BÜYÜME VE GELİŞME
BÜYÜME VE GELİŞMENİN TANIMI
Büyüme ve gelişme, döllenmeden sonra anne karnında başlayarak erişkinliğe kadar sürer, Çocukları yetişkinlerden ayıran en önemli özellikler, çocuklarda büyüme ve gelişmenin görülmesidir. Genellikle büyüme ve gelişme terimleri eş anlamlı olarak kullanılır.
Ancak büyüme ve gelime farklı farklı olaylardır Ancak büyüme ve gelime farklı farklı olaylardır. Büyüme vücut hacmindeki ve kütlesindeki artışa denir. Gelişme ise biyolojik olgunlaşma sürecini ifade eder. Büyümede hem hücre sayısı hem de hücrenin hacmi artar. Gelişmede ise dokuların ve hücrelerin yapısındaki değişiklikler sonucunda biyolojik işlevlerde olgunlaşma meydana gelir.
Gelişme büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkisi altındadır Gelişme büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkisi altındadır. Bilgi veya bilgiler bütününü bellemek olarak tanımlanan öğrenme, her yaşta büyüme ve gelişmeyle birlikte gerçekleşir. Büyüme ve gelişme her ne kadar farklı olaylarsa da birbiriyle bağlantılı değişik aşamaları bulunan bir süreçtir. Bebeklerin ağırlıkları doğumlarından itibaren belli aralıklarla sağlık personelince tartılır boylan ölçülür ve bazı davranış özellikleri izlenir. Böylece bebeğin büyüme ve gelişmesiyle ilgili herhangi bir olumsuz durumun bulunup bulunmadığı belirlenir.
BÜYÜME GELİŞMEDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER
Büyüme ve gelişmeyi etkileyen bir çok faktör vardır Büyüme ve gelişmeyi etkileyen bir çok faktör vardır. Bunlar;Genetik,Hormonal,Beslenme,Fiziki çevredir.
A)GENETİK Anne ve babaya ait özellikler genlerle taşınarak çocuklara geçer. Anne ve babaya ait genler çocuğun diğer özelliklerinde olduğu gibi büyüme ve gelişmesinde de etkilidir. Örneğin, anne ve babasının uzun boylu oluşu belli bir ölçüde çocuğun boyunda da etkilidir. Uzun boylu anne ve babaya ait çocukların boyları akranlarına göre biraz daha uzundur.
B)HORMONAL Büyüme ve gelişmede genetik yanında hormonlar da oldukça etkilidir. Hipofiz, tiroit ve paratiroit bezlerinden salgılanan çeşitli hormonlar büyüme ve gelişmeyi etkiler. Örneğin, hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonun az veya çok salgılanması büyüme ve gelişmeyi etkiler. Büyüme hormonunun az salgılanması sonucunda cücelik fazla salgılanmasında da dev cüsselilik (devlik) meydana gelir. Yine akromegali gibi gelişim bozuklukları da hormonal kaynaklıdır.
C)BESLENME Büyüme ve gelişmede etkili olan faktörlerden bir diğeri de beslenmedir. Yeterli ve dengeli beslenilmediği zaman büyüme ve gelişmede gerilik görülür. Genetik faktörlerin büyüme ve gelişmeyi etkilediğini belirtmiştik. Uzun boylu anne ve babadan doğan çocuğun da uzun boylu olacağını belirtmiştik. Burada çocuğun uzun boylu olmasında genetik yapının etkili olması kadar beslenme de etkilidir. Yeterli ve dengeli beslenme büyümeyi ve gelişmeyi olumlu etkiler. Beslenmesi yetersiz ve dengesiz olan çocuklarda gelişim bozuklukları görülür.
D)FİZİKİ ÇEVRE Büyüme ve gelişmeye etki eden faktörler arasında fiziksel çevrenin ayrı bir önemi vardır. Fiziksel çevre olarak kabul edilen ısı, ışık, radyasyon, barınak, gürültü, lağım ve pis sular, hava, çöplükler vb. sayılabilir. Fizikî çevre şartlarındaki olumsuzluklar sağlığı da olumsuz etkiler. Dolayısıyla bu olumsuz çevre şartlan büyüme ve gelişmeyi etkiler. Örneğin, pis suların içme suyu olarak kullanılması çeşitli hastalıkların oluşmasına neden olur. Hastalıklar ise büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkiler. Yine fizikî çevre içinde yer alan radyasyon, büyüme ve gelişmeye en fazla etkili olan etmenlerden biridir.
Türkistan’da yapılan nükleer denemeler sonucu yeni doğan çocuklarda birçok gelişim bozuklukları görülmüştür. Radyasyonun etkisiyle yeni doğan çocukların kafa yapısında anormallikler, göz yuvarlarında bozukluklar, dudaklarda yırtıklıklar gibi gelişim bozuklukları görülmüştür. Buraya kadar yapılan açıklamalardan sonra büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileyen çevresel faktörlerden bazılarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Annenin yeterli ve dengeli beslenmemesi, • Gebelik sırasında hekim kontrolü dışında ilâç kullanılması, • Gebeliğin özellikle ilk aylarında röntgen çektirilmesi, Gebeliğin ilk aylarında grip, kızamıkçık vb. ateşli hastalıklara yakalanılması, • Gebe annede böbrek, kalp gibi sistemik hastalıkların olması, • Psikolojik travmaların olması büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileyen çevresel etkenlerden bazılarıdır.
BÜYÜME VE GELİŞME DÖNEMLERİ
A)BEBEKLİK DÖNEMİ Bebeklik dönemi doğumdan sonraki birinci yaş gününe kadar olan süreyi kapsar. Diğer bir ifadeyle bebeklik dönemi 0-12 aylar arasıdır. Bebeklik dönemi yeni doğan ve yeni doğan sonrası dönem olmak üzere iki kısma ayrılır. Yeni doğan dönemi doğumdan itibaren O- 28 günlük süreyi kapsar. Yeni doğan döneminden sonraki bir yaşına kadar olan süre ise yeni doğan sonrası dönemidir.
Bebeklik döneminde çocuk tamamen anneye bağlı olup korunmaya muhtaçtır Bebeklik döneminde çocuk tamamen anneye bağlı olup korunmaya muhtaçtır. Dışardan bakıma ve beslenmeye gerek duyar. Sürekli alıcı ve pasiftir, ilk üç ayda içe dönük olup zamanının çoğunu uyku ile geçirir, annesi ve kendisini iki ayrı insan olarak ayırt edemez. Kendisini annesinden ayrı bir insan olarak algılaması üç aydan sonra başlar. Beklemeye tahammülü yoktur, ihtiyaçlarının hemen karşılanmasını ister.
Bebeklik döneminde en önemli organ ağızdır Bebeklik döneminde en önemli organ ağızdır. Bu nedenle bebeklik dönemine oral dönemi de denilmektedir. Bu dönemde bebek iyi ve kötüyü ağzıyla ayırt eder. Çevresini ağız yardımıyla tanır. Beslenmesini ağız yoluyla anne memesinden yaparken anne ile çocuk arasında duygusal bir bağ kurulur. Bebeklik döneminde, bebeğin gereksinimlerinin sürekli olarak ve zamanında giderilmesi güven duygusunu geliştirir. Aksi durumda bebeğin yetersiz ve :düzensiz doyurulması güven duygusunun gelişmesini olumsuz etkiler.
Bebeklik döneminde ruhsal gelişme yanında bedensel gelişme de meydana gelir. Bu dönemde hızlı bir bedensel büyüme ve gelişme gözlenir. Ortalama olarak 3-3,5 kg kadar olan bebek bu dönem sonuna doğru ilk ağırlığının yaklaşık üç katına ulaşır. Doğumda 350 gram kadar olan beyin, 12 ay sonunda 900 gram kadar olur. Aynı şekilde bebeğin boyu da uzar. Boy, doğumdaki boy uzunluğunun yarı katı kadar uzar. Bu dönem sonunda el, ayak gibi organlarını kullanır. Yürümeyi ve konuşma gibi özellikleri kazanmaya başlar.
B)ÇOCUKLUK DÖNEMİ Çocukluk dönemi 1-6 yaşlar arasını kapsar B)ÇOCUKLUK DÖNEMİ Çocukluk dönemi 1-6 yaşlar arasını kapsar. Çocukluk dönemi kendi arasında iki ayrı döneme ayrılır. Bunlar; • Özerklik dönemi (anal dönem] • Oyun dönemi (fallik dönem] dir. Özerklik dönemi: Özerklik dönemi 12-36 aylar arasını kapsar. Özerklik döneminde tuvalet eğitimi verildiğinden bu döneme tuvalet eğitimi dönemi de denir. Özerklik döneminde bebek ayakta durur, yürür ve konuşur. Bu dönemde çocuk artık çevresini keşfetmeye başlar. Yavaş yavaş anneye bağımlı durumdan çıkmaya başlar.
Çocuk bu dönemde sınırsızca özgürlük kullanmayı isterken anne de tuvalet eğitimini sağlamaya çalışır. Bu sırada anne ile çocuk arasında mücadele başlar. Tuvalet eğitimine 12-15’inci aylarda başlanabilir. Özerklik döneminde annenin çocuğa aşırı baskı uygulaması sonucunda bazı bozukluklar ortaya çıkabilir. Çocuk, aşırı düzenli, titiz, uysal veya aşırı isyankâr, huysuz, cimri olabilir. Bu dönemde çocuk kendi kendine yemek yeme eğilimindedir. Çocuk biraz ortalığı kirletse de bu davranışı desteklenmelidir.
C)OYUN DÖNEMİ Oyun dönemi 3-6 yaş arasını kapsar C)OYUN DÖNEMİ Oyun dönemi 3-6 yaş arasını kapsar. Bu döneme okul öncesi dönem de denir. Oyun döneminde, özerklik dönemine özgü olan inatçılık ve çeşitli olumsuzluklar ortadan kalkar. Bunun yerine girişken, yardımsever, canlı, hareketli, kendi işini kendi yapan, oyunu seven, yaşıtlarıyla ilişki kuran, paylaşma eğilimindeki özellikler gelişir. Bu dönemde çocuk toplumca kabul edilen amaçlara yönelir ve daha yapıcıdır. Duygu ve davranışlarını kontrol etme yeteneğini kazanmaya başlar.
Oyun döneminde çocuğun öykü ve masallara karşı ilgisi daha fazladır Oyun döneminde çocuğun öykü ve masallara karşı ilgisi daha fazladır. Çocuk bu dönemde hayalle gerçeği karıştırabilir. Sürekli hareket halindedir. Dış dünyaya ilgisi artmıştır. Bu dönemde çocuk cinsel organını keşfeder. Kızlar kız çocuk, erkekler de erkek çocuk olduklarını fark eder. Bu dönemde erkek çocuklar anneye, kız çocuklar ise babaya yakınlık duyar. Zamanla erkek çocuğun anneye duyduğu aşırı yakınlık azalır. Erkek çocuk babayla ilişki kurmaya başlar. Bu durum kızlarda daha uzun sürer. Çocukta benlik gelişir.
Ç)OKUL DÖNEMİ Okul çağı dönemi, çocuğun aileden ayrılıp dış dünya ile tanıştığı çağdır. Okul çağı dönemine ilkokul çağı da denir, ilkokul çağı 6-11 yaşları arasıdır. Bu dönem, ergenliğin ilk belirtilerinin olduğu 12 yaşında sona erer. Bu dönemde okul çevresi ve eğitim, çocuğun bakış açısını genişletir. Bulunduğu ortamda yeni kelimeler öğrendiğinden kelime dağarcığı zenginleşir. Soyut kavramlar çocuk tarafından öğrenilmeye başlanır. Kendisinin toplum ve çevre tarafından benimsenmesine önem verir.
Çocuklar kendi cinsleriyle gruplaşma eğilimindedir Çocuklar kendi cinsleriyle gruplaşma eğilimindedir. Okul döneminde çocukların cinsel kimliği iyice belirginleşir. Çocuk doğruyu, yanlışı, iyiyi ve kötüyü ayırabilecek özellikleri kazanmaya başlar. Okul çağı döneminde de çocuk oldukça hareketlidir.’ Oyun oynar ancak oyun döneminden farklı olarak oyun sokağa kaymış ve akranlarıyla oynamaktan zevk alır duruma gelmiştir. Okul döneminde çocuk aileden ayrılarak yeni bir çevreye girer. Böylece yeni arkadaş ve dolayısıyla yeni ilişkiler kurar. Bu dönemde anne ve babanın yanında öğretmeni örnek almaya başlar.
Oyun okul döneminde de önemlidir Oyun okul döneminde de önemlidir. Oyun oynaması sırasında ve diğer durumlarda çocuk kendi cinsiyle birlikte olma eğilimindedir. Bu dönemde kurallara sıkı bağlılık vardır. Doğru ve yanlışı çocuk ayırt edebilir. Bu dönemde çocuğun özelliklerinin diğer çocuklardaki özelliklerle karşılaştırılması oldukça yanlıştır. Bu durum çocuklarda güvensizlik duygusunun gelişmesine neden olur. Okul döneminde dikkat edilmesi gerekenlerden birisi de çocukların kavrama yeteneklerinin farklı olacağıdır. Bu durum öğretmen ve aile tarafından bilinerek davranışlar buna göre ayarlanmalıdır. Okuldaki ve evdeki ilişkilerin, çocuğun bedensel ve ruhsal gelişimini önemli ölçüde etkilediği unutulmamalıdır.
D)ERGENLİK DÖNEMİ Ergenlik dönemi okul çağının bittiği 12’nci yaştan sonra başlar ve 21 yaşına kadar sürer. Diğer bir ifadeyle 12 - 21’inci yaşlar arasına ergenlik dönemi denir. Çocuklukla yetişkinlik arasındaki dönem olan ergenlik dönemi kendi arasında erken ergenlik, tam ergenlik ve geç ergenlik olarak üç döneme ayrılır. Ergenlik dönemine ait özellikler ilerleyen konularda ayrıntılı açıklanacaktır.
E)YETİŞKİNLİK DÖNEMİ Yetişkinlik dönemi 21-65 yaşlar arasındaki dönemdir. Yetişkinlik döneminde belli bir olgunluğa erişilmiştir. Bu dönemde evlilikler yapılır. Çocuklar doğar ve sorumluluk artar. Ailenin geçimi için anne ve baba çalışır. Anne ve baba toplumsal sorunlarla iç içedir. Dışardan gelen sorunlara anne ve baba birlikte göğüs gererek mücadele eder. Bütün kararlar anne ve baba tarafından verilir. Yetişkinlik döneminde büyüme ve gelişme durmuştur. Vücudun yapım ve yıkım oranı eşittir.
Yetişkinlik döneminde kişi artık toplumun yetişkin bir bireyi olup değişik görevler üstlenmiştir. Dengeli kararlar almak ve gerçekçi yaklaşımlarla, yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirmek zorundadır. Attığı her adımın sonuçlarını değerlendirme durumundadır. Başarılarını ve başarısızlıklarını dengeli bir şekilde değerlendirmelidir. Bu dönemdeki kişi, toplumun güven duyduğu dengeli üretken ve sağlıklı ilişkiler kurabilen bir bireyi olmak zorundadır. Kişi geleceğine güven duymalı, kendini geliştirme çabası içinde olmalıdır. Yetişkinlik döneminin bir diğer özelliği de ailelerin kurularak topluma yeni bireyler kazandırılmasıdır. Bu nedenle yeni kuşaklar yetiştirilirken onlara rehberlik yapılmalıdır.
F)YAŞLILIK DÖNEMİ Yetişkinlik dönemden sonra gelen yaşlılık dönemi 65 yaşından sonraki dönemi içine alır. Yaşlılık dönemine ihtiyarlık dönemi de denir. Yaşlılık döneminde vücuttaki yapım yıkımdan azdır. Bu nedenle yaşlıların vücutlarında küçülme başlar. Yaşlı insanlar artık iş gücünü kaybetmişlerdir. Bu dönemde yaşlılar kendini işe yaramaz hissine kapılabilir. Buna bağlı olarak içe kapanabilir. Yaşlılara, kendilerini yalnız ve işe yaramaz gibi duygulara kapılmaması için gerekli önem verilmelidir. Yaşlıların bilgi ve tecrübesinden faydalanarak onlara ihtiyaç duyulduğu hissi verilmelidir.
HAYVANLARDA ÜREME, BÜYÜME VEGELİŞME
Çevremizde gördüğümüz birçok hayvan tıpkı bizim gibi nesillerini uzun süre devem ettirirler. Canlı türünün neslini sürdürmesi üreme ile olur. Canlı bireylerin doğma, büyüme, gelişme üreme ve ölmesine yaşam döngüsü denir. OMURGALI HAYVANLARIN ÜREMESİ Omurgalı hayvanların tümü, insanlarda olduğu gibi eşeyli ürerler. Bütün omurgalılarda erkek ve dişi bireyler vardır
MEMELİ HAYVANLAR Yumurta dişi bireyin üreme sistemi içinde döllenir MEMELİ HAYVANLAR Yumurta dişi bireyin üreme sistemi içinde döllenir. Buna iç döllenme denir. Embriyo burada oluşur ve yavru ilk etapta burada gelişir. Yavrular ilk günlerde dişi hayvanın meme bezlerinden salgılanan süt ile beslenir. Memelilerde analık duygusu çok gelişmiştir. Çünkü yavru sayısı çok değil ve yavrular bakıma muhtaçtır.
KUŞLAR Memeli hayvanlar gibi yumurta hücresi dişi üreme organında döllenir. Embriyo burada oluşur. Ancak, çevresi besin ve sert bir kabukla sarılan embriyo daha sonra dışarı çıkarılır. Kuşlar yumurtanın üzerine yatarak sıcak tutarlar. Bu olaya kuluçkaya yatma denir. Yavru gelişip, ana babasına benzer bir duruma geldiğinde kabuğu kırarak dışarı çıkar. Nesillerini sürdürebilmek için kuşlar da yavrularını beslemek, korumak zorundadır.
SÜRÜNGENLER Zigot, iç döllenme ile oluşur SÜRÜNGENLER Zigot, iç döllenme ile oluşur. Onlar da kuşlar gibi yumurtlar, ancak genellikle yavruları ile ilgilenmezler. Birçok sürüngen çok sayıda yumurta yapar. Yumurtalarını sıcak ve güvenli yerlere bırakır, kuluçkaya yatmaz. Yumurta içindeki besinler sayesinde gelişen embriyodan, anne babasının benzeri yavru çıkar. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra kendi başlarının çaresine bakmak zorundadır.
İKİ YAŞAYIŞLILAR Kurbağa ve su semenderleri iki yaşayışlılar (amfibiler) grubuna girerler. Onlara bu ismin verilmesinin sebebi, yaşamlarının bir bölümünü su içinde, bir bölümünü de karada geçirmeleridir. Suda solungaç, karada akciğer solunumu yaparlar. Bu hayvanlar da yumurtlayarak çoğalır. Ancak, iki yaşayışlılarda yumurta ve sperm dişi hayvanın vücudunda değil, dışarıda buluşur. Bu olaya dış döllenme denir. Dişi hayvan yumurtalarını su içine bırakır, tam bu sırada dişinin üzerine tırmanmış olan erkek de yumurtalarını suya salar ve döllenme gerçekleşir. Anne babanın görevi buraya kadardır. Bir daha yavrularıyla ilgilenmezler. Yumurtadan çıkan yavrular ise ilk etapta anne babaya hiç benzemezler. Daha sonra başkalaşım geçirerek yetişkin hale gelirler.
BALIKLAR Döllenme iki yaşayışlılarda olduğu gibi dış döllenmedir. Onlar da yavrularıyla ilgilenmezler. Yumurtadan çıkan yavrular, anne babasına benzer. İki yaşayışlılarda olduğu gibi çok miktarda yumurta yapılır. Yumurtadan çıkıp, sağ kalarak ergin hale gelenler ise oldukça azdır. Balıklarda da bazı aykırı türler vardır. Örneğin; kedi balıklarında yumurtalar dişi balığın içinde olgunlaşır. Engerek yılanı gibi onlar da doğum yapıyormuş sanılabilir.
OMURGASIZ HAYVANLARIM ÜREMESİ Omurgasız hayvanlar da genellikle eşeyli ürerler ve yumurta oluştururlar. Hayvanın türüne göre iç döllenme veya dış döllenme yapabilirler. Birçoğunda erkek ve dişi hayvan farklı bireylerdir. Bazı omurgasızlarda ise cinsiyet ayırımı görülmez. Hem sperm hem yumurta üretebilirler. Genellikle yumurta ile ürer, çok sayıda yavru yapar, yavrularıyla ilgilenmezler. Ancak karınca, bal arısı gibi koloni halinde yaşayan böceklerde larvalar ergin hayvanlar tarafından beslenir.
BAZI HAYVANLARIN YAVRULARI BAŞKADIR Bazı canlılar anne babalarına neredeyse tıpatıp benzerler. Ancak bazı hayvanlar dünyaya çok farklı biçimde gelir. Kurbağa yavrusu yumurtadan çıktığında daha çok balığa benzer. Böcekler ise yumurtadan kurtçuk ya da tırtıl dediğimiz değişik şekilde çıkarlar. Büyüdüklerinde çok farklı görünüm kazanırlar. Hayvanların geçirdiği bu köklü biçim değişikliğine başkalaşım denir. Başkalaşım geçiren hayvanlarda, yumurtadan çıktığı anki döneme larva dönemi denir.
Kurbağa larvaları, iribaş evresinde baş ve kuyruktan ibarettir Kurbağa larvaları, iribaş evresinde baş ve kuyruktan ibarettir. Bacaklar yoktur, akciğerler gelişmemiştir. Balıklar gibi su içinde solunum yaparlar. İribaş zamanla gelişerek başkalaşım tamamlanmış olur ve anne babaya benzeyen bir kurbağa haline gelir. Böceklerde başkalaşım biraz daha farklıdır. Yumurtadan çıkan larvalar uzunca bir süre beslenir. Boy ve kütlelerini artırırlar. Belirli bir büyüklüğe eriştiklerinde çevrelerine koruyucu bir kılıf yapar ve içinde hareketsiz kalırlar. Bu döneme krizalit ya da pupa dönemi denir. Koruyucu kılıfın altında son değişim evrelerini tamamlar ve ergin böcek haline gelirler. Bu dönem böceğin üreme dönemidir
BİTKİLERDE ÜREME VE GELİŞME
BİTKİLERDE ÜREME VE GELİŞME Bitkilerde döllenmeyi sağlayan gerçek gametler mayoz bölünmeyle değil, mayozu izleyen mitoz bölünmeli hazırlık dönemiyle meydana getirilir. Bu hazırlık dönemine monoploit gelişme evresi denir. A. ÇİÇEKSİZ BİTKİLERDE ÜREME hemen hepsi spor meydana getirir. Sporlar çimlenerek haploid bitkicikleri (gametofitleri) oluştururlar. Üremelerinde eşeysiz ve eşeyli üremenin birbirini takip etmesi yani döl almaşı (metagenez) görülür
Su yosunlarının çoğunda zigot mayoz geçirerek sporlar oluşur ve haploid evre hakimdir. Kara yosunlarında döllenme sonucu oluşan zigottan mitoz bölünmelerle meydana gelen sporofit bitki gametofit bitki üzerinde gelişir ve mayozla sporlar oluşturur. Sporlar mitozla çimlenerek gametofit bitkiyi meydana getirir. Haploid evre hakimdir. Eğrelti otlarında döllenmeyle oluşan zigot mitoz bölünmelerle sporofit bitkiyi oluşturur. Sporofit fotosentez yapabilir, üzerindeki spor keselerinden mayoz bölünmeyle oluşan sporlar çimlenerek gametofiti oluşturur. Diploid evre hakimdir
B. ÇİÇEKLİ BİTKİLERDE ÜREME ÇİÇEĞİN YAPISI Çiçekli bitkide, eşeyli üremeyi sağlayacak organların meydana geldiği yer çiçektir. 2. EMRİYO KESESİ VE YUMURTANIN OLUŞUMU Dişi organın yumurtalığında (ovaryum) bir veya bir kaç tane tohum taslağı bulunur. Her tohum taslağı içerisinde 2n kromozomlu megaspor (makrospor) ana hücresi vardır. Bu hücre mayoz ve mitoz bölünmeler geçirerek, yumurtanın da içinde bulunduğu 8 çekirdekli embriyo kesesini oluşturur.
3. ÇİÇEK TOZU (POLEN) OLUŞUMU Erkek organın anter (başcık) kısmındaki polen keseleri içerisinde 2n kromozomlu polen ana hücreleri (mikrospor ana hücresi) bulunur. Polen ana hücresi mayoz bölünmeye uğrayarak 4 tane n kromozomlu mikrospor hücresini oluşturur. Her mikrospor bir defa mitoz geçirerek iki çekirdekli hale gelir. Oluşan bu yapılara polen denir. Polendeki çekirdeklerden biri mitoz geçirerek iki adet sperm oluşur. Diğer çekirdek ise, tozlaşma sonrasında polen tüpünü oluşturur.
4. TOZLAŞMA VE DÖLLENME Çiçek tozlarının (polenlerin), hazırlandığı yer olan erkek organ başcığından dişi organ tepeciğine;yağmur, rüzgâr, böcekler, diğer bazı hayvanlar ve su aracılığıyla taşınmasına tozlaşma denir.
5. DÖLLENME SONUCU OLUŞAN YAPILAR Polen tüpüyle taşınan sperm çekirdeklerinden birisi yumurta hücresiyle döllenerek zigot’u oluşturur. Zigot mitoz bölünmelerle gelişerek embriyoyu (2n) meydana getirir. Polen tüpüyle taşınan diğer sperm hücresi embriyo kesesinin ortasındaki diploid polar hücre (başlangıçta iki haploid polar çekirdek halindeyken sonradan birleşmişlerdir) ile döllenerek triploid hücreyi (3n) meydana getirirler. Triploid hücre mitozla gelişerek endospermi (besin dokusunu) oluşturur.
6. TOHUM VE MEYVE OLUŞUMU Döllenmelerden sonra embriyo kesesinin dış kısmındaki tohum taslağı örtüsü gelişerek tohum kabuğu ve zarını (testa) oluşturur. Meyve, tohum gelişimini tamamlamış yumurtalıktan ve dişi organın çeperinden meydana gelir. Meyveler, tohumlarıyla beraber yenilerek veya çeşitli yollarla taşınarak, tohumların geniş alanlara dağıtılmasını sağlar. Her meyvede yumurtalıktaki tohum taslağı sayısı kadar tohum bulunur.
C. ÇİMLENME ve GELİŞME Gelişme döllenmeden hemen sonra ana bitkiye bağlıyken başlar. Zigotun bölünmeleriyle ilk yapraklar, çenekler, embriyonik kök ve embriyonik gövde meydana gelir.
İKİ ÇENEKLİ BİR TOHUMUN YAPISI Embriyo çimleninceye kadar tohumun içinde bu şekilde kalır. Beslenmesi ise tohum içinde endosperm tarafından olur. Ayrıca yüksek yapılı bitki embriyolarında çenekler vardır. Genç bitkinin fotosentezle kendine yeterli besin üretmesine kadar bitki taslağını besler. Tohum uygun koşullarda çimlenir. Bunlar uygun bir nemlilik (su), sıcaklık ve oksijendir.
BİR FASULYE TOHUMUNDA ÇİMLENMEVE GELİŞME EVRELERİ Böyle uygun bir ortamda, tohum ilk olarak su emerek şişer. Bu sayede enzimler daha aktif hale geçer. Nişasta gibi depo besinler yıkılır. Hücresel solunum ve peşinden mitoz bölünme hızlanır. Bölünmelerin hızlanmasıyla ilk kök oluşur. Sonra sırasıyla ilk yapraklar ve gövde gelişmeye başlar. Ortam ışıklıysa klorofil sentezi yapılır ve fotosentez başlar. Belirli bir süre gelişen bitkide, en son olarak çiçek oluşumu sağlanır.[Sadece Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir. Bitkide gelişme ve büyüme hayat boyu devam eder. Dökülen yaprakların yerine yenileri oluşur. Meristem dokular hayat boyu korunduğu için, göde ve dalların uzaması sınırsızdır.
ÖĞRETMENİM BAATTİN KARLANKUŞ
HAZIRLAYAN VEYSEL ÖZGÜL