I . BÖLÜM Slaytı SESLİ ve kendi akışında izleyiniz Yıllanmış bir savaşın içinde doğdu bitişinde son buldu ama izleri hala aramızda yaşanıyor… ‘’ Bana Döneceğini Yaz ’’ bir hemşire ve gönüllü bir askerin aşk hikayesidir. Slaytı SESLİ ve kendi akışında izleyiniz İki farklı ülkede iki yıl altı ay yaşandı
BANA DÖNECEĞİNİ YAZ MARVAN OĞUZ
Muhacir kampına gitmeden önce her sabah mutlaka uğrardı mahalleye… Yüreğini eline koyup korkmadan sokak sokak tüm yaralıları ziyaret eder onları tedavi ederdi… Sonra , yağan kurşun yağmuru altında görevli olduğum menzile gelirdi. Onunla göz göze gelirken, onun parıl parıl parıldayan gözleri dolar, yüzünü okşayan tatlı tebessümü ile ‘’ Bugün de kurşun değmedi ‘’ dercesine başı dik mahalleden ayrılırdı…
Sonra… Yılların verdiği deneyimle ve gençliğini feda ettiği o sefaletin kampında taze taze umutlarıyla savaşın tüm şiddetine rağmen görevine devam ederdi. Belki hemşireydi ama çoğu zaman doktor, kimi zaman da öğretmendi. Bir annenin son nefesini tüketmek üzereyken olan bebeğini ellerinden alır kendi sütünü verecek kadar anneliği de biliyordu. Herkesçe onun artık kimliğinden çok kişiliği bilinen ve zaman zaman zor anlarda danışılan yegane birisi olmuştu.
Gece yarısıydı… Gökyüzünün ağarmış o görüntüsüne ben alışık değildim Gece yarısıydı… Gökyüzünün ağarmış o görüntüsüne ben alışık değildim. Yine bir döngünün başlayacağı, ıslak ıslak görünen mahallenin pencerelerinden belliydi… Ve, Ağıt sesleri birden yayıldı. Yerden bomba kırıntıları, gökyüzünden kurşun şimşekleri ve her yanımızdan zehirli rüzgar esmeye başladı… Sirenler patladı. Canlar ayakların dibine düştü. Ne kadını tanıdım erkekten ne erkeği tanıdım yığılmış cesetlerden… Elimi attığım her yerden elime kollar, bacaklar bazen kesik başlar geldi. Gece karanlığına söz de barışın kanı karışmıştı…
Arkamdan, sırt çantamdan beni çeken bir annenin feryadıyla karşı karşıya kaldım. Ağıt yaktı, yüreğimi yaktı ama hala dimdik ayaktaydı… Kucağındaki bebeğini dağılmış yüreğiyle bana uzattı. Yalvardı, ağladı, dizlerime çöktü… - YAVRUMU KURTAR dedi. Bebeği kucağıma aldığımda yüzü buz gibiydi ama kucağımda bir sıcaklık hissettim. Ancak o zaman bebeğin yaşadığını anladım. Çünkü, bebeğin sıcak kanını göğsümde hissetmiştim. Aklıma, her sabah mahalleyi sokak sokak dolaşan sonra da açlar kampına yaralıları tedavi etmeye giden o hemşire geldi. Bebeği, o hemşireye yetiştirmeliydim…
Cemalla cipe atladık. Yaser de atladı Cemalla cipe atladık. Yaser de atladı. Bebeğin annesi de… Soluk soluğa kaldığımız iki üç sokağı geçince yorgunluğum geçti ama asıl korkularım hala yüreğimi dağlıyordu. Çünkü ; Bebeği kaybetmek istemiyordum… Açlar kampına vardık. Her yerden ölü yada yaralı taşıyan bizim gibi daha çok asker vardı ve kampın o kalabalıklaşmış görüntüsü içinde ben, o hemşireyi bulamam korkusuna girdim. Ama , Bebeğin kanı hala sıcaktı. Bu benim için hiç bitmeyen bir umudun başlangıcıydı…
Cemal sağdan , Yaser soldan , benle bebeğin annesi her yerden , o hemşireyi aramaya daldık. Yüzleri yorgun, bedenleri solgun çok insanın üstünden geçtiğimi hatırlarım… Bebeğin annesi , o çadırda sıra ve kalabalık var, belki ordadır dedi. Hemen o çadıra doğru koştuk. Asker olduğum için hiç sıra görmeden çadırın içine daldım. Hemşire çok yoğundu. Elinin altında bir başka yaralı vardı ve onu soluk soluğa biraz da tedirgin haliyle tedavi ediyordu. Ona seslendim, dinlemedi. Karşısına geçtim, dinlemedi. Tenekeden olan tedavi masasına birkaç kez şiddetlice vurdum, yine dinlemedi. Oracıkta sesimi yükseltmek durumunda kaldım. Bunun üzerine hemşire elindeki ilaç şişesini ve pamuğu masaya koyup bana doğru döndü.
Gözlerimin içine baktı. Kısık ve ağlamaklı bir sesle usulca ; -Sesini yükseltme asker, burda herkesin canı var ve herkesin canı tedavi edilmeye ihtiyacı var… Sırayı görüyorsun, sıran gelince senin de canını tedavi ederiz dedi. Kucağımdaki bir bebek ve yaralı… Kanı akıyor, onu kaybetmek istemiyorum dedim. Bunun üzerine,ordan bir iki kadın daha bebeğin tedavi edilmesi gerektiğini söyleyince hemşire ,bebeği ellerimden aldı. Siz dışarı çıkın dedi.
Hemşireyle ilk karşılaştığım değildi ama ilk konuştuğumdu Hemşireyle ilk karşılaştığım değildi ama ilk konuştuğumdu. Onun dolu dolu gözlerine doya doya baktım. Hazin ve solgun yüzünü , sarı , yarım kınalı , kıvırcık saçlarını okşayasım geldi… O sırada başını kaldırıp çadırın girişine doğru bir an bakınca tekrar onunla göz göze geldik.’’ Bebeği kurtardım ‘’ dercesine gururlu gururlu gülümsedi… İlk kez gözlerim doldu. Bir askerin şartlar ne olursa olsun gözyaşları olmamalı diye bize öğretirlerdi ama ; Bir ülkenin varlığı için canını hiçe sayan milyonlarca insanın gözyaşları olmadan zafer kazanılmaz diye kimse bilmiyordu…
DEVAM EDECEK MARVAN OĞUZ marvanoguz@hotmail.com