İDARE HUKUKU DERS SUNUMU
DEVLET VE KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ GİRİŞ DEVLET VE KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ
I) BİRLİKTE YAŞAMA ZORUNLULUĞU, OTORİTE, İHTİYACI VE DEVLET 1) Toplum Halinde Yaşama Zorunluluğu İnsan olmanın bir gereği olarak bir arada bulunan insanlardan oluşan topluluğa ‘‘toplum’’ denilmektedir. Toplu olarak yaşama zorunluluğunun temelinde güvenlik ve ihtiyaçların karşılanması olarak iki sebep bulunmaktadır. Bu ihtiyaçları karşılamak için insanların güç birliği yapması gerekmektedir.
2) Otorite İhtiyacı ve Devlet İnsanlar bir arada yaşamaya mecburdur ve insan tabiatında açgözlülük, saldırganlık, başkasının hakkına göz dikme gibi özellikler bulunmaktadır. Bu yüzden güçlünün güçsüzü ezdiği bir durumla karşı karşıya kalacağız tam da bu noktada yasakçı ve hakime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da otorite ihtiyacını gerektirmektedir. Bu otorite günümüz de ‘‘devlet’’tir.
3) Devletin Ortaya Çıkışını Açıklayan Teoriler Devlet felsefesi üzerinde çalışmalar yapan bir çok düşünür, Devletin ortaya çıkış nedenleri üzerine teoriler geliştirmiştir. Bu teoriler; a) İlahi hukuk teorisi b) Aile teorisi c) Ekonomik teori d) Biyolojik teori e) Pozitivist teori f) Sosyal sözleşme teorisi g) Kuvvet ve Müdahale teorisi
II) KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ ANLAYIŞININ DOĞUŞU Anayasa ve Tüzel Kişilik Kavramı Anayasanın ilk üç maddesine baktığımızda, ‘‘egemenlik’’ Türk Milleti denilen ve bu ülkede yaşayan insanların bütünüdür. Dolayısıyla ülkede yaşayan insanlardan ayrı bir ‘‘kişilik’’ ile karşılaşıyoruz. Demek oluyor ki ülkede yaşayan insanların bütünün ifadesi olan Türkiye Devleti diye bir hukuki kişilik söz konusudur.
2) Kamu Hukuku-Özel Hukuk Ayırımı Devlet diye bir hukuki kişiliğin varlığının kabulü, kamu hukuku-özel hukuk ayrımının kabulü ile ortaya çıkmıştır. Roma Hukukunda, bugünküne benzer bir şekilde özel hukuk ve kamu hukuku ayrımı yapılmış ve hukukçular tarafından geliştirilmiştir.
3) Tarihsel Süreç İçinde Devlet Tüzel Kişiliği Devlet tüzel kişiliği fikrinin mahiyet itibariyle ilk çağlara kadar uzandığı ifade edilmektedir. İlkçağda devletin, kendisini meydana getiren gerçek kişilerden ayrı bir varlık oluşunun kabul edildiği belirtilmektedir. Ortaçağ döneminde sosyal yapı kişilerin toprakla olan ilişkilerine göre belirlenmektedir.
Monarşiler döneminde feodal sistemden kurtulmak için güçlü merkezi idareler yani monarşik yönetim savunulmuştur. Başta Almanya olmak üzere Prusya, Avusturya, Fransa gibi ülkelerde mutlak merkezi idareler oluşturulmuştur.
III) TÜZEL KİŞİLİK KAVRAMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ Günümüz hukuk sistemlerinde, hak sahibi olabilme iktidarı sadece insanlara tanınmış değildir. Gerçek kişilerin yanında tüzel kişi (personne morale) adı verilen bir takım kişi veya mal topluluklarının da hukuk süjeliği tereddütsüz kabul edilmektedir.
1) Tüzel Kişilik Kavramının Kabulünü Doğuran İhtiyaçlar Tüzel kişik kavramının ortaya çıkış nedenleri; İnsanlar sayısız menfaatlere sahiptir ve bunların birçoğunu tek başlarına gerçekleştirme imkanına sahip değillerdir. İnsanlar, uzun süreli yani bir insan ömrünü aşan boyutlarda amaçlar edinmektedirler.
2) Tüzel Kişilik Kavramının Unsurları Örgütlenme unsuru: Amacını gerçekleştirecek organlara sahip olması demektir. Sürekli amaç unsuru: Bu amacın süreklilik arzetmesi gerektiğini belirten unsurdur. Bağımsızlık unsuru: Kişilerden ayrı bir kişiliğe sahiptir, onlardan ayrı olarak haklara ve borçlara ehildir.
3) Tüzel Kişiliğin Hukukî Niteliğini Açıklayan Teoriler a) Varsayım teorisi: Gerçek irade sahibi olanlar sadece insanlardır,ancak sadece insanların hak sahibi olması insanların günlük ihtiyaçlarına yeterince cevap vermemektedir. Bu yüzden, bir varsayımdan ibaret olan yapay varlıklara da hak sahibi olabilme imkanı hukuk düzeni tarafından sağlanmaktadır.
b) Gerçeklik Teorisi: Bu teoriye göre, tüzel kişiler birer varsayım değil aksine gerçek varlıklardır. Yine bu görüşe göre, gözle görülebilir olmak, hak süjesi sayılabilmek için zorunlu bir unsur değildir. Bu görüşe göre, tüzel kişilerin kendine özgü bir iradesi vardır ve bu iradesine organları eliyle açıklar.
c) Amaç kişiliği teorisi: Varsayım teorisiyle gerçeklik teorisinin sakıncalı yönlerini ayıklayıp, olumlu yönlerini alarak ikisinin ortası bir yöntemle tüzel kişiliği açıklar. Bu görüşe göre, tüzel kişiler canlı varlıklar değil ama örgütlenmiş amaç topluluklarıdır.
d) Soyutlama Teorisi: Tüzel kişilerin gerçekliği olmayıp, insan aklının ortaya çıkardığı bir varlıktır. Fakat tamamen bir varsayımda değildir. Başka bir ifadeyle tüzel kişi, gerçekte var olmayan, ama insan aklının oluşturduğu bir üründür.
IV) KAMU TÜZEL KİŞİLERİ 1) Kişi Kavramı Hukuki anlamda kişi, hukuki ilişkilere taraf olabilen, hak sahibi ve yükümlü (alacaklı ve borçlu) olabilen varlıklardır.
2) Kişi Türleri Hukuki kişiler ‘‘gerçek kişiler’’ ve ‘‘tüzel kişiler’’ olarak ikiye ayrılır. Gerçek kişiler: Hakiki şahıslar insanlardır. İnsanlar hukuk nazarında kişi olup, haklara ve borçlara ehildirler. Tüzel kişiler: Ortak bir amacın devamlı bir surette gerçekleştirilmesi amacıyla örgütlenmiş bulunan kişi yada mal topluluklarıdır.
3) Kamu Tüzel Kişileri Kamu hukuku tüzel kişileri, kamu hukukundan doğan üstün hak ve yetkilere sahip, kamu hukuku kuralına göre kurulan, bu kurallara göre faaliyet yürüten tüzel kişilerdir.
4) Kamu Tüzel Kişilerinin Özellikleri a) Kanunla kurulma: Kamu tüzel kişilerinin kurulması ve sona ermesi kanun ile olur. b) Kamu gücünden yararlanma: Kamu tüzel kişileri re’sen hareket etmek, kamulaştırma yapmak gibi üstün kamu hukuku yetkilerine sahiptir. c) Ayrı hukukî rejim: Kamu tüzel kişileri hem personeli hem de malları yönüyle özel bir hukuki rejime tabidir. d) Kanunilik: Faaliyet alanları kanunla belirlenir.
5) Kamu Tüzel Kişilerinin Türleri ve Uğraş Alanları Kamu tüzel kişilerinin uğraş alanı kamu hizmetidir. Kamu tüzel kişilerinin bazıları birden fazla kamu hizmetini yürütebilirken, bazıları sadece belirli bir kamu hizmetini yürütebilmektedir. Belirli bir kamu hizmetini yürütebilen kamu tüzel kişilerine ‘‘kamu kurumu’’, sayıları sınırlı olan birden fazla kamu hizmeti üstlenmiş olan kamu tüzel kişilerine de ‘‘kamu idaresi’’ denilmektedir.
6) Kamu Tüzel Kişiliğinin Sahip Olduğu Yetkiler a) Kamu tüzel kişileri hak ve fiil ehliyetine sahiptir. b) Kamu tüzel kişileri organları eliyle yönetilir. c) Kendilerine has bir malvarlıkları ve bütçeleri bulunmaktadır. d) Her bir kamu tüzel kişisinin kendine özgü görevlileri bulunmaktadır.
İDARE HUKUKUNUN GENEL KAVRAMLARI VE İLKELERİ BİRİNCİ BÖLÜM İDARE HUKUKUNUN GENEL KAVRAMLARI VE İLKELERİ
I) İDARE HUKUKUNUN GENEL KAVRAMLARI A) İDARE KAVRAMI 1) İdarenin Tanımı Genel anlamda idare, belli bir amacın gerçekleştirilmesi için kurulan örgüt veya bu amaca ulaşmak için yürütülen plânlı insan faaliyeti demektir. Bu anlamda idare, hem bir örgütü, hem de bu örgütün faaliyetlerini ifade eder. İdare olgusu beşeri faaliyetin her alanında görülür. Açıkçası nerede belli bir amacın gerçekleşmesi için yapılan bir insan faaliyeti varsa, orada bir “idare” vardır.
2) Kamu İdaresi-Özel İdare Ayrımı Amaçları farklıdır. Kamu idaresinin amacı “kamu yararı”dır. Özel idarelerin amacı ise “özel yarar”, yani kâr elde etmektir. Kamu idareleri, kamu yararı amacını gerçekleştirebilmek için, “kamu gücü (puis- sance publique)”yle donatılmışlardır. Oysa özel idareler, kamu gücüne sahip değildirler.
Kamu idareleri özel kişiler karşısında üstün konumdadırlar Kamu idareleri özel kişiler karşısında üstün konumdadırlar. Özel kişilerin rızaları hilafına onlar hakkında işlem yapabilirler. Oysa özel idareler ile özel kişiler arasında eşitlik ilkesi geçerlidir. Kamu idaresinin kuruluşu ve çalışması kanunlarla düzenlenmiştir. Kamu idaresi alanında kanuna bağlılık ilkesi geçerlidir. Buna karşılık özel idarelerin kuruluş ve faaliyetlerinde kural olarak serbestlik ilkesi geçerlidir.
3) İdarenin Diğer Devlet Organlarından Ayrımı Organik Anlamda İdare ‘‘İdare organı”, devletin bir organıdır. A) İdare Organının Yasama Organından Ayrılması: İdare organının yasama organından ayrılmasında bir mesele yoktur. Zira 1982 Anayasasına göre, yasama organı genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisidir (m.75). Yani genel oyla seçilen 550 milletvekilinin oluşturduğu organ, “idare organı” değil, “yasama organı”dır.
B) İdare Organının Yargı Organından Ayrılması: Anayasamızın 9’uncu maddesine göre, “yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır”. İdare, yargı organı dışında yer alır. C) İdare Organının Yürütme Organından Ayrılması: Anayasamıza göre idare organı, yürütme organının içinde yer almaktadır. Ancak idare, yürütme organının tamamı değil, sadece bir kısmını oluşturmaktadır. Yürütme Organı: 1) Cumhurbaşkanı 2) Bakanlar Kurulu 3)İdare - şeklinde tasnif edilmiştir. Buna göre; İdare yürütme organı içinde yer alan fakat yürütme organının Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu dışında kalan kısmı ifade eder.
Devlet Organları Arasında İdarenin Yerini Şematik Olarak Gösterelim:
b) Fonksiyonel Anlamda İdare Fonksiyonel anlamda idare yapılan faaliyetin niteliğine göre belirleme yapılmasını ön gören bir kavramdır. İdari fonksiyonun bir diğer tanımıda ‘‘toplumun yaşamını sürdürmesi için yürütülen kamusal etkinlikler’’dir.
b-1) İdari İşlev Dışında Kalan Faaliyetler a) Yasama faaliyetleri idari işlev dışındadır. b) Yargılama faaliyetleri idari işlev dışındadır. c) Hükümet işleri idari işlev dışındadır.
b-2) İdari İşlev İçinde Yer Alan Kuruluşlar a) Yasama organı işlevsel anlamda idare içinde yer alır: Yasama organının faaliyetleri dışında, başkanlık, başkanlık divanı ve genel sekreterlik tarafından yürütülen ve idari işlemleri bulunmaktadır. Örneğin, yasama organında istihdam edilen personelin yönetimi
b) Yargı organı işlevsel anlamda idare içinde yer alır: Yargı organının yargılama faaliyeti dışında idare işlevine giren idari nitelikteki işlemleride bulunmaktadır. Adalet hizmetinin kuruluşu ve yürütülüşüne ilişkin işlemler idari işleve girmektedir.
c) Yürütme organı işlevsel anlamda idare içinde yer alır: Hükümet işleri dışındaki tüm faaliyetleri ,idari etkinlik içinde yer alır. d) Özel hukuk kişileride işlevsel anlamda idare içinde yer alabilir.
B) İDARE HUKUKUNUN TANIMI, DOĞUŞU ve ÖZELLİKLERİ 1) İdare hukuku Tanımı ve İdare Hukuku Sistemleri B) İDARE HUKUKUNUN TANIMI, DOĞUŞU ve ÖZELLİKLERİ a) İdare Hukukunun Tanımı: “İdare hukuku (droit administratif)”, biri geniş, diğeri dar olmak üzere iki değişik anlamda tanımlanmaktadır. Geniş anlamda idare hukuku: İdarenin kuruluş ve işleyişine uygulanan hukuk kurallarının bütünüdür. Bu kurallar kamu hukuku kuralları olabileceği gibi özel hukuk kuralları da olabilir. 2. Dar anlamda idare hukuku: İdarenin kuruluş ve işleyişine uygulanan kamu hukuku kurallarının bütünüdür. Bu anlamda idare hukuku kuralları, özel hukuk kurallarından farklı, “özel hukuk kurallarını aşan birtakım kurallar”dan oluşur.
b) İdare Hukuku Sistemleri: 1. Anglo-Sakson Sistemi: Adlî İdare Sistemi “Ortak hukuk (common law) sistemi” veya “adlî idare sistemi”de denen Anglo-Sakson sistemi, İngiltere, ABD ve İngiltere’nin eski sömürgesi olan ülkelerde uygulanır. 2. Kara Avrupası Sistemi: İdarî Rejim, başta Fransa olmak üzere, kara Avrupası ülkelerinde (Almanya, İtalya, İspanya, Yunanistan, Türkiye vs.), idareye özel kişilerin tâbi olduğu hukuktan farklı bir hukuk uygulanır.
2) İdare Hukukunun Doğuşu ve Gelişimi İdare hukuku, Fransa’da 19’uncu yüzyılda çok özel koşullar neticesinde doğmuş ve yavaş yavaş gelişmiştir. Fransa’da Fransız ihtilalinden sonra, 16-24 Ağustos 1790 tarihli Kanunla, “idarî ve adlî makamların ayrılığı ilkesi” kabul edilmiş ve hâkimlerin idareye karşı açılmış davalara bakmaları, idarî işler hakkında karar vermeleri cezaî müeyyideye bağlanarak yasaklanmıştır.
3) İDARE HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ 1. İdare hukuku genç bir hukuk dalıdır. 2. İdare hukuku “tedvin (codifié)” edilmemiş bir hukuk dalıdır. 3. İdare hukuku, büyük ölçüde, “içtihadî (jurisprudentielle)” bir hukuk dalıdır. 4. İdare hukuku bağımsız (autonome) bir hukuk dalıdır. 5. İdare hukuku “statüsel (statutaire)” niteliktedir. Yani idare hukuku durumları akdî ve iradî değil, kanunî ve nizamidir. 6. İdare hukuku işlemleri “tek-taraflı (unilatérale)”dır. 7. İdare hukukundan doğan uyuşmazlıklara, kural olarak, idarî yargıda karara bağlanır.
C) İDARE HUKUKUNUN KAYNAKLARI
D) İDARE HUKUKUNUN UYGULAMA ALANI İdarenin yürüttüğü her faaliyet idare hukukuna tâbi değildir. Bu nedenle, idarenin hangi faaliyetinin idare hukukuna, hangisinin ise özel hukuka tâbi olduğunu, yani idare hukukunun uygulama alanını saptamamız gerekir. “İdare hukukunun uygulama alanı”nın tespiti için üç ölçüt kullanılmaktadır: Kamu gücü ölçütü, kamu hizmeti ölçütü ve idari işlev ölçütüdür.
II) İDARE HUKUKUNU ETKİLEYEN ANAYASAL İLKELER Anayasamızın 1., 2., 3. ve 10. maddelerine baktığımızda. Bu dört maddeden yola çıkarak idare hukukuna hâkim olan temel ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Cumhuriyetçilik ilkesi 2. Üniter devlet ilkesi 3. İnsan haklarına saygılı devlet ilkesi
4. Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesi 5. Demokratik devlet ilkesi 6. Laik devlet ilkesi 7. Sosyal devlet ilkesi 8. Hukuk devleti ilkesi 9. Eşitlik İlkesi 10. Başlangıçta Belirtilen İlkeler
Bu ilkeleri incelemek esasen anayasa hukukunun konusuna girer Bu ilkeleri incelemek esasen anayasa hukukunun konusuna girer. O nedenle, bu ilkeler konusunda anayasa hukuku kitaplarına bakılmalıdır. Ancak bu ilkelerden “hukuk devleti”, ‘‘sosyal devlet’’ ve “eşitlik” ilkelerinin idare hukuku açısından arz ettikleri önem dolayısıyla burada da incelenmesi gerekir. Keza burada, önemine binaen “idarenin kanunîliği ilkesi”ni de görmek gerekir.
A) HUKUK DEVLETİ İLKESİ 1982 Anayasasının 2’nci maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir”. Tanım: Hukuk devleti, en kısa tanımıyla, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukukî güvenlik sağlayan devlet demektir.
Hukuk devleti ilkesenin varlığı aşağıdaki unsurların bulunmasına bağlıdır.
1) Hukuk Devleti – İdare Hukuku İlişkisi Devletin organları içinde yürütme hem işlemler hem de eylemler yapabilme kudretine sahiptir oysa yasama ve yargı sadece işlemler yapar. Yasama ve yargı zaman zaman faaliyetlerine ara verirken yürütme faaliyetine ara vermez. İdare hem açıkladığı irade bakımından hem de görevleri bakımından bazı ayrıcalıklara sahip bulunmaktadır. Bu denli güçlü yürütme karşısında bireylerin korunması ise sadece idarenin yargı denetimine tabii olmasıyla mümkün olacaktır.
B) SOSYAL DEVLET İLKESİ İkinci Dünya Savaşından sonra insanların karşı karşıya kaldığı sosyal ve ekonomik bunalımı ortadan kaldırmak ve kişileri ekonomik anlamda bir nebze olsun rahatlatmak için devletin ekonomik hayata müdahalesidir. Sosyal Devlet anlayışı ile hak ve özgürlükler sistemine sosyal ve ekonomik haklar dahil edilmiş, bu hakların kullanılabilir olması için devlete bazı yükümlülükler yüklenmiştir.
Sosyal Devlet, Anayasamızın 2 Sosyal Devlet, Anayasamızın 2. maddesinde Devletin niteliklerinden birisi oalrak belirtilmiştir. Anayasa 5-10-48-166-167. maddelerinde bununla ilgili düzenlemeler vardır. Sosyal Devletin amacı, kişilere insan onuruna yaraşır, güvenli, asgari bir hayat düzeni sağlayarak toplumda güçsüzleri koruyucu faaliyetlerde bulunması, gerektiğinde ekonomiye müdahale etmesidir.
1) Sosyal Devlet – İdare Hukuku İlişkisi Sosyal devlet ilkesinin gerçekleştiricisi idaredir. İdare yetkilerini kullanırken, görevlerini yerine getirirken, kamu hizmetlerini sunarken sosyal devlet ilkesine uygun davranmak zorundadır. Toplumda güçsüzlerin korunması amacıyla kamu hizmetlerini sunarken kâr etmemeyi amaçlamalıdır.
C) EŞİTLİK İLKESİ İdare hukukuna hâkim olan ilkelerden birisi de eşitlik ilkesidir. Eşitlik, biri mutlak, diğeri nispî olmak üzere iki değişik anlamda anlaşılmaktadır. Anayasa eşitlik ilkesine, ‘‘genel esaslar’’ kısmı içerisinde yer vermiştir. Bu nedenle eşitlik ilkesi, kamu makamlarına, faaliyette bulunurken kişlere eşit davranmalarını buyuran ve devlet yönetimine hakim olan genel esas niteliğindedir.
Mutlak Eşitlik: Mutlak eşitlikten kastedilen şey, kanunların herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Mesela, hak arama özgürlüğünün sağlanmasında, hiçbir ayrım (dil,din,ırk,cinsiyet...) gözetmeksizin herkese eşit davranılmasıdır. Nispî Eşitlik: Nispî eşitlikten kastedilen şey ise, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme tâbi tutulmasıdır. Mesela, toplu taşıma araçlarında engelli kişiler için özel uygulamalar yapılması.
1) Eşitlik İlkesi - İdare Hukuku İlişkisi Anayasanın 10. maddesinde açıkça belirtildiği gibi, ‘‘Devlet organları ve idari makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda’’ olmasıdır. Bu nedenle, idare işlem ve eylemlerini gerçekleştirirken eşitlik ilkesine uygun davranmak zorundadır.
D) İDARENİN KANUNÎLİĞİ İLKESİ “İdarenin kanunîliği ilkesi”ne, “kanunî idare ilkesi” veya “yasal yönetim ilkesi”de denir. İdarenin kanunîliği ilkesinin iki değişik anlamı vardır. İdarenin eylem ve işlemleri hem kanuna dayanmalı, hem de bu eylem ve işlemler kanuna aykırı olmamalıdır. Yani kanun, idarenin faaliyette bulunabilmesinin hem şartı, hem de sınırıdır.
E) MERKEZDEN YÖNETİM - YERİNDEN YÖNETİM İLKESİ Anayasa (m.123) : ‘‘İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır’’. Görüldüğü üzere merkezden yönetim ve yerinden yönetim ilkesi Anayasamıza hakim olan ilkelerdendir. Devlet tüzel kişiliğine ‘‘merkezi yönetim’’, devlet dışındaki kamu tüzel kişilerinede ‘‘yerinden yönetim idareleri’’ denilir.
1) Merkezden Yönetim Devlet tüzel kişiliğine merkezi yönetim denildiğini bahsetmiştik, kamu hizmetlerinin devlet eliyle ülke düzeyinde yürütülmesinede ‘‘merkezden yönetim’’ denir. Özellikleri : Merkezden yönetimde sadece devlet tüzel kişiliği bulunmakla birlikte üstlendiği kamu hizmetini bakanlık denilen teşkilat eliyle yürüten kararların alınmasına ve yürütülmesine yetkili, kamu hizmetlerinin gelir ve giderleri merkezi bütçede toplanan yönetimdir.
a) Merkezden Yönetimin Yararları 1) Merkezden yönetim, güçlü bir devlet yönetimi ve devlet yönetiminde birliği sağlar. 2) Hizmetlerin verimli yürütülmesi için gerekli uzman personel ve mali imkanı sağlar. 3) Hizmetlerin ülke düzeyine adil dağılımına ve bölgeler arası eşitliğin sağlanmasına elverişlidir. 4) Hizmetlerin, daha akılcı ve planlı yürütülmesine imkan sağlar. 5) Harcamalar tek elden yapıldığından mali denetim daha kolay olur.
b) Merkezden Yönetimin Sakıncaları 1) Bürokrasiyi artırır. (Kamuda karar alma sürecine bürokrasi denir.) 2) Demokrasi ilkesine pek uygun değildir. 3) Yerel ihtiyaçların önceliklerinin belirlenmesine elverişli değildir. 4) Kamu görevlileri, merkezin istekleri doğrultusunda hareket etme eğiliminde bulunabilir. 5) Merkez yöneticileri, siyasi amaçlarla hareket edebilir.
c) Yetki Genişliği İlkesi Anayasa (m.126): ‘‘İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır’’. Görüldüğü üzere yetki genişliği anayasal bir ilkedir. Daha önceden bahsettiğimiz gibi, merkezden yönetimin en başta gelen sakıncası, bürokrasinin uzamasına sebep olmasıdır. İşte bu sakıncayı biraz olsun gidermek için yetki genişliği ilkesi benimsenmiştir. Merkezden yönetimin yumuşatılmış halide denilir.
Yetki Genişliği İlkesinin Özellikleri 1) Yetki genişliği, anayasal bir ilkedir. 2) Yetki genişliği sadece il yönetiminde bulunmaktadır. 3) Yetki genişliği ilkesi sadece vali tarafından kullanılmaktadır. 4) Genişleyen yetki valinin yetkisidir. 5) Yetkinin kullanılmasıyla ilgili tüm gelir ve giderler merkeze aittir.
2) Yerinden Yönetim Yerinden yönetim, kamu hizmetlerinin bazılarının, merkezi idare (devlet tüzel kişiliği) dışında oluşturulan kamu tüzel kişileri eliyle yürütülmesidir. a)Ayrı tüzel kişilik: Yerinden yönetim idareleri devlet tüzel kişiliğinden ayrı kamu tüzel kişiliğine sahiptir. b)Özerklik: Yerinden yönetim idareleri, idari, malî ve personel açısından özerkliğe sahiptir. c)Vesayet denetimi: Yerinden yönetim idareleri üzerinde, merkezi yönetimin ‘‘idarî vesayet denetimi’’ yetkisi vardır.
a) Yerinden Yönetimin Yararları 1) Yerinden yönetim, demokrasi ilkesine daha uygundur. 2) Merkezden yönetimin doğurduğu, bürkrasi gibi birçok saakıncaları gidermektedir. 3) Yerel ihtiyaçların yerinde belirlenmesine, yerel ihtiyaçların önceliklerinin tespit edilmesine, hizmetlerin daha rasyonel sunulmasına olanak sağlar.
b) Yerinden Yönetimin Sakıncaları 1) Yeterli mali imkânlara sahip olmadıklarından, üstlendikleri hizmeti yeterince karşılayamamaktadırlar. 2) Hizmetlerin ülke düzeyinde yayılmasına imkân sağlamaz. 3) Siyasî amaçlı uygulamalara yol açabilir. 4) Mahalli idarelerin fazla güçlenmesi, ülke siyasî birliğinin bozulmasına yol açabilir. 5) Mali denetimleri bir hayli güç olacaktır.
F) İDARENİN BÜTÜNLÜĞÜ İLKESİ Anayasa (m.123): ‘‘İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir’’. Görüldüğü gibi idarenin bütünlüğü ilkesi anayasal bir ilkedir. Ülkemizde kamu tüzel kişilerinin sayısı yüzlerle ifade edilecek sayıdadır, hayli fazla olan kamu tüzel kişilerinin uyum ve ahenk içinde, yani bir bütünlük içinde faaliyette bulunmasına ‘‘idarenin bütünlüğü’’ denilir. İdare bu uyum ve ahengi ‘‘hiyerarşi’’ ve ‘‘idarî vesayet’’ şekinde iki hukukî araçla yerine getirir.
1) Hiyerarşi Hukukta teşkilât içindeki görevliler arasındaki astlık - üstlük durumunu ifade etmektedir. Her türlü teşkilatta bir piramit gibi, bir üst yönetici bulunur. En üst amirin emrinde alta doğru, üstler ve astlar yer alır. Üsttekine amir alttakine de memur denir. Üstün ast üzerindeki yetkisine de ‘‘hiyerarşi yetkisi’’ denir.
a) Hiyerarşinin Özellikleri 1) Hiyerarşik denetim, bir kamu tüzel kişisinin kendi bünyesi içerisinde söz konsudur. 2) Hiyerarşik denetim, genel bir yetkidir. (Yani yasal düzenlemeye gerek olmamasıdır) 3) Hiyerarşik amirin, yetkilerini kullanması için, kişilerin başvurusuna gerek bulunmamaktadır, kendiliğinden de kullanabilir. 4) Hizmete ilişkin hiyerarşik yetkilere karşı astların dava açma hakları yoktur.
b) Hiyerarşi Yetkisinin Kapsamı Hiyerarşik amirin, astlar üzerinde kullandığı yetkiler: 1) Memuriyete ilişkin yetkiler: Üstlerin, kanunda verilmiş ise atama yetkisi, naklen atama yetkisi, terfi ve emeklilik gibi memuriyete ilişkin yetkiler bulunur. 2) Disiplin işlemleri: Üstlerin, astlar hakkında disiplin cezası verme yetkisi bulunmaktadır. 3) Denetim ve görev dağılımı: Hiyerarşik amirler, emrinde bulunan memurları denetleme ve görevlendirme yetksine sahiptir. 4) Emir ve talimat verme: Hiyerarşik amirin en önemli yetkilerinden biridir.(kanunsuz emir hariç)
2) İdari Vesayet İdarî vesayet, merkezî idare ile yerinden yönetim idareleri arasındaki bütünlüğü sağlayan hukukî araçtır. Bu yöntemle merkezî idarenin, yerinden yönetim idarelerini denetlemesine ‘‘idari vesayet denetimi’’ denir. Her yerinden yönetim idaresi, merkezi yönetimin bir kanadı ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin: Ticaret Odaları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla ilişkilendirilmiştir.
a) İdari Vesayet Denetiminin Amacı 1) İdari vesayet denetiminin amacı, genel anlamda kamu yararını gerçekleştirmektir. 2) İdari vesayet denetiminin amacı, idarenin bütünlüğünü gerçekleştirmek üzere kullanılmaktadır. 3) İdari vesayet yetkisi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması amacıyla kullanılmaktadır. 4) İdari vesayetin amacı, mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanmasını sağlamaktır.
b) İdari Vesayetin Özellikleri 1) Merkezden yönetim - yerinden yönetim arasında olması. 2) İdari vesayet istisnai olup kanunda açıkca düzenlenmiş ise kullanılabilen bir yetkidir. 3) İdari vesayet emir ve talimat vermeyi içermez. 4) İdari vesayet denetimi daha çok hukuka uygunluk denetimi şeklinde olur. 5) İdari vesayet makamları ve yerinden yönetim birimlerinin, birbirlerinin kararlarına karşı dava açma yetkileri bulunmaktadır.
TÜRK İDARE TEŞKİLÂTININ GENEL GÖRÜNÜMÜ İKİNCİ BÖLÜM TÜRK İDARE TEŞKİLÂTININ GENEL GÖRÜNÜMÜ
I) MERKEZDEN YÖNETİM Merkezden yönetime, ‘‘merkezi idare’’ ya da ‘‘genel idare’’ yahut devlet idaresi adı verilmektedir. Bu idarenin bir ‘‘merkez’’ teşkilatı bir de ‘‘taşra’’ teşkilatı bulunmaktadır. Devlet tüzel kişiliğinin üstlendiği kamu hizmetleri bu teşkilat tarafından yerine getirilmektedir.
A) MERKEZ(BAŞKENT) TEŞKİLATI Anayasa (md. 8): ‘‘yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir’’. Yine aynı anayasanın ‘‘yürütme’’ bölümü Cumhurbaşkanı ve ‘‘bakanlar kurulu’’, ‘‘bakanlıklar’’ diye devam eder. Bunları sırasıyla göreceğiz;
1) Cumhurbaşkanı En genel ifadeyle, devlet başkanının seçimle göreve gelip seçimle görevden ayrıldığı sisteme ‘‘cumhuriyet’’, bu sistemin başındaki devlet başkanına da ‘‘cumhurbaşkanı’’ denir. Nitelikleri ve tarafsızlığı: Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenimini yapmış TBMM üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından salt çoğunlukla seçilir.
a) Cumhurbaşkanının İdare Alanına İlişkin Görev ve Yetkileri 1) Genelkurmay başkanını atamak. 2) Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak ve başkanlık etmek. 3) Olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilanında Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek.
4) Kararnameleri imzalamak. 5) Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve başkanını atamak ve bu kurulu inceleme, araştırma, ve denetleme emri vermek. 6)YÖK üyelerini ve başkanını seçmek ve atamak. Anayasa (md. 104): ‘‘Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasa ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ili diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır’’.
b) Cumhurbaşkanının Sorumsuzluğu Hukukta sorumsuzluk denilince aklımıza genel olarak üç tür sorumluluk gelir. 1) Siyasî Sorumluluk: Cumhurbaşkanı görevleri ile ilgili olarak siyasî sorumluluğu yoktur. Parlemento, siyasî olarak Cumhurbaşkanını görevden alamaz. 2) Cezaî Sorumluluk: Cumhurbaşkanının görevleri ile ilgili suçlar nedeniyle cezai sorumluluğu yoktur. Bunun tek istisnası ‘‘vatana ihanet’’ suçudur.
3) Hukuki Sorumluluk: Hukukî sorumluluk, kişinin davranışlarıyla başkalarına zarar verdiğinde, bu zararları tazmin sorumluluğudur. Görevi ile ilgili işlemler dolayısıyla hukukî sorumluluğu da bulunmamaktadır. Görevi dışındaki işlerinden dolayı hukukî sorumluluğu devam etmektedir.
c) Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilatı Cumhurbaşkanının görevlerini yerine getirebilmesi için bir idari teşkilata ihtiyacı vardır. Bu teşkilat ‘‘Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’’ dir. Bu teşkilatın kuruluşu, teşkilatı ve çalışma esasları personel ataması işlemleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir. Genel sekreterin atanması: Genel sekreter Cumhurbaşkanınca atanır ve ona karşı sorumludur.
d) Devlet Denetleme Kurulu Devlet Denetleme Kurulu, ilk kez 1982 tarihli Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun ile oluşturulmuş daha sonra 1982 Anayasasında düzenlenmiştir. Kurulun amacı: İdarenin hukuka uygunluğunun düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanmasıdır.
Kurulun oluşumu: DDK dokuz üyeden oluşur Kurulun oluşumu: DDK dokuz üyeden oluşur. Bu üyeler, yüksek öğrenimini bitirdikten sonra en az oniki yıl devlet hizmetinde başarı ile çalışmış ve temayüz etmiş olan tecrübeli kimseler arasında Cumhurbaşkanınca atanır.
2) Bakanlar Kurulu ve Başbakan a) Bakanlar Kurulu: Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan, Cumhurbaşkanınca, TBMM üyeleri arasından atanır. Bakanlar, TBMM üyeleri arasından seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır; gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir. Bakanlar Kurulunun başkanı, kural olarak Başbakandır. Ancak Cumhurbaşkanı gerek gördüğünde Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak yada Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek yetkisine sahiptir.
a.a)Bakanlar Kurulunun Çalışma Usûlü Bakanlar Kurulu 2003 tarihine kadar, herhangi bir düzenleme olmaksızın teamüllere göre çalışmaktaydı. Bu dönemde toplantıların gizli olduğu, görüşlerin tutanağa geçirilmediği ifade edilmektedir. Uygulamada elden dolaştırarak imza, hatta önceden boş kağıda imza gibi uygulamaların da olduğu ifade edilmektedir. 2003'ten sonra Tutanak ve Taslakların hazırlanması gibi yerinde yenilikler gelmiştir.
a.b)Bakanlar Kurulunun İdari Görevleri 1) Tüzük çıkarmak 2) Yönetmelik çıkarmak 3) Olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan etmek 4) Milli güvenliği sağlamak 5) Silahlı kuvvetleri yurt savunmasına hazırlamak. 6) Genel kurmay başkanını seçmek
a.c) Bakanlar Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Hukukta sorumluluk denilince üç tür sorumluluk anlaşılır. Bunlar siyasi, cezaî ve hukukî’dir. 1) Siyasi sorumluluk: Başbakan ve Bakanlar görevleri ile ilgili olarak Meclise karşı sorumludur. Bakanlar Kurulu üyelerinin siyasî sorumluluğunun işletileceği yöntem ‘‘gensoru’’dur.
2) Cezaî sorumluluk: Bakanlar Kurulunun görevleri ile ilgili cezai sorumluluğu vardır. Bu suçlardan yargılanabilmesi için, meclis soruşturması açılıp Yüce Divana gönderme kararının alınması gerekir. Görevleri ile ilgili olmayan suçlardan dolayı dokunulmazlıktan yararlanırlar. 3) Hukukî sorumluluk: Bakanlar kurulu üyelerinin hem görevle ilgili hem de görev dışındaki tutumlarından dolayı sorumludurlar.
b) Başbakanlık ve Başbakan Başbakanlık kural olarak siyasi bir makamdır ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesi ile görevlidir. Anayasa (md. 112): ‘‘Başbakan, Bakanlar kurulunun başkanı olarak bakanlıklar arasında işbirliği sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir’’.
b.a) Başbakanlığın İdari Görevleri 1) Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek. 2) Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlamak. 3) Bakanların görevlerini yerine getirmesini gözetmek.
4) MGK ya katılmak ve Cumhurbaşkanının olmadığı durumlarda, kurula başkanlık etmek. 5) Düzenleme yetkisi vardır. 6) Devlet tüzel kişiliğini temsil etme yetkisi vardır. 7) İdari vesayet, hiyerarşi, atama ve karşı imza yetkisi vardır.
b.b) Başbakanlık Teşkilatı Başbakanlık teşkilatı; merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlardan meydana gelir. Başbakan: Bakanlar Kurulunun başkanı, bakanlıklar ve başbakanlık teşkilatının en üst amiridir. Başbakan Yardımcılığı: 3046 sayılı Bakanlar Kurulu kanunun 4.maddesine göre sayısı 5'i geçmemek üzere başbakan yardımcısı bakan görevlendireceği düzenlenmiştir.
Müsteşar: En yüksek devlet memuru olan Müsteşar, Başbakanlık teşkilatının Başbakandan sonra en üst amiridir. Müsteşar hizmetlerin yürütülmesinde Başbakana karşı sorumludur. Başbakanlıkta müsteşara yardımcı olmak üzere beş müsteşar yardımcısı görevlendirilebilir.
3) Bakanlıklar ve Bakanlar Daha öncede bahsettiğimiz gibi Devlet tüzel kişiliğinin üstlendiği kamu hizmetlerinin yürütülmesi ‘‘Bakanlık’’ denilen teşkilatlarla gerçekleştirilmektedir. Bakanlık: Merkezi idarenin üstlendiği kamu hizmetlerinin örgütlenmiş şekillerine bakanlık denir. Bakanlıkların başındaki kişiye de ‘‘bakan’’ denir.
Bakanlıklar: 3046 sayılı, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunda 2011 yılında yapılan değişiklikle bakanlık sayısı 21'e çıkarılmıştır.
a) Bakanlıkların İdari Görevleri 1) Devlet tüzel kişiliğini temsil yetkisi vardır. 2) Hiyerarşi ve idari vesayet yetkisi vardır. 3) Atama ve karşı imza yetkisi vardır. 4) Düzenleme yetkisi vardır. (yönetmelik çıkarmak gibi) 5) Harcama yetkisi: Bakanlık bütçesini harcama yetkisine sahiptir.
b) Bakanlık Teşkilâtı Anayasanın 113. maddesine göre bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilâtı kanunla düzenlenir. Bakan: Her bakanlığın ayrıca kendi kuruluş kanunu bulunmaktadır. Her bakanlığın başında, bakan bulunur. Bakan bakanlık teşkilatının en üst hiyerarşik amiridir.
Bakan yardımcısı: Bakan yardımcıları bu görevlerin yerine getirilmesinden Bakana karşı sorumludur. Müsteşar: Müsteşar, bakandan sonra en yetkili kişidir. Merkez teşkilâtı: Bu teşkilat 3 kısımdır. (1) ana hizmet birimleri (2) danışma ve denetim birimleri, (3) yardımcı birimlerden oluşur.
4) Merkeze Yardımcı Kuruluşlar Yardımcı kuruluşların ortak özellikleri şöyledir: a) İdarenin bütünlüğü ilkesi gereğince devlet tüzel kişiliği içinde yer alırlar. b) Bu kuruluşlar belli oranda özerk kuruluşlardır.
c) Uzmanlık kuruluşları olması hasebiyle, bunlarda uzmanlar istihdam edilmiştir. d) Söz konusu kuruluşlar görüş ve düşünce bildirmek, inceleme yapmak, taslak hazırlamak gibi istişarî nitelikte görev yapmaktadırlar.
Merkeze Yardımcı Kuruluşlar a) Danıştay: Danıştay, hem bir yüksek mahkeme hem de danışma ve inceleme merciidir. Kanun bazen karar almadan önce danıştayın incelemesini emreder.
b) Sayıştay: Ülkenin gelir ve giderlerinden oluşan bütçe, hükümet tarafından hazırlanır ve yasama organı tarafından kabul edilir. Yasama organı, yapacağı harcamalar bakımından yürütmeye izin vermektedir. Yasama, yürütmeye verdiği izinin denetimini ‘‘sayıştay’’ aracılığı ile yapar. Sayıştayın 3 tür görevi bulunmaktadır: İdari, yargısal ve görüş bildirme görevleri’dir.
c) Milli Güvenlik Kurulu: İlk defa 1961 anayasasında yer almış, Anayasanın 118.maddesine göre Kurul, ‘‘Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekleri koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir’’. Kurulun, devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar kurulunca değerlendirilir.
d) Ekonomik ve Sosyal Konsey: Bu konsey ‘‘Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişari nitelikte görüş bildirmektedir’’.
B) MERKEZİN TAŞRA TEŞKİLATI Merkezi idarenin üstlendiği kamu hizmetlerini, ülkenin her yerine götürmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu görevin başkentteki teşkilat ve görevlileriyle yapılması mümkün değildir. İşte bu yüzden başkent teşkilatı dışında teşkilata ve görevlilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu teşkilat ‘‘taşra teşkilatı’’dır.
Taşra teşkilatı kanunun 1 Taşra teşkilatı kanunun 1. maddesine göre ‘‘Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadi şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere; iller ilçelere ve ilçelerde bucaklara bölünmüşür’’. Kuruluşu ise kanunla olur.
1) İl İdaresi Taşra teşkilatının ilk bölümünü il oluşturur. İlin kuruluşu kanunla olur. Bunun yanında ilin sınırının değiştirilmesi müşterek kararname ile gerçekleştirilir. Sayısı bugün itibariyle 81’dir. İlin yönetimi ‘‘vali’’ ‘‘il müdürleri’’ ve ‘‘il idare kurulu’’ tarafından yerine getirilir.
a) Vali Valiler İçişleri Bakanının önerisi Bakanlar kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. Valilerin atanması için memur olabilmenin asgari şartları dışında her hangi bir şart aranmamaktadır. Yetki genişliğini vali kullanır. Yetki genişliği: İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. Yetki genişliği, merkezin taşra yöneticisinin merkeze ait bazı yetkileri, merkeze sormadan, merkez adına yapabilmesi demektir. Burada genişleyen yetki vali’nin yetkisidir.
a.a) Görevi ve Yetkileri Vali ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın temsilcisi ve bunların idarî ve siyasi yürütme vasıtasıdır. 1) Devletin temsilcisi olarak görev ve yetkileri vardır. 2) Hükümetin temsilcisi olarak görev ve yetkileri vardır. 3) Bakanlıkların temsilcisi olarak görev ve yetkileri vardır.
4) Valinin kolluk görevi vardır. 5) Valinin vesayet yetkisi vardır. Not: Bunun yanında valinin tüm ilde merkezi idare teşkilatının hiyerarşik amiridir.
b) İl Müdürlükleri Bakanlıkların il teşkilatının başında bulunan kişilere ‘‘il müdürü’’ denir. İl idare şube başkanları 2451 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince ‘‘müşterek kararname’’ ile atanır. Bununla birlikte il müdürleri, valinin emrinde görev yaparlar ve görevleriyle ilgili valiye karşı sorumludur.
c) İl İdare Kurulu İl idare kurulu, valinin başkanlığı altında hukuk işleri müdürü, defterdar, milli eğitim, bayındırlık, sağlık ve sosyal yardım, tarım ve veteriner müdürlerinden teşekkül edilir. İl idare kurulunun bugün itibari ile 2 görevi vardır: 1) İstişari görev 2) İdari görev
2) İlçe İdaresi Mülki idare bölümlerinden ikincisi ilçedir. İlçelerin kurulması, kaldırılması, merkezlerinin belirlenmesi, adlarının değiştirilmesi, başka bir ile bağlanması gibi konular ‘‘kanunla’’ olur. Merkez ilçe, il merkezinin bulunduğu ve başka bir ilçeye bağlı olmayan, bucak ve köylerden oluşur. İlçe yönetimi, ‘‘kaymakam’’, ‘‘ilçe müdürleri’’ ve ilçe idare kurulu tarafından gerçekleştirilir.
a) Kaymakam İlçe genel idaresinin başı kaymakamdır. Kaymakam ilçede hükümetin temsilcisidir. İlçenin genel idaresinden kaymakam sorumludur. Kaymakam müşterek kararname ile atanır.
Kaymakam olabilmek için belirli şartlar vardır: 1) Belirli fakülte mezunu olmak (en az dört yıl süreli fakültelerden mezun olmak şarttır.) 2) Kaymakamlık sınavı (kaymakamlar genel yönetmelik çerçevesinde yapılan kaymakamlık sınavıyla göreve alınır.) 3) Staj dönemi (iki yıllık stajını başarıyla tamamlamak.)
a.a) Kaymakamın Görev ve Yetkileri 1) Hükümetin temsilcisi olarak görev ve yetkileri vardır. 2) Kaymakamın hiyerarşi yetki ve görevi vardır. 3) Kaymakamın kolluk görevi vardır. 4) Kaymakamın idari vesayet yetkisi vardır.
b) İlçe Müdürleri c) İlçe İdare Kurulu Bakanlıkların ilçede, ilçe müdürlükleri (yazı işleri müdürü, emniyet amiri…) şeklinde teşkilatı bulunmaktadır. Bu teşkilat kaymakama bağlı ve onun gözetim ve denetimi altındadır. c) İlçe İdare Kurulu İlçe idare kurulu, kaymakamın başkanlığı altında yazı işleri müdürü, mal müdürü, hükümet hekimi, milli eğitim müdürü, gıda-tarım ve hayvancılık müdürlüğünden oluşur.
3) Bucak İdaresi Aralarında coğrafya, ekonomi, güvenlik ve mahalli hizmetler bakımından ilişki bulunan köylerden meydana gelen bir idari birimdir. İçişleri Bakanının kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile kurulur. Türkiye de 632 adet bucak idaresi bulunmaktadır. İl idaresi kanununa göre bucak, ‘‘bucak müdürü’’, ‘‘bucak meclisi’’ ve ‘‘ bucak komisyonu’’ tarafından idare edilmektedir.
a) Bucak Müdürü b) Bucak Meclisi İçişleri Bakanlığınca Valiliğin emrine atanırlar. Bucak müdürü en az lise veye dengi okul mezunu olması gerekir. Kayamakamın ilçe düzeyindeki yetkisi neyse bucak müdürünün de bucak üzerinde yetkisi o dur. b) Bucak Meclisi Seçilmiş ve doğal üyelerden oluşur. Seçilmiş üyeleri, Belediye Meclisi ve Köy İhtar Heyeti kendi aralarında seçer. Doğal üyeler ise, bucakta bulunan doktor, sağlık memuru, veteriner… gibi memurlardır.
4) Bölge İdareleri Anayasa (md.126): Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla birden fazla ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabileceğini öngörmektedir. a) Bölge valiliği: 1983 yılında 71 sayılı KHK ile bölge valiliği kurulmuş ancak bu meclis tarafından reddedilmiştir. b) Olağanüstü hal bölge valiliği: 1987 yılında düzenlenmiş olan bu valililik İçişleri bakanlığına bağlı olarak görev yapanr.
II) YERİNDEN YÖNETİM Devlet tüzel kişiliği dışında oluşturulmuş kamu tüzel kişilerini ifade eder. Yerinden yönetim kuruluşları, ‘‘yer bakımdan yerinden yönetimler’’, ‘‘hizmet bakımından yerinden yönetimler’’ ve ‘‘meslek kuruluşları’’ şeklinde üç gruba ayrılır.
A) YER BAKIMINDAN YERİNDEN YÖNETİM İDARELERİ Belirli bir yerde ikamet eden kişilerin ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulduğundan bunlara ‘‘yer bakımından yerinden yönetim’’ ya da ‘‘mahalli idareler’’ adı verilmektedir. Anayasa (md.127): ‘‘İl özel idaresi’’, ‘‘belediye’’ ve ‘‘köy’’ olarak belirtilmiştir.
1) İL ÖZEL İDARESİ İl denilen coğrafi alan üzerinde, halkın ortak ve sürekli ihtiyaçlarını karşılamk üzere oluşturulmuş bir kamu tüzel kişisidir. Merkezi idarenin taşra teşkilatı olan il yönetiminden ayırmak için bunlara ‘‘il özel idaresi denilmektedir’’. İl özel idaresi ilin kurulmasına dair kanunla kurulur ve ili kaldırılmasıyla tüzel kişiliğine son verilir. Bu gün itibariyle 51 il özel idaresi bulunmaktadır.
6360 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklikler a) 30 ilde il özel idareler kaldırılmıştır. b) Bu illerde ki il özel idareleri kaldırılmış olup, Büyükşehir Belediyesinin sınırları tüm ilin sınırı haline gelmiştir. c) Bu illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
d) Söz konusu illerdeki bucak teşkilatlarıda kaldırılmıştır. e) Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ihdas edilmiştir: Büyükşehir belediyelerinin bulundığu illerde kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu için valiye bağlı olarak, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur.
a) İl Özel İdaresinin Organları İl Özel İdaresinin ‘‘il genel meclisi’’, ‘‘il encümeni’’ ve ‘‘vali’’ olmak üzere üç organı bulunmaktadır. a.a) İl Genel Meclisi İl Özel İdaresinin karar organıdır. Üye sayısı nüfusa göre değişir. Milletvekili seçilmeye yeterliliği olanlar il genel meclisi üyeliğine de seçilebilir. Mecliste boşalma olduğunda yedek üye çağrılır. Meclis üyeliği kendiliğinden veya yargı kararı ile sona erer.
a.b) İl Encümeni İl Özel İdaresinin ikinci derece karar organı ‘‘il encümeni’’dir. İl encümeni bir başkan ve on üyeden oluşur. Encümenin başkanı validir. Üyeleri seçilmiş ve atanmış üyeler olmak üzere ikiye ayrılır. Seçilmiş üyeler: İl genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından seçtiği 5 üyedir. Atanmış üyeler: Her yıl birim amirleri arasından seçilen 5 üyedir.
2) BELEDİYE İDARESİ Belediye; Belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir.
Türkiye’deki belediye sayıları: Büyükşehir Belediyesi 30 İl Belediyesi 51 Büyükşehir İlçe Beld. 143 İlçe Belediyesi 749 Belde Belediyesi 1978
a) Belediyenin Görevleri Belediyeler görevleri bakımından ‘‘genel görev ilkesini’’ benimsemiştir. Belediye Kanunun 14. maddesine göre: 1) Sağlık, temizlik ve çevre sağlığı görevi 2) Sosyal yardım görevi 3) İmar ve kentsel alt yapı görevi 4) Eğitim, kültür ve spor ile ilgili görevleri
5) Tarım ve hayvancılık ile ilgili görevleri 6) Ekonomi ve ticaret ile ilglili görevleri 7) Beldenin düzeni ve esenliği ile ilgili görevleri 8) Ulaştırma görevleri 9) Muhtelif görevler
b) Belediyenin Organları Belediyen Kanunun 3/b maddesinde, belediyenin organları, belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanı olarak belirlenmiştir. b.a) Belediye Meclisi Belediyenin karar organıdır. Belde halkı tarafından 5 yıllığına seçilir. Belediye meclisinin üye sayısı nüfusa göre değişir. Belediye meclis üyesi olabilmek için milletvekili seçilme şartı taşımak gerekir. Meclis üyeliğinin sona ermesi kendiliğinden, meclis kararıyla ve danıştay kararıyladır.
b.b) Belediye Encümeni Belediye encümeninin oluşumunda belediyeler ikiye ayrılmıştır. Buna göre; 1) İl belediyelerinde ve nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyelerde (7 kişi) 2) Diğer belediyelerde (5 kişi)
b.c) Belediye Başkanı Belediye başkanları seçimle göreve gelebilen ve görev süresi 5 yıl olan, salt çoğunluğa göre seçilip görevini ifa eden kişidir. Belediye başkanının ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal, eğitim, sağlık vb. gibi bir çok konuda yetkisi vardır. Belediye başkanlığının sona ermesi ya kendiliğinden ya da içişleri bakanının başvurusu üzerine danıştay kararıyla olur.
3) BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Anayasa (md.127): ‘‘Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir’’şeklindeki hüküm, büyükşehir belediyelerinin anayasal temelini oluşturmaktadır. Bu illerde il özel idareleri kaldırılmış olup büyükşehir belediyesinin sınırı tüm ilin sınırı haline gelmiştir. 6360 sayılı kanunun dördüncü maddesine göre büyükşehir belediyesi olma şartı: il olma şartı, nüfus şartı ve kanunla kurulmadır.
a) Büyükşehir Belediyesinin Görevleri a) Bayındırlık ile ilgili görevleri b) Sağlık ve sosyal yardım görevleri c) Ulaşım görevleri d) Eğitim ve kültür görevleri e) Ekonomik görevler f) Esenlik görevleri Bunların yanında, büyükşehir belediyesinin koordinasyon görevleri de bulunmaktadır.
b) Büyükşehir Belediyesinin Organları Büyükşehir belediye kanunun 3. maddesinde, büyükşehir belediye organları; a) Büyükşehir Belediye Meclisi b) Büyükşehir Belediye Encümeni c) Büyükşehir Belediye Başkanı
4) Köy İdaresi Mahalli idarelerin sonuncusu ve en küçük birimini köy idaresi oluşturmaktadır. Köy nüfusu 2000’den aşağı olan, bir yerden bir yere götürülebilen veya götürülemeyen mallara sahip olan şahsı manevi tüzel kişiliğe sahip, ortak malları bulunan toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar bir köyü teşkil eder.
a) Köylerin Kuruluşu Köyler tarihsel süreç içerisinde kendiliğinden oluşmuştur. 1924 tarihli köy kanununun yürürlüğe girmesiyle nüfusu 150’den fazla olan mevcut köyler kamu tüzel kişiliğine sahip olmuşlardır. Yeni köy kurulması içişleri bakanının kararı ile oluşur. Köyün bağlılığının değiştirilmesi, kaldırılması yine içişleri bakanlığının kararı ile olur.
b) Köy İdaresinin Görev ve Yetkileri b.a) Görevler Köy kanunu köy idaresinin görevlerini mecburi ve ihtiyari olmak üzere ikiye ayırarak detaylı şekilde düzenlemiştir. Bunlara bakıldığında, bir kanundan ziyade köylünün el kitabı şeklinde düzenlenmiştir. b.b) Yetkileri Köy, bir kamu tüzel kişisidir. Bu bakımdan kamu tüzel kişiliğinden kaynaklanan tüm hak ve yetkilere sahiptir.
c) Köy İdaresinin Organları Köy idaresinin organları: ‘‘köy derneği’’, ‘‘ihtiyar meclisi’’ ve ‘‘muhtar’’dır. c.a) Köy Derneği: Köy derneği, köydeki kadın - erkek bütün seçmenlerden oluşur. c.b) Köy İhtiyar Meclisi: Köy ihityar heyeti, ‘‘doğal üyeler’’ ve ‘‘seçilmiş üyelerden’’ oluşur. c.c) Muhtar: Hem köy tüzel kişiliğinin yürütme organı hem de devletin temsilcisi olan muhtar köy derneği tarafından seçilir.
5) Mahalli İdare ve Mahalli İdare Birlikleri a) Mahalli İdare Belediye sınırları içinde mahallenin kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, bölünmesi… Kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile olur. Mahalli idarenin tüzel kişiliği yoktur. Mahalli idarenin organları, muhtar ve ihtiyar heyetidir. Görevi ise, mahallenin ortak ihtiyaçlarını belirlemek, yaşam kalitesini geliştirmek, mahalle ile ilgili konularda görüş bildirmek. Kanunda verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdür.
b) Mahalli İdare Birlikleri Mahalli idareler belirli bir kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kendi aralarında, bakanlar kurulunun izniyle birlik kurabilirler. Bakanlar kurulunun izni alındıktan sonra tüzel kişilik kazanırlar. Birliğin organları, birlik meclisi, birlik encümeni ve birlik başkanıdır. Birlik meclisi karar organı olup bunun yanında birlik encümeninin görevi ise birlik başkanına yardım etmektir. Birlik başkanın, birlik idaresinin başı ve kamu tüzel kişiliğinin temsilcisidir.
B) KAMU KURUMLARI: HİZMET BAKIMINDAN YERİNDEN YÖNETİM İDARELERİ Özel bilgi ve uzmanlık gerektiren bazı kamu hizmetlerini karşılamak üzere, devlet ve mali idare dışında oluşturulmuş kamu tüzel kişilerine ‘‘hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşları’’ denir. Uzmanlık ve teknik bilgiyi gerektiren bu hizmetlerin ayrı bir tüzel kişiliğe kavuşturularak, daha etkin ve hızlı sunulması amaçlanmıştır.
1) Kamu Kurumlarının Ortak Özellikleri a) Kanunla kurulurlar b) Kamu kurumları, kamu tüzel kişiliğine sahiptirler c) Kamu kurumları özerkliğe sahiptirler d) Kamu kurumları, idari vesayet denetimine tabidirler e) Uzamanlık kuralı geçerlidir f) Sınırlı sayıda değildir
2) Kamu Kurumları Çeşitleri a) Faaliyet Alanları Bakımından Tasnif Kamu kurumları, hangi alanda faaliyet yürüttüklerine bakılarak, ‘‘milli kamu kurumları’’ (Vakıflar Genel Müd., Üniversiteler, DDY Genel Müd. gibi…) ve ‘‘mahalli kamu kurumları’’ (Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı olan EGO, ASKİ veya İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı olan İSKİ, İETT gibi…) şeklinde tasnif edilmektedir.
b) Yönetim Şekilleri Bakımından Tasnifi Bu bakımdan kamu kurumları ‘‘kamusal yönetim’’ (Devlet tüzel kişiliğinin üstlenip yürüttüğü kamu hizmetlerinin bazılarının ayrılarak kamu kurumu şeklinde teşkilatlanmasıdır.) ve ‘‘özel yönetim’’ (Devlet Malzeme Ofisi, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, Devlet bankaları gibi…) biçimine tabi olanlar olarak tasnif edilmektedir.
c) Faaliyet Konuları Bakımından Tasnifi c.a) İdari Kamu Kurumları: Vakıflar Genel Müdürlüğü (Başbakanlık), Orman Genel Müdürlüğü (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) … c.b) İktisadi Kamu Kurumları: KİT, Devlet bankaları, DDY … c.c) Sosyal Kamu Kurumları: SGK, Türkiye İş Kurumu … c.d) Bilimsel – Teknik Kültürel Kamu Kurumları: YÖK, TRT, TÜBİTAK, TSE …
C) KAMU KURUMU NİTELİĞİNDE MESLEK KURULUŞLARI Mesleğin mensuplarının oluşturduğu, ayrı tüzel kişilikleri olan, kanunla verilen bazı kamu görevlerini yerine getiren, üyeleri üzerinde kamu hukukundan kaynaklanan yetkilere sahip kamu tüzel kişileridir. a) Odalar b) Barolar
1) Meslek Kuruluşlarının Ortak Özellikleri a) Meslek kuruluşları kamu tüzel kişiliğine sahiptir. b) Organları kendi üyeleri arasından seçilir. c) Organların seçiminde siyasi partiler aday gösteremez. d) Kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. e) Kanunla kurulurlar f) Meslek kuruluşlarında, zorunlu üyelik esası geçerlidir.
2) Meslek Kuruluşlarının Görevleri a) Mesleği dışa karşı ve yargı mercileri nezdinde temsil eder. b) Mesleğin düzenli ve genel menfaate uygun yürüyebilmesi için düzenlemeler yapar. c) Mesleğin yürütülmesini denetleme yetkisi vardır. d) Disiplin yetkisi vardır. e) Kararları idari niteliktedir. f) İdarenin yargısal denetimine tabidir
D) DÜZENLEYİCİ ve DENETLEYİCİ KURUMLAR ABD hukuk sisteminde ‘‘independant agencies’’ ismi ile uzun süredir faaliyet göstermektedir. Görev alanları içinde düzenleme denetleme ve yaptırım uygulama yetkisine sahip bu kurumları ‘‘iletişim, medya, ekeonomik rekabet, banakacılık ve finans gibi duyarlı sektör olarak kabul edilen alanlarında devlet adına bir düzenleme yapan ve kurallar koyma, bu kurallara uymayanlar hakkında yaptırım uygulama yetkisine sahip bağımsız idari kurumlardır’’.
1) Ortak Özellikleri a) Bağımsızlık b) Düzenleme yetkisi c) Gözetim ve denetim yetkisi d) Yaptırım uygulama yetkisi e) Yargısal denetime sahip olması
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İDARENİN GÖREVLERİ
I) KAMU HİZMETİ Toplumun ortak, genel ve sürekli bir ihtiyacının, kamu tüzel kişilerince veya onların sıkı denetim ve gözetim altında özel hukuk kişilerince karşılanması şeklinde tanımlayabiliriz. Kamu Hizmeti Unsurları: Tanıma göre, toplumun ortak ve sürekli ihityacının karşılanmasına yönelik bir faaliyet olmalıdır. Bu faaliyet, kamu tüzel kişilerince veya onun sıkı denetimi altında özel hukuk kişilerince yürütülmelidir.
a) Kamu hizmetinin kurulması ve kaldırılması Kamu hizmeti ya kanunla kurulur ya da kanuna dayanır. Kanunla kurulmasıda iki şekildedir; 1) Belli bir kamu hizmetinin görülmesi için kanunla doğrudan bir kamu tüzel kişisi kurulabilir. 2) Mevcut bir kamu tüzel kişisine, bir kamu hizmetini yürütmesi konusunda yetki verilebilir.
Kamu hizmetlerinin kaldırılması konusunda yetki ve usulde paralellik ilkesi geçerlidir. Buna göre kamu hizmetleri hangi usulle ve hangi makamla kurulmuş ise yine aynı usulle ve aynı yetkili makam ile kaldırılır. Buna göre, bir kamu hizmeti anayasa ile kurulmuş ise anayasa değişikliğiyle, kanunla kurulmuş ise kanunla kaldırılabilir.
1) Kamu Hizmetine Hakim Olan İlkeler a) Devamlılık: Söz konusu faaliyetin sürekli ve düzenli bir şekilde yürütülmesini ifade etmektedir. b) Değişebilirlik ve Uyarlama: Toplumun ihitiyaçları sürekli değişim ve gelişim içindedir. Toplumun ihtiyaçları değişmesine rağmen kamu hizmetlerinin değişmemesi tatminsizlik ve huzursuzluk meydana getirebilir. Bu yüzden değişen şartlara göre kamu hizmeti uyarlanır.
c) Yararlanmada Eşitlik ve Tarafsızlık: Yararlanmada eşitlik, aynı konumda olana aynı hizmeti vermektir. Tarafsızlık ise, kamu görevlisinin herhangi bir ayrım yapmadan hizmeti sunmasıdır. d) Kamu Hizmetlerinin Bedavalığı: Kamu hizmetlerinin bedava olması demek kamu hizmetleri sunulurken yeni bir ücret alınmamasını ifade etmektedir. Zira hizmetin bedeli zaten vergilerle ödenmiştir.
A) KAMU HİZMETİNİN YÜRÜTÜLÜŞ BİÇİMLERİ 1) Emanet Usulü Kamu hizmetlerinin görevlendirilen kamu tüzel kişisi yürütmektedir. Hizmet için ayrı bir tüzel kişi oluşturmamaktadır. Kamu hizmetini yürütenler, kamu tüzel kişisinin kendi görevlileridir. Kamu hizmetinin yürütülmesi için gelir ve giderler, o kamu tüzel kişisinin bütçesinde yer alır.
2) Özel Hukuk Kişilerince Yürütülmesi Usulleri a) Müşterek Emanet Usulü b) İltizam Usulü c) Ruhsat (İzin) Usulü d) İmtiyaz Usulü
3) Kamu Hizmetinin Sunumunda Vakıf Modeli Kurbet kasdı ile yapılan karşılıksız bağışlamalar ve kazandırmalar sadaka olarak isimlendiriliyordu. Vakıf müessesinin asıl mimari İmam Ebuyusuf olduğu ifade edilmektedir.Konusu ancak mülkiyette olan bir mal olabilir.Fıkha göre vakfın amacı, hayırlı işlere mal sarfederek yaratıcının rızasına kavuşmak yani ibadet kastıdır.Halkın tüm meşru menfaatlerinin karşılanması için de vakıf kurmak caizdir.
Vakıf - Devlet İlişkisi Vakıflar tarihsel sürece bakıldığında devletle her dönem ilişkide olduğu görülmektedir. Osmanlı’nın daha ilk zamanlarından itibaren vakıf şartlarının yerine getirilip getirilmediğini, vakıf mallarının korunmasını denetlemek üzere müfettişler tayin edilmiştir. Kadılar da vakıflar üzerinde önemli denetim görevleri icra etmektedir.
Osmanlı Döneminde Vakıfların Sunduğu Hizmetler Eğitim ve öğretim hizmetleri Sağlık hizmetleri Bayındırlık hizmetleri Belediye hizmetleri Askeri hizmetler Sosyal yardım ve dayanışma görevleri Dini hizmetler
A) GÜVENLİK ve KOLLUK KAVRAMLARI II) KOLLUK FAALİYETİ A) GÜVENLİK ve KOLLUK KAVRAMLARI Güvenlik: Toplumun ortak, sürekli ve vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. Güvenlik kavramı iki anlama gelmektedir; Devletin kendi güvenliğinin sağlanması (Milli savunma ve milli güvenlik), kişilerin güvenliğinin sağlanması (kamu düzeni).
Kolluk: Kamu düzeninin sağlanması için yürütülen faaliyetleri ve bu faaliyetleri gerçekleştiren teşkilat görevlileri ifade etmektedir. Kolluk faaliyeti kamu düzeninin sağlanmasına yönelik etkinliklerdir. Toplumun devlet ve millet olarak iç ve dış tehditlerden ve saldırılardan uzak olarak yaşaması için kolluk faaliyetine ihtiyaç vardır.
1) Kamu Düzeninin Unsurları Kamu düzeninin, kural olarak toplumun maddi düzeninin sağlanması olduğunu, bu düzenin de, kişilerin canlarının ve mallarının her türlü tehdit ve tehlikelerden uzak bir şekilde yaşaması olduğunu ifade etmiştik. a) Güvenlik (Asayiş) b) Esenlik (Kamu Huzuru) c) Genel Sağlık d) Genel Ahlak
B) KOLLUK TEŞKİLATI Kolluk görev bakımından ‘‘adli kolluk’’ ve ‘‘idari kolluk’’ olmak üzere ikiye ayrılır. İdari kollukta ‘‘genel idari kolluk’’ ve ‘‘özel idari kolluk’’ olmak üzere ikiye ayrılır.
1) İdari Kolluk - Adli Kolluk Ayrımı İdari kolluk, idare hukukuna tabidir. Adli kolluk, ceza hukukuna tabidir. İdari kolluktan kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülürken, Adli yargıdan kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargıda görülür. İdari kolluk, sadece devlet adına değil, mahalli idareler adına da icra edilirken, Adli kolluk münhasıran devlete ait bir faaliyettir ve sadece devlet adına icra edilebilir.
2) Genel İdari Kolluk - Özel İdari Kolluk ve Özel Güvenlik Bu durum Emniyet Teşkilatı Kanununun 3. maddesinde şöyle ifade edilmiştir; Zabıta teşkilatı: ‘‘Umumi zabıta (Silahlı bir kuvvet olan polis ve jandarma)’’, ‘‘Hususi zabıta (Umumi zabıta dışında kalan ve mahsus kanunlarına göre teşekkül edip muayyen vazifeleri gören zabıta kuvvetleridir.)’’
a) Genel İdari Kolluk Ülkemizde genel idari kolluk, ‘‘polis ve jandarmadır’’. bunlara merkezi idare kolluğu (devlet kolluğuda denir) b) Özel İdari Kolluk Genel kolluk (polis, jandarma) dışında kalan ve özel kanunlarla kurulan kolluktur. ‘‘Belediye zabıtası, orman kolluğu, gümrük kolluğu ve turizm kolluğu gibi’’… c) Özel Güvenlik Özel güvenlik, genel kolluğa yardımcı ve tamamlayıcı olarak görev üstlenmektedir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İDARENİN GÖREVLERİ
I) KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI ve MEMURLUK MESLEĞİ YASAL DÜZENLEMELERDE KAMU GÖREVLİSİ KAVRAMI 1) Kamu Görevlisi: Kamu tüzel kişiliğinde çalışma şartı esas alınarak, hukuki statülerine ve yaptıkları görevin niteliğine bakılmaksızın kamu tüzel kişilerinde çalışan herkes olarak tanımlanabilir. Dar anlamda kamu görevlisi ise ‘‘yürütülen görevin niteliği’’ esas alınarak kamu tüzel kişilerinde kamu hukuku bağı ile çalışan ve bu işi bir meslek olarak yürüten kişiler olarak tanımlanabilir.
2) Devlet Memuru - Diğer Kamu Görevlisi Ayrımı a) Memurlar: Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlere ‘‘memur’’ denir. b) Diğer Kamu Görevlileri: Kamu tüzel kişilerinde kamu hukuku bağı ile istihdam edilen ancak memur olmayan görevliler, diğer kamu görevlilerini oluşturmaktadır. (Sözleşmeliler, geçici görevliler).
3) Kamu Görevlilerinin Farklılıkları a) Hizmete alınma yönünden farklılıkları b) Ücret yönünden farklılıkları c) Hizmet süreleri yönünden farklılıkları d) Uygulama hukuku açısından farklılıkları
B) MEMURLUK MESLEĞİ İLKELERİ a) Sınıflandırma İlkesi Devlet memurlarını görevlerin gerektirdiği niteliklere ve mesleklere göre sınıflara ayırmaktır. Sınıflandırma konusunda memuru esas alan rütbe sınıflandırılması, görevi esas alan kadro sınıflandırması şeklinde iki sistem bulunmaktadır.
b) Kariyer İlkesi Devlet memurlarının, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde sınıfları içinde en yüksek dereceye kadar yükselebilmesine ‘‘kariyer’’ denir. c) Liyakat İlkesi Liyakat, layık olanın ehil olanın seçilmesini ifade eder. Bir görevi yapmaya ehil, en layık olan kişinin seçimi hukukumuzda ‘‘sınav’’ la yapılır.
1) Memurluğa Girişteki İlkeler a) Serbestlik İlkesi Devlet memuru olmanın, kişilerin isteğine bağlı olması, isteğin dışında memur yapılamamasıdır b) Eşitlik İlkesi Memurluğa girişte herhangi bir ayrım yapılmamasını ifade eder. c) Görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir nitelik aranmaması.
2) Memur Olabilmenin Genel Şartları a) Vatandaşlık Ancak Türk vatandaşı olanlar memur olabilirler. b) Yaş Kural olarak 18 yaşını bitirenler memur olabilirler. İstisna, meslek ve sanat okulunu bitirenler ez az 15 yaşını dolduranlar memur olabilirler. c) Öğrenim Genel olarak ortaokulu bitirenler memur olabilir.
d) Kamu haklarından mahrum olmamak. e) Askerlik Memur olabilmek için, askerlik durumu itibariyle; Askerlikle ilgisi bulunmamalı, Askerlik çağına gelmemiş bulunmak, Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş olması gerekir. f)Sağlık Memur olabilmek için akıl hastası olmamak gerekir. g) Mahkumiyet Bir yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkum olmamak.
C) ATAMA AŞAMALARI, İLERLEME ve ÇALIŞMA SAATLERİ Memurların atanması 5 aşamada olur; a) Kadroların duyurulması b) Sınav şartı c) Giriş sınavı d) Asli memurluğa atanmak e) Göreve başlama
II) YÜKÜMLÜLÜKLER, YASAKLAR ve HAKLAR Anayasadaki hüküm: ‘‘Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükler aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir’’ (AY, m.128).
A) MEMURLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ (ÖDEVLERİ) Memurlar için öngörülen yükümlülükleri şu şekilde sıralayabiliriz : 1) Devlet ve Anayasaya Sadakat: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı olmaktır. 2) Tarafsızlık: Tarafsız ve eşitlik içinde hareket etmek zorundadır. 3) Emirlere İtaat: Emirlere itaatle yükümlüdür ancak kanunsuz emir hariç.
4) İş Başında Bizzat Bulunma: Görevini bir başkasına devredemez. 5) Mal Bildiriminde Bulunma: Memurlar, kamu görevine girerken kendisi, eşi ve çocukları üzerindeki malları bildirmek zorundadır. 6) Uyumlu Giyinme: Devlet memurları, kanun tüzük, yönetmeliklerin öngördüğü kılık kıyafetlere uymak zorundadır. 7) İşbirliği İçinde Çalışma: Devlet memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır. 8) Resmi Belge, Araç ve Gereçleri Geri Verme
B) MEMURLAR İÇİN ÖNGÖRÜLEN YASAKLAR 1) İkinci bir görev alma yasağı 2) Ticari faaliyette bulunma yasağı 3) Grev ve toplu çekilme yasağı 4) Hediye ve borç alma, menfaat sağlama yasağı
5) Siyasi faaliyette bulunma yasağı 6) Gizli belgeleri açıklama yasağı 7) Dernek kurma ve üye olma yasağı 8) Ayrıldığı kuruma karşı görev alma yasağı
C) MEMURLAR İÇİN ÖNGÖRÜLEN HAKLAR 1) Memurluk teminatı 2) Hizmet hakkı 3) Şikayet ve dava hakkı 4) Sendika hakkı 5) İzin hakkı (Yıllık izin, Mazeret izni, Sağlık izni, Hastalık izni, Aylıksız izin)
6) Aylık hakkı 7) Emeklilik hakkı 8) Yolluk hakkı 9) İstifa hakkı 10) Sosyal haklar
III) DİSİPLİN, CEZA VE HUKUKİ SORUMLULUKLAR A)MEMURLARIN DİSİPLİN SORUMLULUĞU 1) Disiplin ve Disiplin Hukuku Disiplin bir topluluğun yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumudur.
Disiplin hukuku, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi amacıyla mevzuatın kamu görevlilerine emrettiği ödevleri yerine getirmeyenlere, uyulması ve sorunlu kıldığı huşuları yapmayanlara devlet tarafından ceza verileceğini ve bu devlet yetkisinin kim tarafında kullanılacağını belirleyen kurallar bütünüdür.
2) Disiplin Hukukunun Temel İlkeleri a)Kanunilik İlkesi Kimse kanunun suç saymadığı fiilden ceza almaz. b)Bir Fiil İçin Bir Yaptırım İlkesi Disiplin suçu için ancak bir disiplin yaptırımı uygulanır. c)Geçmişe Yürümeme ilkesi Kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki olaylara uygulanması demektir.
d) Ölçülülük İlkesi Disiplin suçu ile cezası arasında bir orantının olması demektir. e) Gizlilik İlkesi Disiplin soruşturmasının gizliliği asıldır. f) Gerekçe İlkesi Disiplin cezalarının sebeplerinin işlem metninde belirtilmesidir. g) Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi İddialar somut bilgi ve belgelerle ispatlanamıyorsa, bu fiil nedeniyle kamu görevlisine disiplin yaptırımı uygulanamaz.
3)Disiplin Cezalarının Çeşitleri a) Uyarma Cezası Memura görevinde ve hareketlerinde daha dikkatli olmasının yazılı bildirilmesidir. b) Kınama Cezası Memura görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazılı olarak bildirilmesidir.
c) Aylıktan Kesme Cezası Memurun aylığında 1/30 ila 1/8 oranında kesinti yapılmasıdır. d)Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası Fiilin ağırlığına göre, memurun bulunduğu derecede 1 ila 3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır. e) Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası Bir daha devlet memuru olmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.
4) Disiplin Cezalarına Karşı Başvuru Yolları Disiplin cezalarına karşı iki tür başvuru yolu bulunmaktadır: a) İtiraz: Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kurulunca itiraz edilebilir. Sadece uyarma ve kınama cezalarına karşı itirazdan bahsedilmektedir. b) Yargısal başvuru: Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılmaz. (Uyarma ve kınama cezası hariç tutulmuştur.)
5) Disiplin Cezalarının Ortadan Kaldırılması a) Geri alınma b) Silinme c) Mahkeme tarafından iptal edilme d) Af kanunu ile kaldırma
B) MEMURUN CEZA SORUMLULUĞU Memurların işledikleri suçlardan dolayı kovuşturulması, genel yargılama usulünden ayrı bir sisteme bağlanmıştır. Memurlar suç işlediklerinde, yargılanabilmeleri için, yasada öngörülen idari mercilerin iznine gerek vardır.
1) Memurların Korunması İhtiyacı ve İzin Sistemi Memurların soruşturulması hususunda, genel usulden ayrı olarak, izin sistemi benimsenmiştir. Memurların yargılanması için özel usullerin benimsenmesi çeşitli sebeplere dayanmaktadır; Memurların diğer vatandaşlar gibi her durumda doğrudan yargı önüne çıkarılması, devlet ve hükümet otoritesini sarsar. Memurun hareketinin suç teşkil edip etmediğinin takdirini, idareye bırakmak, yürütme ve yargının ayrılığı ilkesinin bir gereğidir.
2) Suçun Öğrenilmesi a) Suçun Öğrenilmesi: Olayın yetkili mercie iletilmesini taşıyan 4.maddede, savcıya, memurun amirine ve diğer kamu görevlilerine bazı görevler düşmektedir. Savcının Görevi: Kanunun 4/1 maddesine göre, bir memurun görevi sebebiyle bir suç işlediğini, ihbar, şikayet veya başka bir yolla öğrenen Cumhuriyet Başsavcıları, öncelikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali olan delilleri toplar. Bunları yaptıktan sonra, başka bir işlem yapmadan evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni talep eder.
Kamu Görevlilerinin Görevleri: Maddenin 2. fıkrasında, bir memurun görev sebebiyle suç işlediğini ihbar, şikayet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrenen tüm kamu görevlilerinin, bu durumu, soruşturmaya izin vermeye yetkili mercie iletebilecekleri ifade edilmiştir. İhbar ve şikayetin niteliği: Maddenin 3. fıkrasında, memurlar hakkında yapılacak ihbar ve şikayetin, soyut ve genel nitelikte olması, kişi veya olayın belirlenmesinin zorunlu olduğu hükmü yer almaktadır.
3) Soruşturma İzni ve Yetkili Merciler a) Soruşturma izni Ön inceleme sonucunda hazırlanan raporu alan izin vermeye yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararların gerekçeli olması zorunludur. b) İzin vermeye yetkili merciler Kaymakam, Valiler, Başbakanlık, İçişleri Bakanı, TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı.
4) İtiraz ve İtiraz Mercileri a) İtiraz: Ön inceleme sonucunda yetkili merci soruşturma açılması kanaatine ulaşmışsa, ‘‘soruşturma izni verilmesine’’ karar verecektir. Şayet soruşturma açmaya değer bir durum olmadığını görürse ‘‘soruşturma izni verilmesine mahal olmadığına’’ karar verir. Yetkili merci bu konudaki kararını, savcılığa, hakkında inceleme yapılan kişiye, varsa şikayetçiye bildirir. İtiraz edebilmeleri ve itiraz süresinin başlaması için bu bildirim zorunludur. İtiraz Mercileri: 1) Danıştay 2) Bölge idare mahkemesi
C) MEMURLARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU Memurlar görevlerini yerine getirirken, eylem ve işlemleri ile idareye veya ikinci kişilere zarar verebilirler. Bu hallerde memurların hukuki sorumluluğu gündeme gelir. Memurların idareye veya üçüncü kişilere verdiği zararlardan ne şekilde sorumlu olacağı yada olmayacağı, Anayasanın 129-140. maddelerinde, 657 sayılı kanunun, 12 ve 13. maddelerinde düzenlenmiştir.
1) Memurların İdareye Karşı Sorumluluğu Devlet memurları, görevlerini itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Devlet memurlarının kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizlik sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafında rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.
Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.
2) Memurun Üçüncü Kişilere Karşı Sorumlulukları Kamu görevlileri davranışlarıyla üçüncü kişilere de zarar verebilirler. Kuşkusuz sorumluluk genel teorisi gereğince bu zararında tazmin edilmesi gerekir. Memurların üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu, yürütülen kamu görevi ile bağlantılı olup olmamasına göre ikiye ayırmak gerekir.
a) Kamu görevi dışındaki faaliyetlerden sorumluluk: Devlet memurları yürüttüğü kamu görevinin tamamen dışında, günlük kişisel hayatındaki davranışları ile sebep olduğu zararlardan, bizzat kendisi özel hukuk hükümlerine göre sorumlu olacaktır. b) Kamu görevini yürütme faaliyetinde sorumluluk: Devlet memurları, üstlendikleri kamu hizmetini yürütürken, kamu hizmetinin gerektirdiği faaliyetleri gerçekleştirirken üçüncü şahıslara zarar verebilirler. Bu zararın tazmin edilmesi hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
IV) MEMURLUĞU SONA ERMESİ ve EMEKLİLİK HALLER A) MEMURLUĞU SONA ERDİREN HALLER Memurluk çeşitli şekillerde sona erer. Bunları 7 madde ile şöyle sıralayabiliriz;
a) İstifa (Çekilme) Devlet memuru bağlı olduğu kuruma yazılı olarak müracaat etmek suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilirler. b) Mustafi (Çekilmiş) Sayılma Kanunda belirlenen şartların gerçekleşmesi durumunda, idarenin bir işlemi ile memurun istifa etmiş addedilmesidir. c) Memurluktan Çıkarma: Memurluktan çıkarılanların, memurluğu sona erer.
d) Koşullarda Eksiklik Memur olma koşullarından birinin eksik olduğu sonradan öğrenilirse veya koşullardan biri sonradan eksilirse, memurluk görevi sona erer. e)Bağdaşmazlık Memurlukla bağdaşmayan bir görevi kabul etmesi ile memurluk sona erer. f) Ölüm Memurun ölmesi, görevinin de sona ermesi anlamına gelir. g) Emeklilik Memurun emekliliğe sevk edilmesi, memurluk statüsünün sona ermesi sonucunu doğurur.
B) MEMURLARDA EMEKLİLİK 1) Emeklilik Sebepleri a) Zorunlu Emeklilik: 65 yaşın doldurulmasıdır. Hastalık nedeniyle görevini yapamayacak duruma gelenler ise malûlen zorunlu oarak emekliye sevk edilirler. b) Memurun İsteği Üzerine Emeklilik: Kadın 58, erkek 60 yaşını doldurmuş ise ve en az 9000 gün prim ödemiş olmak gerekir. c) İdarenin İsteği Üzerine (Re’sen) Emeklilik: Kadrosuzluk, ahlak ve yetersizlik olmak üzere iki sebeple mümkündür.
2) Emeklilik Hakları a) Yaşlılık aylığı: Emekli olan memura, kanunda öngörülen hesaplama üzerinden ‘‘yaşlılık aylığı’’ bağlanır. b) Malûllük aylığı: Malûlen emekliye ayrılan kişilere, kanunda öngörülen hesaplama üzerinden ‘‘malûlük aylığı’’ bağlanır.
c) Ölüm sigortası aylığı: Sigortalının ölmesi halinde, kanundaki şartlar varsa, sigortalının eşine ve çocuklarına aylık bağlanır. d) Yaşlılık toplu ödemesi: Yaşlılık aylığı bağlanması için gerekli yaş şartını sağladığı halde prim şartını sağlayamayan memura, kanunda öngörülen hesaplama üzerinden toplu ödeme yapılır. e) Toptan ödeme: Ölen sigortalının eş ve çocuklarına şartları tutmadığı için aylık bağlanamaması halinde, kanunda öngörülen hesaplama üzerinden toplu ödeme yapılır.
KAYNAKÇA 1) Prof. Dr. Ramazan ÇAĞLAYAN - İdare Hukuku - Adalet Yayınevi - Ankara 2014 2) tr.wikipedia.org/wiki/İdare_hukuku 3) www.idare.gen.tr/idarehuk.htm 4) www.anayasa.gen.tr/ihgiris-bolumler.htm 5) forum.memurlar.net/konu/736516/
Öğretim Görevlisi: Yrd. Doç. Dr. Alptekin AKTALAY Hazırlayan Öğrenci: Veysel Karani ÇELİK-050112110 - Hukuk Fakültesi