YER’İN KATMANLARI
1)YER KABUĞU: Dünyanın dış kısmı katı bir kabukla çevrilidir. Bu kabuk çeşitli taşlardan oluşmuştur. Yer kabuğuna litosfer ya da taş küre de denir. Yer kabuğunun ortalama kalınlığı karalarda 35 km, okyanuslarda ise 8-10 km’dir. Dünyanın ekseni etrafında dönmesi sonucunda soğuma, yer kabuğunun yüzeyinden başlamıştır. Yer kabuğunda derine doğru inildikçe, sıcaklık ortalama olarak her 33 metrede 1 º C artar. Yer kabuğu, bileşimi ve yoğunlukları farklı sial ve sima adı verilen iki bölüme ayrılır:
A)SİAL (GRANİTİK YER KABUĞU): Yer kabuğunun üst tabakasıdır. Bünyesinde daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğu için bu tabakaya sial adı verilmiştir. Sial; granit kil taşı ve kalker gibi hafif taşlardan oluşmuştur, Kalınlığı dağların bulunduğu yerlerde fazla, deniz ve okyanusların altında azdır.
B)SİMA (BAZALTİK YER KABUĞU): Sial tabakasının altında yer alır. Bazaltik yapıdaki ağır taşlardan oluşmuştur. Bileşiminde daha çok silisyum ve magnezyum bulunduğu için bu tabakaya Sima adı verilmiştir. Sima, deniz ve okyanusların altında kalın, dağların altında daha incedir.
2)MANTO: . Bu tabaka, yer kabuğunun hemen altında bulunur. Dünyanın kütlesinin çok büyük bir bölümü manto tabakasındadır. Sıcak ve akışkan bir yapıya sahip olan manto tabakasının sıcaklığı 1000°C' nin üzerindedir. Manto iki kısımdan oluşur: Alt Manto ve Üst Manto
Alt Manto ve Üst Manto . Alt mantonun yoğunluğu üst mantonun yoğunluğundan fazladır. Üst manto daha çok demir ve magnezyumdan meydana gelir. Derine doğru inildikçe bünyesindeki nikel ve krom gibi maddeler artar. Çekirdeğin etrafındaki sıcaklığı 3700 derece, yerkabuğuna yakın yerdeki sıcaklığı ise 870 santigrat derece kadardır.
Manto’da Magma Mantoda basınç, Dünyadaki atmosfer basıncının 14.000 katı kadardır. Bu fazla basınçtan dolayı katı hâldedir. Eğer basınç azalırsa mantonun üst kısmındaki maddeler ergiyerek sıvı hâle geçer. Bu kızgın maddeye magma adı verilir.Manto tabakasının alt kısmı ile üst kısmı arasındaki sıcaklık farkından dolayı dikey yönde hareketler oluşur. Bu hareketlere konveksiyon akımları denir. Yer kabuğu, mantoda meydana gelen lâv akımlarına bağlı olarak hareket eder.Magmanın yavaş hareketleri sonucunda depremler, volkanik faaliyetler, kıtaların kayması gibi olaylar meydana gelir.
3)ÇEKİRDEK: . İki tabakadan oluşan çekirdek mantonun altından başlar. Çekirdeğin üst kısmını oluşturan dış çekirdek akışkan demir-nikel karışımından meydana gelir. İç çekirdek ise üzerindeki büyük basınç nedeniyle çelik gibi serttir. Bu tabaka, katı hâldeki demir-nikel bileşiminden oluşmuştur. Burada sıcaklık 4500°C ile 5000°C' yi bulur. Çekirdek tabakasına ağır küre anlamına gelen barisfer de denir.
Wegener Kuramı Yer kabuğundaki hareketleri açıklamak için ileri sürülen en önemli teorilerden biri kıt’aların kayması teorasidir.1915’te Alfred Wegener(Alfred Vegener) tarafından ortaya konulan bu teoriye göre, kıt’alar birinci zamanın ikinci yarısına kadar tek parça halinde idi.İkinci ve üçüncü zamanlarda kıt’alar parçalanarak birbirinden uzaklaşmış;kıt’aların arsındaki boşluklara suların dolması ile okyanuslar ve denizler meydana gelmiştir.
Levha Teorisi (Dilimler Kuramı) A.Wegener’in teorisi geliştirilerek 1950’de Levha Teorisi(Dilimler Kuramı) adıyla yeni bir teori ortaya atıldı.Bu teoriye göre, kabuğu levha ya da tabla adı verilen çok büyük parçalar halindedir.Kalınlıkları 70-100 km arasında değişen çeşitli büyüklükteki levhalar, manto tabakası üzerindeki (konveksiyon akımlarına bağlı olarak)yüzer vaziyettedir.Levhaların hareket yönleri ve hızları birbirinden farklıdır.bu nedenle kimi zaman birbirinden uzaklaşır, kimi zaman birbirine yaklaşır. Ataner TOKAT
Levha Hareketleri Levhaların birbirinden uzaklaşması sonucunda,okyanus tabanlarındaki kırıklar genişler ve bazaltik lavlar ortaya çıkar.Okyanus tabanındaki geniş kırık hatlarından çıkan magma katılaşarak okyanus sırtlarını oluşturur.
Levha Hareketleri Levhaların hareketi sırasında, iki okyanusal levhaların çarpışması sonucunda derin okyanus çukurları ve volkanik ada yayları oluşur.
Levha Hareketleri İki kıt’asal levhanın ya da bir kıt’asal levha ile bir okyanusal levhanın birbirine doğru yaklaşması sonucunda bir çarpışma olur ve çarpışma noktasında levhalardan biri diğerinin altına girer.Bunun sonucunda sıkışma ve kırılma yolu ile kıvrımlı dağ sıraları oluşur.Ayrıca bu kesimlerde depremler ve volkanik etkinlikler de görülür.
Ataner TOKAT
Ataner TOKAT
JEOLOJİK DEVİRLER
İLKEL ZAMAN - Antekambriyen 4 Milyar Yıl Kıtaların çekirdek kısmını oluşturan en eski kıvrımlar teşekkül etmiştir. Su yosunu (alg) türünden ilk bitkiler ortaya çıkmıştır.
BİRİNCİ ZAMAN - PALEOZOİK 370 Milyon Yıl - Permiyen, Karbonifer, Devoniyen, Silüriyen, Ordovisyen, Kambriyen Kıtalar henüz birbirinden ayrılmamış durumdaydı. Yeryüzünde tek bir kıta Pangea vardı. Büyük bir okyanus dev kıtayı çevreliyordu. Hersinyen ve Kaledoniyen sıradağları oluşmuştur. Şiddetli kıvrımlar meydana gelmiştir. Dev bitki türlerinden ormanlar gelişmiştir.
İKİNCİ ZAMAN - MEZOZOİK 170 Milyon Yıl, Kretase, Jura, Trias Alp kıvrımlarına hazırlık dönemidir. Büyük oranda tortulaşma ve birikmeler olmuştur. Yer kabuğu tanklarla parçalanarak ayrı kıtalara bölünmeye başlamıştır. Kuzey Yarım Küre'nin kuzeyinde Laurasia Kıtası güneyde ise Gondwana Kıtası yer almaktaydı. Kuzey Atlantik açılmış, Antarktika, Avustralya kara kütlesi ile Hindistan Gondwana Kıtası'ndan ayrılmış, Güney Amerika Kıtası ile Afrika birbirinden ayrılmaya ve Güney Atlantik açılmaya başlamıştır. Dinozorlar bu devirde ortaya çıkmıştır. Bu zamanın sonlarında kara ve denizlerin dağılışı, bugünkü görünüme benzer bir durumu gelmiştir.
ÜÇÜNCÜ ZAMAN - TERSİYER 80 Milyon Yıl Pliyosen ,Miyosen , Oligosen, Eosen, Paleosen Alp kıvrımları oluşmuştur. Kıtaların birbirinden ayrılmasının hızlandığı bu dönemde Antarktika, Avustralya'dan uzaklaşmıştır. Atlas ve Hint Okyanusları belirmiştir. Bugünkü bitki ve hayvan türlerinin ana hatları ortaya çıkmıştır.
DÖRDÜNCÜ ZAMAN - KUATERNER 2 Milyon Yıl Holosen (Buzul Sonrası) Pleistosen (Buzul Çağı) Kuzey Yarım Küre'de şiddetli soğuma görülür. Soğumanın etkisiyle Batı Avrupa, İskandinavya, Kanada gibi kıtalar buzullar altında kalmıştır. Deniz seviyesi alçalmıştır. Sıcaklığın artmasıyla bugünkü iklim şartları ortaya çıkmaya başlamıştır. Denizlerin seviyesi şimdiki deniz seviyesine erişmiştir. Egeid karasının çökmesiyle Ege Denizi meydana gelmiştir. İstanbul ve Çanakkale boğazları oluşmuştur. İlk insan ortaya çıkmıştır.
İÇ KUVVETLER Enerjisini yerin derinliklerinden alan (magmadan) ve yeryüzünün şekillenmesine önemli bir etkiye sahip olan kuvvetlerdir. Ataner TOKAT
İÇ KUVVETLER
A Dağ Oluşumu (Orojenez)
Jeosenklinal Tortulanma ve birikim alanlarına “Jeosenklinal” alanları denir.
Kıvrım Dağları – Antiklinal - Senklinal Yan baskılar sonucu kıvrılarak oluşan dağlara “kıvrım dağları” denir. Bu dağların yüksek yerlerine “antiklinal”, alçak kesimlere ise “senklinal” denir.
Kuzey Anadolu ve Toros Dağları Ülkemizde kıvrım dağları 3. Jeolojik dönemde Alp Himalaya kıvrımlarının etkisi ile oluşmuştur (Kuzey Anadolu ve Toros Dağları)
Kırılma ile oluşan dağlar – Horst - Graben Kırılma ile oluşan dağlar ise daha çok Ege bölgesinde görülür. Yüksek kesimlere “horst”, alçak kesimlere ise “graben” denir.
Ege Bölgesinde kırılma ile oluşan dağlar: Kırılma ile oluşan dağlar ise daha çok Ege Bölgesinde görülür. Horst Dağları: Aydın, Boz, Menteşe, Yunt, Madra.Graben Ovaları: Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes, Hatay çukurluğu.
Üç Büyük Orojenez Olayı Dünya'mız oluşumundan beri üç büyük orojenez, yani dağ oluşumuna sahne olmuştur. I. Jeolojik Zamanda Kaledoniyen dağ oluşumu sırasında İskoçya ve Norveç'teki dağlar, 1. Jeolojik Zamanın sonlarına doğru gerçekleşen dağ oluşum sürecinde Appalaşlar, Urallar ve Orta Ren Dağları, III. Jeolojik Zamandaki son dağ oluşumunda ise Alpler, Andlar, Kayalık Dağları ve Himalayalar ortaya çıkmıştır.
Himalaya Dağları Nasıl Oluşmuştur ? Yandaki şekilde Hindistan levhasının milyonlarca yıl süren kayma süreci görülmektedir. Bu süreç Tersiyer Devrinin ortalarında başlamıştır. Hindistan levhası ile Asya levhası arasındaki Tetis denizinde biriken tortullar, Hindistan levhasının Asya levhasına doğru hareket etmesiyle sıkışmış ve kıvrılarak yükselmeye başlamıştır. Bu yükselme neticesinde Himalaya Dağları oluşmuştur. Günümüzde de Hindistan levhasının kuzeye doğru hareket etmesi hem depremlere hem de Himalayaların yılda 5 mm kadar yükselmesine neden olmaktadır. Bu dağ sisteminin içinde Dünya'nın en yüksek noktası olan Everest Tepesi (8.850 m) yer alır.
İzostasi (Eş Denge) . Yandaki terazinin kefelerinin eşit yüke sahip olması nedeniyle dengede olduğunu görüyoruz. Yerkabuğunu oluşturan levhalarda manto üzerinde dengeli dururlar. Buna İzostasi (Eş Denge) denir. Ancak bazı nedenlerden dolayı bu denge bozulabilir ve levhalarda önemli değişiklikler olur. Bu nedenlerin başında kara parçalarının taşıdığı yükün artması ve azalması gelir.
Epirojenik Hareketler Epirojenez, yer kabuğunun geniş alanlarında görülen yükselmeler ve çökmeler şeklinde meydana gelen kıt’a oluşumu hareketleridir.Epirojenik hareketler sırasında deniz tabanları yükselir veya karalar çökerse,deniz seviyesi yükselerek karalara doğru ilerler.Bu olaya transgresyon (deniz ilerlemesi) denir.Tersine karalar yükselir veya deniz tabanları çökerse deniz suları çekilir.Bu olaya ise regresyon (deniz gerilemesi) adı verilir.
Transgresyon (Deniz İlerlemesi) Karalar üzerinde meydana gelen volkanik faaliyetler ve buzullaşma sonucunda kara kütlesinin ağırlığı artmaktadır. Bu nedenle manto üzerinde yüzer durumda olan kara kütlesi çökmeye uğrar. Deniz suları karaya doğru ilerler.
Regresyon (Deniz Gerilemesi) Aşınma ve buzulların erimesi sonucu karalar hafiflemekte ve yükselmektedir. Karalar yükselince denizler gerilemekte, deniz altındaki alanlar kara hâline gelmektedir
Anadolu’da Epirojenez . Epirojenik Hareketlerle Anadolu’nun toptan yükselmesi. Tetis Denizinde bulunan sular Deniz Gerilemesi (Regresyon) ile çekildi ve Anadolu bugün ki halini almış oldu.
Epirojenik Hareketlere Örnek: . Epirojenik hareketlere örnek olarak İskandinav Yarımadası ve Kanada verilebilir. Buzul Çağında buralarda 1 - 2 km kalınlığında bir buzul örtüsü vardı. Sonradan buzullar eriyince, karaların üzerindeki yük azaldı ve magmaya doğru gömülen bu kara parçaları tekrar yükselmeye başladı. Yükselme, günümüzde de yavaş yavaş devam etmektedir.
Volkanizma
Volkan (Yanardağ) Nedir ? . Bir yanardağ (ya da volkan), magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir.
Sil Nedir? . Magmanın yeryüzüne çıkamayarak yerkabuğunda bulunan tabakalardaki boşluklara girerek burada katılaşması ile oluşmuş bir volkanik şekildir.
Dayk Nedir? Yerin derinliklerinden gelerek yerkabuğunun içine duvar gibi dikine sokulan bir çeşit damar.
Lakolit Nedir? Yerin derinliklerinden tabakaların arasına sokulmuş bulunan magma yığınlarının bu tabakaları kabartacak şekilde toplu bulunduğu yığın.
Batolit Nedir? . Yerin çok derinlerinden yer kabuğunun içine büyük yığınlar halinde sokulmuş fakat yer yüzüne ulaşamamış kütlelerdir. Genellikle granittir. Derin taş anlamına gelir.
Volkan Kesiti . Dünya’nın iç kesimlerindeki magmanın yeryüzüne çıktığı yere VOLKAN denir. Volkan faaliyetlerinde çıkan malzemeler; katı, sıvı, gaz olmak üzere üç çeşittir. Sıvı: LÂV, Katı maddeler: KÜL, VOLKAN TÜFÜ, Gazlar: KARBON, KÜKÜRT, AZOT
Türkiye’de Sönmüş Volkanlar: a. Doğu Anadolu: Büyük Ağrı, Küçük Ağrı, Tendürek, Süphan, Nemrut dağları. b. İç Anadolu: KD - GB doğrultulu Erciyes, Melendiz, Hasan dağları, Karacadağ ve Karadağ’dır. c. Güney Doğu Anadolu: Karacadağ. d. Batı Anadolu: Kula platosu ile Uşak arasında 50 kadar küçük volkan konisi vardır. Tarihte buraya yanık bölge denmiştir. e. Kuzey Batı Anadolu: Köroğlu dağlarında geniş volkanik örtüler.
Denizaltı Volkanizması: Magmanın deniz altından yeryüzüne çıkararak burada soğuyup katılaşmasına deniz altı volkanizması denir. Bu olay sonucunda bir ada oluşabilir.
Derinlik (İç) Volkanizması: Magmanın yeryüzüne çıkamadan yerin derinliklerinde soğuyup katılaşmasına Derinlik Volkanizması denir. Bu yolla “İç Püskürük Taşlar” oluşur. Bu kısımlar dış kuvvetlerin etkisi ile aşınarak yeryüzüne çıkabilirler. Afyon ve Ankara Kalesinin üzerinde bulunduğu tepe bu şekildedir.
Kaldera: : Patlama veya çöküntü ile kraterde oluşan çukurluk. Kelime anlamı “kazan” dır. Şekilde Yanardağ ilk başta koni şeklindeyken Kraterde patlama gerçekleşir. Bunun sonucunda geniş bir çukurluk olan Kaldera oluşur. Bu kısımda su birikmesi sonucu bir gölde oluşabilir. Nemrut Krater Gölü gibi.
Volkanlar
Türkiye’de Volkanik Alanlar:
Dünya’da Volkanlar:
Kül Konileri: Bir volkanın ürettiği magma yoğun ve akışkan ise kül, cüruf ve volkan bombası üretir .Bu unsurlar üst üste birikerek kül konileri oluşur.
Kalkan Volkanlar: Akıcı lavların bir bacadan çıkarak birikmesi sonucunda oluşan, geniş alanlı ve kubbemsi bir görünüşe sahip volkanlardır.
Tabakalı Volkanlar: Magmadan değişik dönemlerde yükselen, fazla akıcı olmayan farklı karakterdeki malzemenin birikmesi İle oluşur. Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı bu şekilde oluşmuştur.
Tali Koniler: Sıra boyu lav çıkışının olduğu alanlarda birbirini takip eden tali koniler.
DEPREM NEDİR ? Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.
SİSMOLOJİ Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.
FAY NEDİR? Yer kabuğunu oluşturan levhalar kırılır. Kırılma sonucu oluşan iki parça birbirine göre yer değiştirir. Buna Fay denir.Fayların hareketli olduğu bölgelere aktif fay kuşağı adı verilir.
LEVHA NEDİR? . Dünyanın yüzeyi dev boyutlu bir yap boz gibidir. Birbirine geçen ve birbirini tamamlayan parçalardan oluşur. Bu parçalara levha denir. Levhalar yavaş fakat sürekli hareket halindedir. Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar, yeni kıtalar, sıradağlar ve yanardağlar oluşur. Depremler ve volkanik aktivitelerin nedeni bu hareketliliktir
Levha Hareketleri Levhaların birbirleriyle etkileşimleri bakımından levha hareketlerini 3 ana başlıkta toplayabiliriz. Uzaklaşma-ayrılma; yakınlaşma-çarpışma; yanal yer değiştirme-sıyırma. Bu hareket türleri, aynı zamanda bu sınırlarda oluşan depremlerin ve volkanik faaliyetlerin niteliklerini de belirler.
Fay Tipleri . Levha hareketleri, yer kabuğunu oluşturan tabakaların üzerinde çok büyük gerilimler oluşturur. Bu gerilimler neticesinde sert olan tabakalar kırılır. Bu kırık alanlar fay hatlarını oluşturur. Fayların geçtiği sahalar çoğu kez kabuk tabakasının altında üst mantoda biriken enerjinin kolaylıkla yeryüzüne çıktığı alanlardır. Fay hatlarının geçtiği yerlerde deprem riski de fazladır.
Fay Tipleri . Doğrultu Atımlı Fay Normal Fay Ters Fay
Fay Tipleri . Fay Çöküntü Fay Yükselti Ataner TOKAT
EPİSANTR HİPOSANTR
Ataner TOKAT
Ataner TOKAT
KAÇ TÜR DEPREM VARDIR?
TEKTONİK DEPREM: Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Levhaların hareketi sonucu meydana gelen depremler genellikle "tektonik" depremler olarak nitelendirilir ve bu depremler çoğunlukla levha sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir.
VOLKANİK DEPREM: . Bir diğer deprem türü olan "volkanik" depremler ise, volkanların faaliyete geçmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla meydana gelir. Bu tür depremler, yanardağlarla ilgili olduklarından yereldir ve çok büyük kayıplara neden olmaz. Japonya ve İtalya'da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
ÇÖKÜNTÜ DEPREMİ: Bir başka tip deprem de "çöküntü" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuzlu arazilerdeki boşluklarda tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır, fazla yıkıma neden olmazlar. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
DEPREM NERELERDE MEYDANA GELİR? 1)Pasifik Deprem Kuşağı 2)Alpin Deprem Kuşağı 3)Atlantik Deprem Kuşağı 1.KUŞAK (Pasifik Deprem Kuşağı): Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alaska’nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’yı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 81’i bu kuşak üzerinde gerçekleşir. 2.KUŞAK (Alpine): Endonezya’dan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’ na ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin yüzde 17’si bu kuşakta oluşur. 3.KUŞAK (Atlantik): Bu kuşak, Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.
SİSMİK DALGALAR Bir deprem olduğunda dünyamız hacim ve yüzey dalgaları üreterek bu olaya cevap verir. Hacim dalgaları dünyanın iç bölgelerinde ilerleyebilirken, yüzey dalgaları yer kabuğunun dış katmanlarında yayılabilirler. Bir depremde önce P-dalgaları sonra S-dalgaları yüzeye ulaşır ve yüzey dalgaları ile sarsılmaya devam eder. Esas yıkıma yol acan dalgalar Love dalgalarıdır.
P - DALGALARI: P- dalgaları kayaları dalganın ilerlediği yönde sıkıştırır ve gevşetir. Bu tür dalgalara aynı zamanda ses dalgalarını da içine alan sıkıştırıcı dalgalar da denir ve bu dalgalar katılarda, sıvılarda ve de gazlarda kolayca ilerleyebilirler.
S- DALGALARI: S-dalgaları dalganın ilerleme yönüne dik açılarda kayanın şeklini bozar. Bu tür dalgalar katılarda ilerleyebilirken, sıvı ve gazlarda çok zayıf bir şekilde yayılırlar (çoğu durumlarda ölçülemeyecek kadar zayıftırlar).
YÜZEY DALGALARI: Bu tür dalgalar titreşimlerin en güçlü olduğu dalgalardır. Rayleigh ve Love olmak üzere iki tür yüzey dalgası vardır. Rayleigh dalgaları okyanus dalgaları gibi çalkantılı iken, Love dalgaları yüzey üzerinde dönme hareketleri gibidir.
ODAK NOKTASI (HİPOSANTR) Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir. Hiposantr
DIŞ MERKEZ (EPİSANTR) Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli olarak hissedildiği noktadır. Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da ''Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır. Episantr
ODAK DERİNLİĞİ : Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.
EŞ ŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ : Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eş şıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eş şiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.
ŞİDDET: Depremin yer yüzeyindeki etkileri, depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkileri ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birden çok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın kullanılanı 'Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği'dir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır.
MAGNİTÜD (BÜYÜKLÜK) : . Magnitüd depremin kaynağında açığa çıkan enerjiyi ifade eder. Deprem sonrasında verilen değerler de bu enerjinin bir ölçüsüdür. Şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerini ifade eder. Depremin magnitüdü, belli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır.
ÖNCÜ DEPREM: . Ana depremden önce meydana gelen küçük şoklardır. Bunun bir öncü deprem olduğunu belirlemek ise bugünkü tekniklerle neredeyse imkansızdır. Meydana gelen sarsıntının öncü deprem olduğunu, maalesef meydana gelen ana deprem ile öğrenebiliyoruz.
ARTÇI DEPREM (AFTERSHOCK): . Ana depremin meydana gelmesinden sonra, ana şoku izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir. Ne kadar süre ile devam edecekleri konusunda ise kesin bir şey söylemek mümkün değildir; 1 ay da olabilir 2 yıl da...
DEPREM SÜRESİ: Depremlerin sürelerinin uzun ya da kısa olması, şiddetine de bağlı olarak hasarın büyük ya da az olmasını belirleyen bir faktördür. Süresi uzun ve şiddetli depremler daha büyük hasara neden olurlar.
Tsunami Japonca'da "liman dalgası" anlamına gelen tsunami sözcüğü, okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, volkan patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyodu deniz dalgasını temsil eder.Özgün bir dalga olan tsunamiye Büyük Okyanus'ta çok sık, diğer okyanus ve denizlerde ise ender olarak rastlanmaktadır.
DEPREM BÖLGELERİ HARİTASI
KONYA DEPREM HARİTASI
DIŞ KUVVETLER Enerjisini güneşten alan ve yer şekillerinin oluşmasında yıkıcı etkiye sahip olan kuvvetlere dış kuvvetler denir.