Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

15. Hafta: 14 Şubat 2015 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Enbiyâ Âyetler : 1-29 Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "15. Hafta: 14 Şubat 2015 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Enbiyâ Âyetler : 1-29 Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak."— Sunum transkripti:

1 15. Hafta: 14 Şubat 2015 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Enbiyâ Âyetler : 1-29 Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak

2 اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ ﴿ 1 ﴾ 1. “ İ nsanlara hesapları yaklaştı. Onlar gaflet içinde, yüz çeviriyorlar”. İnsanların kendilerine sunulan nimetlerden hesaba çekileceği kıyâmet günü çok yaklaştı. Buna rağmen onlar hâlâ nefislerinin istekleri peşinde gaflet içinde bir hayat sürmeye devam ediyor, Kur’ân’ın mesajından, Hz. Peygamber’in dâvetinden yüz çeviriyorlar.

3 مَا يَاْت۪يهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ اِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَۙ ﴿ 2 ﴾ 2. “Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıyı alaya alarak dinliyorlar”. Müşrikler Hz. Peygamber’in kendilerine okuyup tebliğ ettiği her bir ilâhi mesajı alaylı tavırlarla dinliyorlar.

4 لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْۜ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰىۗ اَلَّذ۪ينَ ظَلَمُواۗ هَلْ هٰذَٓا اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْۚ اَفَتَاْتُونَ السِّحْرَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ ﴿ 3 ﴾ 3. “Kalpleri e ğ lenceye dalmış halde. O zâlimler, ‘Bu da sizin gibi bir insan! (Hal böyle iken) siz göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz’ diye aralarında gizli gizli fısıldaştılar”. Kalpleri oyun ve eğlenceye dalmış, akıl ve fikirleri dünyevî zevklerin ve nefsâni arzuların peşindedir. Aralarında gizli gizli fısıldaşarak diyorlardı ki: Peygamberlik iddiasında bulunan bu adam (Muhammed) bizim gibi bir insan ! Ne yani, şimdi siz kalkıp ona uyup, Kur’an denilen bu sihrin peşinden mi gideceksiniz !” Âyette geçen ‘necvâ’ gizli fısıltı demektir. Bunun gizlice söylendiğinin ifade edilmesi son derece gizlendiği anlamına gelir.

5 قَالَ رَبّ۪ي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿ 4 ﴾ 4. “(Peygamber a.s.) dedi ki: ‘Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O hakkıyla bilen ve işitendir”. Allah (c.c.) onların fısıldaştıkları şeyleri Hz. Peygamber’e bildirmiş, o da kendilerine açıklamıştı. Bu durumu hayretle karşılayan müşrikler ona “Nereden duydun ?” diye sormuşlardı.

6 بَلْ قَالُٓوا اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ بَلِ افْتَرٰيهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌۚ فَلْيَاْتِنَا بِاٰيَةٍ كَمَٓا اُرْسِلَ الْاَوَّلُونَ ﴿ 5 ﴾ 5. “Hayır” dediler; “(bunlar) karma karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu; yok, o bir şâirdir. (Şayet böyle de ğ ilse) öncekilerin gönderildi ğ i (dönem gösterdikleri mûcizeler) gibi bize bir mûcize getirsin”. Dediler ki : “Muhammed’in Kur’an diye anlattığı şeyler aslında uyku halinin verdiği sayıklama türünden bir takım sözlerdir, veya bunları doğrudan kendisi uyduruyor, yahut o bir şâirdir. Yok eğer şâir değil de gerçekten bir peygamberse bize daha önceki peygamberlerin mûcizelerine benzer bir mûcize getirsin”.

7 مَٓا اٰمَنَتْ قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَاۚ اَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ ﴿ 6 ﴾ 6. Kendilerinden önce helâk etti ğ imiz toplumlar da gönderilen peygamberlerin gösterdi ğ i mûcizelere inanmamıştı. Şimdi onlar mı inanacak ?

8 وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿ 7 ﴾ 7. “Biz senden önce de kendilerine vahiy verdi ğ imiz bir takım erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. E ğ er bilmiyorsanız, zikir ehline (bilen insanlara) sorun”. Ey Muhammed ! Biz senden önce de bir takım erkeklere peygamberlik verdik. Ey Mekkeli müşrikler ! Bu gerçekten haberiniz yoksa, gidin, kendilerine kitap verilenlere, Tevrat ve İncil hakkında bilgi sahibi olan kimselere sorun !

9 وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَاْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِد۪ينَ ﴿ 8 ﴾ 8. “Biz onları yemek yemez (cansız) ceset (ten ibaret bir varlık) olarak yaratmadık, üstelik onlar ölümsüz de de ğ illerdi”. Biz o peygamberleri yemeğe içmeye ihtiyacı olmayan, cansız cesetten ibaret varlıklar olarak yaratmadık. Onlar da her canlı gibi ölümlü idi. İnsan evlâdı, tabiî ihtiyaçları olan beşer cinsinden erkek kişilerdi.

10 ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَاَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَٓاءُ وَاَهْلَكْنَا الْمُسْرِف۪ينَ ﴿ 9 ﴾ 9. “Sonra onlara verdi ğ imiz sözü yerine getirdik; onları ve diledi ğ imiz kimseleri kurtarıp ölçüsüz davrananları helâk ettik”. Sonunda o peygamberlere verdiğimiz sözü tuttuk; hem kendilerini hem dilediğimiz kimseleri kurtardık, küfürde ısrar etmek suretiyle haddi aşanları ve bu şekilde hayatlarını boşa harcayanları helâk ettik.

11 لَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ كِتَابًا ف۪يهِ ذِكْرُكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿ 10 ﴾ 10. “Andolsun ki biz size içinde zikriniz (muhtaç oldu ğ unuz nasihat) bulunan bir kitap indirdik. Hâlâ akıllanmayacak mısınız ?” Size kendisine uymakla şan ve şeref kazanacağınız; içinde sizin gerekli ve yararlı emir ve yasakların bulunduğu, kıymetli ve hikmetli kıssaların yer aldığı bir kitap (Kur’an) indirdik ki onu okuyup gereğince amel edesiniz. Bütün bunlar üzerinde düşünüp akletmez misiniz ? Ey Müşrikler, bundan daha büyük bir mûcize olabilir mi ?

12 وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَاَنْشَاْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا اٰخَر۪ينَ ﴿ 11 ﴾ 11. “Oysa ki biz zâlim olan nice memleketi kırıp geçirdik ve ardından onların yerine di ğ er bir kısım milletleri ikâme ettik”. Biz halkı zulme (küfre) sapmış ve zulümde ısrarcı kâfir bir çok beldeyi yerle bir ettik, onların ardından ve onların yerine başka topluluklar meydana getirdik. Hiçbir toplum Allah için vazgeçilmez (alternatifsiz) değildir, aksine Allah her varlık ve toplum için vazgeçilmezdir.

13 فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَاْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ ﴿ 12 ﴾ 12. “Onlar azabımızın şiddetini hissedin- ce hemen oradan koşarak kaçmaya yel- tendiler”. Helâk olan o memleket halkları dehşetli azabımızın geleceğini hisseder hissetmez yerlerini yurtlarını terk etmeye, oradan bir an evvel kaçmaya yeltendiler.

14 لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ ﴿ 13 ﴾ 13. “Kaçmayın ! Refaha kavuşturuldu ğ unuz şeylere ve yuvalarınıza geri dönün. Belki sorgulanırsınız”. Tepinip durmaya, kaçmaya çalışmayın. Daha önce refah içinde yaşadığınız o debdebeli, ihtişamlı hayatınıza ve daha önce sizin olan yuvalarınıza geri dönün ki bütün bunlardan hesaba çekileceksiniz.

15 قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿ 14 ﴾ 14. “Eyvah bize !” dediler. “Biz gerçekten zâlimler idik”. “Eyvah bize, gerçekten biz küfür sebebiyle zâlim kimselermişiz” dediler.

16 فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوٰيهُمْ حَتّٰى جَعَلْنَاهُمْ حَص۪يدًا خَامِد۪ينَ ﴿ 15 ﴾ 15. “Onların bu feryatları nihâyetinde biz kendilerini biçilmişler, sönmüşler kılıncaya kadar devam edip durdu”. “Eyvah, yazık bize! Biz gerçekten zâlimler idik” şeklindeki feryatlarını biz kendilerini biçilmiş, hasat edilmiş ekine çevirinceye, ocaklarını söndürünceye (öldürünceye) kadar tekrar edip durdular.

17 وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ ﴿ 16 ﴾ 16. “Biz gö ğ ü, yeri ve ikisinin arasındakileri oyuncular olarak yaratmadık”. Biz gökleri, yeri ve aralarında bulunanları boş yere, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Bilakis hak olarak, adalet ölçüsüyle yaratıp muhteşem güzelliklerle donattık ki bakanların gözleri açılsın, insanlar onlardan yararlansın, dünya ve âhiret işleri düzene girsin.

18 لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ ﴿ 17 ﴾ 17. “E ğ er biz bir e ğ lence edinmek isteseydik onu kendi tarafımızdan edinirdik. E ğ er yapacak olsaydık (öyle yapardık)”. Eğer biz eğlenecek ve oynanacak bir şey isteseydik kendi kudretimizden, yahut yanımızdan Zatımıza yaraşır soyut şeylerden edinirdik. Kullarımızın eş ve çocuklar edindiği gibi Biz de eğlenecek bir şeyler edinmeyi isteseydik, Bizim nezdimizde bulunan melekler ve hurilerden edinirdik.

19 بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ ﴿ 18 ﴾ 18. “Bilâkis, biz hakkı bâtıla çarparız da hak bâtılın beynini parçalar ve (bir de bakarsın) bâtıl yok olmuş gitmiştir. Vay sizlere, Allah’a isnâd etti ğ iniz vasıflardan dolayı ! Biz hakkı apaçık ortaya koyarız, böylece hak bâtılı yener ve ortadan kaldırır. Onu câiz olmayan şeyle nitelediğiniz için yazıklar olsun size.

20 وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ ﴿ 19 ﴾ 19. “Halbuki göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. O’nun huzurundakiler O’na ibadetten ne çekinirler, ne de yorgunluk duyuarlar”. Allah göklerde ve yerde bulunan her şeyin mâliki olduğuna göre nasıl Allah’ın hususî bir ortağı olabilir ? O’nun ilâhi katında bulunan melekler ibadet etme hususunda kibirlenmezler, âcizlik göstermez, yorulmaz ve usanmazlar.

21 يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ ﴿ 20 ﴾ 20. “Onlar, usanmadan gece gündüz O’nu tesbih ederler”. Onlar bu amellerine gece-gündüz devam ederler, hem niyet, hem de amel olarak itaatkârdırlar, buna güçleri yeter. Bir an bile ibâdet ve taate ara vermez, ibadetten uzak kalmazlar.

22 اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ ﴿ 21 ﴾ 21. “Yoksa yeryüzünden bir takım ilâhlar edindiler de, ölüleri onlar mı diriltecekler ? Allah’ın varlığına ve evrenin yaratıcısı olduğuna inandıkları halde elleriyle yaptıkları putları O’na ortak koşup onlara tapıyorlar. Böylece putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına inanıyorlardı. Ancak öldükten sonra dirilmeye inanmadıkları için putların ölüleri dirilteceğini iddia etmiyorlar, aksine böyle bir şeyin olamayacağını savunuyorlardı.

23 لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿ 22 ﴾ 22. “Yerde, gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de fesat olup gitmişti. (De ki:) Arş’ın rabbi olan Allah, onlar isnat ettikleri vasıflardan münezzehtir”. Eğer orada Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, iki ilâhtan her birinin bağımsız tesir etme iradesi olur ve iki yaratıcıdan bir yaratılmış meydana gelmesi düşünülemezdi.

24 لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ ﴿ 23 ﴾ 23. “O yaptı ğ ından sorguya çekilmeye- cektir; ama onlar, sorguya çekilecekler- dir”. Azameti, ilmi ve adâleti sebebiyle hiçbir varlık O’na itiraz edip sorgulayamaz. O’nun yarattığı varlıklar yaptıklarından ve yapacaklarından sorumlu tutulacaklardır.

25 اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْۚ هٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْل۪يۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَۙ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ ﴿ 24 ﴾ 24. “Yoksa O’ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: ‘Haydi getirin delillerinizi! İ şte benimle beraber olanların Kitab’ı ve benden öncekilerin Kitab’ı. Fakat onların ço ğ u hakkı bilmezler; bu yüzden ondan yüz çevirirler. Yoksa Allah’tan başka ilâhlar mı edindiler. De ki : Aklî ya da naklî delillerinizi getirin. Bu (Kur’an) benimle beraber ümmetime ibret ve öğüttür. Diğer kitaplar da benden öncekilere bir öğüttür. Müşrikler hakla bâtılı birbirinden ayıramazlar, onlara delil de bürhanlar da fayda vermez.

26 وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ ﴿ 25 ﴾ 25. “Senden önce her peygambere “Hiç kuşkusuz, benden başka ilâh yoktur, öyleyse bana kulluk edin!“ diye vahyetmişizdir”.

27 وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُۜ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَۙ ﴿ 26 ﴾ 26. “Dediler ki: ‘Rahman çocuk edindi’; O, bundan münezzehtir. Do ğ rusu melekler ikram olunmuş kullardır”. Müşrikler “Melekler Allah’ın kızlarıdır” demişlerdir. Hâşâ Allah evlat sahibi olmaktan münezzehtir. Melekler Allah’ın kızları değil, bilâkis Allah’ın yarattığı, Allah’a yakın olan kullarıdır.

28 لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِه۪ يَعْمَلُونَ ﴿ 27 ﴾ 27. “Onlar Allah’ın sözünün önüne geçmezler, hep O’nun emriyle hareket ederler”.

29 يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ ﴿ 28 ﴾ 28. “O, onların önündekilerini ve arkalarındakini bilir. Onlar, O’nun razı oldu ğ u kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusundan titrerler. Emrolunmadıkları sürece hiçbir amel işlemezler. Allah’ın şefaate lâyık kıldığı kimselerden başkasına şefaat etmez, üstün vasıflarına rağmen Allah’tan korkar ve O’nu murakabe ederler.

30 وَمَنْ يَقُلْ مِنْهُمْ اِنّ۪ٓي اِلٰهٌ مِنْ دُونِه۪ فَذٰلِكَ نَجْز۪يهِ جَهَنَّمَۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿ 29 ﴾ 29. “ İ çlerinden her kim: ‘Ben O’ndan başka bir ilahım!” derse, işte onu biz cehennemle cezalandırırız. İ şte biz zalimleri böyle cezalandırırız”. İçlerinde Allah’a şirk koşarak zulmeden ve “Ben Allah’tan başka bir ilâhım” diyerek aşırı gidip ilahlık iddiasında bulunan müşrikleri cehennem ile cezalandırırız.

31


"15. Hafta: 14 Şubat 2015 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Enbiyâ Âyetler : 1-29 Hazırlayan: Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları