Kimlik, Kültür, Batı-dışı Dünya Uluslararası İlişkilere Giriş Yrd. Doç. Dr. Murat Teşiltaş / Doç. Dr. Ali Balcı / Yrd. Doç. Dr. Yıldırım Turan Saü| e-Uli
Öğrenme Hedefleri Dersin sonunda öğrencilerin aşağıdaki yeterlilikleri geliştirmeleri hedeflenmektedir: Kimlik Siyaseti Soğuk Savaş sonrası Dünya Dini Hareketlerin Yükselişi Batı-İslam «Karşıtlığı» Öteki’nin Hayaletleri Fark’ın Sefaleti Örnek Olay: Medeniyetler İttifakı
İçindekiler Dersin Haftalık İçeriği Kimlik siyasetinin Yükselişi Soğuk Savaş Sonrası Dünya Dini Hareketlerin Yükselişi Batı-İslam «Karşıtlığı» Öteki’nin Hayaletleri Fark’ın Sefaleti Örnek Olay: Medeniyetler İttifakı
Temel Meseleler Kimlik Siyaseti, neden dünya siyasetinin belirgin bir niteliği haline gelmiştir? Küresel Siyasetin düzenleyici ilkesi olarak ideolojinin yerine kültür mü geçmiştir? Doğmakta olan bir medeniyet çatışması var mıdır? Modern küresel siyasette din ne kadar önemlidir. Batı ve İslam arasındaki çatışma kaçınılmaz mıdır?
Kimlik Siyasetinin Yükselişi Modernleşme Olarak Batılaşma Geleneksel olarak modernleşme, Batılı bir tarihselliğe sahiptir. Modernleşmenin Batılı modelinin nitelikleri 1. Ekonomik açıdan: piyasa ve kapitalist toplumun gelişimi. Ekonomik dinamizm hakimdir. Batı açısından piyasa kapitalizmi, refah ve kitlesel zenginlik yaratma konusunda güvenilir tek mekanizmadır. (Orta sınıf temelli yeni toplumsal tabakalaşma ortaya çıkmıştır.) 2. Siyasal yüzü:, ileri liberal demokrasi biçimini almıştır. Bu yönetim hakkının, düzenli ve rekabete dayalı seçimlerde elde edilen başarıyla kazanılmasıdır. Bu açık ve çoğulcu siyasal sistem, rekabetçi ve piyasa temelli ekonomik sistemi tamamlar. 3. Kültürel yüzü gevşek yapılı topluluk yapısına geçişi ifade eder. Kültürel miraslardan özgürleşme hali olarak da anlayabiliriz. Bireyselciliğin toplumsallaşması (Cemaatten -> topluluğa geçiş)
Kolektif Kimlik Siyaseti 20. YY ve özellikle Soğuk Savaş boyunca ideolojik rekabet siyasete hakimken, artık kültürel farklılık sorunları giderek artan biçimde siyaseti yapılandırmaktadır. Komünizm-Kapitalizm arasındaki Doğu-Batı rekabeti.(ikiside mülkiyet temelli bir siyaset izliyorlardı.) Kimlik siyasetindeki artışın nedenleri 1. Batılı olmayan ve Batı-karşıtı kimlikler oluşturarak Batı-merkezli kültürel düzene meydan okumaya arayışlarının artması. Post-sömürgecilik ve eski Avrupa sömürgelerinde bağımsızlık süreçleri.(özgürlük ve güç kazanma) 2. Sosyalizmin başarısızlığı ve nihai olarak komünizmin dağılması. Sömürgecilik sonrası milliyetçiliğin, giderek artan biçimde, gelişmekte olan dünya toplumlarında daha derin köklere sahip değer ve kimliklerle uyumlu bir şekilde yeniden tasarlanması. 3. Küreselleşmenin etkisi. Kimlik siyaseti bu anlamda küreselleşmenin kültürel etkilerine karşı bir direniş imkanı sunmuştur.
Kimlik siyaseti: Biz Kimiz? Kimlik siyaseti, istikrarlı bir siyasal niteliğe sahip tutarlı fikirler bütününden ziyade toplumsal teori ve siyasal uygulamaya yönelik bir eğilimdir. Temel niteliği, siyasal ve kültürel bir benlik ifadesi yoluyla bir grubun kimliğini yeniden şekillendirerek baskıya karşı gelme ve onu devşirme arayışıdır. Kimlik siyasetinin bütün çeşitleri iki tipik inanışı yansıtır. 1. Grup marjinalleşmesinin yalnızca yasal, siyasal veya toplumsal bir olgu olarak değil, kültürel bir olgu olarak anlaşılmasıdır. 2. Olumlu bir toplumsal kimliğin benimsenmesi ve açığa vurulması, böylece muhalif davranış ve grup dayanışmasının gösterilmesi olarak işlev görür.
KİMLİK Realistler Eleştirel Görüş Liberaller Realistler, kimlik konusuna pek önem vermezler Devletlerin davranışları daha önemlidir. Devletler ulus-devletler oldukları için realistler, kimliğin örtüşen milliyet ve vatandaşlık yoluyla şekillendiğini varsayma eğilimindedirler. Liberaller Kimliği katı bir şekilde kişisel çerçevede anlarlar. İnsanlar özgün kimliğe sahip bireylerdir. Bireyler, kendilerine has içsel nitelik ve özelliklerle tanımlanır. Evrenselcidir. Spesifik olarak ırk, din, kültür, cinsiyet ve toplumsal sınıf gibi unsurlar ikincil öneme sahiptir. Eleştirel Görüş Marksist gelenek kimliği geleneksel olarak toplumsal sınıf terimleriyle anlarlar. Yani kendileriyle aynı ekonomik ve sınıf çıkarlarına sahip olanlarla özdeşleşme. Kimlikler sınıfsız bir toplum kurulunca anlamsız olacaktır. Sosyal inşacılar, davranışlar (çıkar) kimlik tarafından şekillendirilir. Kinlikler, çıkarların temelidir. Kimlikler, sabit ve değişmez değildir. Eleştirel teorisyenler ise kimliği fark temelinde anlarlar.
Tarihin Sonu Mu? Soğuk Savaş’ın sona ermesi (1990) ile birlikte yeni dünya düzeninin nasıl olacağına dair bir tartışma başladı. Bunlardan en fazla bilineni ve bugün hala tartışılanı Francis Fukuyama’nın «Tarihin Sonu mu?» (1990) başlıklı makalesi olmuştur. 1. Liberalizm-Komünizm rekabetinde Komünizm kaybetmiştir. 2. İslam bir alternatif değildir. Bu nedenle liberal dünya mutlak zaferini ilan edebilir.
F. Fukuyama 10 yıl sonra yazdığı bir makalesinde tek bir noktada yanıldığını itiraf eder. Fakat bu temel nokta aslında bütün iddiasını yanlışlayan bir noktadır. Fukuyama’nın Sefaleti 2001’de (Guardian) yazdığı yazıya göre, demokrasinin en önemli koşulu Hristiyanlıktır. Buna göre, tarihin sonu Hristiyan dünyanın mutlak onaylanması oluyor
Tarihin Sonundan Medeniyetler Çatışmasına: Fukuyama’nın Sefaleti F. Fukuyama 1990’da yazdığı makalesini 2000lerin başına gelindiğinde bütünüyle unutmuş ve Medeniyetler çatışması tezinin temel savunucusuna dönüşmüştür. Bu düşüncesinde en önemli referanslar ise Taliban ve El-Kaide olmuştur Varsayım 1: modern demokrasi Hristiyanlık ile özdeştir Varsayım 2: İslam radikal hareketlere uygun koşullar üretir Sonuç: ABD’nin müdahalesi ancak dünyayı daha huzurlu hale getirir.
Medeniyetler Çatışması mı? Samuel Huntington, «Medeniyetler Çatışması mı?», 1993 (nedenler ve yol haritası)
Medeniyetler Çatışması ve Türkiye Huntington’a göre, bütün medeniyet bölünmesindeki yerlerini netleştirmemiştir. Bunlar, Türkiye, Rusya ve Meksika’dır. Fakat ona göre, bunları bekleyen kaçınılmaz son tercihlerini yapmak zorunda kalmalarıdır. Soru: Ak Parti’nin İktidara gelişi nasıl değerlendirilebilir? Karikatür, Mustafa Bilgin
Huntington’un Eleştirilere Cevabı Batının Üstünlüğü Etkileşim-Yakınlaşma Batının Üstünlüğü
ABD’ye Öneriler Huntington yeni Medeniyet çatışmasından ABD’nin nasıl çıkacağı sorusuna kimliğe daha fazla sarılarak cevabını verir. Medeniyetin diğer unsurları ile daha fazla etkileşim kurarak. Yandaki Harita ABD’nin Ortadoğu’da yani Medeniyetler Çatışmasının muhatabı olan İslam Coğrafyasındaki konuşlanışını göstermektedir. Ortadoğu’daki ABD askeri üsleri
Medeniyetler Haritası (!)
Fundementalizmin Yükselişi Fundementalizm terimi ilk kez 20. YY başlarında Amerikan Protestancılığı içerisindeki tartışmalarda kullanılmıştır. Belirli ilkelerin sorgulanamaz ve üstün otoriteye sahip temele gerçekler olarak kabul edildiği, genellikle ateşli ve bazen de fanatik bir bağlılıkla ilişkili düşünce tarzıdır. Dünyanın farkı bölgelerinde farklı doktirinsel biçimler almıştır ve birbiriyle çelişen ideolojik özellikle gösterir. Üç önemli unsur köktenciliğin artışına neden olmuştur. 1. laikleşme: ahlaki bir karşı duruş olarak. 2. küreselleşme: geleneksel toplum düzenini koruma arayışı. 3.Post-sömügecilik: zayıflamış kimlik duyguları karşısında Batı-karşıtlığı
Batıya Karşı Meydan Okumalar Batı’nın siyasal ve kültürel hegemonyasına ve Batı-merkezli kültürel dünya düzenine meydan okuma girişimiyle bağlantılı olarak kimlik, kültür ve din konuları özellikle göze batan bir konum elde etmiştir. 1. Batı’nın maddi ve siyasi hakimiyetinin, bireycilik, biçimsel eşitlik, laiklik ve materyalizm gibi değerlerin hakimiyeti olarak batılı değerler 2. batılı olmayan değerlerin küresel sisteme taşınması Bunu post-sömürgecilik olgusunun gelişimi, Asya’nın özgül ağırlığının merkeze taşınmaya başlaması ve İslam bağlamında tartışabiliriz.
Post-Sömürgecilik Post-sömürgecilik, bağımsızlığını yeni kazanmış toplumların niteliklerini şekillendiren kültürel koşulları açıklamaya çalışan edebi ve kültürel çalışmalardaki bir yaklaşım olarak doğmuştur. Temel amacı, «içsel» boyun eğdirmenin, sömürgeciliğin siyasal yapıları ortadan kaldırdıktan uzun süre sonra bile devam edebildiğinin kabulü temelinde, sömürge yönetiminin kültürel ve siyasal boyutlarını açığa çıkarmaya ve tersyüz etmeye çalışmaktır. Sömürge karşıtlığı iki savaş arası dönemde doğdu ancak asıl etkisi 1945 sonrası ortaya çıktı. Self-determinasyon ilkesine dayanıyordu. Post-sömürgeciliğin tipik niteliği, gelişmekte olan dünyaya, liberalizm ve sosyalizmin evrenselci iddialarından ayrı ve farklı bir siyasal ses kazandırma arayışıdır. 1955 Bandung Konferansı – Bağlantısızlar Hareketi Üçüncü Dünya Perspektifi önerisi- Üçüncü Dünyacılık
Asya Değerleri Temel olarak Asya kültürü ve inanışlarının Batılı olanlara bir alternatif oluşturabileceği fikri üzerinden yürütülen bir tartışmadır. Japonya örneği, Asya’nın kaplanları (Hong Kong, Güney Kore, Tayland, Singapur). 1993 Bangkok Deklarasyonu (Asyalı değerler) (sadakat ve otoriteye saygı. Toplumsal uyum ve işbirliği) 1997-1998’deki Asya mali krizi, Asya değerleri fikrine zarar vermiştir. Asya değerleri olarak bilinen değerlerin krizin kaynağı olduğu ileri sürülmüştür?
İslam ve Batı Siyasal İslamın yükselişi, özellikle 11 Eylül ve teröre karşı savaşın başlaması, İslamla Batı arasında belki de medeniyetsel derin bir çatışma imajı yarattı. Medeniyet çatışması tezleri acelece değerlendirilmiştir. İslam ve Batı arasındaki derin kökleri olan gerilimin iki yüzü vardır. 1. siyasal İslamı ve İslamın kendisini, Müslüman dünyasından Batı etkisini atmaya ve belki de daha kapsamlı Batı laikliğini devirmeye adanmış öfkeli bir öteki olarak tanımlanması. Batının İslami tehditler karşı karşıya kalma tehdidi. 2. İslamofobi-Sorun İslam değil Batıdır
Siyasal İslam’ın Doğası İslamcılık: ya İslami fikir ve ilkelere dayalı siyasal öğretileri ya da bu öğretilerin ilham verdiği siyasal hareketi ifade eder. Bu konudaki tanımlamaların oldukça subjektif olduğunu belitirmekte fayda vardır. Temel amaçları 1. pan-İslamcı birlik savunusu (milliyetçilikten farklı) 2. İslam dünyasının Batı karşısında aynı safda tutulması 3. Batı ya da Amerikan etkisini Müslüman dünyadan silme. Batının kendisine ve kültürel hegemonyasına karşı meydan okuma. Bu konuda bir tartışma için şu video izlenebilir. http://www.youtube.com/watch?v=qDh-4BKBacQ
Siyasal İslamın Doğası İslamcılık çoğu zaman radikalizm ile eş anlamlı kullanılır ki bu oldukça sorunlu bir yaklaşımdır. Radikalizm tartışması yine de başlı başına önemlidir. Bu konuda yaygın olan üç genel yorum vardır. 1. İslamcı militanlığın kaynağının İslamın içinde yattığı düşünülür. Batı değerleri ile İslamı değerlerin uyumsuzluğu iddiası. 2. İslamcı yeniden uyanışın, belirli bir tarihsel koşullara spesifik bir tepki olarak tasvir edilmesi. Ortadoğu’nun tarihsel gelişimi.(geçmişe özlem) 3. İslamcılığın, çok daha kapsamlı ve ideolojik olduğu söylenebilecek derin bir eğilim ifadesi olarak yorumlanmasıdır: Batı karşıtlığı ya da Garbiyatçılık/Oksidentalizm. Batı=mekanik,doğu=organik
Batı ve ‘Müslüman Sorunu’ İslamın Batı tarafından nasıl inşa edildiğine ve ele alındığına bakmak gerekir. Bu konuda da elbette yek pare bir tutum yoktur. Bu sorun daha çok İslamı bir farklılık olarak içinde kabul etmeyle ilgili bir sorun olarak anlaşılmaktadır. İslam tehdidi fikrinin biri iç diğer dışsal olmal üzere iki versiyonu vardır. 1. içerdeki düşman olarak İslam düşüncesi, Müslüman göçmenelerin sayısındaki arttıştan ziyade, 1980lerin sonundan itibaren aşamalı bir şekilde siyasal nitelikler kazanan Müslüman kimliğin doğuşuyla ilgilidir. 2.İslam karşıtı eylemlerin ya da temsilin hemen karşılık bulması (Batı içinde). Karikatür krizi gibi
11 Eylül ve Medeniyetler Çatışması ABD Başkanı George Bush’un 11 Eylül sonrası konuşması;
Medeniyetler İttifakı MEDENİYETLER İttifakı, 11 Mart 2004’te el-Kaide’nin İspanya’nın başkenti Madrid’de gerçekleştirdiği terör saldırısının ardından gündeme gelen bir projedir. Bu saldırıların ardından İspanya’da iktidara gelen Jose Luis Rodriguez Zapatero, 21 Eylül 2004’te BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Batı ile Müslüman dünya arasında bir “Medeniyetler İttifakı” kurulmasını önerdi. Haziran 2005’te Zapatero’nun, kültürel anlamda İslami, politik düzlemde ise Batılı bir ülke olan Türkiye’ye ortak başkanlık önerisiyle Türkiye projeye dâhil oldu. Fakat bu tarihten itibaren Türkiye, girişimi tabiri caizse İspanya’dan daha fazla sahiplenerek söz konusu ittifak projesinde daha çok ön plana çıkan ülke haline geldi. 14 Temmuz 2005’te resmen kuruldu.
Konunun Özeti Kimlik siyasetinin Yükselişi Soğuk Savaş Sonrası Dünya -Bu derste olmaması gerekenler ---. Kimlik siyasetinin Yükselişi Soğuk Savaş Sonrası Dünya Dini Hareketlerin Yükselişi Batı-İslam «Karşıtlığı» Öteki’nin Hayaletleri Fark’ın Sefaleti Örnek Olay: Medeniyetler İttifakı
Değerlendirme Soruları 1990 sonrası dünyada neden Din yükselişe geçmiştir? Tarihin sonu tezi nedir? Tarihin sonu tezi nasıl Medeniyetler Çatışması’na evrilmiştir? Medeniyetler Çatışması neden mümkündür? Medeniyetler Çatışması’nda Türkiye’nin pozisyonu nedir? 11 Eylül Medeniyetler çatışmasını nasıl etkilemiştir?
Kaynakça 1. Andrew Heywood, Küresel Siyaset, Çevirenler: Nasuh Uslu ve Haluk Özdemir, Adres Yayınları, İstanbul, 2013 2. Francis Fukuyama, Tarihin sonu mu? Ankara: Vadi, 2002. 3. Samuel P. Hungtington, "Medeniyetler Çatışması Mı?, (Der.) M. Yılmaz, Vadi Yayınları, Ankara (2006).
Ders Bitti…