ÖZEL EĞİTİMİN DÜNÜ ve BUGÜNÜ Öğr.Gör.Dr. Arzu Yükselen Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü
Dünyada Özel Eğitimin Tarihi Tarihsel gelişim incelendiğinde dört dönem görülmektedir; İlk dönem, ilk çalışmalar (1800 yılından önce) Kurumların dönemi (1800-1900 yılları arası) Genel okullardaki özel sınıflar dönemi (1900-1960/1970’lere kadar) Büyüme ve değişim dönemi (1960’dan günümüze kadar)
1. İlk dönem, ilk çalışmalar (1800 yılından önce) Bu dönemde engellilik çok ağır değilse dikkate alınmamaktadır. Batı kültüründe engelli bireylerin sosyal kaynaşmasının yanlış olduğu düşünülmekteydi.Tarihin ilk dönemlerinde engellilere karşı korku ve ihmalden kaynaklanan insanlık dışı uygulamalar sergilendiğini görüyoruz. Engellilerle ilgili ilk kayıtlarda engel türü ve derecesi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Bir toplumda baba yenidoğan bebeğin yaşamasına karar veren kişiydi, o istemezse bebek ölüme terk edilebilirdi.
Ortaçağ ve Hıristiyanlığın gelişimi ile engelliliğin tipine bağlı olarak engellilere karşı davranışlarda değişiklik görülmektedir. Sevgi ve koruma normal insanlara gösterilirken, engelliler aptal olarak görülmekteydi. Zihinsel engellilerin içinde şeytan saklı olduğu ve dini törenlerle iyileştirilebileceği düşünülürdü.Daha sonraları bu çocukların hasta oldukları ve iyileştirilebilecekleri inancı egemen olmaya başladı.
16. yy’a kadar engellilere karşı bu yaklaşım sürdü 16. yy’a kadar engellilere karşı bu yaklaşım sürdü. Yanlış tedavi ya da ölüme terk edilmeyle karşı karşıya kaldılar. 16.yy’ın sonlarında İspanyol keşiş Pedro Ponce de Leon işitme engelli bir çocuğa eğitim vererek okuma yazma ve konuşmayı öğretmiştir. 1760’da Fransa da ilk işitme engelliler okulu açılmıştır. Açılan bu okulu İngiltere, Almanya ve Amerrika daki işitme engelliler okulu izlemiştir.
1789 da Fransa’da avcılar tarafından bulunan 11 yaşındaki konuşmayan vahşi sesler çıkaran bir çocuğa Paris de üniversitede eğitim verilmiştir. Bazı olumlu gelişmeler olmakla birlikte normal bir insan haline gelememiştir. Bu çalışma zihinsel engellilerin eğitimi için başlangıç kabul edilmektedir. 1930’da Paris’de körler okulunda müzik öğretmenliği yapan ve kendisi de görme engelli olan Loise Braille tarafından altı noktadan oluşan kabartma Braille alfabesi geliştirilip kullanıldı.
2. Kurumlar çağı (1800-1900 arası) Fransa’da başlayan eğitim çabaları kısa sürede Avrupa ya yayıldı. Engellilere karşı tutum değişti ancak eğitim gördükleri kurumlar onları toplumdan ayrı tutmak amacıyla planlanmıştı. İşitme ve görme engelliler için kurumlar aynı zamanda oluşturulmuş, ancak zihinsel engelliler için 50-60 yıl beklenilmiştir. Zihinsel engelliler için ilk kurum 1831 de Fransa da açılmıştır.
19. yy’ın başlarında işitme, konuşma ve zihinsel engelliler için genel okulları içinde özel sınıfların açılması fikri ortaya atılmıştır. 1902 de özel eğitim bölümü kurulmuştur. Bu dönemde egemen olan görüş engelli çocukların diğer çocuklardan ayrılmasıdır.
3. Genel okullardaki özel sınıflar dönemi (1900-1960/1970) 1916 yılında Stanford-Binet zeka testinin revizyonu ile zihinsel engelli çocuklar tanımlandı ve genel eğitim okullarında özel sınıf uygulamaları ilk zihinsel engellilerle başlamıştır. 20.yy’ın başlarında zihinsel engelli çocuklar bazı şehirlerde özel sınıflarda eğitime alınmış ancak uygulama başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Stanfort-Binet testi ile zihinsel engelin derecesi belirlenmeye başladıktan sonra orta dereceli zihinsel engelliler özel sınıflara alınmış ve başarı elde edilmiştir. 1920 yılından sonra zihinsel engellilerin eğitilebilir ve öğretilebilir olarak iki gruba ayrılması kabul edildi ve özel eğitim sınıflarına eğitilebilir olanlar alınmaya başladı. Bu durum başarının artmasını sağladı.
1960’larda özel sınıfların kapatılması ile özel sınıflar dönemi kapandı ancak 1970’lere kadar geçiş dönemi yaşandı. Özel sınıflara tam veya yarı zamanlı öğrenci kabul edilmekteydi, kalan zamanda diğer eğitim faaliyetleri devam etmekteydi. Bu dönemin ilk 60-70 yılında özel sınıfların engelli çocukların yararlanacağı yerler olması planlanmıştır. Ancak öğretmenlerin ortalama öğrencilerde bile karşılaştıkları en küçük problem durumda bu çocukları özel sınıfa göndermesi özel sınıfların aşırı ve yanlış kullanıldığını göstermiştir.
4. Büyüme ve değişim dönemi (1960’dan günümüze kadar) 20 yy’ın başından itibaren özel gereksinimi olan çocuklar için sunulan hizmetlerde kalite ve nicelik açısından artış görülmüştür.Halkın eğitme katılımı sağlandı, toplumda engelliler daha çok kabul görmeye başladı, öğretmenler daha çok sorumluluk almaya başladı. Devlet yönetiminde engellilerin eğitiminde doğrudan Eğitim Bakanlığı’nın sorumlu olduğu kabul edildi.
Ülkemizde Özel Eğitimin Gelişimi İlk dönem çalışmaları (1700-1800) Osmanlı döneminde özel gereksinimli bireylerin yaşlılar evinde korumaya alındıkları ya da bazılarının yetenekleri ölçüsünde çalıştırıldıkları görülmektedir. Bu dönemde gelişme üstün yeteneklilerin eğitiminde olmuştur. Osmanlı döneminde üstün zekalı ve yetenekliler için kurulmuş olan “Enderun” bu alanda dünyadaki ilk sistemli seçim, eğitim ve istihdam örneği olarak görülmektedir.
İlk önemli gelişme İstanbul’da 1889 yılında Ticaret mektebi bünyesinde işitme engelli çocuklar için açılan okuldur. Bir yıl sonra görme engelliler için bölüm eklenmiş, 30 yıl sonra 1919 da bu okul kapatılmıştır.
Kurumlar dönemi (1900-1950) 1921 de İzmir de özel bir dernek tarafından “Sağı-Dilsiz ve Körler Okulu” kurulmuştur. Açılan az sayıdaki okul bakım ve koruma amaçlı olup 1924 de Sağlık Bakanlığına devredilmiştir. Bu dönemde hakim olan görüş bu çocukların hasta ve eğitilmez oldukları toplumla yaşayamayacakları görüşüdür. 1950 yılında bu okullar MEB’na devredilmiştir. Aynı dönemde üstün yetenekli çocukların eğitimi için yasa çıkarılmıştır.
Özel gereksinimli çocukları eğiten öğretmenler ise genellikle öğretmen okulundan mezun olan ve kısa süreli hizmet içi eğitim almış ya da bu alanda hiç eğitim almamış öğretmenlerdi.
1950’li yıllardan sonra gelişim (özel sınıfların açılması) 1950’li yıllardan sonra görme-işitme güçlüğü olan çocuklar için okullar açılmaya başlandı. Personel yetiştirmede önemli bir çaba olarak Gazi Eğitim Enstitüsü içinde “Özel Eğitim Şubesi” kuruldu. Rehberli Araştırma merkezlerinin temelini oluşturan Psikolojik servis merkezi açıldı, Ankara’da iki ilkokulda zihinsel engelli çocuklar için özel sınıflar ve fen lisesi kurulmuştur.
1950lerden sonra dünyadaki demokrasi ve insan hakları söylemleri ülkemizi de etkilemiş ve engelli haklarının korunması anayasal bir yükümlülük olarak devlete verilmiştir. Ancak anayasaya dayanarak çıkarılan düzenlemelerde bireyci yaklaşımın etkili olduğu engelliliğin toplumsal boyutunun göz ardı edildiği görülmektedir.
1960lı yıllardan günümüze özel eğitim 1961 anayasası ile engelli bireylerin hakları devlet tarafından garanti altına alınmıştır. 1982 anayasası ile devletin özel gereksinimli bireyler için önlem alması hükme bağlanmış, 1983 de çıkarılan 2916 sayılı “özel eğitime muhtaç çocuklar yasası” ile ilk kapsamlı yasanın adımları atılmıştır.
Bu yasa ile; -özel gereksinimli bireylerin akranları arasında eğitilmeleri ve -özel eğitimin erken başlaması gereği İle ilgili ilkeler yer almıştır. Ancak aynı yıllarda diğer ülkelerde uygulanan kaynaştırma terimi henüz ifade edilmemiştir.
2916 sayılı yasa nicelik ve nitelik bakımından olumlu hükümler içeriyor gibi görünse de, sadece özel eğitim okulu sayısının artmasını sağlamış ancak açılan okulların çoğu yatılı olduğundan birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. 1980 yılında Özel Eğitim Hizmetleri genel müdürlük bünyesine alınmış, bu yapılanma ile özel eğitim hizmetleri bakanlık örgütünde genel müdürlük ile, illerde de rehberlik araştırma merkezi ile yönetimi sağlamıştır.
Son yıllarda dünyada özel gereksinimli çocukların gereksinimlerinin en az kısıtlayıcı ortamlarda yani çocuğun ailesi ve akranlarıyla en fazla birlikte olabileceği eğitim ortamlarında sağlanması yaklaşımı ağırlıklıdır. Diğer bir deyişle; çocuğun eğer özel gereksinimi olmasaydı hangi sınıf ya da okula gidecekse oraya gitmesi ve özel gereksinimlerinin çeşitli düzenlemelerle orada karşılanması, bugün özel eğitimde üzerinde en çok durulan konulardan biridir.
Günümüzde en az kısıtlayıcı ortam yeni bir anlayışla ele alınmakta, özel gereksinimli öğrencilerin gereksinim duydukları özel eğitim hizmetlerinin tümü ya da çoğu çeşitli düzenlemeler içinde onu diğer öğrencilerden ayırmadan genel eğitim sınıflarında sağlanmaktadır. Böylece çocuğun sadece fiziksel değil, sosyal ve eğitimsel olarak da kaynaştırılması hedeflenmektedir.
Ülkemizde 1997 yılında yürürlüğe giren 573 sayılı özel eğitim hakkında kanun hükmünde kararname ve en son 2000 yılında yayımlanan özel eğitim hizmetleri yönetmeliğinde “en az kısıtlayıcı ortam” ve “ kaynaştırma” kavramaları yer almaktadır. Bu düzenlemede ayrıca, “erken çocukluk dönemi eğitimi”, “okulöncesi eğitim”, “ilk, orta yüksek öğretim ve yaygın eğitim”, “bireyselleştirilmiş eğitim planları”, “özel eğitim desteği”, “aile katılımı, “ailenin itiraz hakkı” gibi ilkeler de tanımlanmaktadır.
2006 yılında özel eğitim hizmetleri yönetmeliği yeniden düzenlenmiş, özel özel eğitim kurumları SHÇEK den alınarak MEB na bağlanmıştır. 2005 yılında 5378 sayılı “özürlüler kanunu” çıkarılmıştır. Amacı, özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim ve rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunların çözümü ile her bakımdan gelişmelerini ve önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılmalarını sağlamak ve hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır.
Bu yasa ile ailelerin özel gereksinimi olan çocuklarının eğitim giderlerine katkı ve ulaşım hizmetlerinin sağlanması da öngörülmektedir. Ülkemizde özel eğitim alanında yapılan önemli bir gelişme Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile DİE nün ortaklaşa yaptıkları engelli bireylerin sayılarını saptamaya yönelik “özürlüler araştırması”dır. Diğer bir gelişme de Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından Özürlüler Şuralarının düzenlemesi ve yapılacak projelere destek vermesidir.
Teşekkürler