Ruhsal Belirtiler ve Bulgular
İçerik: 1- Görünüm ve Tutum 2- Bilişsel (Duyusal) Alan 3- Algı 4- Düşünce ve Duyguların Dışavurumu 5- Duygu 6- Psikofizyoloji 7- Özel Beceri Ve Yeterlilik
A.Görünüm ve Tutum: Hastanın kendine bakımı, temizliği ve yüz ifadesi de olmak üzere genel görünümü tanımlar. Yaşında mı yoksa yaşından daha genç ya da yaşlı mı göründüğü belirtilir. Hastanın tutumuyla ilgili olarak işbirliği yapıp yapmadığı, savunucu olup olmadığı ve gergin kızgın, kuşkucu, üzgün vb. bir biçimde görünüp görünmediği belirtilir.
Göz ilişkisi kurma: -Başkalarına bakmaktan kaçınıyor olabilir, -Konuşurken bile boşluğa bakıyormuş gibi tutum içinde olabilir, -Göz hareketlerinin sürekli olması, distraktibilite görsel halüsinasyonlar mani ve organik durumların olduğunu düşündürür. -Göz ilişkisinden kaçınma, hostilite ,utangaçlık ya da anksiyetenin varlığını, -Gözleriyle sürekli izliyor olması kuşkuculuğunun bir dışa vurumu olabilir.
Duygusal katılım: Gülümseme ya da gülme tepkisinin doğacağı durumlarda hastanın gülümseyip gülümsemediğine, gülüp gülmediğine bakılabilir. Giysileri ve görünümü: Kendine bakım: Toplumsal ve cinsel davranış: Saldırgan ve agresif davranış:
B.Bilişsel (Duyusal Alan): Özel duyuların bilişsel (kognitif)işlevsellik durumu 1.Bilinç: Alacakaranlık durumu: Halusinasyonlarla giden bilinç bozukluğu. Kişinin bilinçli istemi olmaksızın, bazen çok da karmaşık olabilen eylemlerin yapıldığı gelip geçici bilinç bozukluğudur.Deliryum, alkol entoksikasyonunda ya da postepileptik dönemde görülebilir.
Bilinç sislenmesi: Her zaman açık bir algıya neden olan, olağan sensorial uyaranların tam bir algı oluşturamadığı durum. Yönelim, dikkat ve algı bozukluğu vardır. Uyuşuk görünür, tepkilerinde yavaşlama vardır, düşünceleri karmaşıktır, dış olayları kimi zaman yanlış yorumlar. En çok akut ve kronik organik beyin bozukluklarında görülür.
Deliryum: Korku ve halüsinasyonlarla giden; şaşkınlık, huzursuzluk, konfüzyon ve yönelim bozukluğunun olduğu durum. Bilinç değişiklikleri, yönelim ve bellek bozuklukları ve dikkat bozukluğu olur. Bunlar yanılsamalara ve rüyadaymış gibi sahnelerin yaşandığı halüsinasyonlara yol açar. Halüsinatuar yaşantılara ikincil olarak yaşanan hezeyanlar kısa süren sistemsiz hezeyanlardır. Duygusal dengesizlik ve ölçüsüzlüğün yanı sıra huzursuzluk ve ajitasyon görülür.
Koma: Bilinçsizlik durumunun ağır derecesidir Koma: Bilinçsizlik durumunun ağır derecesidir. Tam bir bilinç kaybı vardır. Ensefalit,serebral hemoraji, kafa travması, akut alkolizm, entoksikasyonlar,histerik trans ve katatonik stupordur. Koma vijil: Hastanın uyuyormuş ancak uyarılmaya hazırmış gibi göründüğü koma türü (akinetik mutizm). Gözlerin açık kaldığı komadır. Sistemik enfeksiyonlarla ortaya çıkan akut beyin sendromlarında görülür.
Somnolans: Olağandışı uyuşukluk durumu Stupor: Çevrede olup bitenlere tepki göstermeme bunların ayrımında olmama durumu. Mutizm ve akinetizm vardır. Bilinçlilik durumu görece korunmuştur. Psikiyatride en sık depresif ve katatonik stupor ve histerik stupor olarak görülür.
2. Yönelim: Yönelim Bozukluğu( dezoryantasyon): Günün hangi saatinde olunduğu, tarihi(zaman), içinde bulunulan mevsimi, nerede olduğunu (yer), kim olduğu hakkında (kişi) yönelim bozukluğunun(konfüzyon) olması.
3.Bellek: Anlık(çok yakın bellek)bilginin hemen kaydedilmesi, üç beş dakika sonra bu bilgilerin anımsanması yakın belleği gösterir. Son birkaç gün, ay yada yıllar önce olan olayların anımsanması uzak bellek.
Amnezi: Bellek kaybı - Anterograd: Neden olan durum ya da etkenin başlamasından sonra ortaya çıkan olaylar için bellek kaybı. Wernicke- korsakov sendromunda görülür. -Retrograd: Neden olan durum ya da etkenin (toksik, travma, vit. eksikliği vb.)başlamasından önce ortaya çıkan olaylar için bellek kaybı. Amneziye ortaya çıkartan olaya en yakın anılar en son anımsanır.
Füg:Geçmişini unutup birden beklenmedik bir biçimde evinden ya da alışageldiği iş yerinden ayrılıp gitmedir. Hipermnezi: Bellekte tutma ve anımsama derecesinde abartılı olarak artma. Manide,şizofrenide, organik beyin bozukluklarında anfetamin vb. uyarıcıların alındığı durumlarda…
Paramnezi: Anıların çarpıtılması sonucu orataya çıkan bellek bozukluğu Paramnezi: Anıların çarpıtılması sonucu orataya çıkan bellek bozukluğu. Gerçeklerin ve düşlemlerin birbirine karıştırıldığı durumdur. Rüyalarda sık olur, şizofrenide deja vu şeklinde olur. -Deja-vu: İlk kez yaşanan bir durumun daha önce yaşanmış gibi hissedilmesi.. - Jame-vu : Kişinin yaşamış olduğu gerçek bir durumu yaşamamış gibi hissetmesi…
Konfabülasyon: Bellekteki boşlukları gerçekte doğru olmayan, ancak insanın inandığı imgesel yada gerçekdışı anılarla bilinçdışı doldurması. Hastanın anlattığına ilişkin içgörüsü yoktur. Wernicke- korsakoff sendromunda görülür. Retrospektif falsifikasyon: Hastanın belleğindeki bilgileri bilinçdışı nedenlerle o sıradaki duygusal ve bilişsel durumuna göre süzgeçten geçirip çarpıtması. Gerçek anılara doğru olmayan ayrıntılar ekleme, anlamlar katma…
4.Dikkat ve konsantrasyon: Bir yaşantının belirli bölümleri üzerine odaklanmak için harcanan çabanın ölçüsü; bir etkinlik üzerine odaklanmayı sürdürme becerisi, düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma becerisi. Distraktibilite: Dikkatini belirli bir konu üzerinde tutamama, küçük bir uyaranla dikkatin bir konudan diğerine kayması, önmesiz ilgisiz dış uyaranlara çekilmesi..
Hipervijilans: Dikkatini bütün iç ve dış uyaranlar üzerine toplama ve bunlar üzerinde odaklanma. Genellikle sanrılı ve paranoid durumlara ikincil olarak ortaya çıkar. Seçici dikkatsizlik: Yalnızca anksiyete doğuran şeyleri görmezden gelme ve dışlama. Trans: Dikkatin aşırı odaklanması ve bilinç değişikliğinin olması. Çevresel uyaranlara tepki verme düzeyinde belirgin bir azalmanınolduğu uykudaymış gibi olunan bir durumdur.
5. Kognitif bir bozukluğa eşlik eden özel bozukluklar: Adiodokinezi: Birbiri ardı sıra gelen hareketleri hızlı yapamama. Agnozi: Duyu işlevlerinde bozukluk olmamasına karşın nesneleri tanıyamama ya da tanımlayamama. Değişik tür uyaranların anlamını kavrama ya da bunların önemini anlama yetisinin kaybı. Apraksi: Motor işlevlerde bozukluk olmamasın karşın motor etkinlikleri yerine getirme yetisinde bozulma.
6.Demansa eşlik eden diğer özel bozukluklar: Aleksi: Görme keskinliğindeki bir bozukluğa bağlanamayan, önceden kazanılmış okuma becerisinin kaybı(sözcük körlüğü, görsel afazi) Disgrafi (agrafi): El yazısı tarzında yazma becerisinin kaybı. Diskalkuli (akalkuli): Anksiyete ya da konsantrasyon bozukluğunun neden olmadığı hesaplama becerisi kaybı.
C .Algı: Kendine yabancılaşma (Depersonalizasyon): Kişinin kendi vücudundan ayrılmış gibi hissettiği ve kendi vücuduna ya da zihinsel süreçlerine sanki dışardan bir gözlemciymiş bakıyor olduğu biçiminde bir algı değişikliği ya da yaşantı (Örn. sanki rüyadaymış gibi hissetme) temporal lob epilepsisinde, yorgunluk durumlarında kadınlarda sık görülür. Sürekli, ya da kısa süreli olabilir.
Gerçekdışılık (Derealizasyon): Dış dünyanın acayip yada gerçekdışıymış gibi göründüğü biçiminde bir algı değişikliği ya da yaşantı (örn. insanlar tanıdık değildir, ya da mekanik birer yaratıktırlar). Çoğu zaman depersonalizasyon ile birlikte görülür. Genellikle şizofreni varlığını gösterir.
Varsanı (halüsinasyon): İlgili duyu organını ilgilendiren bir dış uyaran olmaksızın ortaya çıkan, gerçek bir algıymış gibi duyumsana duyusal bir algıdır. Yalancı varsanı (psödohalüsinasyon) hastanın bildirdiği, ancak tanınıp tanımlanabilen bir algının olmadığı varsanılar için kullanılır. Örneğin hasta olmayan bir şeyi görüyorum demekte, ancak gerçek özgül bir algıyı tanımlayamamaktadır.
Duyguduruma uygun varsanı: İçeriği çökkün ya da manik duygudurumun özgül konularıyla tümüyle uyumlu varsanılar. Duygudurum çökkün ise varsanıların içeriğinin kişisel yetersizlik, cezalandırılmaya layık olma vb. kapsaması. Duyguduruma uygun olmayan varsanı: İçeriği depresif yada manik duygudurumun özgül konularıyla uyumlu olmayan varsanılar.
Duyma varsanısı(işitme halüsinasyonu): Ses algısı ile ilgili bir varsanıdır. En sık karşılaşılan varsanılar hastaya konuşan sesler ya da hastanın adını çağıran sesler biçimindedir. Ekstrakampin varsanılar: Hasta sensorial alanın dışındaki nesneleri algılar (örn.kafasının arkasındaki nesneleri görür)
Görme (vizüel) varsanısı: İnsan görüntüleri gibi biçi,mlenmiş görüntüler olabileceği gibi ışık parıltıları gibi biçimlenmemiş görüntüler de olabilir. Gustatuar varsanı: Tat algısı ile ilgili bir varsanıdır (genellikle hoş olmayan bir tat). Komut varsanıları: Hastanın belirli birtakım şeyler yapması için komut veren sesler duyması.
Olfaktor varsanı: Koku algısı ile ilgili varsanıdır Olfaktor varsanı: Koku algısı ile ilgili varsanıdır. Yanık lastik kokusu çürümüş balık kokusu vb. Otoskopik varsanı: Kısa bir süre için, kişinin kendi vücudunu, genellikle hemen önüne olmak üzere dış dünyaya yansımış olarak görmesi yaşantısıdır(ayna hayalini görme) doppelganger kişinin kendi çiftini görmesi olarak da adlandırılır. Epilepsi de, migrende ensefalitte posttravmatik durumlarda görülebilir.
Schneider’in tanımladığı varsanılar: Birbirleriyle konuşan sesler/ tartışan ya da kendisine katılmayan sesler: Genellikle hasta hakkında birşeyi tartışan iki ya da daha fazla sesin birbirleriyle konuşmasından oluşan varsanılardır. Düşüncelerin duyulabilirleşmesi: Hastanın düşüncelerinin yüksek sesle söylendiğine ya da yankılandığına ilişkin bir varsanı bir yaşantısı olur.
Yorum yapan sesler: Hastanın davranışları ya da düşünceleri üzerine eşzamanlı yorum yapan bir varsanı yaşantısı olur. Somatik varsanı: Vücut içinde yer alan fizik bir yaşantı algısı ile ilgili bir varsanıdır. (elektriklenme duygusu gibi) Seneztezik varsanı olarak da adlandırılır. Taktil (haptik varsanı): Dokunulma ile ilgili ya da kişinin derisinin altında bir şey varmış gibi bir algı ile ilgili varsanıdır. En sık elektrik şok duyumları ve karıncalanma şeklinde
Halüsinozis: Kronik alkol kötüye kullanımı sırasında görülen ve bilincin açık olduğu bir sırada ortaya çıkan, çoğunlukla duysal (işitsel)olan varsanılara verilen addır. Alkol kullanımının azaltılmasından ya da bırakılmasından sonra genellikle 48 saat içinde ortaya çıkar.
Hiperestezi (hiperaljezi): Algılanan duyumların yoğunluğunda artma olması, taktil duyarlılığın artması. Daha çok konversiyon bozukluğunda olur.
Hipoestezi(hipoaljezi):Algılanan duyumların yoğunluğunda azalma olması, taktil duyarlılığın azalması. Daha çok konversiyon bozukluğunda olur. Sorulanlara kısa ve somut yanıtlar veriliyor olabilir, kendiliğinden konuşma kısıtlı olabilir (konuşma yoksulluğu) kimi zaman yeterli konuşma olmasına karşın aktarılan bilgi azdır. Çünkü konuşma ileri derecede somut, ileri derecede soyut, yineleyici yada basmakalıptır (düşünce içeriği yoksulluğu) Blok ve yanıt verme süresinde uzama da alojiyi yansıtıyor olabilir.
Yanılsama (illüzyon):Gerçek bir dış uyaranın yanlış algılanması ya da yorumlanması. Cansız nesneleri insanmış gibi algılama. Akut organik sendrom gibi bilinçlilik düzeyinin azaldığı durumlarda ortaya çıkar. Makropsi: Nesneleri olduklarından daha büyük görme algısı. Dismegolopsi uzamsal bir çarpıklık türüdür. Mikropsi: Nesneleri olduklarından daha küçük görme algısı (lilliputiyan hallüsinasyon) entoksikasyon durumlarının eşlik ettiği psikiyatrik bozukluklarda ortaya çıkar.
Negatif varsanı: Kişinin, belirli bir nesneye bakarken onu görememesi durumuna verilen addır.Hipnoz aracılığıyla ortaya çıkartılabilen bir durumdur. Negatif otoskopi: Hastanın aynaya baktığı ancak kendisini göremediği durum. Sinestezi: Bir duyu organı uyarıldığında başka bir duyu organı ile ilgili duyusal yaşantının ortaya çıktığı bir durumdur. Örn. bir ses, özel bir renk duyumu ortaya çıkartır ya da ses görülmüş gibi ya da bir görüntü işitilmiş gibi yaşanır.
D. Düşünce ve Duyguların Dışavurumu (Konuşma): Afazik bozukluklar: Beyin lezyonuna bağlı olarak ortaya çıkan her türlü dili kavrama ve sözlü anlatım bozukluğuna verilen genel addır.
Afoni:Hastanın ancak fısıltıyla sürdürebildiği konuşma biçimi Afoni:Hastanın ancak fısıltıyla sürdürebildiği konuşma biçimi. Vokal kordu tutan hastalıklar,laringeal hastalıkların yanısıra histerik hastalarda sık görülür. Mutizmden farkı hastanın iletişim kurma çabasının olmasıdır. Aloji: Konuşmanın gözlenmesi ve sözel davranıştan anlaşıldığı üzere, düşüncede bir yoksullaşmanın olmasıdır.
Yapısı: Birincil süreç düşünme: İçinde bulunulan zaman ve o sırada bulunulan yer konusunda tutarsızlıkları olan, nedensellik ve karşıtlık ilkelerini tanımayan, mantık öncesi düşünme biçimidir. Birbiriyle çelişen kavramlar bir arada bulunabilir. Yer ve zaman belirlenemez. Şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek birbirine karışmıştır. Olaylar mantıksal bir nedensellik kuralına uymaz, ilkel büyüsel bir nedensellik görülür.
Otistik düşünce: Kendi iç dünyası ile uğraşıp durma, dereizmle eş anlamlı kullanılabilmektedir. Kişinin isteklerine doyum sağlayan ancak gerçekle ilişkisi olmayan düşünce biçimidir. Küçük çocuklarda, rüyalarda görülen düşünce biçimidir.
2.Süreci: Ayrıntıcılık (circumstantialy):Gelinmek istenen yere gelmede belirgin bir gecikme olması ile belirli ,dolaylı bir konuşma biçimidir. Şizofrenide ve epileptik demansta sıktır. Basınçlı konuşma: Çok konuşma ya da hızlı konuşma ile belirli araya girilmesi zor ya da olanaksız konuşma biçimidir. Yüksek sesle ve vurgulamalarla konuşulur. Dk. da 150 kelimeden fazla kullanılması. Mani vakalarında sıktır.
Blok: Düşüncelerin ya da görüşlerin anlatımı bitirilmeden önce düşüncenin akışında birden kesilmenin olması. Kısa bir duraklama ve sessizlikten sonra kişi ne söylemekte olduğunu ya da ne söyleyecek olduğunu anımsayamadığını söyler( düşünce yoksunluğu olarak da bilinir).Şizofrenide görülür.
Çağrışımlarda dağınıklık: Kişinin düşüncelerinde, bir alandan tümüyle ilgisiz ya da yalnızca dolaylı olarak diğer bir alana kaymaların olduğu bir konuşma örüntüsü. Kişi , bir cümle ya da cümlecikten diğerine atlarken belirli bir konu çerçevesinden diğerine geçer ve söylediklerini bir anlam taşımaksızın yan yana getirilmiş şeylerden oluşabilir. Bozukluğun cümlecikler içinde görüldüğü enkoheransın tersine, buradaki çağrışım bozukluğu cümlecikler arasında görülür. En çok şizofreni hastalarında görülür.
-Görüşmeci: Okuduğunuz okuldan memnun musunuz? Örn: -Görüşmeci: Okuduğunuz okuldan memnun musunuz? -Hasta: Hhı. Evet ben, ben ahhh! Gerçekten bazı topluluklardan hoşlanıyorum. Çalıştım, çabaladım. Bir sonraki gün, ne zamanki dışarı çıkmam gerekti, oda arkadaşım bana yapacağını yaptı. Oda arkadaşım sivaslı ve başka bir fakülteye gitmek istiyordu.Biz İzmirliyiz…Ayağa kalktım , bir de aynaya baktım ki gözlerimden yaşlar boşanıyor. Şimdi beni anlıyor musunuz? Ben gerçekten neyin olup bittiğini biliyorum. Ama gözyaşları….. Neden neden bu gözyaşları, işte bunu anlamakta zorluk çekiyorum, ya siz?...
Çevresel konuşma(teğetsellik): Amaca yönelik çağrışımların olmaması Çevresel konuşma(teğetsellik): Amaca yönelik çağrışımların olmaması. Hasta hiçbir zaman konuşmaya başladığı yerden gelmek istediği yere gelemez? Görüşmeci: Nerelisiniz? Hasta: Evet gerçekten bu cevaplandırılması zor bir soru….babam Aleviymiş, annemse İstanbullu….Babam memur olduğu için oradan oraya taşınıp durmuşlar. Ben böyle sarı saçlı olduğuma göre ailem göçmen olmalı….Kim nereden nereye göç etmek zorunda bırakılmış, asıl bu tartışılmalı.
Distraktibilite:Görüşme sırasında hasta konuşurken ya da bir konuda görüşlerini bildirirken cümlenin ortasında birden durur ve masanın üzerindeki bir eşya, görüşmecinin giysileri ya da görünümü gibi yakındaki bir uyarana tepki vererek konuyu değiştirir.
Düşünce akışında retardasyon: Hasta düşüncelerinin yavaş geldiğini ve düşünmede zorluk çektiğini bildirir. Yavaş konuştuğu ve ses tonunun alçak olduğu gözlenir. Düşünce (fikir ) uçuşması: Genellikle anlaşılabilir çağrışımların, dikkati dağıtan uyaranların olmasına ya da sözcükler üzerinde oynanmasına dayalı, bir konudan diğerine geçişlerin olduğu, neredeyse sürekli bir akış gösteren hızlı konuşma biçimi. Ağır olduğunda konuşma dezorganize(darmadağın) ya da enkoheran olabilir. Hasta konuşmam aklıma gelen düşüncelerin hızına yetişemiyor diyebilir.
Ekolali:Başka birini söylediği sözcüğü ya da deyişi patolojik olarak, papağan gibi açıkça anlamsız bir biçimde yineleme (yankılama). Enkoherans(şizofazi):Sözcükler ya da deyişler mantıklı ya da anlamlı bir ilişki taşımaksızın yan yana getirildiği için başkalarınca anlaşılır olmayan konuşma ya da düşünce biçimi. Bozukluğun cümlecikler arasında görüldüğü çağrışımlarda dağınıklığın tersine, buradaki bozukluk cümlecikler içinde görülür.(sözcük salatası) olarak da adlandırılır. Daha çok şizofreniye özgü bir çağrışım bozukluğudur.
Klang çağrışım: Anlam olarak olmasa da, ses olarak benzer sözcüklerin birbirini çağrıştırması. Sözcüklerin anlamlı bir birlikteliği yoktur ancak ses uyumu gösterirler. Burada konuşma anlamsız bir şiir havasına bürünmüştür. Hasta sözcüklerin anlamına değil akımına ahengine, kafiyesine kendini kaptırmıştır. Sıfır bir Adana , boya badana, sıfır iki Adıyaman senin adın pek yaman, sıfır dört Artvin, Dr. Bey verdiğin ilaçlarla sen de beni çökerttin….
Konuşma yoksulluğu: Konuşma miktarının kısıtlı olması Konuşma yoksulluğu: Konuşma miktarının kısıtlı olması. Verilen yanıtlar kısa somut ve ayrıntıdan yoksundur. Görüşmeci: Buraya nasıl geldiğinle ilgili olarak bilgi verebilir misin? Hasta: Otobüsle… Görüşmeci: Ne tür sorunlarınız olduğu ile ilgili bilgi sahibi olmak isterdim. Bunlar hakkında biraz konuşmak ister misiniz? Hasta: Bilmem..
Kaprolali: Kompülsif bir şekilde açık saçık şeyler söyleme (fekal konuşma) şizofrenlerde görülür. Logore: Koheran ve mantıklı çok konuşma. Manide sık görülür. Neolojizm: Hastanın kendine özgü psikolojik nedenlerden dolayı genellikle diğer sözcüklerin hecelerini yan yana getirerek yeni sözcük ya da sözcükler yaratması.
Preseverasyon: Yeni bir uyaran gelmesine karşın Önceki uyarana göre yanıt vermeyi sürdürme. Hasta bir kez özel bir sözcüğü kullanmaya başladıktan sonra konuşmanın akışı içinde o sözcüğe ardı ardına döner, bir kavrama, bir sözcüğe takılır kalır yenilerine geçemez. Demans ve şizofrenide görülür.
Sıkıştırma (kondansasyon): Çeşitli kavramları bir kavram olarak birleştirme. Mayıstosa kadar bütün işlerimi bitireceğim.. Sözcük salatası: Sözcük ve deyişlerin enkoheran karışımı. Bir neolojizmler kümesidir. Verbal stereotipi: Konuşmanın genel kapsamıyla yakın ilişkisi olmayan bir sözcüğün ya da deyişin yinelenip durması.
Verbijerasyon: Özel birtakım sözcükleri ya da deyişleri anlamsız biçimde yineleme. Hasta bunların altında yatan anlamıuzun uzadıya açıklığa kavuşturmadıkça anlaşılmaz. Bir anlamda kodlanmış bir dil olarak görülebilir. Şizofreninin ilerlemiş dönemlerinde ortaya çıkar. Örn. Bensen artık gelmeli, bensensizlik çok zor… gelince gitmemeli, bensenle zoru başarmalı..
Yandan yanıt: Sorulan soru ile uyumlu olmayan yanıt Yandan yanıt: Sorulan soru ile uyumlu olmayan yanıt. Görüşmeci: hastaneden çıkınca ne yapmayı düşünüyorsun? Hasta; Verdiğiniz ilaçlar beni robotlaştırdı. Yanıt verme süresinde uzama: Soruları yanıtlaması için geçen süre genelde olağan kabul edilebilecek süreden çok daha uzundur. Hasta konunun dışında kalmış gibidir.
3.İçeriği: Büyüsel Düşünce: Kişinin düşüncelerinin, sözlerinin ya da eylemlerinin, herkesçe bilinen neden- sonuç ilkelerine aykırı bir biçimde özel sonuçlar doğuracağına ya da birtakım sonuçları önleyeceğine ilişkin düşünce. Çocuk gelişiminin olağan bir kesiti olarak görülebilir.
Düşünce içeriği yoksulluğu: Belirsizlikler , boş yinelemeler ya da çapraşık deyişler yüzünden çok az bilgi veren düşünce. Yanıtlar uzun olsa da bilgi aktarmaktan yoksundur. Fobi: Özgül bir nesne etkinlik ya da durumdan sürekli olarak mantıksızca korkma, bundan kaçınmaya zorlanma.
Agorafobi:Açık alanlarda bulunmaktan korkma. Akrofobi:Yüksekten korkma Algofobi:Ağrıdan korkma Eritrofobi:Yüzünün kızaracak olmasından korkma. KlastrofobiKapalı yerlerden korkma Ksenofobi: Yabancılardan korkma
Özgül fobi: Belirli bir nesne yada durumla sınırlı fobi(Örümcekten,uçağa binmekten korkma) Sosyal fobi:Toplum önünde konuşmaktan ,dışarıda yemek yeme gibi toplumsal durumlarda utanacağından korkma.. Zoofobi:Hayvanlardan korkma
Sanrı (hezeyan, delüzyon): Başka hemen herkesin neye inandığına bakılmaksızın sürdürülen ve tersinin geçerli olduğuna ilişkin açık ve tartışmasız kanıtlar getirilmesine karşın değiştirilmeyen dış gerçeklikten doğru olmayan anlamlar çıkarmaya dayalı yanlış düşünce.
Sanrı türleri: Olabilirliği olmayan sanrı: Uzaydan gelen yaratıkların beynine elektrotlar yerleştirdiğine ilişkin bir sanrı Duyguduruma uygun sanrı: İçeriği depresif yada manik duygudurumun özgül konularıyla tümüyle uyumlu sanrılar. Duygudurum depresif ise; sanrı içeriği hastalık ölüm cezalandırılmaya layık olma konularını kapsar. Mani ise, ünlü bir kişi ile çok özel bir ilişkisi olma..
Duyguduruma uygun olmayan sanrı: Düşünce sokulması, düşünce yayılması/ yayımlanması, kontrol edilme sanrıları gibi. Erotomanik sanrı: Genellikle yüksek konumda birinin kendisine aşık olduğuna ilişkin hezeyan (Clerambault- Kandinsky) kompleksi olarak da bilinir. Hemen her zaman kadınlarda görülen bir sanrı türüdür.
Büyüklük sanrısı (grandiöz sanrı):Çok değerli bilgili olma, üstün bir kimliği olma ya da ünlü bir kişi ile özel ilişkisi olma sanrısı. Çoğu zaman başkalarının düşüncelerini çalmaya çalıştığından kuşkulanır, yetenekleri konusunda kuşkuya düşülürse sinirlenebilir. Hipokondriak sanrı: Elde edilen tüm tıbbi veriler böyle olmadığını göstermesine karşın kişinin hasta olduğuna ilişkin tartışma götürmez düşüncesi…
Kendini suçlama (self accusation )sanrısı: Yanlış yere vicdan azabı çekme, suçluluk ya da pişmanlık duyma. Mignon sanrısı: Kendi ana babasından değil ayrıcalıklı bir aileden (kraliyet ailesinden ) geldiğine ilişkin sanrı. En çok şizofrenide görülen bir sanrı türüdür.
Nihilistik sanrı: Kendinin, başkalarının ya da dünyanın olmadığı ya da sonunun geldiğine ilişkin sanrı. Ağır psikotik depresyonu olan hastalarda çok ileri derecede bir nihilistik sanrının olması durumunda Cotard sendromunun olduğundan söz edilir. Paranoid sanrı: Perseküsyon sanrılarını, alınma (referans)sanrılarını, kontrol edilme (denetlenme) sanrılarını ve grandiöz sanrıları kapsar.
Paylaşılmış sanrı: O sırada yerleşik bir sanrısı olan başka bir kişi ya da kişilerle yakın ilişkiler çerçevesinde gelişen sanrıdır. Böyle bir sanrısı olan kişiye paylaşılmış psikotik bozukluk (flie a deux) tanısı konur. İkiz delilik . Perseküsyon sanrısı: Kişinin ya da yakınının saldırıya uğradığı, ona ya da yakınına rahat verilmediği, aldatıldığı, baskı yapılmak istendiği yada ona veya yakınına karşı çalışıldığının başlıca konu olduğu sanrı.
Referans sanrılar(alınma sanrıları): Kişinin yakın çevresindeki olayların nesnelerin ya da diğer kişilerin özel ve olağandışı bir öneminin olduğu konusu çerçevesinde dönen bir sanrı(örn.tv. deki insanlar onu konuşuyor) Sanrısal kıskançlık: Kişinin cinsel eşinin sadakatsizlik gösterdiği sanrısı (Othello sendromu)
Schneider’in tanımladığı sanrılar: Schneiderin tanımladığı sanrıların ortak özellikleri şunlardır. Hasta büyük bir gücün etkisi altında olduğunu hisseder. -Bu güç boyun eğdiren bir güçtür.Hasta başka insanların duygularını duymakta,düşüncelerini düşünmektedir. Hastanın sanrılarına tepkisi kabullenme biçiminde olur, onlara karşı koyamaz, o bir kurbandır.Bu sanrılar;
Düşüncelerin çekilmesi: Düşüncelerinin başka insanlar ya da birtakım güçler tarafından zihninden alındığına dair sanrı. Düşüncelerin okunması: Kişinin zihninin başkalrınca okunabildiğine ya da başkalarının onun düşüncelerini bildiğine dair sanrı
Düşüncelerin sokulması: Belirli birtakım düşüncelerinin kendi düşünceleri olmadığı başkalarınca zihnine yerleştirildiği sanrısı Tv.deki konuşmacı düşünmek için benim beynimi kullanıyor. Düşüncelerin yayılması /yayımlanması: Düşüncelerinin başkalarınca anlaşılabilir düzeyde yüksek sesle yayımlandığı sanrısı, bazen hasta yayımlandığını hissettiğini fakat kendisinin bunları duymadığını söyler.
Edilgin duygular :Hasta sahip olduğu duygularının kendi duyguları olmadığına, bunların başkaları tarafından kendisine yüklendiğine inanır. -Ölen kız kardeşim öfkesini bana geçiriyor. Bağırıp çağırıyor ve bunu yapmak için benim vücudumu kullanıyor
Edilgin dürtüler: Kendisinin olmadığına inandığı zorlayıcı bir dürtüsü vardır ve genellikle buna göre davranır. -Şeytan başımı döndürüyor ve erkeklerin cinsel organlarına baktırıyor
Edilgin eylemler: Hasta eylemlerinin bir dış gücün etkisinde olduğuna inanır. Üniversitenin bilgisayarı bütün kaslarıma uyarılar gönderiyor, kaslarımı hareket ettirerek yaptıklarımı denetliyor. Kontrol edilme (denetlenme sanrıları): Duygularının, dürtülerinin, düşüncelerinin ya da eylemlerinin kendi denetimi altında olmaktan çok birtakım dış güçlerin denetimi altında yaşandığı sanrı.
Sanrısal algı: Hasta çevredeki bir algıyı ele alır ve buna özel bir anlam yükler. Bu algı daha sonra bir hezeyana dönüşür. -Doktorum bacak bacak üstüne attı. Bundan eve gitmemi istediğini anladım. Hasta çoğu zaman gözlem yoluyla aldığı mesaja göre davranır. Somatik edilginlik: Hasta yaşadığı duyumların bir dış güç tarafından vücuduna yüklendiğine inanır
Somatik edilginlik: Hasta yaşadığı duyumların bir dış güç tarafından vücuduna yüklendiğine inanır. Patronum bana şeytanca bakıyor, bu da benim içime işliyor ve vücudumda karıncalanma hissi uyandırıyor.
Sistemli sanrı: Tek bir olay ya da konu çevresinde birleşen yanlış düşünce ya da düşünceler. Gerçekte yanlış olan temel düşünceden ve çıkış noktasından bir sanrının gelişmesi ne denli düzgün varılan sonuçlar ne denli anlamlı kurulan bağlı düşünceler in düzenlenmesi ne denli olağana yakın olursa, o sanrı o denli sistemli demektir. Başı sonunu tutmayan ya da birbiri ile çelişen çeşitli sanrıların bulunduğu sanrı sistemine sistemsiz sanrı denir
Somatik sanrı: İçeriği vücudunun görünümü ya da içeriği ile ilgili olan sanrı. Hasta vücudunun hastalandığına, anormal olduğuna ya da değiştiğine inanır. Örn. Midesinin ya da beyninin çürüdüğüne ya da eridiğine, ellerinin büyüdüğüne, ya da yüz görünümünün acayip olduğuna(dismorfofobi)inanabilir.
**Somatik sanrılara kimi zaman dokunsal ya da diğer varsanılar eşlik eder. Bu durumda her ikisininde birlikte bulunduğu düşünülür. Örn: Hasta kafasında dönüp duran bilyeli bir yatak olduğuna ve bunun dişlerinin dolgusunu yapan diş hekimi tarafından yerleştirildiğine inanmakta ve bilyelerin birbirine çarparken çıkarttığı madeni sesi işittiğini söylemektedir.
Suçluluk ya da günahkarlık sanrısı: Hastanın çok büyük bir günahının olduğuna ya da bağışlanamaz bir şey yaptığına inanması. Hastalar bazen çocukluklarında yaptıkları ve yanlış olduğuna inandıkları şeyler üzerinde aşırı ve uygunsuz biçimde dururlar.
Hasta, kimi zaman, hiç ilişkisinin olmadığı bir yangın ya da kaza gibi bir felaketten kendisini sorumlu tutar. Bu sanrıların kimi zaman dinsel bir yanı da olabilir, hasta işlediği günahların bağışlanamaz olduğuna ve Tanrı’nın kendisini sonsuza dek cezalandırabileceğine inanır. Kimi zamanda yalnızca toplum tarafından cezalandırılmayı hak ettiğine inanır. Zamanının büyük bir bölümünü kendisini dinleyenlere işlediği günahları itiraf etmekle geçirir.
Yoksulluk sanrısı: Hiç mal varlığının olmadığına ya da bütün mal varlığından yoksun bırakıldığına ya da bırakılacak olduğuna ilişkin yanlış inanç.
Hipokondriazis: Gerçek organik bir patoloji olmadan, kişinin bedensel bulguları ya da duyumları gerçekçi olmayan bir biçimde olağandışı olarak yorumlayıp, sağlığı ile abartılı bir biçimde ilgilenmesi. Monomani: Tek bir nesneyle hastalık derecesinde uğraşıp durma.
Takıntı (obsesyon): İstenmeden gelen uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin kaygı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da düşlemler. Bunlar yalnızca gerçek yaşam sorunlarıyla ilgili aşırı üzüntüler değildir. Kişi bunlara önem vermemeye ya da bunları baskılamaya ya da başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır.
Paranoid düşünce: Kişinin sanrısal yoğunlukta olmayan kuşkuculuk düşüncesi ya da rahat verilmediği, baskı yapılmak istendiği ya da haksız davranıldığına ilişkin düşünce.
Referans düşünceleri(alınma düşünceleri): Rasgele olayların ve dışarıda olup bitenlerin özgül biri için özel ve olağandışı bir anlamının olduğu düşüncesi. Başkalarının kendisini konuşuyor olduğu düşüncesi de bu adı alır. Düşüncelerinden kuşku duyup böyle olmayabileceğini de düşünebiliyor ve ısrarcı değilse sanrısal nitelik taşımaz. Böylece referans sanrılardan ayrılır.
Yüklü düşünce (overvalued düşünce): Sanrısal yoğunlukta olmayan, mantıksız ve sürekli düşünce. Bu düşünce, kişinin bağlı olduğu kültürün ya da alt kültürün diğer üyelerince genelde kabul gören bir düşünce değildir. Sanrılara benzer olarak yüklü düşünceler de genellikle haksızlık, ayrıcalık tanınması, düş kırıklığına uğrama, aldatılma, kıskançlık ya da grandiyöz tasarılarla ilgilidir. Ancak hezeyanlara göre daha daha düşük yoğunluktadır.
E. Duygu: Duygulanım (Affekt): Dıştan ve içten gelen uyaranlara duygularla tepki verebilme yetisidir. Dıştan gelen uyaranları, yani çevrede olup bitenleri ve içten gelen uyaranları( anılar, istekler, düşlemler) algılayıp değerlendirirken hoşlanma, sevinme, üzülme, bunaltı(anksiyete), öfkelenme, korkma, tiksinme, şaşırma, utanma, suçlanma gibi yalın ya da karmaşık duygularımız olur. Bunların hepsi birden duygusal tepkilerle dolu yaşamımızı, yani duygulanımımızı oluşturur.
Hastanın duygulanım yönünden değerlendirilmesi sırasında duygulanımın dört niteliğine bakılmalıdır: 1)Duygulanım aralığı, duygulanımda olan iniş çıkışlar(olağan, kısıtlı), 2)Duygulanımın yoğunluğu (yoğun, donuk, künt) 3)Duygulanımın değişkenliği( tutarlı, değişken, oynak) 4)İçinde bulunulan duruma ve düşünce içeriğine uygunluğu.
Donuk(tekdüze) duygulanım: Duygulanımın dışavurumunun çok az belirtisinin olması ya da hiçbir belirtisinin olmaması. Ses tonu tekdüzedir, yüzde hareketsizlik görülür. Künt duygulanım: Duygulanımın dışa vurumunun yoğunluğunda belirgin bir azalma olması. Kısıtlı dıygulanım: Duygulanımın dışavurumu aralığında ve yoğunluğunda hafif bir azalma olması.
Labil (oynak duygulanım): Duygulanımın dışavurumunda birden ortaya çıkan, hızlı ve yineleyen değişmelerin olması ile belirli, duygulanımda olağandışı değişkenlerin olması Uygunsuz duygulanım: Duygulanımın dışavurumu ile düşüncelerin ya da konuşmanın içeriği arasında uyumsuzluk olması. En sık görülen biçimi, ciddi ya da üzücü bir konu konuşulduğu bir sırada gülümsüyor olma ya da gülünç bir yüz ifadesi takınmadır. En çok şizofrenide görülür. Bazen histerik hastalar çok acı veren bir durumu aldırmazlık (endiferans) ve kıvanç içinde anlatabilirler.
2.Duygudurum(mizaç, mood):Uzunca bir süre ( günler, aylar)belli duyguların baskın olarak yaşanması durumudur.Duygudurumun sık görülen örnekleri depresyon, sevinç öfke ve anksiyetedir.Duygusal havada olan dalgalanan değişiklikleri anlatmak için kullanılan, duygulanımdan farklı olarak duygudurum dah akapsamlı ve kalıcı bir duygusal iklimdir.
Aleksitimi:Duygularının ya da duygudurumun farkında olmama ya da bunları tanımlamakta zorluk çekme ya da tanımlayamama.Yaşanan duygular için son söz yokluğu olarak da tanım lanabilir. Anhedoni:Doyum sağlanan etkinliklere hiç ilgi duymama ve kendini bunlardan çekme.Hiçbirşeyden zevk almamam.
Disforik duygudurum: üzüntü, anksiyete ya da irritabilite gibi hoş olmayan bir duygudurumdur. Hasta kendini üzgün umutsuz kolu kanadı kırılmış ya da mutsuz olarak hissedebilir.Belirgin bir anksiyete ya da gerginlik de disforik duygudurum olarak adlandırılabilir. - Kendinizi çok gergin, endi,şeli, ya da simnirli hissettiğiniz oluyor mu? (Bunlar ne kadar sürüyor?)
Duygudurum dalgalanmaları (labil,oynak) duygudurum: Öfori ve depresyonun ya da anksiyete arasında gidip gelmelerin olması, Egzaltasyon:Grandiöz duyguların eşlik ettiği yoğun bir elasyon durumu(öfori+motor etkinlikte artma+grandiöz duygular)
Ekstazi:Yoğun bir kendinden geçme duygusu(vecd) içinde olma Ekstazi:Yoğun bir kendinden geçme duygusu(vecd) içinde olma . Çoğu zaman dinsel duygular eşlik eder.Dissosiyatif durumlarda, depersonalizasyonda, konvülsf bozukluklarda ve şizofrenide görülür. Elasyon:Belirgin bir öfori ile birlikte motor etkinlikte artma. İrritabl duygudurum: Kızdırabilme ve öfke çıkartabilme eşiğinin düştüğü bir duygudurumdur.
Öfori: Yaşanan olaylarla ve gerçeklerle uyumlu olmayan, abartılı, ruhsal yönden kendini iyi hissetme duygusu. En sık manik bozukluklarda ve belirgin birtakım organik ruhsal bozukluklarda görülür.
Ötimik duygudurum: Olağan sınırlarında bir duygudurumdur, depresif ya da kabarmış bir duygudurumun olmadığını gösterir. Taşkın duygudurum: Kişinin duygularını göstermede sınır tanımaması. Sıklıkla kişinin önemini abartması ile birlikte görülür. Yas: Gerçek bir kayba bağlı olarak ortaya çıkan üzüntü duygusu
3. Diğer duygular: Ajitasyon: Motor huzursuzlukla ilgili birlikte yoğun anksiyete duyma. Ambivalans: Ayni zamanda, aynı kişide, aynı şeye karşı birbirine karşıt iki duygunun bir arada varlığı. Şizofrenide, depresyonda ve obsessif kompülsif bozuklukta görülebilir.
Anksiyete(kaygı, bunaltı): Disfori duygusu ve gerginliğin somatik belirtilerin eşliğinde, gelecekte olabilecek bir talihsizlik ya da tehlikeyle ilgili olarak endişeli beklentiler içinde olma. Beklenen tehlike odağı içeride ya da dışarı da olabilir. Apati: Çevreden kopukluk ya da endiferansın eşlik ettiği donuk duygusal tonus(duygusuzluk durumu). Bu durumda hastanın apatetik olduğundan söz edilir. Ağır stuporlu depresyonda ve şizofrenide görülebilir.
Beklenti anksiyetesi: Hastalar yalnızca belirli nesnelerin ya da durumların varlığında değil, aynı zamanda bunları düşündüklerinde de anksiyete duyarlar. Buna beklenti anksiyetesi adı verilir. Depresyon: Tek başına bir duygu olarak depresyon keder, hüzün, üzüntü yalnızlık, umutsuzluk çaresizlik duygusu olarak tanımlanır.
Duygusal inkontinans: Çok az bir uyarılmayla ya da herhangi bir uyaran olmaksızın çok uzun bir süre gülme ya da ağlama. Duygusal inkontinans, arteriosklerotik demans ve multiple skleroz gibi organik durumları da düşündürmelidir. Endiferans: Kişinin çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz ve kayıtsız kalması. Aldırmazlık, vurdumduymazlık.
Hostilite: Öfke husumet (düşmanca duygular besleme)karşı koyma ya da direnme. Agresyonun duygusal karşılığıdır. Antisosyal kişilik bozukluğunda ve diğer birtakım kişilik bozukluklarında da görülür. Kimi depresif bozuklukların psikodinamiğinde dışavurulmayan ve içselleştirilen hostilite önemli bir yer tutar. (Şiddet aşırı hostilitenin davranışsal dışavurumudur.)
Korku:Bilinçli olarak tanınan ya da gerçek bir tehlikenin doğurduğu anksiyete.Burada dış dünyada korkulan bir nesne vardır. Panik:Bunaltıcı korku ve endişe duygularının ve otonomik boşalımın eşlik ettiği dönemsel ortaya çıkan ve akut başlayan anksiyete atağı Yalın anksiyete: Herhangi bir düşünceye bağlı olmadan kaynağı bilinmeyen bir korku duyma. Anksiyete bozukluklarında görülür ve çoğu zaman panik bozukluğun öncü belirtisidir.
Davranış: Agresyon: kızgınlık , öfke ya da hostilite duygularının motor karşılığı. Akatizi: Huzursuzluk, adımlama, yineleyen oturup kalkmalara neden olabilen ve antipsikotik ya da başka bir ilacın kullanımına ikincil öznel kas gerginliği durumu.
Ajitasyon(Psikomotor ajitasyon):İç gerginlik duygusunun eşlik ettiği aşırı motor etkinlik. Etkinlik genellikle herhangi bir amaca yönelik değildir ve yineleyicidir. Adımlama, yerinde duramama, ellerini oğuşturup durma ve sakin bir biçimde oturamama gibi davranışlardan oluşur.
Anerji: Hasta fiziksel olarak hareketsiz kalma eğilimindedir Anerji: Hasta fiziksel olarak hareketsiz kalma eğilimindedir. Bir seferde saatlerce bir sandalyede ya da koltukta oturabilir ve hiçbir etkinliği kendiliğinden başlatmayabilir. Bir etkinliğe katılması için yüreklendirildiğinde kısa bir süre katılabilir, sonra uzaklaşır, daha önce katıldığı etkinlikten kendisini uzak tutar ve yeniden tek başına oturmaya başlar.
Astazi-abazi: Konversiyon bozukluğuna bağlı olarak yürüyememe ya da ayakta duramama. Avolisyon: Amaca yönelik etkinlikleri başlatamama ve sürdürememe, içsel güç (enerji) ve istek kaybı. Tablo ağırlaştığında kişiyi çeşitli etkinliklerini tamamlamaktan alıkoyar.
Distoni, akut nöroleptiklerin yol açtığı: Akut tonik muskuler spazm olarak tanımlanır. Çoğu zaman dil çene gözler ve boyunda görülür, bazen tüm vücudu tutar. İlaca başlandıktan ya da dozu arttırıldıtan sonra ilk beş gün içinde görülebilir. Birden gelişen ekstremitelerde ya da vücutta distonik postürler, yineleyici çene ya da yüz kontraksiyonları, tortikolis (boyunda kasılma hissi) ya da okülorojirik kriz( gözler yukarı ya da yana devrilir.
Ekopraksi: Bir başkasının davranışlarını taklit yoluyla yineleme Ekopraksi: Bir başkasının davranışlarını taklit yoluyla yineleme. Yarı otomatik ve denetim altında tutulamayan bir niteliği vardır. Eksitasyon: Dış uyaranlardan etkilenmeyen açıkça amaçsız ve kızışmış motor davranış. Hedonizm: Haz arama davranışları. Anhedonin tersidir.
Hiperaktivite(hiperkinezis): Huzursuz, agresif zarar verici etkinlik Hiperaktivite(hiperkinezis): Huzursuz, agresif zarar verici etkinlik. Hipoaktivite(hipokinezis): Psikomotor retardasyonda olduğu gibi motor ve kognitif etkinlikte azalma. Düşüncelerin gelmesinde, konuşmada ve hareketlerde görünür bir yavaşlama olur.
İmpulsif davranış: Düşünmeden ve olası sonuçlarını öngörmeden dürtüsel davranma. Katalepsi: Balmumu esnekliği(fleksibitis cerea)- rijit (katı) vücut konumunu uzun bir süre sürdürme. Sürdürülen hareketsiz konum için kullanılan genel terimdir. Katapleksi: Kahkaha atma, öfkelenme,korkma ya da şaşırma gibi yoğun duygulara eşlik eden kişinin yere düşmesiyle sonuçlanan birden ortaya çıkan iki yanlı kas tonusu kaybı dönemleri(Geçici paralizi).
Katatonik davranış: Motor hareketsizlik, belirli biçimlerinde aşırı motor etkinlik (dış uyaranlardan etkilenmeyen amaçsız ajitasyon)aşırı negativizm ya da mutizm postür alma ya da basmakalıp davranışlar ekolali ya da ekopraksi olması. Zorlantı( kompülsiyon): Kişinin takıntılara bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar
Ritüel: Karmaşık bir davranışı bir töreni andırırcasına, hep aynı düzende kompülsif bir biçimde yapma. Anksiyeteyi azaltmaya yöneliktir. Komut otomatizmi: Kendisinden yapması isteneni eleştirmeksizin ve mantık süzgecinden geçirmeksizin otomatik olarak yapma Mannerizm: Yer etmiş alışkanlık olmuş istem dışı hareketler
Motor aktivitede artma bulguları Atetoid hareketler: Kendiliğinden yapılan yavaş kıvranma ve burulma hareketleri (solucan gibi) Distonik hareketler: Atetoid hareketlere benzer vücut kaslarında daha geniş alanları tutar. Yavaşlamış hipertonik ve bazen kaba olabilen hareketlerle birlikte acayip vücut hareketleri. Koreiform hareketler: Bütün vücudu etkileyebilen kısa süreli silkinme hareketleri.
Miyoklonik hareketler: Proksimal ya da distal kasların hızlı konraksiyonu. Spazm: Kas ya da kas gruplarının istem dışı kontraksiyonları. Kimi zaman ağrıya sıkıntıya ve korkuya yol açabilir. Tremor: Bir eklemin yakınında ortaya çıkan ya da başın titreme hareketlerine yol açan kas gruplarının istem dışı amaçsız kontraksiyonları.
Mutizm: Yapısal bir bozukluk olmaksızın hiç ses çıkartmama, konuşmama Mutizm: Yapısal bir bozukluk olmaksızın hiç ses çıkartmama, konuşmama. Katotonik şizofrenide, ağır depresif bozukluklarda organik ya da psikojenik stuporlarda görülür. Negativizm: Hareket ettirmeye yönelik yönermelere ya da girişimlere açıkça nedensiz direnme, öğütleri kabul etmeme, karşı koyma..
Takıntısal yavaşlık: Genellikle törensel davranışların ya da yineleyen kuşkuların bir sonucu olarak ortaya çıkar .kişinin davranışlarında işin bitirilmesini büyük ölçüde geciktiren genel bir yavaşlama vardır. Otomotizm: Genellikle bilinçdışı sembolik bir etkinliği gösteren bir eylem ya da eylemlerin otomatik olarak yapılması(sürekli yutkunma)
Parkinsonizm: Nöroleptiklere bağlı parkinsoniyen tremor, muskuler rijidite, bradikinezi ya da akinezi ile seyreden tablo. Postür alma: Uygunsuz ya da bızar (şaşılası)bir vücut konumunu istemli kabullenme. Psikomotor retardasyon: Davranışlarda ve konuşmada görülür yaygın bir yavaşlamanın olması. Depresyon ve şizofrenide görülebilir.
Stereotipik hareketler: Yineleyici, görünüşte dürtüsel ve işlevsel olmayan motor davranışlar(sallanma hareketleri,kendini ısırma) Stupor: Hareketsizlik ve mutizmle giden tepkisizlik durumu. Tardiv(geç diskinezi): En az birkaç ay süreyle nöroleptik ilaç kullanımı ile birlikte gelişen dil, çene ya da ekstremitelerin (en az birkaç hafta süren)istemdışı koreiform atetoid ve ritmik hareketler.
F. Psikofizyoloji: 1.Uyku: Hipersomni: Gece uykusunun ağır olması, gün içinde yeterince uyanık kalmada güçlük çekme, istemeden gündüz uyanmak zorunda kalma ile belirli aşırı uykululuk durumu. İnsomni: Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük çekme.
İştah (yemek yeme isteği): Anoreksiya: İştahın azalması ya da yok olması, Hiperfaji:İştahın artması ve çok yemek yeme Libido: Libidoda artma: Cinsel ilgi, istekte artma Libidoda azalma: Cinsel ilgi, istekte azalma Bunların yanı sıra psikolojik duruma eşlik eden palpitasyon, tremor, görme bulanıklığı, ishal sık idrara çıkma gibi belirtiler olabilir.
G. Özel beceri ve yeterlilik: Hesaplama yetisi, Okuma yazma becerisi, Soyutlama yetisi, Genel bilgi düzeyi, İçgörü ve yargılama: Kendini anlama
Kaynak: Köroğlu, E. Klinik Psikiyatri(DSM-5 tanı odaklı)Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2014.