OSMANİYE KORKUT ATA ÜNİVERSİTESİ OSMANİYE MESLEK YÜKSEKOKULU TİCARET HUKUKU DERS NOTLARI Öğr.Gör. Fevzi APAYDIN
TACİR VE TACİR SIFATININ SONUÇLARI Geçmişten bu güne kadar ticaretle uğraşan kişilere diğer kişilerden farklı davranılmış bunlara uygulanan hukuk kuralları da genel hukuk kurallarında daima farklı olmuştur. Türk Ticaret Kanunu Ticari işletmeyi esas almakla birlikte, tacir ve ticari iş kavramlarını dışlamamıştır. Bu kavramlar birbirleri ile sıkı ilişki içindedir. Türk Ticaret Kanunu “işadamı”, “sanayici”, “müteşebbis” gibi kavramları kullanmamaktadır. Türk Ticaret Kanunu'nun 12. maddesine göre bir ticari işletmeyi kısmen bile olsa kendi adına işleten gerçek ve tüzel kişiye tacir denir. Bu tanım gereğince gerçek kişilerin tacir niteliğini kazanabilmesi için bir ticari işletmenin var olması, bu ticari işletmenin işletilmesi, ticari işletmenin kısmen de olsa kendisi adına işletmesi gerekir.
Türk Ticaret Kanunu, tacirlik sıfatını gerçek ve tüzel kişilerde olmak üzere iki grupta düzenlemiştir. Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatının Kazanılması Gerçek Kişilerde tacir sıfatının kazanılması için bunların bir ticari işletmeyi kendi nam ve hesaplarına işletmeleri şarttır. Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi nam ve hesabına işleten kişiye tacir denir. Burada kendi nam ve hesabına işletmek önemlidir. Bu tanıma göre bir ticari işletmeyi işletmekle birlikte bu uğraşı kendi nam ve hesaplarına yapmayanlar örneğin ticari mümessil, ticaret ortaklıkları ortakları, veli vasi gibi yasal veya rızai temsilciler bu uğraşlarından dolayı tacir sıfatını kazanamazlar. Çünkü bir ticari işletmeyi kendi adına işletmezler. TTK.nun 13.maddesine göre “Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.”
Küçük ve kısıtlılara ait bir ticari işletme, bunlar adına veli veya vasileri tarafından işletiliyorsa, tacir sıfatı küçük ve kısıtlıya ait olur. Veli veya vasi tacir olmaz. Ancak yasal temsilci ceza hükümleri açısından tacir gibi sorumlu olurlar. Çünkü kendi adına ticari işletmeyi işletmezler.
Bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler, gazete, radyo ve başkaca vasıtalarla halka bildirmiş ve işletmesini de ticaret siciline kaydettirmiş ve keyfiyeti ilan ettirmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Şahsi halleri veya yaptığı işlerin mahiyeti itibariyle kanuni veya kazai bir yasağa aykırı olarak veyahut başka bir şahsın iznine veya resmi bir makamın ruhsatına lüzum olup da izin veya ruhsat almadan bir ticari işletmeyi işleten kimsede tacir sayılır. (Ör. memur) kişiler kendi adlarına ticari işletme işletirlerse tacir sayılırlar.Eczane açmak için eczacılık ruhsatı almak gerekir, bankacılık sigortacılık yapmak için Anonim şirket olmak gerekir.Bu gibi şartları yerine getirmeden bu faaliyetlerin yapılması halinde bu faaliyeti yapanlar tacir olurlar. Ancak bu davranışın ceza kanunundaki müeyyidesi ayrıdır. Ve Bu müeyyide uygulanacaktır. Örneğin bir noter ticari işletme işletse Ticaret kanununa göre tacir sayılacak, Noterler kanununa göre kendisine müeyyide uygulanacaktır.
TTK.na göre bazı kişiler tacir sayılmamakla beraber, kendilerini kısmen veya tamamen tacir gibi sorumlu tutmuştur. Örneğin küçüklerin veli ve vasisinin cezai sorum karşısındaki durumları böyledir. Bir ticari işletme açmış gibi, işlemde bulunan veya hukuken varsayılmayan bir şirket adına, ortak sıfatı ile işlemde bulunan kimse, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Burada önemli olan nokta bunların tacir sıfatı kazanmadıkları ancak tacir gibi sorumlu olmalarıdır. Yani bu kimseler tacir sıfatının getirdiği avantajlardan ve kolaylıklardan yararlanmazlar, buna karşılık sorumlulukları üstlenirler.
Kendi adına ticaret yapmamakla birlikte başkalarının ticari işlerine yardımcı olan kişileri de ayrıca ele almaktadır. Tacir yardımcıları denilen bu grubun temsil yetkisine sahip olup olmamak yönünden sınıflandırılması ve ticari temsil denilebilecek temsil yetkisinin kapsamının belirlenmesi de önemlidir. Esnaf tacir değildir.
Kısaca gerçek kişi tacirlerle ilgili tacirlik sıfatının kazanılmasını özetleyecek olursa; Bir (1) ticari işletmeyi (2) kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir (TTK.14/I). Kanun koyucu gerçek kişi tacirlerde tacir sıfatının kazanılmasını ticari işletme ile ilişkilendirmiştir. Bu tanımda yer alan unsurlar yardımıyla çeşitli ihtimalleri inceleyelim: 1. Tek Kişi İşletmesi Kanun koyucu yukarıdaki tanımda öncelikle, bir gerçek kişinin, mülkiyeti de kendisine ait olan bir ticari işletmeyi, karı ve zararı kendisine ait olmak üzere işletmesi halini düzenlemektedir. Bu halde işleten, işletme faaliyeti boyunca tacir sıfatına sahip olur ve tacir olmanın lehteki ve aleyhteki sonuçlarına tabi olur. Bu kişi hem tacir olmanın nimetlerinden faydalanacak hem de külfetlerine katlanacaktır.
2. Birden Çok Kişinin Bir İşletmeyi Birlikte İşletmesi Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletmek ifadesi, adi şirketin ortağı olan birden çok kişinin tamamının, ayrı ayrı tacir sıfatına sahip olmasıdır. Birden çok kişi, ticari işletme hacmine ulaşan bir iktisadi işletmeyi birlikte işletiyorlarsa çoğunlukla aralarında, amaçlarına uygun bir tüzel kişilik oluştururlar ve üçüncü kişilerle bu tüzel kişi vasıtasıyla muhatap olurlar. Bu durumda tüzel kişinin ortakları tacir olmaz, bizzat tüzel kişi tacir olur. Başka bir deyişle, şirketleşme bir tüzel kişi organizasyonuna dönüştüğünde, tacir sıfatı da ortaklara değil şirket tüzel kişisine ait olur.
3. Başkasına Ait İşletmenin İşletilmesi (İşletmenin Sahibinin Değil İşletenin Tacir Olması) Bazı hallerde bir bütün olarak işletmenin sahibi olan gerçek ya da tüzel kişi ile bu işletmeyi işleten gerçek ya da tüzel kişi farklı kişiler olabilir. Örneğin bir otelin sahibi olan bir gerçek kişi, otelinin mülkiyetini kendisinde tutmayı düşünmekle birlikte bizzat işletmeyi düşünmüyor olabilir. Bu halde oteli içindeki işletme malzemeleriyle ve diğer maddi ve gayri maddi unsurlarıyla birlikte belirli ya da belirsiz bir süre için kiraya verebilecektir. Kira sözleşmesi, kardan pay almayı da kapsayacak biçimde yapılabileceği gibi doğrudan sabit kira bedeli içeren adi kira şeklinde de yapılabilir. Bu durumda işletmeyi kiralık olarak devralan ve işleten gerçek kişi ya da kişiler, tacir sıfatına sahip olurlar.
4. İşletmenin Başkası Adına İşletilmesi İhtimali Bir ticari işletme hangi gerçek kişinin adına işletiliyorsa o kişi tacirdir. İşleten kişinin fiilen işinin başında bulunması gerekmediğinden ve temsil yetkisi verdiği kişiler vasıtasıyla işletmesi (işletilmesini sağlaması) mümkün olduğundan, işletmeyi başkasını temsilen işleten kişi değil, adına işletilen tacir olur. Aynı şekilde temsil yetkisinin kanundan kaynaklandığı hallerde de tacir sıfatı temsil edilene aittir. Ör: Miras yoluyla ya da başka şekilde küçük bir çocuğa intikal eden ve küçüklüğü nedeniyle bu çocuk tarafından fiilen işletilemeyen işletmeyi, kendisini temsilen kanuni temsilcisi (velisi ya da vasisi) işletir.
Bu halde küçüğün kendi işletmesi üzerinde bir söz hakkı olmamasına rağmen, tacir sıfatı yine de kanuni temsilcisine değil kendisine aittir. İşletmenin borçları ve hakları temsil olunana aittir. Küçüğü temsilen işleten kişinin, imzasının bulunduğu hallerde dahi, işletmenin faaliyetlerinden doğan borçlar nedeniyle şahsen sorumluluğu yoktur. Bununla birlikte “suçların ve cezaların şahsiliği ilkesi” nedeniyle, kanuni temsilciler işletme faaliyetleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı şahsen sorumlu olurlar.
5. Yasaklıların Ticaret Yapması Kişisel özellikler ya da sahip oldukları sıfatlar nedeniyle ticaret yapması yasak olan kişiler, ticari işletme işletmeleri ya da kendi adlarına işlettirmeleri halinde, tacir sıfatına sahip olurlar. Örneğin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28. maddesine göre, devlet memurlarının ticaret yapması yasaktır. Bu yasağa rağmen yine de ticaret yapanlar, tacir olurlar. Aynı şekilde bir ticari işletmenin açılmasının diploma, ruhsat gibi kamu hukuku nitelikli ön şartlara bağlı olması halinde bu şartları yerine getirmeden ticari işletme işletenler de tacir sıfatına sahip olurlar. Bu kişiler hem tacir olmanın nimetlerinden yararlanır hem de tacir olmanın külfetine katlanacaktır. 6. İşleten Görüntüsünün Sahte Olması (Tacir Gibi Sorumlu Olanlar) TTK.m.14/III’e göre ise, bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına ister adi şirket veya hukuken varsayılmayan bir şirket adına (ortak sıfatıyla) işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Bu kişi sadece tacir olmanın külfetine katlanacaktır.
TÜZEL KİŞİLERİN TACİR SIFATI Tüzel kişilerin tacir sıfatına ilişkin düzenleme TTK’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre tacir olacak tüzel kişiler şunlardır: “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” Aynı maddenin 2. fıkrasında tacir olamayacak tüzel kişiler de belirtilmiştir. Buna göre “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” Tüzel kişilerdeki tacir sıfatını kazanmalarını üç gruba ayırabiliriz: Ticaret Ortaklıkların tacir sıfatı, Dernek ve Vakıfların Tacir Sıfatı, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Donatma iştiraki tacir sıfatı.
1. Ticaret Şirketleri İnsanların tek başlarına gerçekleştiremeyecekleri işleri yapmak üzere sermaye ve emeklerini birleştirerek ortaya çıkardıkları iktisadi birimlere “ŞİRKET” adı verilir. Tüzel kişiliğe sahip olan ve TTK.m.124’da sayılan kollektif, komandit, anonim ve limited şirketler, ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanmakta ve o anda tacir sıfatına sahip olmaktadır (TTK.m.16). Tüzel kişi tacirler bir ticari işletme işlettiklerinde de tacir sıfatı yine kendilerine aittir. Çünkü işletme kısmen de olsa şirket adına işletilmektedir. Bu bakımdan ticaret şirketlerine sadece ortak, yönetici, müdür olmak kişiye tacir sıfatı kazandırmaz. Ticaret şirketleri, tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren tacir sıfatına sahip olurlar. Ticaret şirketleri, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazandıklarından tescil tarihlerinden itibaren tacir sıfatını da kazanmış olurlar. Şirketler şahıs şirketleri ile sermaye şirketleri olarak iki gruba ayrılır. Şahıs şirketleri kollektif, komandit şirketlerden, sermaye şirketleri ise anonim ve limited ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerden oluşmaktadır.
ŞİRKETLERİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR? Bir işletmenin şirket olabilmesi için genel olarak sahip olması gereken özellikler şu şekilde sıralanabilir; 1- Şirket kuran kişilerin sayısı birden çok olmalıdır. 2- Ortak bir amaç olmalıdır. 3- Bu ortak amaca ulaşmak için ortaklar aralarında bir sözleşme yapmalıdır. 4- yine bu amaca ulaşmak için sermaye olarak; para, mal veya emek konmalıdır.
ŞİRKETLERİN SINIFLANDIRILMASI Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketler; - Ticaret Şirketleri a) Şahıs Şirketleri - Kollektif Şirket - Komandit Şirket b) Sermaye Şirketleri - Anonim Şirket - Limited Şirket Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket
ŞAHIS ŞİRKETLERİNİN ÖZELLİKLERİ Birbirine güvenen, birbirlerini yakından tanıyan kişiler; bir ticari işletme kurmaya karar verdiklerinde, genellikle şahıs şirketi kurarlar. Böyle bir şirket, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olmakla beraber, gücünü ve ticari itibarını, kurucusu olan kişilerden sağlar. Şirketin sermayesi yanında, kurucuların kişisel servetleri ve itibarları üçüncü kişiler nezdinde büyük önem taşır. Özellikle ortakların şirket alacaklılarına karşı sorumluluklarının sınırsız ve zincirleme oluşu, bu önemi daha da artırır. Şahıs şirketleri kollektif ve komandit olmak üzere iki sınıfa ayrılır.
SERMAYE ŞİRKETLERİNİN ÖZELLİKLERİ Büyük sermaye gerektiren işlere girişilmek istendiğinde, hem kişilerin sorumluluklarını sınırlandırmak hem de başka kişilerin işe girmelerini sağlayarak daha büyük sermaye toplamak gerekebilir. İşte bu durumlarda sermaye şirketlerini kurma yoluna gidilir. Sermaye şirketlerinde ortaklar, şahıs şirketlerindeki ortakların aksine ikinci plandadır. Şirket, gücünü ve itibarını kendi sermayesinden sağlar. Ortakların koydukları sermaye esastır. Ortakların kişisel servetleri ve itibarlarının şirketle ilgisi yoktur. Yani sermaye şirketinde bir ortak, koyduğu sermaye payı kadar role ve sorumluluğa sahiptir. Alacaklılarına karşı şirket; kendi mal varlığıyla sorumludur. Bu tür şirketlerin kurulmak istenmesinin bir başka nedeni de, insan ömrüne bağlı olmadan, kurulan işletmenin uzun yıllar devam etmesini sağlamaktır.
Bu ortaklıklar, kollektif, adi ve Sermayesi paylara bölünmüş komandit, Anonim ve Limited şirketleridir. Ticaret siciline tescil edildikleri zaman tüzel kişilik kazanırlar. Ticaret ortaklıklarında şirketin kendisi tacirdir, ortakları tacir değildir. Örneğin, bir anonim şirketin ortağı tacir değildir, fakat anonim şirket tacirdir. Ticaret kanununda yer almayan bir şirket daha var ki bu da Adi Şirkettir. Adi şirketin tüzel kişiliği yoktur. Bunun için şirket tacir sıfatını kazanamaz, fakat adi şirketin ortakları tacirdir. Kısaca, şirketin tüzel kişiliği varsa tacir şirkettir. Eğer tüzel kişiliği yoksa tacir ortaklardır. YENİ TTK’ya göre; anonim şirketler, bir veya birden fazla gerçek ya da tüzel kişi tarafından kurulabilecektir. Böylece, anonim şirketlerin en az beş kişi tarafından kurulabilmesine ilişkin ESKİ TTK hükmü kaldırılmıştır.
2- Ticari İşletme işleten Dernekler Kanun koyucu, derneklerin ve vakıfların; hayır, yardım, spor, kültür gibi ideal (manevi) amaçlar için kurulabileceği kabul etmiştir. Bu amaçların dışına çıkan ve özellikle kurucularına, yöneticilerine, üyelerine ya da belli bir gruba iktisadi menfaat temin etmeye yönelen dernek ve vakıflar, amaçta sapma nedeniyle mahkeme kararı ile kapatılır. Buna karşılık dernekler ve vakıflar, esas amaçlarına ulaşmak için ihtiyaç duydukları mali kaynağı elde etmek üzere, ticari niteliği olmayan kaynaklardan yararlanabilecekleri gibi, bu amaçla ticari işletme de işletebilirler. İşte bu son halde dernekler ve vakıflar da tacir sıfatına sahip olurlar. Medeni Kanunun 56.maddesine göre “Dernekler en az yedi gerçek kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluğudur.” TTK.16 maddesine göre amacına ulaşmak için ticari işletme işleten dernekler tacir sayılırlar. Ticari işletme işletilmesi ölçütü burada da kabul edilmiş bulunmaktadır.
Ancak TTK Kanunun 2.fıkrasında kamu yararına hizmet etmek üzere kurulmuş derneklerin ticari işletme işletseler dahi tacir sayılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre Lokanta işleten Kanarya Sevenler derneği tacir olarak kabul edilirken madensuyu işleten Kızılay tacir sayılmayacaktır. Dernek ve Vakıflara ait işletmelerle ilgili kuralın bir istisnası vardır; kamuya yararlı dernekler ve vergi muafiyetinden yararlanan (kamuya yararlı) vakıflar, ticari işletme işletseler dahi tacir sıfatına sahip sayılmazlar. Örneğin, Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesi’ni işleten Kızılay Derneği tacir sıfatını kazanamaz ama Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesi, tüzel kişiliği olmamasına rağmen tacir sayılacaktır.
3. Kamu Tüzel Kişilerinin Tacir Sıfatı (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) Türk Ticaret Kanunu’nun 16/II. maddesi; devlet, il özel idaresi ve belediye gibi kamu tüzel kişilerinin, kamusal mali kaynaklardan kaynak ayırmak suretiyle oluşturup, doğrudan işlettikleri ticari işletmeler nedeniyle tacir sayılamayacağını belirtmektedir. Bu hükmün sebebi açıktır. Devletin işlettiği işletme, görünüşü itibariyle ticari işletme olsa bile gerçekte “ticari” değildir. Zira devletin amacı, ticaret yoluyla gelir elde etmek değil, kamu hizmeti yapmaktadır. Devlet, kamu hizmetleri için ihtiyaç duyduğu kaynakları halktan vergi olarak toplar. O halde “Devlet”, “tacir” değildir. Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin, sadece kendi kaynakları ile birleştirerek, özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere teşekkül veya müesseseler kurması halinde bu “teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılırlar”. Örneğin; Halk Ekmek, OYAK, TÜBİTAK İktisadi devlet teşekkülü veya kamu iktisadi kuruluşu şeklinde kurulan kamu iktisadi teşebbüsleriyle bunlara bağlı müessese ve işletmeler de tacir sayılır.
4-Donatma iştiraki Donatma iştiraki birden çok kişinin, müşterek mülkiyet esaslarına göre sahip oldukları bir gemiyi, aralarındaki anlaşmaya göre deniz taşımacılığı faaliyetinde kullanarak işletmeleri biçiminde ortaya çıkan ortaklıktır (TTK.m.951). Donatma iştirakinin tüzel kişiliği yoktur fakat tacirlere ilişkin TTK.m.17 hükmü donatma iştiraki hakkında da uygulanır. Müşterek donatanların da tacir sıfatı olmadığı için donatanların değil, donatma iştirakinin iflası istenebilir.
TACİR SIFATININ SONUÇLARI Kanun koyucu, ekonomik ilişkilerin merkezinde bulunan taciri, faaliyetleri nedeniyle özel hükümlere tabi tutmuştur. Tacirler hakkında uygulanacak kuralların bir kısmı tacirin lehine olup tacir olmanın avantajı niteliğindedir. Buna karşılık kuralların çoğu tacire ek hukuki yükümlülükler getirmektedir (Gerçekte tacir olmadıkları halde kötü niyetli olarak tacir görüntüsü ardına saklanan ve üçüncü kişileri yanıltmaya çalışan kişiler tacir gibi sorumlu olduklarından sadece bu olumsuz sonuçlara tabidirler). Tacir olmanın sonuçları TTK’da iki başlık halinde düzenlenmiştir. Buna göre Kanunun 18. maddesi “Genel Olarak” başlığı altında tacirlerin iflasa tabi olması, ticaret unvanı kullanma yükümlülüğü, Ticaret siciline kayıt yükümlülüğü, defter tutma yükümlülüğü, basiretli işadamı gibi davranma yükümlülüğü, ihtar ve ihbarları resmi şekilde yapma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Kanunun “Özel olarak” düzenlenen kısmında düzenlenen sonuçları ise, ticaret karinesi, ücret isteme hakkı, fatura ve teyit mektubu verme yükümlülüğü ücret ve cezanın tenkisini isteyememe ve ticari satış ve trampa düzenlenmiştir.
Tacir olmanın sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz; İflasa Tabi Olma Ticaret Siciline Kaydolma Odalara Kaydolma Ticaret Ünvanı Seçme ve Kullanma Ticari İş Karinesine Tabi Olma Ticari Örf ve Adete Tabi Olma Ticari Defterler Tutma Ücret ve Faiz İsteme Ücret ve Cezanın İndirilmesini İsteyememe Fatura Verme Fatura ve Teyit Mektubuna 8 Gün İçinde İtiraz Etme İhtar ve İhbarları Belli Şekillerde Yapma Hapis Hakkını Kullanmada Kolaylıktan Faydalanma Satış ve Trampalarda Özel Hükümlere Tabi Olma Basiretli İş Adamı Gibi Davranma Şimdi bunların bir kısmını inceleyelim:
1. İflasa Tabi olmak Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir 1. İflasa Tabi olmak Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir. Tacirin gerçek ya da tüzel kişi olması sonucu değiştirmez. Tacirin sadece ticari borçlarından dolayı değil, her tür borçlarından dolayı da iflası istenebilir. Tacirler her türlü borç ve yükümlerinden dolayı iflasa tabidirler. Kanun her türlü borç dediğine göre tacirler sadece ticari borçları nedeniyle değil ticari olmayan borçları nedeniyle de iflas yoluyla takip edilebilmektedir. İflasa sadece tacirler tabidir. Tacirler dışındakiler açıkça belirtilmedikçe iflasa tabi değildirler. Kanun koyucu özel bazı hükümlerle, tacir olmayan kişilerin de iflas yoluyla takibini kabul etmiştir. Kendilerine tacir görüntüsü vermiş oldukları için tacir gibi sorumlu olanlar iflasa tabidir. Kollektif ve komandit şirket ortakları şirketin borçları nedeniyle iflasa tabidir. Bu ortaklar sadece şirket borçları nedeniyle iflas ettirilebilir. Tacir ticari işletmesini kapatıp ticaret sicilinden terkin ettirse dahi, durumun tescil ve ilanından itibaren daha bir yıl süre ile iflasa tabidir. (İflas; ticaret mahkemesi tarafından iflasına karar verilen bir borçlunun (müflisin), haczedilebilen bütün mal varlığının, cebri icra yoluyla paraya çevrilerek, bundan bilinen bütün alacaklılarının tatmin edilmesini sağlayan toplu bir cebri icra yoludur. Arapça bir kelime olan iflas, parayı pulu bitirmek anlamına gelir.)
2- Ticaret Unvanı seçmek ve kullanmak Her tacir kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret unvanı seçmek ve kullanmak zorundadır. Ticaret unvanı tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerini yaparken kullandığı ada denir. Ticaret unvanı, taciri tanıtmaya ve onu diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar. Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir. Bir tacirin ticaret unvanını başka bir tacirin haksız yere kullanması haksız rekabeti oluşturur. Unvan seçmek ve kullanmak tacir için hem hak hem de bir yükümdür. Ticaret unvanı tacirleri birbirinden ayıran bir özelliktir. r, kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret ünvanı seçmeye ve kullanmaya mecburdur. Tacir, ticari işletmesi ile ilgili işlemleri ticaret ünvanı ile yapar; işletmesi ile ilgili senet ve diğer evrakı bu ünvan altında imzalar. Ticaret ünvanın ticaret siciline kaydedilmesi gereklidir. Ticaret unvanı ayrı bir ünitede ele alınacağından üzerinde fazla durmuyorum.
3. Defter tutmak Tacirin işletmesinin gidişatını takip edebilmesi için defter tutması bir zorunluluktur. Gerçekten tacirin bir kayıt sistemi olmadan işletmesinin karda mı zararda mı olduğunu anlaması mümkün değildir. Defterler Devlet açısından da büyük öneme sahiptir. Devlet ancak defterlere bakarak kimden ne kadar vergi alacağını tespit edebilir. Her tacir ticari işletmesinin gerektirdiği önemdeki defterleri tutmakla yükümlüdür. Buna aykırı hareket etmesi halinde kendisine bazı özel yaptırımlar uygulanır. TTK.m.18 ve 64/I gereğince gerçek ve tüzel kişi tacirler, Kanunun öngördüğü defterleri, yine usulüne uygun bir şekilde tutmak zorundadır. Aksi takdirde kamusal yaptırımlar uygulanabileceği gibi, ticaret hukuku açısından da, ticari defterlerin özellikle lehe kanıt olması imkanını kaybederler.
4. Ticaret Sicili ve Sicile tescil Yükümlülüğü Her tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Bunun yanında tacirin, kanunlarda tescil ettirilmesi istenen hususları tescil ettirme, ilanı istenen hususları da ilan ettirme zorunluluğu vardır. Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret ünvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmekle yükümlüdür. 5-Odalara Kaydolma Ticaret siciline kayıtlı tacir ve sanayici sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişilerle şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerin mensup olacakları odalarına veya ajanlıklarına kaydolmaya mecburdurlar. Tacirler ticari işletmenin bulunduğu yerin ticaret odalarına veya ajanlıklarına kayıt olmak zorundadırlar. Ancak sanayici kendi ürünleri için ayrıca satış yeri açarsa ticaret odasına da kaydolmaya mecburdur.
6- Basiretli İşadamı gibi davranma yükümlülüğü Türk Ticaret Kanununun 20. maddesinin 2. fıkrasında “her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etme” yükümlülüğü ifade edilmektedir. Kanun hükmünde belirtilen “basiret” kelimesinin sözlük anlamı; sağgörü, biliş, kavrayış ve akıllılıktır. Buna göre, TTK.md.20/2 hükmü tacirin sağgörülü, konusunu bilen, hukuki ve fiili durumları kavrayabilen ve akıllı bir şahıs olması gereğini belirtmektedir. Burada objektif bir ölçü dikkate alınır. Yani tacirin kişisel durum ve yeteneğine göre göstereceği özen değil, ticaretinin özelliği göz önünde tutularak, tedbirli ve ileriyi makul ve mutad bir oranda gören bir tacirin göstereceği özen ölçü görevini görür. Her tacir, tüm ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek sağduyu sahibi ve ileriyi düşünmek ve işlemlerini ona göre organize etmek zorundadır. Bu cümleden olmak üzere memleketin siyasi atmosferini dahi düşünmek ithal ve ihraç yasağını takip etmek velhasıl piyasa durumunu ve ekonomik çalkantıları hesaba katmak zorundadır. Yapacağı sözleşmelerin yerine getirilip getirilmeyeceğini hesaba katıp “basiretli bir iş adamı” gibi davranıp borcun yerine getirilmesini engelleyebilecek hareketleri önceden nazara alması gerekecektir.
Örneğin bir taşımacı taşıdığı yükün yağmurdan zarar görme ihtimaline binaen hava durumunu araştırması, dolarla borç alan bir tacirin yaşadığı ülkede devalüasyon olabileceğini bir inşaat ihalesi alan müteahhidin enflasyon nedeniyle maliyetlerin inşaat süresine göre artabileceğini öngörmesi gerekir. Tacirler yaptıkları sözleşmelerle ilgili olarak öngördükleri ve tüm bu koşullara rağmen kendi menfaatlerini en iyi şekilde gözeterek bu sözleşmeyi yaptıkları varsayılır. Türk hukukunda tacirlere uygulanan hükümler diğer kişilere uygulanan hükümlerden farklıdır. Bunun sebebi tacirin ticari hayatı ile ilgili olarak yaptığı işlerde diğer şahıslardan daha çok özen göstermesi gereğidir. Tacir devamlı olarak yaptığı işlerle ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Tacirin bilmek zorunda olduğu şeylerin başında ticari hayatı için gerekli olan kanun hükümleri, ticari hayatın gerekleri ve teamülleri ile ticari örf ve adet gelir. Çünkü tacir, ticari hayatı ile ilgili olarak yapacağı tüm muamelelerde bunları dikkati nazara alacaktır. Bu sebeplerden dolayı tacirden beklenen ihtimam tacir olmayanlara nazaran vasatın üstünde olacaktır.
Örnekler: Tacir imzaladığı bir satış akdini feshetmesine rağmen, teslim aldığı yağları zamanında karşı tarafa iade etmemesi veya TTK. gereğince mahkemeden alacağı izinle satışa çıkarmaması halinde, uzunca bir süre bekleyerek yağların bozulmasına sebep olması tacirin basiretli bir iş adamı gibi hareket etmediğini gösterir. İthalat işleri ile uğraştığı bildirilen tacirin siparişi kabul ettiği tarihte gerekli tedbirleri alması, ülkenin o dönemdeki ekonomik durumunu ve devalüasyon olabileceğini hesaba katması gerekir; çeki ödeyen banka (tacir), ödeme sırasında çeki dikkatle incelemeli, çekte tahrifat yapılmış olduğu kuşkusunu uyandıran haller var ise durumu uzman kişilere inceletmeli ve gerektiğinde keşideci ile temasa geçerek alacağı cevaba göre hareket etmelidir; taşımacılık yapan tacir, deposunda yangına karşı her türlü tedbiri alsa bile deposunu her an yangın çıkması ihtimali olan bir keresteci dükkanı yanında açması, basiretli bir davranış değildir; tacir, kiraladığı binanın, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olup olmadığını peşinen imcelemeli ve gereğince uzmanlara tespit ettirmelidir; köy tüzel kişiliğine ait cari hesaptan, köyün temsilcisi olan muhtar yerine kaymakamın yazısı üzerine temsil yetkisini haiz olmayan kişiye para ödeyen banka, kendisinden beklenen basireti göstermiş sayılır; tacir, kredi faizlerinin ekonomik koşullara bağlı olarak süreç içinde artabileceğini hesaba katmalıdır.
7-Tacirler arası ihtar ve ihbarlar Kanun koyucu, bazı beyanların muhataba ulaşıp ulaşamadığının ispatına özel bir önem vermiş ve bunlar için özel tebligat yöntemleri öngörmüştür. Buna göre; bir tacirin diğer bir tacire göndermesi gereken haberlerin (ihbarların) ve hatırlatmaların (ihtarların) amacı, karşı tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeyi feshetmek ya da sözleşmeden rücu etmek ise; haberin, noter vasıtasıyla, taahhütlü mektupla ya da telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile ulaştırılması zorunludur. Burada önemli olan husus yapılan işte her iki tarafın da tacir ve işin sadece bir taraf için değil her iki taraf için de ticari olmasıdır. 8- Ticari İş Karinesi Türk Ticaret Kanununun 19. maddesine göre “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar ki, hakiki bir şahıs olan tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı takdirde borç adi sayıdır. Taraflardan yalnız birisi için ticari mahiyette olan sözleşmeler kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır”. Bu karinenin aksi tüzel kişi tacirler bakımından iddia ve ispat edilemez. Gerçek kişi tacirler belirli hallerde bunun aksini ispatlayabilirler. Bir iş “ticari” olarak nitelendirilince, yasa ona belirli sonuçlar bağlamıştır.
9. Ücret ve Faiz İsteme Hakkı Tacir ticari işletmesi ile ilgili bir iş veya hizmet görmüş ise, bu iş veya hizmetten yararlanan kişi tacir olsun olmasın, hatta taraflar arasında daha önce ücret kararlaştırılmamış olsa bile, gördüğü işe uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca tacir verdiği avanslar ve yaptığı giderler için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır. Bu hüküm tacirlerin yaptığı hizmetlerin karşılıksız kalamayacağını esas almaktadır. Bu hüküm esnaflar hakkında da uygulanır. Bu yaklaşımın sonucu olarak tacirler, yaptıkları işler nedeniyle, arada bir sözleşme olmasa ya da sözleşmede açıkça bir ücret veya faiz kararlaştırılmış olmasa bile ücret almaya hak kazanırlar.
10. Fatura ve Teyit Mektubu VUK. m 10. Fatura ve Teyit Mektubu VUK.m.229’a göre fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari bir belgedir. Fatura, ayrıca taraflar arasında yapılmış bir satım ya da iş görme sözleşmesinin ifa safhasıyla ilgili bir belgedir şeklinde de tanımlanabilir. Ticaret Kanununun 23. maddesi 1. fıkrası uyarınca, ticari işletmesi gereği mal satan, imal eden veya bir iş gören ya da menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise bu hususu da faturada göstermek zorundadır.Fatura ayrıca V.U.K.da da düzenlenmiştir. VUK.na göre tüccarlar malı teslim ettikten sonra on gün içinde kesmek zorundadırlar. Fatura ve bunun gönderilmesi ticaret hukuku açısından daha çok ispat yükü açısından önem taşımakta iken, vergi hukukunda kamu hukuku karakterli ve cezai yaptırımlar görülmektedir. Ör: Fatura verilmemesi VUK.m.353 özel usulsüzlük cezasını gerektirir.
Bir faturayı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
Yine aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise ticari satışlarda malın ayıplığı olduğunun teslim sırasında açıkça belli olduğu hallerde, alıcı durumu iki gün içinde satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Satılanın ayıplı olduğunu teslim sırasında anlamak mümkün değilse, alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmek ve gene bu süre içinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Bu ihbar süresinde yapılmazsa alıcı malı ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. 11- Ücret ve Cezanın İndirilmesini isteyememe Ticaretine ilişkin tüm faaliyetlerinde basiretli davranmak ve buna bağlı olarak üstleneceği yükümlülüklerin kapsam ve sonuçlarını tartarak hukuki ilişkiye girmesi gereken tacirlerin, önceden girmiş olduğu ticari veya hukuki bir ilişki nedeniyle, ücretin veya cezanın yüksek olduğu iddiasıyla indirilmesini isteyemezler. Tacirlerin Borçlar Kanununda öngörülen bazı koruyucu hükümlerden yararlandırılmasına gerek duyulmamıştır. Tacir sıfatını taşıyan borçlu, Borçlar Kanununun 104. maddesi 2. fıkrası, 161. maddesi 3. fıkrası ve 409 maddesinde yazılı hallerde ücret ve faizin yüksek olduğu iddiasıyla bir ücret veya cezanın indirilmesini mahkemeden isteyemez. Ancak bu hüküm mutlak bir hüküm değildir. Çünkü derecesi çok yüksek cezai şart ahlak ve adaba aykırı sayılır.
12. Hapis hakkı, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde alacaklıya, zilyetliği altında bulunan borçluya ait menkul mallar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek, bunları alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. Hapis hakkının doğumu için gerekli olan kanuni şartlardan bir tanesi de, alacaklının zilyetliğinde bulunan menkul mal veya kıymetli evrak ile muaccel alacak arasında tabii bir bağlantının bulunmasıdır. Türk Medeni Kanununun 864. maddesinin 2. fıkrasında alacağın ve zilyetliğin tacirler arasındaki ticari ilişkilerden doğması halinde, bu bağlantının varsayılacağı gösterilmiştir. Ör: Taşımacılık ve ardiyecilik işiyle uğraşan bir tacir, fabrika işleten bir başka tacirle önce sınai ürünlerin taşınması konusunda anlaşma yapmış daha sonra da aynı tacirin fabrikasında kullanılacak hammaddenin bir süre saklanması için ikinci bir sözleşme daha yapmıştır. Taşıma işinin tamamlanarak malın teslim olunmasına rağmen taşıma ücreti ödemezse, taşımacılık ve ardiyecilikle uğraşan tacir, deposunda bulunan hammaddeler üzerinde hapis hakkını kullanabilir, malları iadeden kaçınabilir.
13- Ticari Örf ve Adete Tabi olma Ticaret kanunun 2. maddesinin 3 13- Ticari Örf ve Adete Tabi olma Ticaret kanunun 2.maddesinin 3.fıkrasına göre tacir olmayanlar hakkında ticari örf ve adet ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır. Yani örf ve adet tacirler hakkında mutlak olarak uygulanacaktır., bilip bilmemelerinin bir önemi yoktur.
14. SATIŞ VE TRAMPALARDA ÖZEL HÜKÜMLERE TABİ OLMA Ticaret Kanununun 25 14. SATIŞ VE TRAMPALARDA ÖZEL HÜKÜMLERE TABİ OLMA Ticaret Kanununun 25. maddesinde, tacirler arasında yapılan ticari satış ve trampaların, esas itibariyle Borçlar Kanununun ilgili hükümlerine tabi olacağı belirtildikten sonra, bu tür satış ve trampalar hakkında özel bazı hükümlere de yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için ortada tacirler arasında yapılan ve onların ticari işletmelerini ilgilendiren bir ticari satış veya trampanın mevcut bulunması gerekir. Ticaret Kanununun 25. maddesinin 1. fıkrasına göre, sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına veya emtianın türüne göre satış sözleşmesinin kısım kısım icra edilmesinin mümkün olduğu veya bu koşulların mevcut olmamasına rağmen alıcının yapılan kısmi teslimi ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ettiği hallerde, alıcı, sözleşmenin yerine getirilmemesi yüzünden sahip olduğu hakları yalnız teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre alıcının temerrüte düşmesi halinde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Bu yolla yapılan satış sonucunda, satış masrafları satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya veya banka bulunmadığı takdirde notere tevdi olunur ve durum hemen alıcıya bildirilir.
TACİR SIFATINI SONA ERDİREN HALLER 1 TACİR SIFATINI SONA ERDİREN HALLER 1. Gerçek kişi tacirlerin tacir sıfatı, ticari işletmesini devrettiğinde veya kapattığında, başka bir deyişle, ticaret terk ettiğinde sona erer. Ticareti terk eden tacir 15 gün içinde, durumu kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirir ve mal beyanında bulunur. Sicil memuru, durumu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve diğer gerekli yerlerde ilan eder. Aksi takdirde iyiniyetli üçüncü kişilere karşı bu sıfatı kaybettiğini ileri süremez. Bu ilan tarihinden itibaren 1 yıl içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yoluyla takip yapılabilir.
2. Tüzel kişi tacirler, son bulma nedeni gerçekleştiğinde, tasfiye aşamasına girerler ve tüzel kişilik bu amaçla sınırlı olarak devam eder (MK.m.52, TTK.m.208). Tasfiye aşaması tamamlandıktan sonra, ticaret sicilindeki kayıt terkin edildiğinde tüzel kişiliği sona erecek ve hukuk dünyasından silinecektir. 3. Dernek veya vakıf sahip olduğu ticari işletmeyi işletmekten vazgeçerse, bu halde dernek veya vakıf ticareti terk eden tacir olarak, durumun ilanından itibaren 1 yıl süre ile iflas yolu ile takip edilebilirler. Donatma iştirakini sona erdiren nedenler TTKm.968’de düzenlenmiştir. Bu nedenlerden birinin gerçekleşmesi donatma iştirakini hemen sona erdirmez ve tasfiye tamamlanıncaya kadar varlığını sürdürür.
TİCARET ÜNVANI Ticaret unvanı, tacirlerin ticaret alanında işletmeleri ile ilgili işlemleri yaparken kullandığı, devredilebilen, ekonomik değeri olan addır. Ticaret unvanı, taciri hedef alır ve bir taciri diğer bir tacirden ayırt etmeye yarar. Ticaret unvanı kullanmak, tacir olmaya bağlanan sonuçlardandır. Esnaflar ticaret unvanı kullanamaz; isterlerse işletme adı kullanabilirler. TTK.nun 18. ve 39. maddelerine göre tacirler kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret unvanı seçmeye ve bunu bunu ticari işlerini yaparken kullanmaya mecburdurlar. Örneğin yaptıkları sözleşmeleri, düzenledikleri senetleri, bankalara açtıkları hesapları, her hukuki işlemleri hep bu unvanı kullanarak imzalamaları gerekmektedir. Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken kullandığı isimdir. Ticaret unvanı, taciri tanıtmaya ve onu diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar. Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir. Tacir olmayanlar ticaret unvanı kullanamazlar.
Bir tacirin ticaret unvanını başka bir tacirin haksız yere kullanması haksız rekabeti oluşturur. Ticaret unvanının ticaret siciline tescili zorunludur. Ayrıca tacir ticaret unvanını işletmesinin giriş yerine herkes tarafından kolayca görülebilecek şekilde yazmak zorundadır. Ticaret unvanlarının gerçek durumu yansıtması, aldatıcı , yanıltıcı veya yanlış izlenim uyandırıcı yada başkalarının ticaret unvanları ile karışıklık yaratıcı olmaması gerekir. Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır.
GEREKLİLİĞİ Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri ticaret unvanı ile yapmak ve işletmesiyle ilgili her türlü senet ve evrakı bu unvan altında imzalamak zorundadır. Tacir tarafından seçilen ticaret unvanının, ticari işletmenin açıldığı veya açılmış sayıldığı tarihten itibaren on beş gün içinde işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilân ettirilmesi gerekir. Ticaret unvanının, ticari işletmenin giriş cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılması zorunludur.
Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Ayrıca, tacirin işletmesiyle ilgili olarak kullandığı her türlü kâğıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır. Ticaret unvanını diğer adlardan ayırmak gerekir. Bunlar “işletme adı”, “marka”, “Coğrafi adlar”dır.
İŞLETME ADI İşletme adı, işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılır. İşletme adı işletmeyi belirtir. İşletme adına bakarak genellikle bir işletmeyi kimin işlettiğini bilemeyiz. İşletme adı kullanılması zorunlu değildir. Ancak kullanılması halinde, tescili zorunludur. İşletme adını TTK.m.17’deki atıf dolayısıyla esnaflar da kullanabilir oysa ticaret unvanı sadece tacirlere özgüdür. Örneğin, Seyhan Oteli, Tatlıcı Fehmi, Ak Plastik, Sakarya Eczanesi, Çiçek Lokantası. gibi. İşletme adının nasıl oluşturulacağı işletme sahibine bırakılmakla beraber, seçilecek işletme adının aldatıcı nitelikte olmaması ve kamu düzenine aykırı düşmemesi gerekir. İşletme adı kullanmak zorunlu olmamakla birlikte kullanılıyorsa İşletme adının ticaret siciline kaydettirilmesi zorunludur. Tescil edilen işletme adı tescil edildiği sicil dairesinde sahibine tekel hakkı verir. Tescil edilmiş olsun olmasın işletme adı haksız rekabet hükümleri ile korunur. Örnek olarak “Çelik Palas Oteli” “Bol Kepçe Lokantası”
İşletme adı işletme ile birlikte devredilebilir, hatta aksi kararlaştırılmamışsa işletmenin devri işletme adını da kapsar. Buna karşın işletme devredilmeden işletme adının devredilmesi de söz konusudur. Ancak genel olarak işletme devredilirken işletme adının da devrinin yapılması gerekir. Ticaret unvanı ile karşılaştıracak olursak; İşletme adı ile ticaret unvanı karşılaştırıldığında aralarında iki önemli farkın bulunduğu görülür: İşletme adı, tacirler dışında esnaf tarafından da kullanılabilirken, ticaret unvanı sadece tacirler için söz konusu olabilir. İşletme adını kullanma zorunluluğu bulunmadığı halde, tacirler ticaret unvanı kullanmak zorundadırlar. Ünvan işletmenin sahibini, işletme adı ise bizatihi işletmenin kendisini gösterir.
MARKALAR (ALAMET-İ FARİKA) Markalar üzerlerine kondukları eşyanın belirli bir işletme tarafından üretildiği ve veya pazarlandığını gösteren veya emtiayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtma ve ayırma araçlarıdır. Marka AYIRT EDİCİ İŞARETTİR. Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaret olarak tanımlanmıştır. Marka, ne taciri ne de işletmeyi hedef alır; marka belli bir işletmeye ait mal veya hizmetlerin tanıtılması ve ayırt edilmesine yarar. Markalar meta ile işletme arasındaki ilişkiyi açıklar veya aynı veya benzer konularla uğraşan işletmelerin piyasaya sürdükleri benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Unvan ise işletmenin sahibini gösterir. Tacir unvan seçme zorunda olduğu halde kural olarak marka seçme zorunda değildir. Marka koyma Devlet tarafından zorunlu tutulabilir. Buna göre fabrikasyona tabi olmadan elde edilen zirai ürünler el işleri ve küçük sanat ürünleri dışında diğer tüm sanayi ürünlerine Marka konması ve bunların tescili zorunlu kılınmıştır. Marka sahibi olabilmek için ticari işletme sahibi olmak gerekmediğinden tacir olmayan kişiler de marka kullanabilir.
Başkası tarafından kullanılan tescilsiz bir markanın, hak sahibi olmayan bir kişi tarafından tescil için başvuru yapılması veya tescil ettirilmesi hallerinde, gerçek marka hakkı sahibinin itiraz etme veya dava açarak tescili iptal ettirme yetkisi vardır. Herhangi bir ürün için kullanılmak üzere bir marka seçimi sırasında dikkat edilecek en önemli konu, seçilen işaretin diğer markalardan farklı olmasıdır. Markalar Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilir. Buna göre marka, sözcük ya da rakamdan ibaret olabileceği gibi birden fazla sözcükten veya sözcük ve resimden ya da rakamdan oluşabilir. Önemli olan, işaretin, çizimle görüntülenebilmesi ya da benzer bir biçimde ifade edilebilmesidir. Üç boyutlu şekillerin, kimyasal bir formülle ifade edilebilen kokunun ve notaya dökülebilmesi şartıyla bir melodinin de marka olarak kullanılması mümkündür. Kişi adları, ticaret unvanları da marka olarak kullanılabilir.
Marka, işletmeden ayrı olarak tescil edildiği mal veya hizmetlerin tümü veya bir kısmı için devredilebilir. Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar da, tescil olunamaz. Ör: SONY – SQNY, Çokonat – Çokotat Coğrafi İşaret Coğrafi işaret belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökeninin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir. Coğrafi işarete örnek olarak ürünün Türkiye’de üretildiğini gösteren (TM) harfleri, Antep Fıstığı, İznik Çinisi gösterilebilir. Menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılan coğrafi işaretler marka olarak tescil edilemez.
TİCARET UNVANINDA ÇEŞİTLİ SİSTEMLER Ticaret unvanı kökleri Ortaçağ’a kadar giden bir müessesedir. İşletme ile sahibi arasındaki bağı gösterdiği için özellikle üçüncü kişiler açısından önemlidir. Ticaret unvanını seçmede çeşitli sistemler vardır. Bunlar üç grupta toplanabilir. Serbestlik sistemi, gerçeklik sistemi ve karma sistem. Serbestlik sistemi: Serbestlik sisteminde tacir istediği unvanı seçebilir. Bu sistemde ticaret unvanı tacirin kimliği hakkında doğru bilgi vermez. Bu sistem anglo-sakson ülkelerinde uygulanır.
Gerçeklik sistemi Bu sistem serbestlik sisteminin tam zıddıdır Gerçeklik sistemi Bu sistem serbestlik sisteminin tam zıddıdır. Burada üçüncü kişilerin yararı işletme sahibinin çıkarına üstün tutulmuş ve unvanın tacirin tam kimliğini yansıtması esas alınmıştır. Karma Sistem Karma sisteme gelince esas itibariyle gerçeklik sistemi kabul edilmekle birlikte bazı hallerde bundan ayrılıp serbestlik sisteminin ilkelerinin kabul edildiği sistemlerdir. Ticaret kanunumuz bu sisteme girer.
TİCARET UNVANININ ŞEKLİ Ticaret unvanı, çekirdek ve ek olmak üzere iki unsurdan oluşur. Çekirdek kısmı ticaret unvanında bulunması zorunlu olan unsurları ifade eder, her tacir için birbirinden farklıdır. Asli unsuru çekirdektir. Ek kısmı ise bazı haller hariç kullanılması zorunlu olmayan unsurlardan oluşmaktadır. Ek kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Ticaret unvanı gerçek kişilerde ve tüzel kişilerde ayrı ayrı düzenlenmiştir. Gerçek Kişilerde Ticaret Unvanı Gerçek kişi tacirlerde ticaret unvanı kendi ad ve soyadından oluşur. Buna istedikleri ekleri yapabilirler.(Ekler TTK m.46 uyarınca yapabileceği eklerden ibarettir.) Gerçek kişilerin ticaret unvanının çekirdeği kendi ad ve soyadıdır. Kanun ad ve soyad dediği için aynen yazılmalıdır. Kısaltılamaz. Ör: Ali Can Unlu Mamuller Tek başına ticaret yapan gerçek kişiler, ticaret unvanlarına bir şirketin varlığı zannını uyandıracak ekler yapamazlar. Unvanda; ortaklık bulunduğu izlenimini yaratacak çoğul ekler, başka kişilerin adları ve yabancı kelimeler kullanılmamalıdır. Ticaret ünvanına onu aynı sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş olan ünvanlardan açıkça ayırmaya yarayan eklerin yapılması zorunludur. Ticaret unvanı gerçek durumu yansıtması gerekir. Tacirin ölümü halinde veya isim değişikliği olması durumunda ticaret unvanı değiştirilmeyebilir.
EKLER Unvana yapılacak ekler zorunlu veya ihtiyari olmak üzere ikiye ayrılır. Zorunlu Ekler Sadece isim ve soyadı ile başka deyimle çekirdekten ibaret unvan seçmek mümkündür. Ancak aynı sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan aynı ad ve soyadından ibaret bir unvan varsa ikinci tescili talep edenin unvanını birincisinden ayırt etmek için başkaca ibarelerin unvana konulması zorunludur. Bunlara zorunlu ekler denir. İhtiyari Ekler Çekirdekten ibaret unvana zorunlu ek koymak durumu olmasa dahi tacir kendi arzu ve isteği ile ek koyabilir.
Zorunlu ve ihtiyari ek seçmede sınır İster zorunlu ister ihtiyari olsun tacirin kimliği ve işletmenin önem ve genişliği yahut mali durumu hakkında üçüncü kişilerde yanılgıya neden olacak nitelikte olmamalı ve gerçeğe veya kamu düzenine aykırı olmamalıdır. Doktor olmayan kişinin doktor unvanını kullanması veya uzman doktor olmadığı halde uzman doktor gibi unvanı kullanması. Unvana ek olarak “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Milli” kelimelerinin ticaret unvanında yer alması için Bakanlar Kurulu'nun izni gerekmektedir. Ayrıca bazı kelimelerin unvana konması özel kanunlar gereği yasaklanmış ve özel izne tabi tutulmuştur. “Banka” kelimesi gibi.
Adi Şirketin Ticaret Unvanı Bildiğiniz gibi adi şirketi tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle tacir bizzat şirketin ortaklarıdır. Bu sebeple her tacirin ayrı ayrı ticaret unvanları olması gerekmektedir. Ortaklığın temsili hükümlerine göre eğer birkaç ortak birlikte işlem yapmak zorunda iseler bunların her birinin ticaret unvanlarının ayrı ayrı yazılması gerekmektedir. Ancak genellikle adi şirketin ticaret unvanının ortaklardan birsinin adı soyadı ile adi şirket olduğunu gösteren bir ibarenin eklenmesi suretiyle de kullanılabileceği kabul edilmektedir. Yani “Ali Ay ve Ortakları” şeklinde bir ticaret unvanı da geçerli bir ticaret unvanıdır. Ör: Ali Can ve Ortakları gibi.
Kollektif Ortaklıklarda Ticaret Unvanı Kollektif şirketlerin ticaret unvanlarının çekirdeği, ortaklardan en az birinin ad ve soyadı ile ortaklığı ve şirket türünü gösteren ibareden oluşur. İstenirse ortaklarının tümünün ad ve soyadları unvana konabilir. Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde tescil ve Türkiye Sicil Gazetesi ile ilan edilmiş bir başka ortaklığın unvanı ile aynı olması durumunda ayırt edici özelliklerin konması zorunludur. Böyle bir zorun olmasa dahi ihtiyari ek konabilir. İster zorunlu ister ihtiyari olsun ek seçmede sınır gerçek kişi tacirlerde olduğu gibidir. Ticaret unvanında bulunan gerçek kişilerin ad ve soyadları kısaltılamaz. Ali Demir Kollektif Ortaklığı gibi. Örnekler: Ali Demir Kollektif Şirketi, Ali Demir ve Ahmet Dere Kollektif Şirketi, Ali Demir ve Ortakları Kollektif Şirketi, Ali Demir ve Ahmet Dere Pazarlama Kollektif Şirketi
Komandit Şirketlerde Ticaret Unvanı Komandit şirketlerde iki türlü ortak bulunur. Komandite ortak (Şirket borçlarından dolayı Sınırsız sorumlu ortak) ve Komanditer ortak(şirket borçlarından dolayı sınırlı sorumlu ortak). Komandite ortaklar şirketi idare eden ortaklardır. Komanditer ortaklar ise şirkete sadece sermaye koyan ve şirketin idaresine karışmayan pasif ortaklardır. Komanditer ortaklar şirket borçlarından dolayı koydukları sermaye ile sorumludurlar. Komandite ortaklar ise şirket borçlarından dolayı sadece sermayeleri değil tüm mal varlığı ile sorumludur. Komandit şirketlerde ticaret unvanı komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadı ile şirket ve türünü gösteren ibare ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturur. Komandit şirketin ticaret unvanında komanditer ortakların ad ve soyadlarının bulunması yasaktır. Eğer buna aykırı olarak komanditer ortağın adı ticaret unvanına konulursa, bu ortak üçüncü kişilere karşı komandite ortak gibi sorumlu olur. Ticaret unvanında bulunan gerçek kişilerin ad ve soyadları kısaltılamaz.
Anonim ortaklıklarda Ticaret Unvanı Anonim ortaklıklarda ticaret unvanı, ortaklık konusunu gösterir bir kelime ile ortaklık ve nevini gösterir ibareden oluşur. Şirket ve nevini gösterir ibare kısaltılarak yazılabilir. Zorunlu ve ihtiyari ek seçmede sınır kollektif ortaklıkta olduğu gibidir. Sadece unvana ek olarak bir gerçek kişinin adı ve soyadı yazılacak olursa unvanı ve nevini gösterir ibare kısaltılarak yazılamaz. “Çetintas Gıda Mad.Üret.Paz. A.Ş.”, “Afra Alışveriş Merkezleri AŞ.”, “Lassa Lastik Sanayi ve Tic. AŞ”, Çukurova Holding AŞ.”, “Asya Katılım Bankası AŞ.”, “Global Menkul Değerler AŞ.”, anonim şirket unvanlarına örnektir. Gerçek kişi isimli unvanlara “Kazım Kuru Lokantacılık Anonim Şirkti, Zekeriya Beyaz Tavukçuluk Sanayi ve Tic. Anonim Şirketi. Ör: İthalat-İhracat AŞ., Kale İthalat-İhracat AŞ., Ali Dere İthalat-İhracat Anonim Şirketi.
Limited Şirketler Ticaret unvanı Limited, şirketlerin ticaret unvanları aynen anonim ortaklıklarda olduğu gibidir. Sadece Limited şirketlerde şirket sermayesi de yazılmalıdır. Ayrıca şirket tarafından düzenlenen mektup, evrak ve belgelerde şirketin unvanı ile birlikte esas sermaye miktarının da gösterilmesi zorunludur. Onlar Turizm Ltd. Şti. (Ltd. O.), Beşler Gıda Ltd.Şti., Gerçek kişinin ad ve soyadı unvanda yer alıyorsa şirketi ve nevini gösteren ibareler kısaltılarak yazılamaz. Örneğin, “Selim Sağ Otomotiv San. Ve Tic. Limited Şirketi”. Limited ve anonim şirket ticaret unvanlarının ve unvanda yer alan eklerin Türkçe olması gerekir. Ancak şirketin faaliyet konusuna giren mal ve hizmetin tanıtıcı ad ya da markasının yabancı dilde olması ve yabancı ortak bulunması halinde ticaret unvanında yabancı kelime bulunmasına izin verilebilir. Şirketin esas sözleşmesine yazılacak amaç ve konular, ticaret unvanında gösterilen konu ile sınırlıdır.
Kooperatif Şirketler Kooperatif şirketlerin ticaret unvanları anonim ortaklıklarda olduğu gibidir. Kooperatifler ve üst kuruluşlarının unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez. Ör: Ankara Üniversitesi Mezunları Konut Yapı Kooperatifi gibi. Kooperatif ticaret unvanına örnek olarak; Prestij Konut Yapı Kooperatifi verilebilir. Sema Yapı Kooperatifi. SS.Kervan Tüketim Kooperatifi gibi Ticari işletme işleten dernek ve Diğer Tüzel Kişilerin Ticaret unvanları Ticari işletme işleten dernek ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanı adlarının aynıdır. Bunların zorunlu ek kullanılması söz konusu olmadığı gibi ihtiyari ek de kullanamazlar. “Adana Büyükşehir Belediyesi Ekmek Fırını” Kızılay Afyonkarahisar Maden Suyu işletmesi” “Galatasaray Spor Kulübü”. “Fenerbahçe Spor Kulübü”. Ör: Kanarya Sevenler Derneği, Kanarya Sevenler Derneği İşletmesi.
Donatma iştirakinin Ticaret unvanı Donatma iştirakinin ticaret unvanı, ortak donatanlardan en az birinin adı ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir. Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir ibare de şarttır. Örneğin Gökova Donatma İştiraki, Ali Ay Donatma İştiraki, Barbaros Donatma İştiraki (Barbaros, geminin adıdır.), Mavi Yıldız Donatma İştiraki gibi. Şubelerin Ticaret Unvanları Şube unvanları merkez işletme unvanının yanında şube kelimesinin eklenmesi ile olur. Şubelere neredeki şube oldukları ekleri konabilir. Şubelerin unvanları da şubelerin bulunduğu ticaret siciline tescil ettirilir. Örnek: T.C.Ziraat Bankası AŞ. Konya Şubesi, Mercek Mağazacılık AŞ. Nalçacı Şubesi gibi.
Unvanın Tescili Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir. Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere onaylattırdıktan sonra sicil müdürlüğüne verir. Tacir tüzel kişi ise, unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da notere onaylattırılarak sicil müdürlüğüne verilir. Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur. Ticaret unvanına ve imza örneklerine ilişkin birinci ve ikinci fıkra hükümleri bu işletmelere de uygulanır. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça merkezin bağlı olduğu sicile geçirilen kayıtlar şubenin bağlı bulunduğu sicile de tescil olunur. Ancak, bu hususta şubenin bulunduğu yer sicil müdürlüğünün ayrı bir inceleme zorunluluğu yoktur. Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur.
TİCARET UNVANI İLE İLGİLİ ORTAK DÜZENLEMELER Ticaret unvanı Türkçe olarak tespit edilir. Unvanda yer alan muhayyel(soyut) adlar da Türkçe olmalıdır. Ancak kanuna, milli, kültürel ve tarihi menfaatlerimize aykırı olmaması, şirketin faaliyet konusuna giren mal veya hizmetin tanıtıcı ad veya markasının yabancı dilde olması ve yabancı ortak bulunması halinde, ticaret unvanında yabancı kelime bulundurulmasına izin verilebilir ( Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret 2003/3 sayılı tebliğ). Türkiye genelinde var olan ve aynı sektörde faaliyet gösteren şirketlerin unvanlarının başına “öz” kelimesi eklenerek unvan kullanılamaz. Unvan uzunluğu 140 karakteri geçmemelidir. Eşanlamlı sektör adları aynı unvanın içerisinde kullanılamaz. Ana sözleşmenin belirlenen “amaç ve konu” maddesinde üretim yapılacak sektörlerin unvana yansıtılması gerekmektedir. Bölge isimleri çekirdek unvan olarak kullanılamaz. Örnek: Ege Bölgesi Görsel ve işitsel olarak üçüncü şahısları yönlendirecek aynı sektörde kullanılan bir unvanın tekrar kullanılması mümkün değildir. Örnek: Yaprak Tekstil Gıda Limited Şirketi Beyaz Yaprak Tekstil Gıda Limited Şirketi
Sigorta Acenteliği, Emlak Komisyonculuğu, Güvenlik Hizmetleri tek başına yapılabilen işlerden olup yanında başka faaliyet konularında iştigal edilememektedir. “4884 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile değişik Türk Ticaret Kanununun 273 üncü maddesi gereğince; bankalar, katılım bankaları, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, tüketici finansmanı ve kart hizmetleri şirketleri, varlık yönetim şirketleri, sigorta şirketleri, holdingler, döviz büfesi işleten şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşan şirketler, lisanslı depoculukla uğraşan şirketler, tarım ürünleri lisanslı depoculuk şirketleri, ürün ihtisas borsası şirketleri, Sermaye Piyasası Kanununa tabi ve halka açık şirketler ile serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerin kuruluşları ve ana sözleşme değişiklikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iznine tabidir.” Hukuki Danışmanlık şirketleri kurulamamaktadır. Danışmanlık yapmak amacıyla kurulan şirketlerin ana sözleşmelerin de, şirket faaliyet alanı ile ilgili maddede ‘ Hukuk Müşavirliği Hariç’ ibaresi bulunması gerekmektedir. Finansal Danışmanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun yetki verdiği kuruluşlar tarafından yapılmakta olup, yetki belgesi bulunmayanların bu hizmeti vermesi mümkün değildir.
Ticaret Unvanının Verdiği Haklar ve Bu Hakların Korunması Tescil ve İlan Her tacir işletmesini açtığı veya işletmenin açmış sayılacağı tarihten itibaren 15 gün içinde unvanını merkezin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Şube tescilleri ise şubenin bulunduğu yer ticaret siciline aynı süre içinde tescil ettirilir. Tüzel kişilerin ayrıca Ankara’da çıkan Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile ilan edilmelidir.
Unvanın kullanılması Usulü Tacirler ticari işletmeleri ile ilgili iş ve işlemlerinde ticaret unvanlarını kullanmak zorundadırlar. Tacirler ticari işletmelerinin görünür bir yerine giriş cephesine ticaret unvanlarını asmak zorundadırlar. Tekel Hakkı Kanuna ve usulüne uygun seçilmiş ve ilan ettirilmiş olan unvanı kullanma hakkı tekel olarak tacire aittir. Yani bu ticaret unvanını tacirden başkası kullanamayacaktır. Eğer haksız yere bu ticaret unvanını kullananlar olursa tacir bu kullanımı yasaklama hakkına sahiptir. TTK.nun 54.maddesine göre ticaret unvanı, kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimse bunun önlenmesini, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve zarar görmüş ise kusur halinde bunun da tazminin isteyebilir. Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir. Tescil ve ilan edilmiş bir ticaret unvanını kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir (TTK.m.52). Gerçek kişi tacirler bakımından bu hak, tescilin yapılmış olduğu sicilin iş çevresiyle sınırlıdır. Tüzel kişi tacirler ise, tescil olunmuş ticaret unvanlarını, ülke sınırları içinde tekel şeklinde kullanma hakkına sahiptirler. Tekel hakkının uygulama sınırı gerçek kişilerde tescil olunan sicil dairesi, tüzel kişilerde bütün Türkiye’dir.
Tescil edilmiş ticaret unvanlarının korunmasına yönelik imkanlar TTK.m.52/II’de düzenlenmiştir. Buna göre ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kişi; bu kullanımın önlenmesini dava edebilir, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse bunun terkinini veya değiştirilmesini dava edebilir, kullanımdan zarar görmüşse tazminat isteyebilir ve bütün bu hallerde davayı kazanan tarafın isteği üzerine, masrafları aleyhine hüküm verilen kişiye ait olmak üzere hükmün yayınlanmasına karar verebilir. DAVALAR Ticaret unvanlarının korunması amacıyla açılabilecek davalar üç gruba ayrılır: Men (önleme) davası Terkin davası Tazminat davası Tacir tarafından bu davalardan hangisi açılmış olursa olsun, mahkeme, davayı kazanan tarafın talebi üzerine, masrafları aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere hükmün gazete ile de yayımlanmasına karar verebilir
Gerçek kişi tacirin tescil ettirdiği ticaret unvanın aynısını aynı sicil dairesinde tescil ettirmek isteyen sonraki tacirler, kendi ticaret unvanlarını öncekinden açıkça ayırt etmeye yarayacak ekleri yapmak zorundadırlar. Bir tüzel kişinin ticaret unvanı Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde lüzumlu ilavelerin yapılması mecburidir. Ticaret Unvanının Devri ve intikali Ticari işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanına dahil olan adı değişirse (örneği bekar kadın evlenirse ve soyadını değiştirirse) unvan olduğu gibi kalabilir. Ortaklar arasında bir değişiklik halinde kural olarak ortaklığın unvanı değişmez. Adı unvanda bulunan ortak ortaklıktan ayrılırsa yazılı muvafakati alınmak kaydı ile adı unvanda kalabilir. Muvafakat etmez ise unvan değişmelidir. Bu ortak ölürse muvafakat mirasçılardan alınır. Mirasçılar muvafakat etmezse unvanın yine değişmesi gerekir.
Unvanın devri konusu ise unvan tek başına devredilemez Unvanın devri konusu ise unvan tek başına devredilemez. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça Ancak ticari işletme ile ile birlikte devri mümkündür. Devreden muvafakat ederse devir halinde devri gösterir bir ekin unvana yapılması zorunlu değildir. Bir işletmeyi devralan kişi aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça ticaret unvanını da devralmış sayılır. Devralan devraldığı bu ticaret unvanını değişiklik yapmadan aynen kullanma hakkına sahiptir. Unvanın miras yolu ile mirasçılara geçeceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Ancak unvan yabancılara dahi devredilebildiğine göre ve işletme de mirasçılara intikal ettiğine göre unvan da mirasçılara intikal eder. Mirasçılar ticaret unvanı ve işletme üzerindeki haklarını hep birlikte kullanırlar. Ancak intikal de ticari işletme ile birlikte olmalıdır. Örneğin iki mirasçı varsa birisine ticari işletme diğerine ticaret unvanı şeklinde bir miras paylaşımı mümkün değildir.
Ticaret unvanında yapılacak tüm değişiklikler tescil ve gerekiyorsa ilanı şarttır. Ticaret unvanı kullanma hakkı tacir sıfatı doğduğu anda başlar bu sıfat yitirildiği anda biter. Tacir sıfatı ise ticari işletmenin faaliyetini tatil etmesi veya esnaf işletmesine dönüşmesi ile son bulur. Her halde ticaret sicilindeki kayıt silinmelidir. Bütün mahkemeler, memurlar, ticaret ve sanayi odaları, noterler ve Türk Patent Enstitüsü görevlerini yaparlarken bir ticaret unvanının tescil edilmediğini, kanun hükümlerine aykırı olarak tescil edildiğini veya kullanıldığını öğrenirlerse durumu yetkili ticaret sicili müdürüne ve Cumhuriyet savcılığına bildirmek zorundadırlar. 39 ilâ 46 ve 48 inci madde hükümlerini ihlal edenler ve 49 uncu maddeye aykırı olarak ticaret unvanını devredenlerle devralan ve kullanan kimseler, 38 inci maddenin birinci fıkrasına göre cezalandırılırlar. Ticaret unvanı ile ilgili hükümleri yerine getirmeyenler hukuki ve cezai yaptırımlar uygulanır.
Ticaret Unvanına İlişkin Özel Durumlar TTK. m Ticaret Unvanına İlişkin Özel Durumlar TTK.m.47/I’e göre, ticari işletme sahibinin veya bir ortağın, ticaret unvanına dahil bulunan adı, ilgilinin talebi üzerine mahkeme kararı ile değiştirilirse, ticaret unvanı olduğu gibi kalabilir. Kollektif, komandit şirket veya donatma iştirakine yeni ortakların girmesi halinde ticaret unvanı değiştirilmeden aynen kalabilir. Eğer ayrılan ortağın ad ve soyadı ticaret unvanında yer alıyorsa, ayrılan kişinin yazılı izni ile ad ve soyadı unvanda kalabilir. Bu şirketlerden birinin ticaret unvanında adı bulunan ortak ölürse, mirasçılar ölen kişinin yerine geçerek şirketin devamını kabul eder veya şirkete girmemekle birlikte bu konudaki izinlerini yazılı olarak verirlerse, şirket unvanı olduğu gibi kalabilir. Bu durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde unvanın değiştirilmesi gerekirse, gerekli değişikliklerin yapılarak tescil ve ilan edilmesi gerekir.