Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ÜNİTE: İPEK YOLUNDA TÜRKLER KONU: DESTAN YAZAN TÜRKLER

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ÜNİTE: İPEK YOLUNDA TÜRKLER KONU: DESTAN YAZAN TÜRKLER"— Sunum transkripti:

1 ÜNİTE: İPEK YOLUNDA TÜRKLER KONU: DESTAN YAZAN TÜRKLER

2 DESTAN YAZAN TÜRKLER Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. Aktolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle ! Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle...

3 Türk tarihini incelerken hangi kaynaklardan yararlanabilirsiniz?
MERHABA ARKADAŞLAR BEN BİLGE KAAN, SİZE TÜRK TARİHİNİ ANLATMAK İSTİYORUM.. Türk tarihini incelerken hangi kaynaklardan yararlanabilirsiniz? Efsanelar Destanlar Atasözleri Hak hikayeleri Tarihi romanlar Belgeseller Anılar DEDİNİZİ DUYAR GİBİYİM..

4 *Alpertunga Destanı *Şu Destanı *Oğuz Kaan Destanı *Türeyiş Destanı
DESTANLAR NASIL BİLGİLER VERİR? TÜRKLERE AİT DESTANLAR HANGİLERİDİR? Destanlar, genellikle milletin yaşayışlarını, savaşlarını konu alan ve doğal yoldan oluşan eserlerdir. Destanlar efsanevi kişilerin başlarından geçen olağan üstü konular konu edilir. Çağlar boyunca, dünya tarihine şekil veren milletlerden biri olan ve zengin bir tarihe sahip olan Türkler, tarihlerinin belli başlı dönemlerinde meydana gelen pek çok destan meydana getirmişlerdir. Bu destanları şöyle sıralayabiliriz: *Alpertunga Destanı *Şu Destanı *Oğuz Kaan Destanı *Türeyiş Destanı *Göç Destanı *Bozkurt Destanı *Ergenekon Destanı *Manas Destanı *Battal gazi Destanı *Köroğlu Destanı

5 Şimdi isterseniz OĞUZ KAAN DESTANI ile başlayalım
Şimdi isterseniz OĞUZ KAAN DESTANI ile başlayalım. Hem Türk tarihini tanıyalım hem de destanlarımızı öğrenelim….

6 OĞUZ KAAN DESTANI Günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı. Doğum ağrıları başladı ve bir erkek çocuğu oldu. Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Bu çocuk anasının göğsünden ilk sütü emdi ve bir daha emmedi. Çiğ et, çorba ve kımız istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve oynadı. At sürüleri güder, at biner ve avlanırdı. Günlerden ve gecelerden sonra bir yiğit oldu. Bu zamanda, orada büyük bir orman, birçok dereler ve ırmaklar vardı. Buraya gelen avlar ve burada uçan kuşlar çoktu. Bu ormanın içinde büyük bir canavar yaşıyordu. At sürülerini ve halkı yerdi. Büyük ve yaman bir canavardı. Ağır bir şekilde halka cefa etmişti. Oğuz Kağan cesur bir adamdı. Bu canavarı avlamak istedi. Günlerden bir gün ava çıktı. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gitti. Bir geyik ele geçirdi. Onu söğüt dalı ile bir ağaca bağladı ve oradan ayrıldı.

7 OĞUZ KAAN DESTANI Sonra sabah oldu. Tan ağarırken yine geldi ve gördü ki; canavar geyiği almıştı. Arkasından Oğuz Kağan bir ayı tuttu. Onu altın kuşağı ile ağaca bağladı, gitti. Yine sabah oldu. Tan ağarırken tekrar geldi ve gördü ki; canavar ayıyı da almıştı. Bu sefer ağacın altında kendisi durdu. Canavar geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargıyı canavarın başına sapladı ve onu öldürdü. Kılıcı ile başını koparıp, aldı gitti. Tekrar geldiği zaman gördü ki; bir ala doğan canavarın bağırsaklarını yemektedir. Yay ve okla ala doğanı öldürdü ve başını kesti.

8 OĞUZ KAAN DESTANI Sonra dedi ki: “Canavar geyiği ve ayıyı yedi. Kargım demir olduğundan dolayı, onu öldürdü. Canavarı da ala doğan yedi, okum bakır olduğu için onu öldürdü”. Yine günlerden bir gün Oğuz Kağan, bir yerde Tanrı’ya yalvarmaktaydı. Karanlık bastı. Gökten bir ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Oğuz Kağan oraya yürüdü ve gördü ki; o ışığın içinde bir kız var. Yalnız oturuyor. Başında ateşli ve parlak bir tacı bulunuyordu. Kutup Yıldızı gibiydi. O kız öyle güzeldi ki; gülse gök gülüyor, ağlasa gök ağlıyordu. Oğuz Kağan onu görünce aklı gitti, sevdi aldı. Günler ve gecelerden sonra gözleri parladı ve üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gün adını koydular. İkincisine Ay adını verdiler. Üçüncüsüne de Yıldız ismini taktılar. Yine bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Önündeki göl ortasında, bir ağaç gördü. Bu ağacın kovuğunda bir kız duruyordu. O da yalnız oturuyordu. Çok güzel bir kızdı. Gözü gökten daha gök idi. Saçı ırmak gibi dalgalıydı. Dişi inci gibi idi. Öyle güzeldi ki, eğer yeryüzünün halkı onu görse; “Eyvah ölüyoruz !” der ve tatlı süt, acı kımız olurdu. Oğuz Kağan onu görünce aklı gitti. Yüreğine ateş düştü. Onu sevdi, aldı. Günler ve gecelerden sonra gözleri parladı ve üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gök adını koydular. İkincisine Dağ adını verdiler. Üçüncüsüne de Deniz ismini taktılar. Sonra Oğuz Kağan büyük bir toy tertip etti. Halka emir gönderdi...Oğuz Kağan halkı çağırınca, halk birbirine danıştı ve geldi. Oğuz Kağan kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Türlü yemekler, türlü şuruplar, tatlılar ve kımızlar yediler, içtiler. Toydan sonra Oğuz Kağan beylere ve halka buyruk verdi.

9 OĞUZ KAAN DESTANI Ondan sonra Oğuz Kağan dört tarafa emirler yolladı. Fermanlar yazdı ve elçilere verip, gönderdi. Bu tebliğlerde şöyle yazılmıştı: “Ben Türk kağanıyım ve yeryüzünün dört yanının hükümdarı olsam gerek. Sizden itaat dilerim. Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul ederek, onu dost edinirim. Kim baş eğmezse, gazaba gelirim, düşman sayarak, ona karşı asker çıkarır ve derhal baskın yapıp, onun astırır, yok ettiririm”. Yine o çağlarda sağ yanda Altun Kağan adında bir hükümdar vardı. Bu Altun Kağan, Oğuz Kağan’a elçi yolladı. Pek çok altın, gümüş takdim etti ve yakut taşlar, bir sürü mücevher göndererek, bunları Oğuz Kağan’a saygı ile sundu. Ona itaat etti, iyi hediyelerle dostluk kurdu ve onunla dost oldu. Sol yanında Urum (Roma) adında bir Kağan vardı. Bu kağanın askeri ve şehirleri pek çoktu. Bu Urum Kağan, Oğuz Kağan’ın emrini dinlemezdi. Onun arkasından gitmezdi. “Ben onun sözünü tutmam.” diyerek, emrine bakmadı. Oğuz Kağan gazaba gelerek, onun üzerine yürümek istedi. Bayrağını açarak, askeriyle ona karşı yürüdü. Kırk gün sonra Muz Tag (Buz Dağ) adında bir dağın eteğine geldi. Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan ağarınca Oğuz Kağan’ın çadırına güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan gök tüylü ve gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. Bu boz kurt Oğuz Kağan’a seslendi ve “ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; ben de senin önünde yürümek istiyorum” dedi. Ondan sonra Oğuz Kağan çadırını toplattı ve gitti. Gördü ki, askerin önünde gök tüylü ve gök yeleli bir erkek kurt yürümektedir. Kurdun ardı sıra ordu gitmektedir.

10 OĞUZ KAAN DESTANI Gök tüylü ve gök yeleli bu büyük erkek boz kurt birkaç gün sonra durdu. Burada İtil Müren adında bir ırmak vardı. Bu İtil Müren’in kenarında bir kara dağın önünde savaş başladı. Okla, kargı ile ve kılıçla vuruştular. Askerlerin arasında çarpışma büyük, halkın arasında kaygı çok oldu. Oğuz Kağan yendi ve Urum Kağan kaçtı. Oğuz, Urum Kağan’ın imparatorluğunu ve halkını aldı. Onun ordugâhına pek çok cansız ve canlı ganimet düştü. Sonra Oğuz Kağan askerleriyle İtil adındaki ırmağa geldi. İtil büyük bir ırmaktır. Oğuz Kağan onu gördü ve “İtil’in suyunu nasıl geçeriz?”, dedi. Asker arasında iyi bir bey vardı. Onun adı, Ulug Ordu Bey idi. Gördü ki, bu yerde pek çok dal ve pek çok ağaç var. O ağaçları kesti ve ağaçların üzerine yattı, geçti. Oğuz Kağan sevindi, güldü ve “Sen burada bey ol, senin adın Kıpçak Bey” olsun, dedi. Oğuz Kağan her zaman bir alaca ata binerdi. O, bu atı pek çok severdi. Yolda bu at gözden kaybolup, kaçtı. Burada büyük bir dağ vardı. Üstünde don ve buz bulunuyordu. Onun başı soğuktan ap-aktı. Bunun için adı Muz Tag (Buz Dağ) idi. Oğuz Kağan’ın atı bu Muz Tag’ın içine kaçtı, gitti. Oğuz Kağan bundan çok üzüntü ve ızdırap çekti. Asker arasında bir kahraman bey yer alıyordu. Ne Tanrı’dan, ne de şeytandan korkardı. Yürüyüşe ve soğuğa dayanıklı bir erdi. O bey dağlara girdi, yürüdü. Dokuz gün sonra atı Oğuz Kağan’a getirdi. Muz Tag’da çok soğuk olduğundan, o bey karlara bulanmış, bembeyazdı. Oğuz Kağan sevinçle güldü ve “Sen buradaki beylere baş ol ve senin adın ebediyen Karluk olsun.” dedi. Ona çok mücevher bağışladı ve ilerledi. Yolda büyük bir ev gördü. Bu evin duvarı altından, pencereleri gümüşten ve çatısı demirdendi. Kapalı idi ve anahtar yoktu. Asker arasında çok becerikli bir adam vardı. Adı Tömürdü Kagul idi. Ona buyurdu; “Sen burada kal ve çatıyı aç, açtıktan sonra orduya gel”. Bunun üzerine ona Kalaç adını koydu ve ilerledi.

11 OĞUZ KAAN DESTANI www.evdekisosyalci.com
Yine bir gün gök tüylü ve gök yeleli erkek bozkurt durdu. Oğuz Kağan da durdu ve çadırını kurdurdu. Burası tarlasız ve çorak bir yerdi. Buraya “Çürçet” diyorlardı. Büyük bir yurt idi. Atları çok, öküzleri ve buzağıları bol, altın ve gümüşleri çok, mücevherleri oldukça fazlaydı. Burada Çürçet Kağan ve onun halkı Oğuz Kağan’a karşı geldiler. Vuruşma ve çarpışma başladı. Oklarla, kılıçlarla savaştılar. Oğuz Kağan yendi. Çürçet Kağan’ı mağlup etti. Vuruşmadan sonra Oğuz Kağan’ın askerlerine, maiyetine ve halkına öyle büyük bir ganimet düştü ki, yüklemek ve götürmek için at, katır ve öküz az geldi. Oğuz Kağan’ın askeri arasında tecrübeli ve gayet becerikli bir adam bulunuyordu. Onun adı Barmaklıg Çosun Bilge idi. Bu becerikli usta, bir araba yaptı. Arabaya cansız ganimetleri yükledi. Arabanın ön tarafına canlı ganimetleri koydu. Onlar çektiler, gittiler. Oğuz Kağan’ın maiyeti ve halkı, hepsi bunu gördü ve şaşırdı. Onlar da araba yaptılar. Bunlar arabayı çekerken, sürekli “kanga, kanga” diye bağırıyorlardı. Onun için onlara “Kanga” adını koydular. Oğuz Kağan arabaları gördü, güldü ve “Kanga, kanga ile cansızı canlı yürütsün, sizin adınız Kangalug olsun ve bunu araba göstersin.” dedi, gitti. Yine söylenmeden kalmasın ve belli olsun ki, Oğuz Kağan’ın yanında aksakallı, kır saçlı, engin düşünceli bir ihtiyar vardı. O anlayışlı ve asil bir adamdı. Oğuz Kağan’ın veziriydi. Adı “Ulug Türk” idi. Günlerden bir gün uykuda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doğusundan, ta gün batısına kadar ulaşmıştı ve üç gümüş ok ta kuzeye doğru gidiyordu. Oğuz Kağan’a anlattı ve dedi ki; “Ey kağanım, senin ömrün hoş olsun. Gök Tanrı düşümde verdiğini gerçeğe dönüştürsün. Tanrı bütün dünyayı senin soyuna bağışlasın”! Oğuz Kağan, Ulug Türk’ün sözünü beğendi. Onun öğüdünü dinledi ve nasihatine göre hareket etti. Ondan sonra sabah olunca büyük ve küçük oğullarını çağırttı ve “Benim gönlüm avlanmak istiyor. İhtiyar olduğum için benim artık cesaretim yoktur. Gün, Ay ve Yıldız sizler doğu tarafına gidin. Gök, Dağ ve Deniz sizler de batı tarafına gidin.” dedi. Ondan sonra üçü doğu yönüne, üçü de batı tarafına gittiler.

12 OĞUZ KAAN DESTANI Gün, Ay ve Yıldız çok av hayvanı ve kuş avladıktan sonra yolda bir altın yay buldular. Onu aldılar ve babalarına verdiler. Oğuz Kağan sevindi. Güldü, yayı üçe böldü ve “Ey büyük oğullarım, yay sizlerin olsun; yay gibi okları göğe atın.” dedi. Gök, Dağ ve Deniz pek çok av hayvanı ve kuş avladıktan sonra yolda üç gümüş ok buldular. Aldılar ve babalarına sundular. Oğuz Kağan sevindi. Güldü, okları üçe üleştirdi ve “Ey küçük oğullarım, oklar sizlerin olsun. Yay oku atar; sizler de ok gibi olun.” dedi. Ondan sonra Oğuz Kağan büyük bir kurultay topladı. Maiyetini ve halkını çağırdı. Onlar geldiler ve müşavere ettiler. Oğuz Kağan büyük ordugâh...sağ yanına kırk kulaç direk diktirdi. Üstüne bir altın tavuk koydu, dibine bir ak koyun bağladı. Sol yanına kırk kulaç direk diktirdi. Üstüne bir gümüş tavuk koydu, altına bir kara koyun bağladı. Sağ yanda Boz-Oklar oturdu. Sol yanda Üç-Oklar oturdu. Kırk gün, kırk gece yediler, içtiler ve sevindiler. Sonra Oğuz Kağan oğullarına yurdunu üleştirip verdi ve “Ey oğullarım ben çok yol aştım, çok vuruşmalar gördüm. Çok kargı ve çok ok attım. Atla çok yürüdüm. Düşmanları ağlattım, dostlarımı güldürdüm. Ben Gök Tanrıya borcumu ödedim. Şimdi yurdumu size veriyorum.” dedi...

13 OĞUZ KAAN DESTANI Destana göre Oğuz Kağan’ın kişisel özelliklerini tanımlar mısınız? Oğuz Kağan’ın yaşadığı bölgenin özelliklerini anlatınız. Türklerin yöneticisine ne ad verilir? Destana göre Türk yöneticileri bir karar almak istediklerinde ne yapıyorlar? Destana göre Türkler hangi silahları kullanıyor? Oğuz Kağan, boy isimlerini neye göre veriyor? Oğuz Kağan’ın oğullarına Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz isimlerini koyma sebebi sizce ne olabilir? Oğuz Kağan oğullarına neden Üç Oklar ve Boz Oklar denildiğini açıklar mısınız? Destanda geçen “kurultay” ve “toy” sözcüklerinin anlamlarını sözlükten bulunuz. Destanda gecen ve Türklerin hayatında da önemli bir yere sahip olan madenleri yazınız.

14 TÜRKLER'İN İLK ANA YURDU
Türkler'in ilk ana yurdu Orta Asya'da; Batı'da Hazar Denizi'nden Doğu'da Kingan Dağları'na, Kuzey'de Altay Dağları'ndan Güney'de Hindukuş ve Karanlık Dağları'na kadar uzanan bölgedir. Bu bölge, coğrafi yapısı ve iklim şartlarının da elverişli olması nedeniyle Türkler tarafından Ana Yurt olarak tercih edilmiştir. Göçebe kültürünün sonucunda şu durum ortaya çıkmıştır. -Merkezi yapı güçlenememiş, -Teşkilatçı özellik gelişememiş, -Mimari ve şehircilik ortaya çıkmamış, -Ekonomi, hayvancılığa dayalı kalmış, -Askeri yapıysa gelişmiştir.

15 TÜRKLERİN İLK YURDU: Türklerin ilk ana yurdu Orta Asya’dır.
Bu bölge batıda Hazar Denizi’nden doğuda Kingan Dağlarına, kuzeyde Altay Dağları ve Baykal Gölü civarından güneyde Hindikuş ve Karanlık dağlarına kadar uzanır.

16

17

18 ORTA ASYADAN YAPILAN TÜRK GÖÇLERİ
Türklerin temel geçim kaynağı HAYVANCILIK’tır. Bu da GÖÇEBE yaşam tarzını beraberinde getirmiştir. Göçebe yaşadıkları için Orta Asya’da Türkler ile ilgili belgelere ve tarihi eserlere pek fazla rastlanmaz..

19

20 GÖÇLERİN SEBEPLERİ İklim şartlarının değişmesi(Ekonomik
Nüfus artışı(Sosyal-Ekonomik) Çin baskısı(Siyasi) Boyların mücadelesi(Siyasi) Yeni topraklar kazanmak (Siyasi) Taht kavgaları(Siyasi) Hayvanlarına otlaklar bulmak (Ekonomik) Kendi aralarındaki mücadeleler(Sosyal-Siyasi)

21

22 Bu haritadan neler anlıyorsunuz?

23 TÜRKLERİN ANAYURDU ve GÖÇLER

24 TÜRKLER NERELERE GÖÇ ETMİŞLERDİR?
Türkler doğu, batı, kuzey ve güney yönlere göç etmişlerdir. Doğuya gidenler Çin ve Mançurya’ya, Güneye gidenler Afganistan ve Hindistan’a, Kuzeye gidenler Sibirya’ya, Batıya gidenler Hazar Denizi’nin kuzeyinden Avrupa’ya ve Hazar Denizi’nin güneyinden İran, Irak, Suriye, Anadolu ve Mısır’a göç etmişlerdir.

25

26

27

28 TÜRKLERİN ORTA ASYADAN GÖÇLERİNİN SONUÇLARI
Orta Asya’dan yapılan göçler sonucunda Türk-ler, gittikleri yerlerde Eski Taş Çağını yaşayan topluluklara maden işlemesini öğrettiler. Toprakları ekip biçmeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrettiler. Gittikleri yerlerde yerli kültürlerle kaynaştılar. Yeni kültürlerin doğmasına neden oldular. Göç ettikleri yerlerde nüfus arttı. Yeni merkezler ortaya çıktı. Göçler sonucunda Orta Asya ıssızlaştı.

29 ORTA ASYADAN GÖÇLERİN EN ÖNEMLİ SONUCU NEDİR?
Özellikle Avrupaya doğru giden Türkler Kavimler göçüne sebep olmuştur. Bu da İlk çağın bitmesine orta çağın başlamasına sebep olmuştur.

30 TÜRKLERİN HEPSİ ORTA ASYADAN GÖÇ ETTİ Mİ?
Tabi ki Türklerin hepsi Orta Asya’dan tamamen göç etmediler. Bir kısmı Orta Asya’da kaldı. Bunlar daha sonra Orta Asya’da büyük devletler kurmuşlardır. (Hun, Göktürk, Uygur vb.)

31 Peki Orta Asya’dan göç eden Türklere ne oldu???

32 Orta Asya’dan göç eden Türklerin çoğunluğu gittiği ülkelerden kendi kimliklerini unutmuş ve o ülkelerin insanları arasına katılmışlardır. İçlerinden bazıları günümüzde de halen varlığını gururla sürdürmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti gibi) Orta Asya’dan göç eden Türklerin çoğunluğu gittiği ülkelerden kendi kimliklerini unutmuş ve o ülkelerin insanları arasına katılmışlardır. İçlerinden bazıları da günümüzde de halen daha varlığını gururla sürdürmektedir. (Türkiye Cumhuriyeti gibi)

33

34

35 BÜYÜK HUN DEVLETİ Türklerin Orta Asya’da kurduğu ilk devlet Büyük Hun Devleti’dir. Merkez Ötügen olmak üzere Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kuruldu. Tarihte bilinen ilk Türk devletidir. Hunların ilk hükümdarı Teoman’dır.

36 Hunlar Teoman zamanında güçlü bir duruma geldiler.
Çin’e akınlar düzenlediler. Çinliler Türk akınlarını önlemek için”Çin Seddi” ni yaptılar.

37 Avrupa Hun Devleti Kavimler Göçü sonucunda Hunların bir kısmı Tuna Nehri boylarına geldiler. Burada Avrupa Hun Devleti’ni Kurdular. Avrupa Hun Devleti’nin en ünlü hükümdarı Atilla’dır.

38

39 Sevgili çocuklar şimdide Türk tarihinin ilk yazılı kaynaklarını inceleyelim….

40 devlet adamları adına dikilmiştir.
ORHUN KİTABELERİ ( Göktürk Yazıtları ) Tarihte Türk adının geçtiği ilk Türkçe kitabedir. Bilge Kağan, Kültegin, Tonyukuk Orhun Kitabeleri devlet adamları adına dikilmiştir.

41 ORHUN KİTABELERİ

42 KİTABELER Kitabelerin yazarı= YOLLUĞ TİGİN
Kitabeleri Bulan= STRAHLENBERG Kitabeleri Okuyan (çözen)= WİLHELM THOMSEN İlk Okunan Kelime = TENGRİ ve TÜRK BUDUN

43 Bilge Kağan Kitabesi Kül Tigin Abidesinin 1 km uzağındadır.
Çince kitabenin altından Türkçe kitabe devam etmektedir. Ancak Çince kitabe tamamen silinmiştir. Bilge Kağan'ın ölümünden 1 yıl sonra oğlu tarafından yaptırılmıştır. Kitabede Bilge Kağan ve yeğeni Yollug Tigin'in sözleri yer almaktadır. Bilge Kağan Kitabesi hem devrilmiş, hem de parçalanmıştır. O yüzden tahribat ve silinti Bilge Kağan Kitabesinde çok fazladır. Bu abidenin etrafında yine türbe enkazı, heykeller ve balballar bulunmaktadır.

44 Bilge Kağan Yazıtından

45 MOĞOLİSTAN'DA BİLGE KAĞAN'IN HAZİNESİ BULUNDU!
"Bilge Kağan'ın hazinesi" adı verilen, parça altın ve gümüş eşya, II. Göktürk hükümdarı Bilge Kağan'a ait olan, 1890'dan bu yana Moğolistan'da yapılan kazı ile aranan hazineyi Türk arkeologlar buldu. ABD'den Japonya'ya Rusya'dan Kanada'ya hatta Danimarka'ya kadar pek çok arkeolog 110 yıldır bu hazinenin peşindeydi.

46 Tonyukuk Kitabesi Devrilmemiş dört cepheli iki taş halindedir.
Diğer iki abidenin biraz daha doğusunda bulunmaktadır. Devrilmemiş dört cepheli iki taş halindedir. Bu abideyi, büyük devlet adamı Tonyukuk, yaşlılık döneminde bizzat diktirmiştir. Yazılı metin Tonyukuk tarafından hazırlanmıştır.

47 Kültegin Kitabesi Bilge Kağan tarafından kardeşi Kül Tigin adına yaptırılmıştır. Kağan olmasında önemli rol oynayan Kül Tigin'e duyduğu minnet duygularının ifadesi olarak, Bilge Kağan tarafından yaptırılan Kül Tigin Abidesi, Orhun Kitabeleri arasından en dikkat çekici olanıdır.

48 Kültegin Kitabesi Güney Yüz Batı Yüzü

49 Kültegin Kitabesi

50 Göktürk Yazıtlarının Türk tarihindeki Önemi nedir?
Türk yazısının en eski örnekleridir. Türk adının geçtiği ilk Türkçe kitabedir. Türk tarihinin ilk eserleridir. Türk hitabet sanatının ilk örnekleridir.

51 Orhun Nehri Şelalesi

52 BİLGE KAĞAN YAZITININ DOĞU YÜZÜ
Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıktan sonra, ikisinin arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunun üzerine atalarım Bumin Kağan ve İstemi Kağan oturmuş; oturduktan sonra Türk milletinin ülkesini, töresini idare etmiş, düzenlemiş, dört taraf hep düşman imiş. Asker sevk edip dört taraftaki halkı hep itaate almış, tabi etmiş. Doğuda Kadırgan Yış’a kadar, batıda Demirkapı’ya kadar milletini yerleştirmiştir. İkisinin arasında pek teşkilatlı Kök Türkler böylece oturur imiş. Bilge kağan imiş, yiğit kağan imiş. Bakanları da yine bilge ve yiğitmiş şüphesiz. Beyleri de milleti de yine doğru imiş. Onun için ülkeyi böylece tutmuş, ülkeyi tutup töreyi düzenlemiş.

53 BİLGE KAĞAN YAZITININ DOĞU YÜZÜ
Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş, oğulları kağan olmuş. Ondan sonra küçük kardeşi ağabeyi gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi yaratılmadığı için bilgisiz kağanlar oturmuş. Kötü kağanlar oturmuş. Bakanları da bilgisizmiş, kötüymüş tabiî. Beyleri, milleti düzensiz, Çin milleti aldatıcı ve sahtekâr olduğu, küçük kardeşi büyük kardeşe düşürdüğü, bey ve halkın arasını açtığı için Türk milletinin ülkesi elinden çıkmış. Türk beyleri Türk adını bıraktı. Çin kağanına itaat etti. Elli yıl Çin kağanına hizmet etmiş. Çin imparatoru Türk milletini yok etmeyi düşünmüş. Türk milleti yok olmasın, millet olsun diye babam İlteriş Kağanı, annem İl Bilge Hatunu tanrı halk içerisinden çekip yükseltmiş. Babam Kağan on yedi er ile dışarı çıkmış. Bunu duyan halk dağlardan ve şehirlerden gelerek İlteriş Kağan’a katılmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. İlteriş Kağan Türk töresini kaybetmiş halkı atalarının töresi gereğince yeniden yaratmış. .

54 BİLGE KAĞAN YAZITININ DOĞU YÜZÜ
Kök Türk Devleti’nin kurucusu kimdir ve devleti kurunca öncelikle neler yapmıştır? Metinde geçen Demirkapı; devletin batı sınırlarında, Kadırkan Yış ise devletin doğu sınırlarında bulunuyor. Bu yerleri haritadan bulabilir misin? Kök Türk Devleti’nin yöneticisine “kağan” denir. Metne göre iyi kağanın özellikleri nelerdir? Kağanın bilgisiz ve kötü olmasının ne gibi sonuçları olmuştur?

55 BİLGE KAĞAN YAZITININ DOĞU YÜZÜ
Metne göre Kök Türkler hangi devletin hâkimiyetinde elli yıl geçirmişlerdir? Metne göre Kök Türklerin Çin hâkimiyetinden kurtaran İlteriş Kağan tahta çıkarken yanında kim vardır? Metne göre İlteriş nasıl kağan olmuştur? Metinde hangi akrabalık terimleri var? Metinde İlteriş Kağan’dan babam kağan olarak bahseden kişi kim olabilir?

56 GÖKTÜRK DEVLETİ 552'de Avarlar'a karşı isyan ederek, Bumin Kağan önderliğinde Ötügen merkez olmak üzere kuruldu. Tarihte Türk ismini devlet isimlerinde kullanan ilk topluluktur. Bumin Kağan'ın yerine geçen Mukan Kağan zamanında devlet en parlak dönemini yaşadı. İstemi Yabgu döneminde Bizans ile Sasani Devleti'ne karşı büyük mücadeleler yapıldı. Göktürk Devleti, Çin entrikaları sonucu, 582 yılında Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye ayrıldı. UYARI : Bu dönemde İpek Yolu, Göktürk, Sasani ve Bizans Devletleri'ni karşı karşıya getirmiştir. İlk Türk-Bizans ittifakı Sasaniler'e karşı bu dönemde olmuştur (571). Hedef doğu-batı ticaretini ele geçirmektir.

57 KUTLUK DEVLETİ 682 yılında Kutluk Kağan önderliğinde kuruldu.
Ünlü hükümdarları Bilge Kağan döneminde, vezirleri Kültigin ve Tonyukuk ile birlikte, en parlak dönemlerini yaşadılar. Bilge Kağan'ın ölümünden sonra zayıflayarak Basmil, Karluk ve Uygurlar'ın isyanı sonucu yıkıldılar. UYARI : Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı kaynağı olarak kabul edilen Orhun yazıtları bu dönemde yazılmıştır. Bu yazıtlarda Göktürk Tarihi ve Türk Uygarlığı hakkında önemli bilgiler verilmektedir.

58 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Herşeyin sahibi olan Tanrı birgün yukarıda mavi gökleri yarattı. Sonra bu muazzam evrenin içerisine dünyaları yerleştirdi. Böylece önce gök, sonra da yağız-yer yaratılmıştı. Bütün bunlara rağmen eksik olan birşey vardı. Bu yaratmış olduğu evrene öyle birşey eklemeliydi ki, hem kendisinin yarattıklarının en üstün varlığı, hem de bu dünyanın bir anlamı olmalıydı. Fakat Tanrı, insanları farklı ruhi ve fiziki özelliklerle donattı. Onları çeşitli ırklara, kabilelere böldü. O, insan ırklarının bu şekilde birbirlerini tanımalarını ve karışmamalarını istiyordu. Binlerce yıl geçtikten sonra insanoğlu yeni yeni şeyler öğrendi, başka başka özellikler kazandı. İşte bunlardan birisi vardı ki, o zamana kadar yaratılmış olan hiçbir ırka, hiçbir soya benzemiyordu. Tanrı, bu ırka o vakte kadar meydana getirdiği hiçbir kavimde olmayan meziyetler ve hünerler bahşetti. Bu ırk dünyanın en savaşçı, en zeki, en dürüst, en güzel ahlaklı milletiydi. Bulunduğu coğrafyada ona korkuyla karışık bir saygı hissi vardı. Bu ırk zayıfların ve haklıların koruyucusu, zalimlerin ve haksızların düşmanıydı.

59 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
O zamanlar, bahsedilen bu ırkın başında tıpkı kendisi gibi çok cesur, yiğit ve akıllı bir kişi vardı. Herkes onun sözünü dinler, yap dediğini yapar, yapma dediğini yapmazdı. Bu kişinin adı Türk’tü. Türk “güç, kudret, erdem” demekti. Onun soyundan gelen kişiler de bu özelliklerinden dolayı o öldükten sonra, bu adı almayı uygun buldular. Yıllar geçti, Türk’ün evlatları dünyanın hakimi oldular. Akılları ve kudretleriyle evreni yönetip, düzeni sağladılar. Türk milletinin yeryüzünde bu kadar sevilmesi, bu ırkın üstünlükleri yüzünden dünyada bazı ayrıcalıklara sahip olması, çevredeki toplumların ve ülkelerin bazılarının ona düşman olmasına sebep oldu. Bu sıralarda onları İl Kağan yönetiyordu. İl Kağanı kendi soydaşları arasında da çekemeyenler vardı. Çinliler ve Moğolların (Kıtan) başını çektikleri halklar, içlerine Dokuz Oğuz, Kırgız gibi Türk boylarını da alarak harekete geçtiler. Türk milletinin bu düşmanları aralarında gizli planlar yaparak; onu birgün tuzağa düşürerek büyük bir bozguna uğrattılar. Bu korkunç baskından bir çocuk haricinde kimse kurtulamamıştı. Düşman askerleri bu çocuğu öldürmemişler, fakat kol ve bacaklarını keserek bir bataklığa atmışlardı.

60 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Yeryüzünde olup biten bu işleri Tanrı seyrediyordu. Kendi yaratmış olduğu, bu kutlu ırkın yok olmasına razı olmadı. Onun için bu çocuğun yanına bir dişi kurt gönderdi. Bu dişi kurt, çocuğa et ve yiyecek getiriyordu. Bunlarla beslenen çocuk ölümden kurtuldu. Çocuğun yaşadığını duyanlar, onu öldürmeye geldikleri zaman, kurt Tanrı’dan gelen buyruğu dinleyerek, çocukla birlikte yaşadıkları göl kıyısının kuzeyinde bulunan bir dağa kaçtı. Bu dağın içerisinde çok büyük bir mağara vardı. Kurt çocuğa yol göstererek mağaranın içerisine girdi. Ortasında otları, ağaçları, nehirleri ve gölleri olan bir ova bulunuyordu. Bu ovanın genişliği onlarca kilometrekare idi. Çocuk burada büyüdü. Burada on tane oğulları oldu. Bu on çocuk büyüyünce, dağı binbir güçlükle geçip, dışardan on tane kız ile evlendiler. Ergenekon’a getirdiler ve orada çoğaldılar. Bunlardan birisi kendisine Börü (Aşina) soy adını alarak, çadırının önüne kurt başlı bir sancak astı. Daha sonra bu Börü adlı genç hepsinin başı oldu.

61 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Aradan yıllar geçti, Türkler buraya sığmaz oldular. Artık Ergenekon adı verilen bu kutlu yurttan çıkmak gerekiyordu. Çünkü onlar yıllarca atalarından çeşitli hikayeler dinlemişlerdi. Yaşadıkları, çoğaldıkları bu yurdun dışında bir zamanlar atalarının hükmettiği çok geniş ülkeler vardı. Burada durup oturmak onlara yakışmazdı. Türk’ün yaradılışının bir gayesi bulunuyordu. O sadece ok çekip kılıç sallayan bir kavim değildi. Tanrı onu yeryüzünde adaleti ve düzeni sağlasın diye göndermişti. Dürüstlüğün ve iyi ahlakın timsali olması için vazifelendirmişti. Bu görevlerini icra etmesi için yeniden dünyanın içine dalmalıydı. On çocuktan türeyen iki aile vardı ki, herşeyi onlara danışırlardı. Bunlardan birisi Börülülerdi ve bütün Türkler, onları kendilerine baş seçmişlerdi; diğeri de Arslanlardı (Aşite) ki, daima Börülülerin yanında onlara yardımcı oluyorlardı. Onlar birbirleriyle de dünürdüler. İşte bu iki ailenin öncülüğünde, dışarı çıkmanın yolu aranıyordu, fakat buna bir engel vardı. Bu geniş ovadan çıkmanın bir yolunu bilmiyorlardı. İçlerinden akıllı bir demirci çıkıp, kendisinin bir planı olduğunu söyledi. O, dağın bir yerinde demir madeni olduğunu ve burayı eriterek dışarı çıkabileceklerini söylüyordu. Buna herkes yürekten sevindi. Çoluk-çocuk, yaşlı-genç herkes elinden geldiğince çalıştı. Kimi odun toplayıp yığdı, kimi körük dikti. Dağın birçok yerinde sıra sıra kömür dizildi.

62 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Destanda Çinliler ve Moğollar gibi milletlerin adları geçtiğine göre destandaki olayların geçtiği yer günümüzde nerede olabilir? Destana göre Türk milletinin özellikleri nelerdir? Destana göre “Türk” kelimesinin anlamı nedir? Türk’ün düşmanları kimdi? Neler yaptılar?

63 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Türkler neden Ergenekon’a sığınmak zorunda kaldılar? Destana göre Ergenekon nasıl bir yerdir? Ergenekon’a yerleşen Türklerin yaşayışları hakkında bilgi verir misiniz? Türklerin madencilikle de uğraştıklarını anlamamızı sağlayan bilgiler var mı? Varsa bu ifadeleri yazar mısınız? Türkler, Ergenekon’dan nasıl çıktılar? Bu olayın resmini çiziniz.

64 TÜREYİŞ VE ERGENEKON DESTANLARI
Ergenekon’dan çıkış neden bayram olarak kutlanmıştır? Ergenekon bayramında yapılanlar ile günümüzde bayramlarda yapılanlar arasında benzerlikler var mıdır? Destanda Türklerin inanışlarına ilişkin veriler varsa bularak yazınız? Destan hangi Türk devleti zamanını anlatıyor olabilir?

65 UYGURLAR Yerleşik yaşamı benimseyen ilk Türk topluluğudur.
Budizm ve Maniheizm'i benimsediler. Çin'den sonra matbaayı geliştirerek ikinci kez kullanılan ve hareketli harfleri icat ettiler. 840 yılında Kırgız Türkleri tarafından yıkıldılar. UYARI : Budizm ve Maniheizm Uygurların hem mimari alanında hem de savaşçı özelliklerini kaybetmelerinde etkili olmuştur. Kırgızlar, Uygurları yıkarak Türk yurdunun Moğollar'ın eline geçmesine neden olmuşlardır. Bu yüzden Türk tarihinde olumsuz anılmışlardır.

66 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
DEVLET YÖNETİMİ Uygurlar dışında bütün Türk Devletleri göçebe devlet şeklinde yaşamışlardır. Aileler obaları, obalar boyları, boylar ise budunları meydana getirirdi. Devlet, hanedanın ortak malı kabul edilirdi. UYARI : Bu durum Türk devletlerinde taht mücadelelerine sebep olmuştur. Bu yüzden Türk devletleri çok kısa sürelerde yıkılmıştır. Hakanın yetkileri "Kurultay" denilen danışma meclisi ile sınırlandırılmıştı. Senede iki kez toplanan Kurultay adı verilen bu meclis Türklerde askeri yapıda demokrasinin olduğunu gösterir. Devlet kuzey-güney, doğu-batı, sağ-sol olmak üzere ikiye ayrılırdı. Sağı hükümdarlar yönetirdi. Boy beylerinden oluşurdu. Önemli kararlar alınırdı.

67 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
HUKUK İslamiyet öncesinde kurulan Türk devletlerinde yazılı hukuk kurallarına rastlanmaz. Genelde, sosyal hayatı düzenleyen sözlü hukuk kuralları yani töreler baskındır. Devlet yapısında töreyi uygulayan adalet teşkilatının başı hükümdardır. Töre hükümleri ile çok ağır cezalar verildiği görülmüştür.

68 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
ORDU İlk Türk devletlerinde kadın-erkek her Türk, asker sayılırdı. İlk düzenli Türk ordusu Asya Hun İmparatoru Mete Han tarafından kuruldu. Ordunun başında başbuğ denilen başkomutan bulunurdu. Türkler savaşlarda en çok sahte ricat denilen geri çekilme taktiğini uygulayarak başarılı oldular. UYARI : Mete Han tarafından kurulan ordu, Türk Kara Kuvvetleri'nin temeli olarak kabul edilmiş ve Çin, Moğol, İran, Bizans ve Roma'yı da etkilemiştir.

69 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
DİN Tek bir tanrının varlığına inanılmış, Tanrı'ya "tengri" adı verilmişti. Bu tanrı Gök tanrı olarak da bilinmekteydi. Doğa da bir takım gizli güçlere inanılırdı. Şamanizm yani iyi ruh ile kötü ruhun varlığına inanılan bir inançta yaygındı. Öldükten sonra yaşama inanç vardı. UYARI : İslamiyet öncesi Türklerde görülen tek Tanrı inancı, İslamiyet'in kabul edilmesinde etkili olmuştur. Bu Türklerde öldükten sonra yaşama inanılır, mezarlara Balbal'lar dikilirdi. (Balbal, öldürülen düşman sayısı kadar dikilirdi.)

70 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
EKONOMİK HAYAT Bozkır kültürünün bir sonucu olarak göçebe ve yarı göçebe bir hayat sürmüşlerdir. Göçebe hayatın bir sonucu olarak hayvancılık zorunlu geçim kaynağı olmuştur. Bununla birlikte balıkçılık, tarım ve yağmacılık da ekonomik hayatta önemli yer almıştır. DİL VE EDEBİYAT Türklerde görülen en eski dil Göktürkçe ve alfabe olarak da Göktürk alfabesidir. VII. yüzyılda Göktürkler tarafından Göktürk alfabesi ile yazılan Orhun kitabeleri bilinen en eski Türk yazıtları olarak kabul edilir. Uygurlar da Uygur alfabesini kullanmışlar ayrıca hareketli harfleri bulmuş ve matbaayı kullanmışlardır.

71 İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
BİLİM VE SANAT Oniki hayvanlı Türk takvimini meydana getirmişlerdir. Bilim adamlarından meydana gelen ve Keneş Meclisi adı verilen bir meclisi meydana getirmişlerdir. Göçebe hayat sürdükleri için taşınabilir sanat eserleri olarak kemer, kılıç, at koşumu gibi el sanatları ile uğraşmışlardır. Uygurlar döneminde Maniheist mabetler yapılmış, mezar anıtları ve saray yapılarına da rastlanmıştır.

72 PEKİ ŞU ANDA ORTA ASYADA HANGİ DEVLETLER VARDIR?

73 ATATÜRK ve TÜRK DEVLETLERİ
BİZİM TÜRK MİLLETİMİZ,ESKİ ve ŞEREFLİ BİR MİLLETTİR. ZATEN ORTA ASYANIN ALTAY YAYLASINDA YETİŞTİĞİ İÇİN KARTALLARIN MEZİYETLERİNİ DAHA GENÇLİĞİNDE KAZANMIŞTIR.

74 ATATÜRK ve TÜRK DEVLETLERİ
Atatürk’ün sözlerinden yola çıkarak tarih boyunca Türklerin kurduğu devletlerin genel özelliklerinden bahsediniz?

75 ATATÜRK ve TÜRK DEVLETLERİ
TÜRK ÇOCUĞU ECDADINI TANIDIKÇA, DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR. ÜÇ TÜRK BÜYÜĞÜ


"ÜNİTE: İPEK YOLUNDA TÜRKLER KONU: DESTAN YAZAN TÜRKLER" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları