MİLLİ DIŞ POLİTİKA Atatürk dönemindeki dış politikamızın temel esasları;milli gücümüze dayanmak ve bağımsızlığımızı korumak olmuştur. Milli egemenliğimize saygılı devletlerle dostane ilişkiler kurulmuştur. “Yurtta sulh, cihanda sulh” temel ilke olmuştur
1923-1938 Yılları Arasında Dış Politikamızdaki Önemli Gelişmeler Musul Meselesi Boğazlar Sorunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi Balkan Antantı Sadabat Paktı Hatay Sorunu Türkiye’nin Jeopolitik Konumu
1-Musul Meselesi Musul, Kerkük ve Süleymaniye Misak-ı Milli sınırları içinde olduğundan Türkiye buraların kendisine verilmesini istiyordu. İngiltere ise petrol yatakları üzerindeki hakimiyetini kaybetmemek için bu isteği reddediyordu Konu Milletler Cemiyeti’ne taşındıysa da bir sonuç alınamadı. İki devlet arasında görüşmeler sertleşince Türkiye’yi zayıflatmak isteyen İngiltere Şeyh Sait İsyanı’nın çıkmasını sağlamıştır.
Musul meselesi 5 Haziran 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması ile çözümlenmiştir. Musul, Kerkük ve Süleymaniye bölgeleri İngiltere’nin himayesindeki Irak’a bırakıldı. Böylece Türkiye- Irak sınırı çizildi. Türkiye’nin Musul petrollerinin gelirinden 25 yıl süreyle %10 pay alınmasına karar verildi. Türkiye bu payını peşin ve nakit olarak topluca almıştır.
2- Boğazlar Sorunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan Barış Antlaşması’na göre boğazların yönetimi başkanlığını Türkiye’nin yaptığı bir komisyona bırakılmıştı. Türkiye, boğazların her iki yakasında da asker bulunduramayacaktı. Boğazların güvenliği de Milletler cemiyeti’ne bırakılmıştı. Bu da Türkiye’nin egemenlik haklarını kısıtlıyordu.
Avrupa devletlerinin hızla silahlanmaya başlaması,dünyanın yeni bir genel savaşa doğru gitmesi ile İtalya, Almanya ve Japonya’nın saldırgan tutumları boğazların durumunu yeniden ele almayı gerektirmiştir. Türkiye’nin isteğiyle İsviçre’nin Montreux(Montrö) kentinde bir konferans toplandı ve 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
Buna göre; Boğazlar Komisyonu kaldırıldı, Komisyonun görevi Türkiye’ye devredildi. Türkiye boğazların her iki yakasında da asker bulundurma hakkını elde etti. Barış döneminde yabancı ticaret gemilerinin geçişi serbest bırakıldı. Savaş durumunda ise; Türkiye savaşta ise boğazları açıp-kapama yetkisine sahip olacak, tarafsız ise savaş gemilerine kapalı olacaktı.
3- Balkan Antantı (1934) İtalya ve Almanya’nın saldırgan tavırlarına karşılık bir güvence sağlaması için imzalanmıştır. Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılmıştır. Bu antant ile Türkiye Batı sınırlarını güvence altına almıştır.
4- Sadabat Paktı (1937) Yaklaşan II.Dünya Savaşı öncesinde bir güvence sağlaması için imzalanmıştır. Türkiye, Irak, İran ve Afganistan katılmıştır. Bu anlaşmayla Türkiye, doğu ve güneydoğu sınırlarını güvence altına almıştır.
5- Hatay Sorunu Fransa 1936’da Suriye’deki manda yönetimine son verince, Türkiye,Hatay’da yaşayan Türklerin durumunun görüşülmesi için Milletler Cemiyeti’ne başvurdu.
Başvuruyu kabul eden Milletler Cemiyeti konuyu görüştü ve 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Devleti kuruldu. Hatay Meclisi 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katılma (ilhak) kararı aldı. Böylece Misak-ı Milli’de yer alan bir hedefe daha ulaşıldı.
6- Türkiye’nin Jeopolitik Konumu Türkiye, petrolü olan Ortadoğu ülkeleriyle sanayisi gelişmiş Avrupa ülkeleri arasında köprü durumundadır. İslam ve hıristiyan toplumları arasında denge görevi görür. Yer altı ve yerüstü zenginlikleriyle güçlü bir ülkedir. Tarihi ve doğal güzellikleri fazladır.
Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin sıcak denizlere inebileceği iki boğaza(Çanakkale ve İstanbul) sahiptir ve tek geçiş yoludur. 70 milyonluk genç nüfusuyla güçlü bir ülkedir. Asya, Avrupa ve Afrika arasında önemli bir geçiş yoludur. Üç tarafı denizlerle çevrili olduğu ve yer şekilleri çeşitlilik gösterdiği için farklı iklimlere ve ürünlere sahiptir. Nüfusu, yer altı zenginlikleri ve konumuyla Balkanların ve Ortadoğu’nun en önemli ülkelerinden biridir.
Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen ülkelerin sayısı giderek artmaktadır. Güçlenmemizi istemeyenler iç ve dış tehdit unsurlarıyla ülkemizi bölmek, parçalamak ve yönetmek istemektedirler. Bizlere düşen ülkemizi sevmek, vatanımızı her türlü tehlikeye karşı bilinçli bir şekilde savunmaktır. Harekete geçmek için savaşı beklememek gerek. Bu savunmayı eğitimle, bilimle ve tüketici değil üretici olarak gerçekleştirmeliyiz.