Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
Yayınlayanselin tanlak Değiştirilmiş 5 yıl önce
2
SOSYOLOJ İ
3
Sosyolojinin Anlam ı Nedir, Özellikleri ve Yararlar ı Nelerdir? Sosyoloji, Latince “birliktelik, birlikte oluş” anlamına gelen socius (sosyus) ile Yunanca “bilgi” anlamına gelen logos sözcüklerinden oluşur. Sözcük karşılığı toplum bilgisidir. Toplum yapısını oluşturan toplumsal gruplar, kurumlar, sınıflar, tabakalar, nüfus hareketleri, nüfusun toprak üzerindeki yerleşim düzeni, gelenekler, görenekler, inançlar ve bunlar arasındaki ilişkilerden doğan toplumsal olaylar, sosyolojinin konusu içine girer. Toplum bir bütündür. Bu bütünün içinde aile, ekonomi, eğitim, siyaset, hukuk ve diğer sosyal kurumlar yer alır. Her toplumsal kurum ya da sürecin öteki kurumlarla bağlantıları vardır. Sosyoloji bu parçaların birbirleriyle ve bütünle olan ilişkilerini incelemeye çalışır. Bu bakımdan sosyolojinin ilgi odağı, toplum ve toplumsal ilişkilerin bütünüdür. Sosyolojinin tanımını şöyle yapabiliriz: Sosyoloji; toplum yapısını bilimsel yöntem ve araştırma tekniklerini kullanarak inceleyen, toplumsal yapıda oluşan olayları açıklayan, toplumsal yapıdaki gelişimi ve değişimi ele alan, kuramlar geliştiren ve sonuçlara ulaşan bir sosyal bilimdir.
4
Sosyolojinin Amaçlar ı Toplumları, içinde bulundukları yere ve zamana göre nesnel ve somut koşullarıyla anlamak Toplumların tarihsel gelişim sürecinde geçirdikleri değişimin etkilerini ve yönünü açıklamak Farklı toplumlar arasındaki benzerlikleri saptayıp genellemelere ulaşmak Mevcut toplumsal verilere dayanarak ileride ortaya çıkabilecek olaylarla ilgili öngörüde bulunmak
5
Toplumsal Olay ve Olgu nedir? Toplumsal Olay Toplumsal olaylar, toplumsal yaşamda tek tek ortaya çıkan ve belli bir sürekliliği olan değişmelerdir. Bireyin dışında olup kendini kişiye zorla kabul ettirir. Toplumsal olayın oluşumunda toplumun zorlayıcı etkisi yanında bireyin isteği de söz konusudur. Toplumsal olayın başlayış ve bitiş süresi ile yeri az çok bellidir. Bir kerede olup biten, kişiyi etkileyen ve yönlendiren oluşumlardır. Bu nedenle toplumsal olaylar somut ve özeldir. Örneğin Fransız Devrimi veya Ağustos 1999'da Marmara'da olan deprem ve bu deprem sonucunda oluşan göç, birer toplumsal olaydır.
6
Toplumsal Olgu Toplumsal olgu, toplumsal yaşamdaki belirli bir değişimi değil, aynı türden birçok oluşum ve değişmeyi anlatan bir terimdir. Toplumsal olgu, öyle bir oluş biçimidir ki insanlar üzerinde maddi ve manevi baskı oluşturur. Toplumsal olgu soyuttur, sürekliliği vardır, başlayış ve bitiş süresi kesin olarak belirlenemez. Tek tek olayları kapsayacak kadar geneldir. Örneğin göç, kentleşme, sanayileşme, evlilik, boşanma birer toplumsal olgudur.
7
Sosyolojide Toplumsal Olay ve Olgularla İ lgili Yakla şı mlar Toplumsal olay ve olgular sosyolojide indirgemeci ve bütüncü yaklaşımlar tarafından farklı şekilde ele alınır. İndirgemeci yaklaşımı savunanlar toplumsal olay ve olguları tek unsura ya da nedene bağlayarak açıklarlar. Örneğin; yalnızca ekonomiyi temel alarak tüm toplumsal olay ve olgular hakkında genel açıklamalar yapmak, indirgemeci yaklaşımdır. Sosyolojide bütüncü yaklaşımı savunanlar toplumsal olay ve olguları, birçok unsura ya da nedene dayalı olarak açıklarlar. Örneğin siyasi, hukuki, ekonomik, ahlaki, tarihî vb. pek çok unsurdan hareketle tüm toplumsal olay ve olguları açıklamak, bütüncü yaklaşımdır.
8
Toplum, Kurum ve Kurulu ş un Anlam ı Nedir? Toplum, en genel anlamıyla insanlar arasındaki tüm ilişkiler ile bu ilişkilerden oluşan kurumlar, kuruluşlar, gruplar ve kültürü işaret eden, örgütlü ve dinamik bir bütünlüktür. Bu anlamda toplum bir ilişkiler ağıdır. Bir toplumda var olması gereken özellikler şöyle sıralanabilir: Toplum, sınırları belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanlardan oluşur. Toplum, nüfusun doğumlar yoluyla artmasıyla çoğalır. Geçmişte ve günümüzde toplumların göçler ve fetihler yoluyla da çoğaldıkları görülmüştür. Her toplumun,kendine özgü bir kültürü vardır. Sosyal yaşamın gereklerini karşılamaya olanak verecek bir kültüre sahip olmayan topluluklar, sosyolojik açıdan toplum sayılmazlar; yalnızca, bir insan yığını olarak kalırlar.
9
Toplumu belirleyen özelliklerden biri de toplumdaki kişilerin birbirlerinin varlığından haberdar olmaları ve toplum olma bilincini taşımalarıdır. Toplumu oluşturan insanlar arasında düzenli ve karşılıklı ilişkiler vardır. Toplumsal kurum; nesiller boyu devam eden, kalıcı nitelik kazanan, ortak kabul görmüş değerler, olaylar, kurallar, düşünceler ve uygulamalardan oluşan bütünlüktür. Örneğin ekonomi, din, siyaset, eğitim, aile ve hukuk birer toplumsal kurumdur. Kuruluş (organizasyon) ise çeşitli amaçlarla insanların bir araya gelerek oluşturdukları somut örgütlenmelerdir. Sivil toplum kuruluşları olan dernekler, vakıflar, sendikalar ve meslek örgütleri buna örnek verilebilir.
10
Toplumsal Grubun Anlam ı, Amaçlar ı Toplum irili ufaklı birçok gruptan oluşur. Toplumdaki insanlar, ortak amaçlara ulaşmak için aralarında iş birliği yaparak sosyal ilişkilere girerler. Bundan da toplumsal gruplar ortaya çıkar. Grup üyeleri arasında bir etkileşim vardır. Bu etkileşim sürdükçe grup varlığını sürdürür. Toplumsal grup, iki veya daha fazla bireyin mutlak olmayan bir sürekli etkileşim içinde bulunarak ortak amaçlarını gerçekleştirmek için oluşturduğu topluluktur.
11
Toplumsal Gruplar ı n Amaçlar ı Her toplumsal grubun kendine özgü bir takım amaçları vardır. Grup, amaca hizmet ettiği sürece varlığını sürdürür. Toplumsal grupların amaçları; bireyin ihtiyaçlarını gidermesi, toplumsallaşmasını sağlaması, üyeleri arasında yakınlık duygusunu arttırması, dayanışma ve bağlılık duygusunu geliştirmesi, sorunların çözümüne katkıda bulunması, bireylerin yeteneklerini geliştirmesine olanak sağlaması vb. şekilde sıralanabilir
12
Toplumsal Gruplar ı n Özellikleri 1. Toplumsal grupların; bireylerin davranışlarını denetleyen, izleyecekleri yolu gösteren ortak değerleri ve kuralları vardır. Grup üyeleri bu değerlere, kurallara göre hareket eder. 2. Grubun bütün etkinlikleri ortak bir amaca yönelmiştir. Bu amaca ulaşmak için üyeler arasında karşılıklı ilişkiler ağı kurulmuştur. Grupta belirli davranış kalıpları oluşmuştur. 3. Toplumsal gruplar göreli bir süreklilik gösterirler. Grubun sürekliliği için uyum ve bütünleşmeden doğan kararlılığın olması şarttır. 4. Grup üyeleri, grup bilincini taşımalıdır. 5. Gruplar hareketli olma (dinamiklik) özelliği taşır. Üyeleri çeşitli nedenlerle gruptan ayrılsalar bile, yeni katılanlar gruba dinamizm olanağı sağlar
13
TOPLUMSAL GRUPLAR Büyüklüklerine Göre a.Büyük gruplar b.Küçük gruplar Resmî Olup Olmamasına Göre a. Resmî gruplar b. Resmî olmayan gruplar Sürelerine Göre a. Sürekli gruplar b. Süreksiz (geçici) gruplar Aralarındaki İlişki Tarzına Göre a.Birincil gruplar b. İkincil gruplar
14
a. Resmî toplumsal gruplar: Yetkili organlarca oluşturulmuş yasa, tüzük ve yönetmeliklere göre yönetilen gruplardır. Belediye veya herhangi bir devlet dairesinde çalışanlar grubu, okuldaki öğretmenler grubu gibi. b. Resmî olmayan toplumsal gruplar:Arkadaş grupları, bir iş yerinde yardım amacı ile bir araya gelen gruplar resmî olmayan gruplardır. Bu gruplarda daha içten ilişkiler söz konusudur. Kurallar yazılı değildir
15
a. Resmi Gruplar : Resmi kurallara göre oluşturulmuş gruplardır. Bu tür gruplarda kanun ve yönetmelikler geçerlidir. Resmi gruplarda üyelerin sorumlulukları bellidir. Üyeler, yetkili organlarca atanmıştır. Örneğin : Belediyeler, okullar, hastaneler gibi. b. Resmi Olmayan Gruplar : Hiçbir resmiyete ihtiyaç duymayan gruplardır. İnsanların kendileri arasındaki yakınlaşmadan meydana gelmiştir. Örneğin : Arkadaş grupları, aile veya akraba grupları gibi.
16
a. Geçici Gruplar : Belli bir süre devam edip, daha sonra dağılan gruplardır. Örneğin : Maç izlemeye giden kişiler, sinemaya giden bireyler gibi. b. Sürekli Gruplar : Bu grupların ömrü, gruba katılanların ömründen daha uzundur. Örneğin : Millet, aile, köy, şehir gibi gruplar.
17
a. Birincil Gruplar : Grubu oluşturan üyeler arasındaki ilişkiler dolaysız, samimi ve yüz yüzedir. Bu gruplarda genellikle “biz” duygusu egemendir ve bu grupların kişilik üstünde büyük etkisi vardır. Örneğin : Aile, komşuluk, arkadaş grupları gibi. b. İkincil Gruplar : Üyeler arasındaki ilişkiler dolaylıdır. İlişkiler din, töre, örf ve adetlere göre değil, yasa ve yönetmeliklere göredir. Örneğin : Sendikalar, şirketler, siyasi parti grupları gibi.
18
Sosyolojinin Ba ğı ms ı z Bir Bilim Hâline Gelmesinin Nedenleri Nelerdir? Frans ı z Devrimi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi, toplumsal dokuyu büyük ölçüde etkilemiştir. Bazı olumlu etkilerine rağmen toplumsal kaos (kargaşa)un artmasına neden olmuştur. Toplumda geri dönüşün artık mümkün olmadığının farkında olan düşünürler, siyasal devrimlerin ortadan kaldırdığı toplumsal düzeni yeniden kurmanın yollarını aramışlardır. Fransız Devrimi'nin Yaydığı Fikirler Milliyetçilik (ulusçuluk): Çok uluslu devletlerin parçalanmasına, yerine ulusal devletlerin kurulmasına yol açtı. Ulusal egemenlik: Monarşilerin yıkılıp, yerine cumhuriyet ve demokratik rejimlerin kurulmasını sağladı. Anayasacılık: Mutlak monarşilerin yerini meşruti yönetimlere bırakmasını sağladı. İnsan hakları: İlk defa İngiltere’de ve daha sonra ABD’de kabul edilen bu haklar, Fransız İhtilali’nden sonra dünyaya yayıldı ve evrensel hâle gelmeye başladı. Bu doğal haklar; hürriyet, mülkiyet, güvenlik ve zorbalığa karşı direnmedir. Adalet, özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi ilkeler ile demokrasinin ilke ve kuralları oluştu.
19
Sanayi Devrimi 19. yy.ın sonu 20. yy.ın başlarında Batı toplumlarında görülen Sanayi Devrimi, ekonomik temelli bir değişim hareketidir. Sanayi Devrimi’ni oluşturan nedenler şunlardır: 1. Yeni ham madde kaynaklarının üretime olan etkisi 2. Buhar gücüyle çalışan makinelerin elde edilmesi sonucunda makineleşmenin doğması. Bu sebepten dolayı Avrupa’nın sermayesinin artması 3. Nüfusun hızla artması, tarımın genişlemesi 4. İngiltere’nin kömür ve demir gibi yer altı madenleri bakımından zengin olması ve ulaşım ihtiyacının artması
20
Sosyolojinin Ba ğı ms ı z Bir Bilim Dal ı Hâline Gelmesine Katk ı Sa ğ layan Sosyologlar Saint Simon (Sen Simon, 1760-1825) Sosyolojiyi toplumun bilimi olarak kabul eden, bu nedenle de sosyolojinin öncüsü olarak görülen Fransız sosyolog ve iktisatçıdır. O, toplumu; çaba, üretim, eylem ve yaratma olarak görür. Saint Simon, bilim olarak sosyolojiyi planlamakla kalmayıp bu planı gerçekleştirmeyi de denemiştir. Toplumsal gerçeği açıklayacak olan bilimi “toplumsal fizyoloji” olarak adlandırmıştır. Ona göre toplumsal fizyoloji, iş ve hareket durumundaki toplumu incelemelidir. “Endüstri toplumu” kavramını ilk ortaya atan sosyologdur. Ayrıca Saint Simon, toplumsal olayların doğa bilimlerinde kullanılan bilimsel tekniklerle incelenmesi gerektiğini savunmuştur.
21
Auguste Comte (Ogüst Comt, 1798-1857) “Sosyoloji” sözcüğünü ilk kullanan sosyologdur. "Sosyoloji neden diğer bilim dalları gibi bir dal olmasın?” tezini savunarak sosyolojinin temelini atmaya çalıştı. Ayrıca felsefede pozitif düşünce üzerine de çalışıyordu. Daha sonraları fizik, gök bilimi ve kimya ile de uğraştı. Fransız Devrimi’nden hemen sonra doğduğu için -sosyoloji alanındaki- çalışmaları Fransız Devrimi’ne ve Aydınlanma düşüncesine bir tepki niteliğindedir. Comte sosyolojiyi “toplumsal gerçeği inceleyen bilim dalı” olarak tanımlar. Sosyolojiyi “Sosyal Statik” ve “Sosyal Dinamik” olmak üzere ikiye ayırır. Sosyal Statik; her toplumdaki göreli istikrarlı ilişkiler ile sosyal yapı üzerinde odaklanır. Sosyal Dinamik ise insanlığın bir aşamadan diğerine geçmesini, yani toplumdaki değişimi ifade eder. Comte, tarihi bir ilerleme süreci olarak görür. Comte'un “Üç Hâl Kanunu” denilen kuramına göre toplumlar üç aşamadan geçer; a) Teolojik aşamada insanlar, olayların nedenlerini doğa üstü birtakım varlıklarda görür. b) Metafizik aşamada doğa üstü etmenlerin yerini soyut birtakım kuvvetler alır. c) Pozitivist aşamada olaylar bilimsel yasalarla ifade edilmeye çalışılır. Comte, toplumu bütün olarak anlamak ve açıklamak istediği için sosyolojide makro yaklaşımı temsil etmiştir.
22
Emile Durkheim (Emil Durkaym, 1858-1917 ) İlk sosyoloji profesörüdür. Sosyolojinin bağımsız bir bilim olarak kurulmasında çok önemli bir yeri vardır. Onun sosyolojiye; sanayileşme, intihar, din, ahlak ve metodoloji gibi konularda katkıları vardır. Ona göre sosyoloji, psikolojiden farklı olarak “bireysel bilinçle” değil, “kolektif (ortak) bilinç” ile ilgilidir. Durkheim, sosyolojinin sosyal olgularla ilgilendiğini ve toplumsal yaşamın bu toplumsal olgularla açıklanabileceğini vurgulamıştır. Doğa bilimleri kendi olgularını nasıl inceliyorsa sosyal olgulara da aynı yöntemle yaklaşılabileceğini söylemiştir. Sosyal olgu ve olayların bir eşya gibi ele alınması gerektiğini belirtmiştir. “Toplumda İş Bölümü” adlı doktora teziyle bireylerin bir toplumu nasıl oluşturduğunu anlamaya çalışır. Toplumu bir arada tutan ana unsurların neler olduğunu araştırır. Ona göre toplumların var olmasının temelinde “dayanışma” bulunmaktadır. Durkheim insanların ve grupların etkileşiminden doğan geleneklerin, toplumsal yapıların ve kurumların harcını oluşturan ya da zayıflamasına yol açan etkenleri, ayrıca grup ve örgüt üyeliğinin insanlar üzerindeki etkilerini inceler, insan toplumunun temel niteliğiyle, sürekliliğine ve değişimine yol açan çeşitli süreçlerle ilgilenir.
23
Max Weber (Marks Veber, 1864-1920 ) Alman düşünür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Sosyolojiyi metodolojik olgunluğa ulaştırmıştır. O, siyaset sosyolojisi ve eğitim sosyolojisi alanında yaptığı araştırmalarıyla da tanınır. Weber, toplumsal değişmeyi anlamaya çalışmıştır. Weber'e göre ekonomik etkenler kadar düşünce ve inançlar da toplumsal değişme üzerinde etkilidir. Marx'ın sınıf temelli çözümlemelerinin yerine statü kavramını getirmiştir. İnsan ilişkileri ve bürokrasi üzerine çalışmalarıyla tanınır. Max Weber’e göre toplumu ve toplumsal eylemleri açıklamak için genel kavramlardan değil bireylerden, öznel olarak düşünülmüş anlamlardan hareket edilmelidir. Böylece Weber psikolojik yaklaşımla sosyolojik yaklaşımı birleştirmek istemiştir.
24
Le Play (Lö Pley, 1806-1882) Sosyolojinin kurucularından biridir. Maden mühendisi olduğu için madencilik üzerine bir anket hazırlamak amacıyla hükümet tarafından görevlendirilmiştir. Böylece Le Play Avrupa’yı batıdan doğuya, kuzeyden güneye baştan aşağı dolaşmış, yerinde yaptığı gözlemlerle Avrupa işçileri üzerine yüze yakın monografi hazırlamıştır. Le Play, işçi aileleriyle ilgili monografilerini “Avrupa İşçileri” adlı beş ciltlik büyük yapıtında yayınlamıştır. Bu yapıt yirmi yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Le Play araştırmalarında özellikle işçi ailelerine önem vermiştir. Çünkü ona göre işçi aileleri dar gelirlidir ve bu ailelerin yakınlarına olan bağlılıkları zengin ailelerinkinden çok daha fazladır. Böylece işçi ailelerinin monografi incelemelerini temel olarak ele alan Le Play, bu ailelerin gelir ve giderini ortaya koyunca onlar hakkında tam bir fikir edinebileceğini savunmuştur. Le Play, gruplar üzerine yaptığı alan araştırmalarıyla mikro sosyolojiyi temsil etmiştir.
25
Sosyolojik Ara ş t ı rmalarda Kullan ı lan Yöntemler Nelerdir? Sosyolojinin bilim olarak doğması ve gelişmesinin nedenlerinden biri, sosyolojik araştırmalarda kullanılan yöntem ve tekniklerdir. Sosyoloji, diğer bilimlerin de yöntemi olan, genel yöntemler ya da akıl yürütme yöntemleri denilen tümdengelim, tümevarım ve analojiyi kullanmanın yanı sıra kendine özgü veri toplama tekniklerini de kullanır.
26
Genel Ara ş t ı rma Yöntemleri Tümdengelim Tümevarım Analoji Veri Toplama Teknikleri Gözlem Monografi Anket Örnek olay incelemesi Sosyometri İstatistik
27
KAYNAKÇA Ataberk Mustafa (Ed.) (2017). Ortaöğretim Sosyoloji Ders Kitabı. Ankara: Ada Yay.
28
HAZIRLAYAN: SEL İ N TANLAK
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.