Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BABİL KULELERİ. Derrida, Des Tours de Babel adlı metninde, Babil söylencesinin felsefenin, mimarlığın ve dilin ayrılmaz bir şekilde içiçe geçtiği önemli.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BABİL KULELERİ. Derrida, Des Tours de Babel adlı metninde, Babil söylencesinin felsefenin, mimarlığın ve dilin ayrılmaz bir şekilde içiçe geçtiği önemli."— Sunum transkripti:

1 BABİL KULELERİ

2 Derrida, Des Tours de Babel adlı metninde, Babil söylencesinin felsefenin, mimarlığın ve dilin ayrılmaz bir şekilde içiçe geçtiği önemli bir figür olarak belirtmiştir. Derrida için, Babil söylencesi felsefe disiplininde ayrı bir yere sahiptir; çünkü felsefenin en temel ideali olan, saf tercüme idealine göndermede bulunur. Bu noktada, böylesi bir idealin, zamandan-bağlamdan kopmuş mutlak bir gerçeklik düşüncesinin, söylemini nesnelleştirmek adına mimari bir terimi kullanması son derece doğal karşılanmalıdır.

3 Walter Benjamin’in ‘Çevirmenin Görevi’(1923) adlı metnine dönmek ve bu metnin içerisinde çeviri probleminin nasıl ele alındığını hatırlayacak olursak; Benjamin’e göre çeviri eylemi bir şeyleri nakletmekten (transmit) çok bir şeylere dönüştürür. (transform) Diğer bir deyişle, çeviri basitçe özgün bir fikrin özüne sadık kalınarak yapılan bir aktarım değildir, ‘bir öz anlayışı ancak bir tercümenin sonucunda ortaya çıkabilir.’ Benjamin’e göre, organik, bütünsel ve kendi içinde anlamı kapanmış bir metin yoktur. Her metin hiçbir zaman sahip olmadığı saflığın kurulması, temelinde olan boşluğun doldurulması adına çevirmeni ‘çağırır’ ve her metin ancak çevrildikçe, tercüme edildikçe hayatta kalır, yaşamayı sürdürür. Kısacası, orijinal metin imkansız bir çeviriden başka bir şey değildir.

4 Babil söylencesinde, bir metnin çevirisiyle yaşamda kalabilmesi fikri, tamamlanmamış-yapıt fikrine karşılık gelir. Derrida’ya göre Babil Kulesinin inşaası tamamlanmış olsaydı felsefeden, dolayısıyla çeviriden söz etmek mümkün olmayacaktı. Burada felsefenin gerekliliği Babil Kulesinin tek anlamlı bir dille inşaasının bitmesinde değil, aksine kule projesinin asla tamamlanmamış olmasından kaynaklanır.

5 Derrida’ını söylediği gibi, ‘felsefenin inşaatı devam ediyor fakat tamamlanması sonsuza kadar ertelendi.’ Babil kulesinde keşfetmemiz gereken şey; kendini her zaman başkalaşıma ve sürekli sınırını geçide dönüştüren bir yapıya göndermede bulunmasıdır. Derrida’nın terimleriyle, Babil kulesinin temsil ettiği söylem içerisinde, yapının tamamlanıyor olması felsefenin temel yapısını oluşturur. Babil Kulesi efsanesi, dil ile birlikte ortaya çıkan karışıklığın hikayesini,kötülüğün kaynağını bulma girişimini temsil eder.

6 Babil Kulesinin çöküşü, benzer şekilde ‘insanın tarihsel zaman içerisindeki yalıtılmışlığını’ da ifade eder. İnsanlığın önce dünyadan ayrılması ardından da dünyayı fethetmesi süreci, dünyanın insanlık tarafından isimlendirmesiyle başlamaktadır. İncil’de söylendiği gibi ‘Başlangıçta bir Söz vardı, ve Söz Tanrı ile birlikteydi, ve Söz Tanrı’ydı.’ Derrida, bu makalesinde çeviri metnin özgün metne göre getirildiği ikincil konumunu ters yüz ederek, çeviri metin ile özgün metin arasındaki tüm ilişkileri derinden sarsmıştır.

7 ‘a(yır)tım’ (differance) kavramını; çeviri metin ve özgün metin arasındaki ‘borç’ ilişkisi; çevirinin ‘ dönüştürüm’ olarak yeniden adlandırılma işlemi olarak adlandırmış, ‘A(yır)tım’ kavramına ilişkin olarak, anlamların farklılıklarına dayandığı, hep ertelendiği, hiçbir zaman tekil olmadığı; ‘borç’ ilişkisine ilişkin olarak ise özgün metnin var olmak için her zaman çeviri metne borçlu olduğu ve sözü edilen tüm nedenlerden dolayı çevirinin ‘dönüştürüm’ olarak yeniden adlandırılması gerektiğini ifade etmeye çalışmıştır.

8 Derrida’ya göre dünya bir metindir, metnin dışında hiç bir şey yoktur ve bütün metinlerin birden fazla anlamı vardır. Bu yüzden bir metnin tam ve en son yorumunun yapılması imkansızdır. Metinler bizim dünyayı nasıl yorumlayacağımızı yapılandırır. Kısacası Heidegger’i takip eden Derrida da dilin bizi biçimlendirdiğini düşünmüştür.

9 Derrida’ya göre Batı düşünce yapısı zıtlıklara dayanır. Birbirine zıt olan terimler eşit değerde değildir. Derrida’nın temel amacı yapı söküm yöntemiyle klasik Avrupa düşünce yapısını(construction) söküp(de- construction) ondaki malzemeyle yeni, daha kullanışlı bir yapı kurmak(re-construction) üzere tarihsel anlam evrelerine geri dönüşler yapmaktır. Derrida, kuramsal yapılarını ikili karşıtlıklar üzerine oluşturan Batı düşüncesindeki metinlerin yapı sökümünü yapar.

10 Derrida, işe yapı sökümünde başı çeken figür olarak yapı ve kaynağı olan merkez fikrini irdelemeyle başlamıştır. Batı felsefesinde bu merkezi aramıştır. Batı metafiziğinde bu merkez bazen bir Tanrı, bazen madde, bazen zihin olarak karşımıza çıkar. Derrida’ya göre idea, Tanrı, akıl ya da madde gibi merkezlerin başka idealara dayanak olmaları söz konusu dahi olamaz. Çünkü ‘aşmış bir göstergenin yokluğu’ söz konusudur.

11 Onun yapı söküm fikrinin iki anahtar noktası bulunmaktadır; İlki, bireysel denemelerden ziyade yapı sökümcü anlayışta, sistemlere yada yapılara bakmaya devam eder. İkincisi bütün sistemlerin veya yapıların bir merkezi, kök noktası yani sistemin yaratanı var olduğuna göre bu yapının kaynağını araştırır. Derrida’ya göre sistemler, temel birimlerden oluşur.(zıt-çiftler) Zıt çiftlerin bir tarafı daima diğerinden daha önemlidir.

12 Derrida en ünlü çalışmasında özellikle konuşma/yazma karşıtlığına bakmış ve konuşmanın daima yazıdan daha önemli görüldüğünü söylemiştir. Derrida’ya göre Batı düşünce sisteminde söz/konuşma(logos) var oluş ile birleşir ve her ikisi de hem yazmadan hem de yokluktan üstündür. Konuşma ve var oluşun bu ayrıcalığını ise Derrida logocentrism olarak kavramlaştırır ve Batı felsefesinde hem söz hem de akıl anlamına gelen bu ayrıcalıklı logos anlayışına karşı bir duruş sergiler.

13 Yapısöküm üç aşama içerir: 1. Tersine çevirme 2. Yer değiştirme ve son olarak da 3. Yeni bir kavramın yaratılması. Yapı sökümü, bir tür yıkma ya da tahrip etme işlemi değildir. Bu metot, sadece yapılaşmanın temel unsurları arasındaki karşıtlığın kendi öz mantığına ne kadar ters olduğunu göstererek,eski sistemi sökmektir. Yapı söküm, bir anlama gayretidir ve anlama çabası ister istemez yapıyı unsurlarına ayırma(sökme) ve tekrar bağlayıp birleştirmeyi gerektirir.

14 Kısacası Derrida, yapı söküm olarak adlandırdığı düşünceye yer vererek, bizlerin Babil söylencesine ve onun mimari temsili olan Babil Kulesine farklı bir gözle yeniden bakmamızı ve okumamızı istemiştir. Derrida’nın ısrarla tekrar ettiği gibi, ‘yapı söküme uğrattığı şey(sistem) sevdiği olmalıdır.’ Yapı söküm geleneğe gönülden bağlıdır, geleneksiz(referanssız, gösterensiz) bir yeniliğin asla var olmayacağının bilincindedir. Bu sayede yapı söküm ‘sevdiği’ sistemi ötekiliğe, başkalaşıma açar ve yine de bu sayede sistemin ‘yaşamasına’ hayatta kalmasına’ olanak tanır.

15 Yani; yapı söküm metnin ‘kumaşındaki delikleri’ açığa vuran, metnin içindeki dışarılığı sürekli bir şekilde yüzeye çıkaran ve bu şekilde kimliğin kendi içinde kapanmasının, anlamın sürekli olarak irdelenmesinin imkansızlığına işaret eden anlayışa işaret eder. Derrida’ya göre; hiçbir söylem, metin yada yapıt tamamlanmamıştır.; her metin ‘kendi içinden yeni bir metnin doğmasına olanak tanır’ ve bu sayede kendini yaşatır.

16 Tanrı Babil Kulesinin yapımını yarıda bıraktığı için yapı sökümcü(de-constructionist) olarak görülür. Bunun sonucunda da dillerin çokluğu ortaya çıkmıştır. Derrida, Jacobson’ın çeviride diller arası ve göstergeler arası ayrımı sorgular. Derrida’ya göre diller arası çeviri, kendi çevirisi olarak kullanıldığında o çeviri dikkate alınmaz. Benjamin’in ‘saf/arı dil’(pure language) anlayışını ‘farklılık’(differance) olarak tekrar tanımlar. Kaynak metin ve hedef metin arasındaki ayrımı tekrar yapılandırır. Derrida’ya göre saf/arı bir anlam yoktur, dillin ardında hiç mi hiç bir şey sunulamaz.


"BABİL KULELERİ. Derrida, Des Tours de Babel adlı metninde, Babil söylencesinin felsefenin, mimarlığın ve dilin ayrılmaz bir şekilde içiçe geçtiği önemli." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları