TÜRKİYE’DE EĞİTİM REFORMLARI Dr. Mustafa Ergün Öğretimin birleştirilmesi www.sakaryevi.com
Ortaçağda dinî eğitim kurumları çok güçlü ve vakıflara ve kiliselere bağlı kurumlar olduğu için, modern eğitimin kurulması sırasında bunlara dokunulmadı.
Laik eğitim kurumları devletler ve belediyeler tarafından dinî eğitim kurumlarına dokunmadan ayrıca kuruldu. www.academicapparel.com
Ulus devletler ve laik eğitim kurumları güçlenince, kilise ve vakıflara bağlı eğitim kurumlarını da denetim almaya başladılar. Buradaki politikaya eğitimin birleştirilmesi denildi. Avrupa’da 1870’lerde uygulanan laik devlet eğitimi politikası bizde Cumhuriyet başlarında yapıldı.
Osmanlı Devleti, Batılılaşma mecburiyetinde kaldıktan sonra kendi eski kurumlarına dokunmadan, onların yanı sıra Batılı kurumları kurup desteklemeye başladı. Bu önce askeri eğitim kurumları ve ordu yetiştirmede görüldü.
Hukuk alanında bir taraftan Fransız ceza ve usul-ü muhakeme yasaları, ticaret yasaları çevrilip uygulanıyor; bir yandan kısas, diyet gibi şer'î hukuk kuralları kaldırılmıyor, "Mecelle" hazırlatılıyordu. Bir taraftan Hukuk okulları Batı yasalarına göre hâkimler çıkarıyor, bir taraftan da Mekteb-i Kudat ve medreseler fıkıha göre verecek kadılar yetiştiriyordu.
Eğitim alanında bu ikilik çok daha çeşitli şekillerde ortaya çıkıyordu Eğitim alanında bu ikilik çok daha çeşitli şekillerde ortaya çıkıyordu. Askerî okular tarzında kurulan Batı örneğinde eğitim kurumları iyice yerleştikten sonra, XIX. yüzyılın ortalarına doğru Batı örneğinde ilk sivil okullar kurulmaya başlamıştı.
Osmanlı hükûmetleri de başlangıçta doğrudan doğruya medreseleri hedef almamış, ilk ve ortaöğretim düzeyinde çalışmıştır. İlköğretim düzeyinde önce Sıbyan Mektepleri ıslah edilmek istenmiş, bu mümkün olmayınca, Devlet "ibtidaiye" adlı ilkokullar kurmaya ve modern ders araç ve gereçleriyle modern öğretim metotlarını bu okullarda uygulamaya başlamıştır.
Eski usul sıbyan mekteplerini Evkaf-ı Hümayun Nezareti, modern öğretim yöntem ve teknikleriyle eğitim yapan iptidaiye mekteplerini Maarif Nezareti yönetiyordu.
Medreseden yetişenlerle mektepten yetişenler az-çok birbirlerine zıt hayat görüşlerinde kişiler olmuşlardır. "Alaylı" ve "mektepli" subayların birbirlerine düşmanlığı gibi, medreseden yetişenlerle mektepten yetişeler de birbirlerine düşman olmuşlardır. www.ekrembugraekinci.com
Batı örneğine göre kurulmuş okullar arasında da birlik yoktu Batı örneğine göre kurulmuş okullar arasında da birlik yoktu. İlkönce yüksek askerî okullar kendi liselerini ("askerî idadiler") ve ortaokullarını ("askerî rüşdiyeler") kurmuşlardı. Bunun dışında her bakanlık kendi ihtiyacı olan kalifiye elemanlarını kendi kurdukları okullarda okullarda yetiştiriyorlardı.
Osmanlının son dönemlerinde programları, amaçları ve uyguladıkları yöntemler birbirinden çok farklı okullardan farklı kültür ve duygulara sahip kuşaklar yetişiyordu. Bu durum devam ettiği sürece, ülkede milli birlik ve beraberlik sağlanamazdı. Eğitimdeki bu karmaşaya (mektep-medrese) son vermek, öğretimdeki ikiliği ve geriliği ortadan kaldırmak gerekiyordu.
M. Kemâl, TBMM'nin dördüncü yıl açılış nutkunda ise ülkenin genel eğitim durumu hakkında bilgi verdikten sonra şöyle diyordu: "Efendiler, evlâd-ı memleketin müştereken ve mütesaviyen iktisaba mecbur oldukları ulûm ve fünun vardır. Âli meslek ve ihtisas erbabının tefrik olunabileceği derecat-ı tahsiliyeye kadar terbiye ve tedrisatta vahdet, heyet-i içtimaiyemizin terakki ve taâlisi nokta-ı nazarından pek mühimdir. Bu sebeple Şer'iye Vekâletiyle Maarif Vekâletinin bu hususta tevhid-i fikir ve mesai eylemesi temenniye şâyandır."
Eğitim Bakanlarından Hamdullah Suphi, "mektep düşmanı" sıbyan okulu ve medrese taraftarlarının yeni eğitime ve öğretmenlere karşı halkı kışkırtmaya devam ettiklerini, ailenin okul eğitimine karışamayacağını belirterek şöyle diyordu: "Ben bir tek maarif biliyorum; o da Devlet Maarifidir. İstikamet bir, emir bir, hedef bir, maişet ve terakki bir olmalıdır."
3 Mart 1924’te TBMM’nde kabul edilen «Tevhid-i Tedrisat Kanunu»nun maddeleri şunlardır: Türkiye dahilindeki bütün müessesat-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur. Madde 2: Şer'iye ve Evkâf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir. Madde 3: Şer'iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekâtib ve medarise tahsis olunan mebaliğ, Maarif bütçesine nakledilecektir.
Madde 4: Maarif Vekâleti, yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Dârülfünunda bir İlâhiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidemat-ı diniyyenin ifası vazifesiyle mükelef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir. Madde 5: Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisat-ı umumiyye ile müştegil olup şimdiye kadar Müdafaa-ı Milliyeye merbut olan askerî rüşdi ve idadilerle, Sıhhıye Vekâletine merbut olan Darüleytamlar bütçeleri ve heyet-i talimiyeleri ile beraber Maarif Vekaletine raptolunmuştur. Mezkur rüşdi ve idadilerde bulunan heyet-i talimiyelerin cihet-i irtibatları âtiyen ait olacağı Vekaletler arasında tahvil ve tanzim edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler orduya nisbetlerini muhafaza edecektir."
O zamanki Eğitim Bakanı Vasıf Bey, dünyanın her tarafında ilköğretimin yalnız Bakanlık okullarında yapıldığını belirterek, bu nedenle medreselerin ibtidai kısımlarını ilga ettiğini söylüyordu. Kapatılan medreselerde 16.245 öğrenci vardı. Bunlardan yaşları uygun olanlar ilkokullara ve liselerin ilkokul kısımlarına alınacaktı. Hazırlık kısımları kapatılan Dârülhilâfe medreseleri yerine İmam-Hatip okulları kuruldu. Programlarını da Bakanlığın hazırladığı bu İmam-Hatip okulları, başlangıçta 29 tane idi. Giderek her ders yılında sayıları biraz daha azalan bu okullar, 1929-1930 öğretim yılında tamamen lağvedilmiştir.
1912 yılında İslâm dininin yayılmasını sağlayacak ve propagandasını yapabilecek misyoner vaizlerin yetiştirilmesi amacıyla İstanbul’da Medresetü’l-Vaizin, 1913 yılının sonlarına doğru, imam-hatip ve müezzinlerin yetiştirilmesi amacıyla da "Medresetü’l-Eimme ve’l-Hüteba" açılmıştır. Medresetü’l Vaizin savaş yıllarında pek başarılı olamamış ve Medresetü’l-Eimme ve’l-Hüteba ile birleştirilerek "Medresetü’l-İrşad" adını almıştır.
1949’a gelindiğinde 10 ay imam hatip kursları açıldı 1949’a gelindiğinde 10 ay imam hatip kursları açıldı. Bu kurslar 50 mezun verdi. 1951-1952 döneminde DP’nin seçim vaadi üzerine 7 yıl süreli (4+3) olmak üzere 7 ilde İHO açıldı. (Adana, Ankara, Isparta, İstanbul, Kayseri, Konya ve Maraş.) 1958 yılında bu okulların sayısı 26'ya, 1969'da 71'e, 1997'de ise 600'e ulaştı. “Medreselerin kapandığı sırada uyguladığı ders programı ile 1950’den sonra açılan İmam-Hatip Liselerinin ders programları aynıdır .”
1963-1964 öğretim yılında İmam Hatip Okulları’na ilk defa parasız yatılı öğrenci alınmaya başladı. 1976’da İmam Hatip liselerine Danıştay kararı ile kız öğrenci alınmaya başladı. 1985’te ilk Anadolu İmam Hatip Lisesi olan Kartal Anadolu İHL açıldı. “Özellikle İmam-Hatip Liselerine kız öğrenciler de alınmaya başladıktan sonra bunların meslek lisesi olma özelliği kaybolmuş, genel lise haline gelmiştir.»
16 Ağustos 1997 tarihinde çıkarılan 4306 sayılı sekiz yıllık kesintisiz öğretim yasası, İHL’lerin ortaokul kısmının kapatılmasına yol açtığı için İHL'ler açısından bir dönüm noktası oldu. Yeni çıkarılan 4+4+4 reformu da başka bir önemli dönüm noktası olmuştur.
Hilafetin kaldırılması, ölçü ve tartı birimlerinin değiştirilmesi, medreselerin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, harf devrimi vs. Cumhuriyetin yeni insan tipini yetiştirmede bir bütün oluşturur. Bu arada laik eğitim ve yabancı ve azınlık okullarına karşı politikalar da unutulmamalıdır.