BİR İNSANI TANIMAK… "Bir adamı tanımak için, düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmek lâzım hiç değilse. Hayatın maddî olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. “ Cemil MERİÇ
MEHMET ÂKİF’İN 1873 YILINDA DOĞMUŞ OLDUĞU FATİH/SARIGÜZEL
MEHMET ÂKİF’İN ÇOCUKLUĞUNU GEÇİRDİĞİ FATİH CAMİİ Akif’in resmî öğrenimi onun eserini ve kişiliğini açıklamak için yeterli değildir.
Ortaöğrenimini Fatih Merkez Rüştiyesi’nde ve Mekteb-i Mülkiye idadisinde görmüştür. Bir yandan da Fatih camiindeki derslere giderek Arapça ve Farsça okumuştur.
İdadi öğrenimini bitirdiği yıl yeni açılmış bulunan Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’ne girmiştir. 4 yıl süren bir eğitimden sonra baytarlık bölümünü BİRİNCİLİKLE bitirmiştir.
Mehmet Âkif, babasının istediği tarzda dinini bilen aydın bir genç olarak yetişmiştir. Şairimiz Batının ilmini alarak uygulamamızı teşvik etmiştir; “Alınız ilmini garbın alınız san' atını; Veriniz hem de mesainize son süratini.”
Suad Hanım 1898’de, 25 yaşındayken kendisinden beş yaş küçük İsmet Hanımla evlenmiştir. Akif’in İsmet Hanımla evliliğinden ilk üçü kız olmak üzere altı çocuğu olmuştur; Cemile, Feride, Suad, İbrahim Naim, Emin ve Tahir.
Mehmet Âkif ve torunları.
Akif, Üniversitede ders verdiği yıllarda
MUALLİMLİK YAPTIĞI DARÜLFÜNUN’DAN BİR RESİM
Akif arkadaşı Eşref Edip ile birlikte “Sırat-ı Müstakim” ve daha sonra “Sebil-ür Reşad” dergilerini çıkarmıştır.
Mehmet Akif, Meşrutiyetin ilan edilmesiyle meşru ve kanuni hale gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeliğini şartla kabul etmiştir. Şartı, üyelik yeminindeki, ”Cemiyetin bütün emirlerine kayıtsız şartsız itaat” ibaresinin değiştirilmesiydi. Akif için yemin değiştirildi ve Akif İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu.
Akif Milletvekili iken Akif, 1. Mecliste Burdur milletvekili olarak görev almıştır.
Ankara ilk TBMM.
Akif’in evindeki bazı eşyalar.
Akif’in halkı İstiklâl Savaşına davet ettiği vaazları ile ünlü Balıkesir Zağnospaşa Camii.
Nasrullah Camii ve Kastamonu Kalesi Nasrullah Camisinde Sevr anlaşmasının iç yüzünü, Kurtuluş Savaşı’nın niteliğini anlatan çoşkulu bir vaaz vermiş; bu vaaz, basılarak tüm vilayetlere ve cephelere dağıtılmıştır. Nasrullah Camii ve Kastamonu Kalesi
Pek aziz ve muhterem efendim, “İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya, iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadanelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyiç [heyecanlanma] vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim.” 5 Şubat 1337 [1921], Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi
İNANMIŞ BİR ADAMIN İSTİKLAL MARŞINI YAZMIŞ OLDUĞU TACETTİN DERGAHI
İstiklâl Marşının Açıksöz gazetesinde ilk defa yayımlanışı “Her mısrada Türk ve İslam ruhunun ulvi mübarek hisleri titreyen bu abide-i sanatı, kemal-i hürmet ve mübahatla (övünçle) derc ediyoruz.”
Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı “Kahraman ordumuza” armağan etmiş, Safahat’ına almamıştır. Sebebi sorulduğunda, “O artık milletindir, milletin eseridir, milletin malıdır.” demiştir.
İstiklal Marşı sadece yazıldığı devre ümit ve iman aşılayan bir eser değildir. O, aynı zamanda, taşıdığı ve dile getirdiği yüce değerler vasıtasıyla da bütün Türk nesillerinin milli ruhunu besleyip geliştirebilecek en ulvi bir rehberdir. İstiklal Marşı aslında Akif’in kaleminden çıkmıştır; fakat o eser Akif’in değildir, onun müellifi Türk Milletidir. Akif bir vasıtadır. Türk Milleti’nin duygu ve düşünceleri, Akif’in kalemi vasıtasıyla kağıda dökülmüştür. O kağıdın arkasındaki canlı ruh, bütün Türk Milletinindir. Çünkü İstiklal Marşı’nın arkasında muhteşem bir Çanakkale harbi ve Çanakkale Şehitleri şiiri vardır.
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alarak ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
Akif’in sanat anlayışı tıpkı Yunus Emre gibi Hakk yolunda halk ile beraber olmaktır. Bu doğrultuda şiirlerini gerçekçi bir anlayışla yazmış, Türk edebiyatında toplum için sanat anlayışının en önemli temsilcilerinden olmuştur. “Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim… İnan ki her ne demişsem, görüp de söylemişim.” Beytinde de bu hakikati ifade etmiştir.
Cenap Şahabettin, Şair-i Azam Abdülhak Hamid Tarhan, şair Süleyman Nazif, Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif ve Sami Paşazade Sezai yemekte bir edebiyat sohbetinde.
Mehmet Akif arkadaşlarıyla bir sohbet meclisindedir Mehmet Akif arkadaşlarıyla bir sohbet meclisindedir.Dostlarından biri Vefa Yokuşu’ndan bahseder. Akif bu, durur mu? Hem gülümseten hem de düşündüren nüktesini hemen yapıştırır: ‘‘Bırak Allah aşkına! Şimdiki nesil o yokuşu dümdüz etti.’’
Eserleri ile hayatını karşılaştırdığımız zaman şunu açıkça görüyoruz: Mehmed Âkif, izzetli bir duruşu olan şahsiyettir. “Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem…” Şairimiz bu beytinde de inandığı doğrulardan asla taviz vermeyeceğini söylemiştir.
Şairimiz İstiklal Harbinden sonra, 1926 yılından 1936 yılına kadar, Prens Abbas Halim paşanın davetlisi olarak Mısır’da yaşamıştır. Kahire’deki Cami’ül Mısrîye adlı Mısır Üniversitesinde Türk dili ve edebiyatı profesörlüğü yapmıştır. “Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüda” Tebrik Velinimetim Emir Abbas Halim Paşa'ya- Gökten ay parçası halinde, rahmet güneşi, İndi afaka bu akşam, bu mübarek akşam. Ebedi kandili yandıkça, Hüda'dan dilerim Parlasın dursun o iman senin alnında, Paşam.
Akif Mısır’da iken çekilmiş bir fotoğrafı.
Akif, Mısır’da.
Akif’in son yılları.
Hastalanınca yurdunda ölmek arzusu içinde İstanbul’a gelmiştir. 27 Aralık 1936 tarihinde Taksim İstiklal caddesindeki Mısır apartmanında vefat etmiştir.
Mehmet Akif, istirahat hâlinde iken
Şairimiz 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir Şairimiz 27 Aralık 1936 yılında vefat etmiştir. Kabristanı Edirnekapı Şehitliğindedir.
Akif resmî bir devlet töreniyle değil Askeri Tıp öğrencileri başta olmak üzere, İstanbul Üniversitesi gençleri tarafından toprağa verilmiştir.
HAZIRLAYANLAR: MAHMUT TALHA UÇAR VOLKAN DEMİR
Video için tıklayınız