S.Ü.AKÖREN ALİ RIZA ERCAN MYO DERS: Uluslararası Ekonomi(iktisat) Konu 1:Dış Ticaret Teorileri Öğr. Gör. Refika BOYACIOĞLU ATALAY
Uluslararası İktisat Nedir? Uluslararası iktisat, ülkeler arasındaki iktisadi ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Dış ticaret hareketleri, üretim faktörlerinin uluslararası dolaşımı, uluslararası politikalar, para sistemleri, ekonomik ilişkiler, birleşmeler uluslararası iktisadın başlıca konularıdır. Ancak genel olarak bakılacak olursa uluslararası iktisadın analizlerinde Uluslararası Ticaret Teorisi ve Uluslararası Ticaret Politikaları kullanılır. Bilindiği gibi uluslararası ticarete yalnızca mallar konu olmaz hizmetlerde bu ticaretin kapsamında yer almaktadır. Ancak uluslararası ticarette mal ticareti daha ağırlıklıdır bu nedenle analizlerde hizmetler sektörü analizin dışında bırakılır. Bu ders kapsamında öncelikle ticaret teorileri incelenecek daha sonra ticaret politikalarına geçilecektir.
1.ULUSLARARASI DIŞ TİCARET TEORİSİ Teoriler, her hangi bir bilim dalında neden- sonuç ilişkisi ile olaylara bilimsel açıklamalar getirirler. Buradan yola çıkarak Uluslararası dış ticaret teorisini şu şekilde tanımlayabiliriz; Ülkeler arasındaki mal ve hizmet alım satımlarının nedenlerini açıklamaya çalışan teorilerdir. Uluslararası dış ticaret teorileri temelde şu üç soruya cevap ararlar; Dış ticaretin, kapalı ekonomilere kıyasla ülkeye sağladığı yararlar nelerdir? Bir ülkenin hangi malları ihraç edeceği hangi malları ise ithal edeceği neye göre belirlenir? Bir ülkenin ihraç fiyatları ile ithal fiyatları oranı başka bir ifade ile dış ticaret hadleri nasıl oluşmaktadır?
Dış ticaretle ilgili görüşlerin bilimsel nitelik kazanarak teori haline gelmesi Adam Smith’in Ulusların Zenginliği adlı eserini yayınlaması ve Klasik iktisat ekolünün temelini atmasıyla başlamıştır. Ancak teori olarak değerlendirilememekle birlikte Klasik iktisat okulundan önce dış ticaretle ilgili görüşler ortaya atan bazı düşünce akımları mevcuttur.
a)Merkantilizm(Ticari Kapitalizm) Kelime anlamı «ticaretçilik» olan merkantilizm derebeyliklerinin yıkıldığı dönem ile sanayi devrimi arasındaki dönemde(15-18. yy) 300 yıl Batı Avrupa ülkelerinin ekonomik hayatını etki altına almış bir düşünce akımıdır. Coğrafi keşiflerle birlikte Avrupa’ya değerli maden akışı başlamış, merkantilizm akımının gelişmesine yol açmış, tarım kesimi fakirleşirken tüccar sınıfı zenginleşmiştir.Bu nedenle merkantilistlere göre artık fazla(net hasıla) ticaretten sağlanmaktadır. Merkantilist felsefeye göre dış ticaret politikasının temel amacı hazinenin altın stokunu arttırmaktır ülkeye daha fazla değerli maden akışı sağlamaktı. Merkantilistler ülkenin değerli maden stokunu artırmak amacıyla dış ticarette korumacılık politikaları izlemişlerdir ve yalnızca hammadde ithalatına izin vermişlerdir bunun amacı ise bu hammaddeleri işleyip tekrar ihraç ederek dış ticaret fazlası oluşturmaktır. Merkantilistler ekonomiye müdahale eden güçlü merkezi ve otoriter bir devlet anlayışına hakimdirler. Otoriter devlet yalnızca dış ticaret fazlasıyla değil sömürgecilik ve korsancılık faaliyetleriyle de ülkeye maden akışını sağlamalıdır. Merkantilistler dünyadaki değerli maden stokunun sabit olduğunu varsaydıkları için dış ticaretten her iki ülkenin de karlı çıkamayacağını dış ticaretin bir «kazan-kaybet oyunu» olduğunu öne sürmüşlerdir.
18.Yy sonlarında İngiltere'de ortaya çıkan sanayi devrimi üretimi kitlesel hale getirmeye başladı ve yeni Pazar arayışlarını hızlandırdı bunun sonucu olarak korumacı politikaları devam ettirmenin mümkün olmadığı anlaşıldı ve Merkantilizm akımının yerine Klasik düşünce akımı gelişti. Merkantilist sistemin sona ermesinin başka bir nedeni ise o dönemde altın ve gümüşün para birimi olarak kullanılmasıdır. Altın ve gümüş stokunu artıran ülkeler enflasyon sorunuyla karşılaşmış ve altın ihraç etmeye başlamışlardır.
b) Fizyokrasi (Tarımsal Liberalizm) Fizyokrasi 18. yy da Fransa da Merkantilizm akımına tepki olarak ortaya çıkmış bir düşünce akımıdır. Fizyokratlara göre tek üretken faaliyet tarımdır. En önemli öncüsü ve kurucusu Quesnay’dir. Fizyokratlar dış ticarette ve ekonomide devlet müdahalesine karşıdırlar ekonominin «görünmez el» ile kendiliğinden dengeye geleceğini ve serbest dış ticaretin olması gerektiğini savunurlar. Bu düşünce akımı liberalist düşünce akımının temellerini oluşturduğu için önemlidir.
c)Klasik Düşünce Akımı Klasik Liberalizm İngiltere’de Sanayi İnkılabının başlamasıyla gelişen bir akımdır.Bu düşünce akımının pek çok temsilcisi vardır ancak içlerinden en önemlisi Adam Smith’tir. Çünkü Smith hem Klasik iktisadi düşüncenin kurucusu hem de iktisadın bir bilim halini alması sağlayan kişidir. Smith 1776 yılında yayınladığı «The Wealth of Nations» adlı eserinde Klasik düşüncenin temel ilkelerini şu şekilde açıklamıştır; Kişilerin kendi faydalarını maksimum yapmak için çalışması toplumsal refahı artıracaktır. Ekonomide ve özellikle dış ticarette devlet müdahalesine karşıdırlar bunu «bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler» sloganıyla vurgularlar. Ekonomi görünmez el sayesinde tam istihdam düzeyinde dengeye gelebilir ekonomiyi dengeye getirmek için devletin para ve maliye politikalarına ihtiyaç yoktur. Devlet yalnızca güvenliği ve adaletli yönetimi sağlamalı, bireylerin karlı bulmadığı yatırımları yapmalıdır. Smith’te diğer Klasik iktisatçılar gibi ekonomiye arz yanlı yaklaşır.
Adam Smith David Ricardo’nun da katkısıyla «Emek-Değer Teorisi» ni geliştirmiştir. Emek-Değer Teorisine göre; Üretilebilen mallarda maliyeti oluşturan tek faktör emektir, bir malın üretiminde ne kadar fazla emek kullanılmışsa o malın değeri (fiyat) o kadar yüksektir. Sermayenin ayrı bir faktör olarak maliyet içinde düşünülmemesinin nedeni şudur: Klasiklere göre, sermaye somutlaşmış ya da üretim aracı şekline dönüştürülmüş emektir. Dolayısıyla emeğin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Doğal kaynaklara gelince, bunlar yeniden üretilebilir mallar değildir. Bunlar doğanın insanlara bir lütfudur, üretimleri için toplumun bir emek harcaması ya da fedakarlıkta bulunması gerekmez. O nedenle maliyet veya değeri etkilemezler. Klasik iktisatçılara göre emeğin her birimi homojendir(aynıdır). !!!Smith’e göre emeğin verimini artıran unsur işbölümü ve uzmanlaşmadır.
2.KLASİK İKTİSADİ DÜŞÜNCEDE DIŞ TİCARET TEORİLERİ Ortaya atılan bu teoriler bazı varsayımlar dahilinde geçerlidir. Varsayımların oluşturulma nedeni analizleri basitleştirmektir. Unutmayalım teorileri anlamanın yolu varsayımları iyi kavramaktan geçmektedir Bu varsayımlar şunlardır; Dünyada yalnızca iki ülke ve iki mal olduğu varsayılır. Her maldan üretilen her birim homojendir. Her iki ülke de her iki malı üretebilir ve bu mallara gereksinim duyarlar. Dış ticarette para kullanılmaz, takas yöntemi kullanılır. Bu varsayımın nedeni fiyatın ve maliyetlerin nominal değil reel olarak ele alınmak istenmesindendir. Dolayısıyla bir malın değeri bir mal cinsinden ya da üretiminde kullanılan emek miktarıyla ölçülmektedir. Piyasalarda tam rekabet koşulları işlemektedir. Devlet ve dış ticarete uyguladığı kotalar analiz dışında bırakılır Ekonomide tam istihdam olduğu hiçbir üretim faktörü atıl kalmamaktadır Taşıma giderleri sıfırdır Emek ülke içinde tam hareketli, ülke dışında tam hareketsizdir.
a) Mutlak Üstünlükler Teorisi Adam Smith, Milletlerin Zenginliği adlı eserinde serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarını Mutlak Üstünlükler Teorisinde açıklamıştır. Smith dış ticaret konusunda Merkantilistlerin her iki ülkenin de dış ticaretten karlı çıkamayacağı düşüncesini çürütmüştür. Teoriye göre ; Bir ülke karşı ülkeye göre hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa o malın üretiminde uzmanlaşmalı ve bunları ihraç etmelidir, pahalıya ürettiği malları ise ithal etmelidir. Böylece hem iki ülkede dış ticaretten karlı çıkacak hem de kaynaklar israf edilmeyecektir. Unutmayalım bu teoriye göre bir malın maliyetini o malın üretiminde kullanılan homojen emek miktarı belirlemektedir.
Mutlak Üstünlükler Teorisini bir örnekle açıklayalım; Bu örneğe göre Türkiye Y malının, Almanya ise X malının üretiminde uzmanlaşacaktır. Çünkü bu malları daha ucuza üretmektedir. Başka bir ifade ile daha az emek gücü kullanarak elde etmektedir. Bu da her iki taraf içinde karlı dış ticaretin yapılabildiği anlamına gelir. O halde bu teoriye göre birim emek başına üretim miktarının farklı olması ülkelerin kazançlı dış ticaret yapabilmelerinin temel koşuludur. Örneğe göre; aynı emek miktarıyla Türkiye X malından 20 birim elde etmektedir, Almanya ise 60 birim elde etmektedir o halde Türkiye’nin X malını Almanya’dan ithal etmesi karlı olacaktır. Yine aynı emek miktarı kullanılarak Türkiye Y malını 80 birim üretirken Almanya 60 birim üretmiştir bu durumda Almanya’nın Y malını Türkiye’den ithal etmesi kazançlı olacaktır. Bir işçinin bir günde üretebildiği mallar X malı Y malı Türkiye 20 80 Almanya 60 30
Adam Smith, Mutlak Üstünlükler Teorisi ile dış ticaretin iki taraf içinde kazançlı olduğunu ortaya koymuş ve ticaretin nedenini bilimsel olarak açıklamış, dış ticarete bilimsel bir nitelik kazandırmıştır. Ancak bu teori dış ticaretin bazı soruları yanıtlamakta yetersiz kalmaktadır. Bir ülke iki malı da diğer ülkeye göre daha ucuza üretirse dış ticaret nasıl olur? Smith’in teorisi bu soruyu açıklamaya yetmemektedir. Mutlak Üstünlükler Teorisi’nin eksiklerini David Ricardo Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisinde açıklamıştır.
b) Karşılaştıralı(Mukayeseli)Üstünlükler Teorisi Mutlak üstünlük teorisinin dış ticareti açıklamakta yetersiz kalması üzerine David Ricardo tarafından --- yılında Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi ortaya atılmıştır. Ricardo ’ya göre mutlak üstünlükler karşılaştırmalı üstünlüklerin özel bir durumu gibidir ve mutlak üstünlüklerin bulunduğu her durumda karşılaştırmalı üstünlükler zaten vardır. Ancak karşılaştırmalı üstünlüğün olduğu her durumda mutlak üstünlük olmayabilir. Karşılaştırmalı Üstünlükler bugünde uluslararası ticaretin temelini oluşturmaktadır çünkü gerçek dış ticareti daha iyi yansıtmaktadır. Örneğin bir büyük sanayi ülke ile az gelişmiş ülkenin dış ticaretlerine bakıldığında gelişmiş ülkenin tüm mallarda mutlak olarak üstün olduğu görülmektedir.
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisine göre; Bir ülke, diğerlerine göre hangi malların üretiminde daha yüksek oranda(göreceli) bir üstünlüğe sahip ise o malların üretiminde uzmanlaşmalıdır. Bu durumu günlük yaşamdan bir örnekle şu şekilde açıklayabiliriz; Bir doktor sekreterine göre bilgisayarda iki kat daha hızlı yazı yazabiliyor olsun. Bu durumda doktor, her iki işte de mutlak üstünlük sahibidir. Ancak doktor olarak çalışması daha avantajlı olacağından bu alanda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacaktır. Dolayısıyla zamanını doktorluk mesleğine ayırması ve yazılarını bir sekreter tutup yaptırması daha akıllıca olacaktır. Başka bir örnekle: Günümüzde Çin de işgücü çok ucuz olduğundan bütün mallarda Çin’in mutlak üstünlüğü vardır. O zaman Mutlak Üstünlük Teorisine göre Çin her şeyi kendisi üretecektir ve dış ticarete ihtiyacı yoktur. Ancak gerçekte bu mümkün değildir.
Ricardo’nun teoriyi açıklamak için verdiği örneğini inceleyelim; Mutlak üstünlüklere göre İngiltere her iki malın üretiminde de avantajlı olduğu için her iki malı da kendisi üretmeli Portekiz'le dış ticaret yapmamalıdır. Karşılaştırmalı üstünlüklere göre ise malların üstünlük derecesi kıyaslanmalı oransal olarak üstün olan mal üretilip ihraç edilmelidir. Örnekten yola çıkarsak İngiltere Portekiz’e göre kumaşta 8 kat şarapta ise 2 kat karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Bu nedenle İngiltere kumaş ihraç edip şarap ithal etmelidir. Portekiz ise şarap ihraç edip kumaş ithal etmelidir. Bir işgününde üretilen mal miktarı Kumaş (metre) Şarap (litre) İngiltere 80 40 Portekiz 10 20
Ricardo Modelinin Eleştirisi Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi bugünkü dış ticaretin temelini oluşturmaktadır, ancak bazı noktalarda eleştirilere uğramış bu eleştiriler sayesinde Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisini temel alarak pek çok yeni teori ortaya atılmıştır. Ricardo’nun teorisine yöneltilen eleştirileri şu şekilde sıralamak mümkündür; Model de maliyeti oluşturan tek etken emektir. Oysa sermaye, doğal kaynak ve girişimci faktörleri de maliyeti etkilemektedir. Modele göre emek homojendir. Oysa emeğin verimi eğitim düzeyine, deneyimine, bilgi ve becerisine göre farklılık göstermektedir. Teori ülkeler arası emek verimliliği farkını açıklamamıştır. Bu eksikliği gidermek için Heckscher-Ohlin tarafından Faktör Donanımı ortaya atılmıştır. Ricardo’ya göre işgücü ülke içinde tam hareketli ülke dışında tam hareketsizdir.Bu varsayım zorunluluktan kaynaklanır çünkü emek ülkeler arası hareketli olarak varsayılırsa işçiler verimliliğin yüksek olduğu ülkeden düşük olduğu ülkeye göç eder bu durumda verimlilik farkları ortadan kalkacak bu da teorinin temellerini sarsacaktır.
Bu modelde maliyet ve fiyatlar yalnızca arz ya da üretim koşulları tarafından belirlenir. Oysa günlük yaşamda fiyat piyasada belirlenir ve piyasayı oluşturan iki etmen arz ve taleptir, teoride talep koşulları dikkate alınmamıştır. Modele göre üretimde tam uzmanlaşma ve sabit maliyetler söz konusudur yani kaynakların yalnızca ihraç malının üretiminde kullanıldığı, ithal edilen malların ise üretiminin kesinlikle yapılmadığı varsayılmaktadır. Oysa günlük yaşamda ülkeler ithal ettikleri mallara rakip mallar üretmektedirler. Ricardo modelinin tersine üretimde artan maliyetler olduğu varsayılırsa eksik uzmanlaşma ortaya çıkacaktır. Ricardo modeli statiktir yani zaman unsuru modelin dışında bırakılır. Ülkelerin zamanla teknolojilerini geliştirerek verimliliklerini artıracakları veya ithal edilen malın üretiminde de uzmanlaşabilecekleri modelin dışında bırakılmıştır. Modele göre üretim bir bütündür ,bir malın üretimine nerede başlanırsa orada bitirilir. Oysaki günümüzde bir mamulün pek çok parçası farklı ülkelerde üretilmektedir.
3.FIRSAT MALİYETLERİ İLE DIŞ TİCARET TEORİLERİNİN ANALİZİ Klasik dış ticaret teorileri bildiğiniz gibi üretimde yalnızca emeği maliyet olarak görür. Bu nedenle bu teoriler pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. Neo-Klasik iktisatçılar temelde Klasik görüşe bağlı kalarak girişimci, doğal kaynak ve sermayenin de üretimde maliyet oluşturduğunu savunmuşlar ve «emek maliyet» kavramı yerine «fırsat maliyeti» kavramını kullanmışlardır. Böylece Ricardo modeli temel mantığı değiştirilmeden gerçeğe yakın hale getirilmiştir. Fırsat Maliyeti Nedir? Kaynakların tam istihdam düzeyinde olduğu yani hiçbir kaynağın atıl kalmadığı, israf edilmediği varsayımı altında bir malın fırsat maliyeti, o malın üretimini 1 birim artırmak için başka bir malın üretiminden vazgeçilmesi gereken miktarı gösterir.
Üretim Değişmeleri ve Fırsat Maliyetleri Ricardo teorisi üretimi sabit maliyetlere dayandırmaktadır. Oysa ekonomide sürekli sabit maliyetlerden bahsedilemez. Üretim miktarına göre birim maliyetler değişebilir. Üretim hacmindeki değişme ile üretim maliyetleri arasındaki değişim 3 şekilde olabilir. I. Sabit Fırsat Maliyetleri: Bir malın üretiminde kullanılan kaynağın başka bir malın üretimine aktarılması sonucu verimde bir değişikliğin olmamasıdır. Sabit maliyetler iki şekilde ortaya çıkmaktadır; Üretim faktörlerinin birbirlerinin yerine tam ikame edilebildikleri durumda Bir faktörün bütün birimlerinin homojen ve aynı kalitede olması durumunda II. Artan Fırsat Maliyetleri: Üretimde kullanılan kaynaklar bir malın üretiminden diğer malın üretimine aktarıldıkça üretime daha az katkı sağlıyorsa artan maliyet söz konusudur. Artan maliyetler iki şekilde ortaya çıkacaktır; Üretim faktörlerinin homojen olması durumunda Üretim faktörlerinin tüm malların üretiminde aynı oranda kullanılamaması durumunda !!! Unutmayalım sabit fırsat maliyeti söz konusu ise tam uzmanlaşma artan fırsat maliyeti söz konusu ise eksik uzmanlaşma vardır.
III. Azalan Fırsat Maliyeti: Üretimde kullanılan kaynaklar bir malın üretiminden diğer malın üretimine aktarıldıkça üretime daha fazla katkı sağlıyorsa azalan maliyet söz konusudur. Üretimde maliyetleri düşüren iç ve dış pek çok etmen vardır. İç etmenler: işgücünün deneyimi, ölçek ekonomileri ve uzman yönetim Dış etmenler: bağlı olan diğer sektörlerdeki gelişmeler
DÖNÜŞÜM EĞRİSİ NEDİR? Üretim olanakları eğrisi olarak da bilinen dönüşüm eğrisi; Bir ülkenin teknolojisi sabitken tam istihdam koşulları altında, sınırlı kaynaklarıyla üretebileceği maksimum mal bileşenlerini gösteren eğridir. Dönüşüm eğrileri analizlerinde ülkenin tüm kaynaklarını kullanarak yalnızca iki ürün ürettiği varsayılır bu varsayımın amacı analizi basitleştirmektir. İki ülke için yapılan dönüşüm eğrisi analizi, her iki ülke için de karlı bir dış ticaret için «uluslararası fiyatların» ne kadar olması gerektiğini göstermesi bakımından önemlidir. Dönüşüm eğrisinin eğimi; bir ürünün diğer ürün cinsinden fiyatını verir. Örnekle açıklayalım bir ülkenin tüm kaynaklarıyla elma ve araba ürettiğini varsayalım. Burada dönüşüm eğrisi söz konusu ülkenin elma üretimini bir birim artırması için araba üretiminden ne kadar vazgeçmesi gerektiğini yani başka bir ifadeyle fırsat maliyetini(alternatif maliyeti) göstermektedir.
Sabit Maliyetler Altında Dönüşüm Eğrisi Sabit maliyetler varsayımı altında dönüşüm eğrisi düz bir çizgidir. Bunun nedeni bir malın üretiminde kullanılan faktörlerin diğer malın üretimine aktarılması durumunda aktarıldığı malın üretimine yaptığı katkıda değişim olmamasıdır(sabit maliyet tanımında olduğu gibi). Başka bir ifadeyle de şöyle açıklayalım aktarılan faktörün tüm birimleri aynı kalitededir bu nedenle üretime etkisi olmaz. Dolayısıyla üretim miktarı arttıkça ülkede üretilen malın iç maliyet oranları değişmez ve dönüşüm eğrisi düz bir eğri şeklindedir.
Türkiye tüm kaynaklarıyla 100 birim Sanayi(A noktası) yada 1000 birim tarım(B noktası) üretebiliyor. A ve B noktaları arasındaki noktalarda ise ülke tarım ve sanayiden farklı bileşenlerde mal üretebilir. ABD tüm kaynaklarıyla 1000 birim sanayi yada 1000 birim tarım üretebiliyor.
Dışa kapalı bir ekonomide ülke yalnızca dönüşüm eğrisi üzerindeki ve dönüşüm eğrisinin altında kalan mal bileşenlerini tüketebilmektedir. Dönüşüm eğrisinin üzerinde kalan mal miktarını tüketememektedir. Ancak ülke dış ticarete açıldıktan sonra dönüşüm eğrisinin üzerinde kalan mal bileşenlerini de tüketebilmektedir. Yukarıdaki dönüşüm eğrileri yardımıyla ülkelerin iç maliyet oranlarını ve Uluslararası fiyatı hesaplayalım ve ülkeler dışa açıldıktan sonra dış ticaret kazançları nasıl belirlenir anlamaya çalışalım;)
Ülkelerin İç Maliyet Oranları ve Uluslararası Fiyat Nasıl Belirlenir Ülkelerin İç Maliyet Oranları ve Uluslararası Fiyat Nasıl Belirlenir? Türkiye’de 1 birim Tarımın Sanayi cinsinden iç maliyeti; 1000 T=100 S 1T=0.10 S ABD’de 1birim Tarımın Sanayi cinsinden iç maliyeti; 1000T=1000S 1T= 1S Her iki ülkenin de karlı bir dış ticaret yapabilmesi için uluslararası fiyatlar ülkelerin iç maliyet oranları arasında yer almalıdır; 1 birim tarım ürünü cinsinden ; 0.10S<Uluslararası Fiyat<1S Dolayısıyla bu aralıkta yapılan dış ticarette her iki ülkede dış ticaretten karlı çıkmaktadır. Uluslararası Fiyat nedir?
Çoğalan Maliyetler Altında Dönüşüm Eğrisi Çoğalan maliyetlerde kaynaklar her malın üretiminde aynı derecede etkin değildir, bu nedenle bir malın üretiminde uzmanlaşmaya gidilirken bir noktadan sonra azalan verimler kanunu işlemeye başlar. Dolayısıyla bir malın üretiminden diğer malın üretimine aktarılan her yeni kaynak aynı kalitede değildir başka bir ifadeyle her malın üretiminde aynı faktör kullanım oranı geçerli değildir bu nedenle çoğalan maliyetlerde dönüşüm eğrisi orijine göre iç bükeydir. Bu duruma örnek verelim: Bir ülkenin tüm kaynaklarıyla yalnızca tarım ve sanayi ürünü ürettiğini varsayalım. Ülke sanayideki kaynaklarını tarıma aktararak daha fazla tarım ürünü üretmek isteyebilir ancak sanayiden tarıma kaynak aktarımı azalan verimler nedeniyle ir noktadan sonra etkin olmayacaktır. Çünkü belli bir noktadan sonra 1 birim tarım ürünü için daha fazla sanayi malından vazgeçmemiz gerekecektir. Azalan Verimler Kanunu Nedir?
Ülke tüm kaynaklarıyla tarım ve sanayi olmak üzere iki mal üretmektedir. Ülke L noktasından hareketle M,NR gibi noktalara inerken her defasında tarım ürününü aynı miktarda (Δ K) artmaktadır. Ancak ΔK miktarında üretimi gerçekleştirmek için sanayi ürününden vazgeçmek zorunda olduğu miktarlar zamanla artmaktadır.(ΔA<ΔB<ΔC)
Azalan Maliyetler Altında Dönüşüm Eğrisi Ölçek ekonomileri sayesinde üretim arttıkça maliyetler düşecektir. Ölçek ekonomileri sanayi sektöründe daha yaygındır çünkü tarımda doğal kaynaklar kıttır. Zaten bu nedenle ülkeler gelişme sürecinde sanayileşmek isterler. Azalan maliyetler altında dönüşüm eğrisi orijine göre dış bükeydir. Bunun temel sebebi yukarda da belirtiğimiz gibi üretim miktarı arttıkça maliyetlerin azalması ve uzmanlaşmanın mümkün olmasıdır. Dış ticaret öncesi ülke her iki malı da kendisi üretir. Dış ticarete açılınca ihraç malında tam uzmanlaşma ortaya çıkar. Hatta azalan maliyetlerde uzmanlaşma sabit maliyetlerdekinden daha fazladır. Çünkü kaynaklar uzmanlaşılacak mala aktarılmaya başlandıkça maliyetler düşecektir ve ülke iç fiyatlarla dış fiyatlara arasındaki büyüyen farktan dolayı daha fazla üretip daha fazla ihraç etmek isteyecektir. Ölçek ekonomisi nedir?
Grafikte görüldüğü gibi kapalı bir ekonomi durumunda üretim D noktası olarak kabul edilirse, ayrıca maliyet açısında başlangıç olarak dünya fiyat oranı ve iç fiyatlar eşit olarak düşünülürse, Uzmanlaşma gerçekleştirmek için D noktasında sağa veya sola doğru eğri üzerinde hareket etmek gereklidir. İlk hareketin gerçekleşmesi için genellikle devlet müdahalesi söz konusudur. Bu müdahaleler, sübvansiyon, vergilendirme ve gümrük araçları olabilir. Motor üretiminde tam uzmanlaşma gerçekleşirse üretim A noktasında olmaktadır, eğer Tekstil üretiminde tam uzmanlaşma B noktasında olmaktadır. Tam uzmanlaşmanın sonucu olarak OA birim motor üretiminin MA kadarı Fd fiyatıyla ihraç edilerek, karşılığında MC kadar tekstil ürünü ithal etmek mümkün olur. Bunun anlamı üretim ve tüketimin dış ticaret sayesinde artış göstermesidir. Sonuç olarak tüketimin gerçekleştiği C noktası ülke açısından daha fazla refah ifade eder.