3-)SULARIN KİRLENME NEDENLERİ KONULAR: 1-)SU VE HAYAT 2-)DOĞAL SU KAYNAKLARI 3-)SULARIN KİRLENME NEDENLERİ 4-)SU ARITIMI VE ÖNEMİ 5-)EVLERDE SU ARITIMI
SU KAYNAKLARI DÜNYADAKİ SU KAYNAKLARI NELERDİR Dünyadaki suyun dağılımı Yer yüzeyinde, en geniş alanları kaplayan, bu nedenle dünyamıza “Mavi Küre” adının verilmesine neden olan su, yer yüzeyinde en çok bulunan varlıktır. Dünyadaki toplam suyun yaklaşık 1 386 milyon kilometre küp (332,5 milyon mil küp)’nün yani % 97 inin tuzlu su olduğuna dikkat edin.Tüm tatlı suların oranı ise sadece % 3 tür. Bütün tatlı su kaynaklarının % 68’inden fazlası buz ve buzulların içinde hapsedilmiştir. Tatlı suyun diğer % 30’u ise yer altındadır. Nehirler, göller gibi yüzeysel tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yaklaşık % 1’ini oluşturur. Bununla birlikte insanların her gün kullandığı su kaynağının çoğunu nehirler ve göller teşkil etmektedir. Kullanılabilecek su kaynaklarının, yeryüzünde dağılımı gözlendiğinde, dengesiz bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
Su Kaynaklarının Yeryüzünde Dağılımı(BM verilerine göre) Kıtalar Nüfus % olarak Su Kaynağı % olarak KUZEY AMERİKA 8 15 GÜNEY AMERİKA 6 26 AVRUPA 13 AFRİKA 11 ASYA 60 36 AVUSTRALYA VE ADALAR 1 5
Dünya nüfusunun %40′ını barındıran 80 ülke şimdiden su sıkıntısı çekmektedir. 1940-1980 yılları arasında su kullanımı iki katına çıkmıştır. Nüfusun hızla artması, buna karşılık su kaynaklarının sabit kalması sebebiyle su ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Dünyadaki mevcut suyun hacmi 141 milyar m3 tür. Bu miktar dünya yüzeyini 3 km. kalınlığında bir tabaka halinde sarabilecek büyüklüktedir. Bu suyun % 98′i okyanuslarda ve iç denizlerde bulunmakta, fakat tuzlu olduğu için, içme suyu olarak kullanıma, sulamaya ve endüstriyel kullanıma uygun değildir. Dünyadaki suların ancak %2.5′i tatlı sudur. Bunun da %87′si buzullarda, toprakta, atmosferde, yeraltı sularında bulunur ve kullanılamaz durumdadır. İnsanoğlu, su ihtiyacını yüzeysel sular ve yeraltı su kaynaklarından temin etmektedir. Tatlı suların en önemli kaynağı yağışlardır. Küresel yıllık yağış 500 bin m3 olup, her yıl yeryüzüne inen yağış aynı miktardadır. Ülkemizde ise tatlı su kaynakları oldukça sınırlıdır ve ihtiyaca ancak cevap vermektedir. Türkiye’nin kullanılabilir su potansiyeli 110 milyar m3 olup, bunun %16′sı içme ve kullanmada, %72′si tarımsal sulamada, %12′si de sanayide tüketilmektedir.
Suyun Şaşırtıcı Özellikleri Suyun özellikle ısıyla ilgili (termal) özellikleri dünya üzerindeki canlı yaşamının sürekliliğinde büyük rol oynar. Bunlardan birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz: Bilinen tüm sıvılar ısıları düştükçe büzüşür, hacim kaybederler. Hacim azalınca yoğunluk artar ve böylece soğuk olan kısımlar daha ağır hale gelir. Bu yüzden sıvı maddelerin katı halleri, sıvı hallerine göre daha ağırdır. Ama su, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli bir ısıya (+ 4°C’ye) düşene kadar büzüşür, daha sonra birdenbire genleşmeye başlar. Donduğunda ise daha da genleşir. Bu nedenle suyun katı hali, sıvı halinden daha hafiftir. Yani buz, aslında “normal” fizik kurallarına göre suyun dibine batması gerekirken, su üstünde yüzer. Suyun bu özelliği dünya üzerindeki denizler açısından çok önemlidir. Eğer bu özellik olmasa, yani buz suyun üzerinde yüzmese, dünya üzerindeki suyun çok büyük bir bölümü tamamen donacak, göllerde ve denizlerde hiçbir yaşam kalmayacaktı.
Su kaynaklarının kirlenmesinin nedenleri Yaşamımızda çok önemli bir yeri olan ve yeryüzünün büyük bir bölümünü oluşturan "su"yun çeşitli nedenlerle kirlendiği bilinmektedir. Yeryüzündeki su kaynaklarının zamanla azalması, dünya nüfusunun giderek artmasına bağlı olarak su tüketiminin artması ve daha da önemlisi suların ve su kaynaklarının çeşitli nedenlerle kirlenmesi yaşamımızı giderek zorlaştırmaktadır.
Su Kaynaklarının Kirlenme Sebepleri Yaşamımızda çok önemli bir yeri olan ve yeryüzünün büyük bir bölümünü oluşturan "su"yun çeşitli nedenlerle kirlendiği bilinmektedir. Yeryüzündeki su kaynaklarının zamanla azalması, dünya nüfusunun giderek artmasına bağlı olarak su tüketiminin artması ve daha da önemlisi suların ve su kaynaklarının çeşitli nedenlerle kirlenmesi yaşamımızı giderek zorlaştırmaktadır. Yeryüzündeki sular, güneşin sağladığı enerji ile birlikte sürekli bir döngü içinde bulunurlar. İnsanoğlu, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, suyu bu doğal döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye geri verir.
Okyanuslar denizlere göre çok daha geniş ve derindir Okyanuslar denizlere göre çok daha geniş ve derindir. Dünya üzerinde üç büyük okyanus vardır. Bunlar Amerika kıtaları ile Asya ve Okyanusya arasında bulunan Büyük okyanus,Amerika kıtaları ile Avrupa ve Afrika arasında bulunan Atlas okyanusu, Asya nın güneyi, Afrika ve Okyanusya arasında ise Hint okyanusu yer alır. Bu okyanuslar güney yarım kürede Antartika çevresinde birleşerek tek bir su kütlesi oluştururlar.Güney yarım kürenin % 81’i ,Kuzey yarımkürenin %61’î sulardan oluşmaktadır. Deniz ve okyanus suları tuzlu olduğundan içme ve sulama amaçlı kullanılmazlar.Ancak Su dolaşımını sağlayan en önemli etkendirler.Yani karalar üzerine yağan tatlı suların kaynağı deniz ve okyanuslardan buharlaşan sulardır.Ayrıca deniz ve okyanuslar milyonlarca farklı türde bitki ve hayvan türü için doğal yaşam alanı oluşturması açısından da önemlidir. Deniz ve okyanuslardaki tuzluluk oranı enlemin etkisiyle ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe azalır.Ekvator civarında sıcaklığın fazla olması buharlaşmayı arttırdığı için sulardaki tuz oranı daha fazladır.
SU KİRLİLİĞİ Yer yüzündeki sular, güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar, ihtiyaçları için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur. Yeryüzünü saran ve okyanuslarda, denizlerde, göllerde, akarsularda ve yer altı sularında bulunan sularla atmosferdeki su buharının tümüne hidrosfer (su küre) adı verilir. Yeryüzündeki sular, güneş enerjisi etkisi ile sürekli bir dolaşım içinde bulunur. Yeryüzünden buharlaşarak atmosfere çıkan sular yoğunlaşarak tekrar yeryüzüne dönerler. Bu dolaşma “Hidrolojik devre” denir. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek ve ekonomik ihtiyaçlarım giderebilmek için suyu bu dolaşımdan alır, kullandıktan sonra yine aynı dolaşıma iade ederler. Bu olaylar sırasında suya karışan maddeler suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak özelliklerinin değişmelerine neden olurlar. Su kirliliği olarak adlandırılan bu özellik değişimleri, aynı zamanda sularda yaşayan çeşitli canlı varlıkları da etkiler. Böylece su kirlenmesi suya bağlı eko sistemlerin etkilenmesine, dengelerin bozulmasına ve giderek doğadaki tüm suların sahip oldukları kendi kendini temizleme kapasitesinin azalmasına veya yok olmasına yol açabilir.
SU KİRLİLİĞİNİN NEDENLERİ Çevre kirlenmesi denilince genellikle hava, su ve toprağın kirlenmesi düşünülür. Bunlardan en kolay ve çabuk kirlenen kuşkusuz sudur. Çünkü her kirlenen şey genelde su ile yıkanarak temizlenir, bu da kirliliğin son mekanının su olması anlamına gelir. Havanın ve toprağın kirlilik bakımından zamanla kendi kendilerini yenilemeleri bir bakıma kirliliklerini suya vermelerine neden olur. Havanın içinde bulunan katı ve sıvı tanecikler, havadan çok ağır olduklarından, çok geçmeden aşağı doğru inerek karalara ve sulara ulaşırlar. Havanın içinde bulunan gaz ve buhar halindeki kirleticilerde zamanla yağmur suları ile yeryüzünde toprak ve suya karışırlar. Bunlara örnek olarak, kükürt, azot ve karbon dioksitler verilebilir. Havaya karışan pek çok kirletici madde çok dayanıklı olmadığından, zamanla oksijen, ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanır. Daha sonra dünyada toprağa, göle, denize ve havaya inerler. Bu kirleticilerden toprağa yayılanlarda zamanla mekaniksel ve sel suları yardımı ile veya başka etkenlerin yardımı ile topraktan suya geçerler.
Su kirliliği antropojin etkiler sonucunda ortaya çıkan, kullanımı kısıtlayan veya engelleyen ve ekonomik dengeleri bozan kalite değişimleridir. Su kirliliğinin bir başka tanımı ise; su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi, şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, su ürünlerinde, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde ve enerji atıklarının boşaltılmasını ifade etmektedir. a) Havadaki ve topraktaki kirletici maddeler eninde sonunda suya geçerler. b) Dünyadaki tüm suların % 99′undan daha fazlası bir tek sistem içinde birbirine bağlı olup genel mahiyette kirlenme tehdidi altında bulunmaktadır. c) Sularda, muazzam bir canlı varlık hazinesi, dolayısı ile gıda deposu mevcuttur. Burada vaki olabilecek bir denge bozulması bütün dünyamızdaki yaşamı ciddi ve olumsuz yönde etkiler. d) Kirletici madde miktarı çok az olsa bile suda erimediği zaman, su üzerinde çok ince bir tabaka teşkil edince sudaki hayat önemli bir derecede etkilenebilir. Bunun nedeni atmosferden oksijen ve ısı alışverişinin zorlaşmasıdır.
Dünyamız verimliliği bu yüzden gittikçe azalmaktadır Dünyamız verimliliği bu yüzden gittikçe azalmaktadır. Sulara ve denizlere geçen maddeler okside edilebilir cinsten iseler (mesela organik maddeler) sudaki erimiş oksijeni yakacaklarından sudaki hayat şartlarını zorlaştırırlar. Genellikle organik maddeler oksijenle tahrip edilip zamanla parçalanırlar ve hüviyetlerini kaybedip zararsız hale gelirler. Suda erimiş haldeki oksijen oradaki hayatın devamında büyük bir etkendir. Bir kısım organik madde çok dirençli olup uzun zaman bozulmadan kalabilirler. Bu gibi maddelerin çevre üzerindeki menfi etkileri de uzun sürer ve ekolojik sistem dengesini ciddi olarak bozabilirler. Örnek olarak petrol ürünlerinden, suda ağır olup dibe çökenler gösterilebilir. Su kirliliğine neden olan unsurları genel olarak dört ana başlık altında toplamak mümkündür: Bunlar sırasıyla, a) Nüfus artışı b) Kentleşme c) Sanayileşme d) Tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler.
SU KİRLİLİĞİNİN ZARARLARI VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER Doğrudan hastalık nedeni olabileceği gibi bazı hastalıkların yayılımını da kolaylaştırabilen bir kirlilik çeşidi olan su kirliliği başta kanser hastalığı olmak üzere kalp, kronik solunum yolu hastalıkları ve diğer hastalıklara yol açarken, gelişim ve sinir sistemi bozuklukları ile bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına da neden olabilmektedir. Tarımsal alanlarda üretimi artırmak amacıyla kullanılan kimyasal gübreler, zararlı böceklere karşı kullanılan ve içeriğinde civa, kurşun ve diğer ağır metaller bulunan kimyasal zehirler, yağmur suları ile toprak altına geçerek yeraltı sularının kirlenmesine neden olabilmektedir. Akıntılarla yüzeysel sulara ve su havzalarına ulaşan bu kimyasal maddeler akarsulardaki canlı hayatının da sona ermesine sebep olmaktadırlar. Özellikle civa ve radyoaktif madde gibi tehlikeli maddeler gerek deniz canlılarının yapısında gerekse bitkilerin yapısında birikerek insanoğlu ve diğer canlılar tarafından tüketildiği zaman zararlı etkiler görülmektedir. Özellikle tarımda kullanılan kimyasal maddelerle kirlenen suda bulunan “nitrat” çocuklarda ciddi hastalıkların görülmesine sebep olabilmektedir.
Su kaynaklarından faydalanmayı olumsuz yönde etkileyip niteliğini düşürecek düzeylerde suyun içinde bulunabilen organik, anorganik, biyolojik ve radyoaktif maddeler suyun kirliliğini göstermektedir. Kirlenme olgusunun su açısından önemi; suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini olumsuz yönde etkilemesi ve böylece kullanım alanlarının kısıtlanması, biyolojik yaşantıyı bozması ile bünyesinde bulundurabileceği, salgın hastalıklara yol açan mikroorganizmalardan ve kimyasal kirleticilerden kaynaklanmaktadır.
Su Arıtmanın Önemİ Nedİr? Neden temiz su içmeyliyiz. Çünkü; *Beyin fonksiyonlarımız için gereklidir. *Vücut sıcaklığını düzenler. *Kanımızın %83’ü SU’dan oluşur. *Toksinleri temizler. *Kemiklerimizin %22’si SU’dur. *Eklemlerimizi korur. (Eklem Sıvıları) *Besin ve oksijeni hücrelerimize taşır. *Nefesimizi nemlendirir. *Metebolizmanın düzenli çalışmasında çok *etkilidir. *İç organlarımızı korur. *Aldığımız gıdaların sindirimine yardımcıdır. *Kaslarımızın %75’i SU’dur.
Su Arıtmanın Önemi Sanayinin gelişmesine ve nüfusun hızla artmasına paralel olarak kullanılabilen ve içilebilen temiz su kaynakları gittikçe azalmaktadır. Gelecekte insanoğlunu bekleyen en önemli tehlikelerin başında su kıtlığı gelecektir. Ülkemiz görünüşte kullanılabilen ve içilebilen su açısından zengin gibi gözükse de bu aslında yanlış bir kanaattir. Çünkü yanlış su tüketimi (özellikle tarımsal arazilerde) ve mevsimlerin kurak geçmesi, yağışların azalması bu gün bir çok şehrin susuz kalma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur. Mevcut su kaynaklarının azalması 2 sonucu ortaya çıkarmıştır. Birincisi su azaldıkça maliyeti artmıştır. Diğer önemli bir husus da azalan su kaynaklarının kirlilik oranı artmıştır. Günümüzde teknolojinin gelişmesine paralel olarak su arıtma cihazları son derece gelişmiş bir seviyeye gelmiştir. Eski su arıtma yöntemleri yerine yeni su arıtma yöntemleri geliştirilmiştir. Su arıtma yöntemlerinin gelişmesi ile ortaya çıkan arıtma cihazları zaman içerisinde son derece ekonomik seviyelere inmiş ve bu gün herkesin alabileceği su arıtma cihazları yapılmıştır. Su arıtma cihazları bize 2 kazanç sağlar. • Su arıtma cihazı sağlıklı, temiz ve taze su verir. • Su arıtma cihazı en ekonomik ve ucuz içme suyunu üretir.
Su Arıtma Nasıl Yapılır ? Игровые шаблоны DLE Самая быстрая Диета SU ARITMA SİSTEMLERİ Suyun kaynağına ve kullanım amacına bağlı olarak, su içerisinde bulunan her türlü yabancı maddelerin sudan uzaklaştırılmasına su arıtma, bu amaca yönelik kullanılan bütün ekipmanlara da su arıtma sistemleri denir. Su Arıtma işlemi fiziksel, kimyasal ve biyolojik olmak üzere 3 ayrı yöntemle yapılır. Fiziksel Arıtma İşlemi; suyun doğal görünümünü bozan ve bulanıklığa neden olan kil, tortu, kum gibi askıda katı maddeler sudan ayrıştırılır. Kimyasal Arıtma İşlemi; suyun içinde çözünmüş halde bulunan iyonların istenilen değerlere indirilmesi veya sudan tamamen alınmasıdır. Самые новые шаблоны Joomla на нашем сайте. Красивые Шаблоны Joomla 2.5 SU ARITMA SİSTEMLERİ Suyun kaynağına ve kullanım amacına bağlı olarak, su içerisinde bulunan her türlü yabancı maddelerin sudan uzaklaştırılmasına su arıtma, bu amaca yönelik kullanılan bütün ekipmanlara da su arıtma sistemleri denir. Su Arıtma işlemi fiziksel, kimyasal ve biyolojik olmak üzere 3 ayrı yöntemle yapılır. Fiziksel Arıtma İşlemi; suyun doğal görünümünü bozan ve bulanıklığa neden olan kil, tortu, kum gibi askıda katı maddeler sudan ayrıştırılır. Kimyasal Arıtma İşlemi; suyun içinde çözünmüş halde bulunan iyonların istenilen değerlere indirilmesi veya sudan tamamen alınmasıdır.
İçilmesinde, kullanılmasında veya çevreye bırakılmasında sakınca bulunan suların, çeşitli proseslerden geçirilerek kirletici parametrelerinden arındırılmasına "Su Arıtma" denir. Arıtılmış Su Sağlıklı mıdır? İhtiyacınıza göre doğru tasarlanmış arıtma sistemlerinden geçirilmiş olan sular elbette sağlıklıdır. Ancak, dikkat edilmeden hatalı seçilmiş olan arıtma cihazlarından temin edilen sular zararlı olabilir ve hatta hastalık yapabilir. Burada sorumluluk tamamıyla tasarım mühendisine aittir. Genelde cihaz kalitesizliğinden kaynaklanan problemler ikincil problemlerdir. Bu tür cihazlar çok arıza yapan cihazlar olmadıklarından Birincil problemler, yanlış tasarımdan kaynaklanmaktadır.
Sert Su Nedir? Sert su normal olarak konutlarda en çok rastlanan problemdir. Sert su, 1 GPG'nin üzerinde sertlik minerali bulunduran sulardır. En yaygın sertlik mineralleri kalsiyum, manganez ve magnezyumdur. içerisinde bu mineraller arttıkça suyun sertliği artar. Su Nasıl Yumuşatılır ? Suyunuz eğer 10 Fr üzerinde sertlikte ise mutlaka yumuşatılması gereklidir. Suyu yumuşatmanın en pratik yolu iyon değiştirici reçine kullanmaktır. İyon değiştirici reçineli sistemler genelde sodyum iyonları ile sertlik iyonlarını yer değiştirterek çalışırlar. Proses esnasında su reçine tanecikleri arasından süzülerek geçer.
Reçine tanecikleri üzerindeki elektrik yükü sodyum iyonlarını reçine taneciği üzerinde tutar. Ancak, reçine taneciklerinin aynı zamanda sertlik minerallerini tutma kabiliyeti de vardır. Reçine taneciklerinin sertlik minerallerini tutma kabiliyeti sodyum iyonlarını tutma kabiliyetine göre daha fazladır. Bu şekilde iyon değişimi gerçekleşir. Belli miktarda sert su reçine yatağından geçtikten sonra, reçine tanecikleri tamamıyla, sertlik mineralleriyle kaplanır. Bu durumda sertlik minerallerinin tutulması son bulur. Sertlik iyonlarının tekrar sudan tutulabilmesi için reçine taneciklerinin sertlik minerallerinden kurtarılarak tekrar sodyum taneciklerinin bağlanması gereklidir. Bu işleme ‘rejenerasyon' adı verilir. Rejenerasyon esnasında tuzlu su reçine tankına verilir ve reçine sodyuma doyurulur. Reçine tankında biriken yüksek konsantrasyondaki sodyum iyonları sertlik iyonlarını reçine taneciklerinden ayırır. Reçine daha sonra temiz su ile durulanarak, fazla tuz ve sertlik mineralleri tanktan atılır. Reçine tankı tekrar sertlik iyonlarını tutmaya hazır durumdadır.
Hangi Su Analizleri Yapılmalıdır ? Yumuşatma Ünitelerinde Rejenerasyon Kontrolü Nasıl Yapılır ? Genelde iki tip kontrol mekanizması vardır. Miktar (Debi) Kontrollü: Kontrol grubu bir su sayacına bağlıdır. Reçinenin yumuşatabileceği kadar su miktarı kontrol grubuna tanımlanır. Tank içinden belirlenen miktarda su geçtiğinde cihaz rejenerasyona geçmek üzere sinyal alır. Genelde iki depo arası sistemlerde kullanılır Zaman kontrollü: Kontrol grubu üzerindeki zaman saati vasıtası ile rejenerasyon kontrolü yapılır. Tank içinde iki rejenerasyon arası zaman aralığında yumuşatılacak su miktarına yeterli olacak kadar reçine bulunmalıdır. Hangi Su Analizleri Yapılmalıdır ? Görünüm, renk, bulanıklılık, toplam sertlik, klorür, iletkenlik, nitrit, amonyak, nitrat, demir, kurşun, mangan, alkalinite, PH, toplam bakteri, koli form bakteri bakılması gereken parametrelerdir. Aktif Karbon Nedir? Nasıl Bir Arıtma Sağlar ? Aktif karbonun yaygın uygulama alanı, suyun içinde mevcut organik madde, renk, koku, tat ve klor giderimidir. Ancak burada, söz konusu olan sadece fiziksel bir süzme işlemi değildir. Aktif karbon sistemler, fiziko-kimyasal arıtma yapan sistemlerdir ve suyun arıtılması esnasında adsorpsiyon mekanizması işlemektedir. Aktif karbon kömürümsü ancak çok geniş yüzey alanına (1000-1500 m2/gr) sahip bir malzemedir. Organik kirliliğin olduğu sularda ve klor giderme amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır.
Aktif karbon ile ilgili dikkat edilmesi gereken bir konu, bakteri üremesi için uygun ortam oluşturabilmesidir. Çünkü, aktif karbon organik maddeyi tutar ve eğer suda bakteri varsa, bakteri bu organik maddeyi besin olarak kullanarak üreyebilir. Bu gibi durumlarda bakteri kaçağı oluşumu mümkündür. Bu sebeple aktif karbonun öncesinde ve sonrasında suyun dezenfekte edilmesi önemlidir. Aktif karbon sistemlerin dizaynında, ünite tankı içindeki yatak hızının klor giderimi için 25 mt/saat'i organik madde giderimi içinse, 6 mt/saat'i aşmaması gerekir. Bu hızı aşan durumlarda ünite verimli çalışmayacaktır.
EVDE İÇME SUYU NASIL YAPILIR ? Suya kanalizasyon karışması sonucu, koliform bakteri adı verilen mikropların suya bulaşabileceğini ve koliform bakteri bulunmasının hastalık yapıcı mikoorganizmaların da olabileceğinin bir göstergesi olduğunu biliyoruz. Böyle bir durumda birey olarak nasıl davranmalıyız? Öncelikle bilmeliyiz ki mikroorganizmalar çok çeşitli ve genelde günlük hayatımızda pek rastlayamayacağımız, üstün denilebilecek özelliklere sahip canlılardır ve canlı oldukları için de diğer bütün özelliklerinden bağımsız olarak çeşitli yöntemlerle öldürülebilirler.
Suyunuzu kaynatın; Sudaki mikroorganizmaları öldürebilmek için kullanılabilecek en iyi yöntem suyun kaynatılmasıdır. Suları 30 saniye süreyle kaynatmak yeterlidir, uzun süreli kaynatma suda bulunabilecek ağır metallerin (kurşun, demir, baryum vs) miktarlarının göreceli olarak artmasına neden olabilir (su buharlaşıp uçacağı ancak ağır metaller kalacağı için). Kaynatmada sakınca olarak ileri sürülen suyun tadının kötüleşmesi sudaki gazların kaynatma sırasında uçmasından kaynaklanır (kaynatma sırasındaki fokurdama ve aşağıdan yukarıya doğru baloncuklar çıkması gazların ortamdan uzaklaşmasının göstergesidir); bu nedenle kaynatılmış suyu kaptan kaba 5-6 kez aktarırsanız yeterince havalanacak ve tadı yerine gelecektir.
Su arıtma cİhazlarının güvenİlİrlİğİ; Yapılan çalışmalarda su arıtma cihazlarının doğası gereği zamanla kendilerinin mikrop kaynağı haline geldiği tespit edilmektedir. Biz de yaptığımız çalışmalarda 1-6 ay süresi içinde su arıtma cihazlarının sudaki mikropları temizlemek yerine suya mikrop bulaştırdıklarını gözlemliyoruz. Ancak burada kısaca su arıtma cihazlarına fazlaca güvenmemenizi söyleyelim ve oldukça uzun olan su arıtma cihazı konusunu başka bir yazıya bırakalım. Yukarıda yazılanlardan bağımsız olarak şunu belirtmek gerekir ki: Normal şartlarda halkın içme suyu ihtiyacı damacana, arıtma cihazı, şişe su, kaynatma, bireysel klorlama gibi suni çözümlerle geçiştirilemez. Evlerin musluklarından temiz ve güvenilir su akmasını sağlamak yerel yönetimlerin asli ve ötelenemez görevidir.