Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19"— Sunum transkripti:

1

2 Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19
Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime uygulanması ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa’daki sermaye birikimini arttırmasına denir. sanayi devrimi bugünkü dünya düzenine önemli ölçüde şekil vermiştir. tüm dünyada feodalizmden kapitalizme geçişi sağlamış, Avrupa'da feodal burjuvanın yerine sanayi burjuvası yükselmeye başlamış ve feodal dönemin selfleri ve köleleri yeni dönemde işçi sınıfı adıyla yeni bir sınıf oluşturmuşlardır. Burjuva sınıfı artık her ülkede en zengin sınıfı oluşturuyordu. Yani Sanayi devrimi, emeğin değil sanayinin ve sermayenin yükselmesidir.. sanayinin ve sermayenin yükselmesi için emekçilerin alçalması, alçaltılması gerekmektedir. Birinin yükselmesi, diğerinin alçalması anlamına gelmektedir. Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar.

3 Tüm dünyada feodalizmden kapitalizme geçişi sağlamış.
Avrupa'da sanayi devrimi öncesinde de bir işçi sınıfı vardı. Bu sınıf her zaman çoğunlukta ancak bilinçsiz durumda idi. Sanayi devrimi sonucunda işçi sınıfı bilinçlenmeye başladı. Toplumların hemen hepsinde en kalabalık sınıfını oluşturdu. İşçi sınıfı, yoğunluğuna karşın ekonomik ve siyasal haklardan mahrumdu. Ücretleri düşük, yaşama ve çalışma koşulları çok kötüydü. Çalışma saatleri uzun, fabrikalar havasız ve her türlü sağlık koşullarından uzaktı.

4 Sanayi devrimi, emeğin değil sanayinin ve sermayenin yükselmesidir.
Fabrika sistemi hızlı üretim gibi olumlu sonuç yanında sosyal açıdan olumsuz birtakım sonuçlar da doğurdu. 1800’lü yılların sonuna gelinirken, sanayi tüm dünyada devasa bir gelişim göstermekte; buna bağlı olarak sayıları hergün artan işçilere kölece çalışma koşulları dayatılmaktaydı. İşçilerin kalifiye olması artık o kadar önemli değildi. Makineler tekdüze, basit, mekanik hareketler yapabilen herkesle çalışabiliyordu. Gücü, gücünün yettiğine, başlangıcı belli, sonu belli olmayan çalışma saatleri ile yoğun bir sömürü imparatorluğu oluşturmuştur. Çalışma saatleri, makine sahiplerinin daha fazla artı değer ve en az maliyetle, en fazla kâr elde etme gereğiyle 16 saate kadar uzatılmıştı.

5 Makinelerin çalışması ve üretimin gerçekleşmesi için gücü tüketilmiş emekçinin yeniden güçlendirilmesi, bozulan sağlığının göreceli olarak iyileştirilebilmesi ve sürdürülebilir üretim gücünün korunması gerekiyordu. Her yerden “yeter artık, güneş ışığı görmek istiyoruz” çığlıkları yükseliyordu. Erkek işçiler yanında, hatta onların yerine (daha ucuza çalıştıkları için) çocuk ve kadınlar çalıştırılmaya başlandı. İşçiler, bu kadar uzun süre çalışmalarına karşın aldıkları ücretle karınlarını zar zor doyurabiliyorlardı. İşverenler, emekçilere bir lokma ekmek ve karın tokluğu kadar ücret veriyordurlar. Bunu da emeklerinin karşılığı olarak değil, çalıştırdığı emekçinin, ölmemesi, hastalanmaması ve ertesi gün de gelip makine sahibi adına üretim yapabilmesini sağlamak adına yapıyorlardı.

6 1856’da Avusturyalı emekçiler, sanayiciler gibi düşünmüyorlardı.
Makine yalnıca bir makinedir. Çalışma saatlerinin makine sahiplerinin diledikleri gibi değil, belirli saatlerle sınırlı olmasını talep ediyorlardı. Bunu gerçekleştirmek için izlenebilecek yönetimi belirlemek üzere toplantılar yapıyorlar, ciddi konularda düşünüyorlar, şenliklerle düşünme ve direnme gücünü diri tutmaya çalışıyorlardı.

7 Sekiz saatlik iş günü için gösterilerin başlaması bu döneme ilişkindir ve bu süreçte emekçiler, üretimden gelen güçlerini kullanarak, makine sahiplerinin anlayacağı bir dil ile konuşmaya karar vermişlerdir: Bir günlük makineleri susturacaklar, çalışmayacaklar, işi bırakacaklardır. 21 Nisan 1856 bu gücü sınamak, bu dili kullanmak için önemli bir tarihtir ve bu tarihten sonra hiçbir şey 21 Nisan 1856’dan önceki gibi olmayacaktır. İşçiler şunu ayırt ettiler. Makine yalnızca bir makinedir, makinenin çalışması, meta’nın elde edilmesi için, makineyi hareket ettirecek ve meta’yı oluşturacak kol gücüne gereksinim vardır. Kol gücü olmadan makine ölü bir çelik yığını, meta ise oluşmamış bir tasarımdır. Makinenin varlığı ya da hammaddenin tezgâh üzerinde durması hiçbir şeydir. Onu şey’e dönüştüren emektir. Avustralyalı işçiler, önemli bir devrimin eşiğindeydiler ve bulduklarının dünyayı yerinden oynatabilecek bir kaldıraç olduğunun bilincinde değildiler. Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

8 Avustralya’dan sonra 1 Mayıs’ı ve bugün iş bırakmayı kararlaştıran ikinci ülke, Atlantik’in kıyısındaydı ve kapitalizmi en vahşi biçimde geliştirerek, emperyalist biçime dönüştürecek olan ABD’deydi. 1 Mayıs 1886′da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago(Şikago)’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.

9 Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı. İşçi önderleri Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi.

10 Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: "Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."

11 1889`da toplanan İkinci Enternasyonal’de (Uluslararası İşçi Kongresi) Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi. 1 Mayıs, sanayi devriminin yarattığı işçi sınıfının tarih sahnesinde yer alışının günüdür.

12 ÜLKEMİZDE 1 MAYIS “Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle;
işçi tulumuyla      Bu güzelim memlekette hürriyet…”                                                                                                                                        Nazım Hikmet

13 Türkiye işçi sınıfı tarihinde 1 Mayıs’ın kutlanması Cumhuriyet Türkiye’si öncesine, Osmanlı dönemine kadar gitmektedir. İlk kutlama 1909 ylında Üsküp ve Selanik’te yapılmıştır. İstanbul’daki ilk 1 Mayıs kutlaması ise 1912’de yapıldı. yılları arasında savaşın ve iç politikaların etkisiyle herhangi bir kutlama yapılmazken, 1921 yılı 1 Mayısı işgal kuvvetlerine karşı anti-emperyalist bir gösteriye dönüştürülerek kutlandı.

14 4 Mart 1923’te gerçekleşen İzmir İktisat Kongresi’nde işçi temsilcisi delegelerin önerisiyle 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kutlanması ve tarım dışı işlerde 8 saatlik işgünü uygulanması kararlaştırıldı.

15 1924 yılında 1 Mayıs kutlamaları dönemin hükümeti tarafından yasaklanmıştır.
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun yasası gerekçe gösterilerek 1 Mayıs’ta yürüyüş ve miting düzenlenmesine izin verilmedi. 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi.

16 1975 yılında 1 Mayıs, yarım asırlık bir zamanın ardından, İstanbul Tepebaşı’nda yapılan bir toplantıyla kutlandı.1976 yılında on binlerce işçi 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’ndaydı. DİSK tarafından düzenlenen miting için Beşiktaş’tan başlayan yürüyüş Taksim’de son bulmuş ve kitlesel bir 1 Mayıs kutlaması gerçekleştirilmişti.

17 1 Mayıs

18 1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul’a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK’in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde Etap Marmara Oteli`nin üst katlarından da ateş açıldı.

19

20 İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu’na itmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu’ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.

21

22

23

24 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle,
5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi. Yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu'nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak ölmüşlerdi. 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır.

25 1978′de 1 Mayıs yüzbinlerce kişi tarafından Taksim Meydanı’nda kutlandı.
1979`da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüz binlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı. 1981`de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı. Kontrgerilla tarafından askeri darbe hazırlığı olarak yapıldığı MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel'e rapor edilince,[1] ve 29 Mayıs 1977'de muhalefet lideri Bülent Ecevit'e İzmir havameydanında suikast düzenlenince, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı 1 Haziran 1977'de derhal re'sen emekliye sevkedilmiştir.[2]

26 12 Eylül Darbesinin ardından ’89 Bahar Eylemleri’yle darbeci baskı ortamının etkilerini üzerinden atan Türkiye işçi sınıfı 1 Mayıs’a yeniden merhaba diyerek alanlara çıktı ve önce İstanbul’da ardından ülkenin bütün kentlerinde 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı.

27 2008 Nisan’ında, 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edildi.
2008 yılında sendikaların hükümetle 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama konusunda uzlaşamaması sonucunda sendikalar, Taksim’e yürüme kararı aldı ve bazı sol görüşlü partiler de bu yürüyüşe katılacaklarını açıkladı. Bunun üzerine, güvenlik güçleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30′dan itibaren Şişli’de, Osmanbey’de, Pangaltı’da, Nişantaşı’nda, Okmeydanı’nda, Dolapdere’de ve Kurtuluş’ta olaylar çıktı. Polisin DİSK binası önündeki ve ÖDP binasındaki tutumu ve bir hastanenin acil servisi girişinde gaz bombası atarak birçok kişinin yaralanmasına neden olması çok tartışıldı. Polis; bu olaylar sırasında biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullandı. DİSK binası önündeki olaylarda CHP milletvekili Mehmet Ali Özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. Okmeydanı’nda Burhan Gül isimli 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. Ayrıca Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda yapılan kutlamalarda da olaylar çıktı ve polis, göstericilere gaz bombalarıyla müdahale etti. Ankara’da Sakarya Meydanı’nada yapılan kutlama olaysız sona erdi.

28 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.

29 Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Vermeyin insana izin kanması ve susması için Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider Devrimin şanlı yolunda kül gibi savrulur gider

30 AYDAN DEMİRKIRAN DİDEM ÖZTÜRK


"Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları