Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

MONTESSORİ YAKLAŞIMI & REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "MONTESSORİ YAKLAŞIMI & REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI"— Sunum transkripti:

1 MONTESSORİ YAKLAŞIMI & REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI
EÇE’de ÖĞRETMEN MONTESSORİ YAKLAŞIMI & REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI

2 MONTESSORİ YAKLAŞIMI Maria Montessori 1870’de İtalya’da orta sınıf bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İlköğretimden sonra genellikle erkek çocukların kabul edildiği teknik okula gitmiş ve ardından da tıp okuyarak İtalya’da döneminin ilk kadın hekimi olmuştur. Montesori’nin eğitim yaklaşımı Reusseau, Pestalozzi ve Froebel’in görüşlerinden etkilenmiştir. 1907’de 4-7 yaş grubu yoksul çocuklar için Çocukların Evi (Casa dei Bambini) adıyla bir okul açmış, 1909’da kendi eğitim anlayışının temellerini yansıtan bir kitap yazmıştır (Arslan, 2008). Bunları takip eden birkaç yıl içerisinde ünü tüm dünyada duyulmaya başlamış ve eğitim anlayışı geniş kitlelere ulaşmıştır. Ancak aynı zamanda sıkı bir kadın hakları savunucusu ve aktivist olan Montessori politik otoritelerin kendi ideolojilerine uygun eğitim vermesi taleplerine karşı gelmiş ve bu yüzden Hindistan, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde sürgün hayatı yaşamıştır. Montessori eğitimi II. Dünya savaşının ardından yeniden yaygınlaşmaya başlamıştır (Arslan, 2008). NTV'den BBC Olağanüstü Kadınlar Belgeseli: Maria Montessori

3 PROGRAMIN AMACI VE HEDEF KİTLESİ
Montessori eğitiminin ana amacı çocukların kendilerine ve başkalarına karşı sorumluluk alan ve saygı duyan bireyler olarak yetişmeleridir. Program çocukların zihinsel faaliyetlerini ortaya çıkarmayı, kendi kendilerine öğrenmelerini sağlamayı amaçlar. Bu anlamda çocuk öğrenme etkinliğinde merkez ve lider durumundadır. Çocuk doğal yapısı gereği uygun ortam, materyal ve rehberlik sağlandığında kendi iç sesini dinleyerek hem öğrenme hem de kendini denetleme süreçlerini gerçekleştirir. Program yarım gün olup genellikle 3-4 yaşından itibaren çocuklar bu programa katılır. Programın engelli ve çeşitli nedenlerle öğrenme güçlüğü olan çocuklar için etkili olduğu ileri sürülmektedir. Eğitimin esaslarından biri çocukların bağımsız öğrenme ve kendilerini denetleme becerisi kazanmaları olduğundan Montessori programında çocuklar hata yapmaktan korkmazlar. Öğretmenler de otorite ya da bilgi aktaran figürler olmaktan çok birer rehber rolü üstlenirler. Yine büyük çocuklar da küçükler için birer rehber gibidir ve bu nedenle sınıflarda karma yaş uygulaması görülür. Çocuklar arasında 2-3 yaş farkı bulunur. Montessori programında üzerinde durulan gelişim alanları şunlardır: Yaşam pratikleri: Günlük yaşamın idamesi için gerekli beceriler (ör. ayakkabılarını bağlama, öz-bakım, yiyeceğini hazırlama vs.) Duyu alanı / duyu farkındalığı: Beş duyunun geliştirilmesi (geometriyi de içerir). Dil sanatı: Kendini sözel olarak ifade edebilme, harfleri tanıma, heceleme, gramer bilgisi, okuma-yazma, vs. Matematik: Sayıları tanıma, ondalık sistemi anlama, geometri. Kültürel konular: Çocuk kültürel etkinlikler yoluyla (ör: tarih, coğrafya, sanat, doğa bilimi, müzik, fiziksel hareket, vs.) kendi kültürü ve başka kültürler arasındaki farklılık ve benzerlikleri kavrar.

4 Montessori yaklaşımının temelinde onun çocuk anlayışı yatar
Montessori yaklaşımının temelinde onun çocuk anlayışı yatar. Bu anlayışta Rousseau’nun etkileri açık bir biçimde görülmektedir. Montessori çocuğun minyatür yetişkin olarak algılanmasına karşı çıkmış çocukların yetişkinlerden farklı, kendine özgü özellikleri olan, hayatın özel bir biçimini temsil eden varlıklar olduğunu ileri sürmüştür. Montessori’nin çocuğa bakışı üç başlık altında incelenebilir (Arslan, 2008): Biyolojik bir canlı olarak çocuk: Çocuk diğer canlılardan farklı olarak, sınırsız uyum yeteneğine sahip, içgüdüsü yetersiz ama öğrenebilme yeteneği yüksek ve insan olabilmek için insanlara muhtaç bir canlıdır ve bu nedenle çocuk “kendi ve özgür seçimi ile bağımsız iradesini oluşturabilme gücüne sahip” üstün bir biyolojik canlıdır (Montessori, 1998, 254, akt., Arslan, 2008, s. 69). Bağımsız bir birey olarak çocuk: Kişilik gelişimi sürecinde çocuk bir yandan sosyalleşirken bir yandan da kendi özgür bireyselliğini korumaya çalışır. Bu nedenle eğitimde vurgulanması gereken eğitim yönteminden ziyade insan kişiliğidir. Montessori’nin eğitim yaklaşımının temelinde de çocukların birer birey olarak kendilerini gerçekleştirmelerine destek olmak amacı yatar. Tanrının yarattığı bir varlık olarak çocuk: Rousseau gibi Montessori’nin eğitim anlayışında da onun dini inançlarının izleri görülür. İnançlı bir Katolik olan Montessori çocukları tanrının birer lütfu olarak görür. Çocukların gelişim çizgisi tanrısal bir yaratılış planını yansıtır. Bir tanrı yaratısı olarak çocuk insana özgü olan zekâ, özgürlük, bireysellik, vicdan ve tanrıya bağlılık gibi yetilerle donatılmıştır. Tanrı, çocukları kendi “yaşam yolunu” tayin etmek yani kendilerini gerçekleştirmek üzere kendi başına öğrenme gücü ile donatmıştır.

5 Montessori eğitim programının bazı temel ilkeleri vardır:
Çocuğa saygı ilkesi Montessori pedagojisinin temelini oluşturur. Yetişkinler benmerkezci bir yaklaşımla çocukları yetersiz, gelişmemiş, zayıf ve etkisiz küçük insanlar olarak görmekte ve onların dünyalarını anlamadan onları sınırlandırmakta, kendi hayallerini onlara yüklemekte ve kendilerini çocukların yaratıcısı gibi algılamaktadır. Oysaki her çocuk eşsizdir ve bu nedenle eğitim bireyselleştirilmelidir. Çocukların yetişkinlerinkinden farklı bir dünyaları vardır ve onlar minyatür bir yetişkin olarak görülmemelidirler. Çocuğa saygı onların birey olduklarını anlamayı ve işlerini kendi kendilerine yapabilmelerine olanak tanımayı gerektirir. Bu yapıldığında çocuk bağımsız bir şeklinde öğrenme, özgüven, otonomi ve bunlar için gerekli becerileri kazanabilir. Emici zihin / özümleyici akıl (absorbent mind) ilkesi ise çocukların öğrenmelerinin yapısal olarak yetişkinlerden farklı olduğu anlamına gelir. Montessori çocukların yapısı gereği öğrenme eğiliminde olduklarını düşünür. Öğrenme sürecinin yetişkinler tarafından baskıyla gerçekleştirilmesine karşı çıkar. Eğitici ortam ilkesi çocukların hem kendi kendilerine öğrenmelerine hem de yetişkinlerden bağımsız olarak hareket edebilmelerine olanak tanıyan özel tasarlanmış bir ortamı ifade eder. Eğitici ortam çocuklarda öz-denetim ve öz-disiplinin gelişimine katkıda bulunmalıdır. Kendi kendine öğrenme ilkesi de çocukların öğrenme sürecinin merkezinde yer aldığını, uygun ortam ve olanaklar sunulduğunda özgürce yaptığı seçimler ve kazandığı deneyimler sayesinde kendi kendilerini eğitebileceklerini ifade eder. Bu süreçte yetişkinlerin rolü onları öğrenme sürecinin merkezi yapmak, gerekli özgürlüğü tanımak, uygun ortamı hazırlamak, onların hassas dönemlerini gözlemleyerek onları anlamlı görevlere yönlendirmek gibi faaliyetler içerir (Erdiller, 2010). Montessori çocukların kendi kendilerine öğrenmelerinin sırrını dikkatin yoğunlaşması ifadesiyle dile getirir (Arslan, 2008).

6 Hassas dönemler / duyarlılık dönemleri (sensetive periods) ilkesi çocukların farklı gelişimsel dönemlerde (bebeklik, çocukluk, ergenlik ve olgunluk) farklı yetenekleri öğrenmeye daha duyarlı oldukları ve bunları öğrenmelerinin daha kolay ve doğallıkla gerçekleştiğini dile getirir. Duyarlılık dönemlerinin sıralaması sabit olmakla birlikte zamanlama açısından çocukta çocuğa farklılıklar görülebilir. Montessori, çocuklarda dönemin gerekleri yerine getirildiğinde özel bir yeteneğin kazanılmasını sağlayan dönemlerden söz eder. Bu dönemler gereği gibi değerlendirilmediğinde de söz konusu yetenekler edinilebilir fakat daha fazla çaba gerektirir. Duyarlılık dönemlerinde çocuk söz konusu yetenekleri emici zihin denilen ve bilinçli bir çaba gerektirmeden doğal bir şekilde ve çok kolayca öğrenebilir. Bu nedenle programda akademik çalışmaya ağırlık verilmiştir. Yetenekler ve ilgili duyarlılık dönemleri: Hareket: 0-1 yaş Dil: 0-6 yaş Küçük nesneler: 1-4 yaş Düzen: 1-2 yaş Müzik: 2-6 yaş Zarafet ve kibarlık: 2-6 yaş Duyuların incelik kazanması: 2-6 yaş Yazı yazma: 3-4 yaş Okuma: 3-5 yaş Uzamsal ilişkiler: 4-6 yaş Matematik: 4-6 yaş

7 EĞİTİM ORTAMI Montesori sınıflarında günlük program ağırlıklı olarak çocukların bireysel ya da küçük gruplar halinde süre sınırlaması olmaksızın çalışmalarından oluşur. Büyük grup etkinlikleri günlük programda bir saatten daha fazla yer almaz. Sınıf ortamı özel bir önem taşır. Montessori yaklaşımında eğitim ortamını belirleyen en temel ilke çocuğun rahat ve bağımsız bir biçimde hareket edebilmesi ve kendi seçimleri doğrultusunda içinden gelen işi yapmasına olanak tanınmasıdır (Arslan, 2008). Rahat hareket olanağı tanımak adına sınıfın yarısı boş bırakılır. Montessori sınıflarının tipik bir özelliği karma yaş uygulamasıdır. Sınıflarda akran yoluyla öğrenmenin gerçekleşebilmesi için üçlü yaş grubundan çocuklar bir arada bulunur (ör: yaş). Montessori programlarında çocuğun doğa ve doğadaki gerçek nesnelerle teması çok önemlidir. Ayrıca eğitimde hayal oyunlarına değil gerçekliğe vurgu yapılır. Montessori yaklaşımında çocukların yaptıkları etkinliklere oyun değil, iş olarak bakılır. Sınıftaki malzemeler oyuncak değil gerçek nesnelerdir ve çocuğun gerçek nesnelerle temasını sağlamak üzere her sınıfta gerçek bir lavabo, buzdolabı, telefon, vs. yer alır. Sınıfta ayrıca gerçek bitki ve havyanlar bulunur ve bunların bakımından çocuklar sorumludur. Çocukların gerçek hayatta her istediklerini istedikleri an elde edemeyeceğini kavramaları için her malzeme çeşidinden sınıfta yalnızca bir tane bulunur.

8 Montessori eğitim ortamının en tipik özelliklerinden biri özel materyallerdir. Bu materyaller çocuğun bağımsız öğrenme ve kendini denetleme becerisi kazanması esasına göre tasarlanmış olup üç grupta toplanır: Günlük yaşam/etkinlik materyalleri (ayakkabı boyası, süpürge, kap-kacak, vb). Hareket/uygulama materyalleri (jimnastik ve benzeri etkinlikler için kullanılan materyaller) Düşünsel/öğretim materyalleri (Montessori Materyalleri) Montessori yaklaşımında düşünsel materyaller kendi kendine öğrenme ilkesi için kritik bir öneme sahip olup, çocukların nesnelerle temas yolu ile zekâ gelişimine katkıda bulunur ve yaş ilerledikçe materyallere duyulan ihtiyaç azalır. Yazma ve okumaya hazırlık materyalleri Dil eğitimi materyalleri Sayılar ve temel aritmetik işlemleri için materyaller Alan ve hacim hesapları için materyaller Coğrafya materyalleri Biyoloji materyalleri Kontrol materyalleri Video:

9 ÖĞRETMENİN ROLÜ & ÇOCUĞUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Montessori yaklaşımında öğretmen direk öğretim faaliyetinde bulunmaz. O daha çok bir rehber olarak bulunur. Öğretmenin hassas dönem özelliklerini ve her bir çocuğun gelişimsel özelliklerini çok iyi bilmesi gerekir. Öğretmen bireysel ya da küçük grup etkinlikleri sırasında çocukları gözlemlemek ve her biri hakkında detaylı gözlem kayıtları tutmakla sorumludur. Öğretmenin en önemli bir diğer sorumluluğu da eğitici ortamın hazırlanması ve çocuklar için cazip hale getirilmesidir. Çocukların değerlendirilmesi rekabete yani çocukların birbiriyle karşılaştırılmasına değil, işbirliğine dayalıdır. Değerlendirme öğretmenlerin kapsamlı gözlem kayıtları ve çocukların etkinliklerinden oluşan portfolyolar yolu ile gerçekleştirilir.

10 REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI
II. Dünya Savaşının hemen ardından 1945’lerde İtalya’nın Reggio Emilia kentinin Villa Cella adlı bir köyünde yaşayan insanlar çocukları için kendi çabaları ve olanaklarıyla bir okul yapmaya başlarlar. Bir eğitimci ve psikolog olan Loris Malaguzzi bu girişimi yerinde görmeye gittiğinde köylüler ondan çocuklarına eğitim vermesini isterler. Ailelerin girişimi ve Malaguzzi’nin katkılarıyla başlamış olan program mevcut eğitim sisteminin dışında bir sistem oluşturmaya başlamış ve yeni okullar kurularak yaygınlaşmıştır. 1967den itibaren Reggio Emilia Belediyesi tarafından yönetilmeye başlayan bu okulların kentte de yaygınlaşmasıyla birlikte bir süre sonra İtalyan hükümeti de programa destek verir. Malaguzzi ( ) Reggio Emilia kentinde doğmuş ve ölmüştür. Reggio Emilia okullarının yaygınlaşmasının ardından İtalyan Eğitim bakanlığı bünyesinde danışman olarak çalışmış, bu dönemde Ulusal Erken Çocukluk Merkezi adında bir araştırma merkezi kurmuş ve yönetmiş, çeşitli dünya ülkelerini ziyaret ederek erken çocukluk eğitiminde Reggio Emilio yaklaşımının tanıtımı ve savunuculuğunu yapmıştır. Reggio Emilia Programı günümüzde en başarılı EÇE yaklaşımlarından biridir ve dünya çapında pek çok okulda uygulanmaktadır. Eğitim programının merkezinde çocuklar, yakın çevreleri ve yaratıcılık yer alır. Loris Malaguzzi

11 PROGRAMIN AMACI VE HEDEF KİTLESİ
Malaguzzi’nin eğitim anlayışında Piaget, Dewey, Vygotsky ve Bruner gibi yapısalcı kuramcıların etkileri görülür. Malaguzzi çocukların Piaget’nin iddia ettiği gibi bilişsel çeşitli gelişimsel basamaklardan geçmediklerine, onların doğuştan zeki, meraklı, sosyal olduklarına inanmaktadır. Her sosyoekonomik düzeyden çocukların hedef alındığı programda özel eğitim gereksinimi olan çocuklara öncelik tanınır. Programın amacı kuruluş yıllarında savaş sonrası olumsuz etkileri ortadan kaldırmak iken, zamanla program geliştikçe amaç çocukların gelişimlerinin engellenmediği bir eğitim ortamında sosyal etkileşim içinde (çocuklar, aileler, okul çalışanları, toplum) ve somut deneyimler yolu ile gelişimlerini desteklemektir. Akıllı, meraklı, sevilmeyi isteyen ve sevebilen çocuklar bu yaklaşıma göre kendi eğitimlerinde aktif rol alır ve katkıda bulunurlar. Çocuklar doğuştan çevreyi anlama ve öğrenme eğilimindedirler. Eğitimde çocukların aile bireyleri, diğer çocuklar, öğretmenler, toplum ve çevre ile ilişkiler odak noktasıdır. Okul, toplum, aile işbirliği Reggio Emilia programının esaslarından biridir. Aileler hem günlük etkinliklerde hem de yönetimsel kararlarda aktif olarak eğitimde yer alır.

12 Malaguzzi geleneksel eğitim metotlarının ve yetişkinlerin sahip oldukları kalıp yargılar ve uygulamaların çocukların gelişim sürecinde engelleyici bir etmen olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle çocuğun bu engelleri kendisinin aşabilmesini sağlamak amacı ile öncelikle ona içinde yaşadığı toplumdaki yeni kültürel rol ve değerlerin öğretilmesi gerektiğini düşünür. Sabit bir eğitim programından ziyade çocukların gelişimsel ihtiyaçları ve yaratıcılıkları doğrultusunda sürekli yenilenen şekillenen bir program olması bakımından Reggio Emilia yaklaşımı çocuk merkezli bir yaklaşımdır. Programın ayıt edici bir özelliği çocuklara somut yaşantılar sunarak onların keşif yapmalarına fırsat sağlanmasıdır. Reggio Okullarında sanat ve Proje çalışmaları etkinliklerin merkezinde yer alır. Proje çocuklar tarafından planlanır ve uygulanır. Reggio Emilia Programında öğretmenler çocuğun sözcükler dışında birçok dili olduğuna ve kendilerini farklı ortamlarda farklı yollarla ifade ettiklerine inanırlar. Programda çocuklar resim, sayılar, drama, şarkılar, heykel, vb. birçok farklı sembolik yolla kendilerini ifade ederler. Çocukların yüz dili kavramı onların somut yaşantılarını ifade ettikleri, sembolik ifadelere dönüştürdükleri çok sayıda dili ifade eder. Kaynak:

13 EĞİTİM ORTAMI Reggio Emilia Programında eğitim ortamı düzenlemede temele alınan iki unsur yaratıcılık ve çevredir. Sınıf ve okulun onu çevreleyen toplumla kaynaştırılması esas alınır. Çocukların doğuştan çevreyi anlama ve öğrenme eğiliminde olduklarına inanıldığı için çevre düzenlemesi programın en önemli ve ayırt edici unsurlarındandır. Fiziksel ortam çocuğun sosyal-fiziksel çevresini gözlemleyebilmesi ve keşfetmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenir. Çevre kendi öğrenme ve gelişimlerinde aktif rol oynayan çocukların “üçüncü bir öğretmeni” olarak görülür. Aile ilk öğretmendir. Sınıflar merkezi bir alana açılır ve hepsinin duvar büyüklüğünde pencereleri vardır. Okulun merkezinde bulunan bu bol ışıklı geniş alana Piazza denir. Klasik okullardaki gibi uzun koridorlar bulunmaz. Piazza hem çocukların etkileşimlerine olanak tanır hem de ortak etkinlikler/materyaller alanıdır. Sınıf ve okulda çocukların çalışmaları, çalışma etkinlikleri sırasında çekilmiş fotoğraflar ve çalışmalarla ilgili dokümanlar sergilenir. Okula gelen çocuk ve anne-babaların dikkatini çekmek amacıyla giriş duvarları, yer ve tavanlarında aynalar yerleştirilmiştir. Reggio Emilia sınıflarında atölyeler ve küçük-büyük grup çalışmaları için alanlar yer alır. Reggio sınıflarında ucuz, plastik materyaller yer almaz. The "piazza": common space in a preschool

14 Kaynak: http://www.pinterest.com/pin/222717144044425677/

15 ÖĞRETMENİN ROLÜ & ÇOCUĞUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Programın felsefesinde öğrenci öğretmen ilişkisinin otoriteye dayalı bir alt-üst ilişkisi değil, karşılıklı saygıya dayalı demokratik bir ilişki olması düşüncesi yer alır. Öğretmen otorite figürü değil çocuklar gibi öğrenen bir insan pozisyonundadır. Reggio Emilia programında sınıflar tek bir öğretmenin hâkim olduğu alanlar olarak görülmez. Okulun tüm kadrosu birlikte çalışır ve görev hiyerarşisi ve maaş farklılığı söz konusu değildir. Sınıflarda iki öğretmen işbirliği içinde aynı grup çocukla üç yıl boyunca birlikte çalışır. Öğretmenin görevi çocukların anlama kapasitelerini genişletmek, proje sürecinde çocukları gözlemlemek ve onların ilgi alanlarına uygun sorularla çocuklardaki merak ve ilgiyi proje çalışmasına yönlendirmektir. Öğretmenin proje sürecinde ilgi ve merakı yönlendirme ve fırsatlar sunma dışında sınırlayıcı, yönetici gibi merkezi bir rolü yoktur. Reggio Emilia programında çocukların değerlendirilmesi geleneksel yöntemlerle değil, ailelerin çocuklarının günlük yaşantı, performans ve gelişimleri konusunda bilgilendirilmesi yolu ile yapılır.

16 THE HUNDRED İS THERE (Loris Malaguzzi)
The child is made of one hundred. The child has a hundred languages a hundred hands a hundred thoughts a hundred ways of thinking of playing, of speaking. a hundred, always a hundred ways of listening of marveling, of loving a hundred joys for singing and understanding a hundred worlds to discover a hundred worlds to invent a hundred worlds to dream. The child has a hundred languages (and a hundred hundred hundred more) but they steal ninety-nine. The school and the culture separate the head from the body. They tell the child to think without hands to do without head to listen and not to speak to understand without joy to love and to marvel only at Easter and Christmas. They tell the child to discover the world already there and of the hundred they steal ninety-nine. They tell the child that work and play reality and fantasy science and imagination sky and earth reason and dream are things that do not belong together. And thus they tell the child that the hundred is not there. The child says “No way – The hundred is there.” Video:


"MONTESSORİ YAKLAŞIMI & REGGİO EMİLİA YAKLAŞIMI" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları