ÜRÜNER SİSTEM İLAÇLARI
Üriner sistem; kandaki artık, fazla ve zararlı ürünleri süzen ve idrar oluşturan, oluşan idrarı dışarı atan organların oluşturduğu sistemdir. Üriner sistem; böbrekler, üreterler, mesane ve üretradan oluşur.
Böbreklerin işlevsel ve yapısal açıdan en küçük birimi nefrondur. İdrar böbrekte nefronlar tarafından yapılır. Oluşan idrar üreterler, mesane ve üretra aracılığıyla vücuttan atılır.
Üriner sistem, sıvı-elektrolit ve asit-baz dengesinin korunması gibi hayati fonksiyonlarda görev alır. Sıvı hacmindeki ve elektrolit bileşimindeki değişiklikler önemli problemlerin habercisidir. Vücudun arıtma tesisi olan böbreklerde oluşan hasarlar geri dönüşü olmayan, kişisel ve sosyal hayatı etkileyen olumsuz etkilere yol açabilir. Bu durum zamanla diğer organları da etkileyebilir.
Böbreğin, vücut sıvılarının hacmi ve bileşiminin korunmasında önemli rolü vardır. Birçok ilaç ve metaboliti de böbrekler aracılığıyla vücuttan atılmaktadır.
Böbreğin fonksiyonlarını etkileyen ilaçlar arasında diüretikler önemli bir yer tutar. Vücudun normal fonksiyonlarının sürdürülmesinde asid-baz ve elektrolit dengesinin korunmasında da böbreklerin önemi büyüktür.
Böbrek fonksiyonlarını ve Sıvı Elektrolit Dengesini Etkileyen İlaçlar Diüretikler Sıvı - Elektrolit Dengesi Bozukluklarında Kullanılan İlaçlar Asit-Baz Dengesi Bozukluklarında Kullanılan İlaçlar Plazma Yerini Tutan Solüsyonlar
1- DİÜRETİKLER İdrar hacmini artıran ilaçlardır. İdrar hacmiyle birlikte idrarla atılan sodyum, potasyum ve klorür miktarını da artırırlar.
- Karbonik Anhidraz İnhib. Osmotik Diür. Proksimal tübül: - Karbonik Anhidraz İnhib. Osmotik Diür. Toplayıcı tübül Potasyum tutucu diür., Distal tübül -Tiazid grubu diüretikler Henle Kıvrımı Kıvrım diüret.
Diüretiklerin Sınıflandırılması; Karbonik Anhidraz İnhibitörleri, Tiazid Grubu Diüretikler, Kıvrım Diüretikleri, Potasyum tutucu Diüretikler, Ozmotik Diüretikler,
1- KARBONİK ANHİDRAZ İNHİBİTÖRLERİ Proksimal tübülde etki gösterirler. Diüretik etkilerine kısa sürede tolerans gelişir. Sistemik asidoz yapabilirler. Bu nedenlerle az kullanılırlar.
1- KARBONİK ANHİDRAZ İNHİBİTÖRLERİ Endikasyonları şunlardır; Kalevi (alkali) diürez sağlamak, Glokom tedavisi, Kronik metabolik alkaloz tedavisi, Antiepileptik olarak, Premenstrüel ödem tedavisi. Asetazolamid (Diamox) : Oral yolla kullanılır. İştahsızlık, sindirim sistemi bozuklukları, impotens (iktidarsızlık) yapabilir.
2- TİAZİD GRUBU DİÜRETİKLER Distal tübülün Henle kıvrımına yakın olan kısmını etkilerler. Vazodilatör etkileri de vardır. Hem hipovolemi hem de vazodilatasyon yapmaları nedeniyle hipertansiyon tedavisinde de kullanılırlar. Oral yolla kullanılırlar ve toksisiteleri nispeten düşüktür. Vücuttaki sodyumun fazlasını atarlar. Aşırı sodyum kaybı yapmazlar.
2- Tiazid Grubu Diüretikler Endikasyonları: Yan etkileri: ■ Hipertansiyon tedavisi ■ Konjestif kalp yetmezliği ■ Karaciğer sirozu ■ Nefrotik ödem ■ Premenstrüel ödem ■ Diabetes insipitus tedavisi ■ Hipokalemi ■ Hiponatremi ■ Hiperürisemi ■ Hiperlipidemi ■ Hiperglisemi
Tedavide kullanılan Tiazid türevi diüretikler: Hidroklorotiazid (Esidrex) Bendroflumetiazid (Naturetin) Klortalidon (Hygroton) Klopamid (Brinaldix) Mefrusid (Baycaron)
3- KIVRIM DİÜRETİKLERİ Henle kıvrımının çıkan kısmını etkilerler. En güçlü diüretiklerdir. Furosemid (Lasix): Hem oral hem de parenteral yolla kullanılabilir. Sindirim sistemi ile ilgili yan etkileri ve alkaloz yapma eğilimi düşüktür. Antihipertansif etkisi de vardır. Kalsiyum atılımını da artırır. Etakrinik asid (Hydromedin) : Furosemid gibi kullanılır. Bumetanid (Salurin, Burnid) : Furosemid gibi kullanılır.
Kıvrım Diüretikleri Endikasyonları: Yan etkileri: ■ Akut ve kronik böbrek yetmezliği ■ Akut sol kalp yetmezliği ■ Karaciğer sirozu ■ Zorlu diürez Prostat hipertrofisi, Gut ve Diabetes mellitus'lu hastalarda kullanılmamalıdır. ■ Hiponatremi ■ Hipokalemi ■ Hipotansiyon ■ Hipovolemi ■ Hiperürisemi ■ Hiperglisemi ■ Reversibl sağırlık
4- POTASYUM TUTUCU DİÜRETİKLER Toplayıcı kanalların başlangıç kısmını etkilerler. Diğer diüretiklerin etkilerini artırır ve hipokalemiyi etkin ve dengeli bir şekilde düzeltirler. Spironolakton (Aldactone) Triamteren (Triamteril) Amilorid (Moduretic)
Spironolakton (Aldactone): Aldosteron antagonistidir Spironolakton (Aldactone): Aldosteron antagonistidir. Etkisi tedavi başladıktan 2-3 gün sonra belirgin olur. Oral yolla kullanılır. Natriüretik etki gücü fazla değildir. Bir süre sonra etkisine tolerans gelişir. Hiperkalemi, jinekomasti ve uzun süre kullanılınca üremi gibi yan etkiler yapabilir. Triamteren (Triamteril) : Sadece toplayıcı kanallara etkilidir. Tiazidler, bu ilacın etkinliğini arttırır. Triamteren de tiazidlerin yaptığı potasyum kaybını azaltır. Konjestif kalp yetmezliği ve karaciğer sirozunda kullanılır. Hiperkalemi ve hiperürisemi yapabilir. Amilorid (Moduretic): Distal tübül ve toplayıcı kanalları etkiler. Hiperkalemi, hiperglisemi, hiperürisemi ve hiperazotemi yapabilir.
5- OZMOTİK DİÜRETİKLER Oligüri (az idrar çıkarma)ye karşı kullanılırlar. Sodyum, potasyum ve su kaybını arttırırlar. Dokularda biriken sıvıyı dolaşıma çekerler. Böylece hipervolemi gelişir ve glomerüler filtrasyon hızı artar. İ.v. infüzyon şeklinde hipertonik solüsyonlar halinde kullanılır. Plazma proteinlerine bağlanmazlar. En çok kullanılanlar: Mannitol, Üre, Glukoz ve İsososrbid 'dir.
SIVI VE ELEKTROLİT DENGESİ BOZUKLUKLARINDA KULLANILAN İLAÇLAR Vücudun normal hidratasyonu, yiyecek ve içecekler içinde alınan su (1000-1500 ml), vücuttaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan su (200-300 ml) ile, idrar, feçes ve terle olan su kaybı arasındaki dengeye bağlıdır.
Na (Sodyum) Dengesi Bozulması ve Dehidratasyon Su kaybının su alınışından daha fazla olması, dehidratasyon oluşturur. Dehidratasyon hallerinde tip saptanması yapılıp ona göre tedavi uygulanmalıdır. Bu amaçla serum sodyum konsantrasyonu (natremi) ölçümü yapılır. (Natreminin normal değeri:136-145 mEq/L.)
Hiperhidratasyon Dehidratasyonun tersi durumdur. Ekstraselüler sıvı hacminin artması ile karakterizedir. Primer hiperhidratasyon (su zehirlenmesi), aşırı ADH verilmesi ya da vücutta aşırı salgılanması halinde görülür. Tedavi için su alınması kısıtlanır, %5 lik NaCl solüsyonundan 50- 150 ml i.v. verilir.
K+ (Potasyum) Eksikliği Tedavisinde Kullanılan Solüsyonlar Plazma K+ konsantrasyonunun normal sınırları 3,5-5 mEq/ l kabul edilir.Bu değerden azsa hipokalemi, çoksa hiperkalemi mevcuttur. K+ eksikliğinin tedavisi için kullanılan solüsyonlar; KCl solüsyonu, K -fosfat solüsyonu, K -asetat solüsyonu, Darrow solüsyonu (KCl + NaCl + Na-laktat).
Hiperkalemi Hiperkalemi, oligürili böbrek yetmezliklerinde olduğu gibi böbreklerden itrahın azalması hallerinde ve travma ve bazı hastalık hallerinde görülür. Tedavisi için kullanılan ilaçlar; Hipertonik glikoz + insülin, NaHCO3 solüsyonu, Ca++ solüsyonu, Na-polistiren sülfonat (Kayexalate) : Katyon değiştirici reçinedir.
Ca++ (Kalsiyum) Eksikliğinde Kullanılan İlaçlar Normal Ca++ düzeyi 8,5-10,5 mg/100 ml arasındadır. Ca++ eksikliğinde kullanılan ilaçlar; Ca-glükonat: Ağızdan, i.m. ve i.v. kullanılabilir. CaCl2 : Sadece ağız yolundan kullanılır. Ca-fosfat ağız yolundan kullanılır.
Mg++ (Magnezyum) İyonu Eksikliğinde Kullanılan İlaçlar Plazmada normalde 1,6-2,1 mEq/l bulunur. Hipermagnezemi, böbrek yetmezliği olan hastalarda, fazla miktarda Mg'lu ilaç verilenlerde ortaya çıkabilir. (Örneğin antasid veya laksatif olarak Mg++ tuzları kullanıldığında). Tedavisi için furosemid ile zorlu diürez yapılabilir, semptomatik tedavi yöntemleri uygulanır ve spesifik antidot olarak kalsiyum tuzları verilebilir.
ASİT-BAZ DENGESİ BOZUKLUKLARINDA KULLANILAN İLAÇLAR Vücutta metabolik olaylar sonucu oluşan asid maddelerden CO2 akciğerlerden, katı organik ve inorganik asidler böbrekler tarafından elimine edilir. Vücut sıvılarındaki tampon sistemler sayesinde de bu sıvıların pH'sı 7.35-7.45 arasında tutulur. Bazı durumlarda bu pH sınırının altına düşüldüğü veya üstüne çıkıldığı görülebilir. Böyle durumlarda asidoz veya alkaloz gelişmesinden söz edilir.
Asidoz gelişmesine neden olan durumlar ; Akciğerlerden CO2 in atılmasının azalması sonucu respiratuvar asidoz gelişir. Metabolizma bozukluklarında asid metabolitlerin birikmesi sonucu metabolik asidoz olur. Böbreklerden H+ atılmasının azaldığı durumlarda renal asidoz gelişir.
Alkaloz gelişmesine neden olan durumlar; Akciğerlerden aşırı miktarda CO2 atılmasına bağlı olarak respiratuvar alkaloz oluşur. Gastrointestinal kanaldan H+ (asid) kaybı, böbreklerden H+ kaybı ve fazla miktarda NaHCO3 alınması sonucu metabolik alkaloz meydana gelir.
Asidoz hallerinin tedavisi için kullanılan solüsyonlar: NaHCO3 solüsyonu: NaCl ile birlikte kombine kullanılır. İzotonik Na-laktat solüsyonu Hipertonik Na-Laktat solüsyonu Na-sitrat ve disodyum hidrojen sitrat Trometamin solüsyonu (THAM) Alkoloz hallerinin tedavisi için kullanılan solüsyonlar; İzotonik NH4 Cl solüsyonu Arginin hidroklorür solüsyonu Lizin hidroklorür solüsyonu
PLAZMA YERİNİ TUTAN SOLÜSYONLAR Ağır kanama ve buna bağlı olarak şok hallerinde kan hacmini yeterli düzeye döndürmek için kan verilmesi gerekir. Fakat kan verilmesinin çeşitli sakıncaları vardır. Bulma zorluğu, uzun süre saklanamaması, tiplendirme (matching) yapılması sorunu ve hepatit yapma riskleri vardır. NaCl ve glükoz solüsyonları da dolaşımı çok kısa bir süre desteklerler.
Herhangi bir sebeple meydana gelen ağır kanamalarda ve hemorajik şok olgularında, dolaşan kan hacmini yeterli düzeye çıkarmak için kan transfüzyonu veya kanın yerini tutacak sıvıların verilmesi gereklidir. Kanın globulin, albumin ve bütün pıhtılaşma faktörlerini taşıyan sıvı kısmına plazma denir.
Plazma yerine kullanılan maddeler, genellikle makromoleküllü kolloidlerdir. Bu maddelerin şu özelliklere sahip olmaları gerekir; Kanda uzun süre kalmalıdır, Toksik etki oluşturmamalı, yavaş olarak metabolize ve itrah edilmelidir, Viskozitesi plazmanınkine benzemelidir, Antijenik olmamalıdır, Kan grubu testlerini, pıhtılaşmayı ve sedimantasyon hızını bozmamalıdır.
Plazma yerini tutan solüsyonlar; kanama, cerrahi işlemler, travma, yanık, septik ve nörojenik şok hallerinde iv. İnfüzyon olarak kullanılırlar. 1- Dekstran 2- polivinilpirolidon (PVP, periston) 3- Polijelin (Haemaccel) 4-Hidroksietil Nişastası (Hespan) 5- Plazma 6- Normal İnsan Serum Albumini 7-Tam kan
1-Dekstran Dekstran, karbonhidratlardan sakkarozun bakteriler tarafından fermantasyonu sonucu üretilen kompleks bir polisakkariddir. Tedavide; dekstran 60 ve dekstran 70 (Macrodeks) volüm tamamlama sıvıları olarak kullanılır. Dekstran 40 (Rheomacrodex) replasman sıvısı olarak önerilmez.
Dekstranlar plazma hacmini artırdığından şok tedavisinde, kanama hallerinde kalbin dolma basıncını artırmak için kullanılır. Kanama durumlarında kan transfüzyonu gereğini ortadan kaldırmaz, bir süreliğine erteler. Dekstran, 500-1000 ml İV uygulanır. Beş(5) günden uzun süre verilmez. Çözeltiler bekleme sırasında çökebilir. Yeniden çözmek için ılık suda bekletilmelidir.
En önemli yan etkileri, alerjik niteliktedir ve seyrek görülür En önemli yan etkileri, alerjik niteliktedir ve seyrek görülür. Nadiren akut anafilaktik şok yapabilir. Pıhtılaşmayı bozar, kanama zamanını uzatır ve ilk 6-9 saatten sonra kanama yapabilir. Kan grubu testlerini bozar. Glomerüler filtrasyonu yavaşlatabilir. Kontrendikasyonları: Böbrek yetmezliği, pıhtılaşma bozukluğu ve hipervolemi durumlarında kullanılmamalıdır.
2- Polivinilpirolidon (PVP, Periston) Yüksek molekül ağırlıklı bir maddedir. Bazı ülkelerde kullanımı yasaklanmıştır.
3- Polijelin (Haemaccel) Polijelin, denatüre jelatinden hazırlanan bir polipeptiddir. Böbreklerden yavaş atılır. Hipovolemik şok, kan ve plazma kaybı (travma, yanıklar) olan durumlarda kullanılır. İV infüzyonla hipovolomi tedavisinde kullanılır. Allerjik yan etkiler yapar. Böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır.
4- Hidroksietil Nişasta (Hespan) Hidroksietil nişasta (hetastarch) polisakkaridlerin karışımıdır. (Yarı sentetik olarak elde edilir.) Salindeki % 6’lık solüsyonu, İV infüzyonla günde 500-1000 ml verilir. Akut hemorajik şok, yanık şoku, travmatik ve septik şok çeşitleriyle kan hacminin yerine konmasında kullanılır. Yüksek dozda koagülasyonu bozabilir. Bilinen hemostaz ve pıhtılaşma bozukluğu ve böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanılmamalıdır.
5- Plazma
Normal plazma, tam kan alındıktan sonra ilk 5 gün içerisinde santrifüj edilmesi ile elde edilir. Şekilli elemanların ayrılmasından sonra kalan kısmına taze plazma denir. Dondurularak -25° C'de 3 yıl saklanabilir. Volüm tamamlanması ve beslenme amacıyla kullanılmamalıdır. Verilirken elde edildiği kan grubu ve hastanın kan grubunun uygun olup olmadığına bakılmalıdır.
6- Normal İnsan Serum Albumini Sağlıklı donör olarak kullanılan insanların kanlarının işlemlerden geçirilmesiyle elde edilir. 100 ve 250 ml plazmaya denk olan 20 ve 50 ml‘lik üniteler şeklinde hazırlanmaktadır.
Yanık şoku, septik şok, hipovolemi durumlarında dolaşan kan hacmini artırmak ve böylece kalbin dolma basıncını pompalamaya elverişli duruma getirmek için kullanılır. Nefroz ve kronik karaciğer yetmezliğinde oluşan hipoalbüminemiyi düzeltmek için de uygulanır. Hiperbilirünemili yeni doğanlarda kan değişimi yapılırken bilüribini bağlayabildiğinden kana yardımcı olarak kullanılır. Plazma hacmini genişletmek için genellikle % 5’lik izotonik solüsyon halinde İV infüzyonla uygulanır. Bazen üşüme, titreme, ateş, ürtiker, hipotansiyon, solunum ve kalp hızında değişme yapabilir. Beslenme için kullanılmaz. Esansiyel aminoasitler açısından yetersiz ve pahalı bir kaynaktır.
7- Tam Kan Tam kan, uygun donörden alındıktan sonra hiçbir işlem uygulanmadan 63 ml antikoagulan içinde saklanan 450 ml (+- %10) ve ABO ve Rh tiplendirilmesi saptanmış olan kana denir. 200 ml’ si eritrosit, 250 ml’ si plazmadan oluşur. Pıhtılaşmaması için, içine sitrat, genellikle CPD (Citrate-Phosphate-Dextrose) şeklinde katılmıştır. Türkiye'de en çok kullanılan antikoagulan koruyucu sıvı CPDA-1 (Citrate-Phosphate-Dextrose-Adenin) dir. Ek sıvıların özelliklerine göre kanın saklama süresi uzar.1-6 °C CPD sıvılarında 21 gün, CPDA-1 sıvısında 35 gün saklanır.
Transfüzyondan önce, "crossmatching" yapılmalıdır. Kan transfüzyonundan önce alıcı ve verici kanları arasındaki uygunluğu tesbit için yapılan (Karşılaştırma sonucu aglütinasyon olmayışı iki kanın aynı gruptan olduğunu gösterir).
Depolanma süresi boyunca, eritrositler içinde ve kanda bazı değişiklikler olur. 24 saatten daha kısa süre beklemiş kana taze tam kan denir. Taze kan içindeki eritrositler, transfüzyondan sonraki ilk 24 saat içinde, depolanmış olan kanın içindeki eritrositlerden daha yavaş yıkılır. Depolanma süresi boyunca eritrositler içinde ve kanda bazı değişiklikler olur (eritrositte ATP ve disfosfogliserat azalması, trombosit, faktör VIII ve diğer bazı faktörlerin yıkılması, K+ ve serbest laktik asit düzeyi artması gibi).
Yan etkileri Donörden viral ve diğer bazı enfeksiyonların transferi, Alerjik reaksiyonlar, ateş yükselmesi, hemoliz ve ona bağlı komplikasyonlar, Sitrata bağlı hipokalsemi ve buna bağlı komplikasyonlar, immünizasyon, tromboflebit, hava embolisi, Aşırı transfüzyona bağlı hacim yüklemesi ve akut akciğer ödemi ve kronik transfüzyon durumunda hemosideroz (demiri içeren hemosiderin pigmentinin dokularda aşın miktarlarda birikmesi) dur.
Günümüzde tam kan nadir kullanılmaktadır Günümüzde tam kan nadir kullanılmaktadır. Temel olarak diğer kan ürünlerinin elde edilmesinde kaynak olarak kullanılır. Tam kandan çöktürme ve santrifügasyon suretiyle eritrosit süspansiyonu, lökosit ve trombositten fakir eritrosit süspansiyonu ve dondurulmuş eritrosit süspansiyonu hazırlanabilir.
Sonuç.. Vücudun normal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için su ve elektrolit dengesinin önemi büyüktür. Vücutta çeşitli nedenlerle su ve tuz tutulması olduğunda ve bazen de zehirlenme tedavilerinde diüretiklerden yararlanılır. Elektrolit eksikliği olduğunda, eksik olan element yerine konur. Asid-baz dengesi bozukluklarında dengesizlik düzeltilmeye çalışılır.