Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

VERGİ HUKUKU -I Yrd. Doç. Dr. Tamer BUDAK.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "VERGİ HUKUKU -I Yrd. Doç. Dr. Tamer BUDAK."— Sunum transkripti:

1 VERGİ HUKUKU -I Yrd. Doç. Dr. Tamer BUDAK

2 Vergi hukuku, kamu hukuku içerisinde yer alan mali hukukun bir alt bilim dalı niteliğindedir.
Kamu gelirlerinin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına ilişkin hükümler içeren hukuk dalına mali hukuk adı verilir. Mali hukuk: gelir hukuku ve gider hukuku olarak ikiye ayrılır. Vergi hukuku, Gelir hukuku içinde yer alır. T. Budak

3 1982 Anayasası: Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, ….., insan haklarına saygılı, ….. demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. T. Budak

4 Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK Madde 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. T. Budak

5 VERGİ ÖDEVİ Madde 73 - Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. T. Budak

6 Vergi hukuku dar anlamda: yalnız vergilere ilişkin kuralları düzenleyen hukuk dalıdır. Geniş anlamda: devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği vergi, resim, harç, şerefiye vb. kamu gelirlerine ilişkin kuralları düzenleyen hukuk dalıdır. Vergi hukuku kamu hukuku içinde yer alan ve vergi alacaklısı konumundaki devletle vergi ödeyicisi konumundaki mükellefler arasındaki ilişkileri düzenleyen bir hukuk dalıdır. T. Budak

7 Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı 1
Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı 1. Dünyada: Demokratik oluşum sürecinde ilk adım vergilerle atılmıştır. Kralın vergileme yetkisi; ilk defa Manga Carta ile 1215 yılında feodal beyler ve din adamları lehine sınırlanmıştır. Vergilendirme gücünü halk hareketlerine dayanarak sınırlandıran ilk anayasal belgeler: 1628 tarihli Halklar Dilekçesi “petition of right” 1689 tarihli Halklar “bill of rights” Demecidir (İngiltere). Uluslar arası alanda, 10 Aralık 1948 tarihindeki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin m.17’ye göre; hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamaz. 20 Mart 1952 Tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek Protokolün 1.Maddesi ile de devletin vergi koyma yetkisinin insan haklarına aykırı olarak kullanılamayacağı hükmü yer almıştır. T. Budak

8 Türkiye: 1808 yılında sened-i ittifak ile padişahın vergilendirme gücü Ayanlar (senato üyeleri) tarafından sınırlandırıldı. 1839 Gülhane Hattı Humayumu ile padişah tek taraflı olarak vergilendirme gücünü sınırlandırmıştır. 1876 Kanuni Esasi ile de vergilerin kanuna dayanması gerektiği koşulu getirilmiştir. T. Budak

9 1921 anayasasında vergilendirmeye ilişkin hiçbir hüküm yoktur.
1924 anayasası vergiyi, devletin genel harcamalarına halkın katılması olarak tanımlıyor ve yasayla konulması gerektiğini hüküm altına almıştır. 1961 anayasası vergilerin yasallığına ilişkin hükümler taşımaya devam ederken vergilerde genellik ve eşitlik ilkelerine de yer vermiştir. Ayrıca 1961 Anayasası yasaların anayasal denetime tabi tutulmasına yer vermiştir. Bu nedenle vergilere ilişkin yargısal denetimin de ilk adımı atılmıştır. 1971 yılında anayasada yapılan değişiklikle muafiyet ve istisnalar konusunda bakanlar kuruluna yetki verilmiştir. 1982 Anayasası ile 1961 Anayasasında yer alan vergiye ilişkin hükümler korunmuştur. T. Budak

10 Vergi hukuku, kamu hukuku-özel hukuk ayrımı çerçevesinde kamu hukuku içinde yer alır. Vergilendirme ilişkisinde taraflar eşit durumda değildir; özel hukukta olduğu gibi yatay ilişkiler değil, dikey hukukî ilişkiler söz konusudur. Vergilendirme işlemine girişirken devletin otoritesini kullanması, vergi hukukunu kamu hukukunun bir dalı olduğunu ifade eder. T. Budak

11 VERGİ HUKUKUNUN TANIMI VE KAPSAMI‏
Vergi ödevinin niteliğine, vergi borcunun doğması ve ortadan kalkmasına ilişkin maddi ve şekli hukuk kuralları bütünüdür. Devletin kamu gücüne dayanarak elde ettiği vergiler ve vergilerin yanı sıra resim, harç ve şerefiye gibi kamu gücüne, cebre dayanan diğer kamu gelirlerini de geniş anlamıyla içinde yer alır. T. Budak

12 Vergi Hukukunun Diğer Hukuk Dallarıyla İlişkisi
Vergi hukuku, kamu hukuku içinde yer alan diğer hukuk dallarıyla, özellikle anayasa hukuku, idare hukuku, devletler hukuku, ceza hukuku, yargılama ve takip hukukuyla yakın ilişkiler söz konusudur. T. Budak

13 Anayasa hukuku-Vergi Hukuku
Anayasal gelişmelerde önemli bir yeri olan yasasız vergi olmaz (vergilerin yasallığı) ilkesi vergi hukukunun olduğu kadar anayasa hukukunun da bir temel kuralıdır. Bu ilişkinin en somut göstergesi 1982 Anayasa’sında yer alan hükümlerin çoğunun vergilerle doğrudan ya da dolaylı bağlantı içinde olmasıdır. T. Budak

14 İdare hukuku-Vergi Hukuku
Bireysel bir vergi işleminin bir idari işlem niteliğinde olması, VUK’un tarh işlemini idari işlem olarak tanımlaması; idari işlemlerin unsurlarının vergilendirme işlemleri için de büyük ölçüde geçerli olması bunun göstergesidir. Ayrıca, vergi uyuşmazlıklarında uygulanacak usul hükümlerinin İYUK’da düzenlenmesi de vergi hukuku idare hukuku ilişkilerinin yoğunluğunu göstermektedir. T. Budak

15 Vergi hukuku- Devletler hukuku Devletin egemenlik alanının saptanması, vergi yasalarının uygulanması, yasaların şahsiliği ve mülkiliği ilkeleri çerçevesinde belirleneceğinden, birden fazla devletin vergilendirme yetkisinin çakışması halinde sorun, ilgili devletlerin iç mevzuatı ile birlikte, uluslararası hukuk ilkelerine göre çözümlenir. Özellikle çifte vergi konusunda çıkan ihtilaflar, uluslararası ikili ya da çok taraflı anlaşmalarla çözümlenmeğe çalışılmaktadır. T. Budak

16 Ceza hukuku- Vergi Hukuku
Vergi hukukunun, Vergi Ceza Hukuku olarak adlandırılan alt dalı iki hukuk alanı arasındaki ilişkilerin yoğunluğunun gösterir. Vergi ceza hukukunda, bir kısım vergi suç ve cezaları vergi hukuku ilkeleri çerçevesinde, idari yaptırım niteliği taşıyan mali ihlaller esasına göre düzenlenirken, diğer bir kısmının doğrudan Türk Ceza Kanunu anlamında suç ve ceza niteliği taşıması, özellikle suçun oluşması, cezanın tayini ile yargılama usulü açısından ceza hukuku ve ceza yargılaması hukuku hükümlerinin vergi hukukunda da uygulama alanı bulması sonucunu doğurur (İştirak, tekerrür) T. Budak

17 Özel Hukuk - Vergi Hukuku
Ekonomik değerlerin (mülkiyet, ipotek, intifa, borç veya ortaklık ilişkilerinden kaynaklanan haklar vb.) ve ekonomik olayların (satış, kira, istisna, vekâlet vb.) özel hukuk kavramlarıyla ifade edilmektedir. Kişilerin mal varlığını etkileyen tüm faaliyetlerin özel hukuk tarafından düzenlenmiş alanlarda gerçekleşmesi, vergilendirmenin doğrudan ya da dolaylı olarak özel hukuk ilişkilerine bağlanması sonucunu beraberinde getirir. T. Budak

18 VERGİ HUKUKUNUN BÖLÜMLENMESİ‏
GENEL VERGİ HUKUKU & ÖZEL VERGİ HUKUKU Genel Vergi Hukukunda; Vergi hukukunun tümüne ilişkin ve bütün vergilerde uygulanacak temel ilkeler ve kurallar, Vergi borcu ve vergi ilişkisinin niteliği, Vergi borcunun doğması ve sona ermesi, Vergilendirme alanında çıkan uyuşmazlıklar ve bunların çözüm yolları incelenir. Özel Vergi Hukukunda; Konularına göre tek tek vergiler ve bunları düzenleyen yasalar incelenir. T. Budak

19 VERGİ HUKUKUNUN BÖLÜMLENMESİ
MADDİ VERGİ HUKUKU & ŞEKLİ VERGİ HUKUKU Maddi Vergi Hukuku; Vergi borcu ilişkisinde hak ve ödevlerin doğumunu, sona ermesini ve bunların içeriğine ilişkin hukuki ilkeleri inceleyen daldır. Şekli Vergi Hukuku; İçeriği maddi hukukça belirlenen vergi ilişkisinde hak ve yükümlülüklerin gerçekleştirilme usullerini düzenleyen daldır. T. Budak

20 VERGİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Vergi hukukunda, yeni norm koyan kaynaklar asli (bağlayıcı), diğerleri ise yardımcı (tali) kaynaktır. Dolayısıyla Vergi Hukukun kaynakları: Asli (Bağlayıcı) Kaynaklar Tali (Yardımcı) Kaynaklar olarak ikiye ayrılır T. Budak

21 ASLİ (BAĞLAYICI) KAYNAKLAR
Anayasa Kanunlar Uluslararası anlaşmalar Kanun hükmünde kararnameler Yürütme organının özel düzenleyici işlemleri İçtihadı birleştirme kararları Anayasa Mahkemesi Kararları T. Budak

22 TALİ (YARDIMCI) KAYNAKLAR
Doktrin Yargı kararları Maliye Bakanlığı tarafından çıkartılan genel tebliğler Genelgeler İzahlar ve görüşler (mukteza) T. Budak

23 Anayasa Anayasa hükümleri temel norm niteliği taşır
Anayasa Anayasa hükümleri temel norm niteliği taşır. Anayasanın “Vergi ödevi” başlığını taşıyan 73. maddesi vergi hukuku bakımından temel dayanaktır. Bu düzenleme, Herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğunu; Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacı olduğunu; Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulup, değiştirileceğini veya kaldırılacağını ifade eder. Anayasa m.10. Eşitlik ilkesini düzenler. T. Budak

24 Yasa Anayasanın 73. maddesinin 3
Yasa Anayasanın 73. maddesinin 3.fıkrası vergilerin yasallığı ilkesine ilişkindir. Vergi hukukunda yasalar temel kaynaktır. Yasallık ilkesi, düzenlemelerin sadece yasa olarak nitelenen bir formatta yapılmasını değil, verginin temel unsurlarının (konu, matrah, yükümlü, oran, muafiyet ve istisnalarda alt ve üst sınırlar gibi) yasada açıkça belirlenmesini de gerektirir. T. Budak

25 Anlaşmalar Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde, usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar da yasa hükmünde olduğundan usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmaların vergilere ilişkin hükümleri de vergi yasası hükmündedir. Çifte verginin önlenmesine ilişkin iki taraflı anlaşmalarla vergi hukukunda sık karşılaşılır. T. Budak

26 Bakanlar Kurulu Kararları Bakanlar Kurulunun vergileme konusunda düzenleme yetkisi anayasa da yer alır. Anayasanın 73. maddesine göre Kanunun belirttiği aşağı ve yukarı sınırlar içinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir. . T. Budak

27 Kanun Hükmünde Kararname Anayasası’nın 91. maddesine göre,
TBMM, Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verebilir. Fakat bazı konularda hükümete Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilemez. Bunlar, Temel haklar, kişi hakları ve siyasi hak ve ödevlerdir. Ancak olağanüstü dönemlerde çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameler bu konuları da düzenleyebilirler. T. Budak

28 Tüzükler Kanunlarım emrettiği durumları göstermek veya kanunun uygulanmasını göstermek amacıyla Bakanlar Kurulu tarafından Danıştay’ın incelemesinden geçirilerek çıkarılır. Tüzükler kanunlar gibi Cumhurbaşkanlığınca imzalanır ve Resmi Gazetede yayımlanır. T. Budak

29 Yönetmelikler Başbakanlık, Bakanlık ve kamu tüzel kişiliklerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere bunlara aykırı olmamak üzere yönetmelik çıkarabilirler. T. Budak

30 Genel Tebliğ Maliye Bakanlığı, vergi kanunlarının uygulanmasını göstermek üzere tebliğ çıkarabilir. Bunlar Resmi Gazetede yayınlanır. Bir grup tebliğler, vergi kanunlarının Maliye Bakanlığına tanıdığı düzenleme yetkisine dayanarak çıkarılır. Bu tebliğler yeni hüküm getirdiğinden bağlayıcıdırlar. Genel tebliğlerin bir kısmı ise, vergi kanunlarını yorumlayıcı, açıklayıcı nitelikteki metinlerdir ve bunların bağlayıcılıkları yoktur T. Budak

31 Özelge (Mukteza) VUK gereğince mükelleflerin vergi durumları ve vergi uygulamaları bakımından karmaşık bulduğu durumlarda Maliye Bakanlığı veya Bakanlığın yetkili kıldığı kurumlardan aldığı yazılı yanıtlardır. Yetkili makam tarafından kendisine verilen özelgeye göre hareket eden mükellefin bu işlemi cezayı gerektirse bile ceza uygulanmamaktadır. T. Budak

32 VERGİ KANUNLARININ YER VE ZAMAN AÇISINDAN UYGULANMASI
YER BAKIMINDAN 1.Mülkilik(Yerellik):vergiyi doğuran olayın ülke sınırları içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Vergi kanunları sadece ait olduğu ülke sınırları içinde uygulanır 2.Şahsilik(Kişisellik):vergi kanunlarının bir ülke vatandaşına gerek ülke içinde gerekse ülke dışındaki vergiye tabi işlemleri için uygulanır. Örn. Yurt dışında elde edilen gelirin vergilendirilmesidir. T. Budak

33 ZAMAN BAKIMINDAN Vergi kanunlarının yürürlüğe girdikleri zamanla yürürlükten kalktıkları zaman aralığında uygulanmalarıdır. Vergi kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği ne zaman yürürlükten kalkacağı ve yürürlüğe girmeden önceki olaylara ve yürürlükten kalktıktan sonraki olaylara uygulanıp uygulanmayacağı zaman bakımından uygulama ile ilgilidir. Bazı kanunlar yürürlüğe girdikleri halde uygulanmamaktadırlar. T. Budak

34 Vergi Kanunlarının Geriye ve İleriye Yürümemesi
Kanunlar kural olarak yürürlüğe girdikleri tarih ile yürürlükten kaktıkları tarih arasında uygulanır. Yine kural olarak yürürlüğe girmeden önceki ve yürürlükten kalktıktan sonraki olaylara uygulanmazlar. Bu durum kanunların geriye ve ileriye yürümemesi olarak adlandırılır. T. Budak

35 Geriye yürümeme kuralından amaç kanun koyucusunun keyfi hareketlerini engellemek ve hukuka toplumun güvenini sağlamaktır. Bu kanunların özellikle vergi yükünü artırıcı nitelikleri her birinin geçmişe yürütülmemesi, hukuki güvenlik ilkesi açısından önem taşır. T. Budak

36 BKK için de geriye yürümezlik söz konusudur.
Vergi kanunlarının geçmişe yürütülmesi ekonomi ve ticari hayatın istikrarını ve belirliliğini bozar. Yansımayı, vergiden kaçınmayı, gelir ve ikame etkilerinin farklılaşmasına neden olur. BKK için de geriye yürümezlik söz konusudur. Vergi kanunlarının ileriye yürümesi; kanunlar yürürlükten kalktıktan sonraki olay ve işlemlere uygulanmazlar.. T. Budak

37 VERGİ KANUNLARININ ANLAM BAKIMINDAN UYGULANMASI
VERGİ HUKUKUNDA YORUM Yorum; soyut hukuk kurallarının somut hukuki durum, işlem ve olaylara uygulanabilmesi için çeşitli kriterleri göz önünde bulundurarak yapılan açıklamalardır . Yorum yeni bir hüküm getirmez, mevcut olan yasa hükümlerinin anlaşılmasını sağlayarak kanunların uygulama biçimini gösterir. T. Budak

38 Vergi hukukunda yorum;
Vergi idaresi vergi kanunları uygularken, vergi yargısı ise yargılama işlemini yaparken yoruma başvurulur. Vergi hukukunda yorum; yorumu yapan birime ve yorumun yapılış biçimine göre sınıflandırılabilir. T. Budak

39 Yorum Yöntemleri 1. Lafzi (Deyimsel) Yorum; Bir kanunun anlamının kanun metninde yer alan kelimelerin, deyimlerin, ifadelerin lafzi anlamlarının esas alınması suretiyle yapılan yorumdur. 2. Amaçsal (Gai ) Yorum: Bir kanun hükmünün, ekonomik ve sosyal koşullara göre ifade ettiği anlam göz önünde bulundurularak yorumlamasıdır. T. Budak

40 3. Sistematik Yorum: Bir kanun maddesinin; ilgili olduğu kanunun içerisindeki yeri ve diğer kanunların hükümleri ile olan bağlantısı esas alınarak yapılan yorumdur. Örnek ticari kazançların vergilendirilmesinin, hem GVK hem de KVK içindeki yeri açısından yorumlanmasıdır. 4. Tarihi Yorum: Yasama organının kanunu çıkartırken ki amacı esas alınarak yapılan yorumdur. Tarihi yorumu yapabilmek için, kanun tasarısı, taslak, genelge ve meclis tutanakları incelenir. T. Budak

41 Türk vergi hukukunda deyimsel, tarihi, sistematik ve amaçsal yoruma
VUK’da yorumla ilgili hükümler, 3. maddede yer almaktadır. VUK 3-A-2’ de, “vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle bağlantısı göz önünde tutularak uygulanır” hükmü yer almaktadır. Ayrıca, VUK 3 –B-2 : “vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır”, hükmü yer almaktadır. Bu madde hükümlerine göre ; Türk vergi hukukunda deyimsel, tarihi, sistematik ve amaçsal yoruma yer verilmiştir. T. Budak

42 Vergi Hukukunda İspat Vergi hukukunda ispat konusunda açık düzenlemelere yer verilmiştir. Vergi hukukunda ispat yükümlülüğü, iddiada bulunan tarafa verilmiştir. İlaveten ispat için her türlü delilin kabul edileceği vurgulanmıştır( VUK m.3). Ancak; Yemin, Vergiyi doğuran olayla ilgisi olmayan şahidin şahitliği delil olarak kabul edilmez(VUK m.3). T. Budak

43 Vergi Hukukunda Kıyas Kıyas; bir olay hakkında yasada yer alan kuralın, nitelikleri ve koşulları ona benzeyen fakat yasada düzenlenmemiş diğer bir olaya uygulanmasıdır . Vergi hukukunda hakimin kıyas yapma yasağı vardır. Nedeni hukuki güvenlik ve verginin yasallığı ilkesine aykırılıktır . T. Budak

44 Örneğin EVK, bina, arazi ve arsayı vergi konusu olarak saptamıştır.
Medenî Kanun (m. 704), tapu siciline kaydedilen haklar ve madenler de gayrimenkul mülkiyetinin konusuna girmektedir. Bunlar üzerinden de emlâk vergisi almak kıyas yolu ile emlâk vergisinin konusunun genişletilmesi anlamına gelir. Bu konuda ise tek yetkili organ yasama organıdır. T. Budak

45 Aksi İle Kanıt Kuralı (Mefhumu Muhalif)
Vergi hukukunda yorum yapılırken uygulanan kurallardan bir tanesi de aksi ile kanıt kuralıdır. Aksi ile Kanıt: karşıt kavramlardan sonuca ulaşma yoludur. Hakkında hüküm bulunmayan bir olay hakkında karar verebilmek için onun zıttı olan düzenlemeden hareketle sonuca varılmasıdır. Bu nedenle, değerlendirilen olgunun zıttına bakarak yorum yapılması Aksi İle Kanıt anlamındadır. T. Budak

46 Örneğin, GVK’ya göre; “gelir elde eden gerçek kişiler vergi mükellefidir. Buradan hareketle aksi ile kanıt mantığını uyguladığımızda, Gelir elde eden tüzel kişiler GV mükellefi olamazlar sonucuna ulaşırız. T. Budak

47 Evleviyet Evleviyet: Çoğun içinde azın da yer alacağı anlamındadır.
Bu ilişkide mantık kuralı, Büyükten küçüğe doğru akıl yürütme Küçükten büyüğe doğru akıl yürütme şeklindedir. T. Budak

48 Büyükten Küçüğe Doğru Akıl Yürütme: Bir şeyin çoğuna izin verilmiş ise, evleviyetle (haydi haydi) onun parçası olan küçüğe de izin verilmiştir anlamındadır. Örn: GVK m.51/10’a göre yolcu taşıma işi yapanlar basit usulde vergilendirilirler. (büyük) Buna göre traktörle yolcu taşıma işi yapanlar da basit usulde vergilendirilirler. (küçük) T. Budak

49 Küçükten Büyüğe Akıl Yürütme:
Bir şeyin azı yasak ise çoğu da yasaktır mantığına dayanır. Dolayısıyla büyüğün kaderi küçüğün akibetine bağlıdır. Örn: VUK m.352/5’e göre, süresi geçtikten sonra ekim-sayım beyanında bulunmak kabahat ise (küçük); Evleviyetle hiç beyanda bulunmamak da kabahat olarak değerlendirilir (büyük) T. Budak

50 Peçeleme Sözleşmesi Vergi mükellefleri ve sorumluları; özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kötüye kullanarak vergi kaçırma amacı güdüyorlarsa bu amaca yönelik olarak yaptıkları sözleşmelere peçeleme sözleşmesi denir. T. Budak

51 Peçeleme sonucuna varabilmek için ekonomik yaklaşım gereklidir.
Peçeleme sözleşmesinden bahsedebilmek için vergi kaçırma amacının görülmesi gerekmektedir. Peçeleme sonucuna varabilmek için ekonomik yaklaşım gereklidir. Özel hukuk hükümlerini kullanarak vergi kaçırmanın amaç edildiğinin tespit edilmesi temel koşuldur. Peçeleme sözleşmesi objektif iyi niyet ilkesine aykırıdır. T. Budak

52 Peçeleme durumunda idare ve vergi yargısı organları vergilendirmede görünüşteki sözleşmeyi değil, gerçek ekonomik durumu göz önüne alır. VİVK ivazsız servet transferlerini vergilendirir. Bu yasa her çeşit bağışın TL'sını vergiden istisna etmektedir. Bir anne oğluna TL bağışlamışsa TL'lık istisnadan artakalan TL vergiye tabi tutulacaktır. Anne böyle yapmayıp vergi borcunu bertaraf etmek amacıyla her biri TL'lık üç ayrı bağış yaparsa, bu durum yasanın emredici hükmüne ters düşeceğinden peçeleme olarak nitelendirilir. T. Budak

53 Ancak annenin bağışı geniş bir zaman dilimine yayılmışsa peçelemenin varlığını ileri sürmek kolay değildir. Yapılan üç ayrı bağış onbeş gün içine yayılmışsa peçelemeden söz edilebileceği halde; bir, iki yıla yayılmışsa, somut olayın özellikleri içinde, yasanın istisna hükmü uygulanabilecektir. Bu durumda peçelemeden söz edilemez. T. Budak

54 İdare ve yargı organları peçeleme sonucuna ekonomik yaklaşım ile varırlar. Bu konuda ispat yükü kural olarak idareye aittir. Ayrıca peçelemenin söz konusu olabilmesi için vergi yasasının emredici hükmünün özel hukuk biçimlerini kötüye kullanılarak bertaraf edilmeye çalışılması koşulu da aranır. Vergi yasaları bazen belli sözleşmelerin peçeleme sözleşmeleri olarak kullanılabileceğini düşünerek belli koşullar altında yapılan sözleşmelerin geçersiz sayılacağını ya da kısmen geçerli olacaklarını hükme bağlamıştır. T. Budak

55 Örneğin KVK (m.12, 13), örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faizlerin ve transfer fiyatlandırması yoluyla dağıtılan örtülü kazançların gider olarak matrahtan indirilmesine izin vermemiştir. Örtülü sermaye için yasada öngörülen koşullar ortaya çıktığı takdirde kurum, bu borçlanmalar için ödüyor göründüğü faizleri kurumlar vergisi matrahından indiremez T. Budak

56 Vergi Hukukunda Tipleştirme ve Tipiklik
Tipleştirme ve Tipiklik Tipleştirme: Yasa koyucunun vergiye ilişkin genel soyut kurallar koymasıdır. Tipiklik: somut maddi olayın soyut hukuk kuralına uygun olmasıdır. T. Budak

57 Bu sürecin sonunda ise vergilendirme gerçekleşir.
Vergiyi doğuran olay soyut bir ifade olarak tipleştirme, gelir unsurunun doğması ise tipikliktir. Bu sürecin sonunda ise vergilendirme gerçekleşir. T. Budak

58 Hukukta somut maddî olayın (küçük önerme) soyut hukuk kuralına (büyük önerme) uygun olmasına tipiklik denir. Vergi hukukunda soyut bir tip olan vergiyi doğuran olay yani yasada öngörülen olay, fiil ya da durumlar, somut olarak yaşamda gerçekleşirse tipiklikten söz edilir. Somut bir olayın, durumun ya da ilişkinin, soyut tip olan vergiyi doğuran olaya uygunluğundan söz ettiğimiz zaman hukukî bir niteleme yapmış oluruz. T. Budak

59 VERGİLENDİRME YETKİSİ
Vergilendirme yetkisi, devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu hukukî ve fiili gücü olarak tanımlanır. Vergilendirme yetkisinin hukukî niteliği zaman içinde devlet anlayışına ve biçimine göre değişiklik göstermiştir. Vergilendirme yetkisi, devlet tüzel kişiliği tarafından bizzat kullanılacağı, gibi yerel idarelere ve federal devletlerde federe devletlere belli ölçüler içinde devredilebilir. Bu çeşit yetki devrine ilişkin kurallar genellikle anayasalarda yer alır. T. Budak

60 Vergi hukukunun tarihi gelişimini incelerken görüldüğü üzere,
VERGİLENDİRME YETKİSİNİN DEMOKRASİ İLE İLİŞKİSİ Vergi hukukunun tarihi gelişimini incelerken görüldüğü üzere, halk temsilcilerinden oluşan parlamentoların ortaya çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri mutlak iktidarın vergilendirme gücünün sınırlandırılması arzusu olmuştur. Demokrasilerin doğması ile kamu hukukunun ve vergi hukukunun doğması aynı zamana rastlamaktadır. Demokratik rejimin sağlıklı olarak yürütülebilmesi devletin vergilendirme yetkisini kullanarak sağlayacağı düzenli mali kaynaklara bağlıdır; başka bir deyişle vergilendirme demokrasinin finansmanı açısından zorunlu bir araçtır. T. Budak

61 Güçler ayrılığı kuramı, Fransız devriminden sonra, mutlakiyetçi rejimlere karşı kişi hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla ortaya atılmıştır. Günümüzde güçler ayrılığı kuramının en duyarlı biçimde korunmaya çalışıldığı alanlardan birisi de vergilendirmedir. T. Budak

62 Vergilerin yasallığı ilkesi hemen hemen bütün anayasalarda yer alır.
Bunun nedeni bir yandan, vergilendirme yetkisinin parlamentoların kazandıkları ilk yetki olması, diğer yandan, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlandıran vergilendirmenin yasal düzenlemeye bağlanarak kişilere güvence sağlanmak istenmesidir. T. Budak

63 Güçler ayrılığı kuramı çerçevesinde vergi muaflık ve istisnaların konulması, değiştirilmesi ve kaldırılması yasama organı tarafından ve yasa ile gerçekleştirilir. Buna karşılık vergilerin sübjektif ve bireysel nitelik taşıyan tarh ve tahsil işlemleri yürütme organının yetkisi içindedir. Her şeye rağmen yasama ve yürütme güçlerinin vergilendirme alanındaki düzenleme yetkilerinin sınırını belirlemek kolay değildir. Bu konuda vergilendirmenin temel öğelerine ilişkin düzenlemelerin yasama organı, vergilendirme tekniğine ve ayrıntıya ilişkin düzenlemelerin yürütme organı tarafından yapılması mümkün olduğu ölçüde yerine getirilmelidir. T. Budak

64 Vergi İdaresinde Demokrasi İdarede demokrasi, halkın devlet idaresinde etkili olması anlamına gelir. Bunun için idarenin halkı aydınlatması, halk tarafından gelen tepkileri göz önüne alması gereklidir. Vergi hukukunda, idarede demokrasi hedefine yönelen çeşitli mekanizmalar vardır. Her şeyden önce beyanname yöntemi, yükümlülerin kendileri için yapılacak tarh işlemine katılmaları anlamına gelmektedir. Diğer yandan vergi matrahlarının belirlenmesi ile görevli takdir komisyonlarında, zirai kazanç komisyonlarında yükümlü temsilcileri olarak nitelendirilebilecek kişilerin üye olarak görev almaları vergi idaresinde demokrasinin gerçekleştirilmesi ile yakından ilgilidir. Ayrıca idarede demokrasi, idarenin vergilendirme işlemleri sırasında halka kolaylık göstermesini, karmaşık vergi mevzuatını halka bedelsiz olarak öğretmesini de gerektirmektedir. T. Budak

65 Yerel İdarelerin Vergilendirme Yetkisi Vergilendirme yetkisinin sahibi olan devlet, bu yetkisini uygun göreceği sınırlar içinde yerel idarelere devredebilir. Yerel idareler kendilerine devredilen vergilendirme yetkisi ölçüsünde mali özerkliğe sahip olurlar. Anayasalar vergilendirme yetkisinin merkezi devletle yerel idareler arasındaki bölünüşü konusunda çeşitli düzenlemeler yapabilirler. Yerel idarelerin vergilendirme yetkisi, Geniş mali özerklik - Sınırlı mali özerklik - Merkezi devlete bağlılık şeklinde olabilir. T. Budak

66 1. Geniş mali özerklik Yerel idarelere belli vergi alanları bırakılır
1. Geniş mali özerklik Yerel idarelere belli vergi alanları bırakılır. Yerel idarelerin organları bu vergilerin konularını, yükümlülerini, matrahlarını, oranlarını ve diğer koşullarını saptayabilir. Devletin genel bir denetleme yetkisi vardır. 2. Sınırlı mali özerklik Devlet, yerel idarelere vergilendirme konusundaki yasama yetkisini devretmez; fakat bir kısım vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsil yetkisini devreder. Bir kısım vergiler bakımından ise, yerel idarelerin sadece, kendi uygulayacakları oranları belli sınırlar içinde belirleme yetkisi vardır. T. Budak

67 3. Merkezi devlete bağlılık
Vergilendirme yetkisinin yerel idarelere devri söz konusu değildir. Yerel idareler merkezi devlet tarafından konulan, tarh ve tahsil edilen vergilerden çeşitli ölçütlere göre (nüfus, yüzölçümü, ulusal gelirden aldıkları pay vb.) pay alırlar. Bu halde yerel idarelerin mali özerkliğinden söz edilemez. T. Budak

68 Bina, arazi ve arsa vergileri gibi yerel özelliği baskın olan vergilerin yerel idarelerin yetki alanları içinde bırakılması demokratik devlet ilkesine uygun düşer. Çünkü yerel idare hizmetlerinin idari sınırlar içinde bulunan taşınmazlarla yakın ilişkisi bulunmaktadır. T. Budak

69 1982 Anayasası yerel idarelerin mali özerkliği konusunda "Bu idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynaklan sağlanır" hükmünü (m. 127, f.6) getirmiştir. Bu hüküm 1961 anayasasında da aynen yer almıştır. (m.116/4). Ancak, her iki Anayasa'da da bu gelirlerin hangi kaynaklardan ve nasıl sağlanacağı ve güvence altına alınacağı belirtilmemiştir. T. Budak

70 HUKUK DEVLETİ İLKESİ AÇISINDAN VERGİLENDİRME YETKİSİNİN SINIRLARI
Hukuk devleti, hukukun egemen olduğu ve vatandaşların hukukî güvenliğe sahip bulunduğu devlet olarak tanımlanır. Hukuk devletinin belli başlı nitelikleri, Yasal idare ilkesi, Yasaların genelliği ilkesi, Yasa önünde eşitlik ilkesi, Kazanılmış haklara saygı ilkesi, Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Yasaların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi, İdari eylem ve işlemlerin yargısal denetimi Devletin mali sorumluluğu. T. Budak

71 Hukuk devleti kavramı vergi hukuku açısından bir sınır özelliği taşır.
Çünkü devlet vergilendirme yetkisi aracılığı ile kişilerin hak ve özgürlük alanlarına müdahale etmektedir. Hukuk devletinde vergilendirme yetkisinin yasama ya da yürütme organı tarafından keyfi olarak kullanılması önlenmeye çalışılır. T. Budak

72 Hukuk Devletinde Yasal İdare İlkesi 1982 Anayasası m
Hukuk Devletinde Yasal İdare İlkesi 1982 Anayasası m.8’e göre, "Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir". m.123’de ise "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir" hükmü yer alır. Yasal idare ilkesi, vergi hukuku alanında, Anayasanın 73/3’de yer alan, "vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" hükmü dolayısıyla sağlam bir güvenceye sahiptir. T. Budak

73 Vergi hukukunda yasal idare ilkesi, idarenin vergilendirme işlemlerini yalnız yasalara uygun ve doğru olarak yerine getirmesini değil, aynı zamanda yürütme organına yetki devrinin anayasal koşulları gerçekleşmişse Bakanlar Kurulunun düzenleyici işlemlerine ve yasaya eşit ve daha üstün kaynaklara (Anayasa, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı, uluslar arası vergi anlaşmaları) uygun olarak davranmasını içerir. T. Budak

74 Hukuk Devleti: Genellik ve Eşitlik İlkesi Vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkeleri geleneksel vergi adaleti ilkeleridir. Vergilendirmede genellik ilkesi bir toplumda yaşayan herkesin mali gücüne göre vergi yükümlüsü olmasını gerektirir. Hukuk devleti kavramı açısından vergilendirmede genellik ilkesi ile yasa önünde eşitlik ilkesi çakışmaktadır. Hukuk devleti ilkesi, kişilerin temel haklarını etkileyen yasaların genel olmasını zorunlu kılar. T. Budak

75 Ancak vergilendirmede eşitlik ilkesi daha geniştir.
Bu anlamda vergilendirmenin genel olması, eşit olmasının da ön koşuludur. Ancak vergilendirmede eşitlik ilkesi daha geniştir. Vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkelerini gerçekleştirme konusunda ilk görev yasama organına düşmektedir. Yasa koyucu vergi yükümlüleri veya vergi konuları bakımından ortaya çıkan fiilî eşitsizlikleri göz önüne alarak mümkün olduğu ölçüde farklı düzenlemeler yapar. T. Budak

76 Yasa koyucu, ekonomik, sosyal, kültürel ve sağlık politikaları ile vergi tekniğine ilişkin kolaylaştırıcı nedenlerle eşitlik ilkesine istisnalar getirebilir. Bu istisnalar Anayasanın diğer kurallarına dayanıyorsa eşitlik ilkesinden sapmalar geçerli sayılabilir. Yasa koyucu bir vergi ya da vergi muaflığı hükmü getirirken bu hükmün kapsamına girebilecek kişiler arasında eşitlik ilkesine aykırı düşebilecek ölçüde bir ayırım yapmışsa vergi yasasında bir boşluktan veya eksiklikten söz edilebilir. T. Budak

77 Örneğin GVK m. 23/b-6, ". apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan
Örneğin GVK m.23/b-6, "...apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan ... yerlerde..." çalıştırılan kapıcıların ücretlerini vergiden muaf tutmuştur. Böylece ikametgâh olarak kullanılan apartmanlarda çalışan kapıcıların ücretleri vergiden muaf olduğu halde, iş hanı gibi işyerlerinde çalışan kapıcıların ücretleri vergiye tabi tutulmaktadır. Bu iki çeşit kapıcının görevleri tamamen aynı olmamakla birlikte, bu ölçüde ayırımı gerektirecek bir farklılığın bulunduğunu ileri sürmek kolay değildir. Ayrıca kapıcıların ücretlerine muaflık tanınmasına karşılık, daha ağır işlerde çalışan bazı ücretlilere muaflık tanınmaması Anayasanın eşitlik ve mali güce göre vergilendirme ilkelerine ters düşebilir. T. Budak

78 Temel Hak ve Özgürlükler Açısından Sınırlandırmalar Hukuk devleti ilkesi, kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını gerektirir. Devlet vergilendirme yetkisini kullanırken kişilerin çeşitli hak ve özgürlüklerini sınırlandırabilir. Temel hak ve özgürlüklerin vergi yasalarıyla sınırlandırılması ölçüsüz ve aşırı boyutlara ulaştığı takdirde, bu hak ve özgürlükler kullanılamaz bir hale gelebilir. Gerçekten günümüzde devlet vergilendirme yetkisini mali amaç dışında ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarla da kullanabilir. Bu çeşit vergilere düzenleyici, yönlendirici vergiler adı verilmektedir. T. Budak

79 özel hayatın gizliliği (m. 20), yerleşme ve seyahat özgürlüğü (m. 23),
1982 Anayasasında yer alan temel hak ve özgürlükler arasında vergilendirme yetkisine karşı duyarlı olanlar; özel hayatın gizliliği (m. 20), yerleşme ve seyahat özgürlüğü (m. 23), mülkiyet ve miras hakkı (m. 35), çalışma ve sözleşme özgürlüğü (m. 48, 49), sosyal güvenlik hakkı (m. 60) ailenin korunmasına (m. 41) ilişkin hükümlerdir. . T. Budak

80 Bu temel hak ve özgürlüklerden son üçü ile ilgili olanlara yönelik (çalışma ve sözleşme özgürlüğü, sosyal güvenlik hakkı, ailenin korunması) devlete yüklenen ödevler olumlu niteliktedir. Bu hak ve özgürlüklerin devlet tarafından sınırlandırılması değil, alınacak tedbirlerle güçlendirilmesi söz konusudur. T. Budak

81 Sosyal ve ekonomik haklar dışında kalan diğer hak ve özgürlükler (özel hayatın gizliliği, yerleşme ve seyahat özgürlüğü, mülkiyet ve miras hakkı) ise vergi yasalarına karşı incinebilir niteliktedir. Anayasa m.13, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini ve bu sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır. T. Budak

82 Hukukî Güvenlik İlkesinin Etkisi
Hukuk devletinin hukukî güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutumunu ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukukî güvenlik ilkesi, vergi yükümlülerinin, hak ve özgürlük alanlarına devletin vergilendirme aracılığı ile yaptığı müdahaleleri önceden görmelerini ve durumlarını buna göre ayarlamalarını gerektirir. Hukukî güvenlik ilkesi, vergilendirmenin belirliliğini, vergi hukukunda kıyas yasağını ve vergi yasalarının geriye yürümezliği ilkesini içermektedir. T. Budak

83 Vergilendirmede belirlilik ilkesi Adam Smith'in geleneksel vergilendirme ilkelerinden olan belirlilik ilkesi, vergilerin miktarlarının, tarh ve tahsil zamanlarının ve biçimlerinin hem idare, hem de kişiler yönünden belli ve kesin olması anlamına gelir. Belirlilik ilkesi bir yandan yükümlülerin hukukî güvenliğini korurken diğer yandan da vergi idaresinde istikrarı sağlamaktadır. T. Budak

84 Vergilerin yasallığı ilkesi ve idarenin vergiyi doğuran olayla bağlılığı belirlilik ilkesinin ön koşuludur. Ayrıca belirlilik için vergi yasalarının dilinin de açık ve yalın olması zorunludur. Vergi hukukunda kıyas yasağı belirlilik ilkesini tamamlayıcı nitelik taşır. Hukuk devletinin hukukî güvenlik ilkesi ve vergilerin yasallığı ilkesi, vergi hukukunda kıyas yoluna başvurulmasını engeller. T. Budak

85 Vergi yasalarının geriye yürümezliği ilkesi Hukukî güvenlik ilkesi, vergi yasalarının geçmişte meydana gelen olaylara uygulanmamasını gerektirir. Kişiler gelecek dönemlere ilişkin plânlarını yürürlükteki vergi yasalarına göre yaparlar. Sonradan çıkartılan yasalarla geçmiş dönemler için vergi yükünün arttırılması, yükümlülerin devlete ve hukuk düzenine olan güvenlerini sarsar; ekonomik ve ticarî hayatta bulunması gereken belirlilik ve istikrar bozulur. T. Budak

86 Türk hukukunda ve yabancı hukuk sistemlerinde çeşitli zamanlarda vergi yasaları geriye yürütülmüştür. Vergi yasalarına bu çeşit hükümler konulmasının başlıca nedenleri haksız savaş kazançlarının vergilendirilmek istenmesi, enflasyona ve ekonomik buhranlara karşı izlenen vergi politikası ve vergilerin tarh ve tahsil dönemleri gibi teknik özellikleridir. Örneğin, kurumlar vergisinde verginin oranını tarihinde 1137 sayılı Kanunla %25 e çıkartılmış ve yeni oranın 1968 yılı kazançlarına uygulanacağı hükme bağlanmıştır. T. Budak

87 Aynı şekilde 1994 yılında bütçe açığını daraltmak amacıyla geçici nitelikte vergiler getiren Ekonomik Denge Vergisi gerçek anlamda geriye yürüyen vergidir. Bu yasa içinde yer alan ekonomik denge vergisi, 1993 yılında elde edilen ve gelir ve kurumlar vergisine tâbi olan kazançlar üzerine %10 ek vergi yükü yüklemiş ve gerçek anlamda geriye yürütmüştür . 1982 Anayasasında vergi yasalarının geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili bir hüküm bulunmamakla beraber Anayasa Mahkemesi, geriye yürütülen vergi yasalarını hukuk devleti ilkesi ve ölçülülük açısından yargısal denetime tâbi tutar. T. Budak

88 Başvurma Hakkı ve Yargısal Denetim Hukuk devleti ilkesi ve buna bağlı ilkeler tek başına kişiler için bir güvence oluşturmamaktadır. Yeterli güvence, bu ilkelere işlerlik kazandıracak başvurma hakkı ve yargısal denetimle sağlanabilir. Örneğin yasaya aykırı bir vergilendirme işlemi ile karşı karşıya kalan bir yükümlünün yasal idare ve eşitlik ilkelerinden yararlanabilmesi için idari ve yargısal başvurma olanaklarına sahip olması gerekir. Vergilendirme işlemlerinin yargısal denetimi vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından gerçekleştirilmektedir. T. Budak

89 Vergilendirme yetkisinin yargısal denetiminin ikinci yönü de vergi yasalarının Anayasa yargısının denetimine tâbi olmasıdır. Türk hukukunda vergi yasaları da diğer yasalar gibi anayasa Mahkemesinin yargısal denetimine tabidir. Ancak yasaların Anayasa Mahkemesince denetimi sınırlı durumlarda söz konusu olduğu için (Ana, m ) bu denetim yaygın bir biçimde işleyememektedir. T. Budak

90 SOSYAL DEVLET İLKESİ AÇISINDAN SINIRLAR
1982 Anayasasında Türkiye Cumhuriyetini sadece "hukuk devleti" olarak değil, "sosyal bir hukuk devleti" olarak nitelendirmiştir. Sosyal devletin temel amaç ve görevleri: sosyal adaletin, sosyal refahın ve sosyal güvenliğin sağlanmasıdır. Bu amaçlar çerçevesinde devlet bir yandan ekonomik bakımdan zayıfları koruyacak, vatandaşları sosyal güvenliğe kavuşturacak, diğer yandan da ekonomik kalkınmayı sağlayacaktır. T. Budak

91 Hukuk devletinin eşitlik anlayışının yasa önünde eşitlik olmasına karşılık sosyal devletin benimsediği eşitlik anlayışı, sosyal adalete uygun fırsat eşitliğidir. Sosyal devlet, hukuk devletinin kişilere sağladığı hukukî güvencelere ek olarak ekonomik ve sosyal güvenceler sağlamaktadır. Sosyal devlette vergilendirmenin kamu giderlerine karşılık bulmak olan geleneksel mali amacının yanı sıra ekonomik amaçları da önem kazanmıştır Anayasasındaki, "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" hükmü (m.73/2), vergilendirmenin sosyal amacı açısından yasama organına yön gösterici niteliktedir. T. Budak

92 Mali Güce Göre Vergilendirme İlkesi
Mali güce göre vergilendirme sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili ilkesidir. Mali güce göre vergilendirme kişilerin ekonomik ve kişisel durumları göz önüne alınarak vergilendirilmeleridir. Bu ilkeye uyulması ile vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı da sağlanır. T. Budak

93 Vergiler dışındaki mali yükümlülüklerde kısmen de olsa karşılık ve yararlanma ilkesi geçerli olur. Anayasa m.73 vergilerin mali güce göre konulacağını hükme bağlamakla beraber, mali gücün tanımını yapmamış ve hangi göstergelere göre belirleneceğini öngörmemiştir. Kamu maliyesinde kişilerin mali güçlerinin ana göstergelerinin gelir, servet ve harcama olduğu kabul edilmektedir. Mali güce göre vergilendirmeyi sağlamak için çeşitli araçlardan ve tedbirlerden yararlanılabilir. Örneğin en az geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifeleri, emek gelirlerinin sermaye gelirlerine göre daha hafif vergilendirilmesi (Ayırma kuramı). T. Budak

94 Gelirin ve Servetin Vergilendirme Yolu ile Yeniden Dağıtılması Sosyal devletin vergilendirme yolu ile ekonomiye müdahale etmesinde temel amaç, gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlikleri giderme düşüncesidir. Sosyal devlet vergiyi ekonomik bakımdan tarafsız bir mali araç olarak ele almamakta tersine bu aracı sosyal dengeyi sağlamak ve sosyal sınıf ve gruplar arasındaki gerginlikleri azaltmak amacı ile kullanmaktadır. Örneğin gelir vergisi tarifesine daha belirli bir artan oranlılık kazandırabilir; geliri belli bir düzeyin altında olanlara devlet yardımı yapılabilir (negatif gelir vergisi); zorunlu gereksinim maddeleri üzerinden alınanlar kaldırılabilir. T. Budak

95 VERGİLENDİRME YETKİSİNİN ULUSLARARASI ALANDA SINIRLARI
VERGİLENDİRME YETKİSİNİN ULUSLARARASI ALANDA SINIRLARI. Devlet egemenliği gibi onun içerdiği yetkilerden biri olan vergilendirme yetkisi de kural olarak devlet ülkesinin sınırları içinde geçerlidir. Devletler vergilendirme yetkilerinin sınırlarını uluslar arası ilişkilerindeki çıkarları doğrultusunda bağımsız ve özgür bir biçimde belirlerler. Buna karşılık devletlerin vergilendirme yetkilerinin başka bir güç tarafından zorla ya da örtülü olarak anlaşma ile sınırlandırılması o devletin mali egemenliğini nispeten yitirdiği anlamına gelir. T. Budak

96 Vergi Yasalarının Yer Bakımından Uygulanması ve Vergilendirme Yetkisi Çakışmaları Bir devletin vergi yasaları kural o devletin egemenlik alanı içinde geçerlidir. Bir ülkenin mali sınırları gümrük sınırlarına eşittir. Gümrük sınırları açısından, ülkenin coğrafi sınırları içinde bulunan serbest bölge, serbest liman ve antrepolar ülke dışı sayılır. T. Budak

97 Ancak devletler hukuku kuralları uyarınca bir devletin vergi yasalarının başka devletlerin ülkelerinde uygulanması olanaksızdır. Vergilendirme yetkisini kullanan devlet ile vergi yükümlüsü ya da vergi konusu arasında asgari ve yeterli bir ilişkinin bulunması gerekir T. Budak

98 Bir ülke vergi sisteminde kaynak ilkesi (mülkilik ilkesi) yerine uyrukluk veya ikamet ölçüt alınmışsa vergi yasalarında mülkilik ilkesi değil, şahsîlik ilkesi kabul edilmiş olur. Birçok ülkenin vergi sisteminde kaynak (mülkilik) ve ikametgâh (şahsilik) ilkeleri değişen ağırlıklarda birlikte uygulanır. T. Budak

99 Sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeler sermaye gelirlerinin vergilendirilmesinde ikamet ilkesini, sermaye ithal eden gelişmekte olan ülkeler ise kaynak ilkesini tercih ederler. Ancak gelişmekte olan ülkeler yabancı sermayeyi özendirmeye yöneldikleri ölçüde kaynak ilkesinden vazgeçip ikamet ilkesini kabul edebilirler T. Budak

100 Yasalarla Tek Yanlı Sınırlandırma Devletlerin vergilendirme yetkilerini yasalarla tek yanlı olarak sınırlandırmaları, hukukî anlamda çifte vergilendirmeyi önlemek için başvurulacak ilk yoldur. Vergilendirmede ikamet ilkesini kabul eden devletler, gelir veya servetin kaynağı olan devletlerin vergilendirme yetkisini tanıyarak çifte vergilendirmeyi önleyecek tedbirleri alabilirler. Bu konuda iki ana yöntem vardır: Mahsup yöntemi, İstisna yöntemi. T. Budak

101 Mahsup yönteminde vergilendirmede ikamet ilkesini kabul eden devlet vergiyi, yükümlülerin gerek ülke içinde gerek ülke dışında sahip olduğu kaynaklar üzerinden hesaplar, fakat yabancı ülkede ödenmiş olan vergi, hesaplanan toplam vergiden mahsup edilir. İstisna yönteminde ise, vergi yalnız ülke içinde sahip olunan kaynaklar üzerinden hesaplanır; yabancı ülkelerdeki gelir ve servet unsurları göz önüne alınmaz. Bununla beraber, yabancı ülkelerdeki gelir ve servet vergiden istisna edilir. T. Budak

102 Türk vergi yasalarında çifte vergilendirmenin önlenmesi için vergilendirme yetkisini sınırlandırıcı hükümlere yer verilmiştir. GVK, gerçek kişilerin bu verginin tam yükümlüsü olmalarını, yani gerek Türkiye içinde, gerek Türkiye dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilmelerini Türkiye'de yerleşmiş olmalarına (ikamet ilkesi) ve belli koşullar altında uyrukluk ilkesine bağlamıştır. (GVK, m. 3). Kişilerin bulundukları ülkelerde elde ettikleri kazanç veya iratları dolayısıyla gelir vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulmaları halinde, bu kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmeyecekleri hükme bağlanmıştır. (GVK, m. 3, b.2). T. Budak

103 GVK, bu hükümle çifte vergilendirmeyi önlemek için "istisna yöntemi"ni kabul etmiştir.
GVK m.123 ise, yine çifte vergilendirmeyi önlemek amacıyla "mahsup yöntemi" ni kabul etmiştir. Bu hükme göre, tam yükümlülerin yabancı ülkelerde elde ettikleri kazanç ve iratlardan ödedikleri benzer vergiler, Türkiye'de tarh edilen gelir vergisinin, yabancı ülkelerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından indirilir, indirilecek miktar, gelir vergisinin yabancı ülkelerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından fazla olduğu takdirde aradaki fark nazara alınmaz. T. Budak

104 Vergi yasalarında yer alan diplomat muaflığına ilişkin hükümler de vergilendirme yetkisini sınırlandırmaktadır. Bu hükümler devletin devletler hukuku kurallarına uyması ve uluslar arası anlaşmalarla üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesi amacı ile konulmuştur. Diplomat muaflığına ilişkin vergi yasası hükümleri karşılıklı olma koşuluna (Mütekabiliyet şartı) bağlanmıştır. T. Budak

105 Uluslararası Anlaşmalarla Sınırlandırma
Devletler uluslararası anlaşmalarla vergilendirme yetkilerini karşılıklı olarak sınırlandırırlar. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları genellikle gelir, servet ve veraset ve intikal vergileri alanlarında yapılır. Bu anlaşmalar iki taraflı ya da çok taraflı olarak imzalanabilir. T. Budak

106 Uluslararası vergi anlaşmalarının amacı sadece çifte vergilendirmenin önlenmesi değildir.
Bu anlaşmalarda devletlerin mali idareleri arasında işbirliği ve bilgi alışverişine ilişkin hükümler de yer alır; uluslararası vergi kaçakçılığı bu yoldan önlenmeye çalışılır. T. Budak

107 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) çifte vergilendirmeyi önleme anlaşma taslakları hazırlamış, bu örgüte üye devletler kendi aralarında imzaladıkları ikili anlaşmalarda bu taslakları örnek olarak kullanırlar. Taslaklarda çifte vergilendirme sorununa sermaye ve teknoloji ihraç eden gelişmiş ülkelerin çıkarları açısından bakılmış, dolayısıyla vergilendirmede ikamet ilkesi üzerine ağırlık verilmiştir. T. Budak

108 Uluslararası Ekonomik Bütünleşmelere Katılarak Sınırlandırma Devletler vergilendirme yetkilerini uluslararası ya da uluslarüstü ekonomik bütünleşmelere üye olarak sınırlandırabilirler. Vergilendirme yetkisinin ekonomik bütünleşmeler içinde sınırlandırılması, bu yetkinin üye devletler arasında belli alanlarda karşılıklı olarak kullanılmasından "vazgeçilmesi" ya da bütünleşme ile oluşturulan kurumlara "devredilmesi" şeklinde olabilir. Başlıca ekonomik bütünleşme çeşitleri olan serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği, ortak pazar, ekonomik birlik ve ekonomik ve parasal birlikte, devletler egemenliklerini ve buna koşut olarak vergilendirme yetkilerini sırasıyla artan yoğunlukta sınırlandırırlar. T. Budak

109 Ekonomik bütünleşmeler içinde en başarılı olanı çeşitli özellikleri ile Avrupa Birliği (AB) dir.
Avrupa Birliği siyasal bütünleşme hedefine yönelmiş bir ekonomik birliktir. Avrupa Birliği, bir yandan bu topluluğu kuran Roma Anlaşmasının hükümleri ile diğer yandan da Birlik kurumlarının anlaşmanın öngördüğü hedefler doğrultusundaki işlemleri ile üye devletlerin vergilendirme yetkilerini sınırlandırmaktadır. T. Budak

110 Uluslararası ve Uluslarüstü Kuruluşların Vergilendirme Yetkisi Devletler ekonomik, siyasal, askeri çeşitli ortak amaçlarını gerçekleştirebilmek için uluslararası örgütler kurarlar. Bu örgütlerden önemli bir bölümünün gelirleri üye devletlerin malî katkılarından oluşur. Genellikle uluslararası örgütlerde üye devletler örgüt giderlerine, örgüt hizmetlerinden yararlanma derecelerine bakılmaksızın ödeme güçlerine göre katılırlar. T. Budak

111 Üye devletlerin ödeme güçleri ulusal gelirlerine ve nüfuslarına göre belirlenir.
Uluslararası örgüt üyeliğinin tam üyelik, ortak üyelik ya da kısmi üyelik oluşuna göre değişik mali katkı yöntemleri kabul edilmektedir. T. Budak

112 II. HAFTA VERGİ ÖDEVİ T. Budak

113 olmak üzere iki türlüdür.
İdare ile kişiler arasında vergilendirmeden doğan ilişkilere vergi hukuku ilişkisi denir. Vergi hukuku ilişkisi, vergi ödevi ilişkisi vergi borcu ilişkisi olmak üzere iki türlüdür. Vergi ödevi ilişkisinin konusu bir şeyi yapmak veya yapmamak veya bir şeye katlanmaktan oluşan haklar ve görevlerdir. Vergi borcu ilişkisi ise mamelekle ilgili (maddî edime ilişkin) hak ve yükümleri içine alır. Vergi ödevi ve vergi borcu ilişkileri arasındaki fark, her ikisi de kamusal nitelikte olan bu ilişkilerden ilkinin genel, diğerinin özel nitelikte oluşudur. Vergi ödevlisi, vergi hukuku ilişkisi içindeki hak ve ödevlere sahip olan kişileri ifade eder. Dolayısıyla vergi ödevi daha geniş bir kavram olup vergi borcunu da kapsamaktadır. T. Budak

114 VERGİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ (Mükellefiyeti) Vergilendirmeden doğan kamu hukuku ilişkisinin pasif tarafını oluşturan "vergi borçlusu" belli miktarda vergiyi kamu alacaklısına ödemek zorunda olan kişidir. Vergi borçlusunun vergiyi ödemek görevi (maddî görev) yanında, defter tutmak, beyanname vermek, bildirimlerde bulunmak, belgeleri belli bir süre saklamak gibi çeşitli şeklî görevleri de vardır. T. Budak

115 Vergilendirmeden doğan ilişkide maddî görev ile şeklî görevler bir arada bulunur.
Bununla birlikte bir kimsenin vergi borçlusu olmadan da yerine getirmek zorunda olduğu şeklî ödevleri bulunabilir. Örnegin sermaye şirketleri vergi borcu doğmasa da yıllık beyanname vermek zorundadırlar. Vergi yükümlüsünün başlıca belirleyici nitelikleri vergiyi doğuran olayı kendi kişiliğinde gerçekleştirmiş bulunması ve malvarlığından vergi borcunu ödemek zorunda olmasıdır. Bu nitelikler yükümlüyü sorumlulardan ayırmada kullanılacak iki önemli ölçüttür. T. Budak

116 Vergilendirme işlemi esas olarak bir alacak-borç ilişkisidir.
Bir tarafta devlet diğer tarafta mükellef vardır. Devletin aktif vergi sujesinin olmasının nedeni;vergilendirmeye ilişkin tüm kuralların mükelleflerin görüşü olmadan,tek taraflı olarak,devletin üstün iradesine göre belirlenmesidir. Mükellef ise sadece devlet tarafından konmuş kurallara uyarak vergisini ödemek zorunda olduğundan, pasif vergi sujesidir. T. Budak

117 Mükellefler vergi kanunlarıyla kendilerine düşen görevleri yerine getirmek; vergi daireleri ise, verginin tarh,tahakkuk ve tebliğ işlemlerini, vergi kanunlarına uygun olarak yapmak zorundadırlar. Ancak bazı durumlarda devlet bu hakkını İl Özel İdareleri ve belediyeler gibi kuruluşlara devredebilir. Bu kuruluşlar devletin kendilerini yetkili kıldığı oranda vergilendirme yetkisine sahiptirler. T. Budak

118 Mükellef, “vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir” (VUK, m. 8/1). Tanımdan anlaşılacağı gibi, verginin kanuniliği ilkesi gereği kimin verginin mükellefi olduğunu kanun belirler. T. Budak

119 Mükellefin (yükümlünün) vergi borcunu ödemenin yanı sıra, bildirimde bulunma, defter tutma, belge düzenine uyma gibi ödevleri de bulunmaktadır. Mükellefin vergiyi ödeme ödevine “maddi ödev”(maddi mükellefiyet), diğer ödevlerine ise “şekli ödevler” (şekli mükellefiyet) denir. Anayasanın 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır”. T. Budak

120 Bazı mükellefler vergiyi doğuran olayla bağlantı içinde olsalar dahi ekonomik, sosyal, siyasal ve teknik nedenlerden dolayı geçici veya sürekli ya da şartlı veya şartsız olarak vergi dışında bırakılır. Mükellef için getirilen bu ayrıcalığa muafiyet adı verilir. T. Budak

121 Gerçek ve Tüzel Kişilik
Hukukta kişi terimi, haklara ve borçlara sahip olabilen varlıkları ifade eder. Başka bir ifadeyle hak sahibi, borç sahibi olabilen varlıklar hukuk açısından birer kişidir. Hukuk düzeni içerisinde biri gerçek kişi, diğeri tüzel kişi olmak üzere iki türlü kişi mevcuttur. T. Budak

122 Gerçek kişilik: Gerçek kişilik, insana özgü bir kavram olup; çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar; çocuk ölü doğarsa kişilik kazanamaz. Ancak, kendisine gebe kalınan ve doğumu beklenilmekte olan çocuk (cenin) da, sağ doğmak koşuluyla kendisine gebe kalındığı andan itibaren hak ve borç sahibi olabilir. T. Budak

123 Gerçek kişilik biri ölüm ve gaiplik olmak üzere iki halde sona erer.
Gaipliğe, bir kimsenin ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması halinde, ilgilinin talebi üzerine mahkemece karar verilir. T. Budak

124 Tüzel Kişilik: Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş olup haklara ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan kişi ve mal topluluklarıdır. Tüzel kişiler bünyeleri itibariyle "kişi topluluğu” ve "mal topluluğu" (Örn:Vakıflar) biçiminde olabilir. Tabi oldukları hukuka göre tüzel kişileri biri "özel hukuk tüzel kişileri", diğeri "kamu hukuku tüzel kişileri" olmak üzere ikiye ayırırız. T. Budak

125 "serbest kuruluş sistemi", "izin sistemi" ve "tescil sistemi"
Tüzel kişilerin insanlar gibi fizyolojik varlığı olmadığından onların kişiliğinin başlangıç anını biyolojik bir olaya değil; bu anın hukuk düzenince belirlenmesi bir gerekir. Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler, "serbest kuruluş sistemi", "izin sistemi" ve "tescil sistemi" olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukukunda bu sistemlerden birinin benimsemesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir. T. Budak

126 Amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz. (TMK m.47) • Tüzel kişilerin sona ermesi, biri "infisah (dağılma)", diğeri "fesih (dağıtılma)" olmak üzere başlıca iki yoldan gerçekleşir. T. Budak

127 EHLİYET VE TEMSİL “Vergi hukukunda, mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet aranmaz” (VUK, m. 9/1). Medeni hukuktaki fiil ehliyetine sahip olmayanlar da vergi mükellefi ve vergi sorumlusu (kanuni temsilci hariç) olabilirler. işte, kanuni ehliyeti olmayanların vergi mükellefi ve vergi sorumlusu olabilmeleri, vergi hukukunda “vergi ehliyeti” kavramıyla açıklanır. T. Budak

128 Vergi hukukunda ehliyetin temeli vergi ödeme gücüdür
Vergi hukukunda ehliyetin temeli vergi ödeme gücüdür. Fiil ehliyetine sahip olmayanların vergiyi doğuran olayla bağlantı içinde olmaları halinde fiil ehliyeti varmış gibi değerlendirilir. Vergiyi doğuran olayla iradi veya gayri iradi bir ilişki kurmak vergi yükümlüsü olmak için yeterlidir. Dolayısıyla fiiil ehliyetine sahip olmamak vergi ehliyetine engel teşkil etmez. Ancak, tüzel kişilerin, küçüklerin, kısıtlıların ve tüzel kişiliği olmayan kuruluşların mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. T. Budak

129 İradi Temsil: Vergi borçlusunun bazen vergi işlerinin yapılması için bir kimseye temsil veya vekalet yetkisi vermesi mümkündür. Vergi hukuku bakımından temsil veya vekalet şeklinde olan iradi temsil, medeni hukuktaki hükümlere göre nazara alınır. Bir taraftan mümessil veya vekilin beyanı asıl mükellefin beyanı olarak kabul edilmekle beraber, diğer taraftan vergi dairesi de beyanlar hakkında mümessil veya vekile değil, doğrudan temsil edilen veya müvekkile başvurabilir T. Budak

130 Vekilin vergileme ile ilgili ödevleri yerine getirmemesi durumunda, eksik ödenen vergiler ve cezalar asıl yükümlüden istenir. Vergi sisteminde iradi temsile ilişkin genel bir hüküm bulunmamakla birlikte, iradi temsil yasaklanmış da değildir T. Budak

131 Özel Sözleşmelerin Yükümlülüğe Etkisi
Kanun koyucunun gerçek amacı, bir verginin ekonomik yükünü onu ödeyenden farklı kişilere (vergi yüklenicisi) yüklemek olsa bile, verginin ödenmesi ve diğer ödevlerin yerine getirilmesi bakımından vergi dairesine muhatap olanlar kanuni mükelleflerdir . T. Budak

132 Bu nedenle, mükellefiyet kanundan doğan hukuki bir ilişki olup, vergi kanunlarında öngörülen istisnalar dışında mükellefiyete ilişkin özel sözleşmeler vergi idaresini bağlamaz (VUK, md. 8/3). Bunun temel nedeni, vergi alacağını güvence altına alınmasını ve kötü niyetli kişilerin mali gücü olmayanlarla sözleşme yaparak vergi borcundan kurtulmalarını önlemektir. T. Budak

133 Vergi Sorumluluğu Medeni hukukta sorumluluk, Verilen bir zararın tazminini ya da bir malvarlığına alacaklının el koyabilme hakkını ifade eder. İdare hukukunda sorumluluk, vergi idaresi de dahil olmak üzere idarenin, eylemlerinden doğan zararların tazmininden sorumluluğunu ifade eder. Vergi hukukunda sorumluluk ise Vergiyi doğuran olayla ilişkisi olmayan üçüncü kişilerin yasalarla, vergiye ilişkin maddî ya da şeklî ödevlerin yerine getirilmesi bakımından vergi dairesine muhatap tutulmalarını, bazı koşullarda ise asıl vergi borçlusu ile birlikte veya onun yerine geçerek vergiyi kendi malvarlıklarından ödemelerini ifade eder. T. Budak

134 Vergi sorumlusu verginin asıl borçlusu değildir.
“Verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir” (VUK,m.8). Vergi sorumlusu verginin asıl borçlusu değildir. Mükellefe ait olan verginin ödenmesi ve şekli ödevlerin yerine getirilmesi bakımından sorumlu olan bir üçüncü kişidir. VUK’da geçen “mükellef” deyimi, vergi sorumlularını da kapsamaktadır T. Budak

135 Vergi sorumluluğunun getirilmesinin amaçları:
Vergi alacağını güvence altına almak Verginin tahsilini kolaylaştırmak Tahsilat süresini hızlandırmak T. Budak

136 Ortaklaşa ve Zincirleme Sorumluluk
Vergi mükellefiyeti maddi mükellefiyet ve şekli mükellefiyet olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Maddi mükellefiyet, mükellefin vergi borcunu ödemesini ifade etmektedir. Şekli mükellefiyet ise, biçimsel ve usule ilişkin ödevleri içermektedir. T. Budak

137 Vergi hukukunda ortaklaşa sorumlulukta asıl vergi borçlusu yanında bir de borcun ödenmesi yönünden vergi dairesine karşı muhatap olan bir kişi vardır. Vergi kesenlerde ve kanuni temsilcilerde durum böyledir. Zincirleme sorumluluk, vergi idaresinin vergi mükellefi ya da sorumludan istediğine başvurabilmesidir. Buna örnek olarak da emlak vergisinde iştirak halinde maliklerin sorumluluğu gösterilebilir. T. Budak

138 Vergi Sorumluluğuna Girmeyen Durumlar 1
Vergi Sorumluluğuna Girmeyen Durumlar 1. Yükümlünün kendi borcundan sorumluluğu Her vergi borçlusu kendi borcunun ödenmesinden sorumludur. Ancak vergi hukukunda sorumluluk kavramı bu geniş anlamı değil, başkasının borcu için kovuşturulmayı, görevlendirilmeyi öngören bir anlamı ifade etmektedir T. Budak

139 Tüketime dayalı vergilerde Sorumluluk
KDV, MSMV, gümrük vergisi gibi mal ve hizmetlerin fiyatlarına eklenerek alınan vergilerde sorumluluktan söz konusu değil. Bu vergilerden her birinde, vergi yükümlüsünün yasada öngörülen malı veya hizmeti satan kişiler olduğu açıkça belirtilmektedir. Dolaylı vergilerde gerçek vergi yüklenicisinin tüketici olması bunların yasal vergi yükümlüsü sayılmasını gerektirmez. Bir verginin yansıtılması büyük ölçüde fiyat mekanizmasına bağlıdır. Vergi idaresi yükümlünün vergiyi yansıtıp yansıtmadığı ile ilgilenmez. T. Budak

140 3. Birden çok kişinin aynı borcun borçlusu olması
Bir vergi alacağı ilişkisinde birden fazla asıl borçlunun bulunduğu durumlarda da sorumluluktan söz etmemek gerekir. EVK ya göre, bir bina veya araziye iştirak halinde sahip olanların vergiden müteselsilen (zincirleme) sorumlu oldukları hükme bağlanmaktadır. TMK’ya göre, yasa gereğince veya bir sözleşme ile iştirak oluşturan kimseler bir şeye malik olursa, her birinin hakkı o şeyin tamamı için geçerli olacağından maliklerden her birinin, bu mülke ait verginin tamamının borçlusu olması gerekir. T. Budak

141 Sorumluluğun Hukukî Niteliği Sorumluluk, vergi yükümlülüğü gibi, kamu hukuku ilişkisinden doğar. Yükümlülükte olduğu gibi, yasalarla kabul edilen durumlar dışında sorumluluğa ilişkin özel sözleşmeler vergi dairelerini bağlamaz. Sorumluluk, sorumluluğun ilgili olduğu vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi ile doğar. Sorumluluğun vergi borçluluğu ile birlikte doğup, borcun edimi ile birlikte ortadan kalkmasına sorumluluğun bağımlılığı ilkesi denilmektedir. T. Budak

142 Sorumluluğun diğer bir özelliği de fer'i nitelikte oluşudur
Sorumluluğun diğer bir özelliği de fer'i nitelikte oluşudur. Sorumlulara ancak görevlerini yerine getirmedikleri durumda ve vergi borcu asıl yükümlüden alınamadığı takdirde başvurulur. sorumluluğun fer'iliği ilkesi denilir. Borç asıl yükümlüden istenmedikçe sorumluya başvurulmaması gereğine Sınırlı ve sınırsız sorumluluk ayırımı vergi hukukunda bulunmamaktadır. (ltd ortakları hariç) T. Budak

143 Sorumlunun Yetkileri VUK m.8’e göre, bu yasanın müteakip maddelerinde geçen yükümlü (mükellef) deyiminin sorumluları da kapsadığını öngördüğünden yükümlülere tanınan hak ve ödevlerin sorumlular için de geçerlidir. Bu nedenle bir işveren bir hizmetlinin ücretinden hataen fazla vergi kestiği takdirde düzeltmeyi işverenin değil, ücretlinin istemesi gerekir. T. Budak

144 VERGİ SORUMLULUĞU TÜRLERİ
a- Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu Kanuni temsilci olabilmek için tam ehliyetli gerçek kişi olmak gerekir dolayısıyla tüzel kişiler kanuni temsilci olamaz. Vergi hukukunda kanuni temsilcilerin sorumluluğu iki ayrı kanunda düzenlenmiştir. İlk düzenleme, VUK’un “kanuni temsilcilerin ödevi” kenar başlıklı 10’uncu maddesinde; diğer düzenleme ise, 6183 sayılı AATUHK’un “kanuni temsilcilerin sorumluluğu” kenar başlıklı mükerrer 35’inci maddesinde yer almaktadır. T. Budak

145 aa- VUK m.10’a göre Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu
Kanuni temsilci, ancak, kendisine düşen ödevleri yerine getirmemesi nedeniyle, vergi ve vergiye bağlı alacakların mükellef veya vergi sorumlularının varlığından alınamaması halinde, kendi mal varlığından ödemekle sorumlu tutulmaktadır. Bu durumda dahi, kendisi verginin asıl borçlusu olmadığından, asıl borçlu olan mükellefe rücu edebilmektedir. Bu sorumluluk şekline “kusur sorumluluğu” (subjektif (öznel) sorumluluk) denir. T. Budak

146 Gerçek kişilerin kanuni temsilcileri, küçüklerde veliler, kısıtlılarda vasiler, bazı durumlarda da belirli işleri görmek ve mal varlığını yönetmek için atanan kayyımlardır. Tüzel kişilerin kanuni temsilcileri ise yönetim kurulu başkan ve üyeleri, müdürler vb.dir. Kanuni temsilcilerin kendilerine düşen ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. T. Budak

147 Dolayısıyla, kanuni temsilciler vergi kanunlarının yüklediği ödevleri zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirirlerse, vergi asıl mükellefin malvarlığından alınmaktadır. Ancak, kanuni temsilciler kendilerine yüklenen ödevleri yerine getirmezlerse, bu yüzden mükellefin malvarlığından kısmen veya tamamen alınamayan vergiler kanuni temsilcilerin malvarlığından alınmaktadır. Bu vergiler temsilcilerin kendi kişisel borçları olmadığı için asıl vergi borçlusuna rücu hakları vardır T. Budak

148 Vergi cezalarından sorumluluk açısından ise gerçek ve tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin sorumluluğu farklılık arz etmektedir. Küçük ve kısıtlıların veli, vasi ve kayyım gibi kanuni temsilcileri, temsil ettikleri kişilerin vergisel ödevlerini yerine getirmemeleri halinde, kasıt ve ihmalleri olup olmadığına bakılmaksızın cezaya muhatap olurlar ve bunlar için küçük ve kısıtlılara rücu edilemez. T. Budak

149 Diğer taraftan tüzel kişilerin yönetim ve tasfiyesinde vergi kanunlarına aykırı hareketlerden meydana gelecek parasal nitelikteki vergi cezaları tüzel kişi adına kesilmektedir. Ancak, genel ceza hukukundaki “cezaların gerçek kişiler adına düzenlenmesi” ve “cezaların şahsiliği” prensipleri gereği, hürriyeti bağlayıcı cezaların suçu bilfiil işleyen kimseye çektirilmesi gerekmektedir. T. Budak

150 ab- AATUHK m.m.35’’e göre Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu Kanuni temsilci, kendisine düşen ödevleri yerine getirsin veya getirmesin, mükellefin mal varlığından alınamayan kamu alacaklarını kendi mal varlığından ödemekle sorumludur. Kanuni temsilci, burada da, ödediği kamu borcu bakımından asıl kamu borçlusuna rücu etme hakkına sahiptir. T. Budak

151 AATUHK’a göre, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların ve tüzel kişiliği olmayan kuruluşların mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan kuruluşu idare edenlerin kişisel mal varlıklarından tahsil edilir. Bu durum, yabancı kişi veya kurumların Türkiye’deki temsilcileri için de geçerlidir. T. Budak

152 Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz (VUK m.10) Bu sorumluluk şekline, “kusursuz sorumluluk” (objektif (nesnel) sorumluluk) denir. T. Budak

153 VUK 10’da, kanuni temsilci bakımından kusur sorumluluğu,
Görüldüğü üzere, VUK 10 ile AATUHK m.m. 35 hükümleri arasında farklılık bulunmaktadır. VUK 10’da, kanuni temsilci bakımından kusur sorumluluğu, AATUHK mükerrer 35’de ise, kusursuz sorumluluk kabul edilmiştir. Vergi ve bağlı alacaklar için hangi hükümlerin uygulanacağı konusunda bazı tereddütler ortaya çıkmıştır. Bu konuda, Danıştay’ın görüşü, VUK kapsamındaki kamu alacakları için VUK 10 hükümlerinin, diğer kamu alacakları için ise, AATUHK mükerrer 35 hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündedir. T. Budak

154 b- Vergi Kesenlerin Sorumluluğu
Vergi sorumluluğunun bir türü de vergi kesenlerin sorumluluğudur. VUK m.11’e göre, Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmek zorunda olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevlerin yerine getirilmesinden sorumludurlar. Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek haklarını kaldırmaz. T. Budak

155 Kanuna göre tevkifat yapmak zorunda olanlar;
Kamu idare ve müesseseleri İktisadi kamu müesseseleri Sair kurumlar Ticaret şirketleri Kooperatifler İş ortaklıkları Dernekler Vakıflar Dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri Yatırım fonu işletenler Gerçek usulde vergiye tabi ticaret ve serbest meslek erbabı ile çiftçiler T. Budak

156 c- Mirasçıların Sorumluluğu
Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri ortadan kalkmamakta, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup (atanmış) mirasçılara geçmektedir. Medeni Kanuna göre mirasçılar tereke borçlarının tamamından muteselsilen sorumlu olup, mirasın paylaştırılmasından itibaren 5 yıl geçtikten sonra mirasçıların sorumluluğu miras payı oranında olur. Ancak vergi borcu söz konusu olduğunda, her bir mirasçı, ölen mükellefin vergi borçlarından miras payları oranında sorumlu olur (VUK, m. 10). Bununla birlikte, cezaların kişiselliği ilkesi gereği, ölüm halinde vergi cezaları mirasçılara geçmeyerek düşmektedir (VUK, m. 372).  T. Budak

157 d- Karnesiz Hizmet Erbabı Çalıştıranların Sorumluluğu VUK m
d- Karnesiz Hizmet Erbabı Çalıştıranların Sorumluluğu VUK m.251’e göre, kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı ile götürü gider usulünü kabul eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yanlarında çalışan hizmet erbabının, kanunun tayin ettiği süre içinde vergi karnesi almalarını ve karnelerinde yazılı vergilerini ödemelerini sağlamaya mecburdurlar. T. Budak

158 Aksi takdirde; a)Zamanında karne almamış veya vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi işveren adına tarh edilir, cezası da işveren adına kesilir. b)Karnesini zamanında almış ve vergisini tarh ettirmiş olan hizmet erbabının zamanında ödenmemiş olan vergisi ve gecikme zammı, yanında çalıştığı tespit edilen işverenden tahsil olunur. İşverenler, bu şekilde ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler T. Budak

159 e- Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu
Bu vergi sorumluluğu hali, KVK ile AATUHK’da düzenlenmiştir. KVK’ya tabi kurumlar bakımından KVK; diğer kurum ve işletmeler bakımından ise AATUHK hükümleri uygulanır. Aslında, bu konuda her iki kanunda yer alan hükümler büyük ölçüde birbirine paraleldir. T. Budak

160 KVK m.34’e göre, tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergileri ödemeden veya bu vergilerle dava konusu yapılmış tarhiyat için karşılık ayırmadan, alacaklılara ödeme, ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde, bu vergilerin asıl ve zamlarından ve vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar. T. Budak

161 Tasfiye memurları, kamu idarelerinin her türlü alacaklarını ödemeden veya ödemek üzere karşılık ayırmadan önce tasfiye sonucunda elde edileni dağıtamazlar veya bunlar üzerinde herhangi bir şekilde tasarrufta bulunamazlar. Aksi halde, tasfiye memurları, tahakkuk etmiş ve edecek kamu alacaklarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar. T. Budak

162 Emlak Devralanın Sorumluluğu
Devir yapılan bina ve arazinin, devir ve ferağın yapıldığı yıl ile geçmiş yıllara ait ödenmemiş Emlak Vergisinin ödenmesinden devreden devralan müteselsilen sorumlu tutulurlar. Devralanın mükellefe rücu hakkı saklıdır. Tapu daireleri devir ve ferağ işlemini, işlemin yapıldığı ayı takip eden ayın 15'inci günü akşamına kadar ilgili belediyelere bildirir. Devir sebebinin bağış olmasının bir önemi yoktur. T. Budak

163 Meslek Mensuplarının Sorumluluğu VUK m
Meslek Mensuplarının Sorumluluğu VUK m.227’ye göre, beyannameyi imzalayan veya tasdik raporu düzenleyen meslek mensuplarının imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını oluşturan belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan yalnızca vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi ve ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu sorumluluk türüne “doğruluk” sorumluluğu da denir T. Budak

164 Limited Şirket Ortaklarının Sorumluluğu
Limited Şirket TTK.’da tanımlanmıştır. Bu hükme göre "İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortakların mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket denir". Limited şirket ortaklarının şirket alacaklılarına karşı sorumluluğu, ortakların koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarı ile sınırlı tutulmuştur. T. Budak

165 Ancak, limited şirket ortağının kamu alacaklarına karşı sorumluluğu AATUHK’a göre, Limited Şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan kamu alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya-sorumlu tutulmuşlardır. Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu, şirket sermayesindeki payı oranındadır. T. Budak

166 Bu sorumluluk, sermayenin ödenmiş olup olmamasına bağlanmamıştır.
Yukarıdaki hükümler doğrultusunda, Örnek: TL. sermayeli bir limited şirketin TL. kamu borcu olması halinde, TL. sermaye koyarak ortak olan bir kişinin bu borçtan dolayı sorumluluğu TL. olmaktadır T. Budak

167 Damga Vergisi’nde Sorumluluk
Damga Vergisi’nde müteselsil sorumluluk söz konusudur. “Vergiye tabi kâğıtların damga vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması lazım gelen vergi ve cezadan, mükelleflere rücu hakkı saklı olmak üzere, kağıtları ibraz edenler sorumludur. T. Budak

168 Kefillerin Sorumluluğu
BK. M.483 kefalet sözleşmesini düzenlemiştir. Buna göre, kefil borçlunun borcunu ödememesi halinde bu borçtan şahsen sorumlu olmayı alacaklıya karşı taahhüt eder. Kefilin borcu ikinci yani tali derecededir. Çünkü asıl borçluya karşı takip yapılıp bu takip semeresiz kalmadan ve kefaletten önce verilmiş teminata başvurulmadan kefilin takibi yapılamaz. T. Budak

169 Tahsilat aşamasında vergi daireleri güvence olarak şahsi kefaleti kabul edebilir.
İradi olarak yapılan kefalet sözleşmesine dayanarak vergi idaresi asıl mükellef tarafından ödenmeyen vergiler için kefile başvurabilir. BK’ya göre kefalet sözleşmesinin yazılı olması ve kefilin sorumlu olacağı tutarın gösterilmesi yeterli iken, vergi hukuku açısından bu sözleşmenin noterden tasdikli olması gerekmekte ve gösterilen kefillerin müteselsil kefil veya müşterek müteselsil borçlu durumunda oldukları kabul edilmektedir T. Budak

170 Vergi sorumluluğu açısından kefillerin durumu incelendiğinde, burada vergiyi doğuran olay başkasının kişiliğinde gerçekleşmekte, ancak kefil vergi borcunu kendi malvarlığından ödemektedir. Ayrıca, ödemiş olduğu vergiler için asıl borçluya rücu hakkına sahip olmaktadır. Bu durumda kefil, vergi borcu açısından üstlenmiş olduğu sorumluktan dolayı, ikinci derecede fer'i vergi borçlusu olarak nitelendirilebilir. T. Budak

171 Katma Değer Vergisinde Sorumluluk
KDV’de sorumluluk, bir işleme ait verginin mükellef yerine işlemin diğer tarafından aranılması halidir. Bu husus KDVK 9. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutulabilecektir.” T. Budak

172 Kanun koyucu vergi alacağını güvence altına almak amacıyla verginin ödenmesi açısından gerçek mükellefi değil başka mükellef veya kişiyi sorumlu tutma yetkisini Maliye Bakanlığı’na vermiştir. Bakanlık da bu yetkinin kapsamını çıkardığı KDV Genel Tebliğleri ile belirlemiştir. T. Budak

173 Yasak Faaliyetler Kişilerce gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin hukuka aykırı veya kanunlarca yasaklanmış olması muhtemeldir. Bazı yasak faaliyetler vergiyi doğuran olayla ilişkili iken bazılar değildir. Yasak faaliyetler vergiyi doğuran olayla ilişkili ise, VUK 9/2 ye göre, bu faaliyet yasak değilmiş gibi vergilendirilir. Ayrıca yasak faaliyetin ceza hukuku açısından sonuçları var ise ayrıca genel hükümlere göre cezalandırma yapılır. T. Budak

174 Yasak faaliyetler vergiyi doğuran olay niteliğinde değil ise; Bu durumda vergi hukuku ile bir ilişkisi ortaya çıkmaz. Örneğin kumar oynayarak gelir elde eden kişinin geliri vergiye tabi olmaz nitekim GVK bu geir türü GVK m.2 de belirtilen gelir unsurları arasında yer almaz. T. Budak

175 MÜKELLEFİN ÖDEVLERİ VE HAKLARI
T. Budak

176 Türk vergi sistemi içinde mükellef ödevleri, Vergi Usul Kanunu’nda belirtilmiştir. Buna göre bir vergi mükellefinin vergi borcunu eksiksiz ödemesinin (maddi ödev) yanında; vergiye ilişkin olarak kanunda belirtilen her tür bildirimi yapmak, beyanname vermek, defter ve belgeleri kanunun öngördüğü şekilde tutmak ve düzenlemek, bu defter ve belgelerde öngörülen düzene uymak, bunları muhafaza etmek ve gerektiği hallerde ilgililere ibraz (şekli ödev) etmektir. T. Budak

177 A- Bildirime ilişkin ödevler
Vergi mükellefleri, vergilendirme açısından önem taşıyan bazı hususları vergi idaresine bildirmekle mükelleftirler. Bildirimde yazılılık esası geçerlidir. Okuma- yazması olmayanlar bildirimi sözlü olarak yapabilirler. T. Budak

178 1- İşe Başlamayı Bildirme
Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı, serbest meslek erbabı, kurumlar vergisi mükellefleri, kollektif ve adi şirket ortaklarıyla komandit şirketlerin komandite ortakları, işe başladıklarını vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da TTK uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. T. Budak

179 Bir işyeri açmak, işyeri açılmamış olsa dahi ticaret siciline veya mesleki bir teşekküle kayıt olmak ve kazançları basit usulde tespit edilenlerin işle bilfiil uğraşmaya başlamaları, tüccarlarda işle başlamanın belirtileri olarak kabul edilmiştir. Burada, bir iş yeri açmaktan amaç, belli bir yerde bilfiil ticari ve sınai faaliyete geçmek demektir. Bir yerin hangi amaçla olursa olsun, sadece tutulmuş olması veya iç gereksinimlerin yapılması, iş yerinin açıldığı anlamına gelmez. T. Budak

180 - Gerçek kişilerde işe başlama bildirimleri;
İşe başlama tarihinden itibaren on gün içinde kendilerince veya avukatlar veya meslek mensuplarınca, Şirketlerin kuruluş aşamasında işe başlama bildirimleri; İşe başlama tarihinden itibaren on gün içinde ticaret sicili memurluğunca ilgili vergi dairesine yapılır. T. Budak

181 2- İşi Bırakmayı Bildirme
VUK uyarınca, işe başlamayı bildirmekle yükümlü mükelleflerden işi bırakanlar, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durması ve sona ermesi, işi bırakma anlamına gelir. Ancak, işlerin herhangi bir sebep yüzünden geçici bir süre için durması, işi bırakma sayılmaz. Tasfiye, iflas, ölüm halinde, iş bırakılmış sayılır. T. Budak

182 Tasfiye ve iflas hallerinde mükellefiyet, vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam eder. Tasfiye memurları veya iflas dairesi, tasfiye kararlarını ve tasfiyenin veya iflasın kapandığını vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecburdurlar. Ölüm durumunda, mükellefin mirası reddetmemiş mirasçıları tarafından vergi dairesine bildirilir. T. Budak

183 Mükellefiyetin idarece re’sen terkin edilebilmesi imkanı vardır.
- İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi, - Yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi, - Başkaca bir ticarî, ziraî ve meslekî faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir. T. Budak

184 Gerek mükellef tarafından gerekse idare tarafından mükellefiyet kaydının terkin edilmesi (işi bırakma), mükellefin işi bırakmasından önceki döneme ilişkin yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı gibi bu tarihten sonra faaliyette bulunduğunun tespiti halinde bu dönemlere ilişkin vergilendirmeye ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapılmasına ve ceza uygulanmasına da engel teşkil etmez. T. Budak

185 3- DEĞİŞİKLİKLERİN BİLDİRİLMESİ
mükelleflere; adres, iş ve işletme ile ilgili bazı değişikliklerin bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Şirketlerin işe başlama bildirimleri dışında yapılacak bildirimler ile işi bırakma ve değişiklik bildirimleri, bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren bir ay içerisinde mükellef tarafından vergi dairesine yapılır. Dolayısıyla bildirim ödevleri, bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren bir ay içerisinde mükellef tarafından bağlı bulunduğu vergi dairesine yapılır. T. Budak

186 a) - ADRES DEĞİŞİKLİKLERİNİN BİLDİRİLMESİ
Adres değişikliği ile ilgili bildirim mükellefiyeti, diğerlerine nazaran çok daha geniş bir mükellef zümresini ilgilendirmektedir. Çünkü, işe başlama, iş ve işletme değişikliği, işi bırakma sadece VUK’un 153. maddesinde yer alan mükellefler için söz konusu iken adres değişikliği bildirim mükellefiyetinde böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. Örneğin veraset intikal vergisi beyannamesi vermiş olan bir kimse tüm işlemler tekemmül edip, ilgili vergiler ödenmeden adres değiştirmiş ise yeni adresini ilgili vergi dairesine bildirmelidir. T. Budak

187 İş ve teşebbüsün bir yerden diğer bir yere nakledilmesi adres değişikliği sayılır.
Mükellefler, VUK’un 101. maddesinde yazılı bilinen iş veya ikamet adreslerinin değişmesi halinde yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Mükellefler işe başlama sırasında vergi dairelerine gerekli adreslerini bildirmektedirler. T. Budak

188 İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden;
B- İŞ VE İŞLETMEDE DEĞİŞİKLİĞİN BİLDİRİLMESİ İşe başladıklarını bildiren mükelleflerden; a- Yeni bir vergiye tabi olmayı, b- Mükellefiyet şeklinde değişikliği, c- Mükellefiyetten muaflığa geçmeyi gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Aynı şekilde mükellefler, teşebbüs veya işletmeye dahil bulunan işyerlerinin sayısında vukua gelen artış veya azalışları da vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. T. Budak

189 Beyan Verme Ödevi Yıllık beyanname Muhtasar Beyanname
İşverenler veya vergi tevkifatı yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin matrahları ile birlikte, toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine mahsustur(GVK md.84).     Muhtasar beyannamede stopaj usulü vergilendirme söz konusudur. Stopaj usulünde vergi asıl borçludan değil, vergi sorumlusundan talep edilir. Bu tür vergiler kaynakta kesilen vergilerdir. Münferit Beyanname Dar yükümlü olanların yıllık (GV) beyanname ile bildirmeye mecbur oldukları kazanç ve iratlardan, vergisi kesinti yani tevkifat yoluyla alınmamış olanların bildirilmesi için kullanılan beyannameye münferit beyanname denir Özel beyanname, Dar Yükümlü Kurumlar vergisi ile ilgili bir beyanname türüdür. Gelir vergisindeki “münferit beyanname”ye denk düşer T. Budak

190 DEFTER TUTMA ÖDEVİ Mükellefin;
vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tespit etmek; vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini belirleyebilmek; vergiyle ilgili muameleleri belli etmek; mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek; mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumunu denetleyebilmek amacıyla, mükelleflere defter tutma mükellefiyeti getirilmiştir. T. Budak

191 Ticaret ve sanat erbabı, çiftçiler, serbest meslek erbabı, ticaret şirketleri, iktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, defter tutma zorunluluğundadırlar. Ancak; gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler, kazançları basit usulde tespit edilenler, kurumlar vergisinden muaf olan iktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler, defter tutmazlar. T. Budak

192 KAYIT DÜZENİNE İLİŞKİN ÖDEVLER
1- Türk Harflerinin Kullanılması        2- Uluslararası Rakamlar Kullanılması         3- Değer Sistemi Olarak Türk Parası Kullanılması   4- Defter Tasdiklerinin Yaptırılması a. Yeni Dönemde Yeni Defter Tutulması  b. Yeni Dönemde Eski Defterin Kullanılması        T. Budak

193 Yeni Dönemde Yeni Defter Tutulması
Buna göre, öteden beri işe devam etmekte olan mükellefler yeni dönemde eğer yeni defter kullanacaklar ise, kullanacakları defterleri, defterlerin kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda; hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler ise, kullanacakları defterleri defterlerin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda tasdik ettirmek zorundadırlar. T. Budak

194 b. Yeni Dönemde Eski Defterin Kullanılması
Öteden beri işe devam etmekte olanlar yeni dönemde eski defterlerinin dolmaması sebebiyle eski defterlerini ertesi yılda da kullanmak istiyorlar ise Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığınca tespit edilenler ise, bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar. T. Budak

195 vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak
Yeniden işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler, işe başlama, sınıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde tasdik ettirmek zorundadırlar. T. Budak

196 BELGE DÜZENİNE İLİŞKİN ÖDEVLER
işletmelerde muhasebe sistemleri belge düzeni üzerine oturtulmuştur. Tutulan ve üçüncü kişilerle olan ilişki ve işlemlerde kayıtların, ilke olarak tevsik edilmesi zorunludur. Defter tutmak zorunda olmayan mükelleflerin de, giderlerini tevsik etmeleri gerekir. Ancak; örf ve adete göre bir belgeye dayandırılmasına gerek olmayan müteferrik harcamalar ile belge teminine imkan olmayan masraflar ve götürü olarak tespit edilen giderler için, ispat edici belge aranmaz. T. Budak

197 Fatura ve fatura yerine geçen belgeler, perakende satış vesikası, gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, ücret bordrosu, taşıma ve otel işletmelerinde kullanılan belgeler ile muhabere evrakı ve diğer bazı vesikalar, istenildiğinde ibraz edilir. T. Budak

198 FATURA Satılan mal veya yapılan iş karşılığında, müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere, satıcı veya işi yapan tarafından karşı tarafa verilmek üzere düzenlenen vesikalara, fatura denir. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler ile defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına, kazançları basit usulde tespit edilen tüccarlara, defter tutmak zorunda olan çiftçilere ve vergiden muaf olan esnafa, sattıkları veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak zorunluluğu altındadırlar. T. Budak

199 Perakende Satış Vesikaları
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazançları basit usulde tespit edilenler ile defter tutmak zorunda olan çiftçiler, fatura vermek zorunda olmadıkları satışları veya yaptıkları işlerin bedellerini, perakende satış fişleri, makineli kayıtların kayıt ruloları, giriş ve yolcu taşıma biletleriyle tevsik edebilirler. T. Budak

200 Gider Pusulası Birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazançları basit usulde tespit edilenlerin, defter tutmak zorunda olan serbest meslek erbabı ve çiftçilerin, vergiden muaf olan esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları mallar için düzenleyerek, işi yapan veya malı satana imza ettirdikleri belgeye, gider pusulası denir. Gider pusulası fatura hükmündedir. T. Budak

201 Müstahsil Makbuzu Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalıyarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. T. Budak

202 Serbest meslek makbuzları
Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir. Ücret Bordrosu İşverenler her ay ödedikleri ücretler için (Ücret bordrosu) tutmaya mecburdurlar. Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf olan ücretlerle diğer ücret üzerinden vergiye tabi hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri için bordro tutulmaz. T. Budak

203 Sevk İrsaliyesi: Malların taşınması sırasında düzenlenen belgedir
Sevk İrsaliyesi: Malların taşınması sırasında düzenlenen belgedir. Malın bir mükellefin birden çok işyeri ve şubeleri arasında taşınması veya satılmak üzere komisyoncuya gönderilmesi halinde gönderen tarafından düzenlenir. Satımlarda eğer; satılan malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcı, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcı bu mal için sevk irsaliyesi düzenlemek ve araçta bulundurmak zorundadır. Bu belgede fiyat ve bedel ile bilgiler hariç faturadaki bilgiler yer alı T. Budak

204 Taşıma İrsaliyesi: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzel kişiler taşıdıkları eşya için bu belgeyi düzenlemek zorundadır. Nakliye komisyoncuları ve acenteler de taşıma irsaliyesi düzenlemek zorundadır. Bu belge taşınan malın türü, miktarı, nereye ve kime gönderildiği, malı kimin tevdi ettiği, alınan taşıma ücreti, sürücünün ad ve soyadı, aracın plaka numarası ilişkin bilgileri içerir T. Budak

205 Günlük Müşteri Listesi: Otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerlerinin, odalar, bölmeler ve yatak planlarına uygun olarak tuttukları bir listedir. Bu liste günü gününe tutulur. Bu belgede mükellefin adı, soyadı varsa unvanı adresi, oda numaraları yazılmak suretiyle müşterinin adı, soyadı ve oda ücreti ve de düzenleme tarihine ilişkin bilgiler bulunu T. Budak

206 Yolcu Listesi: Şehirlerarası yolcu taşıma bileti kesmek zorunda olan mükellef (TCDD hariç), taşıtların her seferi için müteselsil seri ve sıra numaralı ve oturma yerlerini gösteren yolcu listesi düzenlerler. Bu listede yolcu listesini düzenleyen işletmenin adı veya unvanı, taşıtı işleten mükellefin adı, soyadı veya unvanı, vergi dairesi ve hesap numarası, taşıtın plaka numarası, sefer tarihi ve hareket saati, yolcu sayısı ve toplam hasılat tutarına ilişkin bilgileri içerir T. Budak

207 Mükellef Hakları Genel olarak hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınan bir davranış imkanını, bir yetkiyi ifade eder. Hak kavramının üç unsuru vardır. Yetki unsuru, hak sahibine bir şeyi yapabilme yetkisini verir. Talep unsuru, hak sahibine olumlu veya olumsuz bir talepte bulunma olanağının tanınmasıdır. Saygı unsuru hakka saygı gösterme zorunluluğunun bulunmasıdır. T. Budak

208 Mükellef hakları konusunun özünde vergi yönetimine mükellef perspektifinden bakılması yatmaktadır. Vergi oranlarının düşürülmesinden doğabilecek gelir kayıplarını azaltmak amacıyla, genel vergi matrahlarının genişletilebilmesi ve yeni teknolojik gelişmelerin vergi uygulamasında ortaya çıkardığı sorunların çözümlenebilmesi, sadece denetim ve ceza kesmek gibi zorlayıcı ve hükümetlere siyasi planda oy kaybettirici araçlarla, zordur. . T. Budak

209 Mükellef hakları yaklaşımı, bütün bu sorunların üstesinden gelinmesinde mükelleflerin desteğini sağladığı için bir kolaylık sağlamaktadır. Çünkü, mükellefler vergi yönetimlerinin kolaylaştırıcı ve yapıcı yaklaşımlarına olumlu tepkiler vermektedirler. Anayasada doğrudan mükellef haklarına değinen bir hüküm bulunmamakla birlikte, vergilerin kanuniliği ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal ilkeler, mükellef haklarının da temelini oluşturmaktadır. T. Budak

210 Türk vergi hukukunda belli başlı mükellef hakları: - Bilgi alma hakkı: Mükelleflerin vergi sisteminin işleyişi ve pozitif vergi hukukunu oluşturan kurallar düzeni konusunda genel olarak bilgilendirilmesini ve kendilerine ilişkin vergisel işlemlerin dayanaklarını öğrenebilmesini olanaklı kılar. - Vergi mükellefinin özel hayatının gizliliği: Mükelleflere, vergi yönetiminden gereksiz yere özel hayatlarının gizliliğini ihlal etmemelerini isteme yetkisini verir. Uygulamada bu hak, mükelleflerin ev ve işyerlerinde makul olmayan gerekçelere dayanılarak arama yapılmasının ve ödenmesi gereken vergi miktarının belirlenmesi ile ilgisi olmayan bilgilerin istenmesinin önlenmesi şeklinde yorumlanmaktadır. T. Budak

211 vergi mükellefine ilişkin bilgilerin gizliliği:
Vergi yönetiminin sahip olduğu yetkiler çerçevesinde elde ettiği bilgileri gizli tutmasını ve bunları yalnızca vergi kanunlarında öngörülmüş amaçlar için kullanmasını garanti eder. Vergi mükelleflerinin kişisel ve ticari sırlarının, vergilendirme alanında görev yapan kamu görevlilerince açığa vurulması başka ülkelerde olduğu gibi, Türk hukuk sisteminde ağır cezalarla cezalandırılır.. T. Budak

212 vergi yönetiminin kararlarının gözden geçirilmesini isteme hakkı:
Mükellefler kendileri hakkında alınan kararların ve yapılan işlemlerin gözden geçirilmesini ve düzeltilmesini ya da geri alınmasını isteme hakkına sahiptirler. Yargı yoluna başvurma hakkı: Mükellefler vergi yönetimince yapılan işlemlere karşı yargı organlarına başvurarak haklarını arama özgürlüğüne sahiptirler T. Budak

213 MÜKELLEF HAKLARI BİLDİRGESİ Bu bildirge, Türk Gelir İdaresinin mükellef odaklı, kaliteli hizmet sunma anlayışı içerisinde, saygılı ve dürüst olma temel ilkesiyle çalışmaya, vergi ödemenin sadece bir yükümlülük değil vatandaş olma ve sorgulama hakkı olduğu bilinciyle kendisinden hizmet alan herkesi memnun etmeye ve sorunları çözmeye olan bağlılığını onaylar. Bu nedenle; 1. Açık, güvenilir, zamanında ve yeterli bilgi ile hizmet vereceğiz. 2. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde öğrenmek istediğiniz her bilgi için doğru insanlarla temasa geçmeniz konusunda sizleri yönlendireceğiz. 3. Vergi konusundaki gelişmeleri sürekli güncellenen internet sayfamızla ve basılı yayınlarla sizlere en kısa zamanda duyuracağız. 4. Ücretsiz e-posta sistemimize kaydolmanız durumunda vergisel gelişmeleri kaynağından ve anında öğrenmiş olacaksınız. 5. Şahsi ve gizli bilgilerinize saygılıyız. Bu bilgileri Vergi Usul Kanunu’nun öngördüğü haller dışında açıklamayacağız ve kullanmayacağız. 6. Vergi ile ilgili yükümlülüklerinizin yerine getirilmesinde sizlere her türlü kolaylığı sağlayacağız. 7. Yaptığımız işlemlerde ve gerçekleştirdiğimiz düzenlemelerde vergi kanunlarının adil, hukuksal, tarafsız ve rekabeti koruyucu bir şekilde uygulanmasını esas alacağız. 8. Vergi incelemelerinde kanunları doğru, tarafsız ve tutarlı bir şekilde uygulayacağız. İncelemenin her aşamasında sizi bilgilendireceğiz. 9. Şikayetlerinizi gerçek kimlik ve iletişim bilgilerinizle iletmeniz halinde, en kısa sürede sonuç ile beraber size döneceğiz. 10. Sürekli olarak kendimizi yenileyecek, daha iyi hizmet sunmanın arayışı içinde olacağız. T. Budak


"VERGİ HUKUKU -I Yrd. Doç. Dr. Tamer BUDAK." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları