Servet-i Fünun Dönemi (1896-1901) Siyasi, Sosyal Ve Kültürel Durum
SOSYAL YAPI Servet-i Fünun edebiyatı, II. Abdülhamit idaresi altında doğmuş, büyümüş ve sonlanmış bir edebiyattır. Bu nedenle, bu dönemin etkisi altında kalmıştır. Osmanlı toplumunda, yıkılış ifade eden xıx. yüzyıla özgü hastalığın genel adı: Avrupalı siyasilerin koymuş oldukları ‘’Hasta adam ‘’dır. Padişahın en küçük memuruna kadar, Osmanlı İmparatorluğu, bu devirde; yıkılma, çökme şuurunun dehşeti altında kalmıştır. Bu asrı baştanbaşa dolduran yıkılış, çöküş hastalık düşüncesi Servet-i Fünun dönemi eserlerine geniş ölçüde yansımıştır. Diğer taraftan Servet-i Fünun döneminde Tanzimat Fermanının ilanından sonra sosyal hayattaki bir takım Batı örneği yenilikler genellikle sosyal durumu iyi olan çevrelerde hayatın bir diğer yüzünü oluşturmuştur. Batılı bir yaşam tarzı etkisini eskisine nazaran daha baskın bir şekilde hissettirmeye başlamıştır.
SİYASİ YAPI Tanzimat döneminde bazı aydınlar sorunları ortaya koymuş, çareler aramış, ümit verici girişimlerde bulunmuşlardır. II. Abdülhamit; ‘’ Hasta Adam ‘’ı kısmen teselli eden, kim bilir belki de yeniden ayağa kalkacağına inandıracak bu faaliyetleri bıçakla keser gibi durdurmuştur. 2. Abdülhamit’in Osmanlı Rus savaşını bahane ederek Mebusan meclisini kapatması, baskıcı ve sansürcü bir yönetimi benimsemesi, istihbaratçılığın korkutucu boyutlara ulaşması bu dönem sanatçılarını siyasi ve sosyal konulardan uzaklaşmaya sevk etmiş, sanatta estetikliğin, bireyselliğin benimsenmesine sebep olmuştur. 3
KÜLTÜREL YAPI Batılı tarzda kurulmuş okullarda okuyan Servet-i Fünun sanatçıları, batılı anlamda bir eğitimden geçmişlerdir. Bu nedenle batı edebiyatını daha iyi öğrenmişlerdir. Bu dönem sanatçıları; Fransızcayı bildiklerinden batı edebiyatını, Fransız yazarları ve eserlerini yakından takip etmişlerdir. Batılı edebi türleri, tercüme yoluyla dergilerde işlemişler ve batıdaki düşünce ve sanat anlayışından etkilenmişlerdir. Servet-i Fünun döneminde gazete yazısı çoğalmasına rağmen dergicilik ön plana çıkmaya başlamıştır. Batıdan çevirilerin artması, batıdaki kültürel ve edebi hareketleri izleyen sanatçı sayısının çoğalması kültürel hayatın daha da zenginleşmesini sağlamıştır. 4
Servet-i Fünun Dönemi Sanatçılarının Yetişme Koşulları: Topluluğun üyeleri Tanzimat ikinci kuşak sanatçılarının tesir ve telkini altındaydılar. Her biri konaklarda, yalılarda büyüyen, çok iyi düzeyde yetiştirilmiş bu gençler devirlerinin ağır sorunları altında ezilmiş bir psikoloji içerisinde, içlerine kapanık, mücadeleci ruhlarını yitirmiş, dadılarla, mürebbiyelerle büyütülmüş, hassas yapılı insanlardır. Fransızcayı özel öğretmenlerden çok iyi düzeyde öğrenmişler, Arapça ve Farsçayı da ana dilleri gibi bilmektedirler. Tanzimat birinci ve ikinci kuşağının edebi türlerini izleme ve ilk örneklerini vermelerinden dolayı düştükleri hataları görme şansına sahip olmuşlardır. Roman ve hikaye türlerinde yerli örnekleri okumakla kalmamışlar; Fransız edebiyatına ait mükemmel örneklerle edebiyatımızda yazılmış olan örnekleri teknik, kurgu, planlama açısından mukayese edebilmişlerdir. Bu mukayese imkan kabiliyeti neticesinde Tanzimatçıların ilk örnekleri vermekten kaynaklanan kusurlarını karşılaştırmalar yaparak görme ve giderme konusunda fikir yürütebilmişlerdir. 5
Pek çok açıdan çağlarından ileri düzeyde yetişen bu gençler sanat için sanat, sanatta mükemmelliğe ulaşma idealleriyle de yetiştiklerinden edebi türleri batılı yazarlar seviyesine ulaştırmak fikrine kapılmışlardır. Çağlarının siyasi ve tarihi koşullarında bedbin, hastalık derecesinde kuruntulu, karamsar bir ruh hali ve ortamda yetişen bu gençlerin edebiyatta böyle bir hamle oluşturmaya cesaret edecek telkinleri Ekrem’den aldıkları kuşkusuzdur. Devrin ağır siyasi ve tarihi sorunları altında oldukça kötü bir bunalım döneminde yetişen bu gençler bedbin, karamsar bir ruh hali, içlerine kapanık, dış dünyaya karşı ilgisiz, ferdiyetçi, toplumsal sorunlardan uzak ve iç dertleriyle boğuşan bir kuşak halinde yetişmişlerdir. Devletin içinde bulunduğu dağılma döneminde her şeyden ümidini yitirmiş bu kuşağın eserlerinde ele aldığı konular bu yetişme ve psikolojik hallerine uygun olarak ferdiyetçi bir tablo oluşturmuştur. 6
Servet-i Fünun Edebiyatı (1896-1901) (Edebiyat-ı Cedide) Servet-i Fünun, Ahmet İhsan Bey’in 1891 yılında çıkardığı fen dergisinin adıdır. 1896 yılında Servet-i Fünun dergisinin başına Tevfik Fikret getirilir. Dergi bu tarihten itibaren edebiyat dergisine dönüştürülür. Servet-i Fünun dergisinde yazan yenilikçi şair ve yazarların oluşturduğu edebiyata Servet-i Fünun edebiyatı denir.
Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki eski edebiyat-yeni edebiyat tartışması bu edebiyat topluluğunun oluşmasına neden olmuştur. Yenilikçi birçok şair ve yazar, bu tartışmada yeni edebiyatı savunan Recaizade Mahmut Ekrem’i desteklemiştir. Bu yenilikçi edebiyatçıların oluşturduğu edebiyata “yeni edebiyat” anlamına gelen “Edebiyat-ı Cedide” adı da verilir.
Servet-i Fünun sanatçıları edebiyat alanında pek çok yenilik yaptılar. Batı uygarlığından, özellikle Fransız kültür ve edebiyatından etkilendiler. Bu dönem sanatçılarının eserlerinde II. Abdülhamit döneminin izleri, yönetimin baskısı (istibdat) belirgin biçimde görülür. Şair ve yazarlar karamsar duygularını, hayal kırıklıklarını dile getirirler. Umutsuzluk tüm sanatçıları etkilemiştir. “Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenir.
Servet-i Fünun Edebiyat’ının şiir alanındaki temsilcileri: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Suat, Süleyman Nazif, Süleyman Nesip, Faik Ali ve Celal Sahir’dir. Servet-i Fünun Edebiyat’ının düz yazı alanındaki temsilcileri: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Şuayip’tir. Servet-i Fünun dergisi Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Edebiyat ve Hukuk” adlı çevirisinin yayınlanması üzerine 1901 yılında kapatılır. (Bu çeviride 1789 Fransız Devrimi’nin sözü geçtiği için) Bu tarihten sonra Edebiyat-ı Cedide Topluluğu dağılır.
Servet-i Fünun Edebiyatı’nda Şiir “Sanat sanat içindir.” anlayışını benimsemişlerdir. Şiirde toplumsal sorunlardan çok, kişisel duyarlıklar üzerinde durulmuştur. (Tanzimat dönemindeki kanun, hak, adalet, eşitlik, hürrüyet gibi kavramlar bu dönemde terk edilir. Aşk, üzüntü, tabiat, güzellikleri, karamsarlık, şahsi hayaller, melankoli konuları işlenir.) (Bu dönem sanatçıları toplumdan kopuktur. Oluşturulan edebiyata “Salon Edebiyatı” denir.) Dil ağır ve süslüdür. (Arapça ve Farsça sözcükler çokça kullanılmıştır.) Şiir düzyazıya yaklaştırılmıştır. Müstezat nazım biçimi serbest müstezat nazım biçimine dönüştürülmüştür.
Şiirde aruz vezni kullanılmıştır. Her şey şiirin konusu olmuş, şiirde kompozisyona önem verilmiştir. Beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğü esas alınmıştır. Kafiye kulak içindir, görüşü savunulmuştur. Fransız edebiyatı örnek alınmış, edebiyat Avrupai bir nitelik kazanmıştır. Batı’dan edebiyatımıza sone, terzarima gibi yeni nazım biçimleri girmiştir. Şairler parnasizm ve sembolizm akımlarının etkisinde kalmışlardır.
Batı Edebiyatından Alınan Nazım Şekilleri: Sone: İki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım biçimidir. İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük biçimindedir. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa ülkelerine geçmiştir. Sone kafiye sistemi 2’ye ayrılır: İtalyan tipi: abba, abba, ccd, ede Fransız tipi: abba, abba, ccd, eed Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin bu türde örnekler vermiştir. Terzarima: Üçer mısralık bentlerden oluşan ve en sonu tek dizeye bağlanan bir nazım şeklidir. İlk olarak İtalyan edebiyatında kullanılmıştır. Kafiye örgüsü: aba, bcb, cdc, d 13
Serbest Müstezat: Serbest müstezat divan şiirindeki müstezatın geliştirilmesiyle oluşturulmamış, doğrudan Batı şiirinden alınmıştır. İlk olarak Fransız edebiyatında kullanılmıştır. Müstezatın daha özgürce kullanılmış biçimidir. Bu biçim serbest nazma geçişte bir aşama olmuştur. Serbest müstezatın başarılı örnekleri Servet-i Fünun ve Fecri Ati edebiyatlarında Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin ve Ahmet Haşim tarafından verilmiştir.
Servet-i Fünun Edebiyatı’nda Düz Yazı Hikaye ve romanda başarılı örnekler verilirken tiyatroda gerileme olmuştur. Roman tekniği gelişir. Okuru eğitme tutumundan vazgeçilir. Roman ve öykü konularını hayalden değil, gözlem olanakları içine giren gerçek yaşamdan alır. Roman ve öyküde ruh çözümlemelerine önem verilir; böylece edebiyatımız insana doğru bir gelişme kazanır. Kahramanlar okumuş, seçkin, sanatsever, ve alafranga tarzı hayatı benimsemiş kişilerdir. Olaylar İstanbul dışına taşmaz, içinde gerçekleşir. Roman ve hikayede realizm ve natüralizm akımlarından etkilenilmiştir. Edebiyat tarihi ve felsefe alanında hiçbir çalışma yoktur.
Servet-i Fünun Dönemi Sanatçıları: Tevfik Fikret (1867-1915): Şiirlerinde bireysel konuları işlemiştir. Servet-i Fünun dergisi dışında yazdığı şiirlerinde toplumsal konuları işlemiştir. Toplum için sanat anlayışıyla yazdığı şiirlerinde hürriyet ve medeniyet temalarını işlemiştir. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Serbest müstezatı geliştirmiş, sone ve terzarimayı yaygınlaştırmıştır. Beyit ve mısra bütünlüğünü kırmış, anlamı birkaç dizeye yaymıştır. Şiirde dil ve ahenge büyük önem verir. Şekil yönüyle parnasizmin tesirindedir. Süslü, sanatlı, ağır bir dili vardır. Eserleri: Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Haluk’un Defteri, Şermin, Rubab-ı Şikeste, Rubab’ın Cevabı Not: Çocuklar için yazdığı şiirlerin yer aldığı Şermin adlı eserindeki şiirleri hece vezniyle yazmıştır. 16
Cenap Şehabettin (1870-1934): Eserleri: Asıl mesleği doktorluktur. Fransız sembolistlerin etkisindedir. Şiirde ahenk oluşturmaya çalışır, kelimeleri müzikal değerlerine göre seçer. Dili süslü ve ağırdır. Serbest müstezatı kullanmıştır. Bir şiirde birden fazla vezin kullanmıştır. “Sanat sanat içindir.” görüşünü benimser. Aşk ve tabiat temalarını işlemiştir. Eserleri: Şiirlerini kitap olarak bastıramamıştır. Ancak askeri tıbbiyedeyken yazdığı şiirlerini “Tamat” adlı şiir kitabında toplamıştır. Gezi türü: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları. Diğer Nesir Eserleri: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh. Tiyatro: Körebe, Yalan. Tiryaki Sözleri adlı eserinde vecizeleri vardır. 17
Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945): Türk edebiyatında Avrupa tarzında eser veren ilk büyük romancıdır. Fransız realist ve natüralist yazarlardan etkilenmiştir. Süslü, sanatlı, ağır bir dili vardır. Eserlerindeki kahramanlar aydın kişilerden oluşur. Romanlarında olaylar yalnız İstanbul’da geçerken, hikayelerinde Anadolu ve köylerde geçer. Eserleri: Roman: Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile, Nemide. Hikaye: Bir Şi’r-i Hayal, Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Hepsinden Acı, Aşka Dair, Onu Beklerken, İhtiyar Dost, Kadın Pençesi, İzmir Hikayeleri. Hatıra: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi. Deneme: Sanata Dair 18
Mai ve Siyah’ta Ahmet Cemil tipinden hareketle Serveti Fünun kuşağının ideallerini, beklentilerini, hayal kırıklıklarını anlatmıştır. Aşk-ı Memnu’da bir Türk aile yapısını ayrıntılı olarak incelemiş ve alafranga özentisini eleştirmiştir. Türk edebiyatında “mensur şiir”in ilk örneklerini o vermiştir. Mensur şiir: Mensur Şiirler, Mezardan Sesler
Eserleri: Mehmet Rauf (1875-1931): Roman, hikaye ve tiyatro türünde eserler vermiştir. Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir. Eserlerinde sosyal hayata pek yer vermemiştir. Psikolojik tahlillere büyük önem verir. İlk psikolojik roman yazarıdır. Eylül isimli eserinde yasak aşkı konu alır. Eserleri: Eylül, Genç Kız Kalbi, Son Yıldız, Define, Kan Damlası 20
Hüseyin Cahit Yalçın (1874-1957): Hikaye ve romanlarda gözleme yer veren gerçekçi bir yazardır. Dili sade, anlatımı süsten ve özentiden uzaktır. Hikaye, roman, eleştiri ve gazeteci olarak bilinir. Eserleri: Hikayeleri: Hayat-ı Muhayyel, Niçin Aldatırmış?, Hayatı Hakikiye Sahneleri Romanları: Nadide, Hayal İçinde Anıları: Edebi Hatıralar, Malta Adasında, Meşrutiyet Hatıraları Eleştiri: Kavgalarım 21
TOPLULUK DIŞINDAKİ SANATÇILAR 22
Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) : Dili sadedir. Kahramanlarını bulundukları çevrenin diliyle konuşturur. Eserlerinde taklitlere yer verir. İstanbul’un iç mahallelerindeki hayat tarzını hikaye ve romanlarında karikatürize eder. Bu yönüyle sokağı edebiyata getiren sanatçı olarak kabul edilir. Gözleme ve çevre tasvirlerine büyük önem verir. Natüralizmin temsilcisidir. Romanlarında sosyal tenkide yer verir. Romanları teknik yönden kusurludur. (Olayın akışını keser, gereksiz bilgiler verir.) Eserleri: Şık, Şıpsevdi, Mürebbiye, Metres, Tesadüf, Ben Deli miyim?, Nimetşinas, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç 23
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) : Eserleri: Kaynağı İslam dini olan şiirleri ve manzum hikayeleri ile tanınır. Aruzu Türkçeye büyük bir ustalıkla uygulamıştır. Eserlerinde gözlem önemlidir. Eserlerinde kelimelerle canlı tablolar çizer, konularını günlük hayattan alır. Eserleri: Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 8 kitaptan oluşmuştur. 1.Kitap: Safahat 2.Kitap: Fatih Kürsüsünde 3.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde 4.Kitap: Hakkın Sesleri 5. Kitap: Hatıralar 6.Kitap: Asım 7.Kitap: Gölgeler 8.Kitap: Safahat 24
Ahmet Rasim (1864-1932) : Eserleri: Şiir, öykü, tarih ve bilim konularında eserler yazmıştır. Renkli, canlı bir anlatımı vardır. Eserlerin İstanbul’u, özellikle de Beyoğlu’nu anlatmıştır. Eserleri: Şehir Mektupları, Eşkal-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Gecelerim, Falaka, Ramazan Sohbetleri, Ömr-i Edebi, 25
HAZIRLAYAN: SELAMİ İPEK TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ