OLGU 1 Bilinen hepatit B taşıyıcılığı nedeniyle Lamivudin kullanımı olan 56 yaşında erkek hastaya, temmuz 2010’da mekanik barsak obstrüksiyonu nedeniyle tetkik edilirken sigmoid kolonda kitle saptanması üzerine total kolektomi ve ileoanal anastomoz operasyonu uygulanmıştı. Patolojisi “kolon orta derece diferansiye adenokarsinom” olarak raporlanan ve T3N1M0 (Evre 3B) olarak değerlendirilen hastaya adjuvan 12 kür mFOLFOX6 rejimi uygulandı. Ocak 2011’de adjuvan tedavisi tamamlanan ve izleme alınan hastada Kasım 2013 tarihli kontrol USG’de karaciğer sağ lobda 20 mm nodüler yapı rapor edilmesi üzerine çekilen PET/BT’de sol akciğer alt lobda 5x4.5 cm, lobüle, SUV:18 olan öncelikle ikinci primer malignite lehine lezyon ve karaciğer segment 7’de 5.5 cm, SUV:9 olan kitle izlendi. Bronkoskopik biyopsi “akciğer skuamöz hücreli karsinom” olarak sonuçlandı. Hastanın karaciğer metastazının hangi tümörden kaynaklandığını belirlemek amacıyla karaciğer biyopsisi yapıldı. Histopatolojik incelemenin “karaciğer adenokarsinom metastazı” ile uyumlu bulunması üzerine metastazın kolon tümörü kaynaklı olduğu düşünülerek hasta öncelikle akciğer tümörüne yönelik cerrahi tedavi için yönlendirildi. Hastaya ocak 2014’te sol alt lobektomi ve bölgesel lenf nodu diseksiyonu uygulandı. Patolojisi orta derece diferansiye skuamöz hücreli akciğer karsinomu, reaktif lenf nodülleri (0/7) şeklinde raporlanan hastaya mart 2014’te karaciğer metastazektomi uygulandı. Patolojisi “orta derece diferansiye adenokasinom metastazı” olarak bildirildi, ardınan hastaya 12 kür FOLFOX- Bevasizumab kemoterapisi uygulandı. Kasım 2014 PET/BT’de post-operatif değişiklikler dışında bulgu saptanmayan ve tüm vücut FDG dağılımı fizyolojik sınırlarda olan hasta izleme alındı OLGU 2 Bilinen immun trombositopenik purpura hastalığı olan 54 yaşında erkek hastanın rektal kanama ve konstipasyon nedeniyle haziran 2012’de yapılan kolonoskopisinde rektumda kitle tespit edilmesi üzerine alınan biyopsi sonucu “tübülovillöz adenom zemininde orta diferansiye adenokarsinom” olarak raporlandı. Evreleme amaçlı çekilen BT’de akciğer metastazları saptanarak XELOX başlandı. 6 kür sonrası sosyal nedenlerle 8 ay kadar takipsiz kalan hastanın Ağustos 2013’teki başvurusunda rektal ağrı, dışkılama zorluğu mevcuttu. Steroid kullanmasına rağmen trombosit değeri olan hastanın kemik iliği aspirasyon biyopsisi normosellüler olarak değerlendirildi ve IVIG tedavisi sonrası splenektomi yapıldı. Yeniden evreleme amaçlı tetkikinde sol akciğer üst lobda 22 mm, SUV değeri 2.2’den 7.4’e yükselen kitle lezyonu ve rektal duvar kalınlaşması gözlendi. XELOX-Bevasizumab başlanan hastada ikinci kürde okzaliplatin ile grade 3 alerjik reaksiyon gelişmesi üzerine tedavi XELİRİ-Bevasizumab olarak değiştirildi. 6 kür sonrası ocak 2014’te çekilen PET/BT’de rektal kitlede regresyon yanı sıra sol akciğer üst lobda 26 mm, SUV 8.4 olan spiküle konturlu kitle stabil olarak rapor edildi. 12 kür sonrası PET/BT’de metabolik ve boyutsal regresyon izlenen hastanın tedavisine Kapesitabin- Bevasizumab şeklinde devam edildi. 6 kür ardından Ekim 2014 tarihli PET/BT’de sol akciğer kitlesinde boyut artışı (29 mm) ve yeni gelişen mediastinal lenf nodları görüldü. RAS testi için yeterli doku bulunmadığı bildirilen olguya akciğer biyopsisi planlandı. Aralık 2014’te sol akciğer wedge rezeksiyon uygulandı ve patolojik inceleme asiner baskın adenokarsinom, TTF-1 pozitif ve “ALK yeniden düzenlenim pozitif” olarak raporlandı. Kemoterapi toleransı azalan hastaya, hastalığın yayılım paterni ve seyrinin akciğer tümörü lehine olması nedeniyle Krizotinib tedavisi planlandı. KOLON KANSERİ SEYRİNDE GELİŞEN İKİNCİ PRİMER AKCİĞER KANSERİ: 3 OLGU SUNUMU Atike Pınar Erdoğan, Mustafa Şahbazlar, Gülcan Bulut, Burçak Karaca, Bülent Karabulut, Ulus Ali Şanlı, Rüçhan Uslu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi, İzmir GİRİŞ Erken tanı, destek bakım ve tedavideki gelişmeler ile tüm kanserlerde 5 yıllık sağkalım oranları son yıllarda belirgin artış göstermiştir. Bazı hastalar için sağkalım süresinin uzaması, kanser tedavilerinin geç dönem yan etkilerine maruz kalmayı beraberinde getirmiştir. Karşılaşılan en önemli sorun ikinci primer kanser tanısının konulmasıdır. İkincil kanserler tedavinin uzun dönem yan etkisi olabileceği gibi; yaşam biçimi, çevresel karsinojen maruziyeti, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşiminin bir sonucu da olabilir.. İkinci primer tümör görülme sıklığı etkilenen organa göre değişir. Kanser tanısı alan bir olguda; farklı organlarda malignite gelişme sıklığı % arasındadır Burada kolorektal kanser nedeniyle izlenmekte iken akciğerde kitle ortaya çıkması nedeniyle tetkik edilen ve ikinci primer akciğer kanseri tanısı alan 3 ayrı olgu sunulmuştur. SONUÇ KRK nedeniyle takip edilirken ikinci primer akciğer tümörü saptanmış olması, uzak organ tutulumlarında metastaz /ikincil primer ayrımı amacıyla biyopsi yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca KRK’li olgularda hastaların 2. primer tümörler konusunda daha dikkatli takip edilmelerinin gerekli olduğunu düşünmekteyiz. OLGU 3 65 yaşında bilinen koroner arter hastalığı olan hastanın, rektal kanama nedeniyle yapılan tetkiklerinde rektum adenokarsinomu saptanması üzerine neoadjuvan radyoterapi sonrası Haziran 2012’de MILES operasyonu uygulandı. Adjuvan 8 kür XELOX kemoterapisi aralık 2012’de tamamlanan hastanın Mayıs 2014 kontrolünde torakoabdominal BT’de sağ akciğer üst lob apikal segmentte 21x19 mm kitle izlendi. PET/BT’de spiküler uzanımlı, SUV: 5.6 olan kitlenin toraks duvarına invaze olduğu ve primer akciğer tümörü lehine değerlendirildiği rapor edildi. Hastaya haziran 2014’te akciğer nodülü wedge rezeksiyonu ve göğüs duvarı rezeksiyonu uygulandı. Patolojisi paryetal plevra ve akciğer üst lob “asiner baskın adenokarsinom”, beşinci kosta çevresi yumuşak dokuda adenokarsinom invazyonu, TTF-1 pozitif olarak raporlandı. İkinci primer akciğer tümörüne yönelik radyoterapi ardından 4 kür vinorelbin-sisplatin kemoterapisi uygulanan hastanın nüks veya metastaz bulgusu olmadan takibi devam etmektedir.