Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Öfke kontrolü KÜBRA KOCA 07129033.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Öfke kontrolü KÜBRA KOCA 07129033."— Sunum transkripti:

1 Öfke kontrolü KÜBRA KOCA

2 ÖFKE, TANIM VE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR
Öfke: Basit bir “sinirlilik” veya “kızgınlık” halinden, yoğun hiddet durumuna kadar değişen dereceli, duygusal bir durumdur (Spielberger ve arkadaşları; 1991).

3 Sürekli Öfke: “Durumluk öfkenin genelde ne sıklıkta yaşandığını ifade eden bir kavramdır” (Özer, 1994a: 26). İçselleştirilmiş Öfke: Spielberger’e (1991) göre içselleştirilmiş öfke, öfkeli duyguları ve düşünceleri bastırma eğilimini yansıtan kavramdır. Dışsallaştırılmış Öfke: Spielberger (1991)’e göre dışsallaştırılmış öfke, çevredeki eşya veya kişilere karşı öfkenin gösterilmesi eğilimini simgelemektedir.

4 ÖFKE NEDİR, NE İŞE YARAR? Öfke, son derece normal ve yaşamın sürdürülmesi için gerekli bir duygudur Öfke, duygusal bir tepkidir Öfke, uyarıcı bir işarettir Öfke, kişiyi tehditlere karşı uyarır ve kendisini korumasına olanak sağlar Öfke, yeni öğrenmeler için bir motivasyon kaynağıdır Öfke, sınırlandırılabildiği surece sağlıklıdır ve işe yarar Öfke, kontrol edilmediğinde kişinin kendisi ve çevresi için zararlı olabilir Öfkenin sağlıklı ve işe yarar olabilmesi için inkar edilmemesi, bastırılımaması ve öncelikle kabul edilmesi, tanınması ve kontrollü bir biçimde ifade edilebilmesi gerekir

5 Öfke ne değildir? Öfke bir problem çözme aracı değildir
Öfke bir oç alma veya intikam yolu değildir Öfke başkalarını suçlama biçimi değildir Öfke şiddet göstermeye veya suç işlemek için bir neden değildir Öfke başkalarını kontrol etme yolu değildir Öfke bir haklı olma yolu değildir

6 Öfke Belirtileri Doğrudan belirtiler; Tokat atma, vurma, yüksek sesle konuşma, kufur etme ya da tehdit etme, aşırı eleştirel olma, hata arama, tartışmacı ve saldırgan bir tavır içinde olma, ısım takma, suçlama, alay etme, dedikodu yapma, şüphecilik, önyargıyla yaklaşma, öfke nöbetleri geçirme gibi açıkça, kışının başkalarını incitmeyi ya da çevreye zarar vermeyi istediğini gösteren sözel ve fiziksel tacizler. Dolaylı belirtiler; Başkalarından uzak durma ve onlarla işbirliğini red etme, sessizlik, unutkanlık psikosomatik hastalıklar, depresyon ve suçluluk duyguları, kazaya yatkınlık, işbirliğine karşı direnç bağımlılık davranışları, aşırı alttan alma, çekingen davranma, ağlama, şiddete ve suça yönelik fantaziler içinde bulunma, yoğun bir rahatsızlık ve stres altında olma duygusu, mutsuzluk ve gerginlik, güceniklik ve ruhsal acı çekme duygularının varlığı.

7 Nedenleri: Engellenme, Kışkırtma Reddedilme,
rahatsız edici, hoş olmayan uyaran, kişisel haklara ve benliğe saygı gösterilmemesi, ekonomik, kültürel ve sosyal faktörler, biyolojik faktörler, Okul yapısı, Akran grupları vs.

8 ÖFKENİN DİĞER DUYGULARLA İLİŞKİSİ
Öfke genellikle diğer negatif duygularla birlikte görülür ve bazı duygularla yakından ilişkilidir. Alan yazınında öfke kelimesi çoğu zaman saldırganlık (aggression), düşmanlık (hostility) ile birlikte ele alınmaktadır. Saldırganlık; karşısındakini yaralama, zarar verme gibi belirli bir amaç doğrultusunda kasıtlı olarak yapılan bir davranış olarak tanımlanırken, öfke, hoş olmayan sonuçlar yaratan, belli bir amacı olmayan duygu grubu olarak tanımlanmaktadır (Berkowitz, 1993).

9 Saldırgan davranışlar öfke tarafından motive edilebileceği gibi, başka faktörler tarafından da motive edilebilmektedir. Aşırı saldırgan olan insanların aşırı derecede öfkeli olmaları gerekmez; çünkü saldırgan davranışlar sergilerken bu süreç içerisinde fark edilebilir öfke duyguları olmayabilir (Berkowitz, 1993). Düşmanlık (hostility) ise, genel anlamda bir ya da daha fazla kişiye karşı negatif, hoş olmayan bir tutum takınma veya olaylara karşı yapılan uzun dönemli negatif değerlendirmeler olarak tanımlanmaktadır Öfke, duyguya; saldırganlık, davranışa; düşmanlık ise bilişe (bilişsel elementler, örneğin; tutumlar inançlar) eşlik etmektedir

10 Öfke ve kaygı arasındaki ilişkiye bakıldığında her ikisi de olumsuz olmasına rağmen; aralarında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; öfke ortaya çıkaran uyaranlar daha çok sosyal durumlarken kaygıyı ortaya çıkaran uyaranlar sosyal olmayan (sosyal-kaygı dışında) uyaranlardır. Öfke ve kaygı arasındaki diğer önemli fark ise, öfke genellikle içtepi kontrolünün kaybı ile ilişkili iken, kaygı aşırı davranışsal ket vurma ile ilişkilidir.

11 ÖFKENİN BOYUTLARI Öfkenin Fiziksel ve Fizyolojik Boyutu
kaşların çatılması, dişlerin gıcırdatılması, ters ters bakma, yumrukları sıkma, yüzün kızarması, titreme hissi (özellikle el ve ayakta), uyuşma hissi, tıkanma hissi (nefes almakta zorluk), vücudun çeşitli bölgelerinde seğirmeler olması, terleme, kontrol kaybı, sıcaklık hissi, burundan soluma, dudakları ısırma, beynin zonklaması, baş ağrısı ve hareketlerin hızlanması olarak sıralamıştır Bütün bu tepkiler vücudu savunma için hazırlamaktadır.

12 Öfkenin Sosyal ve Bilişsel Boyutu
Her kültür öfke için “ifade etme kuralları” koymaktadır ve bireyler sosyalleşme sürecinde kültürlerinde kabul edilen öfkeyi ifade etme şekillerini öğrenmektedirler (Aktaran: Güleç, 2002). Sonuç olarak öfke duygusu koşullanma, pekiştirme, taklit, özdeşleşme, gözlem, öğrenme yoluyla öğrenilmektedir (Köknel, 1999) ve içinde bulunulan kültürün önemli etkileri bulunmaktadır. Berkowitz (1990) öfke tepkisinin ne şekilde ve nasıl olacağının, bireyin sahip olduğu mantıklı ve mantık dışı inanışları, geçmiş yaşantıları ve olayla ilgili çağrışımları tarafından belirlendiğini ifade etmiştir. Diğer bir ifade ile birtakım düşünce biçimleri öfke yaşantısını yoğunlaştırmakta, birtakım düşünce biçimleri ise zayıflatmaktadır.

13 Öfkenin ne şekilde ifade edildiği ile ilgilidir.
Öfkenin Davranış ve Tepki Boyutu Öfkenin ne şekilde ifade edildiği ile ilgilidir. Öfke içe vurumu: Çoğu insan için öfke, ifade edilmesi en güç duygulardan birisi olduğu için bu kişiler öfkeyi bastırmayı ya da inkar etmeyi tercih ederler. Oysa insan ilişkilerinde yaşanan çoğu olumsuz olay bastırılmış, ifade edilmemiş öfkeden kaynaklanmaktadır Öfke dışa vurumu: bazı kişiler de öfkelerini çeşitli şekillerde dışa vurmayı tercih ederler. Ağlamak, yumruk atmak, havaya bir şeyler fırlatmak, bağırmak, saldırgan davranışlar sergilemek gibi. Bu dışa vurum bazen kişinin kendisine bazen de karşısındakine zarar verebilmektedir. Öfkeyi bastırmak ya da saldırgan davranışlar sergilemek öfkenin sağlıksız şekilde ifadeleridir.

14

15 Öfke kontrolü: Öfkenin bir diğer ifade şekli ise bu duygunun tanınması, uygun zamanda kontrollü şekilde ifade edilmesidir. Öfke kontrolünün bireyin kişiler arası ilişkileri geliştirmesinde, psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı bir yaşam sürdürmesinde önemli etkileri bulunmaktadır. ***Duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edebilme ve gerektiğinde başka alanlara kaydırabilme yetisi insanı diğer varlıklardan ayıran önemli bir özelliktir. Her insanda farklı şiddette ve görünümde; üzülme, sevinme, suçluluk ve öfkelenme gibi birçok duygu vardır. Yer ve zamana göre duygu ve düşüncelerini denetleyebilme yetisi bireyin kendi iç huzuru açısından önemli olduğu gibi; yakın akrabaları, mesleki ve sosyal çevresiyle uyumlu ilişkiler kurabilmesi açısından da önemlidir. Yaşamının çoğunu büyük ya da küçük topluluklar içinde geçirmek zorunda olan her bir insanda öfke hissinin sürekli baskılanması bazı sıkıntılara yol açabilir, fakat küçük olaylar karşısında bile çıldırmışçasına tepki verme davranışları daha büyük sorunlara kaynaklık yapmaktadır.

16 Öfke Kontrolü Öfke ile niçin başa çıkmalıyız9
Öfke uygun bir biçimde ifade edildiğinde son derece sağlıklı bir duygudur Ancak tersi durumlarda yıkıcı etkilere yol açabilir Öfke çocuk istismarı ev içi şiddet fiziksel ve sözel tacız gibi sorunlarda görülebileceği gibi birçok sosyal ve kişisel problemin ortaya çıkışında rol oynar Öfke kişiler arası ilişkilerde problem yaşanan birçok durumda önemli bir etkendir ve bireylerin iş ve aile yaşantılarına ilişkin ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olur

17 Öfke ile etkin bir biçimde baş edememe ve kısıtlı problem çözme becerileri nedeniyle birey sosyal ilişkilerden kaçınır. Öfke ile etkin bir biçimde baş edememe sonucunda kişilerde sigara kullanma madde bağımlılığı yeme bozuklukları depresyon gibi sorunlar açığa çıkabilir. Öfkeyi kontrol etme ile ilgili sorunları olan bireyler sıklıkla diğer duygularını da uygun bir şekilde ortaya koyma güçlüğü çekerler ve bu kişilerde gerginlik stres gibi ruh sağlığını tehtit eden kronik problemler ortaya çıkabilir

18 ÖFKEYLE BAŞAÇIKMA 1- Fizyolojik Uygulamalar • Nefes egzersizi
• Kas gevşeme egzersizi • Spor yapmak 2- Zihinsel Tepkiler • Olumlu duşunme • Duygularını paylaşma 3- Davranışsal Tepki • Zamanı etkili kullanma • Etkili iletişim kurma • Duygularını ifade etme

19 ÖFKE DENETİM PROGRAMLARI
Bu programların uygulanması birey ve toplum ruh sağlığını korumaya yönelik geliştirilen önleyici çalışmalardır. Hazırlanan öfke denetim programlarının; çatışma çözme, ben dilinin kullanım gücünü farketme, öfkeliyken duygu ve düşünceleri ben diliyle ifade etmeye yardımcı olma olabileceği gibi, sözel ve fiziksel olarak öfkeye verilen tepkilerin ve sonuçlarının farkında olmayı öğrenme gibi sonuçları olduğu ifade edilmektedir (Korkut, 2007).

20 **Öfke denetimi programları genelde 3 aşamayı içermektedir.
Birincisi; öfkenin ve bilişsel davranışsal bileşenleri konusunda bilgi sağlama, İkincisi; öfkeyi yönetmede bilişsel davranışsal tekniklerin öğretilmesi, Üçüncüsü; gevşeme egzersizleri, rol oynama ve problem çözme gibi elde edilen yeni becerilerin uygulanmasının kolaylaştırılmasıdır.

21 ÖFKE İLE İLGİLİ KURAMSAL AÇIKLAMALAR
BİYOLOJİK YAKLAŞIM Darwin, hayvanlar, üzerinde yaptığı gözlemlere dayanarak, hayvanların gurur, utanç, sıkılma, merak, kıskançlık, öfke gibi insanların yaşadığı tüm duyguları yaşadığını iddia etmiştir. Duyguların ifadesi hayvanlarda ve insanlarda aynı amaca yöneliktir. Darwin, yüz ifadelerinin evrensel olduğunu gözlemlemiştir. O, yüz ifadelerinin genetik ve biyolojik olduğunu ve nesilden nesile aktarıldığını öne sürmüştür. Darwin, yüz ifadelerinin, kişinin ne hissettiğini anlatmada en etkin araç olduğunu söylemiştir.

22 PSİKANALİTİK KURAM Psikanalizde öfke ve saldırganlık, ölüm içgüdüsünün veya ayrılık anksiyetesinin bir ifadesi olarak görülür . Freud‘a göre, bireyin bilinç dışında öfke ve saldırganlık vardır. Bu yüzden her yaş döneminde belli kişilere yönelik öfke ve düşmanlık görülür Freud‘a göre saldırganlık içgüdüsü, ölüm içgüdüsünden türemiştir ve onun en temel temsilcisidir . Saldırganlık, insanın kendine dönük yıkıcı eğilimlerinin dış dünyadaki objelere çevrilmesidir. İnsan diğer insanlarla savaşır ya da onlara karşıt davranışlar geliştirir. Çünkü kendini yok etme isteği ve yaşam içgüdüleri birbirlerini etkisiz kılabilir ya da biri diğerinin yerine geçebilir.

23 BÜTÜNCÜ YAKLAŞIM Horney (1945), kusurlu ana-baba tutumları sonucu çocuklukta oluşmaya başlayan temel anksiyeteyi, ―düşman bir dünya içinde yalnızlık ve çaresizlik duygusu‖ olarak tanımlamıştır. Temel anksiyetenin iç öğesi çaresizlik, düşmanlık ve insanlardan soyutlanma duygularıdır . Bu duyguların yanı sıra çocuk, çevresine karşı tutumlarında üstü kapalı bir ikiyüzlülüğün varlığını da hissetmeye başlar. Temel anksiyete kızgınlık ve bu kızgınlığın yarattığı düşmanca duyguların dıştan fark edilmesi olasılığına karşı geliştirilen korku duygularını da içerir. Ergenlikten yetişkinliğe geçi kişiyi bir kimlik oluşturmaya zorlar. Nevrotik kişilerde bu kimliğin oluşum sürecinde bireyin istekleri önemli değildir. Tek amaç kendini koruyabilmektir. Bu ise insanı çaresizliğe, kızgınlığa ve insanlardan soyutlanmış olma duygularına iter, kişiliğinin derinliğinde bir kofluk hissetmesine neden olur (Geçtan, 2004, s.240).

24 VAROLUŞÇU YAKLAŞIM Schuerger(1979)‘e göre varoluşçu yaklaşım, öfkeyi; insanın yok oluşa, işlenmemiş potansiyele ve yaşamın anlamsızlığına karşı tepkide bulunması olarak açıklamaktadır. Bu görüşe göre her insan öfke duygusunu farklı yaşar. Kişinin öfkesi, yaşama karşı kendisini çaresiz ve güçsüz hissetmesiyle ilgili öfke sadece insanlara mahsustur.

25 GESTALT KURAMI Bu görüşe göre, duygulardan bahsetmek yerine onların yaşanması önemlidir. Şekil arka plandan, zeminden çıktığı halde tamamlanmamış ya da çözümlenmemişse, bireylerin, küskünlük, öfke, nefret, acı, kaygı, keder, suçluluk ve vazgeçme gibi açığa vurulmamış duygularında kendini gösteren bitirilmemiş işleri kalmıştır. Bu duygular, tam bir farkındalık içinde yaşanmadığından, arka planda gezinip dururlar ve kişinin kendisi veya başkalarıyla etkin bir biçimde ilişki kurmasını engelleyen biçimlerde şimdiki yaşama taşınırlar. Bitmemiş işler, bireyin açıklayamadığı duygularıyla yüzleşip, bu duygularıyla baş edebildiği ana kadar varlıklarını sürdürürler (Corey, 2005, s.217).

26 DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM Skinner, çevrenin davranış üzerindeki etkisine odaklanmıştır Davranışçılara göre, öfkeye ve saldırganlığa verilen tepkiler aynen diğer davranışlar gibi öğrenilmiştir. Özellikle insanlar engellenmeye karşı saldırgan davranmayı çevreden öğrenirler, çünkü daha önce çevre tarafından bu etkileşimler körüklenmiştir (Adams, 1973). Berkowitz (1965)‘in, 3 bileşenli modeline göre; 1) Engellenmeler duygusal tepkilerin bir sonucu olan saldırganlığa zemin hazırlar, 2) Bu hazır oluş durumu, ne zaman uygun bir zemin bulursa saldırganlıkla sonuçlanır, 3) Öfke ve saldırganlık davranışının özelliği zihinsel bağlantı veya olay ve önceki biçimlendirici etmenlerin bileşkesi olarak ortaya çıkar.

27 SOSYAL ÖĞRENME KURAMI Bandura, çocukların başkalarının davranışlarını gözleyerek, taklit ederek ve model alarak öğrendiklerini belirtmektedir. Çocuklar daha saldırgan davranmayı model alma yoluyla öğrenmektedirler.

28 TRANSAKSİYONEL ANALİZ
Transaksiyonel Analiz kuramının kurucusu Eric Berne‘e göre, insanın kişiliği ego ben durumları tarafından şekillendirilir. Bunlar ebeveyn, yetişkin ve çocuk ego durumlarıdır. TA yaklaşımında hoş olmayan ve istenmeyen duygular raket olarak adlandırılır. Raketler bireyin yaşam senaryosunun temel parçasıdır. İnsanlar kızma raketi, suçluluk raketi veya depresyon raketi geliştirebilir. Raket duygular üç şekilde öğrenilir; 1. Evdeki kimselerin model olmasıyla 2. Verilen temas iletileriyle, davranışların pekiştirilmesiyle, koşullandırılmasıyla 3. Ebeveynlerin çocuklara ne hissedeceğini ve ne düşüneceğini söylemesiyle (Corey, l991).

29 BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Beck tarafından geliştirilen Bilişsel Terapi yapılandırılmış psikoeğitimsel bir modele dayandırılmıştır. BT, aktif, yönlendirici, zaman sınırlı, içinde bulunulan anın önemini vurgulayan, işbirliğine dayalı, yapılandırılmış bir yaklaşımdır (Beck, Rush, Shaw, Emery, 1979). Beck‘e göre, olumsuz düşünceler bilinçaltında gizli yatan işlevsel olmayan düşünce ve varsayımları yansıtmaktadır (Akt; Corey, 2005, s.296–297–311). Bilişsel-davranışçı yaklaşıma göre, öfke ve saldırganlık, duygusal ve bilişsel gelişim sonucunda açığa çıkan inançlardan doğar. Bu nedenle pek çok öfke problemleri, bireyin tahrik ve engellenmesi sonucunda sık sık ve kolayca ortaya çıkıp kontrol dışı kalabiliyor. BDT yaklaşımı, bireylerin öfkesini tanır ve öfke döngüsü içinde erken zamanda fark edip daha ortaya çıkmadan önünü keser ve engel olur (Cullen, Freeman- Longo, 1995). BDT‘ye göre, öfke döngüsü içinde kızışma önlenemez, çabuk ve hızlı bir zamanda önlenemeyen bir hal alabileceğinden dolayı bu döngü ne kadar erken kesilirse bireyler öfkelerini daha iyi kontrol edebilirler. BDT, günümüzde kullanılan terapilerin en önemlilerinden birisidir.

30 AKILCI-DUYGUSAL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Öfkenin oluşumunu, vurguladığını ve bunun düşüncelerden sonra yalnızca psikolojik bir duygu olarak açığa çıktığını belirtir. (Ellis; 1977), öfke duygusunu açıklarken sağlıklı öfkenin, kişinin kendisine Şiddetli bir zarar vermeyeceğini ve kişiliğinde bir örselenmeye yol açmayacağını belirtmektedir. Fakat sağlıksız öfke yıkıcıdır ve herhangi bir hedefe varmayı engeller. Ayrıca sağlıklı öfkenin, gerçeklerle paralel bir çizgide olması gerektiğinin önemini vurgular. Sağlıksız öfkenin kişinin olayları yanlış kavramasına ve gerçekleri çarpıtmasına yol açtığını belirtip amaçlara dikkat çekerek sağlıksız öfkenin iyileştirilebileceğini vurgular.

31 GERÇEKLİK TERAPİSİ William Glasser tarafından geliştirilen Gerçeklik Terapisi‘nin özü; başarı ve mutluluğu elde etmelerinde bireylere yardım edenin kendi davranışları olduğu için sorumluluğun kabul edilmesidir. Glasser‘in seçim teorisine göre; insan, düşündüğünden daha fazla bir şekilde hayatının kontrolünü kendi elinde tutabilecek durumdadır. Üzülmek, öfkelenmek, mutsuz olmak, mutlu olmak gibi her türlü durum, bireyin seçimi sonucunda ortaya çıkmaktadır. İnsan kendisine acı veren seçimleri kendisi yapmaktadır. Terapinin başarılı olması danışanın; üzüntü, öfke, mutsuzluk, depresyon, yalnızlık gibi durumların kendisinin seçimi olduğuna inanmasına bağlıdır. Terapist bu durumların kendisinin başına gelen bir durum değil, kendisinin yaptığı bir seçim olduğunu anlaması için danışana yardımcı olmalıdır (Karahan, Sardoğan, 2004).

32 İlgili araştırmalar Bir araştırmada içe dönük öfkenin depresyon ve kaygının belirleyicisi olduğu tespit edilmiştir.(Danışık, 2005). Lamb ve Pusker (1991) tarafından yapılan araştırmada intihar eğilimi olan ergenlerin, daha yüksek öfke seviyesine ve daha zayıf öfkeyi kontrol beceri düzeyine sahip oldukları bulunmuştur. L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulan yas aralığındaki ergenlerin öfke duygularını kontrol etmelerini sağlamak amacı ile yapılandırılan Öfke Kontrolü Eğitim Programının ergenlerin öfke duygularını kontrol etmelerinde, genel öfke düzeylerinde azalma olmasında kısa süreli etkisinin olduğu görülmektedir (Özbay, 2008).

33 öfkelerini kontrol edebilen bireylerin problem çözme becerileri daha yüksek bulunmuştur.
öfkeyle başa çıkma programı uygulanan öğrencilerin daha düşük seviyede uyuşturucu ve alkol kullandığı ve öz saygı seviyeleri ve sosyal problem çözme becerilerinin daha yüksek seviyeye ulaştığı gözlenmiştir. Duygularını daha çok paylaşan öğrencilerin öfkelerini daha iyi kontrol ettikleri tespit edilmiştir. yüksek düzeyde öfkeli bireylerin intihar eğilimlerinin yüksek olduğu (Minarik, Myatt ve Mitrushina, 1997; Ataran: Batıgün ve Şahin, 2003; Lamb ve Pusker, 1991), karar vermede güçlük çektikleri (Deffenbacher, 1993), madde kullanımı, suç işleme, kişiler arası problemler, okulla ilişkili problemler ve diğer uyumsuz davranışlar için risk oluşturduğu (Deffenbacher, Lynch, Oetting ve Kemper, 1996) bulunmuştur.

34 kızların öfkelerini daha çok bastırdıkları, erkeklerin ise öfkelerini daha çok saldırganca ifade ettikleri tespit edilmiştir. Öfke kontrolü ile cinsiyet arasında ise anlamlı ilişki görülmemiştir. Eroğlu (2009) lise ve üniversite öğrencilerini karşılaştırdığı çalışmasında lise öğrencilerinin fiziksel saldırganlık, öfke, düşmanlık ve dolaylı saldırganlık puan ortalamalarının üniversite öğrencilerinin puan ortalamalarından anlamlı düzeyde yüksek olduğu sonucunu bulmuştur. Bu bağlamda ergenlik döneminde yaşadıkları çok yönlü değişim ve gelişim nedeniyle sıkıntılı bir dönem geçiren ergenlerin, bu dönemde sıklıkla çeşitli problem durumlarıyla karşı karşıya geldiklerini ve bu gelişimsel zorlukların saldırganlığa neden olabileceği söylenebilir.

35 Öğretmen adaylarıyla yapılan bir çalışmada bölümlere göre bakıldığında, öfke düzeyi ve öfke kontrolü yönünden anlamlı farklar gözlenmezken, Matematik Öğretmenliği adaylarının içe yönelik öfke puanlarının diğer bölümlere göre anlamlı düzeyde fazla olduğu bulunmuştur. Bu bulgu, sayısal ağırlıklı bir bölüm olarak, öfke ifadesi ile ilgili güçlükler yaşadıklarını düşündürmektedir. Aytek (1999) ergenlerde öfke kontrolü ile ilgili yaptığı deneysel çalışmada deney grubundaki ergenlere uygulanan öfke kontrolü programının öfke kontrolü ve içe yönelik öfke üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Ancak programın, sürekli öfke ve dışa vurulmuş öfke üzerinde etkisinin olmadığı görülmüştür.

36 Yapılan araştırmalara göre kızlar ciddiye alınmama, haksızlığa uğrama ve eleştirilme durumlarında daha çok öfke yaşamaktadır. Erkeklerin ise kendisine yönelik öfke düşünceleri daha fazladır. Davranış boyutunda erkekler öfkelerini saldırgan, kızlar ise kaygılı davranışlar sergileyerek yansıtmaktadır. Kısaç (1997)’ın üniversite öğrencileri ile yaptığı araştırmada, küçük yerleşim birimlerindekilerin öfke düzeyinin daha fazla olduğu bulunmuştur.

37 15-18 yaş arası ergenlere öfke kontrol programının uygulanmasıyla
15-18 yaş arası ergenlere öfke kontrol programının uygulanmasıyla. Uygulama aşamasında programda bilişsel–davranışçı teknikler doğrultusunda hazırlanan içeriğin ve etkinliklerin öğrencilerin bu konudaki ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olduğu ve öğrencilerin oturumlarda ele alınan konularla bağlantılı olarak yapılan uygulamalara katılmada oldukça istekli oldukları, uygulama sonrasındaki iki aylık süreç içerinde ise öğrencilerin günlük yaşamlarına ilişkin olumlu katkıları olduğu gözlenmiştir. (Duran, 2005)

38 Simon ve Nath, tarafından yapılan araştırmaya göre erkek ve kadınlar arasında öfke duygularını yaşamada anlamlı bir farklılık bulunmamasına rağmen, öfkeli durumlarla baş etmede ve onu yönetmede cinsiyete özgü yöntemler kullanıldığı, buna göre kadınların öfke duygularıyla dua ederek veya başkaları ile konuşarak başa çıktıklarını bildirdikleri, erkeklerin ise daha çok alkol ve ilaç alarak öfkeleriyle başa çıktıklarını bildirdiklerini saptamışlardır.

39 Anne ve babalarını demokratik olarak algılayan lise öğrencilerinin öfkeleri içte tutma düzeylerinin, anne ve babalarını otoriter olarak algılayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek, babalarını otoriter olarak algılayan lise öğrencilerinin ise babalarını demokratik olarak algılayanlara göre sürekli öfke düzeyi anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulunmuştur (Okman, 2000). Bireylerin tolerans düzeyleri yükseldikçe daha az öfke duygusu yaşadıkları görülmüştür (Yazgan,2007)

40 KAVRAMIN PDR İLE İLİŞKİSİ
Eğitim ve öğretim kurumları olan okulların tek amacının akademik başarıyı artırmak olmadığı bilinen bir gerçektir. Okullar akademik başarının yanı sıra öğrencilerin psikolojik ve sosyal gelişimlerini destekleyerek kendi kendine doğru ve yerinde kararlar verebilen, zorluklarla baş edebilen, motivasyonu yüksek bireyler olarak yetişmelerini sağlamayı da amaçlamaktadır. Bunun için de öğrencilerin kazanması gereken bazı beceriler bulunmaktadır. öfke kontrolü becerileri de bu beceriler arasında önemli yere sahip olup öğretilebilir becerilerdir.

41 Bunun için okul yönetimi, öğretmenler, aileler ve psikolojik danışma servisleri işbirliği içinde bu becerilerin gelişimi için ortak bir program hazırlayarak uygulayabilir. Unutulmamalıdır ki bu beceriler bireyin yaşamının her alanını etkilemektedir. Öfke denetimi çalışmalarında problem çözme becerisi kazandırma önemli yer tutmaktadır. Konuya psikolojik yardım hizmetlerinin temelini oluşturan psikolojik danışma ve rehberlik açısından baktığımızda problem çözme ve psikolojik danışma arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Hepner ve Krauskopf (1987) psikolojik danışma sürecinin amacının danışanın problem çözme becerisini artırmak ve problem çözme becerisi algısını olumlu kılmak olduğunu belirtmektedir.

42 NELER YAPABİLİRİZ? öfke kontrolü becerilerinin gelişiminde duygu paylaşımının önemli yeri bulunmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin duygularını rahatlıkla paylaşabilecekleri ortamlar sağlanması büyük önem taşımaktadır. Bu ortamlar sağlanırken de okul idaresi, öğretmenler, aileler, sivil toplum örgütleri, rehberlik ve psikolojik danışma servisleri ile işbirliği yapılmalıdır. Çünkü duygu paylaşımı sadece okulda ya da sadece ailede değil, bireyin bulunduğu her ortamda desteklenmelidir. Yetişkinlerin hem kendilerinin hem de çocuklarının olumsuz duygularının ifadesinde arabulucu rolü oynamaları gerekmektedir. Öğrencilerin duygularını rahatlıkla paylaşabilecekleri ortamlar sağlanması için çalışılmalıdır.

43 Öfkeyle etkili bir şekilde başa çıkabilmek için bütün okul çalışanlarının bu konuda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Bu nedenle öfkeli insanlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda bazı stratejilere sahip olmalarını sağlamak için çalışmalar yapılabilir. Okullarda akademik yılbaşlarında öğrencilerin öfke ifadeleri ve problem çözme becerileri çeşitli tarama çalışmaları ile belirlenip risk grubu öğrencileri tespit edilerek bu öğrencilere yönelik grup çalışmaları düzenlenebilir bu becerilerin öğretilmesine yönelik etkinlikler gerçekleştirilebilir.

44 Yapılacak çalışmalarda ailelerden, öğretmenlerden ve sivil toplum örgütlerinden destek alınabilir.
Çocuklar birçok davranışlarını ailelerinden model alarak öğrenmektedirler. Aileyi bu konuda bilinçlendirmek için aile içi iletişimin, ana baba tutumlarıyla ilgili bilgilendirici seminer çalışmaları yapılabilir. Yapılacak çalışmalarda ailenin katılımı da sağlanmalıdır. Öğrencilere uygulanması düşünülen öfke denetim programlarında görsel, işitsel materyallerin kullanılması programların etkililiği için önemli görülmektedir. Öfke saldırganlık boyutuna taşınmadan önce, ergendeki enerji fazlalığının olumlu yöne kanalize edilmesi gerekmektedir (Sportif ve sosyal faaliyetler).

45 Günümüzde tv, çeşitli internet
oyunlarının vs. çocukların öfke kontrolü becerilerinin gelişimini olumsuz etkilediğini bilmekteyiz. Okul rehber öğretmeni olarak bu konuda daha bilinçli olunması için bilgilendirici çalışmalar yapılabilir. Öfke denetimi ile ilgili öğretmenlere yönelik eğitici ve bilgilendirici çalışmaların yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

46


"Öfke kontrolü KÜBRA KOCA 07129033." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları