ZAMAN ŞUURU VE NEFİS MUHASEBESİ
GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM Ömrün çok hızlı bir şekilde geçtiğini Yunus Emre merhum ne güzel ifade eder: Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi.
ALLAHTAN BAŞKA HER ŞEY FANİDİR كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ "Allah'tan başka her şey yok olacaktır" (Kasas, 28/88) كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ "Yer üzerinde bulunan her şey fânîdir" (Rahman, 55/26).
ZAMAN NEDİR? Nedir zaman, nedir; bir su mu, bir kuş mu? Nedir zaman, nedir; iniş mi, yokuş mu? Necip Fazıl
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ "Her can ölümü tadacaktır" HER CANLI ÖLECEKTİR كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ "Her can ölümü tadacaktır" (Âl-i İmrân, 3/185)
HER ŞEY AKAR Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan ve fikir Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir. N.FAZIL KISAKÜREK
«ANDOLSUN ZAMANA» بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَالْعَصْرِۙ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir). (Asr, 103/1,2,3)
İNSAN, SERMAYESİ ERİYEN VARLIK İSLAM BÜYÜKLERİNDEN BİRİ ŞÖYLE DER : “Ben “Asr” sûresinin mânâsını bir buz satıcısından öğrendim. Çünkü o pazarda şöyle bağırıyordu: “Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!” İnsana verilen ömür de buz misali devamlı eriyip tükenmektedir. Nitekim Hazret-i Peygamber –(sav) şöyle buyurmuştur: “Ömrün uzunu, Allah’a itaat yolunda geçen ömürdür.”
ZAMAN DEYİNCE Abdulkadir Geylani : Dünya üç gündür. Dün, bugün, yarın. Hz. Ömer Dört şey geri dönmez; Atılan ok, Harcanan para, Ele geçen fırsat Geçen zaman.”
ÖMÜR SERMAYESİ Peygamber Efendimiz'in (asm): "Kıyamet günü âdemoğlu beş şeyden hesap vermeden Allah'ın huzurundan ayrılmaz." sözlerinin ardından, beş şeyin ilki olarak, "ömrün nasıl tüketildiği« ifadesi geçmektedir. (Tirmizi, kıyamet: 1)
ZAMAN DEYİNCE Yine Hz. Ali şöyle söylemekte: Dünya her an bizden uzaklaşmakta, ahiret de yaklaşmaktadır. Bunlardan her ikisini de tercih edenler vardır. Siz ahireti tercih edenlerden olun, dünyayı tercih edenlerden olmayın. Zira bugün çalışma var, hesap yok, yarın ise hesap var, çalışma yok.”
KUR’ANDA GECE VE GÜNDÜZ وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتاًۙ وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاساًۙ وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشاًۖ Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık. Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. (Nebe’ 78/9,10,11)
GÜNÜ ÜÇE AYIRMAK GEREKİR İslam dini günlük zamanı üç ana maksada uygun olarak programa bağlamamızı emreder; 1- İbadet 2- Rızkın Kazanılması 3- Hayatımızı murakabe ve tefekkür
ZAMAN DEYİNCE Hz. Muaviye zamanı şöyle değerlendiriyor: " Ey insan ! Zaman sensin. Sen iyi olursan zaman da iyi olur. Eğer sen kötü olursan zaman de kötüdür."
ZAMAN KONUSUNDA DAKİK OLMAK Peygamberimiz (sas) zaman konusunda oldukça dakîktir. Peygamberimiz (sas) bizi dakîk olmaya alıştırmak için namazları ilk vakitlerinde kılmayı teşvik ediyor. Kendisine; “En hayırlı amel hangisidir?” şeklinde gelen birçok soru vardır. O (sas) “İlk vaktinde kılınan namaz” şeklinde cevap veriyor.
ZAMAN KONUSUNDA DAKİK OLMAK Namazları ilk vakitlerinde kılmaya alışırsak dakîkliği kazanmışız demektir. Zaten erken kalkmak diğer insanlarla zamanı değerlendirmede aranızı bir hayli açıyor ve size zaman kazandırıyor. 1993 yılında gazetelerden birinde Kore Başkonsolosu ile yapılan bir mülâkatıta; Başkonsolos; siz Türkler çok ağır çalışıyor ve çok uyuyorsunuz, diyor. Ve kendi milletinin daha az uyuduğunu belirtiyor.
FENADA BEKAYI BULMAK Yaratıcı'mız tarafından bize emânet olarak verilen zamanı, gayesine uygun olarak kullanmak gerekir. Bunu başaranlar emâneti değerlendirmiş bir varlık olarak, Sınırlı bir hayatta, sınırlı bir zaman enerjisiyle sonsuzluğa açılan kapıdan girerek fenada bekayı bulma imkanını elde ederler.
MEDENİYETLERİN GELİŞMESİ YAHYA İBNU HUBEYRE: Medeniyetlerin gelişme şartlarını araştıran sosyologlar, ileri milletlerle geri milletler arasındaki en mühim farklardan birinin de "zaman anlayışı" olduğunu müşahede etmişlerdir.
MEDENİYETLERİN GELİŞMESİ Sosyologlar, ileri Ülkelerde zamana hâkim olmanın yolları araştırılıp, onun tanzim edilerek işlere göre dilimlendiğini, geri kalmış ülkelerde ise, zuhurata ve tesadüflere tâbi olmanın esas olduğunu tesbit etmişlerdir. Sözgelimi eski Rusya (1939) halkı zaman kaygısından mahrumdur. Öyleki, Rus köylüsü, günde bir defa kalkan trene zamanında yetişebilmek için, bazen hareketinden 14 saat önceden gelip istasyonda beklemektedir.
SIHHAT VE BOŞ VAKİT نِعْمتانِ مغبونٌ فيهما كثير من الناس: الصحة والفراغ “İki şey vardır, insanların çoğu onun değerini bilmezler: Sıhhat ve boş vakit” (Buhârî, Rikak 1)
EN BÜYÜK FENALIK İmamı Azam hazretleri : «Fenalıkların en büyüğü vakti boşa geçirmektir.» buyuruyorlar.
ZAMANLA BÜTÜNLEŞMEK فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ Zamana hâkim olma, onunla bütünleşme, onun her parçasını değerlendirme ve her şeye, içinde yaşadığımız zamanı idrak düşüncesiyle bakma hususunda yüce Kur’an şöyle seslenir: فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.". (İnşirah, 94/7)
BOŞ OTURMAK DÜŞÜNCE SAKATLIĞIDIR فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ “Boş kaldın mı hemen başka bir işe koyul” Bu ayetin tefsirinde İsmail Hakkı Bursevi Hazretlerinin eseri olan Ruhul Beyan tefsirinde şöyle deniyordu: Bir insanın hiçbir iş yapmaksızın boşu boşuna oturması veya dinini ya da dünyasını ilgilendirmeyen işlerle meşgul olması, düşünce sakatlığına akıl zayıflığına ve gafletin insanı esir almasına işarettir.
ZAMANIN DEĞERLENDİRİLMESİ TERAKKİ UNSURUDUR Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur: "Beni, Allah'a yaklaştıran ilmimin artmadığı bir gün yaşayacak olsam, o günü hayırla geçirilmeyen bir gün sayarım". (Keşfü'lhafa: 1/75 ,Heysemi: 1/36).
GÜNÜ İYİ DEĞERLENDİRMEK GEREKİR HZ. MEVLANA DER Kİ “Yeni bir şey öğrenmeden geçirdiğim bir günde, benim için güneşin doğmasında bir hayır yoktur.”
DÜNYA ARKASINI DÖNÜP GİTMEKTEDİR فَإِنَّ الدُّنْيَا آذَنَتْ بصُرْمٍ ، ووَلَّتْ حَذَّاءَ ، وَلَمْ يَبْقَ منها إِلاَّ صُبَابَةٌ كَصُبابةِ الإِناءِ يتصابُّها صاحِبُها “Şüphesiz dünya geçici ve durmaksızın arkasını dönüp gitmektedir. Ondan kalan, sahibinin içip de kabın dibinde bıraktığı kalıntı su kadar bir miktardır.” (Müslim, zühd,14)
İNSANLARIN EN HAYIRLISI خَيْرُ النَّاسِ مَن طالَ عمُرُه وَحَسُنَ عملُه “İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup ameli güzel olandır. İnsanların en şerlisi ise, ömrü uzun, ameli kötü olandır.” (Tirmizî, Zühd, 22) Aslında en uzun ömürlüler, en çok yaşayanlar değil, hayatlarından en çok semere almasını bilenlerdir.
FAYDASIZ ŞEYLERDEN UZAK DUR Kuran-ı Kerim’de boş ve faydasız olan her şeyden uzak durulması gerektiği şöyle anlatılır: وَالَّذينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.” (Mü’minun, 3)
KENDİMİZİ DİSİPLİN ALTINA ALALIM Bir yemek 15 dakikada yenilebileceği gibi, bunun için saatler de harcanabilir. İmam Malik Hazretleri, üç günde bir tuvalete çıkacak şekilde yermiş ve tuvalette ne kadar çok zaman geçiriyoruz diye Allah’a karşı bir utanç hissedermiş. Bunlar İslâm medeniyetinin ustalarıdır. Bu medeniyetimizin tekrar inşasında kendimizi o ustalar gibi disipline etmemiz gerekir. (İ.CANAN)
من عرف نفسه فقد عرف ربّه NEFİS MUHASEBESİ Bir hadisi şerifte : من عرف نفسه فقد عرف ربّه “Nefsini bilen, Rabbini bilir.”
NEFİS MUHASEBESİ قال: فأخبرني عن الإحسان. قال: "أن تعبد الله كأنك Öncelikle Allah’ın murâkabesi altında olduğumuzu düşünerek yaşamamız gerekir. Nefsi kontrol altında tutmanın en etkili yolu ilâhî murâkabeyi her an göz önünde bulundurmaktır. Şuurlu bir kulluğun en önemli şartı olan bu murâkabe, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından “ihsan” olarak tarif edilmiştir. Cibrîl hadisi olarak meşhur olan rivâyette Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurur : قال: فأخبرني عن الإحسان. قال: "أن تعبد الله كأنك تراه. فإن لم تكن تراه، فإنه يراك" “İhsan, sanki Allah’ı görüyor gibi kulluk yapmandır, çünkü sen O’nu görmüyorsan da, O seni muhakkak görüyor.”
BÜTÜN DAVRANIŞLARI İBADET ANLAYIŞIYLA YAPMAK Kulluk, bilinen ibadetlerle sınırlı olan görevler değildir. Bilakis hayatın her kademesinde sergilenen davranışlar bütünü olarak anlaşılmalıdır. Allah katında ulvî bir seviyeye ulaşmak için, bütün davranışlarımızı ibâdet anlayışıyla yapmak sûretiyle nefsi kontrol etmek gerekir.
NEFİS MUHASEBESİ İÇİN DAİMA ALLAHI HATIRLAMAK Allah’ı hatırlamak, insanın yaratıcısıyla kurduğu bir iletişimdir. Kur’ân-ı Kerim’de فَاذْكُرُونِى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِى وَلاَ تَكْفُرُونِ «Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.» (Bakara, 2/152) buyrulur. Bu karşılıklı iletişim, kulun Allah ile olan irtibatını güçlendirir.
DÜNYA HAYATININ SÜSÜNE ALDANMAYIN وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَوةِ وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلاَ تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَوةِ الدُّنْيَا وَلاَ تُطِعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَيهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا “Nefsini, sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte tut. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve İşi gücü aşırılık olan kimseye itaat etme.” [kehf, 28]
DÜNYA VE AHİRET DENGESİ وَابْتَغِ فِيمَا اَتَيكَ اللهُ الدَّارَ اْلاَخِرَةَ وَلاَ تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَآ اَحْسَنَ اللهُ اِلَيْكَ وَلاَ تَبْغِ الْفَسَادَ فِى اْلاَرْضِ اِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ “Allah’ın sana verdiği (servet) ile ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma, Allah’ın sana iyilik ettiği gibi sen de iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuk isteme, çünkü Allah bozguncuları sevmez.”[Kasas ,77] Bu tavsiyede ilk dikkati çeken şey, hazinelerin, “Allah’ın verdiği nîmet” olarak hatırlatılmasıdır. Bunu düşünmeyen bir insan, kaçınılmaz olarak kendini beğenme ve nefsini yüceltme psikolojisi ile hareket eder. Kazandıklarının kendi mârifetiyle olmadığını hesap eden bir nefis, âyetin işâret ettiği dünya-ahiret dengesini de sağlar.
NEFİS MUHASEBESİ ÖNCE KENDİ HATALARIMIZI GÖRELİM İmâm-ı Gazâlî, bu noktada, güzel bir tavsiyede bulunur : “Ya nefsinle meşgul ol veya nefsini ıslâh ettikten sonra başkasıyla meşgul olan biri ol. Sakın kendi nefsinle meşgul olup onu ıslâh etmedikçe, başkalarıyla meşgul olan tiplerden olma!” Başkalarının hatalarıyla ilgilenmek, ferdin içine yuvarlandığı derin uçurumları fark etmesine engel olur. Böyle bir tavır insanın kendisini kusursuz gibi algılamasına sebep olur.
NEFİS MUHASEBESİ ÖNCE KENDİ HATALARIMIZI GÖRELİM Gazâlî bir adım daha atarak, kötülüklerden kurtarma düşüncesiyle olsa dahi, kendisini unutup başkalarıyla ilgilenmeyi ahmaklık olarak nitelendirir: “Başkasının salâhı uğrunda kendi nefsini helâk eden bir kimse ahmaklardan sayılır. Elbiselerinin cepleri yılanla, akreple ve daha başka öldürücü mahluklarla dolu bir kimsenin kendi hayatını düşünmeyerek, başkasının yüzüne konmuş olan sineklerle meşgul olması ne büyük bir hamâkat örneğidir. Zira başkasının yüzündeki sinekleri kovmak, akrep ve yılanların kendisini sokup öldürmesine mâni olmaz.”
NEFİS MUHASEBESİ VE GÜNAHI BÜYÜK GÖRMEK Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur : إن المؤمن يرى ذنوبه كأنه قاعد تحت جبل يخاف أن يقع عليه، وإن الفاجر يرى ذنوبه كذباب مر على أنفه، “Mü’min, günahını, üzerine yuvarlanmasından korktuğu bir dağ zanneder. Günaha dadanmış kişi, günahını burnunun ucuna konmuş, ona bir şey söylediğinde uçacak bir sinek gibi görür.” Nefisle hesaplaşmanın en sağlıklı yollarından biri de, işte bu endişeyi duymaktır.
NEFİS TERBİYESİ NEFSİ TEMİZE ÇIKARMAMAK وَمَا اُبَرِّئُ نَفْسى اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ اِلَّا مَارَحِمَ رَبّى اِنَّ رَبّى غَفُورٌ رَحيمٌ “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi . فَلَا تُزَكُّوا اَنْفُسَكُمْ “ «Nefislerinizi temize çıkarmayınız»
NEFİS TERBİYESİ KENDİNİZİ DÜZELTİN يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَااهْتَدَيْتُمْ اِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَميعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir” (Mâide, 105)..
AKILLI KİŞİ KENDİNİ HESABA ÇEKENDİR الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ، وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ. وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا، ثُمَّ تَمَنَّى عَلَى اللهِ “Akıllı kişi nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan, aciz kimse ise, nefsinin arzularına tâbî olan ve Allah’tan (olmayacak şeyler) temennî eden kimsedir.”
NEFİS TERBİYESİ Nefis ancak imanla, ibadetle ve riyazetle kontrol altına alınabilir. Bu düşünce ile hareket edenler dünyayı çok iyi bir şekilde değerlendirebilmiş olan akıllı kişilerdir. Bunlar ömrün kısa olduğu buna karşılık yapılması gereken birçok işin kedilerini beklediği şuuruyla yaşamışlar ve kısacık ömürlerine onlarca, yüzlerce eser sığdırabilmişlerdir. Kendi hayatlarını bina ettikleri ölçü ve denge unsurunu insanlığın hayatının merkezine yerleştirebilmenin azmi ve gayreti içerisinde olmuşlardır. İmam Gazaliler, Mevlanalar, Yunuslar, Hacı Bayramı veliler, Fatihler, Selimler, Sinanlar, Mehmet Akifler, Ömer Nasuhiler, Elmalılı Hamdiler sadece bunlardan bir kaçıdır. Bunlar faniyi bakiye çevirmesini bilen akıllı insanladır.
NEFSİNİ KONTROL ALTINA ALAMAYANLAR Nefsini kontrol altına alamayan kişilerin hayatlarında ise denge yoktur. Bunların düşünceleri, konuşmaları, dinlemeleri, bakışları, yiyip içişleri, giyim kuşamları, işleri hatta hayatlarının tamamı hep ölçüsüzcedir yani dengesizdir. Hedefleri yoktur. Ölümü ve ölüm ötesini hatırlamazlar veya hatırlamak istemezler. İçki, uyuşturucu, kumar, fuhuş, yalan, iftira, gasp ve zulüm gibi nefsin hoşuna giden çirkin işler, fenalık ve azgınlıklar hayat felsefeleridir.
NEFSİNİ KONTROL ALTINA ALAMAYANLAR Böyleleri için hayat ancak bu hayattır. Ötesi yoktur. Ötelere hazırlık diye bir endişe içinde değildirler. Hatta bunlar için ahiret inancı hayalden ibaret bir aldatmacadır. Güzel eserler bırakmak şöyle dursun var olan güzelliklerin düşmanıdırlar. İşleri daima tenkittir, tahriptir, dengeyi bozmaktır. Hâlbuki hayat ancak ölçü ve denge üzerine bina edilirse kolaylaşır, güzelleşir.
يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي قَدَّمْتُ لِحَيَات۪يۚ KEŞKEKE DEMEYELİM يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي قَدَّمْتُ لِحَيَات۪يۚ “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım”…(Fecr-24)
Sözü zamanın değerini ne güzel anlatmaktadır. ZAMAN DEYİNCE Hz. Ali’nin “ Vakitlerle yakutlar elde edilebilir, fakat yakutlarla vakitler elde edilemez.” Sözü zamanın değerini ne güzel anlatmaktadır.
YARINA HAZIRLIKLI OLALIM يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Haşr, 59/18) Bu ayet, geçmiş ameller üzerinde muhasebeye işarettir. Bu nedenle Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Hesaba çekilmeden önce nefislerinizle hesaplaşın! Tartılmadan önce tartın!
HER ŞEY KAYIT ALTINA ALINIYOR اِنَّا نَحْنُ نُحْـيِ الْمَوْتٰى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَاٰثَارَهُمْۜ وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ٓي اِمَامٍ مُب۪ينٍ۟ Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. (Yasin,36/12)
KERVAN GÖÇMEDEN YOLA GELELİM Ömür sermayesini iyi değerlendiremeyip kervanı kaçırtanlara Niyazi Mısri şöyle seslenir: Bir ticaret yapamadım, nakd-i ömrüm oldu heba, yola geldim lakin göçmüş cümle kervan bîhaber.
TEŞEKKÜRLER HAZIRLAYAN MUSA İMAMOĞLU ŞAHİNBEY MÜFTÜSÜ