TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK
Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya başlamıştır. Böylelikle Türk-İslam devletlerinde Hukuk ikiye ayrılmıştır.
1-Şeri Hukuk Şer'i hukukun kaynaklarını, Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas oluşturuyordu. Şer'i hukuk sadece Müslümanlara uygulanırdı. Kamu hukuku dışında kalan davalarda Müslüman olmayanlar, kendi dini kurumlarında yargılanırlardı. Ayrıca "İstanbul Efendisi" olarak anılan İstanbul Kadısı, Osmanlı sınırları içindeki en yüksek rütbeli yargıçtı
2-Örfi Hukuk Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kurallarla, şer'i hukukun esaslarına aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları "Kanunname" adıyla bir araya getirilmiştir.Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir. Bu kanunnamenin adı "Kanunname-i Ali Osman" dır.
Adalet Teşkilatı da 2 bölümdür Adalet Teşkilatı da 2 bölümdür. 1- Şeri mahkemeler: Türk-İslam devletlerinde yargıca Kadı denmekte olup, Şeri mahkemelerin en büyüğü Divan-ı Mezalim olup başında en büyük Kadı olan Kadi’l Kudat(Kadıyıl Kuzzat) bulunurdu. Divan-ı Mezalim küçük mahkemelerin çözemediği ya da itiraz edilen davalara bakardı.
2- Örfi mahkemeler; ise askeri, yönetim ve maliye ile ilgili konulara yani devlet işlerine bakardı. Örfi mahkemelerin başında Emr-i Dad bulunurdu. Ayrıca Türkiye Selçuklularında ordu mensuplarının davalarına da Kadıasker ya da Kadıleşker bakardı.
Karahanlılar Devletinde, Türklük ön plandaydı; hükümdarı Han, karar organı Kurultay idi. Karahanlılar, Islamiyet öncesi Türk Hukuk düzenini devam ettirmişlerdir. Selçuklu Devletinde ülke, hükümdar ve ailesinin ortak malı idi ve hükümdarın adı Sultan idi. Sultan Mensur’dan başlayarak hükümdarlık Halife’den alınmaya baslanmıştır. Ayrıca devlet yönetiminde Vezirlik Kurumu oluşturulmuştur. Karar organı Divan’dır. Divanda devlet meseleleri görüşülür ve halkın sorunlarına çözümler aranırdı.
Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi. Eyalet, sancak ve kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak "kadı" bulunurdu. Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi.Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı adına hüküm verenlere "Naib" denirdi. Mahkemelerde görülen davalar "Şeriyye Sicilleri" denilen defterlere kaydedilirdi.
Zaman İçinde Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler: II. Mahmut Döneminde değişmeler: Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi. Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu. İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu.
Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler: Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Müslüman ve Gayr-ı Müslimler yani herkes kanun önünde eşit olacak, bütün herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti. Yine Islahat fermanı(1856) azınlıklara yeni haklar veriyordu.
Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı: 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz ve ticaret kanunu çıkarıldı. 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu. Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı'lı idi. Yeniçeri Ocağı'nda 28.Orta'nın Çorbacısı olan Ases Başı, bir çeşit emniyet amiridir. Geceleri adamları ile birlikte mahalle aralarında dolaşır, suçluları yakalatıp cezalandıracakları yere gönderirdi.
Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla uyuşmamaktadır. Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu. Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı. 1870'de Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak Mecelle'yi hazırladı. Mecelle medeni kanun niteliğindeydi.
meydana gelen değişmeler: Meşrutiyet Döneminde meydana gelen değişmeler: 1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devleti'nde anayasa hukukunun başlangıcıdır.
1. Dünya Savaşı ile Meydana gelen değişmeler: Osmanli Devletinin l.Dunya Savasinda yikilmasi ve Kurtulus Savasi sirasinda Istanbul’daki Mebusan Meclisinin dusman tarafindan kapatilmasi sebebiyle, Mustafa Kemal Ataturk'un girisimleri ile Misak-i Milli sinirlari icinden secilmis vekillerin katilimi ile 23 Nisain 1920 tarihinde Ankara’da, Buyuk Millet Meclisi toplandi. Cabuk ve etkili kararlarin cikabilmesi icin Meclis Hukumeti Sistemi uygulandi. Meclis Baskani ve ayni zamanda Devlet Baskani olarak Mustafa Kemal Ataturk secildi.
20 Ocak 1921 tarihinde ilk anayasamiz ilan edildi 20 Ocak 1921 tarihinde ilk anayasamiz ilan edildi. Teskilat-i Esasiye adli kanunun en onemli ozelligi, "Milli Egemenlik" prensibine ulkemizde ilk kez yer vermesidir. Tasarinin birinci maddesi "Hakimiyet kayitsiz sartsiz milletindir" der. Kuvvetler birligi ilkesine dayanir. Kisa ve klasik haklari icermeyen bir anayasadir. O zamanki olaganustu halin gerektirdigi sekilde olusturulmustur. Klasik temsil usulu benimsenmistir.
ÖRNEK: Kanunnamelerdeki Cezaî Hükümler 1- Eğer bir kişi zina kılsa, şeriat huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa ve dahi bay olursa ki bin akçeye dahi ziyadeye gücü yeterse, cürm üç yüz akçe alına. Evsatü‟l-hal olursa kim altı yüz akçeye malik ola, cürm iki yüz akçe alına. Andan aşağı gücü yeterse, cürm yüz akçe alına. Andan dahi aşağı halli olursa, elli akçe; andan daha aşağı ki gayette fakirü‟l hal olursa, kırk akçe cürm alına. Asıl nüshasını göremediğimiz Fatih‟in “Kanun-ı Sultanî” adlı kanunnamesinin bu ilk maddesi