- Bölüm 1 - Sosyal Düzen Kuralları ve Hukuk
SOSYAL DÜZEN KURALLARI VE HUKUK • Toplumsal hayat, insana özgü bir hayat türüdür. • En üst toplumsal örgüt ise, devlet olarak ortaya çıkmıştır. • Toplumsal yaşamın düzen içinde sürdürülebilmesini sağlayan kurallara sosyal düzen kuralları denir. • Sosyal düzen kurallarının amacı, toplumsal düzeni sağlamaktır.
SOSYAL DÜZEN KURALLARI Sosyal hayatı düzenleyen kurallar şunlardır: • Din kuralları • Ahlak kuralları • Görgü kuralları • Hukuk kuralları
SOSYAL DÜZEN KURALLARI Hukuk kurallarının ayırıcı özellikleri: • Hukuk kurallarının yaptırımı maddidir. (yokluk, butlan, iptal, fesih, hapis ve para cezası ya da kamu haklarından mahrumiyet gibi) • Hukuk kuralları yazılıdır. • Hukuk kuralları soyut ve geneldir. • Hukuk kuralları süreklidir. • Benzer tüm olaylara eşit şekilde uygulanır. • Hukuk kurallarının yaptırımlarının uygulanması devlet tekelindedir. • “İhkak-ı hak” denen kendiliğinden hak alma yetkisi, kural olarak yasaktır.
SOSYAL DÜZEN KURALLARI Diğer sosyal düzen kurallarının özellikleri: • Yaptırımları manevidir. (ayıp, iyi-kötü, günah-sevap gibi) • Genel ve sürekli değildir. • Yazılı değildir. • Konulması veya uygulanmasında devlet tekeli yoktur.
HUKUKUN TANIMI Hukuk: İnsanlar (insan-insan, insan-toplum, toplum-toplum) arasındaki ilişkileri düzenleyen maddi yaptırımlı (uyulması zorunlu), genel, soyut ve sürekli kurallar bütünüdür.
- Bölüm 2 - Hukukun Dalları
HUKUKUN DALLARI Hukuk kuralları, içeriklerine ve düzenledikleri ilişkilere göre, ana olarak kamu ve özel hukuk dalları şeklinde ikiye ayrılmıştır.
KAMU HUKUKU Kamu Hukuku: Devlet ile kişi ve kişiler, veya devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına denir. Bu hukuk dalında otoriter devlet anlayışı hakim olduğu için, tüm hukuk kuralları kural olarak emredici olup taraflar aksini kararlaştıramazlar. Kamu Hukukunun Dalları: • Anayasa Hukuku • İdare Hukuku • Ceza Hukuku • Yargılama Hukuku • Devletler Genel (Umumi) Hukuku • Vergi Hukuku
ÖZEL HUKUK Özel Hukuk: Bir kişi ile diğer bir kişi arasındaki ilişkileri veya devletin kişilerle özel hukuk alanına giren ilişkilerini düzenleyen hukuktur. Bu hukuk dalında, liberal hukuk anlayışı hakimdir. Bu nedenle özel hukuk kuralları istisnaen emredici olup geri kalan kurallar aksi kararlaştırabilen tamamlayıcı kurallardan ibarettir.
ÖZEL HUKUK Özel Hukukun Dalları: • Medeni Hukuk a) Kişiler hukuku b) Aile hukuku c) Miras hukuku d) Eşya hukuku • Borçlar Hukuku • Ticaret Hukuku a) Ticari İşletme Hukuku b) Kıymetli Evrak Hukuku c) Şirketler Hukuku d) Deniz Ticaret Hukuku e) Sigorta Hukuku
KARMA HUKUK Karma Hukuk: Sosyal devlet anlayışının hakim olduğu bir hukuk dalıdır. Karma hukuk dalı içersinde olan hukuk kurallarının bazıları kamu hukuku özelliği gösterirken, bazıları özel hukuk özelliği göstermektedir. Kişilerin korunmasına ilişkin kurallar, emredici nitelikte olup aksi kararlaştırılamaz. Karma hukuk dalında ayrıca sadece zayıf tarafın lehine değiştirilebilen nisbi emredici kurallarda mevcuttur. Karma Hukukun Dalları: • İş Hukuku • Fikri Hukuk • Hava Hukuku • Bankacılık Hukuku • Toprak Hukuku
İŞ HUKUKU İş hukuku kendi içinde ferdi iş hukuku, sendikalar hukuku ve toplu iş sözleşmesi hukuku olarak üçe ayrılır. Birde buna işçilerin sosyal güvenliğini konu alan sosyal güvenlik hukukunu ekleyebiliriz. Ferdi İş Hukuku: 4857 sayılı İş kanunu ile düzenlenmiştir. Burada işçi ile işveren arasında iş sözleşmesinin kurulması hükümleri ve sonuçları incelenmektedir. Sendikalar Hukuku: 2821 sayılı Sendikalar kanunu ile düzenlenmiştir. Kanunda işçi ile işverenlerin çalıştıkları iş kollarında sendika kurma veya kurulu bulunan sendikalara üye olma hakları düzenlenmiştir. Bunun yanında sendikaların nasıl kurulabileceği belirlenirken iş kolu esası öneme alınmıştır. Sendikaların organları ve işlevleri kanunda ayrıca hükme bağlanmıştır.
İŞ HUKUKU Toplu İş Sözleşmesi Hukuku: 2822 sayılı Toplu İş sözleşmesi Grev ve Lokavt kanununda düzenlemiştir. Kanunda bir toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı ve buna ilişkin prosedürler ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikanın tespiti, toplu görüşmelerin başlaması, anlaşmazlık sonucunda arabulucu safhası ve uyuşmazlık tutanağı sonucunda işçi sendikasının grev kararı ile buna karşın işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverenin lokavt kararının ne şekilde alınacağı ve uygulanacağı TSGLK‟nunda belirlenmiştir. Yine aynı kanunda kanun dışı grev ve lokavtın işçi ve işverenler bakımından ne gibi sonuçlar doğuracağı da ayrıca düzenlemiştir.
- Bölüm 3 - Hukukun Kaynakları
HUKUKUN KAYNAKLARI Maddi ve Şekli Kaynaklar: • Maddi kaynaklar; hukukun maddi kaynakları; başta yazılı hukuk kuralları olmak üzere, yazılı olmayan hukukun genel prensipleri ile hukuk düzeni tarafından tanınan teamül ile örf ve adet kurallarıdır. • Şekli Kaynaklar; hukuk kurallarının içine girdiği ve onunla adlandırılan kural türü olarak karşımıza çıkar. Hukukun şekli kaynakları normlar hiyerarşisi olarak adlandırılır.
HUKUKUN KAYNAKLARI Asli ve Yardımcı (Tali) Kaynaklar: • Asli kaynaklar • Anayasa • Kanun • Kanun Hükmünde Kararname • Tüzük • Yönetmelik • Yönerge • Yardımcı kaynaklar • Örf ve Adet Hukuku • Bilimsel Görüşler • Yargı Kararları
NORMLAR HİYERARŞİSİ • Anayasa • Kanun • Kanun Hükmünde Kararname • Tüzük • Yönetmelik • Yönerge
- Bölüm 4 - Hukukun Uygulanması
HUKUKUN UYGULANMASI Hukuk Kurallarının Nitelik Bakımından Uygulanması: Emredici Hukuk Kuralları: • Mutlak emredici kanun hükümleri aksi taraflarca kararlaştırılamayan, uyulması zorunlu olan kurallardır. Şekle aykırı işlem yapamama gibi. • Nisbi emredici kuralların aksi ise zayıf taraf lehine olmak koşuluyla değiştirilebilir. Örneğin İş Kanunu‟nda işçi lehine kıdem tazminatının miktarının veya ihbar sürelerinin arttırılabilmesi gibi.
HUKUKUN UYGULANMASI Tamamlayıcı Hukuk Kuralları: Taraflarca aksi kararlaştırılabilen, fakat kararlaştırılmadığı takdirde uygulanması gereken hukuk kurallarıdır. Örneğin, kural olarak sözleşmelerde taraflar ifa yerini serbestçe kararlaştırabilirler. Kararlaştırmamışlarsa Borçlar Kanunu‟nun ifa yerine ilişkin tamamlayıcı kuralları devreye girer (BK. Md. 73). Yorumlayıcı Hukuk Kuralları: Taraf iradelerinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin kurallardır. Örneğin; vade olarak bir ayın başı kararlaştırılmışsa, bundan kural olarak ayın birinci günü anlaşılır (BK. Md. 75).
- Bölüm 5 - Hak Kavramı ve Hakkın Türleri ve İspatı
HAK KAVRAMI VE HAKKIN TÜRLERİ VE İSPATI Hukuk düzeni tarafından kişilere tanınmış olan menfaattir. Hukukta hak sahibi olabilen ve borç altına girebilen varlıklar sadece, özel ve tüzel kişilerdir.
HAK TÜRLERİ Kamu Hakları: Kamu hukukundan doğan haklardır. Bunlar daha çok temel hak ve özgürlükler olarak anayasada düzenlenmiştir. Örneğin; seçme-seçilme hakkı, memur olma hakkı, seyahat hakkı, haberleşme hakkı, teşebbüs hakkı gibi. Özel haklar: Özel hukuk ilişkilerinden doğan ve özel hukukta düzenlenen haklardır. Örneğin; alacak hakkı, kişilik hakları, fikri haklar gibi. Özel haklardan yararlanmada herkes eşit olduğu halde, kamu haklarından yararlanmada herkes eşit değildir.
HAK TÜRLERİ Özel Hakların Türleri: Mutlak Haklar: Sahibine maddi veya maddi olmayan (gayri maddi) mallar üzerinde veya kişiler üzerinde en geniş yetkileri veren ve herkese karşı ileri sürülebilen ve herkesten korunmasının istenilebildiği haklardır. Örneğin; velayet hakkı, vesayet hakkı, kişilik hakkı, fikri haklar, ayni haklar gibi.
HAK TÜRLERİ Nisbi Haklar: Mutlak haklardan farklı olarak, ancak tarafları (belli bir kişi veya kişiler) arasında ileri sürülebilen haklardır. Nisbi haklar kural olarak üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Alacak hakkı nisbi hakkın en tipik örneğidir. Ancak kanunda belirtilen nisbi haklar ise tapuya şerh verildikleri takdirde 3. kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelirler. Bu haklara kuvvetlendirilmiş nisbi haklar denir. Sözleşmeden doğan şüf’a (ön alım hakkı), vefa (geri alım hakkı), iştira (alım hakkı) gibi.
HAK TÜRLERİ Ayni Haklar: • Tam ayni hak: Mülkiyet hakkıdır. En geniş ayni hak olup sahibine kullanma, yararlanma ve tasarruf etme hakkı verir. • Sınırlı ayni haklar: Sahibine kullanma ve/veya yararlanma yetkisi veren ayni haklara ise sınırlı (mahdut) ayni haklar denir.
HAK TÜRLERİ Sınırlı ayni haklar kendi arasında üçe ayrılır: • İrtifak Hakları • Ayni İrtifak Hakları • Şahsi İrtifak Hakları • Karma İrtifak Hakları • Gayrimenkul Mükellefiyeti (Taşınmaz) • Rehin Hakları • Menkul (Taşınır) Rehini • Teslim Şartlı Rehin • Hapis Hakkı • Gayrimenkul (Taşınmaz) Rehini • İpotek • İpotekli Borç Senedi • İrat Senedi
HAK TÜRLERİ Devredilebilen-Devredilemeyen Haklar: • Devredilebilen Sahibi tarafından başkalarına devredilebilen, miras yoluyla da mirasçılara geçen haklara devredilebilen haklar denir. Malvarlığı haklarının çoğu (örneğin; alacak hakkı, rehin hakkı, mülkiyet hakkı) devredilebilir niteliktedir. Nafaka hakkı, intifa hakkı ve sükna hakkı (oturma hakkı) ise mal varlığı hakkı olmasına rağmen başkalarına devredilemezler. • Devredilemeyen haklar: Özel haklardan bir kısmı ise, başkalarına devredilemedikleri gibi, miras yoluyla da mirasçılara geçmez. Bunlara devredilemeyen (şahsa bağlı haklar) haklar denir. Örneğin; kişilik hakları, nafaka hakkı, intifa ve sükna hakkı gibi.
HAK TÜRLERİ Yenilik Doğuran Haklar ve Alelade Haklar: • Alelade haklar: Kullanılmalarıyla yeni bir hukuki durum oluşturmayan haklardır. • Yenilik doğuran haklar (İnşai haklar): Sahibine tek taraflı irade beyanı ile yeni bir hukuki durum ortaya çıkarmak veya var olan hukuki durumu değiştirmek ya da sona erdirmek yetkisi veren haklara, yenilik doğuran hak denir. Yenilik doğuran hakların özellikleri: • şarta bağlı tutulamaz, • zamanaşımına uğramazlar. Yenilik doğuran haklar usulüne uygun biçimde • bir defa kullanılmakla sona ererler. • tek taraflı olarak geri dönülemez.
HAK TÜRLERİ Yenilik doğuran haklar üçe ayrılır: • Kurucu Yenilik Doğuran Haklar: Yeni bir hukuki durum meydana getiren haklardır. Örneğin; iştira (alım), şüf‟a (ön alım) ve vefa (geri alım) hakları gibi. • Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar: Mevcut bir hukuki durumu değiştiren haklardır. Örneğin; ayıplı malın ayıpsızıyla değiştirilmesi, seçimlik borçlarda seçim hakkı gibi. • Bozucu Yenilik Doğuran Haklar: Mevcut bir hukuki durumu ortadan kaldıran haklardır. Örneğin; fesih, istifa, azil gibi. Bazı yenilik doğuran haklar ise dava yoluyla kullanılır. Bunlara yenilik doğuran dava denir. Örneğin; boşanma hakkı, evlenmenin butlanını isteme hakkı gibi.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI • Dürüstlük Kuralı: Hakların kullanımında dürüstlük kuralı önemli rol oynar. Dürüstlük kuralı doktrinde, objektif iyi niyet olarak adlandırılır. Dürüst davranma; orta akıllı makul bir kişinin davranış şeklidir. Örneğin, bir kişinin bahçe duvarını karşı komşunun manzarasını kapatmayacak kadar yükseklikte yapması veya bir borçlunun borcunu makul bir zaman için değil de gece yarısı ödemeye kalkışması gibi. • İyi Niyet Kuralı: Hakların kazanılmasında ise rol oynayan iyi niyet kuralı, sübjektif iyi niyettir. Sübjektif iyi niyet, kişinin hakkın kazanılmasını engelleyen eksikliği bilmemesinin mazur görülmesidir. Bir kişinin bilmediği için çalıntı veya kaybolmuş veya geri verilmesi gereken ödünç bir bir malı satın almış olması hali gibi.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Dürüstlük Kuralı (Objektif İyi Niyet) (MK. Md. 2): Dürüstlük kuralı; bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya borçlunun borcunu ifa ederken dürüst, makul ve orta zekalı bir insandan beklenen hareket tarzına göre davranmasını gerektirir. Dürüstlük kuralının fonksiyonları: • hakların kullanılması, borçların ifası, • sözleşmelerin 2. derecedeki noktalarının tamamlanması, • sözleşmelerin yorumlanması, • sözleşmelerin değişen koşullara uyarlanması (emprevizyon), • kanunun yorumlanması ve boşluklarının doldurulması, • kanuna karşı hilenin önlenmesinde kendini gösterir.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bir hak dürüstlük kuralına aykırı kullanılırsa kötüye kullanılmış olur. Bir hakkın kötüye kullanıldığını kabul etmek için failin kusurlu olması, özellikle zarar verme kasdının bulunmasına gerek yoktur.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Hakkın kötüye kullanıldığına yönelik ölçütler: • Hakkı kullanan kişinin bu kullanımda herhangi bir yararının bulunmaması • Hakkın kullanılması başkasına zarar vermeli ya da zarar verme tehlikesi yaratması • Hak kullanılmasından dolayı hak sahibinin elde ettiği yararın çok az olmasına rağmen, karşı tarafın zararının çok olması • Hakkın kötüye kullanılmasının özel bir hukuk düzenlemesi ile yasaklanması
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI İyi Niyet Kuralı (Sübjektif İyi Niyet) (MK. Md. 3): • Kişi durumun gerektirdiği özeni gösterdiği halde, bir hakkın kazanılmasına veya başka bir hukuki sonucun gerçekleşmesine ait bir engeli bilmemesine sübjektif iyi niyet denir. • Sübjektif iyi niyetin fonksiyonu iki halde kendini gösterir. Bunlardan ilki hakların devren kazanılmasında diğeri ise, başka bir hukuki sonucun gerçekleşmesinde söz konusu olur. • İyi niyet adi karinedir. Aksini iddia eden iddiasını ispatla yükümlüdür.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Menkul Mallarda İyi Niyetin Fonksiyonu: • Sahibinin elinden rızası ile çıkma: Menkul bir malı, emin sıfatı ile zilyedinden iyi niyetle mülkiyet veya diğer ayni haklardan birini kazanan 3. kişinin, bu kazanımı korunur (iyi niyetin tam koruyucu etkisi). • Sahibinin elinden rızası dışında çıkma: (çalınmış, kaybedilmiş, gasp edilmiş gibi) Sahibinin elinden rızası dışında çıkmış menkul bir malı kazanan kimse, sübjektif iyi niyetli olsa bile, kural olarak o malın mülkiyetini kazanamaz. Söz konusu taşınırı geri almak için iyi niyetli zilyetlere karşı malik menkul mal elinden çıktığı andan itibaren 5 yıl içinde menkul davası açabilir.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI • Sahibinin elinden rızası dışında çıkan menkul mal, para veya hamile yazılı bir senetse, bunu devralan 3. kişi iyi niyetliyse, malın maliki olur (iyi niyetin tam koruyucu etkisi). • Sahibinin elinden rızası dışında çıkan menkul bir malı iyi niyetli 3. kişi bir açık artırmadan veya bir pazardan veya o tür eşyaların satıldığı bir yerden almışsa, söz konusu mal ancak bedeli kendisine verilmek şartıyla geri alınabilir (iyi niyetin kısmi koruyucu etkisi). • İyi niyetin belli bir süre sonra hak kazanımın da fonksiyon göstermesi de mümkündür. Üçüncü kişi, iyi niyetli olduğu halde, hiç korunmadığı veya kısmen korunduğu hallerde, iyi niyetin hak kazanımına yol açması için, belli bir zaman sürecinin iyi niyetli ve çekişmesiz olarak geçmesi gerekir. Bu süre menkullerde 5 yıldır.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Gayrimenkul Mallarda İyi Niyetin Fonksiyonu: • Bir gayrimenkulün satım işleminin değişik nedenlerle (şekil eksikliği, ehliyetsizlik, sahte vekaletname gibi) geçersiz olmasına rağmen, bu geçersiz işleme dayalı olarak yapılan tescil yolsuz bir tescildir. Bu yolsuz tescilin üzerinde bulunduğu kişi, bunun yolsuz olduğunu bilmiyor veya bilebilecek durumda değilse, bu iyi niyetlilik hali, aralıksız ve çekişmesiz 10 yıl devam ettiği takdirde, sürenin dolmasıyla, artık gayrimenkulün mülkiyeti, üzerinde yolsuz tescil bulunan kişiye geçer.(gayrimenkullerde olağan zamanaşımıyla mülkiyetin kazanılması) Bundan sonra gayrimenkulün eski sahibi mülkiyet hakkına dayanarak tapu tashih davası açamaz. Çünkü mülkiyet hakkını kaybetmiştir. Ama 10 yıl geçmeseydi 10 yıl içinde bu davayı açarak, gayrimenkulü kendi üzerine tescil ettirebilirdi.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI • Aynı örnekte diyelim ki, yolsuz tescil tapuda B üzerinde gözükmektedir. B, üzerinde bulunan gayrimenkulü, bunun yolsuz tescil olduğunu bilmeyen C‟ye satsa ve C üzerine tescil ettirse, o halde C, yolsuz tescile dayanarak iyi niyetle tescili üzerine yapıldığından gayrimenkulün mülkiyetini hemen kazanır. Görüldüğü gibi burada iyi niyet hemen fonksiyon gösteriyor. Bu nedenle gayrimenkulün eski maliki A, artık C‟ye karşı tapu tashih davası açamaz.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI İspat Yükü ve Resmi Belgeler (Beyyine Külfeti) (MK. Md. 6,7): İspat Yükü: Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İspat araçlarına delil denir. Örneğin; tanık, keşif, bilirkişi vs. • İddiasını bir karineye dayandıran kimse, ispat yükünden kurtulur. Karine; mevcut ve bilinen olgulardan, bilinmeyen bir olgunun çıkarılmasıdır.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Karineler; kanundan doğan karineler ve fiili karineler olarak ikiye ayrılır: • Kanuni karine: Bir kanun hükmünün belli bir olaydan, belli olmayan bir olayın varlığını çıkarmasıdır. Kanuni karineler, içeriğine göre olay ve hak karinesi, aksinin ispatının mümkün olup olmamasına göre de adi ve kesin karine olmak üzere ikiye ayrılırlar. • Olay karinelerinde bir durum ortaya çıkarılmaktadır. Örneğin; ölüm ve birlikte ölüm karineleri gibi. • Hak karinelerinde; kanun, belirli bir olay veya durumda bir hakkın ya da hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı neticesine varır. Örneğin; taşınırın zilyedi onun maliki sayılır.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI • Adi karineler, aksi ispat edilebilen karinelerdir. Örneğin; ölüm karinesi, iyi niyet karinesi, babalık karinesi vs. • Kesin karineler (faraziye), aksinin ispatı mümkün olmayan karinelerdir. Örneğin; icazet verilmişlik karinesi, tapu sicilindeki kayıtların herkesçe bilindiği karinesi gibi. • Fiili karineler: Bir olaydan başka bir olayın varlığı veya yokluğu sonucunun çıkarılmasıdır. Bu karineler kanun tarafından belirtilmemiştir. Örneğin; bir bardan çıkan ve sallanarak gezen kimsenin sarhoş olduğu şeklindeki karine gibi.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI Resmi Belgeler: Resmi senet: Resmi bir makamın katılması ile düzenlenen senettir. Örneğin; Vakıf senedi, miras sözleşmesi, resmi vasiyetname, mahkeme ilamları. Resmi senet düzenleme yetkisi noterlere, tapu memurlarına ve sulh hakimlerine aittir. Resmi sicil: Kanunun aleniyete kavuşturmak istediği birtakım hukuki ilişkileri veya olayları kaydetmek için resmi makamlarca tutulan sicillerdir. Örneğin; Doğum, ölüm kütüğü, tapu sicili gibi.
HAKLARIN KULLANIMI VE KAZANIMI • Resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluştururlar. • Resen resmi makamlar tarafından düzenlenen resmi belgelerin sahtelikleri ispat edilinceye kadar doğru kabul edilirler. (HUMK. Md. 295) Sadece onayının resmi makamca yapıldığı veya resmi makamın gözetiminde yapılan belgeler ise aksi ispatlanana kadar doğru kabul edilirler.
- Bölüm 6 - Hukukta Kişi, Kişilik Hakları, Ehliyet ve Hükümleri
HUKUKTA KİŞİ Hukukta hak sahibi olabilen ve borç altına girebilen varlıklara kişi (şahıs) denir. Hukuk düzenimiz iki tür kişi kabul etmiştir: • Gerçek kişiler • Tüzel kişiler Bunlar dışındaki canlı veya cansız varlıklar hak sahibi olamadıkları gibi borç altına da giremezler. Örneğin, kişi köpeğine miras bırakamaz. Ancak köpeğine bakılmak şartıyla bir derneğe veya kişiye miras bırakılabilir.
HUKUKTA KİŞİ Gerçek Kişiler (Hakiki Şahıslar): Kişiliğin Başlangıcı: • Gerçek kişiler, sadece insanlardır. • Kişilik çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar (MK. Md. 28). • Çocuk hak ehliyetini ise, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren kazanır (MK. Md. 28/2). • Doğum bir ay içinde nüfus memuruna bildirilir.
HUKUKTA KİŞİ Kişiliğin Sona Ermesi: Gerçek kişilik 2 halde sona erer. • Ölüm: Ölüm gerçek kişiliği sona erdiren hukuki bir olaydır (MK. Md. 28). Ölüm Karinesi: Ölümüne kesin gözle bakılacak bir halde kaybolan ve cesedi bulunamayan kişi ölmüş sayılır. Bu kimsenin nüfus kütüğüne, mahallin en büyük mülki amirinin emriyle ölüm kaydı düşülebilir (MK. Md. 31, 44). Birlikte Ölüm Karinesi: Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır (MK. Md. 29/2). Bu kişiler birbirlerinin mirasçısı olamazlar. Ölüm ve birlikte ölüm karineleri adi karinelerdendir, bunların aksi her türlü delille ispatlanabilir.
HUKUKTA KİŞİ • Gaiplik: Bir kişinin kaybolması demektir. Bir kimsenin gaipliğine iki halde karar verilebilir (MK. Md. 33): Ölümüne olası gözle bakılabilecek bir tehlike içinde kaybolan kimsenin, kaybolmasından itibaren 1 yıl geçtikten sonra ilgililerin talebi üzerine mahkemece (asliye hukuk mahkemesi) gaipliğine karar verilir. Kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimse hakkında, son haber tarihinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra, ilgililerin talebi üzerine, mahkemece gaipliğine karar verilir.
HUKUKTA KİŞİ • Gaiplik kararı ile gaibin evliliği kendiliğinden sona ermez. Gaibin eşi ya gaiplik davasıyla birlikte veya ayrıca açacağı bir dava ile evliliğin feshini istemelidir (MK. Md. 131/1). • Gaibin mirası teminat karşılığında mirasçılara teslim edilir. Söz konusu teminat; ölümüne olası gözle bakılacak halde kaybolma için 5 yıl (tereke mallarının tesliminden itibaren hesaplanır), uzun süreden beri haber alınamama hali için 15 yıl (son haber tarihinden başlayarak hesaplanır) ve her halde en çok gaibin 100 yaşına varmasına kadar gösterilir.
- Bölüm 7 - Tüzel Kişiler (Hükmi Şahıslar) ve Türleri
TÜZEL KİŞİLER (HÜKMİ ŞAHISLAR) Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanan şahıs ve mal topluluklarıdır.
TÜZEL KİŞİLERİN TÜRLERİ Tabi oldukları hukuka göre: • Kamu hukuku tüzel kişileri; kamu hukuku tüzel kişileri, kanunla ya da idari bir kararla kurulan ve kanunla veya idari bir kararla sona erdirilen tüzel kişilerdir (TRT, SSK, YÖK gibi). • Özel hukuk tüzel kişileri; özel hukuk tüzel kişilerinde ise kuruluşları iradi olup sona ermeleri de kural olarak iradidir (Şirket, dernek, vakıf gibi). Özel hukuk tüzel kişileri; • kazanç paylaşma amacı güden (şirketler) • kazanç amacı gütmeyen ve siyasi bilimsel, kültürel yada sportif amaçlı tüzel kişiler (dernekler, vakıflar, siyasi partiler, sendikalar, kulüpler gibi) olarak ikiye ayrılır.
TÜZEL KİŞİLERİN TÜRLERİ Yapılarına göre: • Şahıs topluluğu şeklinde olan tüzel kişiler; belli sayıda şahsın aynı yöndeki iradelerini açıklamak için bir araya gelmeleri şeklinde kurulurlar. Örneğin; dernekler, siyasi partiler, şirketler, belediyeler, köyler, gibi. • Mal topluluğu şeklinde kurulan tüzel kişiler; belli miktardaki bir mal, bir amacın gerçekleştirilmesine tahsis edilmekle tüzel kişilik oluşur. Örneğin; vakıflar, kamu kurumları, TRT, YÖK, Üniversiteler gibi.
TÜZEL KİŞİLERİN EHLİYETLERİ • Hak Ehliyeti (Medeni Haklardan Yararlanma Ehliyeti): Cins, yaş, hısımlık gibi yaratılış gereği, yalnızca insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün hakları edinmeye ve borçları yüklenmeye tüzel kişiler ehildirler. Tüzel kişiler hak ehliyetini kanunlara uygun olarak kuruldukları andan itibaren kazanırlar (MK. Md. 48). • Fiil Ehliyeti (Medeni Hakları Kullanma Ehliyeti): Tüzel kişiler fiil ehliyetini, kanuna ve kuruluş belgelerine göre bulunması zorunlu olan organlarına sahip oldukları andan itibaren kazanırlar (MK. Md. 49). Tüzel kişilerin fiil ehliyetleri kuruluş amaçları ile sınırlandırılmıştır. Buna tahsis ilkesi (ultra vires) denir.
TÜZEL KİŞİLERİN EHLİYETLERİ Tüzel kişilerin kurulma sistemleri farklı şekillerde olabilir. Bunlar; • serbest kuruluş sistemi, • izin sistemi, • normatif sistemdir. Normatif sistem ise normatif izin ve normatif tescil sistemi olarak ikiye ayrılır. Türk hukukunda derneklerde serbest kuruluş sistemi kabul edilmişken, Esnaf ve Sanatkarlar Kanununa tabi odaların kuruluşunda izin sistemi kabul edilmiştir. Bunun yanında, normatif tescil sistemi vakıflarla,şirketlerde kendini gösterir. Bir de normatif bildirim sisteminin derneklerde olduğunu iddia eden yazarlar mevcuttur. Görüldüğü gibi kuruluş sistemlerinin tümü, kendini farklı tüzel kişilerin kuruluşunda göstermektedir.
TÜZEL KİŞİLERİN ORGANLARI Tüzel kişinin zorunlu organları; • genel kurul, • yönetim kurulu, • denetim kuruludur. Zorunlu olmayan organları ise; tüzel kişinin yapısına göre • onur kurulu, • haysiyet divanı, • danışma kurulu gibi organlar olabilir. Hiçbir zaman zorunlu organları görevi, zorunlu olmayan organlara devredilemez (MK. Md. 72/2). Tüzel kişinin iradesi organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukuki işlemleri ve diğer fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca şartları varsa kişisel olarak sorumludurlar.
TÜZEL KİŞİLERİN SONA ERMESİ Tüzel kişinin sona ermesi dağılma ve dağıtma şeklinde olabilir. Dağılma; tüzel kişinin kendiliğinden belli olayların ortaya çıkması ile bir karar olmaksızın sona ermesidir. Bir başka sona erme nedeni ise, yargısal veya bir organ kararına dayanılarak sona erme denilen dağıtma sistemidir.
TÜZEL KİŞİLERİN SONA ERMESİ Dağılmanın nedenleri; • amacının gerçekleşmiş olması • amacının gerçekleşmesinin imkansızlaşması • belli bir süre ile kurulan tüzel kişilerde süresinin dolmuş olması • yönetim kurulunu kuramayacak hale gelmesi • Aciz haline düşme • üst üste iki olağan genel kurulun yapılamaması • kuruluş amaç ve şartlarını kaybetme • ilk genel kurulu toplantısının yapılamaması Dağıtma nedenleri; • Tüzel kişinin yetkili organının feshetme kararı • Amacın sonradan hukuka ve ahlaka aykırı hale gelmesi • kanunların emredici hükümlerine uyulmamış olması • tüzel kişiliğin yönetimle bağlantılı olarak suç kaynağı haline gelmesi nedeniyle mahkeme kararıyla kapatılmasına karar verilmesi
- Bölüm 8 - Borç ve Edim Kavramları
BORÇ VE EDİM KAVRAMLARI Borçlar hukukunun ana kavramı olan borç; dar ve geniş anlamda olmak üzere ikiye ayrılır. • Dar anlamda borç; bir borç ilişkisinde bulunan birden fazla borçlardan, sadece birini ifade eder. Örneğin, satım akdinde satıcının satılan malı alıcıya teslim borcu veya alıcının bunun karşılığında satım parasını satıcıya verme borcu, ayrı ayrı birer borçtur. Bir borç ilişkisi içinde birden fazla borcu taşıdığı gibi, bazı borç ilişkilerinde sadece bir edim borcu söz konusu olabilir. Örneğin, bağışlama sözleşmesinde bağışlayanın bağışladığı şeyi bağışlanana teslim borcu gibi (BK. Md. 234). Bunun yanında satım akdinde taraflar birbirlerine karşı karşılıklı olarak borçludurlar.
BORÇ VE EDİM KAVRAMLARI • Geniş anlamda borç; borç ilişkisi kavramının karşılığı olup, bir organizma niteliğindedir. Gerçekten her sözleşme aynı zamanda bir hukuki işlem olup, borç ilişkisi yapısına sahiptir. Aşağıda asıl üzerinde durulan kavram borç ilişkisidir.
BORÇ İLİŞKİSİNİN UNSURLARI • Alacaklı; bir borç ilişkisinde, borçludan edimi talep etmeye yetkili olan kişidir. Buna talep hakkı denir. Talep hakkının mahkeme önünde kullanılması ve hukuki korunma istenmesine ise dava hakkı denir. • Borçlu; borç ilişkisi gereğince alacaklıya edimi yerine getirmekle yükümlü olan kişidir. • Edim (ödem); aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü olduğu davranıştır.
BORÇ İLİŞKİSİNİN UNSURLARI • Edimin konusu bir şeyi vermek (işverenin işçisine ücret vermesi), yapmak (işçinin iş görme edimi, müteahhidin bina yapma edimi) veya bir şeyi yapmaktan kaçınmak (rekabet etme yasağı, gürültü yapmamak) olabilir. • Edimin konusu belli veya hiç değilse belirlenebilir olmalıdır. • Edimin konusu hukuka ve ahlaka aykırı olmamalı, objektif olarak da imkansız olmamalıdır.
EDİM TÜRLERİ • Müsbet – Menfi Edim: • Müsbet Edim: Vermeye veya yapmaya ilişkin olan edimdir. • Menfi Edim: Yapmamaya ilişkin bir edimdir. • Şahsi (Kişisel) – Maddi Edim: • Şahsi Edim: Bizzat borçlunun bedeni veya fikri gücüyle yerine getirilebilen edimdir. Örneğin, iş görme edimi gibi. • Maddi Edim; Borçlunun mal varlığıyla yerine getirilebilen edimdir (malvarlığı = mamelek).
EDİM TÜRLERİ Şahsi edim ile maddi edim arasında yapılan ayrımın en önemli iki sonucu; borç ilişkisinden doğan şahsi edim, ancak borçlu tarafından yerine getirilebilen, onun yerine üçüncü kişilerin yerine getiremediği bir edim olmasıdır. Ayrıca şahsi edim borçlusunun ölümü halinde edim borcu mirasçılara geçmez. Maddi edim ise borçlu yanında üçüncü kişilerinde yerine getirebildiği ve borçlunun ölümü halinde mirasçılara geçen bir edim türüdür.
EDİM TÜRLERİ • Ani – Dönemli - Sürekli Edim: • Ani Edim (Bir Defalık Edim): Borçlanılan edimin bir defada, bir tek fiille yerine getirilmesidir. Örneğin; bir şeyin teslimi, bir miktar paranın ödenmesi gibi. • Dönemli (Devri) Edim: Borçlanılan edimin, belirli aralıklarla, düzenli veya düzensiz olarak tekrarlanmasıdır. Örneğin; belirli zamanlarda ödenen sigorta primleri, işçiye ödenen ücret, ev sahibine ödenen kira parası gibi. • Sürekli Edim: Kesintisiz bir fiil ya da davranışla yerine getirilebilen edimdir. Örneğin; işçinin iş görme edimi veya ev sahibinin evini kiracının kullanımında tutması edimi gibi.
EDİM TÜRLERİ • Bölünebilen – Bölünemeyen Edim: • Bölünebilen Edim: Edimin konusunu teşkil eden şeyin, niteliğinde bir değişiklik veya değerinde esaslı bir azalma olmaksızın, parçalara ayrılabilmesidir. Örneğin; sayı, tartı, ölçü ile miktarı belirlenebilen, biri diğeri yerine konulabilen misli şeyler bölünebilir edimlerdir. Belli miktar meyve teslim edimi gibi. • Bölünemeyen Edim: Bölündüğü zaman niteliğinde bir değişme, değerinde esaslı bir azalma meydana gelen edimlerdir. Örneğin; hayvan teslimi, iş görme edimi gibi.
BORÇ VE SORUMLULUK Sorumluluk: Alacaklının alacağını alabilmek için borçluya ait mal varlığına devlet kuvveti yardımıyla (cebr-i icra yoluyla) başvurabilmesi ve borçlunun bunlara katlanmak zorunda olmasıdır.
SORUMLULUK TÜRLERİ • Şahıs ile Sorumluluk: Bu sorumlulukta borçlunun şahsına el uzatma söz konusudur. Günümüzde bu sorumluluk uygulanmamaktadır. • Malvarlığı ile Sorumluluk: Modern hukuk düzenlerinde kabul edilmiştir. Kendi arasında ikiye ayrılır. • Sınırsız (Şahsi) Sorumluluk: Kural olarak, borçlunun borcundan dolayı haczedilebilen bütün mallarıyla sınırsız sorumlu olması esası kabul edilmiştir. • Sınırlı Sorumluluk: Hukuk düzeni bazı hallerde sorumluluğu sınırlamıştır. Kendi arasında ikiye ayrılır:
SORUMLULUK TÜRLERİ • Belli mallarla sınırlı sorumluluk: Örneğin; Devlet miras bırakanın borçlarından dolayı, yalnızca tereke malları ile sorumludur (MK. Md. 631/2). Aynı şekilde donatan bazı hallerde üçüncü kişilerin alacaklarından dolayı yalnızca gemi ve navlun ile sınırlı olarak sorumludur (TTK. Md. 948). • Belli miktarlarla sınırlı sorumluluk: Borçlu borcundan dolayı bütün mallarıyla sorumlu olmakla birlikte, bu sorumluluk belli miktar ile sınırlandırılmıştır. Örneğin; kefilin sorumlu olacağı belli miktar, kefalet sözleşmesinde gösterilmelidir. Bu geçerlilik şartıdır. Yine gayrimenkul rehin türlerinden olan irad senedinde, borçlu alacaklıya karşı borcu için sadece üzerinde rehin kurulan gayrimenkulle sorumlu olup diğer malvarlığı değerleri ile (şahsi- sınırsız) sorumlu değildir.
EKSİK BORÇLAR (TABİİ BORÇLAR) Bu tür borçlarda, ortada mevcut bir borç vardır. Bu borç borçlu tarafından kendi isteği ile yerine getirilirse geçerlidir. Fakat alacaklı tarafından talep ve dava edilemeyen borçlardır. Bu sebeple bu çeşit borçlara ifa edilebilir fakat dava edilemez borçlar denilmektedir. Borçlu kendisini borçlu zannederek eksik borcu hata en ifada bulunsa bile bu ifa geçerlidir, sebepsiz zenginleşme teşkil etmez. Bu ifa bağışlama da sayılmaz. Çünkü borçlu borcunu ifa sebebiyle yerine getirmektedir. Eksik borçların bir kısmı doğuştan eksik borç niteliğindedir. Bunlar; • kumar ve bahisten doğan borçlar, • evlenme tellallığından doğan borçlar, • ahlaki ödevlerden doğan borçlar, • sonradan eksik hale gelen eksik borç ise zamanaşımına uğramış olan borçlardır.
BORÇLUNUN SAVUNMA VASITALARI Temel hukuka dayanan savunma imkanları iki gruba ayrılmaktadır: • İtiraz: Bir hakkın doğmadığı veya doğmuş olan bir hakkın sonradan ortadan kalktığına ilişkin bir olayın ileri sürülmesidir. Örneğin; ifa, ehliyetsizlik, hukuki işlemin konusunun ahlaka, adaba ve hukukun emredici kurallarına aykırı olması, şekil eksikliği, muvazaa, hukuki işlemin konusunun baştan beri objektif imkansız olması gibi. İtirazı, lehine olan taraf ileri sürmemiş olsa bile, hakim re’sen yani kendiliğinden dikkate alır. Hukuki işlemlerde iradeyi sakatlayan haller olan hata, hile, ikrah ve gabin ise ancak ilgili taraf bunlara dayanarak hukuki işlemin iptalini ve feshini, irade beyanı ile ya da dava açarak kullanabilir.
BORÇLUNUN SAVUNMA VASITALARI • Def’i: Borçlunun, alacaklının hakkının varlığını kabul etmesine rağmen, özel bazı sebeplere dayanarak, borcun ifasından devamlı ya da geçici olarak kaçınabilme hakkını kullanabilme imkanına denir. Örneğin; zamanaşımı def‟i, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ödemezlik def‟i, adi kefalette tartışma def‟i (kefilin önce asıl borçluya gidilmesini alacaklıya karşı ileri sürmesi). Def‟i bir hak kullanımı olduğu için hakim def‟i‟yi kendiliğinden (re’sen) dikkate alamaz. O halde def‟i, lehine olan taraf bunu ileri sürerse o zaman hakim tarafından dikkate alınır.
BORCUN KAYNAKLARI Borcun kaynakları kural olarak üçe ayrılır: • Hukuki işlemlerden doğan borçlar • Haksız fiillerden doğan borçlar • Sebepsiz zenginleşmeden doğan borçlar
- Bölüm 9 - Hukuki İşlemler ve Fiiller
HUKUKİ İŞLEMLER VE FİİLLER Hukuk düzeninin kendisine hukuki sonuç bağladığı iradi fiillere geniş anlamda hukuki fiil adı verilir. Hukuki fiiller kendi arasında ikiye ayrılır: • Hukuka aykırı fiiller: Hukuk düzeninin izin vermediği fiillerdir. Bunlar haksız fiil ve borca aykırılıktan oluşur. • Hukuka uygun fiiller: Hukuk düzeninin izin verdiği fiillerdir.
HUKUKİ İŞLEMLER VE FİİLLER Hukuka uygun filler üçe ayrılır: • İrade açıklamaları: Bunlar da kendi arasında üçe ayrılır: • Hukuki işlemler: Bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde hukuki sonuç doğurmaya yönelmiş irade beyanı veya beyanlarından oluşan hukuki bir olgudur. • Hukuki işlem benzeri fiiller: Bu tür irade açıklamalarına, beyanda bulunanın iradesinden bağımsız olarak bizzat hukuk düzeni sonuç bağlamaktadır. Örneğin; ihtar, ek süre tayini gibi. • Maddi fiiller: İradenin dış dünyada maddi ve fiili bir sonuca yöneldiği fiillerdir. Örneğin; yerleşim yeri edinme, işleme, karışma gibi. Maddi fiilde bulunan kişinin fiil ehliyetine sahip olması gerekmez.
HUKUKİ İŞLEMLER VE FİİLLER • Tasavvur (bilgi) açıklamaları: Herhangi bir kişinin bir olay veya bir konu hakkında fikir ileri sürmesidir. Kural olarak tasavvur açıklamaları, hukuk düzeni tarafından öneme alınmayan irade açıklamalarıdır. Ancak bazen hukuk düzeninin kendisine sonuç bağladığı bilgi açıklamalarına rastlayabilmekteyiz. Örneğin, zamanaşımını kesen borçlunun davranışlarından biri olan borcun ikrarı gibi. • Duygu açıklamaları: Hukuki bir sonuca yönelmedikleri için hukuki işlem sayılmazlar. Kanun duygu açıklamalarından sadece boşanmanın özel nedenlerinden olan zina ve hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış karşısında diğer eşin bu davranışı af etmesi, söz konusu davranışları, boşanmanın özel sebebi olmaktan çıkarması anlamında affa sonuç bağlamıştır. Yine mirasta mahrum etme hakkı olan murisin mirasçıyı affetmesinde de kanun affa hukuki sonuç bağlamıştır.
HUKUKİ İŞLEMİN UNSURLARI Kurucu unsurlar: • İrade beyanı: Kural olarak irade beyanı hukuki işlemin temel kurucu unsurudur. Bazı hukuki işlemlerde başka bir unsura gerek olmadan irade beyanı yalnız başına karşı tarafın hukuki hakimiyet alanına varma ile hukuki sonucu meydana getirmeye yeter. Örneğin; fesih, iptal gibi. • İrade beyanına eklenmesi gereken diğer kurucu unsurlar: Bu unsur maddi bir olay olabileceği gibi resmi bir işlem (örneğin; gayrimenkullerin üzerinde bir ayni hakkın kurulması ya da değiştirilmesi veya terkininde yapılan tescil işlemleri gibi MK. Md. 1021,1022) veya resmi bir makamın katılması (örneğin; evlenme sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması MK. Md. 141,142) olabilir.
HUKUKİ İŞLEMİN UNSURLARI Etkinlik unsurları: Hukuki işlemin sonuçlarını meydana getirmesi için gerekli olan unsurlardır. Örneğin; vasiyette bulunan kişinin ölmesi ile vasiyet işleminin, geciktirici şartın gerçekleşmesi ile söz konusu hukuki işlemin hukuki sonuç doğurması, yasal temsilcinin onayı ile tek taraflı bağlamazlıkla askıda kalan hukuki işlemin her iki tarafı da bağlaması gibi. Geçerlilik unsurları: Bir hukuki işlemin geçerli olarak kurulmasını sağlayan unsurlardır. Örneğin; hukuki işlemin hukuka, ahlaka, kişilik haklarına ve emredici hukuk kurallarına aykırı olmaması gibi.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Hukuki işlemler taraflarının sayısı bakımından ikiye ayrılır: • Tek taraflı hukuki işlemler: Tek bir kişinin iradesini açıklamasıyla meydana gelen hukuki işlemlere denir. Örneğin; vasiyetname, vakıf kurma gibi. Kendi arasında ikiye ayrılır. • Ulaşması gerekli tek taraflı irade beyanıyla ortaya çıkan hukuki işlemler: Bazı tek taraflı hukuki işlemlerin hukuki sonuç doğurabilmesi için bir kişiye (örneğin; icap, kabul, takas, fesih gibi) veya bir resmi makama (örneğin; mirasın reddi gibi) ulaşması gerekir. • Ulaşması gerekli olmayan tek taraflı irade beyanı ile ortaya çıkan hukuki işlemler: Bazı tek taraflı hukuki işlemlerin ise, bir kişiye veya resmi bir makama yöneltilmesi gerekmez. Örneğin el yazısı ile vasiyetname gibi.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ • Çok taraflı hukuki işlemler: Kendi arasında ikiye ayrılır. • Sözleşmeler (akit-mukavele): İki tarafın, karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamasında bulunmalarıyla sözleşme meydana gelir. • Karar: Ortak bir işte ve kanunun açıkça öngördüğü hallerde birden çok kişinin vardığı ortak çözümdür. Kararlarda iradeler aynı yöndedir. Fakat karşılıklı değildir. Yönetim kurulu ya da genel kurul kararları gibi.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Sözleşmeler borç altına giren taraf sayısına göre ikiye ayrılır: • Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Bu sözleşmelerde sadece taraflardan biri asıl edim borcu altına girer. Örneğin; bağışlama, kefalet gibi. • İki tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Kendi içinde ikiye ayrılır:
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ • Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Bu sözleşmelerde taraflardan her ikisi de her zaman borç altına girmektedir. Edimler birbirinin karşılığı olup, taraflar birbirlerine karşı hem borçlu hem de alacaklıdırlar. Örneğin; satım, kira, iş, istisna sözleşmeleri gibi. • Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler: Bu tür sözleşmelerde, tarafların yüklendikleri edimler birbirleriyle değiştirilme amacı gütmemektedirler. Edimler birbirine bağlı olmayıp, birbirinin sebep ve karşılığını oluşturmazlar. Örneğin; karz (tüketim ödüncü), ariyet (kullanma ödüncü), ücretsiz vedia (emanet), ivazsız vekalet sözleşmesi gibi. Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, önce taraflardan biri için karşılıksız bir asli edim yükümü doğar. Sonra bu borç sebebiyle fakat ondan bağımsız olarak diğer tarafın tali edim yükümü doğar. Bu nedenle eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ödemezlik definin şartları oluşmaz.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Hukuki işlemler sadece borç altına sokmalarına veya bir hakka etki etmelerine göre de ikiye ayrılır: • Borçlandırıcı (iltizami) hukuki işlemler: İşlem yapan kişinin malvarlığının pasif kısmını artıran ya da sözleşmenin konusu üzerinde alacaklıya dolaylı yetki veren işlemlerdir. Örneğin; satım, kira, iş sözleşmesi gibi. • Tasarruf işlemleri: Bir hakkı veya hukuki ilişkiyi doğrudan doğruya etkileyen, onu diğer tarafa geçiren, içeriğini sınırlayan, değiştiren veya ortadan kaldıran işlemlerdir. Örneğin; alacağın temliki ve ibra (borçtan kurtarma) sözleşmesi, tescil, teslim gibi
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Borçlandırıcı işlemler ile tasarruf işlemleri arasındaki farklar: • Tasarruf işlemleri genellikle borçlandırıcı işlemlerden doğan borcu yerine getiren işlemlerdir. Bununla birlikte elden işlemlerde, borçlandırıcı işlem ile tasarruf işlemi aynı anda yapılır. Örneğin; bağışlama türlerinde elden bağışlama sözleşmesi gibi. • Tasarruf işleminin sonuç doğurması için, tasarruf edenin işlemi yaptığı sırada tasarruf yetkisine sahip olması gerekir. Fakat borçlandırıcı işlemlerde, işlemi yapan kişinin tasarruf yetkisine sahip olması aranmaz. • Tasarruf işlemleri bir hakkın devri ve ortadan kaldırılması sonucunu doğurduklarından yalnız bir defa yapılabilir. Tasarrufla hak sona erdiği için, aynı hak üzerinde ikinci bir tasarruf işlemi yapılamaz. Tarih itibariyle ilk yapılan işlem, öncelik ilkesi gereğince geçerli olur.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Örnek Olay: • Örneğin; A kendisine ait olan bir bilgisayarı önce B ile satım sözleşmesi yaparak B‟ye satmış, bilgisayarı henüz B‟ye teslim etmeden aynı bilgisayarı bu sefer C‟ye satarak bilgisayarı C‟ye teslim etmiş olsun. • Bu olaydaki B ve C ile yapılan satım sözleşmeleri taahhüt işlemi olup, C‟ye karşı yapılan teslim fiili ise tasarruf işlemidir. Böyle bir halde bilgisayarın mülkiyeti teslim ile C‟ye geçmiş olduğundan, B‟nin A ile yaptığı satım sözleşmesinin daha önceki tarihli olması B‟ye bilgisayarı C‟den isteme yetkisi vermez.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ • B sadece (satım sözleşmesi yapılmakla A‟dan elde ettiği bilgisayarın teslimi içerikli alacak hakkını) satım sözleşmesinde belirlenen bilgisayar kendisine zamanında teslim edilmez ise sözleşmeye aykırılığa dayanarak A‟ya karşı dava açabilir. • Ancak A bilgisayarı B‟ye satıp teslim etse idi ve bir nedenle bunu B‟den alıp (kiralama veya muhafaza etme vs. gibi) kendi malıymış gibi C‟ye satıp teslim etmesi durumunda B; A‟nın bilgisayarı daha önce kendisine satıp ve teslim ettiğinden, mülkiyet hakkına dayanarak bilgisayarı C‟den ifa davasıyla isteyebilir. Görüldüğü gibi burada teslimin önceki tarihli olanının hukuk düzenince öneme alınması tasarruf işlemlerinde kuraldır.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Sözleşmenin Meydana Gelmesi İçin Gerekli Olan İcap ve Kabul: İcap: Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için karşılıklı iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan zaman bakımından önce yapılanına icap (sözleşme yapma önerisi) denir. İcabı yapan kişiye icapçı denir. İcabın en önemli unsurları, • karşı tarafa yöneltilmiş olmalı, • icabın yapılmak istenen sözleşmenin tüm esaslı unsurlarını kapsamalı, • icapçı icabıyla bağlı kalmak niyetinde olmalıdır.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ İcap tek taraflı ve varması gerekli bir irade açıklamasıdır. İcap mutlaka belli bir kimseye yapılmak zorunda değildir, umuma (kamuya) da icap yapılabilir. Mağazaların vitrinlerinde üzerlerine fiyat konularak mal sergilenmesi, kamuya açık yerlerde bulunan içecek veya yiyecek otamatları, otomatik bilet makineleri kamuya yapılmış aleni bir icaptır. Kabul: İcapçının yaptığı icaba, kabulcünün verdiği tek taraflı ve varması gerekli olumlu bir irade açıklamasıdır. Kabul açık (sarih) olabileceği gibi örtülü (zımni) de olabilir.
HUKUKİ İŞLEMİN TÜRLERİ Kural olarak kabulcünün icabı cevapsız bırakması, yani sessiz kalması (sükut) kabul sayılmaz. Fakat icapçının işin özel niteliği (avukat, muhasebeci gibi kamuya hizmet veren mesleklerde olduğu gibi) veya durumun gereği nedeni ile (daha önce taraflar sözleşme görüşmelerinde anlaşmışlar ve sadece sözleşmenin kurulması şeklen yapılacak icab ve kabul beyanlarına kalmışsa) açık bir kabul haberi beklemek zorunluluğu olmadığı hallerde kabulcünün icabı uygun bir süre içinde reddetmemiş olması kabul anlamına gelir. Kabul mutlaka icaba uygun olmalıdır. İcabı değiştiren kabul yeni bir icap sayılır. İcap gibi kabul de belli bir şekle tabi değildir. Sözlü veya yazılı yapılabilir. Kabul haberinin icabı yapana zamanında vardığı veya ulaşması ile sözleşme kurulmuş olur.
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ • Şekil; iradenin belirli bir biçimde veya belirli araçlarla açıklanmasıdır. Borçlar Kanunu‟nda kural şekil serbestisidir. Kanunda herhangi bir şekle tabi tutulmamış işlemin meydana gelebilmesi için belli bir şekle uymaya gerek yoktur(BK.m.11). • Sözleşmelerin şekle tabi tutulmasının bir çok yönden faydaları mevcuttur. Bunlar; sözleşmeye kesinlik, açıklık, ispat kolaylığı ve güvenlik sağlaması, tarafları düşünmeğe sevk etmesi ve sözleşmenin yorumunu kolaylaştırmasıdır. • Şekil şartının sıkı bir şekilde aranması ise tarafların gerçekten kurmak istedikleri sözleşmenin, sadece şekil bakımından eksik olması onun geçersizliğine yol açabilmektedir. Böylece şekil, özün önüne geçebilmektedir.
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ Şeklin Türleri: Kaynaklarına Göre Şekil: • Kanuni şekil: Bizzat kanun tarafından öngörülen şekildir. • İradi şekil: Kanun tarafından şekle tabi olmayan bir sözleşmenin taraflarca kararlaştırılan şekle tabi tutulmasına denir.(BKm.16). Amaçlarına Göre Şekil: • Geçerlilik (sıhhat) şekli: Bir sözleşmenin geçerli bir surette meydana gelebilmesi için uyulması gereken şekildir. Sözleşme hukukunda önemlidir. • İspat şekli: Bir sözleşmenin varlığının kanıtlanması için öngörülen şekildir. Yapıldığı andaki değeri 400 YTL ve daha fazla olan işlemler yazılı delille ispat edilebilir. Usul hukukunda önemlidir.
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ Kanuni Geçerlilik Şeklinin Türleri: 1. Sözlü şekil: İrade açıklamasının mutlaka sözle yapılması gereken şekildir. Örneğin; bir yönüyle evlenme sözleşmesi, sözlü vasiyetname. 2. Yazılı şekil: Tarafların el yazısı ile veya başka bir aletle bir senet düzenleyerek altını imzalamalarıdır. Alacağın temliki, bağışlama vaadi, kefalet sözleşmesi, rekabet yasağı sözleşmesi, gayrimenkul tellallığı ve kaydı hayatla irad gibi işlemler Borçlar Kanunu‟nda yazılı şekle tabi tutulmuştur. Yazılı şeklin iki unsuru vardır: Metin ve imza. Metnin borç altına giren kimse tarafından imzalanması yeterlidir. Yazılı şekilde metin el yazısı ile veya daktilo, bilgisayar vs. ile de yazılabilir. Borç altına giren kişi tarafından imzalanmış olmak şartıyla mektup ve telgraflar da yazılı şekil sayılır(BKm.13).
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ 3. Resmi şekil: Hukuki işlemin yetkili resmi bir makam önünde yapılmasıdır. Genel yetkili resmi makam noterlerdir. Diğerleri ise tapu memurları ve sulh hakimidir. Resmi şekle tabi işlemlere Örneğin; mal rejimi sözleşmesi, resmi vasiyetname, miras sözleşmesi, gayrımenkuller üzerindeki ayni haklarla ilgili işlemler, gayrimenkul satımı, gayrimenkul satış vaadi, verilebilir. 4. Tescil: Kanun, bir hukuki işlemin geçerliliğini, bazen belli bir sicile tescil edilmesine bağlı tutmuştur. Örneğin; mülkiyeti muhafaza (saklı tutma) sözleşmesi, ancak menkul malı alan kişinin yerleşim yerindeki noter tarafından tasdik ve özel siciline kaydedilmişse geçerlidir.
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ 5. İlan: Kanun bazı hukuki işlemlerin ilanını öngörmüş ve buna birtakım sonuçlar bağlamıştır. Örneğin; bir malvarlığı veya işletmeyi devralan kimse, bunun alacaklılara ihbarı veya gazetelerle ilanından itibaren, onlara karşı malvarlığının veya işletmenin borçlarından dolayı sorumlu olur(BKm.179).
SÖZLEŞMENİN ŞEKİL VE TÜRLERİ Şekle Uymamanın Sonuçları: • Kanunen veya tarafların kararlaştırdıkları geçerlilik şekline uygun olmayan işlem batıldır. • Hakim re’sen bu durumu dikkate alır. İlgisi olan üçüncü kişiler ve taraflar bu durumu ileri sürebilirler. • Fakat şekle aykırılığın ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması niteliği taşımamalıdır. Örneğin; Tarafların tüm borçlarını yerine getirdikten sonra işlemin şekle aykırı olduğunu ileri sürmeleri gibi. Ev satılmış olup kişi eve oturmuş ve parasını ödemiş olsun. Böyle bir durumda tapuda işlem yapılmamasını ileri sürmek hakkın kötüye kullanımıdır.
SÖZLEŞMENİN YORUMU • Sözleşmelerin yorumunda tarafların gerçek ve ortak iradelerini ortaya koymak asıldır(BKm.18). Burada ne tamamen irade beyanında bulunanın iradesini oluşturan irade teorisi, ne de karşıdaki muhatabın veya irade sahibinin beyanına vereceği anlam dediğimiz beyan teorisi ele alınmaktadır. Burada ele alınan ilke güven ilkesidir. Buna göre güven ilkesine uygun olan hal ve şartlar dikkate alınarak orta zekalı, dürüst ve güvenilir bir insanın alışılmış hayat tecrübelerine göre irade beyanına vereceği anlam esas alınır.
SÖZLEŞMENİN SERBESTİSİ VE SINIRLARI Sözleşme serbestisi, tarafların bir sözleşme yaparken onun şeklini, içeriğini ve kapsamını diledikleri gibi belirleyebilmeleridir. Sözleşme serbestisi kavramına, sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçme, dilediği sözleşmeyi seçme ve sözleşmenin içeriğini dilediği gibi değiştirme serbestlikleri girer. Sözleşme serbestisi ilkesi, irade özerkliği prensibinin borçlar hukukundaki yansımasıdır (BKm.19). Sözleşme serbestisinin sınırları: • sözleşmenin konusu, • kanunun emredici kurallarına, • kamu düzenine, • kişilik haklarına • ahlaka aykırı olamaz • başlangıçta objektif olarak imkansız da olamaz.
SÖZLEŞMENİN SERBESTİSİ VE SINIRLARI Sözleşme Serbestisi Sınırlarının Aşılmasının Yaptırımı: • Sözleşme serbestiliğinin sınırlarının ihlali durumunda, söz konusu sözleşme, mutlak butlanla batıl olur (BKm.20/1). • Böyle bir sözleşme yapıldığı andan itibaren kendiliğinden geçersizdir. Bu geçersizliği taraflar ve ilgili üçüncü kişiler ileri sürebileceği gibi, hakim de re’sen dikkate alır. • Sözleşmenin kapsadığı hükümlerden bir kısmının geçersizliği sözleşmenin tamamının batıl olmasını gerektirmez. Bu halde kural olarak sadece o kısım geçersiz sayılır. Buna kısmi butlan denir. Fakat, geçersiz sayılan hükümden yararlanan taraf, söz konusu hükmün batıl olduğunu bilseydi sözleşmeyi yapmayacağını ispatlayabilirse, sözleşmenin tamamı batıl olur(BKm.20/2).
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 1. Yokluk: Bir işlemin meydana gelebilmesi için bulunması gerekli olan kurucu unsurlardan birinin veya bir kaçının bulunmaması durumunda, o işlem yoklukla sakattır. Örneğin, sözleşmelerde kurucu unsur, tarafların irade beyanları ile sözleşmenin konusudur. Bunların olmaması halinde, sözleşme hiç meydana gelmemiş, yani yoktur. Bunun yanında evlenme sözleşmesinde sıkı şekil şartları arandığından, resmi memur önünde yapılmama, evlenecek kişilerin ayrı cinsten kişilerin olmaması, veya taraflardan birinin olumlu iradesini açıklamamış olması evlilik sözleşmesini yok saymaktadır.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 2. Batıl hukuki işlemler (mutlak butlan): Belli bir sakatlık sebebiyle baştan itibaren hüküm ve sonuç doğurmayan geçersiz olan işlemlerdir. İşlemi yapan kişi tam ehliyetsizse, geçerlilik şartı olarak şekil aranan hallerde şekle uyulmamışsa, işlem muvazaalı ise, işlemin konusu hukuka, ahlaka, kişilik haklarına aykırı ise ve işlemin konusu başlangıçta objektif olarak imkansızsa söz konusu işlem mutlak butlanla sakat olur. Butlanı taraflar ve yararı olan 3. kişiler ileri sürebileceği gibi, hakim de re‟sen bu durumu dikkate alır. Batıl olan bir işlem, belli bir sürenin geçmesiyle veya butlan sebebinin ortadan kalkmasıyla veya edimlerin yerine getirilmesiyle geçerli hale gelmez.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 3. İptal edilebilen (nisbi butlan) hukuki işlemler: Kendiliğinden geçersiz olmayıp, belli bir sakatlık sebebiyle iptal hakkına sahip olan kişi tarafından iptal edilebilen işlemlerdir. İptal hakkı bozucu yenilik doğuran bir haktır. Hata, hile, ikrah ve gabin durumlarında bu hallere maruz kalan kimse sözleşmeyi iptal edebilir.
- Bölüm 10 - Sorumluluk Hukuku Haksız Fiil
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ Hukuk düzeninin hukuki bir sonuç bağladığı fiile hukuki fiil denir. Hukuki fiil ise ikiye ayrılır: • Hukuka uygun fiiller: Hukuk düzeninin uygun gördüğü fiillerdir. • Hukuka aykırı fiiller: Hukuk düzeninin izin vermediği ve uygun görmediği fiillerdir.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ Hukuka aykırı bir fiili ile başkasına zarar veren kişi bu zararı tazmin etmek zorundadır. Buna hukuki sorumluluk denir. Hukuki sorumluluk ikiye ayrılır: • Sözleşme Sorumluluğu (akdi sorumluluk): Borçlunun sözleşmeden doğan edimi yerine getirmemesiyle, alacaklının uğradığı zararı gidermesidir. Buna borca aykırılık da denir. • Akit dışı sorumluluk (haksız fiil sorumluluğu): Bir kişinin aralarında bir borç ilişkisi (dar anlamda bir sözleşme) olmaksızın, hukuka aykırı fiili ile başka bir kimseye verdiği zararları tazmin etmekle yükümlü olmasıdır. Haksız fiilin borcun ana kaynakları arasında olduğunu daha önce belirtmiştik. İşte haksız fiil meydana geldiğinde, alacaklı; haksız fiile maruz kalan kişi, borçlu; haksız fiili yapan kişi, borç ise; haksız fiil sonucu ortaya çıkan zararı karşılayacak olan tazminattır.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 1. Hukuka aykırı bir fiil: Kişilerin malvarlığı veya kişilik varlıklarını korumaya yönelik davranış kurallarının ihlaline, hukuka aykırılık denir. Hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar. Hukuka uygunluk sebepleri şunlardır: • Kamu gücünün kullanılması, • özel hukuktan doğan bir hakkın kullanılması, • zarar görenin fiile rıza göstermesi, • bilimsel eleştiriler, • meşru müdafaa, • ıztırar (zorda kalma) hali, • kendi hakkını korumak için kuvvet kullanma, • üstün özel bir yararın bulunmasıdır
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 2. Kusur: Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için her türlü kusur gerekli ve yeterlidir. Kusurun türü sadece hakimin tazminat miktarında rol oynar. Kendi içinde ikiye ayrılır: • Kast: Hukuka aykırı sonucu önceden görerek sonucu bilerek istemektir. • İhmal: İkiye ayrılır: – Ağır ihmal: Herkesin normal olarak alacağı tedbirlerde ihmal gösterilmesidir. – Hafif ihmal: Ancak dikkatli insanların göstereceği özende ihmal gösterilmesidir.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 3. Zarar: Bir kimsenin mal varlığında kendi rızası olmaksızın meydana gelen eksilmeye denir. Zarar 2’ye ayrılır: • Maddi zarar: Fiili zarar ve yoksun kalınan karı kapsar. Fiili zarar; mal varlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir çoğalma iken, yoksun kalınan kar ise; kişinin ya da aracının çalışmaması gibi benzer nedenlerle elde edilemeyen gelire denir. Örneğin, kişinin hastanede yattığı sürece işine gidememesi veya taksisi tamirde olduğu için belli bir süre taksicilik yapamaması gibi. • Manevi zarar: Haksız fiil nedeniyle kişinin duyduğu elem, acı ve ızdıraptır.
HUKUKİ İŞLEMLERİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE TÜRLERİ 4. Hukuka aykırı fiil ile zarar arasında illiyet bağı; (sebep-sonuç ilişkisi) Zarar ile haksız fiil arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Yani haksız fiil, genel hayat tecrübelerine ve olayların normal akışına göre böyle bir zarara sebep olabilmelidir. İlliyet bağını kesen sebepler; İlki mücbir sebeptir. Mücbir sebep, tarafların iradesi dışında gerçekleşen, önceden öngörülemeyen ve önlenemeyen olaylardır. Örneğin; deprem, sel, savaş gibi. İkincisi; zarar görenin ağır kusuru veya kastı veya 3. kişinin ağır kusuru veya kastıdır. Belirtilen sebeplerden biri, bir olayda mevcut ise haksız fiilde bulunan kişinin davranışı ile ortaya çıkan zarar arasındaki bağlantı kesildiği için, kişi zarardan sorumlu olmaz.
- Bölüm 11 - İfa
İFA İfa borcu sona erdiren ve borçlunun borcunu sözleşmeye uygun olarak yerine getirmesini (usulüne uygun ifa) içeren bir davranıştır. Sözleşmede borcun konusu ne ise ifa da kural olarak o konuya ilişkin olmalıdır. İfanın Borçlu Tarafından Yerine Getirilip Getirilmemesi • Borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının bir menfaati bulunmadıkça borçlu borcunu bizzat ifa etmek zorunda değildir (BKm.67). • Özellikle borçlunun şahsiyeti dikkate alınarak yapılan kira, istisna vekalet ve iş sözleşmelerinde borçlu bizzat borcu ifa etmekle mükelleftir. • Bunun dışındaki daha çok maddi edimli sözleşmelerde (satım sözleşmesi gibi) borçlu yerine bir başka kişide borcu yerine getirmesinde alacaklının herhangi bir menfaati zedelenmez.
İFA Kısmi İfa (BKm.68) • Kural olarak bir borcun kısmen ifası alacaklı tarafından kabulü zorunlu değildir. Borcun tamamı muaccel olmuşsa (vadesi gelmişse) ve herhangi bir uyuşmazlık da bulunmuyorsa bu durumda alacaklı kısmi ifayı kabul etmek zorunda değildir. • Kısmi ifanın mümkün olduğu haller sınırlıdır. Bunlar; – tam ifa kuralının aksi sözleşme ile kararlaştırılabilir. – Veya edimin konusu onun bir defada tümünün ifasına imkan vermiyorsa veya borcun miktarına göre neredeyse tamamına yakını ifa ediliyorsa – kanun gereği alacaklı kısmen ifayı kabule mecbur ise (poliçe hamilinin durumunda olduğu gibi(TTKm.621) bu hallerde kısmen ifayı alacaklı kabul etmek zorundadır. Sözleşmede belirtilmemiş olsa bile hakkaniyet gereğince de kısmi ifa söz konusu olabilir.
İFA YERİ (BKM.73) • İfa yeri taraflarca serbestçe belirlenebilir. • Taraflar ifa yerini belirlememişlerse Borçlar Kanunu‟nun ifa yerine ilişkin tamamlayıcı hükümleri uygulanır(BKm.73). • Buna göre; – Para borçları ifa zamanında alacaklının ikametgahının bulunduğu yerde ifa edilir. Bu borçlara götürülecek borç denir. Fakat kıymetli evrakta ise borcun ifa yeri borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdir.
İFA YERİ (BKM.73) • Belli bir şeyin teslimi borcu ise (parça borcu) o şeyin sözleşme yapılırken bulunduğu yerde ifa edilir. Ancak bu kuralın geçerli olabilmesi için sözleşme yapılırken tarafların borcun konusunun borçlunun ikametgahından başka bir yerde bulunduğu bilmeleri gerekir. Eğer bilmiyorlar ise borç parça borcu da olsa borçlunun ikametgahı genel kuralına göre uygulanır. Parça borcu; ferdiyle belirlenen şeylere ilişkin borçtur. • Cins borçları ise doğdukları anda borçlunun ikametgahının bulunduğu yerde ifa edilirler. Bu borçlara da aranacak borçlar denir.
İFA ZAMANI • Borcun ifa edilmesi gereken ana ifa zamanı denir. (BKm.74) • Kural olarak her borç doğduğu anda muaccel olur yani ifası istenebilir. Aksi kararlaştırılmamışsa borçlu borcunu vadeden önceden ifa edebilir. Fakat bu sebeple borçlu indirim talep edemez (BKm.80). • Taraflar borcun ifasını bir süreye bağlayabilirler. Bu süre içindeki borçlara müeccel borç (süreye bağlanmış borç) denir. Müeccel borç vadesi geldiğinde ise muaccel olur. yani yerine getirilmesi gereken bir borç olur. Taraflar vade belirlerken bazen örtük ifadeler kullanmış olabilirler. İşte bu nedenle kanunda bunların nasıl anlaşılması gerektiğine dair düzenlemeler getirilmiştir.
- Bölüm 12 - Değişik Borç İlişkileri ve Borcun sona Ermesi
MÜTESELSİL BORÇLULUK Müteselsil Borçluluk (pasif teselsül) ve Alacaklılık (aktif teselsül): 1. Müteselsil borçluluk; Tarafların anlaşmasıyla ya da bir kanun hükmü nedeniyle bölünebilir bir edimin birden çok borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekte sorumlu olduğu borçluluk haline müteselsil borçluluk denir. Müteselsil borçlulukta her borçlu alacaklıya karşı edimin tamamından sorumludur. Alacaklı, edimin tamamını borçlulardan herhangi birinden istediği takdirde, bu borçlu, kendisinin borcun sadece kendi payına düşen kısmından sorumlu olduğuna ilişkin taksim def‟ini ileri süremez.
MÜTESELSİL BORÇLULUK Müteselsil Borçluluğun Türleri: • Müteselsil borçluluk ya kanundan doğar ya da borçluların iradesinden doğar. Kanundan doğan müteselsil borçluluğa kanuni teselsül denir. Örneğin; birden çok kişinin aynı zarardan, aynı sebepten veya değişik sebeplerden dolayı sorumlu olmaları, adi ortaklık, miras ortaklığı, birden çok kimsenin ariyet alması, vedia kabul etmeleri, birden çok müvekkilin bir kişiyi vekil tayin etmeleri, kambiyo senetlerinde hamile karşı müracaat borçlularının sorumluluğunda olduğu gibi.
MÜTESELSİL BORÇLULUK • Müteselsil borçluluk, borçluların alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olmayı yüklenmelerinden doğmuşsa buna da iradi (akdi) teselsül denir. Borçlular arasında bu tür teselsülün olabilmesi için mutlaka iradelerinin varlığı gerekir. Diğer bir ifade ile Borçlar Kanunumuz teselsül karinesini kabul etmemiştir. Kısmi borç karinesini benimsemiştir. Buna karşın Ticaret Kanunu teselsül karinesini kabul etmiştir. Bir başka anlatımla bir ticari borcun birden fazla borçlusu var ise bunlar arasında alacaklıya karşı teselsül ilişkisi olduğu kabul edilir. Ancak aksi kararlaştırılırsa teselsül ilişkisi ortadan kalkar. Adi ilişkiler dediğimiz borçlar hukukunun içine dahil olan borçlarda ise (kanundan doğan teselsül hariç olmak üzere) taraflar ayrıca borçlular arasında teselsül olacağını kararlaştırırlarsa o halde teselsül ilişkisi ortaya çıkar(BKm.141).
MÜTESELSİL BORÇLULUK Müteselsil borçluluğun hükümleri (BKm.142): • Alacaklı borcun tamamını veya bir kısmını dilediği borçludan isteyebilir. • Müteselsil borçlulardan biri kendi payından fazla ödemede bulunduğu miktar için alacaklının haklarına halef olur ve diğer müteselsil borçlulara rücu edebilir(BKm.146,147). • Böylece borcu ödeyen müteselsil borçlu diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklı yerine halef olduğu için, alacağı teminat altına alan rehin ve kefalet gibi yan hakları da kazanır. • İç ilişkide müteselsil borçluluk söz konusu olmaz. Borçlular kendi aralarında borcun bölüşülmesi konusunda bir anlaşma yapmamışlarsa, borcu eşit olarak yüklendikleri kabul edilir.
MÜTESELSİL BORÇLULUK Alacaklılar Arasında Teselsül ilişkisi (Bkm.148); • Borçlulara göre sık görülmese de alacaklılar arasında da gerek kanundan dolayı gerekse iradi olarak teselsül ilişkisi bulunabilir. • Örneğin; bankada müşterek hesap açılmasında olduğu gibi. Bunun anlamı alacaklılardan sadece biri alacağın tümünü borçludan veya müteselsil borçlulardan birinden isteyebilmesidir.
CEZAİ ŞART • Cezai şartın hükümleri: Cezai şartın talep edilebilmesi için öncelikle asıl borcun muaccel olması (vadesinin gelmiş olması) gerekir. • Cezai şartın miktarını taraflar diledikleri gibi belirleyebilirler. Fakat hakim aşırı (fahiş) gördüğü cezai şartı indirmekle yükümlüdür(BKm.161). Bu kural borçlu tacir ise prensip olarak geçerli değildir(TTKm.24). Ancak tacir olan borçlu için cezai şartın ödenmesi durumunda, borçlunun ekonomik mahvına sebep olacağı ortaya çıkarsa, ancak o halde cezai şart ahlaka aykırı olduğu için tamamen veya kısmen iptal edilebilir.
BORCUN SONA ERMESİ • Borcu sona erdiren sebepler gerçekleştiğinde, artık borçlu borcundan kurtulmuş olup buna bağlı olarak ta alacaklı da alacak hakkını yitirmiş olmaktadır. • Genel olarak asıl borç sona erince bununla beraber, kararlaştırılan veya mevcut olan feri borçlarda (cezai şart, faiz, rehin, kefalet gibi) sona erer. Ancak sadece fer‟i bir borç sona ermişse onun bağlı olduğu asıl borç sona ermez
BORCUN SONA ERMESİ Borcu sona erdiren nedenler: 1. İfa: Bir borcu sona erdiren en doğal yol, borcun hukuıka uygun olarak ifa edilmesidir. 2. İbra (Borçtan Kurtarma Sözleşmesi): İbra; alacaklı ve borçlu arasında yapılan bir sözleşme ile (ibra sözleşmesi) alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi veya borçluyu affetmesi ile borç sona ermiş olur. 3. Tecdit (Yenileme): Yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcun ortadan kaldırılmasıdır. (BKm.115)Şartları şunlardır:
BORCUN SONA ERMESİ • Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak, yeni bir alacak senedi vermek, kefalet senedi vermek aksine anlaşma yoksa yenileme sayılmaz. Ayrıca, bir alacağın cari hesaba kaydedilmesiyle borç yenilenmiş sayılmaz. Borç, ancak, hesap kesilip, ortaya çıkan bakiye karşı tarafça kabul edilince yenilenmiş olur. Fakat hesap kalemlerinden biri için verilmiş olan teminat sona ermeyerek bakiye için devam eder. • İpotekli borç senedinin veya irat senedinin düzenlenmesiyle birlikte dayanağı olan borç ilişkisi kural olarak yenileme yoluyla sona erer(MKm.910). Bunun aksine yapılan sözleşme sadece tarafları ve iyiniyetli olmayan üçüncü kişileri etkiler • Yenileme sözleşmesi ile eski borç ve ona bağlı fer‟i borçlar da sona erer. Onun yerine yeni borç geçer ve tüm kurallar en baştan işlemeye başlar
BORCUN SONA ERMESİ 4. Alacaklılık Ve Borçluluk Sıfatlarının Aynı Kişide Birleşmesi: Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç fer‟ileri ile son bulur. Söz konusu birleşme külli halefiyet yoluyla olabileceği gibi cüzi halefiyet yoluyla da olabilir. Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesi kesin olmalıdır. Örneğin borçlunun alacaklının ölmesi alacaklının mirasçısı olması, birbirine borçlu olan iki şirketin birleşmesi gibi. 5. Kusursuz İmkansızlık: Borçluya yükletilemeyen haller yüzünden borcun ifası sözleşme sonrası imkansızlaşırsa kural olarak borç sona erer(BKm.117). 6. Takas: Karşılıklı olarak hem alacaklı hem borçlu olanların birbirlerinden olan alacaklarının en azının miktarı uyarınca sona ermesidir(BKm.118). Takas, kolaylık ve basitlik sağlar.
BORCUN SONA ERMESİ Takasın Şartları: • Takas edilecek borçlar karşılıklı olmalıdır. • Takas edilecek borçlar birbirine benzer olmalıdır. Her iki alacağında para, aynı türde mal borcu olması gibi. • Takas için iki borcun da muaccel olması şart değildir. • Takas edilecek alacağın muaccel olması, karşı tarafın alacağının ise ifa edilebilir olması yeterlidir. • Borçların takas edilebilmesi için kural olarak borçlulardan birinin tek taraflı iradesi ile karşı tarafa beyanda bulunması yeterlidir.
BORCUN SONA ERMESİ • Takasın Hükümleri: Takas, karşılıklı olan borçları en az olanının miktarı oranında sona erdirir. Karşılıklı borçlar değer itibariyle birbirlerine eşit iseler takas sonunda her ikisi de son bulur. Takasın hükümleri takas beyanının karşı tarafa varmasıyla meydana gelir ve daha sonra ortadan kaldırılamaz. • Takasın hükümleri geçmişe etkilidir. Yani takas edilen borçlar takas açıklamasının yapıldığı andan itibaren değil takas edilebilmelerinin mümkün olduğu andan itibaren sona ermiş sayılır. • Örneğin; A‟nın B‟den vadesi gelen 100ytl alacağına B „ye olan 75 ytl borcu için takas beyanında bulunması halinde A‟nın B‟den 25 ytl alacağı kalır.
BORCUN SONA ERMESİ 7. Zamanaşımı (Müruruzaman): Kanun tarafından belirlenmiş şartlar altında ve belli süre içinde alacaklının hareketsiz kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesidir. Buna ıskatı müruruzaman (düşürücü zamanaşımı) denir.
BORCUN SONA ERMESİ • Zamanaşımı–Hak düşürücü süre: Zamanaşımı alacak hakkının ileri sürülmesini engellerken, hak düşürücü süre hakkı ortadan kaldırır. Hak düşürücü süre niteliği itibariyle bir itirazdır, hakim re‟sen dikkate alır. Zamanaşımı ise bir def‟idir, hakim re‟sen dikkate alamaz. Zamanaşımı süresinin işlemesinin durması veya kesilmesi mümkün olduğu halde, hak düşürücü sürenin işlemesi durmaz ve kesilmez. Zamanaşımı sadece alacak haklarında söz konusu olurken; hak düşürücü süre, borç ilişkileriyle benzeri ilişkilerde, yenilik doğuran haklarda etkili olur. • Bir borcun veya bir alacağın zamanaşımına uğraması için gerekli şartlar şunlardır: a) Borcun muaccel olması: b) Kanunun belirlediği sürenin geçmiş olması
BORCUN SONA ERMESİ • Kanunda ayrıca özel bir süre belirtilmedikçe her borç on yıllık zamanaşımına tabidir. Buna genel zamanaşımı süresi denir. Kanunun beş yıllık zamanaşımına tabi tuttuğu bazı alacaklara Örneğin; kira, sermaye faizleri, işçilerin ücret alacağı, vekalet, komisyon, acentelik, ticari tellallık sözleşmesinden doğan davalar. Karz sözleşmesinden doğan alacak hakları ise altı aylık zamanaşımına tabidir. • Kural olarak bütün borçlar zamanaşımına uğrarlar. • Fakat gayrimenkul rehni ile güvence altına alınan alacaklar zamanaşımına uğramazlar. • Menkul rehniyle güvenceye bağlanmış olan borçlar ise zamanaşımına uğrarlar. Fakat buna rağmen alacaklının zamanaşımına uğramış alacağını rehinli maldan tahsil (elde etme) etme hakkı devam eder(BKm.138).
BORCUN SONA ERMESİ • Kanun bütün borçlar için tek bir süre belirlememiş çeşitli zamanaşımı süreleri öngörmüştür. • Zamanaşımı süreleri kural olarak alacağın muaccel olduğu andan itibaren işlemeye başlar. Fakat, alacağın muacceliyeti bir ihbara bağlanmışsa, zamanaşımının başlangıç anı, bu ihbarın yapıldığı değil, yapılabileceği andır. Süreler hesaplanırken o sürenin işlemeye başladığı gün hesaba katılmaz. Son gün bir tatil gününe rastlarsa, süre, bugünü izleyen ilk iş gününe kadar uzar.
BORCUN SONA ERMESİ Zaman Aşımının Hükümleri: • Zamanaşımına uğrayan borç/alacak ortadan kalkmış olmaz sadece alacaklının talep ve dava hakkını sona erdirir. • Borçlu alacaklının ifa talebine karşı zamanaşımı def‟i‟ni ileri sürebilir. Zamanaşımına uğramış borç eksik borçtur. Borçlu dilerse ödeyebilir. Borçlunun zamanaşımından önceden feragat etmesi batıldır. • Asıl alacağın zamanaşımına uğraması halinde ona bağlı fer'i haklar da (Örneğin; faiz, cezai şart) zamanaşımına uğramış olur. Fer‟i borç zamanaşımına uğramışsa asıl borç zamanaşımına uğramaz.
BORCUN SONA ERMESİ • Taraflar sözleşme ile zamanaşımı sürelerini kısaltma veya uzatma gibi değişiklikler yapamazlar. • Zamanaşımından faydalanmaya ilişkin önceden vazgeçmeler geçersizdir. Fakat borçlu zamanaşımı dolduktan sonra tek taraflı olarak açıkça veya üstü kapalı olarak yapacağı irade beyanıyla zamanaşımından vazgeçebilir. • Müteselsil borçlulardan biri zamanaşımından vazgeçmişse bu diğer borçlular için geçerli değildir. • Aynı kural bölünmesi mümkün olmayan bir borcun ortak borçluları içinde geçerlidir.