Ocak 2011
Kendi ağırlığının onlarca misli yükü kaldırabilen bir karınca, diğer böceklerde olmayan bu özelliğinin ne işe yaradığını bilmeden, çalışır durur... Onun bunu idrak edecek aklı yoktur..Ya insan? Diğer canlılardan daha “üstün özelliklere” sahip olduğunu görmesine rağmen; bunun sebebini sorgulamadan (“kim” olduğunun farkında olmadan) biyolojik olarak yaşıyor ve ölüyor... Bu haldeki insan, aklı olmayan karıncadan daha “akılsız”dır. Kendini “akıllı canlı” olarak tanımlayan biri için; “kim olduğunu ve niçin yaşadığını” bilmeden ömür tüketmek, ne kadar vahim bir durum...
BEN BİR CANLIYIM Düşünebiliyor, doğanın sırlarını çözerek kullanabiliyorum. Kanadım yok ama uçak yapabiliyorum, solungaçlarım yok ama tüple dalabiliyorum, zehirli iğnem yok ama silah yapabiliyorum... Benim diğer canlılardan çok farklı olduğum kesin... Bu farklılığı “akıl” denilen özelliğim ve üstün becerilere sahip vücut yapım sağlıyor... Beynimi ve diğer hiçbir canlıda olmayan özelliklere sahip elimi kullanarak araç/gereç yapabiliyorum... Faydalı - zararlı eylemlerde bulunabiliyorum... BEN DİĞER CANLILARDAN FARKLIYIM. ÖNCE ÇEVREMİ TANIMALIYIM Ayağımı bastığım yeri biliyorum, adı dünya. Peki, başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda gördüğüm binlerce yıldız neyin nesi?.. İşleri ne?.. O kadar uzaktalar ki yanlarına gitmek imkânsız... Güneş niye var, Ay niçin daha yakın? Madem ki bunları düşünebilecek kapasitem var, o halde cevaplarını da arayıp bulmalıyım. Aksi halde, akılsız diğer canlılardan bir farkım kalmayacak... VARKEN AKLI KULLANMAMAK, APTALLIKTIR.
MAKRO YAPI ● ● Araştırmalarım beni, içinde sayısı trilyonları geçen gök cisimlerinin bulunduğu, matematik ifadesiyle “sonsuz” boyutlu “uzay” denilen teorik boşluğa götürüyor. ● ● Yıldızların “galaksi” denilen kümeler halinde bulunduklarını ve galaksilerin de dairesel ve çizgisel hareket ettiklerini öğreniyorum. ● ● Bizler, sayısı 10 milyardan fazla olduğu tahmin edilen galaksilerden biri olan “Samanyolu Galaksisi” içindeki milyarlarca yıldızdan biri olan güneşin uydusu (dünya) üzerinde bulunuyoruz. Vay canına. DEMEK Kİ, GÖREBİLDİĞİM YILDIZLAR YAKIN KOMŞULARIMIZ İMİŞ. Fotoğraflar, teleskop kullanılarak çekilmiştir.
BİZİMKİ ● ● Araştırmaya devam ettiğimde öğreniyorum ki; bizim güneşimizin (yıldızın) içinde bulunduğu Samanyolu, spiral kolları olan disk biçiminde ve içinde değişik yaşlarda yaklaşık 200 milyar yıldız olan bir galaksi (yıldızlar kümesi). ● ● Galaksimiz, kendi merkezi etrafında dönerken (en dış yıldız bir turunu 250 milyon yılda tamamlıyor) aynı anda uzayda çizgisel olarak bir hedefe doğru saatte km hızla sürükleniyor; bizi de beraberinde götürüyor... ● ● Buradan anlıyorum ki, matematiksel olarak sonsuz büyüklükte kabul edilen uzay, her saniye daha da büyüyen bir mekan... Galaksimizin fotoğrafı, galaksi dışına çıkılamadığından çekilememektedir. Bu resim bizim galaksimize benzediği için kullanılmıştır. GÜNEŞ (+ Dünya)
SOBAMIZ ● ● Bizim yıldızımız Güneş, Samanyolu içindeki yaklaşık 200 milyar yıldızdan biridir. Güneş, nükleer bir enerji kaynağı olup, yüzey sıcaklığı C’dir. Bu sıcaklık, demiri bile kaynatıp gaz haline dönüştürecek kadar yüksek bir ısıdır. ● ● Güneş, etrafında dönen gezegenleri, kuyruklu yıldızları, meteor halkaları ile bir sistem (Güneş Sistemi’ni) oluşturur. ● ● Güneş, bizim ısı ve ışık kaynağımızdır. Onunla olan ilişkimiz tamamen dengeler üzerine kuruludur. Ona az yakın olsak yanarız, az uzak olsak donarız. Kısacası, insan nesli yok olur... DÜNYA
BİZİM GEMİ ● ● Dünya’nın Güneş Sistemi’nin bir parçası (üçüncü gezegen) olduğunu da öğrendim... ● ● Dünya, kendi ekseni etrafında dönerken, aynı anda, odağında güneş bulunan bir elips yörünge üzerinde, km/saat (ortalama) hızla hareket ederek 365 günde “bir tur” tamamlıyor... Yeni yıl kutlu olsun. ● ● Dünya güneş etrafında dönerken, güneş de galaksi merkezi etrafında dönüyor... Uzayda yerinde sabit duran hiçbir cisim yok... DÜNYA ve Ay GÜNEŞ
1 – Dünya, kutuplar ekseni etrafında dönerken insanı da beraberinde döndürür. Dünya uzayda hep aynı yerde kalsaydı, insan her 24 saatte bir aynı noktadan geçerdi. 4 – Güneş, içinde bulunduğu Samanyolu’nun ekseni etrafında döner ve dünyayı da beraberinde sürükler. Başkaca bir hareket olmasaydı, insan yaklaşık 225 milyon yılda bir aynı noktadan geçerdi. 5 – Galaksimiz ekseni etrafında dönerken aynı zamanda çizgisel olarak da uzayda sürüklenmekte ve içindekileri de beraberinde taşımaktadır. 2 – Dünyanın kutuplar ekseni yatık olduğundan yerinde sabit durmaz, “konik hareket” yapar. Bu da insanın uzaydaki yerini değiştirir. 3 – Dünya Güneş etrafında dönerken insanı da uzayda sürükler. Başka hiçbir hareket olmasaydı, insan ortalama 365 günde bir aynı noktadan geçerdi. DURMAK YOK DOĞRU HEDEFE Sonuç: İnsan, uzayda hareket halindedir ve aynı noktadan iki kere geçmez. Samanyolu Galaksisi Dönüş Ekseni Güneşin galaksi eksenine göre yörüngesi, bir tur 250 milyon yıl Samanyolu Samanyolu Galaksisi lineer sürüklenişi Dünyanın güneşe göre yörüngesi, bir tur 365 gün
EVİMİZ ● ● Elde ettiğim bilgiler beni çok şaşırttı... Çünkü; gündüzleri mavi, geceleri ise siyah olarak gördüğüm atmosferin arkası meğer kendi içinde bir “âlem”miş... ● ● Öğrenebildiğim kadarıyla yakın uzayda hayat yok...Var olan; taş, toprak, radyasyon, gaz kütleleri, ısı, ışık... Hayatın olduğu tek yer ise dünya küresi... ● ● Üzerinde yaşadığım dünyanın muazzam bir mekanik düzenin bir parçası olduğunu öğrenmek ufkumu genişletti. Tabii ki yeni soruların da kapısını araladı... ● ● Acaba benim için mi “bu sistem” kuruldu ve çalıştırılıyor? Böyle bir mekanizma kendi kendine oluşamayacağına göre, bir kurucusu olmalı... SORULARI AKLIMIZDA TUTARAK EVİMİZE (DÜNYAYA) DÖNELİM. UZAYI TANIDIKCA FİZİKEN KÜÇÜLÜYOR, ONUN BİR PARÇASI OLDUĞUM İÇİN DE MANEN BÜYÜYORUM. ● Bizim üzerinde yaşadığımız ve adına dünya dediğimiz gezegen, insanın “doğal olarak” yaşaması için her türlü alt yapıya sahip. ● Canlıların fizyolojik yapısına uygun ısı, ışık, su, atmosfer ve daha niceleri var. Bir Örnek: ÇOĞU ZAMAN VARLIĞINI HİSSETMEDİĞİMİZ ATMOSFER + Uzaydan gelen gök taşlarına, güneşten gelen zararlı radyasyon ve fazla ışına karşı, canlıları koruyan bir kalkan görevi görüyor. + İçindeki gazlarla canlıların soluk almasını sağlıyor. + İklim olaylarını gerçekleştiriyor vs. vs.
MİNİKİŞÇİLER Uzay sadece taş - toprak- ateş ve radyasyon değildir… Uzayın bize yakın bölümünde, gözle görülür canlı izine rastlanmazken, dünya her türlü canlının adeta sergi alanı... Bugüne kadar yapılan araştırmalarda dünyada 10 milyardan fazla canlı türü (ve alt tür) tespit edilmiştir. Bilim adamları bir o kadar daha canlı türü olabileceğinden bahsetmektedir...Uzay nasıl büyüklük bakımından akıllara durgunluk veriyorsa, dünyadaki canlılar da çeşitlilik ve adet bakımından akıllara durgunluk vermektedir. Bir Örnek: Dünyada den fazla karınca çeşidi vardır. Tüm karıncaların toplam ağırlığı insanların toplam ağırlığından fazladır (Niçin, bu kadar çok sayıda ve çeşitte karınca var ki?)... GARİP AMA GERÇEK. Karıncalar, böcekler grubuna dahil canlılardan olup, çalışkanlıklarıyla şöhret bulmuşlardır. Bir karınca kendi ağırlığının 30 mislinden fazla yükü kolaylıkla taşıyabilir. Karıncalar, mükemmel bir organizasyon içinde sayıları yüz binlerden milyarlara ulaşan sayıdaki topluluklar (koloniler) halinde yaşarlar. Milyarlarcasının bir arada yaşayabilmesi (beslenmek, yuva yapabilmek, üremek, saldırılardan korunmak, doğal afetlerden korunmak) için her birinin görevini bilmesi, hiyerarşiye uyması, iletişimi sağlaması gerekir. Karıncalar doğuştan gelen özellikleriyle bunların hepsini bilir ve uygular...
ÇOĞUNUN VAR OLDUĞUNDANHABERDAR BİLE DEĞİLİZ BÖCEK DEYİP GEÇMEMELİ ● ● Binlerce türü trilyonlarca sayısı olan böcekler de kendi içinde bir âlem... ● ● Hiç birinin sigortası yok, sağlık güvencesi yok, emekliliği yok... Yok, yok. Ya ne var? Sorgusuz sualsiz ölünceye kadar çalışmak var. (vazifeleri ne ise onu yapmak)SORU Bu minikler bizim için mi çalışıyor? Her birinin vücut şeklinin, desenlerinin ve renginin mükemmel olması bize bir mesaj mı?
ANA MÖNÜSÜ BİTKİ OLAN MİNİKLER TIRTIL DEYİP GEÇMEMELİ ● ● Bir tırtıl bitkiyi kendine besin yapar ve büyür. ● ● Tırtıl, bu işi niçin yaptığını bilmez; ama biz biliriz. ● ● Tırtıl, bitkiyi etle beslenen canlılara yem haline dönüştüren bir fabrikadır.SORU Bir başka canlıya yiyecek olacak olduktan sonra bu güzellik niye?
BESLENME VE HİZMET ZİNCİRİNİN BİRER HALKASI OLAN TÜM CANLILAR; İNSANA YA DOĞRUDAN YİYECEK OLUYOR VEYA YİYECEĞİNE YİYECEK OLUYOR. YANİ; BİR ŞEKİLDE İNSANA HİZMET EDİYOR. KARADA YAŞAYAN CANLILAR, SADECE MİNİKLERDEN OLUŞMAZ.
UFAKLIKLAR DÜNYASI Çıplak gözle baktığımda pek bir şey göremediğim gökyüzüne teleskopla baktığımda trilyonlarca gök cismi görmüş ve hayret etmiştim. Şimdi de çıplak gözle göremediğim minikleri araştırmak istiyorum. Bunun için mikroskop ve bir damla sıvı yeterlidir... İçinde trilyonlarca kere trilyon adedince canlı ve cansızı barındırır. Daha geniş bilgi için “KÂİNAT ve İNSAN” konusuna bakınız.
GÖREMİYORSAM YOK DEMEK DEĞİLDİR Mikroskop ile çıplak gözle görülmeyen canlıların da var olduğunu öğreniyorum. Mantar, bakteri, virüs denilen bu canlıların genel adı “mikroorganizma” imiş. Bunlar şekil değiştirebilir, bölünerek çoğalabilir ve dakikalar içinde sayıca milyarlara ulaşabilirmiş... Bu canlıların karada, suda, havada veya başka bir canlı hücresi içinde yaşayan türleri de varmış. Demek ki “benim içim de bunlarla dolu”... Bazıları hastalık yapıyor, bazıları da biyolojik süreçlerde fayda sağlıyormuş.
● ● Bakteriler son derece küçük canlılar olup boyları 2-10 mikron’dur. Bunların tanesi yan yana dizilse yaklaşık 2 cm uzunluk eder. ● ● Virüsler, daha da küçük canlılardır. Boyları milimikron (milimetrenin milyonda biri) ile ölçülür. ● ● Örnek vermeye devam edelim: 1 gram toprakta milyar arasında bakteri bulunur. ● ● İnsan vücudunun kendi hücre sayısı yaklaşık 10 katrilyon iken, vücutta bulunan bakteri sayısı yaklaşık 100 katrilyon’dur. Bir milimetreyi eşit parçaya böldüğümüzde, elde ettiğimiz uzunluğun adı “bir mikron” olur.
GEÇMİŞTE YAŞAYANLARA GÖRE DAHA ŞANSLIYIZ Yakın zamana kadar deniz diplerine inmek, deniz hayvanlarını ve bitkilerini yerinde görüp incelemek, TV belgeselleri yapmak imkansızdı. Bugünkü teknoloji “deniz içindeki hayatı” tanıyabilmem için beni daha şanslı kılıyor... DENİZLER GELECEKTEKİ KİLERİMİZ OLABİLİR Deniz içindeki canlıların kendi aralarında besin zinciri oluşturduklarını öğreniyorum. Son halka ben olabilirim. (Bugün balık yerim yarın bir başkasını.) DENİZLER BANA HİZMET EDİYOR Denizdeki bitkilerin atmosferdeki karbondioksit oranını dengelediklerini de öğreniyorum. Bir diğer ifade ile denizler “havamı” temizliyor, yağmur bulutlarını besliyor...vs.vs...
BEN DEĞİLİM Elde ettiğim bilgiler; (moleküller, atomlar ve bitkiler dosyasının kapağını açmadığım halde) “BEN KİMİM?” sorusunun “MADDİ BOYUTUNUN” cevabını verecek yeterlilikte... MADDİ AÇIDAN KENDİMİ TANIMLARSAM Ben bir canlı varlığım: Doğar-yaşar-ölürüm Diğer canlılardan farklıyım: (İnsan hariç) Her canlı “besin ve hizmet zinciri”ndeki yerini almak için doğuyor. İnsanın dünya üzerindeki varlığı ise “bir başkasına yem olmak”la ilgili değil. Öldüğümüzde mikroorganizmaların cansız bedenimizi parçalaması, onlara yem olmak için dünyaya geldiğimiz anlamına gelmez. Diğer canlılardan üstünüm: Akıl, zeka vb. sahibiyim. BU TESPİTLER MADDİ ÖZELLİKLERİMİ AÇIKLIYOR; ANCAK, “VAR OLMA” SEBEBİMİ AÇIKLAMIYOR. Var olma sebebimi bulamazsam “kendimi hayvan olarak tanımlamam” gerekecek. Çünkü, onlar gibi; doğuyor, yaşama mücadelesi veriyor, çiftleşiyor ve ölüyorum. ● ● Düşünebiliyorum ● ● Doğanın sırlarını çözebiliyorum ● ● Bilgi-Teknoloji üretebiliyorum ● ● Alet yapabiliyorum ● ● Alfabe yapıp kullanabiliyorum ● ● Ve benzerleri... HİÇBİR HAYVAN BUNLARI YAPAMIYOR... YALNIZCA BEN YAPABİLİYORUM?.. Siyasi, felsefi, ideolojik görüşlerde cevap arıyorum. Bazıları beni “evrim”e göre “biyolojik hayvan”, bazıları da “ekonomik hayvan” olarak tanımlıyor... Bu tanımların hiç biri beni tatmin etmiyor. Çünkü; HAYVAN OLAMAYACAK KADAR MÜKEMMELİM. O HALDE BEN KİMİM?
“BEN KİMİM?” SORUSUNA CEVAP VERECEK SON KAYNAK: “BEN KİMİM?” SORUSUNA VAHYİN VERDİĞİ CEVAPLARDAN ANLADIKLARIMIN ÖZETİ Vahiy: “Kâinatın yaratıcısı Yüce Allah’ın yarattıklarına (özellikle insanlığa Peygamberleri yoluyla) doğrudan veya dolaylı olarak verdiği bilgi ve emirlerin tümü” olarak tanımlanabilir. İnsan bir canlının evrimi sonucu oluşmamış, doğrudan yaratılmıştır. “Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık.” (Kur’ân 15/26)... İnsanın vücut yapısı ve becerisi diğer canlılardan üstündür. İnsanın maddi yapısına ek olarak verilen akıl, irade gibi özellikler; ona diğer canlılarla mukayese edilemeyecek bir üstünlük sağlamıştır... İnsana verilen “düşünebilme” ve “seçebilme” yeteneği ona; iyi - kötü, doğru - yanlış, faydalı - zararlı olanı ayırt edebilme ve istediğini seçebilme tercihi kazandırır. “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Kur’ân 95/4) Yüce Allah, insandan başka hiçbir canlıya “yetki” (seçebilme özgürlüğü) tanımamıştır. Bu özgürlüğe “cüz’î irade” (kişinin bireysel isteği veya bir işi yapma niyeti) denir. İnsana seçme hürriyeti veren Yüce Allah, verdiklerinin nerede-nasıl kullanıldığının hesabını da soracağını vahiyle bildirmiştir... Her yaratılan bir kurala göre hareket eder. İnsan için de kurallar vardır. O, sınırları belirlenmiş bir hayatı “imtihan için” yaşayacaktır. “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır....” (Kur’ân 67/2)... Yetki verilen insana beraberinde “sorumluluk” da yüklenmiştir. Bazı insanlar, hiçbir kural tanımadan (sorumluluk taşımadan) ömrünü tüketiyor. Onlar da niyet ve davranışlarının hesabını verecektir... İnsan, dünyada başıboş bırakılmadığının, her anının kayıt altına alındığının ve her an ölebileceğinin bilincinde olmak zorundadır... Özet: Ölümlü olan insan, (vücudu dahil) hiçbir şeyin gerçek sahibi değildir. O, sadece takdir edilen bir zaman aralığında kâinatın kullanıcısıdır.
İBADET NEDİR?ALLAH’INNİMETLERİNİKULLANIP O’NA ŞÜKRETMEMEK; O’NA İSYANDIR. YÜCE ALLAH, İNSANDAN “KULLUK” YAPMASINI İSTEMEKTEDİR. ● ● Kâinatı ve içindeki sayısız varlıkları yaratan Yüce Allah’ın, insanı da “özel bir canlı” olarak yarattığını vahiyden öğrendik... Yüce Allah, insana muhteşem özellikleri olan beyin ve beden vermenin yanında, mikro’dan makro’ya kadar tüm yarattıklarını da onun hizmetine sunmuştur. Karşılığında tek bir isteği vardır; “kendisine gönüllü kulluk yapılması”... ● ● Yaratıcı olarak insanı insandan daha iyi bilen Yüce Allah, insan için neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu en iyi bilendir. Yüce Allah, vahiy yoluyla Kur’ân’ı göndererek insanlara “yol haritası” çizmiş ve Peygamberini de rehber yapmıştır… İnsan, bu yolda kalarak “kulluk yapmalıdır”. KULLUK İNSAN MÜ’MİN OLMALIDIR. YANİ ALLAH’A, PEYGAMBER’İNE VE O’NUN HABER VERDİĞİ ŞEYLERE GÖNÜLDEN İNANIP, KABUL VE TASDİK ETMELİDİR. Mümin, Yüce Allah’ın yap dediklerini yapar, yapma dediklerini yapmaz. Bu davranış biçimi aynı zamanda bir ibadettir. Mümin, diğer insanlarla Yüce Allah’ın çizdiği sınırlar içinde doğru ilişkiler kurar. Bu tutum; “kul hakkına saygı” olup, aynı zamanda bir ibadettir. Mümin, doğanın sahibi değil geçici kullanıcısıdır. Onu israf edemez, kirletemez. Doğayı doğru kullanmak, aynı zamanda bir ibadettir. MÜ’MİN - DOĞA İLİŞKİSİ MÜ’MİN - İNSAN İLİŞKİSİ MÜ’MİN -YARATICI İLİŞKİSİ
BİTİRİRKEN Kâinattaki sayısız deliller, yaratıcı olarak Allah’ın varlığını ve birliğini, ‘yaratıcı / yönetici” olarak O’nun sonsuz gücünü gösteriyor. Yüce Allah, insanın dünya hayatında ihtiyacı olan her türlü canlı-cansız (makro-mikro) varlığı yaratıp, insanın hizmetine verirken; aynı zamanda yarattıklarındaki çeşitlilik, mükemmellik, birbiri ile uyumları ile de insana gücünü örneklemektedir. “Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Kur’ân 67/1)... İnsan, kendi varlığını sorgulayabilecek; kâinatın bir sahibinin olduğunu (Allah’ı) kabullenebilecek kapasitede iken; bazılarının GAFLETİ – İNKÂRI NİYE? ALLAH’IM!.. İNANDIM, İMAN ETTİM. GAFLETTEN, GİZLİ- AÇIK İNKÂRDAN SANA SIĞINIRIM... “BEN KİMİM?” SORUSUNUN CEVABINI BULDUM. Ben özel olarak yaratılmış adı insan olan bir canlıyım. Dünyada (imtihan olmak için) geçici bulunuyorum. Ebedi hayatım ise ahirette cennet veya cehennemde devam edecek.
Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Ocak 2011