Son Dönem -devam 10. Ders
İslam Dünyası ve Hadis Son dönem İslam dünyasında hadis anlayışının oluşumunda büyük oranda etkili olan iki önemli âlim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Şah Veliyyullah ed-Dihlevî (ö. 1176/1762), diğeri Muhammed b. Ali eş-Şevkânî’dir (ö. 1250/1834). Şah Veliyyullah ed-Dihlevî hadis ilmine büyük önem vermekte, onu İslami ilimlerin esası kabul etmekteydi. Yalnızca taklitle amel etmenin doğru olmadığını savunmakta, fıkıh mezheplerinin görüşlerinin sünnetin altında yer alması gerektiğini savunmaktaydı. Sahih hadislerin, özellikle fiili sünnetin terk edilmesini uygun bulmayan Dihlevî, müçtehitlerin zayıf rivayetlere dayanarak verdikleri hükümleri eleştirmekte ve hadislere dayalı fıkıh anlayışını savunmaktaydı. O, Ahmed b. Hanbel’e yakınlık duymuş ve fakih hadisçilerin yaklaşımını tercih etmiştir.
Şevkânî ise Yemen Zeydiliği içinde yetişmesine rağmen Sünni hadis kaynaklarının benimsenmesi için çalışmıştır. Ona göre sünnete yeterince önem verilmemiştir. Gazzali ve F. Razi gibi alimlerin hadise fazla önem vermemeleri bunu göstermektedir. O, ehl-i hadis Selefiliğini savunmaktaydı. Ona göre sahih hadislerin zahirine göre amel edilmesi gerekmektedir. Müslümanlar herhangi bir mezhebi taklit etmekle değil, Kur’an ve sünnete uymakla yükümlüdür. Reyle hüküm vermek bidattir. Dehlevi ve Şevkani, taklidi eleştirip hadis esaslı bir İslam anlayışı geliştirmeye çalışmışlardır. Onların görüşleri sonraki dönemlerde ıslah hareketlerine ve özellikle ehl-i hadis ekolüne etki etmiştir.
Hindistan’da Hadis Çalışmaları Diyûbend (Hanefî) Ekolü: Eğitime önem veren bu ekol, bu amaçla kurulan Dârü’l-ulûm-i Diyûbend Medresesi’ni kurmuştur. Osmanlılarda olduğu gibi Ehl-i Sünnet, Hanefî, Nakşî karakterdedir. Bu ekole mensup alimler hadis şerhleri ve Hanefi fıkıh usulü eserleri yazmış, kitap tahkiki yapmıştır.
Ehl-i Hadis Ekolü: Kurucusu, Nezir Hüseyin’dir (ö. 1902). Önceleri Hanefî mezhebine bağlı iken daha sonra Kur’an ve Sünnetin zahirine göre hüküm vermeye yönelmiş ve Hindistan’da selefi hareketin temelini atmıştır. Bu ekole göre Kur’an ancak hadislerle anlaşılabilir. Tek kaynağın Kur’an olduğu iddiası, onun anlamını kolayca tahrif edebilmek için ileri sürülmektedir. Bu ekol, tasavvuf ve tarikatları, Ehl-i Kur’an ekolünü, mezhep imamlarını taklit edenleri ve ehl-i reyi eleştirmişlerdir.
Aligarh Ekolü: Kurucusu, Hindistan’daki İngiliz yönetimine yakınlığıyla tanınan Seyyid Ahmed Han’dır (ö. 1898). 1869 yılında İngiltere’ye gitmiş ve dönüşünde yazılarıyla Müslümanları Batı’ya ve İngiliz hükümetine ısındırmaya çalışmıştır. Seyyid Ahmed Han, Aligarh Mohammadan Anglo-Oriental College (Muhammedi Şarkiyat Koleji)’ni kurdu. Ahmed Han önceleri Hadisçilerin görüşünü benimsemekteydi. Bu dönemde oryantalistlere karşı yazdığı bazı reddiyeleri vardı. Fakat daha sonra bu düşüncelerinden vaz geçip tek kaynak olarak Kur’an’ı kabul etmiştir. Bu ekolün temsilcilerinden Çerağ Ali’ye göre Müslümanların İslam’ı yanlış anlamalarının sebebi hadise aşırı değer vermeleridir.
Ehl-i Kur’an: 1902 yılında Abdullah Çakralevî tarafından kurulmuştur. Bu ekole göre dinin tek kaynağı Kur’an’dır. Hz. Muhammed’in tek görevi de Kur’an’ı insanlara tebliğ etmekten ibaretti. Hadisler dini kaynak olsaydı, Hz. Peygamber onu da Kur’an ayetleri gibi yazdırırdı.
Pakistan’da Hadis Çalışmaları Pakistan devletinin kurulmasından sonra Hindistan’daki dini gruplar bu çalışmalarını yeni devlette de sürdürdüler. Günümüzde her ekolün, devlet eğitim kurumlarından ayrı medreseleri bulunmaktadır. Mevdudi’nin Hadis Anlayışı: Mevdudi bir yandan Batıcı görüşü eleştirirken diğer yandan gelenekçi medrese anlayışını eleştirmiştir. Mevdudi hareketi kendini ihya hareketi olarak tanımlamıştır. Hadisi İslam’ın temel kaynaklarından kabul eder ve onsuz ilahi mesajın doğru olarak anlaşılamayacağını savunur. Bununla birlikte isnad tenkidinin yeterli olmadığını, hadis metinlerinin fıkhi bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini söyler.
Fazlur Rahman’ın Hadis Anlayışı: Fazlur Rahman, sünneti Hz. Peygamber’e ait Nebevi Sünnet temelinde gelişen ilk dönem Müslümanların ürünü olarak kabul eder. Ona göre Müslüman toplumun ürettiği sünnet canlı bir şekilde (living sunnah) sürekli gelişim halindeydi. Bu gelişim İmam Şafii’nin hadisi İslam Hukuku’nun ikinci kaynağı ilan etmesinden sonra durmuştur. Hadis, sünnetin biçim kazandırılmış şeklidir. Sonradan ortaya çıkmıştır. Temel hadis kaynaklarında yer alan hadisler, ilk dönem İslam toplumunun ürünüdür. Yaşayan sünnetin hadisler biçiminde dondurulması, İslam düşüncesinin de donmasına neden olmuştur. İslam toplumunun canlanması için yaşayan sünnet anlayışına tekrar dönülmesi gerekir.
Tarihi hadis, İslam tarihi hakkında bilgi veren rivayetlerdir ve bunların doğrulunda kuşku duymaya gerek yoktur. İbadetler ve siyerle ilgili rivayetlerin içeriği, onların doğruluğu hakkında kesin bilgi vermektedir. Bunların tartışmaya açılması doğru değildir. Azami’nin Hadis Anlayışı: Azami, Diyûbend Daru’l-ulûm mezunudur. Yüksek lisansını Ezher’de, doktorasını Cambridge’te tamamladı. Azami, oryantalist iddiaları tenkit eden eserleriyle tanınmaktadır. Studies in Early Hadith Literature ve On Schacht’s Origins Muhammedan Jurispuridence adlı eserleri bunlardandır.