Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Osmanlı Basın Tarihi 4 Yeni Osmanlılar. Agah Efendi 1860‟lı yıllara girilirken ilk Türkçe gazetenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmiş olmasına.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Osmanlı Basın Tarihi 4 Yeni Osmanlılar. Agah Efendi 1860‟lı yıllara girilirken ilk Türkçe gazetenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmiş olmasına."— Sunum transkripti:

1 Osmanlı Basın Tarihi 4 Yeni Osmanlılar

2 Agah Efendi 1860‟lı yıllara girilirken ilk Türkçe gazetenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmiş olmasına rağmen gazeteler beklentileri karşılayamamıştı. Biri resmî diğeri yarı resmî olmak üzere var olan iki Türkçe gazete de halkın ilgisini çekmiyordu. İşte bu eksikliği hisseden Agâh Efendi, yeni bir gazete çıkarmak için harekete geçti. Agâh Efendi, Türkçe gazete çıkarmak istediğine dair bir dilekçe yazarak Meclis-i Maarif-i Umûmiye‟ye başvuruda bulundu. Gazetenin mukaddimesinde de belirtildiği üzere bu dilekçe Meclis-i Maarif-i Umûmiye tarafından onaylanarak Meclis-i Hass-ı Vükela‟ya iletilmişti. Burada da gerekli onayı alan Agâh Efendi‟nin dilekçesi padişaha takdim edilmiş ve gazetenin çıkan her sayısından bir nüsha padişaha sunulmak üzere gerekli irade alınmıştı.

3 Agah Efendi Çapanzade Ömer Hulûsi Efendi'nin oğlu olarak Yozgat'ın Sorgun ilçesinde doğdu. İstanbul'da Mekteb-î Tıbbiye'de eğitim görmüştür. Tıp öğreniminden sonra çok iyi Fransızca bilmesi nedeni ile Bâb-ı Âli'de kâtip olarak çalışmaya başlamıştır. Daha sonra İngilizce ve İtalyanca dillerinide öğrenmiştir. Dildeki bu başarıları nedeni ile Tercüme Odası tercümanları arasına alınmıştır.Mekteb-î TıbbiyeTercüme Odası 1860 yılında Şinasi ile birlikte Tercüman-ı Ahvâl gazetesini çıkarmıştır.ŞinasiTercüman-ı Ahvâl 1861 yılında Posta Nazırlığına getirilmiştir. 1862 yılında ise 1843 yılında Padişah Abdülmecit’in buyruğuyla posta taşıma amacı ile kurulmuş olan Fevaid-î Osmaniye vapurları idaresi direktörlüğü görevi de kendisine verilmiştir. 1862 yılı sonunda ise ilk Türk posta pullarını çıkarmıştır. Daha önceleri yapıldığı gibi mesafeye göre posta ücretlerinin hesaplanmasına son vererek 13 Ocak 1863 tarihinde Sirkeci, Beşiktaş, Üsküdar, ve Fatih postanelerinde satışı başlayan bu pullar ile posta gönderi ücretlerinin ödenmesi uygulamasını da başlatmıştır. Agâh Efendi bununla da kalmayarak halkın postanelere gelmeden mektup yollayabilmesi için ilk defa posta kutuları uygulamasını da başlatmıştır. 14 Şubat 1865 tarihinde ise ülke sınırları içinde her türlü posta taşınması haklarının devlete ait olduğunu açıklamış ve Mısır Postalarının başlatılmasını emretmiştir.Abdülmecit Namık Kemal'in Genç Osmanlılar Cemiyetine katılmış ve 1866'da Paris'e kaçarak muhaliflere katılmıştır. Muhbir ve "Hürriyet" gazetelerinde çalışmıştır. Namık KemalGenç OsmanlılarParis Hasımları olan Âli ve Fuat paşalar ölünce 1871'de yurda dönüp mutasarrıflık ve Şurayı Devlet üyeliği yapmıştır. Ancak fikirlerinden dolayı 1877'de Bursa'ya ve Ankara'ya sürgün edilmiştir.ÂliFuatŞurayı DevletBursaAnkara Rodos ve Midilli mutasarrıflıklarından sonra 1887'de Atina elçisi iken vefat etmiş ve II. Mahmut Türbesi haziresine defnedilmiştir. RodosMidilliAtinaII. Mahmut Türbesihaziresine

4 Tercüman-ı Ahval Agâh Efendi’nin sahibi olduğu ve Şinasi’nin de yayınına katkı sağladığı Tercüman-ı Ahval, 22 Ekim 1860 (6 Rebîülâhir 1277) günü yayın hayatına başlamıştır. Tercüman-ı Ahval’in mukaddimesi Şinasi tarafından yazılmıştır. Mukaddimenin sonuna imza konulması, gazetenin getirdiği ilklerden birisi olmuştur. Zira daha önce yayınlanan gazetelerden, ne Takvim-i Vekayi’de ne de Ceride-i Havâdis’te mukaddimenin sonuna isim konulmamıştı. Şinasi, mukaddimeye gazetenin yayınlanma amacını belirterek giriş yapmıştır. Ona göre, toplumsal bir varlık olan insan, bir takım hukukî sorumluluklar üstlenmiştir. Kişi bu sorumlulukları yerine getirirken bir takım haklara kavuşmaktadır. İşte bu haklardan birisi de kişinin kendi vatanının menfaatine olan düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak açıklamasıdır. İşte gazete, toplum içerisinde yaşayan ve sorumluluklar yüklenmiş olan kişiye vatanın menfaatine olan düşüncelerini açıklama imkânı vermektedir. Bunun kanıtı olarak da medeni ülkeler örnek gösterilmiştir. Eğitim sayesinde zihni açılmış medeni milletler faydalı bilgileri politika gazeteleri sayesinde halka ulaştırmaktadır. Şinasi, gazete gibi topluma faydalı bir hususa “millet-i hâkime”nin yani Türklerin neden teşebbüs etmediğini anlayamadığını belirterek bir anlamda girişimlerinin önemini ortaya koymaktadır. Ardından yukarıda belirtildiği üzere gazete için nasıl ruhsat alındığına dair süreç kısaca anlatılmıştır. Ayrıca tıpkı Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havâdis’in mukaddimelerinde olduğu gibi bazı dâhili ve hârici hadiselerle maarif, bayındırlık ve fenne dair gelişmelere gazetede yer verileceği, bundan dolayı da isminin Tercüman-ı Ahval olduğu belirtilmiştir. Şinasi’nin üzerinde durduğu önemli bir nokta da gazetenin kullanacağı dile ilişkindir. Zira kendilerinden önce çıkan gazeteler, halkın ilgisini çekmede başarılı olamamışlardı. Bu nedenle Tercüman-ı Ahval’in bütün halkın kolaylıkla anlayabileceği şekilde sade bir Türkçe kullanacağı özellikle belirtilmiştir. ġinasi, mukaddimeyi gazetenin amacını kısaca özetleyen şu şiirle bitirmiştir: Değil mi Tanrı’nın ihsânı akl ü kalb ü lisân Bu lutfî itmelidir fikr ü Ģükr ü zikr insân

5 Tercümân-ı Ahval isminin altında yer alan kısımda gazetede, dâhili ve hârici bazı havadislerle maarif, sanayi, ticaret ve diğer başka faydalı hususlarda bilgiler verileceği ve şimdilik haftada bir kere Pazar günleri çıkacağı yazılıydı. Bu kısımda aboneliğe ilişkin bazı bilgiler verildikten sonra, okuyucuların maarife dair hususlarla topluma faydalı haberleri göndermesi halinde kabul edilebileceği belirtilmiştir. Bu durum Tercüman-ı Ahval yöneticilerine, okuyucuyla daha aktif bir ilişki kurmanın yanında, halkın önceliği ve gazeteden neler beklendiği gibi hususları öğrenme fırsatı vermiştir. Tercüman-ı Ahval’in getirdiği bir yenilik de tefrika usulünü başlatmış olmasıdır. Her sayıda birinci ve ikinci sayfaların alt tarafında karşılıklı olarak yer alan ve istenmesi halinde kesilip biriktirilebilecek olan bu kısım, gazete okur sayısını artırmış ve edebiyatseverleri gazeteye bağlamıştır. Yirmi beşinci sayıya kadar haftada bir kere yayınlandıktan sonra Agâh Efendi, bunun yetersizliğinin farkına varmıştı. Bu husus gazetede şu şekilde izah edilmişti: Tercüman-ı Ahval şimdiye kadar haftada bir kere çıkarılmıştır. Fakat yayın hayatına başladığımız andan beri diğer gazetelerin kat ettiği ilerleme karşısında bizim mevcut durumumuzu muhafaza etmemiz uygun düşmezdi. Önceden vaat edildiği gibi beş günde bir neşri dahi yeterli olmayacağından daha sık yayınlanması gerekmektedir. Zira zamanımızda telgraf vasıtasıyla birkaç saniye zarfında dünyanın her tarafından haber alınabiliyor. Bu nedenle önem arz eden haberleri duyurmak için hafta başına kadar bekletmek çağa ve insanlığa uygun düşmez. Bu nedenle Tercüman-ı Ahval artık haftada üç kere Pazar, Salı ve Perşembe günleri yayınlanacaktır. Böylece gazete, haberin değerinin hedefe ulaştırılacağı hızla doğru orantılı olduğunun farkına varmıştı. Bu dönemde yaygınlaşan telgraf hatları, habere tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir hız kazandırmıştı. Diğer gazeteler haberi verdikten sonra onları arkadan takip ederek gazete çıkarmak okuyucuyu kaybetmek anlamına geleceği gibi mesleğin özüne de ters düşmektedir.

6

7 Şinasi Tercüman-ı Ahval‟e kadar gazetelerde başmakale usulü bulunmuyordu. İmzasız olarak her türden haber gazetelerde yer almasına rağmen başmakaleye yer verilmiyordu. Tercüman-ı Ahval gazetesi de başlangıçta aynı yolu izledi. Fakat 3 Mayıs 1861 (22 Şevval 1277) tarihli otuzuncu sayıda ilk başmakaleye yer verildi. “Politika-i Zamâneye Dair Bend-i Mahsûsdur” başlıklı imzasız makale bu sayıda başlamış ve otuz birinci sayıda tamamlanmıştır. Şinasi’nin bu sırada Tercüman-ı Ahval’den ayrıldığı hesap edilirse başmakaleyi bizzat Agâh Efendi’nin yazmış olması muhtemeldir Başmakale Gazetenin kurucusu olan Şinasi (1827-1871) Türk reformcularının çoğuna benzemiyordu. Eğitimini devlet desteğiyle Fransa’da yapmış ve orada devrin Fransız düşünürleri ile tanışmak gibi eşsiz bir fırsat yakalamıştı. Onun araştırma sahası yalnızca bilimdi. Geri dönüşünün ardından ülkesinin modernleşmesi için neyin elzem olduğunu açıkça gördü. Ülkesinin her şeyin ötesinde, daimi siyasi karışıklıkların yerine basit ve herkes tarafından kolay anlaşılabilecek yeni bir lisana ihtiyacı olduğuna kanaat getirdi. Bu nedenle tüm gayretini lisanı geliştirme ve modernize etme üzerine vakfetti. Açık görüşlü zeki bir adam ve bir bilim insanı olarak bu zor zamanlarda çevresindekiler tarafından pek anlaşılamadı. Tercüman-ı Ahval ile olan bağlantısı yalnızca altı ay sürdü ve ortağı Agah Efendi’den ayrılarak kendi gazetesini kurdu. Bu gazete Tasvir-i Efkar’dı. Bu gazetede de amacı, Tercüman-ı Ahval’de olduğu gibi mümkün olduğunca Türk entelektüel yaşamını Batı örneğinde köklü bir değişime uğratmaktı. Siyasi sorunlardan uzak durarak enerjisini daha ziyade bilimsel-sosyal meseleler ve özellikle de dilin sadeleştirilmesi ve geliştirilmesine ayırmaya çalıştı. 1862’de Kemal Bey, Şinasi’nin bir çalışanı olarak bu gazetede basın hayatına başladı. Kısa sürede bütün bu hareketin ruhu haline geldi. Şinasi de sık sık işleri ona emanet ederek, Paris kütüphanelerine hazırlamakta olduğu Türkçe sözlük için araştırmalar yapmaya gidebilmekten memnundu. Kemal Bey 1831’de İstanbul’da Arnavut bir ailenin çocuğu olarak doğmuş 1887’de ölmüştür. Bir gazeteci, roman ve drama yazarı ve bir siyasal eylem adamı olarak Türkiye’nin gelişiminde başat bir rol üstlenmiştir.

8 İbrahim Şinasi 1826 - 1871 Meclis-i Maârif azası olan Şinasi, gazeteyi yeni bir tertip ve düzen ile çıkarmış ve birçok kimse gazete hakkında olumlu düşünceler ortaya koymuştur. Tasvir-i Efkâr’ın kısa mukaddimesi Şinasi tarafından yazılmıştır. Burada gazetelerin önemine ve amacına vurgu yapan Şinasi, ilk olarak devletin devamlılığı için kalıcı milli mecmua heyetlerinin varlığının gerekliliğine değinmiştir. Böylece kısa süreler içerisinde kapanan gazeteler yerine, gelişmelere hâkim, ileriyi gören, gerektiğinde iktidara uyarılarda bulunan, kurumsal ve örgütlü basının varlığına duyulan ihtiyaç dile getirilmiştir. Şinasi, devlet menfaatine uygun çareler aradıkları için gazetelerin gerekli olduğuna inanıyordu. Ayrıca ona göre gazeteler, iktidarı kuvvetlendiren birer araç durumundadır. Burada bilhassa Takvim-i Vekayi’nin mukaddimesinde üzerinde durulan, iktidarın kamuoyuna kendi icraatlarını anlatması, yönlendirmesi, halkın beklentilerini ve önceliklerini kavrayabilmesi hususu öne çıkarılmıştır. Şinasi, gazete ile medenileşme arasındaki bağa da dikkat çekmiştir. Gazetenin medeni bir toplumun göstergesi olduğuna değinen yazar, gazeteler yoluyla halkın, kendi menfaatleri için ne kadar çaba sarf ettiği, yönetenlerden neleri talep ettiğinin kolaylıkla anlaşılabileceğini belirtmiştir. Yani bir anlamda halk kendisiyle ilgili konularda duygu ve düşüncelerini gazete vasıtasıyla aktarma fırsatına erişmiş oluyordu. Şinasi, bu beklentilerle Tasvir-i Efkâr adını verdiği gazeteyi çıkarırken temel gayesinin devlet ve millete hizmet etmek olduğunun altını çizmiştir.

9 Tasvir-i Efkâr Batıyı ve Batı edebiyatını yakından tanıyan Şinasi, Tasvir-i Efkâr’ı bir çeşit edebiyat ve politika merkezi haline getirmişti. Özellikle edebiyatı, o zamana kadar belli bir zümrenin eğlence aracı olmaktan kurtarıp geniş halk kitlelerinin kullanımına sunmuştur. Bunu da büyük oranda başta Tasvir-i Efkâr olmak üzere çeşitli gazetelerde yayınladığı yazılarla başarmıştır. Kendisinden önce yayınlanan gazeteleri nitelik olarak geride bırakan Tasvir-i Efkâr, Şinasi’nin kalemi aracılığıyla o tarihe kadar kullanılmamış çeşitli kelime ve kavramlara sütunlarında yer vermiştir. Yazılarında millet, milliyet, hürriyet, meşrutiyet gibi kelimelere yer veren Şinasi, halka kendi yararlarını düşünmeyi, kendi sorunları üzerinde durmayı öğretmek istemiştir. Tasvir-i Efkâr ile hemen hemen aynı tarihlerde Mecmûa-i Fünûn adlı dergiyi çıkaran Münîf Paşa, gazetecilikteki gelişmelerden duyduğu memnuniyeti bir yazısında dile getirmiştir. Takvim-i Vekayi’den itibaren yaşanan gelişmelere değinen Münîf Paşa, yazısında gazetecilikte daha kat edilmesi gereken çok yol olduğu görüşünü de ortaya koymuştur. Paşa, haberin tazeyken makbul olduğuna dikkat çekerek, telgraf sayesinde bilginin bu kadar çabuk yayıldığı bir dönemde haftada bir veya iki defa çıkan gazeteler için haberi bekletmenin çağa uygun olmadığını ifade etmiştir. Aynı dönemde Avrupa’da yayınlanan politik gazetelerinin birçoğunun sabah ve akşam olmak üzere günde iki baskı yaptığına vurgu yaparak aradaki farkı göstermiştir. Şinasi, 1863 yılında, hükümet aleyhine yazdığı yazılar nedeniyle Meclis-i Maârif’teki görevinden azledilmişti. Bu tarihten sonra iki yıl daha İstanbul’da kalan ve gazetesini yayınlayan Şinasi, 1865 yılında Paris’e kaçtı.


"Osmanlı Basın Tarihi 4 Yeni Osmanlılar. Agah Efendi 1860‟lı yıllara girilirken ilk Türkçe gazetenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmiş olmasına." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları