumuz bakteri, virus, mantar ve parazitlerekarşı her zaman açıktır, bunların hepsi normalde deride, ağızda, solunum yollarında, sindirim kanalında, gözün membranlarında ve hatta üriner kanalda değişen miktarlarda bulunur. Bu ajanların çoğu, eğer daha derin dokulara yayılırsa, ciddi hastalıklara neden olabilirler. Ayrıca bu normalde var olanlara ek olarak, yüksek oranda enfeksiyöz diğer bakteri ve viruslarla zaman zaman karşılaşırız

52 Vücudumuz, farklı enfeksiyöz ve toksik ajanlarla savaşmak için özel bir sisteme sahiptir.
Bu sistem kandaki lökositler (akyuvarlar) ve lökositlerden kaynaklanan doku hücrelerinden oluşmuştur. Bu hücreler birarada çalışarak, iki yolla hastalıkları önlerler. (1) yayılımcı ajanları fagositoz ile harap ederek (2) antikorlar ve duyarlı lenfositler oluşturarak bunların biri ya da ikisiyle birlikte yayılımcıyı, harap edebilir veya inaktive edebilirler.

53 LÖKOSİTLER (AKYUVARLAR)
Lökositler vücudun savunma sisteminin hareketli birimleridir. Kısmen kemik iliğinde (granülositler, monositler ve az sayıda lenfosit) oluşurlar. Oluştuktan sonra, kan ile kullanılacakları farklı vücut bölgelerine taşınırlar. Akyuvarların gerçek önemleri çoğunun spesifik olarak ciddi enfeksiyon ve inflamasyon bölgelerine taşınmalarıdır. Olabilecek herhangi bir enfeksiyon ajanına karşı hızlı ve güçlü bir savunma sağlarlar.

54 Akyuvar Tipleri Kanda normalde altı çeşit akyuvar bulunur
Akyuvar Tipleri Kanda normalde altı çeşit akyuvar bulunur. polimorfonükleer nötrofiller polimorfonükleer eozinofiller polimorfonükleer bazofiller monositler lenfositler ve seyrek olarak da plazma hücreleridir. Ayrıca çok sayıda trombosit bulunur, bunlar kemik iliğinde bulunan ve akyuvarlara benzeyen bir başka hücre tipi olan megakaryositlerin parçalarıdır. }Granülositler

55

56 Granülositler ve monositler(makrofaj) yayılımcı organizmayı esas olarak sindirerek yani fagositoz ile vücudu korurlar. Lenfosit ve plazma hücrelerinin fonksiyonu ise temelde immun sistem ile ilişkilidir.

57 NÖTROFİLLERİN VE MAKROFAJLARIN SAVUNMA ÖZELLİKLERİ
Nötrofiller, bakteriler ve viruslarla dolaşan kanda bile savaşıp, onları harap edebilen olgun hücrelerdir. Makrofajlar, yaşamlarına enfeksiyon ajanları ile savaşma yetenekleri kısıtlı, henüz tam gelişmemiş kan monositleri şeklinde başlarlar. Ancak dokulara geçtikleri anda şişmeye başlarlar, bazen çapları beş misli artarak 60 ila 80 mikrometreye kadar ulaşır, çıplak gözle rahatlıkla görülebilirler. Bu hücrelere artık makrofaj denir ve hastalık etkenleri ile savaşma yetenekleri fazladır.

58 NÖTROFİLLERİN VE MAKROFAJLARIN SAVUNMA ÖZELLİKLERİ
Akyuvarlar Doku Aralıklarına Diapedez İle Girerler Akyuvarlar Doku Alanlarında Ameboid Hareketle İlerler. Akyuvarlar İnflamasyonlu Doku Bölgelerine Kemotaksis ile Çekilirler. Fagositoz Nötrofil ve makrofajların en önemli fonksiyonları olan fagositoz saldırgan ajanın hücresel sindirimi demektir. Fagositler, fagosite edilecek materyalde seçici olmalıdır, aksi takdirde vücudun normal yapıları ve hücreleri de sindirilir.

59 EOZİNOFİLLER Eozinofiller zayıf fagositlerdir ve kemotaksi gösterirler, fakat nötrofillerle kıyaslandığında eozinofillerin belli tip enfeksiyonlara karşı korunmada önemleri kuşkuludur. Diğer yandan eozinofiller paraziter enfeksiyonlu kişilerde sıklıkla çok miktarda üretirler ve parazitli dokulara göçerler. Parazitlerin çoğu eozinofiler veya diğer fagositik hücreler tarafından fagosite edilemeyecek kadar büyük olmasına rağmen eozinofiller özel yüzey molekülleri yoluyla parazitlere tutunurlar ve birçoğunu öldüren maddeleri salgılarlar. Eozinofiller özellikle alerjik reaksiyonların olduğu dokularda, alerjen-antikor kompleksini yıkarak fagosite eder, böylece lokal inflamatuvar sürecin yayılımını önlerler.

60 BAZOFİLLER Bazofiller, kanın pıhtılaşmasını önleyen heparin'i salarlar. Bazofiller alerjik reaksiyonların bazı tiplerinde çok önemli rol oynarlar.

61

62 LENFOSİTLER Lenfositler de diğer kan hücreleri gibi kemik iliğindeki ana hücreden kaynaklanırlar. Ana hücrelerin bir bölümü, lenfositlerin ön hücresi olan lenfoblastlara dönüşürler. Bu lenfoblastların da bir bölümü “Timus” organına gidip orada lenfositlere dönüşürler. Timus organında olgunlaşan lenfositlere T-lenfositleri denir. T-lenfositleri daha sonra vücudun lenfoid dokularına yayılırlar. Bu dokular lenf bezleri, dalak, bademcikler, bağırsaklardaki peyer plakları ve kemik iliğindeki lenfoid odaklardır. T-lenfositleri küçük lenfositlerdir. T lenfositleri antijen uyarısını alınca, bazı değişikliklere uğradıktan sonra birtakım maddeler salgılarlar. Lenfokin denilen bu maddelerle harekete geçirdikleri immun sistemin öteki hücrelerini bu istenmeyen molekül üstüne saldırtarak onu ortadan kaldırmaya çalışırlar. Bu yüzden, bu çeşit bağışıklığa “Hücre aracılığıyla oluşan bağışıklık” ya da “Hücresel Bağışıklık” denir.

63 LENFOSİTLER Kemik iliğindeki öteki bazı ana hücreler de lenfoblastlara dönüştükten sonra kemik iliğinin kontrolunda gelişmelerini tamamlayarak olgunlaşırlar. Bunlara B-lenfositleri denir. B-lenfositleri büyük lenfositlerdir. B-lenfositleri antijen ile uyarıldıklarında önce lenfoblast ve sonra plazma hücresi (plasmosit)ne dönüşürler. Plazma hücreleri tekrar aynı antijen ile uyarıldığında bu antijen ile birleşerek onu etkisiz hale getirecek özel maddeler oluştururlar. İmmünglobülin (Ig) veya Antikor denilen bu maddeler kan serumunda çok miktarda bulunduğu ve genellikle serumdan elde edildiği için bu tip bağışıklığa Serolojik ya da “Hümoral Bağışıklık” denir.

64 İnflamasyon Bakteri, travma, kimyasal maddeler, sıcaklık ve herhangi diğer bir olay nedeniyle, yaralanan dokudan, dokuda çarpıcı ikincil değişikliklere neden olan çeşitli maddeler salınır. Tüm doku değişiklikleri kompleksine inflamasyon denir.

65 İnflamasyonun özellikleri
Lokal kan damarlarında vazodilatasyona bağlı lokal kan akımı artışı Kapiller permeabilitenin artması ile büyük miktarda sıvının interstisyel aralığa sızması İnterstisyel aralıktaki sıvının, kapillerlerden sızan fazla miktardaki fibrinojen ve diğer proteinler nedeniyle pıhtılaşması Çok sayıda granülosit ve monositin dokuya göçü Doku hücrelerinin şişmesi

66 İnflamasyon Bu reaksiyonlara neden olan birçok doku ürünlerinden bazıları histamin, bradikinin, serotonin, prostaglandinler, kompleman sisteminin çeşitli farklı reaksiyon ürünleri, kan pıhtılaşma sisteminin reaksiyon ürünleri ve duyarlı T hücreleri tarafından salınan lenfokin diye adlandırılan çeşitli maddeler’dir. Bu maddelerin çoğu, makrofaj sistemini kuvvetle aktive eder ve birkaç saat içinde, makrofajlar yaralanmış dokuyu parçalamaya başlar, hatta bazen makrofajlar halen canlı olan doku hücrelerine de zarar verirler.

67 LÖKOPENİ Lökopeni veya agranülositoz olarak bilinen ve nadiren ortaya çıkan klinik durumda, kemik iliği akyuvar yapımını durdurarak vücudu bakterilere ve dokuları istila eden diğer ajanlara karşı korunmasız bırakır.

68 Kan Gruplarının Belirlenmesi
Kan Grubu Tayini Bir kan transfüzyonu öncesinde uygunluk açısından alıcı ve vericinin kan gruplarının tayini gereklidir. Bu kan grubu tayini olarak adlandırılır ve şu şekilde yapılır: Kan hücreleri önce plazmadan ayrılarak serum fizyolojikle sulandırılır, daha sonra bir kısım anti-A aglütinin ile, diğer bir kısım anti-B aglütinin ile karıştırılır. Birkaç dakika sonra karışıma mikroskop altında bakılır. Eğer eritrositler kümeleşmişlerse, yani “aglütinasyon” varsa, antijen-antikor reaksiyonu olmuş demektir.

69 Kan Grupları

70 Ana Kan Gruplarının Genotip, Fenotip, Aglutinojen ve Aglutinin Özellikleri
Kan Grubu Aglutinojen Aglutinin OA veya AA A Anti-B (β) OB veya BB B Anti-A (α) AB AB* A ve B --- OO O** Anti-A (α) Anti-B (β) * Genel Alıcı ** Genel Verici.

71 Eritroblastozis Fötalis "Yenidoğanın Hemolitik Hastalığı"
Eritroblastozis fötalis, fötus ve yenidoğanın eritrositlerinin aglutinasyonu ve fagositozu ile kendini gösteren bir hastalığıdır. Çoğu eritroblastozis fötalis olgusunda anne Rh negatif, baba ise Rh pozitiftir. Bebek babasından Rh pozitif antijeni alır, anne ise bebeğin Rh antijeni ile karşılaştıktan sonra anti-Rh aglutuninler geliştirir. Plasentadan geçen aglutininler fötusun kanında eritrosit aglutinasyonuna yol açarlar.

72 Eritroblastozis Fötalis
Eritroblastotizis'in Klinik Tablosu: Sarılık gelişen, eritroblastozisli yenidoğan genelde doğum sırasında anemiktir ve anneden gelen anti-Rh aglütininler bebeğin kanında ay daha dolaşıp daha çok sayıda eritrositin yıkımına yol açarlar. Hastalığının Sıklığı: Birinci Rh+ çocuğuna hamile olan Rh negatif anne genellikle bebeğe zarar verecek ölçüde anti-Rh aglutinin yapamaz. Ancak ikinci Rh pozitif bebeklerin %3’ü, üçüncü bebeklerin %10 ’u eritroblastozis fötalis bulguları taşır izleyen gebeliklerde sıklık giderek artar.

73 Rh Uyuşmazlığı

74 Eritroblastotik Yenidoğanm Tedavisi
Eritroblastozis fötalisin standart tedavisi yenidoğanın kanının Rh-negatif kanla değiştirilmesidir. Bu durumda 400 mililitre kadar Rh-negatif kan 1,5 saat ve üstü sürede infüze edilirken, yenidoğanın kendi Rh-pozitif kanı da uzaklaştırılır.

75 HEMOSTAZ ve KANIN PIHTILAŞMASI
Hemostaz, kan kaybının önlenmesi anlamına gelir. Bir damar zedelendiği ya da yırtıldığında çeşitli mekanizmalarla hemostaz sağlanır. Bu mekanizmalar: Damar spazmı Trombosit tıkacı oluşumu Kanın koagülasyonu sonucu, kan pıhtısı oluşumu Fibröz dokunun pıhtı içine doğru büyümesiyle damardaki deliğin kalıcı olarak kapatılmasıdır.

76 Hemostatik Sistemin Başlıca Elemanları
Damar duvarı Trombositler Pıhtılaşma faktörleri

77 Primer Hemostaz Sekonder Hemostaz
Damar zedelenmesi olan bölgede; İlk reaksiyon olan vazokonstriksiyon’un, Takiben trombosit adhezyonu ve agregasyonunun oluşmasıdır. Saniyeler içinde gelişir. Oluşan trombosit tıkacı gevşektir. Sekonder Hemostaz Pıhtılaşma faktörlerinin oluşturduğu sistemin (intrinsik/ekstrinsik sistem) devreye girmesiyle sağlam bir pıhtı tıkacının oluşmasıdır. Bu olay primer hemostaza göre daha yavaştır.

78 Travmatize kan damarında pıhtılaşma işlemi

79 Kan ve dokularda kan pıhtılaşmasını etkileyen 50’den fazla önemli madde bulunmuştur.
Bunların bazıları pıhtılaşmayı sağlar, bunlara prokoagülan denir, diğerleri pıhtılaşmayı inhibe ederler, bunlara ise antikoagülan denmektedir. Kanın pıhtılaşıp pıhtılaşmaması, bu iki grup madde arasındaki dengeye bağlıdır. Normalde antikoagülanlar baskındır ve kan pıhtılaşmaz; ama bir damar zedelendiğinde hasarlanan alandaki prokoagülanlar "aktive” olarak antikoagülanlara baskın hale gelirler ve pıhtı oluşur.

80 Pıhtılaşma 3 ana basamakta meydana gelir:
(1) Damarın yırtılması ya da kanın kendisinin hasarlanmasına cevap olarak kanda bir düzineden fazla pıhtılaşma faktörünün rol oynadığı bir dizi kimyasal reaksiyonlar kompleksi meydana gelir. Net sonuç, aktive olan tüm maddelerin protrombin aktivatörü denen bir kompleks oluşturmasıdır. (2) Protrombin aktivatörü protrombinin trombine dönüşümünü katalizler. (3) Trombin bir enzim görevi yaparak fibrinojeni fibrin iplikçilerine çevirir, daha sonra fibrin iplikçikleri trombositler, kan hücreleri ve plazmayı da içine alarak pıhtıyı oluşturur.

81 Kan Pıhtısının Erimesi-Plazmin
Plazma proteinleri plazminojen (veya profibrinolizin) adı verilen bir öglobulin içerirler ve bu protein aktive olduğunda plazmin (veya fibrinolizin) denen bir maddeye dönüşür. Kan pıhtısı içinde plazmin oluştuğunda, pıhtının erimesine ve pıhtılaşma faktörlerinin çoğunun haraplanmasına neden olur

82 Antikoagülanlı kan tüpleri
ANTİKOAGÜLAN İLAÇLAR Antikoagülan ilaçlar, pıhtılaşma olayını çeşitli basamaklarda engelleyen ilaçlardır. “Heparin” “Kumarin”, “Dikumâ-rol” “Varfarin” “Siklokumarol” “Plazmin” “Ürokinaz”, “Streptokinaz” ve “Sreptodornaz” gibi. Antikoagülanlı kan tüpleri Heparin, Sodyum Sitrat, EDTA gibi antikoagülanları içerirler


"Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları