KÖYLÜ ÖNDERLERİ OKULU : "KÖY ENSTİTÜLERİ"
Atatürk, Köy Enstitüleri’ne olan zorunlu ihtiyacın gerekçelerini şöyle açıklar : “Efendiler! Asırlardan beri milletimizi idare eden hükümetlerin tamamı eğitim isteğini ortaya koymuşlardır. Ancak bu arzularına erişmek için doğu ve batıyı taklitten kurtulamadıklarından, sonuç, milletin cehaletten kurtulamamasına sebep olmuştur. Bu acı gerçek karşısında, bizim takibe mecbur olduğumuz eğitim siyasetimizin esas çerçevesi şu olmalıdır; demiştim ki bu memleketin asıl sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bu nedenle bizim takip edeceğimiz eğitim siyasetinin temeli, evvelâ mevcut cehaleti yok etmektir.”
“Efendiler! Bu hedefe ulaşmak, eğitim tarihimizde kutsal bir aşama oluşturacaktır. Bir taraftan cehaleti yok etmekle uğraşırken bir taraftan da memleket evladını toplumsal yaşama ve iktisatta fiilen etkili ve verimli kılabilmek için acil olan ilkel bilgiyi işe yarar bir tarzda vermek kuralı eğitimimizin esasını teşkil etmektedir. Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin sınırı ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel TÜRKİYE’NİN BAĞIMSIZLIĞI İLE KENDİ BENLİĞİNE VE MİLLİ GELENEKLERİNE DÜŞMAN OLAN BÜTÜN UNSURLARLA MÜCADELE ETMEK LÜZUMU ÖĞRETİLMELİDİR.” Mustafa Kemal ATATÜRK (Not: Yazı tarafımdan sadeleştirilmiştir. M. Poslu)
“Başarıyla tamamlanan Kurtuluş Savaşımızın ardından Cumhuriyet ilan edilmiş, Kemalist önderlik ülkenin inşası için kolları sıvamıştır. Hedef ‘Çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmış’ yeni bir toplum yaratmaktır. Köylünün özgürleştirilmesi, ağa-şeyh-tarikat üçgeninden kurtarılması, sanayi toplumu yaratmanın olmazsa olmaz koşuludur.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
Hasanoğlan – Çadır Köy Enstitüsü
“Kurtuluş Savaşı’nın ağır yükünü çeken, henüz demokrasiyi yaşatacak ve Cumhuriyet yurttaşı niteliğine kavuşamamış olan köylüler, uygar toplumun tüm nimetlerinden yoksundurlar. Cumhuriyetle birlikte girişilen köye hizmet çabaları ya köylünün beklentilerine uymadığı ya da becerilemediği için yarım kalmıştır. Başarı için köylünün dilinden anlayan yeni bir aydın tipine gereksinim vardır. Bu da köylünün kendi içinden çıkarılabilecektir. İşin bu püf noktasını ilk yakalayan ve kendisi de bir köylü çocuğu olan büyük eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’tur. Büyük güçlüklerle öğrenim olanağı bulan Tonguç, Köy Enstitüsü sisteminin hem kuramcısı, hem de kurucusudur.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
Arifiye K . E . Tonguç ve Balkır Kendi Yaptıkları Bankta Oturuyorlar
“Köylüye bir şey öğretebilmek için, ondan bir çok şey öğrenmeli “Köylüye bir şey öğretebilmek için, ondan bir çok şey öğrenmeli.” diyen Tonguç, 1938’de sorunun çözümünü şöyle açıklar: “Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver (aydın) insanın mezar taşı dikilmedikçe, bu köyün sırlarını anlayamayız. Köyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği suyu içmek, yediği bulguru yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük alimler, artistler değil kahramanlar anlayacaklar, sonra alimlere ve sanatkârlara anlatacaklardır.
Türk köyü, daha belki yirmibeş yıl alim değil, kahraman isteyecektir. Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gözüne ilaç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç haline getirmek; ulemanın (alimin) işi değil, kahraman teknisyenler ordusunun işidir. O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştirmeye mahkum. Bütün felaketlere katlanarak, ıstırabı zehir gibi yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacağız. Bu seslerden ürkmeden onları dinlemek lazımdır. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygı ile karşılamak gerekir.”
Çadır Köy Enstitüsü
“Statükocu eğitimcilerin direnişlerine rağmen, Köy Enstitüsü düşü, ilk olarak askerliğini yapmış okur-yazar gençlerden oluşan ve okutman denilen bir grupla hayat bulmaya başlar. Bu grup 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler Çiftliği’nde dört aylık ‘Eğitmen’ kursundan geçirilip ‘geçici öğretmen’ olarak Ankara köylerinde görevlendirilir bu 84 ‘okutman’ başarılı olur.Eğitmen adayları, açılacak Köy Enstitülerinin ilk binalarını da yaparlar. Kendi köylerine giden eğitmenler, topladıkları çocukları üç yıl okutup mezun ederek yenilerini alıyorlardı. Köy Enstitüleri, köylerden toplanan başıkabak – yalınayak çocuklarla oluşturuluyordu. Bu çocuklar, Enstitünün yorucu işlerini yaparken, çağdaş yöntemler kullanarak kendi yetiştirdikleri ürünlerle daha iyi beslenebiliyor, sanat ve meslek öğreniyorlardı. Her biri için en az bir enstrüman çalmayı öğrenme zorunluluğu vardı.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
Gölköy K. E. Hasan Ali Yücel , öğrencilerle tarlada
“Osmanlı feodal toplumunun yerine çağdaş ve sanayi toplumu yaratmayı hedefleyen Cumhuriyet ideolojisi, kişiyi kul olmaktan çıkarıp, özgür yurttaşlar konumuna çıkarmayı hedefler. Cumhuriyet ideolojisine göre toplum ise, ümmet değil özgür yurttaşlar birliğidir. Eğitimde ise hedef, “Fikri hür, irfanı (anlayış) hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmektir. Bir devrimin sürdürülebilmesi özellikle iki alanda kazandığı başarılarına bağlıdır. Bunların biri hukuk diğeri ise eğitim alanıdır. Bu nedenle Cumhuriyet Devrimini sürdürebilmek ve Türk toplumunu “Çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne” çıkarabilmek için, eskiyen Osmanlı feodal kurumlaşmasının parçalanıp dağıtılması ve yerine yeni kurumlaşmanın yaratılması zorunluydu. Feodalizmin tasfiyesi ancak yeni kurumlaşma ile mümkündü. Feodalizmin tasfiyesi demek ise köylünün özgürleştirilmesi anlamına geliyordu.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
“Köylüyü özgürleştirmekten ne anlıyoruz? Hem ekonomik, hem de düşünsel (ideolojik) düzlemde özgürleştirmeyi anlıyoruz. Burada belirleyici olan, -yani diğerini de etkileyecek olan olgu ekonomik özgürleşmedir. Ekonomik olarak bağımsızlığı olan bir kesimi düşünsel planda özgürleştirebilirsiniz. Köylüyü tarikat ideolojisinden kurtarabilmek için köylünün, ağanın marabası olmaktan çıkarılması ve toprağın sahibi olması gerekir. Bunun için gerekli olan tek şey Toprak Devrimidir. –Bazılarının ifade ettiği gibi toprak reformu değil!- Ancak Toprak Devrimini başlatmak ve sürdürebilmek için köylü önderlerine ihtiyaç vardır. Çünkü her devrim kendi öncü kadroları vasıtasıyla yürütülür. Oysa o gün açısından bakıldığında Toprak Devrimi bu öncü kadrolarından yoksundur. Köylüyü örgütlemek için köye gönderilen kentli kadrolar ya köylüyü anlayamadıkları için köylüyle diyalog kuramamakta ya da köydeki sıkıntılara göğüs geremedikleri için köyü bırakıp geri dönmektedirler. Bu sorunun tek bir çözümü kalır. İsmail Hakkı Tonguç’un dediği gibi; ‘O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştirmeğe mahkum’dur.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
Düziçi Köy Enstitüsü Kız Öğrencileri
‘İşte Köy Enstitüleri böyle bir sürecin ve böyle bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkar. Hedefi Toprak Devrimine önderlik edecek –yani köylüyü özgürleştirecek- kadrolar yetiştirmektir.Ve de öyle yapar. Zaten patlama noktasında olan toplumda öylesine çabuk filizlenir ki, toprak ağalarının yanı sıra, devrimden sonra palazlanmaya başlayan Cumhuriyet burjuvazisinin de yüreklerine korku ateşleri düşer. Daha CHP iktidarı döneminde 1946-47’de Köy Enstitüleri hedefinden saptırılarak öğretmen okullarına çevrilir. Böylece 1950’de iktidarı ele geçiren karşıdevrimcilerin Köy enstitülerini tamamen tasfiye etmeleri için zemin hazırlamış olurlar. İşte bu yüzden, dünden bugüne süren Köy Enstitüleri tartışması, aslında Cumhuriyet Devrimi’ne karşı alınan tutumla aynıdır. Kim ki Atatürk Devrimine karşı çıkmış ve sulandırmıştır, o, Köy Enstitüleri’ne de karşı çıkmış ve sulandırmıştır. Köy Enstitüleri bir nostalji değildir. Köy Enstitüleri Cumhuriyet Devrimi’nin dününün, bugünün ve yarınının gerçeğidir. Her kim ki Köy Enstitüleri’ni dünün bir nostaljisi olarak yad etmek istiyorsa bilin ki Köy Enstitüleri’ne ve Atatürk Devrimlerine ihanet içindedir.” (Nadir Eyinnen. Konferans Notlarından)
Cılavuz Köy Enstitüsü Erkek Öğrencileri
Gölköy Köy Enstitüsü Öğrencileri
Kızılçullu K. E. Öğrencileri Derste Arifiye K . E . Öğrencileri
Öğrenciler Kendi Binalarının Tuğlalarını Üretiyor Gölköy K. E. Öğrenciler Kendi Binalarının Tuğlalarını Üretiyor
Kendi Ürettikleri Tuğlalarla Kendi Binalarını yapıyorlar
Öğrenciler Hasanoğlan K. E. İnşaatında
Ortaklar K. E. Temel Atma Töreni
Öğrenciler Yatakhane Binasının Temel ve Tesviye Çalışmasında Düziçi K. E. Öğrenciler Yatakhane Binasının Temel ve Tesviye Çalışmasında
Kepirtepe K. E. Öğrencileri Arifiye K. E. İnşaatında
Kızılçullu K. E. Öğrenciler Kum Eliyor Düziçi K. E. Kereste Taşınması
Düziçi K. E. Kereste Taşınması
Öğrenciler Okullarına Elektrik Hattı Çekiyor Gölköy K. E. Öğrenciler Okullarına Elektrik Hattı Çekiyor Kızılçullu K. E. Meyve Ağacı Budama Dersi
Kızılçullu K. E. Doğayla Başbaşa Resim Dersi
Cılavuz K . E . Öğrencileri Kayak Dersinde
Öğrenciler Halı Dokuyor Gönen K. E. Öğrenciler Halı Dokuyor
Öğrenciler Yemek Dersinde
Düziçi K. E. Öğrenciler Kendi Ranzalarını Yapıyor
Öğrenciler Arıcılık Dersinde Kızılçullu K. E. Kız Öğrenci Arkadaşına Diktiği Elbiseyi Prova Ediyor Kepirtepe K. E. Öğrenciler Arıcılık Dersinde
Yemeklerini Kendileri Kızılçullu K. E. Yemeklerini Kendileri Yapıp Dağıtıyorlar
Kepirtepe K. E. Meyve Fidanı Dikimi
Kızılıçullu K. E. Meyve Fidanı Dikimi
Kızılçullu K. E. Öğrenciler Buğday Hasatında
Savaştepe K. E. Öğrenciler Buğday Hasatında
Arifiye K. E. Bahçede Bel Yapan Öğrenciler
Kızılçullu K.E. Öğrenciler İpekböceğine Dut Yaprağı Veriyor
Çifteler K. E. Öğrenciler Süt Sağma Dersinde
Kızılçullu K.E. Kız Öğrenciler Dikiş Dersinde
Arifiye K.E. Açıkhavada Ders
Arifiye K. E. Öğrenciler Askeri Kampta Atış Eğitiminde
Kızılçullu K.E. Öğrenciler Efes Gezisinde
Kızılçullu K.E. Öğrenciler Çevre Köyleri Geziyor
Gönen K. E. Kız Öğrenciler Afyon Tarlasında
Arifiye K. E. Öğrenciler Beden Eğitimi Dersinde
Mandolin Çalan Bir Öğrenci Zurna Çalan Bir Öğrenci
Keman Konseri Veren Öğrenciler Akordeon Çalan Bir Öğrenci
Kızılçullu K.E. Öğrencileri Bir Oyun Sergiliyor
Kızılçullu K.E. Öğrencileri Folklor Gösterisinde
Hasanoğlan K.E. Öğrencileri Kendi Yaptıkları Açıkhava Tiyatrosunda Folklor Gösterisinde
KÖY ENSTİTÜSÜ İLK MEZUNLARI KENDİ YAPTIKLARI TAHTA VALİZLERLE GÖREVE HAZIRLAR Fotoğraflar “http://koyenstituleri.de/uye/bin_pl/bbmain.pl” İnternet adresindeki Fotoğraf Bankası’ndan alınmıştır. Valizlerin İçinde Bir Kat Elbise ve Kitap, Kitap, Kitap Var!
(Nadir Eyinnen. Konferans notlarından) “Son olarak şunu söyleyeyim: Hasan Ali Yücel’in ‘Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar…’ dediği Köy Enstitülerini bugün yeniden kurabilir miyiz? Hayır. Aynısını kuramayız ama daha iyisini kurarız. Çünkü bugün gerek bilgi açısından, gerek yetişkin insan açısından, gerekse teknoloji açısından 1940’lara göre çok daha ilerdeyiz. Peki, sorun ne? Sorun 1946’lardaki sorunla aynı. İktidar sorunu! İktidarın, Cumhuriyet Devriminden vazgeçmiş, uzlaşmacı ve teslimiyetçi anlayışların ve karşı devrimcilerin elinden kurtarılması gerekir. Köy Enstitüsü projesinin devrimci bir iktidar tarafından yürütüldüğünü dikkate alırsak, başka seçeneğimiz yoktur. Karşı devrimcilerden iktidarı geri almak, Cumhuriyet Devrimi’ni sürdürmek, Toprak Devrimi’ni tamamlayarak feodalizmi tasfiye etmek, günümüz devrimcilerinin omuzlarındaki vazgeçilemez bir görevdir.” (Nadir Eyinnen. Konferans notlarından) poslumestan@gmail.com Diğer byEFSaNE PPS Sunum dosyaları için TIKLAYIN