GRUP MOZAİK Gülden Deniz Elif Gencer Meltem Bayar Ayşegül Bayar Ceren Altıntaş RIdvan Varol Cansel Çelenk Samet Bayazit Özlem Pekmez Ayşegül Ersöz Danışman : Doç Dr. Fetiye KOLAYLI
BİYOLOJİK SAVAŞ / BİYOTERÖRİZM:
Son yıllarda ülkemizde de görülmeye başlayan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Batı Nil Ateşi, H5N1 influenza (kuş gribi) H1N1 influenza (domuz gribi) Tularemi SARS gibi enfeksiyon etkenleri biyolojiksilah olarak kullanılan mikroorganizmalar olup akla biyoterörizmi getirmektedir.
İnsanlarda veya diğer canlılarda hastalık yaparak, ölüm veya kapasite azlığına neden olan mikroorganizma veya onların toksinlerini ‘silah’ gibi kullanarak yapılan savaş veya terör olayıdır.
ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention, CDC) biyolojik silah olarak kullanılabilecek etkenleri üç gruba ayırmıştır. A Kategorisi Ait Mikroorganizmalar B Kategorisi Ait C Kategorisi Ait Variola major virüsü (çiçek) Coxiella burnetii (Q ateşi) Hantavirüsler Bacillus anthracis (şarbon) Brucella spp (bruselloz) Nipah virüs Yersinia pestis (veba) Burkholderia mallei (ruam, glanders) hemorajik ateşvirusları(keneyle bulaşır) Clostridium botulinum toksini (botulizm) Alfaviruslar (ansefalomiyelit) ansefalit virüsleri(keneyle bulaşır) Francisella tularensis (tularemi) Clostridium perfringens epsilon toksini Sarı humma virüsü Ebola Ricinus communis risin toksini çoğul dirençli (MDR) M. tuberculosisdir Marburg Stafilokok B-enterotoksini Lassa ve Junin virüsleri(Hemorajik Ateş)
TARİHÇE Biyolojik silahların kullanılması M.Ö 6. yy kadar eskilere uzanır. M.Ö 1320-1318 yıllarında Hititliler tarafından Arzavalılara karsı Tavsan Ateşi” adıyla dünyada ilk bakteriyolojik silah olarak Tularemi etkenini kullanmışlardır 14. yüzyılda şimdiki Ukrayna sınırları içinde kalan Kaffa’yı kuşatan Tatarlar, vebadan ölmüş insan cesetlerini mancınıkla şehrin surlarından içeri atarak salgın oluşturmaya çalışmışlardı.
18. yüzyılda Kuzey Amerika’daki İngiliz kuvvetleri çiçek virüsü ile kontamine olmuş battaniyeleri Kızılderililere vererek çiçek salgınına neden olmuştu. 2. Dünya Savaşı sırasında Japon kuvvetleri Maçurya’da şarbon, veba, çiçek, tularemi, ruam, kolera, kızıl, menenjit, tüberküloz, salmonellozis, tetatnus, hemorajik ateş ve difteri gibi çeşitli infeksiyon hastalıklarını esirler üzerinde deneyip, çok sayıda ölüme neden olmuşlardı.
Aynı yıllarda İngilizler İskoçya açıklarındaki Gruinard adasında şarbonla çok sayıda deneme yapmışlar ve ada topraklarının 36 yıl boyunca şarbon sporları ile kontamine kalmasına neden olmuşlardı.
1972 yılında 100’den fazla ülkenin katılımı ile imzalanan “Bakteriyolojik ve Toksin Silahlarının Geliştirilmesi, Üretimi ve Depolanması ve İmhası”na dair anlaşma yürürlüğe girmiştir
ABD’de 11 Eylül 2001 saldırısından sonra değişik kuruluşlara gönderilen mektuplar içinde toz halinde şarbon sporları saptanmış ve 23 Ekim itibariyle üç kişi inhalasyon şarbonuna bağlı olarak yaşamını yitirmiştir. Kenya ve Arjantin’deki değişik adreslere gönderilen bazı mektupların içinde de şarbon sporları bulunmuş, ancak ABD dışından şimdiye kadar şarbona yakalanan kişi bildirilmemiştir.
Biyolojik Ajanlar Bakteriler Virüsler Riketsialar Klamidyalar Toksinler
Canlı organizmalar kullanıldığında enfeksiyon ve hastalık belirtileri görünmesi arasında 24 saat ila 6 hafta arasında kuluçka dönemi gerektirir. Bir biyolojik saldırı, bir bölgeyi birkaç saat ile birkaç hafta boyunca kirletir Bu ajanların bazıları ölümcüldürler, diğerleri genellikle kapasite düşürücü olarak kullanılırlar. Biyolojik organizmanın çok küçük bir örneği bile çok daha ölümcül olabilir.
Kurumaya,ultraviyole ışınlarına, ısıya karşı patojenlerin dirençli olmaları sağlanarak sağlık üzerine olumsuz etkinlikleri artırılabilir. Belirli genetik özellikleri taşıyan kişilere karşı "genetik silahlar" üretilebilir. Bazı patojenlerin belli çevre şartları içinde kontrollü olarak mevcudiyetlerinin sağlanması mümkündür.
Biyolojik Silah Olarak Mikroorganizmaların Avantajları Çok geniş alana dağılabilmesi Kolay üretilebilir depolanabilir ve Üretim merkezlerinin kamufle edilebilir olması Düşük maliyetle üretilmesi Kullanımlarının kolay olması ve iz bırakmaması
Az miktarının büyük kitleleri etkilemesi Dış ortam koşullarına dayanıklılığının yüksek olması Bazı etkenlerin insandan insana bulaşma olasılığı: Veba, çiçek, kanamalı ateş gibi. Kitleler üzerinde panik etkisi yaratması ve sağlık sisteminde çökmeye neden olması
Biyolojik Silahların Kontrolü Kimyasal ve biyolojik silahların ve zehirli gazların savaşlar sırasında kullanımını engellemek üzere 1925′te Cenevre Protokolü oluşturulmuştur. NATO potansiyel biyolojik silah olarak 31 patojen tanımlamış ve öncelikli olanları şarbon, çiçek, veba, tularemi, bruselloz etkenleri ve botulinum toksini olarak açıklamıştır.
Neler Yapılmalı ? Biyolojik silah kullanılmasını takiben; Hastanelerin aktive edilmesi, Arındırma, izolasyon, karantina, Otopsi Proflaksi ve aşılama, ve diğer koruyucu önlemler belirlenmeli
Ayrıca, sağlık personelinin nükleer, biyolojik ve kimyasal ajanlar (NBC) konusunda sürekli eğitilmesi Ulusal ve bölgesel düzeyde ilgili birimler arasında hızlı ve etkin bir iletişim ağının oluşturulması Kesin ya da şüpheli saldırı durumlarında paniğe meydan vermeden halkın bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
Gelişmiş bir referans laboratuvarının kurulması, Laboratuvar ağı içerisinde verilerin sağlıklı paylaşımı için bilgisayar ağının kurulması, Ulusal veya bölgesel düzeyde sürveyans sisteminin oluşturulması ile şüpheli olguların tanısı ve değerlendirilmesi için standart kriterlerin geliştirilmesi gerekir.
Ülkeler, silahlanmaya ayırdıkları bütçelerini dünya sağlığı ve barışı için harcasalar dünya yaşanması çok daha güzel bir yer olur.
Dinlediğiniz için teşekkürler