BAŞARIYA GÖTÜREN AİLE MUHAKKAK OKUYUN!!! 30 AĞUSTOS ZAFER İLKOKULU REHBERLİK SERVİSİ Berrin YÜKSEL & Raşit TURCAN
HASAN YILMAZ’IN ÖĞRETMENİYLE İLGİLİ ÖYKÜSÜ İlkokul 5. sınıftaydım yeni bir öğretmenim oldu. Deneyimli bir öğretmen olduğunu daha ilk derste anladım. Yazılı, ödev, gezi ve gözlem günlerini, dersin nasıl işleneceğini, sınıfın temizlenmesini, nöbet işlerini, devem ve devamsızlık günlerini, kol başkanlarını vb. baştan birlikte belirledik. Kurallar koyduk.
Bu kurallardan biri de derse geç kalan sınıfa girecek, özür dileyip yerine oturacak, ders bittikten sonra birkaç dakika içinde neden geç kaldığını açıklayacaktı. İki hafta içinde derse geç gelen kimse kalmadı. Karda kışta, fırtınada eğer okul tatil değilse zamanında derse girer çıkar olduk.
Bir gün öğretmenimiz gelmedi 10 dk Bir gün öğretmenimiz gelmedi 10 dk . Oldu hala yoktu nöbetçi arkadaşı müdüre gönderdik biraz sonra müdür, öğretmenimiz ve arkadaşımız sınıfın kapısını çalıp içeri girdiler. Müdür: -Öğretmeniniz bu gün derse geç kaldığı için bana geldi eşini doktora götürdüğünden zamanında gelememiş bana, eğer SİZ ve ÖĞRENCİLERİM izin verirse derse girebilir miyim? diye baş vurdu. Ben kendisine izin veriyorum sizler de izin veriyor musunuz? dedi.
Tüm sınıf susmuştu ilk kez böyle bir durumla karşılaşmıştı geçmiş öğretmenlerimi düşündüm çoğu zaman sınıfa gelmezler, gelseler bile tutarlı davranmazlardı, şaşırmıştık, hepimiz birden ayağa kalktık “kabul ediyoruz” diye yürekten bağırdık. Müdürün, öğretmenimizin ve bizim gözlerimiz dolmuştu.
O an “ ben Emrullah öğretmen gibi olacağım” dedim. Ayrıca ilk kez ; “BEN DE İNSANIM, BENİMDE BİR DEĞERİM VAR, BENDE SÖZ SAHİBİYİM BU OKULDA” demeye ve sorumluluklarını duymaya başladım.
MIŞ GİBİ ANNE BABA Anne gibi görünüyor ama anne değil ,baba gibi görünüyor ama baba değil! Çocuk hayatımızın odağı değil, amacı değil, EKİ idi. Tarihe, geleceğe, bütün insanlara, bütün çocuklara adanmış yaşamımızdan aslan payı istemeye hakkı yoktu. Peki, neden doğurdum onu? Neden bir çocuğum hem de bir oğlum olmasını istedim. (OYA BAYDAR)
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyelerinin; Karaköy Genelevinde çalışan hayat kadınlarıyla birebir yaptığı çalışmada ortaya çıkan acı bir tabloyu dile getiriyor; araştırma bulgularına göre genelev kadınlarının % 90’ı çocukken sürekli dövülüyor ve cinsel tacize uğruyor.
Bu haberde yer alan çocuklarını hırsız veya fahişe yapan ana babalara çok kızıyoruz değil mi? Evet ben çok kızı yorum Peki kızını eczacı, öğretmen, doktor, oğlunu mühendis yapmak isteyenlere de kızıyor muyuz? Hırsızlık ve fahişelik toplumun kabul etmediği için uğraşlar olduğu için çocukları bu işlere yönlendirenler çok tepkiliyiz ama çocuğun bireysel gelişimi içinde kendi mesleğini kendisinin seçmesine olanak tanımayan ana babalara pek kızmıyoruz. Ana babaların çoğunun çocuklarını kendi bencil istekleri yönlendirdiğini ve kullandığını görürüz.
Çocuğun kendi potansiyeli içinde sağlıklı gelişimini engelleyen her ana ve baba “-mış” gibi bir analık babalık yapmaktadır. Ana babalık niyeti çocuğun olabileceğinin en iyisi olabilmesi için olanaklar hazırlamak olmalı; bunun dışındaki bütün niyetler MIŞ gibi ana babalığa girer. Çocukluk nedir, konusunda bilinci gelişmemiş ana babaların çocuklarına yaptığı zararı başka kimse yapamaz!
Öyle ana babalar var ki, çocuk doğuştan büyük adam gibi hareket etsin beklentisi içindeler; örneğin hiç ağlamasın, altını ıslatmasın, denileni hemen anlasın ve yapsın isterler. İzmir’ de Avrupalı bir kadın çocuğunu çocuk parkına getirmiş ve çocuk kum havuzunda ayakkabılarını çıkarmış oynarken etrafa konan güvercinlerin peşinden koşmak için arada bir kum havuzundan çıkıp çimenlerin üstünde koşuyormuş. Orada bir Türk kadını , çocuğunuz çimenlere basıyor demiş, Avrupalı kadın “tabi çocuk o, koşacak ve çimenlere basacak” diye cevap vermiş.
Çocukluk nedir konusunun hem bütün ana babaların hem de öğretmenlerin bilmesi gerekir. Çocuğun adı var, onlar için özel bayramımız bile var, ama çocuğun KENDİSİ YOK, çocuğun ÇOCUKCA RUHUNU YAŞATACAK AİLE VE OKUL ORTAMI YOK. İnsanın ana vatanı ÇOCUKLUĞUDUR.( Cemil SÖNMEZ) Çocukluğunu yaşamamış bir kişinin sağlıklı, anlamlı ve coşkulu bir yaşamı olamaz.
Edirne’de, ana babası tarafından otomobilde bıraktığı iki aylık bebek havasızlıktan ölmek üzereyken kurtarıldı. Polis , cahil çifte nasihat etmekle yetindi. ABD’nin New York kentinde 1997 yılında , Edirne’dekine benzer bir olay meydana geldi. Danimarkalı aktris A.S( 30) 14 aylık bebeğini, eşiyle yemek yediği lokantanın önünde arabasında bıraktı. Müşterilerin endişelenip haber verdiği polis S. ve eşini tutuklayıp çocuğu 4 gün alı koydu. Polis, Danimarkalı aileyi 2 gece ceza evinde tuttu. Ana baba olmayı yeniden öğrenmemiz gerekiyor.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Öğretim Üyesi Dr. Rasim SOMER DİLER hepimiz uykusuz bırakması gereken korkunç bir gerçeğe dikkat çekiyor: Türkiye’de intihar girişiminde bulunanların % 35 ini 14-15 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Hastanelerin psikiyatri servisine intihar düşüncesi veya girişimi nedeniyle baş vuranlar arasındaki çocukların yaşı 4’e kadar iniyor. İntihar girişiminde bulunan gençlerin sayısı her yıl düzenli olarak artıyor.( Milliyet 2002)
İntihar eden gençlerin sayısı her geçen gün düzenli olarak artıyorsa, bu rakamlar bize bir şeyler söylemeye çalışıyor. Bencil egolar tatmin olsun diye ne bunalımlar yaşanıyor, ne acılar çekiliyor ama bu toplumun bu tür rakamlar üzerinde düşünecek zamanı yok. Bazı çocuklar anne ve babalarının taleplerini sahtekarlık yaparak karşılıyorlar.
2 MİLYONA (2 YTL) TÜM DERSLER PEKİYİ Önce karnelerinde bulunan zayıfları düzelten daha sonrada sahte karne düzenleyerek bu karneleri 2 milyon lira karşılığında karneleri zayıf olan öğrencilere satan 8 lise öğrencisi yakalandı. Kavacık Lisesinde yakalanan 8 kafadar karneleri zayıf gelince çareyi sahtekarlıkta buldu. Yaşları 13-15 arasında değişen M.Ü ,E.B, S.B, U.A,P.E,Z.C,H.Y, ve O.Ö bilgisayarla hazırladıkları sahte karneleri öğrencilere 2 milyondan sattılar. “Küçük sahtekarların foyası bir velinin durumu fark ederek polisi aramasıyla ortaya çıktı. Öğrencilerin adreslerini belirleyen polis, 8 öğrenciyi evlerinden tek tek topladı. Kavacık Karakolunda gözlem altına alınan küçük sahtekarlar, Ankara Adliyesine çıkartılarak ifadeleri alındı.(Sabah, 30.01.2000)
Çocukların bazıları intihar etmek yerine daha pratik bir çözüm yolu bulmuşlar anne babaları iyi karne istiyor, onlarda 2 milyona alsana iyi karne, diyorlar. Çocuk yetiştirmede benim dikkatimi çeken en büyük eksiklik çocuğun ruhen ve fikren gelişmesinin , yaşamının anlamlı ve coşkulu olmasının hesaba alınmayışı. El alem ne der, o kadar önemli hale gelmiş ki , çocuğun ne düşündüğü ve ne hissettiği tamamen gözden kaçırılıyor.
Çocuğuna güveneceksin, onun eğitilebileceğine güveneceksin, iyi bir insan olacağına güveneceksin, sana yalan söylemeyeceğine ve sevgisine güveneceksin. Güven güveni doğurur, sen çocuğuna güvenirsen oda güvenilir bir insan haline gelir.
Dünya tarihinde çocuklarına çocuk bayramı eden tek ulus Dünya tarihinde çocuklarına çocuk bayramı eden tek ulus. Bayramımızın çocuklar için değil, büyüklerin söylev verdiği ve istedikleri şiirleri çocuklara okuttukları, MIŞ gibi bir çocuk bayramını konuşmaya gerek yok.
Değiştirilmeyecek gerçekler: BAŞARIYA GÖTÜREN AİLE Değiştirilmeyecek gerçekler: “ Tanrım bana değiştirebileceklerim için güç, değiştiremeyeceklerim için sabır, ama en önemlisi ikisinin arasındaki farkı anlamak için akıl nasip et.”( Çin tapınak yazıtı) Anne ve babanın değiştiremeyeceği bazı gerçekler var. Bunları olduğu gibi kabul etmek ana babanın ve tüm ailenin akıl sağlığı yönünden önemlidir.
Bunları olduğu gibi kabul etmek enerjimizi belirli alanlara yönlendirebilme olanağı yaratır. NEDİR BU GERÇEKLER: SINAVIN YAPILMASI OLGUSUNU DEĞİŞTİREMEZSİNİZ. Sınav ilan edildiği tarihte, ilan edildiği süre içinde ve ilan edildiği içerikte olacak. 2. OKULLARIN KAPASİTESİNİ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ.
SINAV BAŞARISI SADECE ÇOCUĞUNUZUN NE KADAR UZUN SÜRE ÇALIŞTIĞINA BAĞLI DEĞİLDİR. Ders çalışma süresi ile sınavdaki başarı arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. 4. BASKI ÇOCUĞUNUZUN VERİMLİ ÇALIŞMASINI SAĞLAMAZ. Ne kadar çok baskı yaparsam çocuk o kadar çok çalışır ve o kadar çok öğrenir düşüncesi yanlış ve çok zararlıdır. Bu düşünce aile ortamını cehenneme çeviren en önemli etkendir. Şunu bilmelisiniz ki kendisi istemeden, sırf anne babasının baskısıyla çalışan öğrenci, aslında çalışırmış gibi görünür ama verimli çalışamaz. ANNE BABA SÜREKLİ BASKI UYGULARSA , MIŞ GİBİ ÇALIŞMAK ÖĞRENCİDE ALIŞKANLIK HALİNE GELİR.
5. ÇOCUĞUNUZUN ZİHİNSEL YETENEĞİNİN TÜRÜ VE KAPASİTESİ DEĞİŞMEZ. 6. BÜYÜK ANNE, BÜYÜK BABA, HALA , TEYZE GİBİ AİLEDE ÖNEMLİ YERİ OLAN KİŞİLERİN ALIŞKANLIKLARINI HEMEN DEĞİŞTİREMEZSİNİZ. 7. AİLENİN MADDİ DURUMU BİR GERÇEKTİR.
ÇOCUĞUNUZUN ARKADAŞLARI, SOSYAL ÇEVRESİ, ONUN YAŞAMININ BİR PARÇASIDIR VE SİZ İSTEDİNİZ DİYE BİRDEN BİRE DEĞİŞMEYECEKTİR.
PEKİ, NE YAPALIM?
HER ANA BABA ÇOCUĞUNUN BAŞARILI OLMASINI İSTER. “ İzin verin, çocuğunuz yaşamını tribünler de seyirci olarak değil, sahada oyuncu olarak geçirsin.” Her ana baba çocuğunu başarılı olmasını ister. Bu nedenle elinden geleni yapar maddi durumu el vermese de tüm olanaklarını seferber eder kendi olanaklarından kısar ve çocuğunu eğitimi için olanaklar yaratır. Neden böyle yaparlar?
Çünkü iyi bir eğitim çocuklarını başarılı kılacağını umarlar, bu umut ve beklenti, onların yaptığı fedakarlıkları anlamlı ve değerli kılar O halde anne babanın başarıdan ne anladığı çok önemlidir. Çünkü başarı anlayışı, ana babanın çocuktan beklentisinin temelini oluşturur. Çocuktan beklenen şeyler, ana babanın çocukla etkileşimine 24 saat yön verir.
Ana babanın çocukla kurduğu temel ilişki , onun özünü, karakterini, yaşama bakış tarzını biçimlendirir. DERS BAŞARISI VE OKUL BAŞARISI Ana babalar çocuklarının derslerinde başarılı olmasını ister öğrencilerde dersin konusunu ve dersin öğretmenini seviyorlarsa o derste başarılı olurlar. Birkaç derste başarılı olmak okul başarısına götürmez. Okul başarısı için tüm derslerden başarılı olmak gerekir.
BAŞARIDAN NE ANLAMALIYIZ Anne babalar çocuklarının başarılı olmasını isterken gerçekte ne istediklerini çok iyi bilmek zorundalar. Dikkat edin, bilseler iyi olur, demiyorum, çok iyi bilmek zorundalar diyorum. Neden bilmek zorundalar? Çünkü daha öncede söylediğimiz gibi ana babanın başarı anlayışı, onların çocukla etkileşimine 24 saat yön verir ve biçimlendirir.
ÇOCUĞUNUZ YAŞAMINDA “KEŞKE”LERİ DEĞİL, “İYİKİ” LERİ ÇOK OLSUN… ÇOCUĞUNUZ KURNAZ VE AÇIK GÖZ BİRİ OLACAĞINA BAŞKALAIRININ HAKKINI YEMEDEN ÜRETEN KAZANAN BİR OLSUN. ÇOCUĞUNUZ, KENDİSİNE GÜVENMEYEN VE KİMSENİN GÜVENMEDİĞİ BİLGİSİ VE DİPLOMASI OLAN AMA PISIRIK VE ŞEVKSİZ ÇALIŞAN BİRİ DEĞİL, ÖZ GÜVENİ VE ÖZ SAYGISI OLAN” BEN YAPABİLİRİM” DUYGUSU GÜÇLÜ , GİRİŞKEN VE SORUMLU BİRİ OLSUN.
İZİN VERİN ÇOCUĞUNUZ YAŞAMINI TRİBÜNLERDE SEYİRCİ OLARAK DEĞİL, SAHADA OYUNCU OLARAK GEÇİRSİN.
BAŞARININ TEMELLERİ NİYET VE BEKLENTİ; “ONA BİR YAŞAM KURMAYIN; ÇOCUĞUNUZUN, KENDİ YAŞAMININ MİMARI OLMASINA YARDIMCI OLUN.” AŞAĞIDAKİ İFADELERİ OKUYUN VE OKUDUKTAN SONRA SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZE NE KADAR UYDUĞU ÜZERİNDE DÜŞÜNÜN;
1- Çocuğum okulda başarılı olsun, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Üniversiteye girme hakkını kazansın başka bir şey istemem. Burada söz konusu olan yalnızca çocuğun değil, Ailenin de haysiyeti. Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Üniversiteye girenler nasıl giriyorsa benim çocuğumda girmeyi başarsın istiyorum. Üniversiteye, Fen Lisesine girememiş bir çocuğun annesi babası olmak istemem.
2- Çocuğun üniversitenin, fen lisesinin her hangi bir bölümüne girip okumuş olması beni tatmin etmez. İnsanın para kazanabileceği, kolunda altın bilezik gibi bir mesleği-işi olması şart , mesleği ve işi olmayan adama kimse saygı duymaz, mesleği olmayan insanın kendisine saygısı olmaz. Çocuğumun her ne pahasına olursa olsun iyi bir iş sahibi olmasını isterim ve beklerim.
3- Çocuğun mutlu bir evlilik yapmasını , bizim yakınımızda oturmasını, sık sık görüşerek aile bağlarını gevşemeden devam etmesini isterim. İnşallah. İlerde torunlarımız olacak, onlardan uzakta olmak, torun hasreti çekmek istemem. Benim için önemli olan, çocuğumun aileden uzaklaşmadan ve aile mutluluğunu yaşaması.
4- Çocuğumun kendi yaşamının patronu olmasını isterim 4- Çocuğumun kendi yaşamının patronu olmasını isterim. Onun yaşamını anlamlı görmesi, coşkulu olması ve kendini güçlü hissetmesi her şeyden önemli. Benim çocuğum benim beklentilerimi gerçekleştirmek için değil kendi hayallerini keşfedip onları gerçekleştirmek için yaşamalı. Bütün istediğim, çocuğumun “benim yaşamım!” diyebileceği, anlamlı, coşkulu ve güçlü, içi dopdolu bir yaşamının olması.
BİLGİ VE BECERİLER
“ SORUMLULUĞUN BİLİNCİNDE OLMAK BİLGİYE GÖTÜRÜR.” KENDİ YAŞAMINI YÖNETME SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİNE VARMAK Bu benzetmeden sonra ilk öğrendiğimiz şey şu oluyor; sınava hazırlanan çocuğumuzun, yaşamının direksiyonunda kendisinin oturduğunu hissetmesi gerekiyor. Bir genç yaşamının direksiyonunda kendisinin oturduğunu hissetmediği sürece, istekle ve şevkle derslerine çalışmayacaktır. Sizin istemeniz, onu şevklendirmeye çalışmanız, zorlamanız, tehdit etmeniz, hediyeler vaat etmeniz taşıma su ile değirmen çevirmeye benzer. Onun yaşamının direksiyonuna kendisinin oturması ve yaşamının sorumluluğunun kendisinde olduğunun bilincine varması gerekir. Çocuğunuzun “bu benim yaşamım ve benim yaşamımım sorumluluğu bende !” bilincine varması kolay değil; ama çocuğunuzla ilişkinizde başara bileceğiniz en önemli ilk adım bu dur.
BU İLK ADIMI GERÇEKLEŞTİRMEDE İKİ ZORLUKLA KARŞILAŞA BİLİRSİNİZ; Bu zorluklardan biri siz ana babalardan, diğeri de çocuklardan kaynaklanabilir. 1- Şimdiye kadar çocuğunuzu sürekli denetlemeye ve yönlendirmeye alışmış anne ve babalardan biriyseniz , çocuğunuzun KENDİ YAŞAMININ DİREKSİYONUNA oturması fikrini kuşkuyla, korkuyla ve güvensizlikle karşılarsınız. “O daha küçücük çocuk, nereden bilsin neyi isteyip istemediğini! Nereden bilsin onun için neyin iyi , neyin kötü olduğunu” dersiniz.
2- İkinci zorluk çocuğunuzdan gelebilir 2- İkinci zorluk çocuğunuzdan gelebilir. Çocuğunuz, yaşamının direksiyonunda kendisinin değil sizin kalmanızı isteyebilir. Belki bu ikinci ifade bazı anne babaları şaşırtacaktır, çünkü şimdiye kadar hep çocuklarının kendilerinden daha çok bağımsızlık istediği izlenimini elde etmişlerdir; gerçekten de çocuk böyle bir bağımsızlık mücadelesi içinde olmuştur ve anne babasının her dediğine itiraz etmiştir; yapmışsa bile onların isteklerini gönülsüz ve isteksiz yerine getirmiştir. İtiraz etmek, gönülsüz yapmak başka şeydir, yaşamının direksiyonun sorumluluğunu almak istemek başka şeydir! Çocuğunuz ikisi arasındaki farkı sezgisel olarak bilir.
Şimdi size iki aile tanıtacağım Şimdi size iki aile tanıtacağım. Bunlardan birine çocuğun gelişimini KÖSTEKLEYEN AİLE diğerine de DESTEKLEYEN AİLE diyeceğiz. Köstekleyen ailede 5 yaşındaki Ayşe’nin önüne annesi 4 köfte koyar ve hadi ye der. Ayşe 2 köfte yedikten sonra annesine doyduğunu söyler annesi “hayır doymadın 2 köfteyle doyulur muymuş? “ tabağındaki bütün köfteleri bitireceksin der. Ayşe çok doydum yiyemeyeceğim dediğinde annesi “ bak yemiyorsun zayıflayacak , hasta olacaksın seni doktora götürecek paramız yok hepsini ya bitir bitirmeden bu sofradan kalmayacaksın.” diye yanıt verir.
Köstekleyen ailede küçük Ayşe kendi yaşamının direksiyonunda değildir, kendi yaşamının direksiyonuna geçmesi kösteklenmiştir. Annesi açık açık söylemese dahi ona güçlü bir mesaj vermektedir. Bu mesaj şudur: “Sen doyup doymadığını kendin bilmezsin, ben bilirim. İçinden gelen duygu ve düşüncelere inanma benim dediğimi yap, gerisine karışma. YAŞAMININ DİREKSİYONUNDA BEN VARIM VE BÖYLE OLMASI GEREKİYOR.
Bu aile ortamında Ayşe dışarı çıkıp oynamak istediği zaman annesi “O zaman hırkanı giy” demiştir. Ayşe “Anne üşümüyorum hava sıcak” dediğinde, “Sana hırkanı giy dedim, hırkanı giymezsen seni dışarı bırakmam!” diye yanıt vermiştir. Burada ki mesaj da aynıdır: “Sen üşüyüp üşümeyeceğini bilmezsin ben bilirim.”
Hayatında böyle binlerce etkileşim yer alan Ayşe, annesinin, babasının ve diğer büyüklerinin “ sen bilmezsin büyükler bilir” mesajına gerçekten inanır ve ömür boyu bir başkası tarafından yönetilmeyi bekler hale gelir. Artık kendi yaşamı için karar vermekten aciz hale getirilmiştir. Kendi yaşamının direksiyonunda oturamayacağının ve oturmaması gerektiğini kabul eder. çocuk, ne zaman kendisi direksiyona geçmeye çalışsa anne ve baba yukarıdaki örnekler gibi etkileşime devam eder. Bir süre sonra çocuk şöyle düşünmeye başlar:
Benim, kendi yaşamımım direksiyonunda oturma yetkinliğim yok. Kendi yaşamımım direksiyonuna oturmayı düşündüğüm ve çabaladığım zaman kendini bilmez şekilde davranıyorum ve anne babamı üzüyorum. Onlar benim iyiliğimi isteyen, beni seven insanlar ve benim iyiliğim için benim yaşamımın direksiyonunu ellerinde tutuyorlar. Eğer ben iyi ve akıllı bir çocuksam hiç itiraz etmeden onların benim yaşamımı yönetmelerini kabul ederim ve benim yaşamım direksiyonunda oldukları için onlara minnettar olmayı öğrenirim. Aslında benim yaşamımda neler olup bittiğini ben değil, annem babam bilir.
Diğer yandan Özlem, çocuğun gelişimini destekleyen aile ortamında büyümektedir. Özlem önüne konan köftelerden ikisini yedikten sonra annesine doyduğunu söylediğinde, annesi peki kızım der. Ve Özlem bilir ki bir sonraki yemek saatine kadar ıvır zıvır yeme hakkı yoktur. Yemek zamanı gelince yenir ve bu, ailede birlikte yapılan bir iştir. Bu ailede hiç kimse her istediğini istediği zaman yiyemez Özlem ne kadar yiyeceğine karar vermekte serbesttir ama yemek yenirken bu ailenin üyesi olduğu ve bu ailenin üyesi olmanın getirdiği sorumlulukları bulunduğu ona sevgiyle ve açık seçik anlatılmıştır. Bir kişi arabanın direksiyonuna oturduğu zaman aklına geldiği gibi kullanamaz; uyması gereken trafik kuralları vardır. Trafik kuralları, hem sürücüyü hem de yoldaki diğer insanları korumak için vardır.
Küçük Özlem, kendi yaşamının direksiyonundadır, ama direksiyonda olmanın her istediğini aklına geldiği gibi yapmak olmadığını da bilmektedir. Kendi yaşamının direksiyonunda olmanın bir sorumluluğu vardır. Ve Özlem’den bu sorumluluğun farkına varması beklenir.
SİZİN ÇOCUĞUNUZ EVRENDE TEKTİR VE MUHTEŞEM BİR POTANSİYELLE DOĞMUŞTUR. Başarısız insanlarda bulunmayıp başarılı insanlarda bulunması gereken temel özellik nelerdir ve nasıl geliştirilebilir? BAŞARILI İNSANLARDA BAŞARMA İSTEĞİ, HEVESİ, ŞEVKİ VARDIR. Başarılı insanlar çalışmaya başlarken kaygı stres yaşamazlar, tam tersi istek, heves, şevk duyarlar. Çocuğunuzun başarma isteğini, hevesini, şevkini nasıl canlandırabilirsiniz? İlk yapacağınız şey çocuğunuza saygı duymaktır. Çocuğunuzun olduğu her ortamda onun sınırlarına ve sorumluluklarına saygılı olun. Onun yerine karar vermeyin, o konuştuğu zaman dinleyin, onun düşünce ve duygularını yargılamayın, anlattığı olayları onun gözüyle görmeye çalışın.( EMPATİ) ŞU GERÇEĞİ AKILINIZDAN HİÇ ÇIKARMAYIN: SİZİN ÇOCUĞUNUZ EVRENDE TEKTİR VE MUHTEŞEM BİR POTANSİYELLE DOĞMUŞTUR. ÇOCUĞUNUZLA, ÇİFTÇİNİN YETİŞTİRDİĞİ AĞAÇLA KURDUĞU İLİŞKİ GİBİ BİR İLİŞKİ KURUN.
ÇİFTÇİ ELMA AĞACINI MUZ AĞACI YAPMAYA ÇALIŞMAZ. ÇİFTÇİ, AĞACIN ÖZÜNÜN NE OLDUĞUNU BİLİR VE O ÖZE SAYGISI VARDIR. ÇİFTÇİ O ÖZÜN GELİŞMESİ İÇİN UYGUN ORTAM HAZIRLAR. ÇİFTÇİ ELMA AĞACINI MUZ AĞACI YAPMAYA ÇALIŞMAZ.
BAŞARILI İNSANLARIN HEDEFLERİ VARDIR BAŞARILI İNSANLARIN HEDEFLERİ VARDIR. NEREYE GİTMEK İSTEDİKLERİNİ BİLİRLER. Çocuğunuzun yaşam başarısına önem veriyor ve yaşam başarısını aklınızda tutarak onunla konuşuyorsanız, dikkatle dinlemeye başladığınız zaman onun gönlünün muradının ne olduğunu anlamaya başlarsınız.
BAŞARILI İNSANLAR DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİN FARKINDADIR; BÖYLELERİNİN KENDİLERİNE DUYGULARINA VE DÜŞÜNCELERİNE SAYGI VE GÜVENLERİ VARDIR. Farkında olmak insan yaşamının özüdür. Farkında olan insan farkında olduğu şeyler arasında seçim yapabilir. Seçim yapabilmek, özgür insanın en temel özelliğidir. İnsanlar aslında farkında oldukları kadar yaşar. Farkında olmadıkları şeylerin onlar için anlamı yoktur.
“ Öğretmenleri özel kılan, çocuklarımızı emanet edecek kadar onlara güvenmemizdir.” SINIRLAR VE SORUMLULUK BİLİNCİ Çoğu ailede, çocuğun sorumluluğunu ana baba kendi üzerine aldığından çocukta sınırlar ve sorumluluk bilinci gelişemiyor. Sınırlar ve sorumluluk bilinci gelişemeyince, çocuk karşılaştığı sorunları çözmek için sorumluluk alamıyor. Ne yazık ki yaşamda sorumluluk almayan çocuk gelişemez. Neden gelişemez, çünkü yıllarca koruyucu (BEN SENİN YERİNE YAPARIM) ve denetleyici (ÖDEVLERİNİ YAPTIN MI?) tutum içinde olan ana baba çocuğun karşısına çıkan sorunlarla onun yerine uğraşmış, sorunla baş başa kalarak çözüm için uğraşma olanağı bulamayan çocuğun gelişimi kösteklenmiştir.
Denetleyici anne baba çocuğun her davranışını kendi istediği yönde değiştirmek , denetlemek ister aşağıdaki türden laflar eder. Şu saatte yatacaksın ve şu saatte kalkacaksın. Şunları yiyeceksin şunları yemeyeceksin . Şu pirinçleri okuttum, üflettim; sınava girmeden önce şunlardan 3 tane yutacaksın Sık sık tuvalete gidiyorsun biraz tut sonra git.
YANLIŞLARIMIZ… Çocuğu araç olarak görmek: “BEN OLAMADIM BARİ O OLSUN!” YANLIŞI. “YEDİĞİN ÖNÜNDE YEMEDİĞİN ARDINDA BİRTEK İŞİN VAR , ÇALIŞMAK!” YANLIŞI. KIYASLAMA: “CEMAL BEYİN OĞLU TIPI KAZANMIŞ” YANLIŞI AİLE ORTAMI: “İLGİ VE SEVGİ YERİNE PARA VERME” YANLIŞI HATA ODAKLI AİLE ORTAMI GERÇEĞE SAYGI : “ÇOK ZEKİ AMA ÇALIŞMIYOR” YANLIŞI ERGENLİK DÖNEMİNİ GÖRMEME YANLIŞI SİSTEMİ TANIMAMA YANLIŞI ÖĞRENCİYİ TANIMAMAKTAN KAYNAKLANAN YANLIŞLAR REHBER ÖĞRETMENİ ARAÇ VE ARACI OLARAK KULLANMAK: “SİZ SÖYLERSENİZ YAPAR” YANLIŞI ÇOCUKLA GEREKSİZ ÇOK KONUŞMA YANLIŞI…
BİTİRİRKEN… Her yıl milyonlarca aile SINAV hazırlığı içinde olan çocuklarının başarısı için elinden gelenin en iyisini yapma arayışı içine girer. Bu aileler kaygılıdır ve içinde bulundukları durumdan kendilerini çoğu kez bunalmış ve çaresiz hissederler. Bunalmış ve çaresiz hissetmek, ÖFKEye götürür. Aile ortamında çocuk başarıya yönlendirilmek istenir, ama kaygılı, bunalmış, çaresiz ve öfkeli anne ve babalar bu duygular içinde çoğu kez onlara destek yerine, köstek olurlar.
Evrim ÇALKAVUR dan bir anı; Annem ile babam ilkokula başlarken beni yaşadığımız şehrin en iyi okullarından birine yazdırdılar. Öğretmenimi kendime bir türlü yakın hissedemedim. Okuldaki çocukların çoğunun maddi durumu bizimkinden daha iyiydi ve her fırsatta (yıl başı, bayram, öğretmenler günü gibi) öğretmene hediyeler yağıyordu, hediyeleri bazen öğrenciler bazen şık giyimli anneleri getiriyordu. Öğretmenim, bu çocuklara karşı daha ilgili ve sabırlıydı. Bir süre sonra sınıfı 2’ye ayırdı okumayı söken kırmızı kurdeleli çocukları çalışkanlar sırasına oturttu. Biz henüz sökmemiş olanları ise tembeller sırasına. O günden sonra okula gitmek istemedim, ben aptal ve tembeldim. Değersizdim. Okula neden gitmek istemediğimi annem ve babamla paylaşmak istemedim, gitmem için zorladıklarında da, mide ağrıları geçirdim, ateşim çıktı. Gururum, onlara ne olduğunu anlatmama engel oldu. Nasıl diyebilirdim ki? “Ben aptal ve tembelin biriyim!”
Babam benimle okula geldi birlikte sınıfa girdik yerime oturdum, tembeller sırası olduğunu ben mi söyledim, bir başkası mı hatırlamıyorum. Babam öğretmenimi görmeye gitti. Sonrasını bilmiyorum. Babam öfkeli, öğretmen mahcuptu. “Evrim, gel kızım, gidiyoruz!” dedi. Çıkarken de “Müdür beye de söylediğim gibi, sizi bir okulda öğretmen olarak tutmak büyük bir hata!” dedi. Babam, aptal ve tembel olduğum için bana değil de, öğretmene kızmıştı. Bir pastanede oturduk “Kızım seni çok seviyorum, sen istediğin her şeyi yapabilirsin GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ” dedi. Daha sonra evimize yakın o kadar ünlü olmayan bir okula başladım.
Sevecen, genç bir öğretmenim vardı Sevecen, genç bir öğretmenim vardı. Kısa bir sürede okumayı söktüm ve bir kitap kurdu oldum. Yaşamda ne zaman zorluklarla karşılaşsam ya da haksız bir davranışa maruz kaldığımı düşünsem babamın sözünü hatırlarım. Ben sevilmeye değer biriydim. İstediğim her şeyi başarabilirdim GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ’ dı. Kısa süreli başarısızlıklar zorluklar geçerdi, yeter ki ben pes etmeyeyim. Boğaziçi Üniversitesinden mezun oldum çok sevdiğim bir iş yapıyordum yaşamım da dönüp bakınca keşkeleri göremiyorum ama çok sayıda “iyi ki yapmışım”lar var. Tüm bunları babama, bana olan duyarlılığına ve sevgisine borçluyum, eğer öğretmenimin tarafını tutsaydı, tembeller sırasında oturarak onları utandırdığımı söyleseydi, beni en iyi okula gönderdiklerini, bunun kıymetini bilmediğimi söyleseydi… “Daha çok çalış!” deseydi, yaşamım nasıl bir yönde gelişirdi? BİLMEK BİLE İSTEMİYORUM.
ÇOCUĞUNUZA BUNLARI ÖĞRETMENİN İKİ KOŞULU VARDIR; 1)Onunla sürekli bir iletişim içinde olmanız. 2)Bütün bu söylenenleri ana baba olarak kendi yaşamınızda uyguluyor olmanız.
TEŞEKKÜRLER… KAYNAK: Başarıya götüren aile Sınav döneminde ana babalık Mış’ gibi yaşamlar ( Doğan CÜCELOĞLU)