Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Bu sunuda muhtemelen eylem öğeleri yaratacak dinleyici tartışması olacak. Sunu sırasında bu öğeleri takip etmek için PowerPoint'i kullanın. Slayt Gösterisi.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Bu sunuda muhtemelen eylem öğeleri yaratacak dinleyici tartışması olacak. Sunu sırasında bu öğeleri takip etmek için PowerPoint'i kullanın. Slayt Gösterisi."— Sunum transkripti:

1 Bu sunuda muhtemelen eylem öğeleri yaratacak dinleyici tartışması olacak. Sunu sırasında bu öğeleri takip etmek için PowerPoint'i kullanın. Slayt Gösterisi sırasın da sağ fare düğmesini tıklatın. "Toplantı Defteri" seçeneğini tıklatın. "Kararlar" sekmesini tıklatın. Karar çıktıkça yazın. Kutuyu kapatmak için burayı tıklatın. Bu, sunu sonunda ana düşüncelerinizin girileceği Kararlar slaydını otomatik olarak yaratacaktır. FUZULİ

2 Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır. (Aşk derdinden hoşnudum. Ey doktor ilacımdan, tedaviden el çek. Derman kılma ki helak olmam dermanının zehirindedir.) Divan edebiyatında ve Fuzuli’de sevgiliden şikayet edilmez. Sevgilinin eziyet etmesi onun hakkıdır. Ayrıca ıstırabın insanı olgunlaştırdığına inanılır. Istırap insanı dünyadan soğutur. Zaten istenen de budur. Çünkü tasavvufa göre bu dünyadan vazgeçmek, sadece Allah’a yönelmek gerekir. Allah da kuluna değişik belalar vererek onu imtihan eder.

3 YAŞAMI 'de Kerbela'da doğduğu ve 1556'da yine Kerbela'da öldüğü sanılır. Temelini bireysel duygu ve sevgide bulan bir şiir anlayışını geliştirmiştir. Gerçek adı Mehmed b. Süleyman'dır. Yaşamı, özellikle gençlik dönemi ve öğrenimi konusunda yeterli bilgi yoktur.

4 Şiirde "Fuzûlî" adını, kendi şiirlerinin başkalarınınkilerle, başkalarının şiirlerinin de kendisininkilerle karşılaştırılması için aldığını, böyle bir takma adı kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını, Farsça Divan'ının girişinde açıklar. Ama "işe yaramayan", "gereksiz" gibi anlamlara gelen "fuzûlî" sözcüğünün başka bir anlamı da "erdem"dir. Onun bu iki karşıt anlamdan yararlanmak amacını güttüğünü ileri sürenler de vardır.

5 Fuzûlî, kendinden sonra gelen Türk Divan şairleri arasında Bâkî, Ruhî, Nâili, Neşâti, Nedim ve Şeyh Galib gibi sevgiyi şiirlerinin odağı durumuna getiren şairleri etkilemiştir.

6 Divan edebiyatının en büyük şairidir. Kerbela’da yaşamıştır
*Divan edebiyatının en büyük şairidir.Kerbela’da yaşamıştır.Türbedarlık yapmış iyi bir eğitim görmüştür. *Şiirlerin Azeri Türkçesi ile yazılmıştır,Dönemine göre dili sadedir.Gazel şairi olarak bilinir. Divan şiirinin bütün ölçülerini, biçimlerini kullanan Fuzûlî'nin yaratıcı gücü, düşünce derinliği, söyleyiş akıcılığı daha çok gazellerinde görülür. *Şiiri bir ilim işi olarak görür.İlimsiz şiiri temasız duvara benzetir. *Şiirde tasavvuf önemlidir.

7 Temelini bireysel duygu ve sevgide bulan bir şiir anlayışını geliştirmiştir Şiirde uyumu sağlayan öğe genellikle, sözcükler arasında ses benzerliğinden kaynaklanır. Fuzûlî'de halk dilinde geçen sözcükler, deyimler, atasözleri önemli bir yer tutar.

8 ESERLERİ. Divan (Türkçe Divan). Sıhhat ve Maraz,. Enisü'l-Kalb
ESERLERİ .Divan (Türkçe Divan) .Sıhhat ve Maraz, .Enisü'l-Kalb .Terceme-i Hadis-i Erbain ("Kırk Hadis Çevirisi"); .Beng ü Bâde .Hadikatü's-Süedâ ("Mutluların Bahçesi"); .Leylâ ve Mecnun .Rindü Zahid .Divan (Arapça Divançe) .Mektuplar (Şikayetname de içinde) .Divan (Farsça Divançe) .Heft Câm

9 SU KASİDESİ Nazım Şekli: Kaside Vezni: Aruz Nazım Türü: Nat Kalıbı: Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün Kafiyesi: “-ar”: Zengin kafiye Redifi: “-e su” (İsimlendirme redife göre) Kafiye Düzeni: Gazel tipi kafiye Kafiye şeması: aa ba ca da ea fa .... Nazım Birimi: Beyit

10 Birinci beytin taktii: Saç ma ey göz / es k(i) den gön / lüm de ki od / lâ re su Kim bu den lü / du tu san od / la ra kil maz / çâ re su Aruz Hataları: eşk: med, ki: imale, la: imale, lü: imale, du:imale, la: imale

11 Su Kasidesi Saçma ey göz eskden gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutusan odlara kilmaz çâre su Nesir Ey göz gönlümdeki odlare (=ateşlere) su saçma Ki su bu denlü tutuşan odlare (=ateşlere) çare olmaz. Edebi Sanat ey: Nida sanatı, göz: Teşhis= kişileştirme, od: (aşk ateşi): Açık istiare

12 Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin Ihtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su Dil-i mecruh(=yaralı gönül) peykanın (=okun demir ucu)nun (kirpiklerinin) sözünü vehm ile (=korkarak) söyler. (Çünkü) her kimde yare olsa su(yu) ihtiyat ilen içer. Dil-i mecruh: Teşhis, peykan: (=kirpik): Açık istiare,

13 Suya virsün bâg-bân gül-zâri zahmet çekmesün Bir gül açilmaz yüzün tek virse min gül-zâre su Bağban (=bahçıvan) gülzarı (=gül bahçesini) suya versin , zahmet çekmesin (sulayıp da yorulmasın). (Çünkü) Gülzare (gül bahçesine) bin su verse (bin defa sulasa orada) yüzün tek (=gibi) bir gül açılmaz. Abartma (=Mübalağa): Beytin tamamı, yüz - gül: Teşbih-i Beliğ (Güzel benzetme)

14 Ârızun yâdiyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola Zayi olmaz gül temennâsiyla virmek hâre su Müjganum (=kirpiklerim) arızun (=yanağının) yadıyla (hatırlamasıyla) nemnak (nemli) olsa n’ola? Gül temennasiyle (=saygısıyla, (elde etmek için)) hara (dikene ) su virmek zayi olmaz (boşa gitmez.) lk

15 Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîg Hayrdur virmek karanu gicede bîmâre su Gam günü dil-i bimardan (=hasta gönlümden) tigın ((kılıç gibi)= kirpiğin) diriğ etme (=esirgeme). Karanu gicede bimara (=hastaya) su virmek hayrdur. Dil-i bimar: Teşbih-i Beliğ, tig: Açık istare.

16 Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr Âsik olmis galibâ ol serv-i hos-reftâre su Ravza-i kuyuna (köyünün bahçesine (Ravza-i Mutahharaya)) durmayıp güzar eyler (geçer (akar)) Su galiba ol(=o)serv-i hoş-reftare (=hoş yürüyüşlü serviye (Peygamberimize)) aşık olmuş. Su: Teshis.

17 Dest-bûsi ârzûsiyla ger ölsem dostlar Kûze eylen topragum sunun anunla yâre su Dostlar! Ger (=eğer) , dest-busi ((Peygamberimizin) =el(ini) öpme) arzususyla ölürsem, toprağım kuze eylen (=testi yapın) anunla (=onunla) yare (=dosta (Peygamberimize)) su sunun. Su: Aliteresyon

18 Tiynet-i pâkini rûsen kilmis ehl-i âleme Iktidâ kilmis târîk-i Ahmed-i Muhtâre su (Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymus (ve bu hâli ile) dünya halkina temiz yaratilisini açikça göstermistir.)

19 Dosti ger zehr-i mâr içse olur âb-i hayât Hasmi su içse döner elbette zehr-i mâre su (Dostu yilan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine düsmani da su içse (o su, düsmanina) elbette yilan zehrine döner.)

20 Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasil Basini dasdan dasa urup gezer âvâre su Su ayaginin topragina ulasayim diye basini tastan tasa vurarak ömürler boyu, durmaksizin basibos gezer.) Su: Teşhis. Hüsn-i Talil: Beytin tamamı

21 Umduğum oldur ki ruz-i haşr mahrum olmayam Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i didâre su Umduğum odur ki haşir günü mahrum olmayayım. Ben yüzüne susamışa vuslat çeşmesi vere.

22 LEYLA ile MECNUN Nazım Şekli: Mesnevi Nazım Birimi: Beyit Ölçüsü: Aruz Kafiye şeması: aa bb cc dd....

23 Ya rab. Bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Ya rab! Bela-yı aşk ile kıl aşina beni! Bir dem bela-yı aşkdan kılma cüda beni Ey Rabb’im! Aşk belası ile beni tanışık kıl! Bir an bile beni aşk belasından uzak kılma.

24 Gördü ki bir avcı dam kurmuş Damına gazeller yüz urmuş
Gördü ki bir avcı dam kurmuş Damına gazeller yüz urmuş Gördü ki bir avcı tuzak kurmuş. Tuzağına ceylanlar yüz vurmuş.

25 Bir ahu esir-i damı olmuş Kan yaşı kara gözine dolmuş Bir ceylan tuzağının tutsağı olmuş. Kanlı göz yaşı kara gözüne dolmuş.

26 Baynu burulu ayağı bağlu Şehla gözi nemli canı dağlu Buynu bükük, ayağı bağlı, Güzel gözü nemli, canı yaralı

27 Ahvaline rahm kıldı Mecnun Bakdı ana tökdi eşk-i gülgun Mecnun, durumuna acıdı. Ona baktı, gül renkli göz yaşı döktü.

28 Gönlüne katı gelip bu bidad Yumşak yumşak dedi ki sayyad Bu adaletsizlik gönlüne katı geldi. Yumuşak yumuşak dedi ki: Avcı!

29 Rahmeyle bu müşk-bu gazale Rahmetmez mi kişi bu hale
Rahmeyle bu müşk-bu gazale Rahmetmez mi kişi bu hale. Bu misk kokulu ceylana acı. Kişi bu duruma acımaz mı?

30 Sayyad bu natüvane kıyma Kıl canına rahm bu cane kıyma. Avcı
Sayyad bu natüvane kıyma Kıl canına rahm bu cane kıyma Avcı! Bu acize kıyma! Canına acı, bu cana kıyma!

31 Sayyad sakın cefa yamandır Bizmezsin mi ki kane kandır. Avcı
Sayyad sakın cefa yamandır Bizmezsin mi ki kane kandır Avcı! Sakın, eziyet kötüdür. Bilmezsin mi ki kana kandır.

32 Sayyad bana bağışla kanın Yandırma cefa odına canın Avcı
Sayyad bana bağışla kanın Yandırma cefa odına canın Avcı! Bana bağışla canını. Eziyet ateşine canını yandırma Cefa-od: Teşbih-i Beliğ

33 Sayyad dedi budur maaşum Açmam ayağın giderse başum
Sayyad dedi budur maaşum Açmam ayağın giderse başum Avcı, geçimim budur, dedi. Başım giderse (gitse bile) ayağını açamam.

34 Katlinde bu saydın etsem ihmal Evlad u ıyalime n’olur hal
Katlinde bu saydın etsem ihmal Evlad u ıyalime n’olur hal Bu avın öldürülmesinde ihmal etsem (edersem), çoluk çocuğuma ne hal olur?

35 Mecnun ana verdi cümle rahtın Pak eyledi bergden dırahtın Mecnun bütün eşyasını ona verdi. (Vücut) Ağacını yapraktan pakladı. Dıraht: (vücut): Açık istiare. Raht-berg: Teşbih-i Beliğ

36 Ol turfa gazalin açtı bendin Şad eyledi can-ı derd-mendin O taze ceylanın bağını açtı. (Ceylanın) dertli canını mutlu etti.

37 Yüz urdı yüzüne kıldı efgan Göz sürdi gözine oldu giryan
Yüz urdı yüzüne kıldı efgan Göz sürdi gözine oldu giryan Yüz vurdu yüzüne feryat etti. Göz sürdü gözüne ağlayıcı oldu.

38 GAZEL Benim tek hiç kim zar u perişan olmasun ya Rab Esir-i derd-i aşk u dağ-ı hicran olmasın ya Rab Ey Rabb’im! Benim gibi hiç kimse ağlayan ve perişan olmasın. Ey Rabb’im! Aşk derdinin ve ayrılık yarasının tutsağı olmasın.

39 Demadem cevrlerdir çektiğim bi-rahm bütlerden Bu kafirler esiri birmüselman olmasın Ya Rab Acımasız put (gibi güzel)lerden çektiğim devamlı eziyetlerdir. Ey Rabb’im bu kafirler (güzeller) tutsağı bir müslüman olmasın

40 ŞİKAYETNAME Biçimine göre türü: Süslü nesir
ŞİKAYETNAME Biçimine göre türü: Süslü nesir Konusuna göre türü: Hiciv Secileri: perişan-nişan, almadılar-mültefit olmadılar, çin-i ebrudur-budur, görmüşler-vermişler, behremend olam-dua kılam, mezalimine girmişler-sermaye-i tereddüt vermişler, cidal idesün-işidesün, suret bulmaz-mümkün olmaz, zevaidsüz olur mı-kalur mı, vebaldür-helaldür, bulınur-alınur, işitmişüz-razı etmişüz, vermezler-reva görmezler.

41 Huzurlarına gitdüm. Bir cem (=topluluk) gördüm, hikayetleri perişan, ne safadan (=mutluluktan) anda (on(lar)da) eser ve ne sıdkdan (=doğruluktan) nişan (=iz) var. Selam verdüm. Rüşvet değüldür deyü (=değildir diye) almadılar. Hükm (=padişah fermanı) gösterdüm. Faidesüzdür deyü mültefit olmadılar. (=ilgi gösterdmediler) Eğerçi (=her nekadar) zahirde (=görünüşte) suret-i itaat (=itaat eder gibi) gösterdiler, amma zeban-ı hal ie (=davranış diliyle) cemi (=tüm) sualime (=sorularıma) cevap verdiler.

42 Dedüm: Ya eyyühel- ashab. (=Ey arkadaşlar
Dedüm: Ya eyyühel- ashab! (=Ey arkadaşlar!) Bu ne fi’l-i hata (=hatalı davranış) ve çin-i ebrudur? (=çatık kaş(lılık)tır?) Dediler: Muttasıl (=devamlı) halimiz budur.

43 Dedüm: Benüm riayetim (=görülecek işlerimi) vacip (=zorunlu) görmüşler ve bana berat-ı tekaüd (=maaş belgesi) vermişler ki evkaftan (=vakıflardan) hemişe (=sürekli) behremend (=hissedar) ola(yı)m ve padişaha ferağ-ı hal (=huzur dolu bir kalp) ile dua kılam. Dediler: Ey miskin (=tembel, çaresiz), senin mezalimine girmişler (=sana zulmetmişler) ve sana sermaye-i tereddüt (=tereddüt sermayesi) vermişler ki müdam (=devamlı) bifaide (=faydasız) cidal (=tartışma) idesün ve na-mübarek yüzler görüp, na-mülayim (=yumuşak omayan) sözler işidesün.

44 Dedim: Beratımun (=belgemin) mazmunu (=içindekiler) niçin suret bulmaz
Dedim: Beratımun (=belgemin) mazmunu (=içindekiler) niçin suret bulmaz? (Neden elimdeki emrin gereğini yerine getir miyorsunuz? Dediler: Zevaiddit (=artanlardır) husulü (=olması) mümkün olmaz. (Gelirlerin artanından vereceğiz. Ama gelir fazlasının oluşması mümkün olmaz.

45 Dedüm: Böyle evkaf (=vakıflar) zevaidsüz (=gelir fazlalıksız) olur mu
Dedüm: Böyle evkaf (=vakıflar) zevaidsüz (=gelir fazlalıksız) olur mu? (Bu kadar vakıf gelirlerinden gelir fazlası olmaz mı? ) Dediler: Zaruriyyat-ı asitaneden (=devletin zorunluluklarından) kalsa bizden kalıur mı? ( İstanbul’a göndermek zorunda olduğumuz bir miktarın dışında artan olursa onları da biz yeriz.)

46 Dedim: Vakıf malın ziyade (=fazlaca) tasarruf etmek (=kullanmak) vebaldür. (=günahtır) (Vakıf gelirlerini haksız yere kullanmak günahtır.) Dediler: Akçamüzle satın almışız bize helaldür. (Biz rüşvetle, kayıtları tutan katiplere rüşvet vererek bu haksız kazancı elde ediyoruz. Öyleyse bize helaldir. Yani kimse bizim haksız kazanç elde ettiğimizi iddia edemez.)

47 Dedim: Hisab alsalar (=denetleseler) bu sülukinüzün (=tuttuğunuz yolun) fesadı (bozukluğu) bulunur. (=anlaşılır) Dediler: Bu hisab kıyamette alınır. (Dünyada kimse denetleyemez. Denetlese de kayıtlar düzgün görüldüğü için bir şey çıkmaz.) Dedim: Dünyada dahi hisab olur, haberin işitmişüz. Dediler: Andan (=ondan) dahi bakimüz (=ağlamamız, parçada korku) yoktur. Katipleri razı etmişiz. (Katiplere de pay vererek susturduk.)

48 Gördüm ki sualime (=soru(ları)ma) cevapdan gayrı (=başka) nesne vermezler (sadece lafla karşılık verdiklerini gördüm.) ve beraat (=(elimdeki) padişah fermanı) ile hacetüm (=ihtiyaç(lar)ım) reva görmezler (=terine getirmezler (=paramı, maaşımı vermezler)), naçar (=çaresiz (bir şekilde)) terk-i mücadele (=(onlarla) mücadele (etme)yi bıraktım) ve me’yus (=ümitsiz) ü (=ve) mahrum (=yoksun (olarak)) guşe-i uzletime (=yalnızlık köşeme) çekildüm.


"Bu sunuda muhtemelen eylem öğeleri yaratacak dinleyici tartışması olacak. Sunu sırasında bu öğeleri takip etmek için PowerPoint'i kullanın. Slayt Gösterisi." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları