Kişilik Gelişimi Yrd. Doç. Dr. İhsan SARI
Kişilik Gelişimi Kişilik nedir? Kişilik bir insanı başkalarından ayıran bilişsel, duygusal ve davranışsal özelliklerin tümü. Farklı koşullarda tutarlılık gösterir. Bireyin kendine özgü bu özellikleri bilmek onunla kurulacak iletişimi kolaylaştıracaktır.
Psikoloji tarihinin en tanınan bilim adamı kimdir Psikoloji tarihinin en tanınan bilim adamı kimdir? ”diye bir soru sorulsa, Sigmund Freud (1856-1939)herhalde oldukça başlarda yer alır. Onun yazdığı eserler insanın doğasını yeni bir gözle görmeye,bireyin davranışını yeni bir açıdan algılamaya yol açmıştır. Freud, kırk senelik meslek yaşamı süresinde çok sayıda eser yayınladı. bugün modern psikoloji Freud’un ortaya attığı görüşlerden farklı yerlere gelmiştir ve onu tam anlamıyla izleyen psikolog sayısı oldukça azalmıştır. Ancak buna rağmen, modern psikolojinin oluşumunda Freud’un etkisinin son derece kuvvetli olduğunu hemen hemen bütün psikologlar kabul ederler,
PSİKANALİTİK KURAM Kişilik kuramı (Topografik kuram ve yapısal kuram) Gelişim kuramı (Psikoseksüel gelişim kuramı) Tedavi kuramı (Psikanaliz)
Temel kavramlar Serbest çağrışım Direnç Aktarım İçgörü İçgüdü
1. Topografik Kişilik Kuramı Davranışların temelinde bilinçdışı düşünceler ve materyaller bulunur. Bilinçlilik durumu üç bölümden oluşur. Bilinç (Farkında olduğumuz yaşantılar) Bilinç öncesi (Farkında olmadığımız ama biraz düşününce bilince çıkarabileceğimiz yaşantılar) Bilinçdışı; (ancak özel tekniklerle bilince çıkarılabilen alan)
2. Yapısal Kişilik Kuramı İd:İnsanın biyolojik yanı Ego:İnsanın psikolojik yanı Süperego:insanın toplumsal yanı
Bilinç Bilinçöncesi Bilinçdışı süperego id ego
Yapısal Kişilik Kuramı Id – İnsan varlığının ham/ilkel tabiatıdır Haz ilkesi hakimdir. Ego - İdin isteklerini gerçeğe uygun biçimde karşılamak ister. Gerçeklik ilkesi hakimdir Ego Super Id Super Ego - Vicdanın sesi! Nasıl davranmak zorunda Olduğumuz… Kurallar!
İd: Kişiliğin çekirdeğini oluşturur. Bireyin en kaba, en ilkel, kalıtımsal dürtü ve arzularını içerir. Bu ilkel kalıtımsal dürtülerden ikisi cinsellik ve saldırganlıktır. İd, insan hayatında, özelliğini hiç kaybetmeden ömür boyu varlığını korumaktadır. İd, davranışlarımızın altında yatan psikolojik enerjinin kaynağıdır. İd, haz ilkesine göre işler ve hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin yerine getirilmesini bekler.
* Freud İd’in isteklerinin karşılanmadığı durumlarda “dilek gerçekleştirme yöntem”ine başvurduğunu iddia eder. * İstenilen şey elde edilemiyorsa o şeyin hayali kurularak istek geçici olarak karşılanır. Rüyalarda bu amca hizmet eder. * İd gerilimi giderecek objenin ya da kişini imgesini oluşturur.
Çevresiyle etkileşime giren yaklaşık 2 yaş civarındaki çocuklarda Ben (Ego) gelişmeye başlar.
Ego: Kişiliğin mantıklı düşünebilen ve gerçekçi değerlendirme yapabilen bölümüdür. Kişiliğin yürütme organı olup, içgüdülerin hangi biçimde doyurulacağına karar verir. İd ile süper egonun çatışan isteklerini uzlaştırmaya çalışır.
EGO Ego gerçeklik ilkesinin egemenliğinde ve ikincil süreçler aracılığı ile işler. Bu süreçler, mantıklı ve gerçekçi düşünce türüdür. Gerçeklik ilkesinin amacı, ihtiyacın giderilmesi için uygun obje bulununcaya kadar gerilimin boşalmasını ertelemektir. Gerçeklik ilkesi haz ilkesini geçici olarak engeller. Gerçeklik sınaması yapar. Uygun obje bulununca haz ilkesi ön plana geçer ve gerilim giderilir. Ego kişiliğin yürütme organı gibidir. İd’in ve süperego’nun birbiri ile çatışan istekleri arasında bir uzlaşma yolu bulmak durumundadır.
Süperego: Temel güdüleri ifade ederken, birey toplumun kural ve değerlerinin dışına çıkabilir. Bu kurallar çocukların davranışlarının ödüllendirilmesi veya cezalandırılması yoluyla büyükler tarafından çocuklara anlatılır. Bunun sonucu olarak çocukta zamanla süperego gelişir. Süperego toplumun yasalarını kapsar. (değerleri, ahlaki kuralları, gelenekleri temsil eder)
Süperegonun iki alt sistemi vardır; Vicdan; kişiyi suçlu hissettirerek cezalandırır. Benlik ideali; gurur ve kıvanç yaratarak ödüllendirir. Süperegonun başlıca işlevi, İdden gelen dürtüleri bastırmak, Egoyu gerçekçi amaçlar yerine ahlaki amaçlara yöneltmektir. Süperego kusursuz olmaya çabalar.
Benlik ideali vicdan Süper ego
Ego İki yaşından sonra gelişmeye başlar Ego İki yaşından sonra gelişmeye başlar. İd’İn isteklerini gerçeklik ilkesine uygun olarak karşılar. Davranışı gerçekleştirecek nesneyi buluncaya kadar davranışı erteler. Mantıklı ve gerçekçi düşünce türüdür. ID ve SUPEREGO arasında köprüdür. EGO İD’in isteklerini erteler ve dengeyi sağlar fakat bu süreçte kaygı artar. EGO kaygıyla başedebilmek için bilinçdışında bazı SAVUNMA MEKANİZMALARI oluşturur.
SAVUNMA MEKANİZMALARI Her sağlıklı insan ara sıra savunma mekanizmalarını kullanır Eğer bu mekanizmalar çok kullanılırsa ve kişilik haline gelirse bireyde gerçeklik algısı kaybolur
Ego Savunma mekanizmaları Bastırma İnkar,yadsıma Çarpıtma (Kız arkadaşı örneği) Bölünme İlkel idealleştirme Karşıt tepki oluşturma Yansıtma Dışsallaştırma Özdeşleşme Gerileme Bedenselleştirme Yer değiştirme Düşünselleştirme Mantığa büründürmek Polyannacılık yüceltme Ödünleme Özgecilik
Bastırma (Repression) Bastırma, bireyin hatırlamak ve hissetmek istemediği şeyleri bilinç dışına atmaya çalışmasıdır.
Bedenselleştirme (organlaştırma) Yaşanılan psikolojik durumun bedene yansıması Sıkıntıdan ülser olma Migren Okul korkusundan yaşanan karın ağrıları
İnkâr (Renial) Bazı durumlarda birey, benimsenmesi çok zor ve rahatsız edici özellikte olan yaşantılarla karşılaşabilmektedir. Böyle durumlarda, olayların varlığını veya yaşanmış olduğunu görmezlikten ve anlamazlıktan gelmeye inkâr denir. Bireyin bu savunma mekanizmasını kullanma nedeni, yaptığı veya yaşadığı kötü olay ve eylemlerden doğabilecek kaygıdan kendini kurtarmaya çalışmaktır.
ÇARPITMA İşine geldiği gibi anlama. Hoşlandığı kızında ondan hoşlandığına dair davranışlar uydurma.
Mantığa Bürünme (Rasyonalizasyon)- Neden Bulma Mantığa bürünme, bireyin özellikle kendi kişisel yetersizliklerinden dolayı gerçekleştiremediği istekleri karşısında başarısızlıklarına mazeret göstermesi durumudur. Bu durumda bazen kısmen doğru ve çoğunlukla akla uygun ancak tamamen doğru olmayan nedenler öne sürülür. Okulda iyi not alamayan, başarısız ve tembel bir öğrencinin ”hayatta başarılı olmak okulda başarılı olmak değildir” düşüncesini benimser gibi görünmesi bu savunma mekanizmasına örnek olarak verilebilir. Bu tutumu, toplumumuzda “kedi uzanamadığı ciğere mundar der.”atasözü ile açıklamak mümkündür.
Tatlı Limon (Pollyanna) Davranışı Mantığa bürünmenin değişik bir biçimi olan bu uyum mekanizması her başarısızlıkta ve düş kırıklığında iyi bir yön görmeye çalışmak şeklinde tanımlanabilir. Örneğin yolda çantasını çaldıran bir kadının” bu bana çok iyi bir ders oldu. Bundan sonra daha dikkatli olmayı öğrenirim” demesi gibi. Veya çocuğun ciddi bir üst solunum yolu enfeksiyonu kapmış olan bir annenin “yine de şanslıymışız ki daha kötü bir hastalık çıkmadı.”demesi de tatlı limon (pollyanna) davranışına örnek olarak verilebilir Kaderine razı olma, her şeyin iyi yanlarını görmeye çalışarak teselli bulma eğilimi sınırlı olduğu sürece bireye yararları olabilmektedir. Ancak bu mekanizmayı aşırı kullanmak, bireyi çok pasif ve her şeyi olduğu gibi kabul eden bir kişiliğe götürebilir.
Entelektüelleştirme (düşünselleştirme) Bireyin yoğun olarak yaşadığı dürtüyü doyuramaması halinde bu durumu bilimsel olarak açıklamaya çalışması Anneler günü tüketim amaçlıdır (olaya iktisadi açıdan açıklamalar getiren Ayşe hanımın aslında çocuğu yoktur) Ebeveynleriyle sorun yaşayan gencin kendi durumunu bilimsel açıklamaya çalışması. Eriksona göre…
Özdeşleşme (İdentification) Çeşitli engellenmeler, başarısızlıklar, karşısında birey, kimi zaman herhangi bir alanda başarılı kişi veya kişilerle kendini aynı görme, kendisini onlara yakın hissetmekle kısmen doyum sağlayabilmektedir. Örneğin, bir çocuğun arkadaşları ile yaptıkları futbol maçında, bir takım arkadaşının kendisinden daha çok gol atması durumunda” benim ağabeyim olsaydı yüz gol atardı” demesini gösterebiliriz. Çocuk böylece çok yetenekli olduğunu söylediği ağabeyi ile kendisini bir saymakta ve kişisel değer duygusunu arttırma çabasına girmektedir. Yetişkin bireyler de, falanca kurumun veya sendikanın üyesi olmakla övünmeleri gibi zaman zaman kendilerini daha üstün seviyedeki bir insan veya kurum ile özdeşleştirerek benlik değerlerini arttırmaya çalışmaktadırlar.
Yansıtma (Projection) Birey, toplum tarafından onaylanmayan ve kendini küçük düşüren bazı olayların nedenlerini kendisi dışındaki olay veya insanlarda aramaya yönlenmektedir. Yenilgiye uğrayan birey, bu durumun sorumluluğunu dış olaylara veya başka bireylerde bularak vicdan azabından kurtulmaya çalışmaktadır. Örneğin sınavlarda başarısız olan bir öğrenci, bunun nedeni olarak, öğretmeninin dersi iyi anlatamadığı veya uygulanan sınav sistemine alışık olmadığını gösterme eğilimi içine girerek, benliğini korumaya çalışmaktadır. Kimi zaman da birey, Toplum tarafından onaylanmayan güdü ve isteklerini dışa yansıtarak, bunları başka insanlarda görmeye başlamaktadır. Bireyin kendi kişilik yapısının öğelerini başka bireylerde görme eğilimi yansıtma sonucu oluşmaktadır. Birey, dürüst ve samimi bir yapıda ise başkalarını da aynı şekilde görmektedir. Aldatma eğiliminde olan bir birey, diğer bireyleri de aldatma eğiliminde görür.
Ödünleme (Telafi) Engellenen ve doyurulmayan istek ve davranışların yarattığı tedirginlik ve kaygıyı onların yerine geçebilecek diğer istek ve davranışlarla giderme şeklinde işleyen bir mekanizmadır. Geçimsiz ve çirkin bir bayanın karşı cinsle olumlu ilişkiler kuramaması nedeniyle evlenememesi ancak bu eksikliğini akademik etkinliklerde telafi edip üstün başarı sağlayarak kısa zamanda profesör olması ödünlemedir. Matematik dersinde başarısız olan birinin çok güzel kompozisyon yazması
Gerileme (Regression) Bireyin temel istek ve ihtiyaçlarının karşılanamamasından kaynaklanan doyumsuzluk ve kaygı durumlarında, olması gereken olgunluk düzeyinden daha basit bir olgunluk düzeyine inme gerileme mekanizması olarak kabul edilmektedir. Örneğin, yetişkin bireyler de zaman zaman sıkıntı veren durumlarda kızarıp, kekelemekte ve kendi yaş düzeyinin altında bir genç hatta bir çocuk gibi davranabilmektedirler. Bir genç kız, sekiz yaşındaki bir çocuk gibi bağırıp, çağırabilmekte ve sekiz yaşındaki bir çocuk bebek gibi ağlayıp altını ıslatabilmektedir. Eğer birey, kendisini daha basit olgunluk düzeyine indirecek bu kaygıdan kurtulma yöntemini sık sık tekrarlarsa kişiliğinin sağlıklı gelişmesinde önemli sorunlar çıkabilir.
Yer değiştirme (Displacement) Bireyin kendisinde kızgınlık, öfke ve kaygı yaratan olaylara gücünün yetmediği durumlarda; kızgınlığını ve öfkesini gücünün yettiği kişi veya eşyalara yöneltmesi yöntemine yer değiştirme denir. Yer değiştirme mekanizmasında, bireyler kendilerinden daha güçlü bireyler tarafından zor duruma düşebilmektedirler. Bu durum bireyin saldırganlığını daha güçlü olana karşı engellemekte ancak bu saldırganlığını kendisinden daha güçsüz olana yönlendirmektedir. Telefonda aldığı bir habere öfkelenen kişinin, telefonu yere fırlatıp parçalaması veya sınıfta yapılan başkanlık seçimini kaybeden bir öğrencinin, okulda kaybetmiş olmanın verdiği öfke ile eve döndüğünde öfkesini kardeşine yönelterek ona bağırıp, azarlaması yer değiştirme mekanizmasına örnek olarak verilebilir.
Yüceltme (Sublimation) Yüceltme mekanizmasında, bastırılmış olan istek ve ihtiyaçların beraberinde getirdiği gerginlik, dışarıdan ilgisiz gibi görülen yeni hedefler, yeni etkinliklere çevrilmektedir. Bu yeni hedef ve etkinlikler bastırılan istek ve ihtiyaçların aksine sosyal açıdan da kabul edilmektedir. Toplum tarafından kabul edilmeyen bazı saldırgan ve cinsel eğilimler, bu savunma mekanizması tarafından değiştirilerek, toplumsal onay bulacağı alanlarda kendini ifade etmektedir. Örneğin saldırgan ve kavgacı yapısı olan bir gencin, polislik mesleğini seçtikten sonra toplum tarafından hoş karşılanmayan bu yapısı, onun görevinin bir yönü olarak kabul edilmesi gibi.
Psiko – seksüel Gelişim Kuramı Freud’a göre kişilik, bireyin içgüdüsel istekleri ile bu istekleri sınırlandıran ailesi arasındaki bir dizi çatışma sonucunda gelişir. Olgunlaşmaya dayalı olarak farklı beden bölgeleri farklı yaşlarda ön plandadır. 1.Oral Dönem (0-1 yaş) 2.Anal Dönem (1-3 yaş) 3.Fallik Dönem (3- 5 yaş sonu) 4.Latans(=Gizil) Dönem (6-11 yaş) 5.Genital Dönem (1 ve sonrası)
1.ORAL DÖNEM( 0-1 YAŞ): - Bu dönem id’in egemenliği altındadır. - En önemli organ ağızdır. -Oral dönemde temel haz kaynağı emmedir. Bebek eline geçen her şeyi,dokunduğu her şeyi ağız yoluyla tanımaya çalışır. -Bu dönem de bebeğin beslenmesi ve emzirilmesi önemlidir. -Anne tarafından çocuğun memeden erken kesilmesi,ya da aksine çok uzun emzirilmesi,onun bu döneme bağlı olmasına neden olmaktadır. Düzenli olarak beslenme güven duygusunu kazandırır. Yeterince karşılanmayan beslenme yada çok karşılanması durumunda pasiflik, bağımlılık, iyimserlik gibi durumlar oluşabilir.
2. ANAL DÖNEM(1-3 YAŞ): -tuvaleti tutma veya istenilen yere yapma ve bu nedenle çocuğun ödül alması vs gib durumlar toplumun iyi-kötü kavramını öğrenmeyi sağlar. -Hoşgörüsüz, katı, baskıcı yolla tuvalet eğitimi veren anne-baba yada bakıcılar, çocuğun bu döneme bağımlı olmasını sağlarlar. -Tuvalet eğitimi iyi olanlar yaratıcı, üretken, aktif olurlar. Kötü olanlar inatçı, cimri, aşırı düzenli veya aşırı düzensiz, saldırgan olurlar.
3.FALLİK DÖNEM (3- 5 YAŞ SONU): -Cinsiyet ve cinsiyete özgü farlılıkların farkedildiği dönemdir. -Oedipus karmaşası: Bu karmaşada çocuk annesine bir tür cinsel yakınlık duyar ve bu durumun babası tarafından cezalandırılacağı kaygısını yaşar. Elektra karmaşası: Bu karmaşa türünde de kız çocukları babaya karşı cinsel yaklaşım duyar ve annenin kızacağına ilişkin kaygı durumu yaşar. Sağlıklı şekilde atlatılan bu dönemde çocuk kendi cinsiyetini benimser ve utanç duygusuna kapılmadan meraklarını giderir. Bu dönemde saplanma ise aşırı çekingenlik, girişim yapamama, karşı cinsi suçlama eleştirme vb sorunlara yol açar.
4.LATENT [GİZİL] DÖNEM (6-11 YAŞ): -Çocuk cinsel konulardan hoşlanmaz ve kendini daha çok oyuna verir. -Çocuklar sevgi gösterilerini ev dışında arkadaşlarına yöneltirler. -Ergenlik fırtınası öncesindeki durgunluk dönemidir. Toplumsal kurallarla karşılaştığı için süper ego gelişir.
5.GENİTAL DÖNEM(12 VE SONRASI): -Hızlı fiziksel gelişme ve buluğa erme ile cinsel dürtüler artar. -Cinsel gelişim artar,üreme sistemi gelişir. -Ergen ebeveynle ilişkilerini düzenlemek,çatışmalarını çözümlemek ihtiyacındadır. -Karşı cinsle arkadaşlık kurulur. Ana baba değerini yitirebilir dışarıdaki rol modeller takip edilebilir.
Erikson’a Göre Kişilik (Psikososyal) Gelişimi Erikson’a göre davranışlar biyolojik kökenli dürtülerle birlikte, içinde bulunulan kültürün etkisi altındadır. (Kişilik belirli zaman dilimleri içinde aşamalı bir oluşum içinde biçimlenir.) Gelişim yaşa bağlı olarak sekiz ayrı dönemde gerçekleşir. Her dönemde atlatılması gereken bir psikososyal kriz yaşanır.
Erikson’a göre 8 alt evre 1. Güven yada güvensizlik (0-1) 2. Özerklik/ utanç ve kararsızlık (1-3 ) 3. Girişim/ suçluluk (3-6 ) 4. Başarı/yetersizlik (aşağılık duygusu) (6-11) 5. Kimlik /rol karmaşası (12/18) 6. Yakınlık /çekingenlik (18/30) 7. Üretkenlik / Durgunluk (30/65) 8. Bütünlük /Umutsuzluk (65/+)
Güven yada güvensizlik (0-1) Bebeklik dönemidir. Anne baba çocuğu yeterince besler, sevgi ve ilgi gösterirse, onu korursa bebekte temel güven duygusu gelişiminin temeli atılır. Eğer tersi olursa çocuk da güvensizlik duygusunun temeli atılır. “Bana ne verilmişse oyum”
Özerklik/ utanç ve kuşku – ilk çocukluk(1-3) Çocuğun yürüme ve konuşması ile anneye olan bağlılık azalır. Çocuk bağımsız davranmaktan zevk alır. Bu dönemde anne baba çocuğuna kendi eylemlerini yapabilmesi için izin vermeli. Eğer izin verilmezse ileriki yaşlarda çekingen, kendi başına karar verememe, saldırganlık ve başkaldırma davranışları görülebilir. Aşırı koruyucu ve baskıcı ailelerin tutumu, özerkliği engelleyen davranışlar çocuğun kendi kapasitesine kuşku ve utanç duymasını sağlar. İnatçılık, Cimrilik – eli açıklık, düzenlilik –düzensizlik “Ben ne olacaksam oyum”
Girişim/ suçluluk (3-6) (oyun çağı) Belirli amaçlara yönelik girişimde bulunmak, sorumluluk almaya istekli olmak, yada yaptıklarının yanlış olduğuna inanarak suçluluk duymak. Çocuğun yürümesi, konuşması, hareket etmesi gelişir bağımsız bir şekilde hareket eder isteklerini söyler. Merak artar, sürekli sorular sorar, girişimlerde bulunur. Uygun cevaplar vermek önemlidir. “Ben olmayı hayal ettiğim gibiyim”
Yeterlilik-aşağılık duygusu (6-11) okul çağı Çocuk başarılı olmak istemektedir. Çevresi tarafından taktir edilmek ve beğeni kazanmak istemektedir. Başarılı oldukça kendine güven duyacak, böylece çalışma ve başarılı olma güdüleri artacaktır. Bu dönemde engellenenler aşağılık duygusuna kapılır. Bu dönemde çocuğu başkaları ile kıyaslamak olumsuz benlik gelişimine sebep olur. “Bana öğretilenler neyse oyum”
Kimlik /rol karmaşası (12/18) Ergenlik dönemi “Ben kimim” sorusunun sorulduğu ve kimlik arayışının yoğunlaştığı dönem. Benlik gelişimi söz konusudur. (benlik, bireyin kendine ilişkin düşünce, duygu, değerlerin toplamıdır.) Olumlu benlik gelişimi önemlidir. Birey sosyal çevresinde kimlik kazanır veya kimlik karmaşasına düşer.
Kimlik kazanımında etkili olan etmenler: Düşünce sistemi (soyut düşünceye geçiş) Cinsel rolleri benimseme Karşı cinse duyulan ilgi Meslek seçimine yönelme Sosyal, ekonomik, politik konulara ilginin artması Akran grubu içinde daha mutlu olma ve onlarla hareket etme Ergen egosantrizmi
Marcia’nın Kimlik Statüleri Ergenlik yıllarındaki bireyler için 4 kimlik statüsü tanımlamıştır. Başarılı kimlik Engellenmiş kimlik, Erken bağlanma yada İpotekli kimlik Dağınık kimlik veya kargaşalı kimlik Gecikmiş kimlik,bekleme veya moratoryum
Başarılı kimlik Bu dönemde birey kendi tercihleri ile kimlik krizini tamamlamıştır. Ailelerinin ve sosyal çevrelerinde bulunan bireylerin dini, siyasi, geleneksel inançlarını incelemişler ve kendilerine uygun olmayanlardan vazgeçmişlerdir.
ipotekli kimlik Başka seçeneklere ilişkin hiç araştırma yapmadan veya çok az araştırma yaparak direk ailesinin ve sosyal çevresinin sosyal değerlerine sıkı sıkıya bağlanır. Bu durumdaki bireylerin kimliklerine aileleri ipotek koymuştur. Ailesi için meslek seçmesi (doktor olması) Daha çok baskıcı ailelerin çocukları bu şekilde olur.
Dağınık kimlik (kargaşalı) Yaşamlarında çeşitli seçenekleri incelemiş olsalar bile hayatlarında belirli bir yönelme yapamamışlardır. Bu bireylerin kimlikleri ile ilgili bir kimlik bunalımı ve bağlanmaları yoktur. Vurdum duymaz (ilgisiz) ailelerde yetişen bireyler böyle olabilir.
Gecikmiş kimlik (Morotoryum) Birey kimlik krizindedir ve çözüm bulamamaktadır. Ailenin ve sosyal çevrenin tercihleri arasında sıkışmıştır. Bazen dini ve siyasi inançları şiddet savunurken bazen kolayca vazgeçer. Kararsızlık nedeni ile hiç karar vermemeyi seçer, başı boş dolaşır.
Yakın ilişkiler/yanlızlık- genç yetişkinlik dönemi Başkaları ile yakın ilişkiler kurmayı geliştirmiş olması gerektirmektedir. Bu yeteneği geliştirmişse aile kurmaya yönelir. Eğer geliştirememişse insanlardan uzak kalmayı, görev ve sorumluk gerektiren işlerden kaçmayı yeğler. “Biz sevebildiklerimizin tümüyüz”
Üretkenliğe/durgunluk (40-65) Bu dönemde bireyin topluma faydalı olmak, ailesine topluma karşın sorumluluklarını yerine getirmek başlıca gelişim konularıdır. Üretkenliği geliştirememiş kişiler çevrelerine karşın fazlaca kayıtsız kalırlar, aşırı bireyselleşen kişiler olurlar. “Ben ürettiğim şeyim.”
Bütünlük / Umutsuzluk (yaşlılık dönemi) Yaşlılık yıllarını kapsayan bu dönemle birey önceki dönemlerde yaptıklarının muhasebesini yapar. Önceki dönemlerden doyum alanlar benlik bütünlüğüne ulaşır. Ölüme oldukça rahat hazırlanır. Önceki dönemlerden doyum sağlayamayanlar umutsuzluğa düşer. Ölümle baş edemezler ve gereksiz işlerle uğraşırlar. Hastalık hastası olurlar. “Ben geride bırakabildiklerimim”
SONUÇLAR VE ÖNERİLER Bebekler düzenli beslenmeli İhtiyaçları karşılanırken sıcak bir ilişki olmalı Bakıcılar sık sık değiştirilmemeli Aileler katı, cezalandırıcı bir tuvalet eğitimi içinde olmamalı, özerklik tanımalı, aşırı koruyucu ve denetleyici olmamalı. Çocukların bağımsız girişimleri desteklenmeli. Tiyatro ve masallarla empati becerileri geliştirilmeli. Anaokulu yılları özerklik gelişimi açısından önemlidir. Bu nedenle anaokuluna göndermek psikososyal gelişimi etkiler. Anaokullarından az sayıda oyuncaklarla belli sürelerde oynamak paylaşma duygusunu geliştirir. Okul öncesi dönemde çocuğun cinsel merakı doğru kabul edilmeli. Sorular gerektiği gibi yanıtlanmaya çalışılmalı. Çocukların cinsiyet rollerini öğrenmeleri için fırsatlar yaratılmalı. Her iki cinsinde aynı derecede önemli olduğu vurgulanmalı. Tiyatro oyunları vb yöntemlerle karşı cinse özgü olarak tanımlanan işleri çekinmeden yapmaları sağlanmalıdır. Çocukların başarılı olacakları fırsatlar yaratılmalı ve takdir edilmelidir. Çocukların grupla planlama yapma ve iş yürütme özellikleri geliştirilmeye çalışılmalıdır. Güven kırıcı davranışlardan uzak durulmalıdır. Yetersizlik duygusu yaşamamasına özen gösterilmelidir. Sorunların çözümünde öğretmen ve aileler iş birliği içinde olmalıdır. Sınav sonuçlarına ilişkin beklentiler sık sık tekrarlanmamalı ve cocuklar üzerinde baskı kurulmamamalı. İlköğretim ikinci kademede biyoloji, psikoloji ve cinsel sağlık dersleriyle öğrencilerin bilgilenmesi sağlanmalı. Hormonal değişikliklerin yarattığı sonuçlar hakkında bilgilendirme yapılmalı. Meslek seçimi için ilgi ve yeteneklerini tanımalarına yardımcı olmak gerekir. Çocuklardan kesinlikle sevgi ve şevkat esirgenmemeli. Öğrencilere onlara güvendiğimiz hissini vermeliyiz.