GİZLİ DAVET AÇIK DAVET Nuh Suresi 5- Nuh dedi ki: "Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım. " 6- Fakat benim çağırmam, .sadece benden uzaklıklarını artırdı. " 7- Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağrışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler. 8- .Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım. 9- .Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim. 10-Dedim ki: "Rabbini;,den bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır.
İşte Nuh peygamberin yaptıkları ve İşte onun sözleri. Uzun bir mücadelenin sonunda dönüyor ve Rabbine son raporunu sunuyor. Burada Hz. Nuh sürekli ve kesintisiz bir çabayı tasvir ediyor: "Doğrusu ben milletimi gece gündüz çağırdım:“
Bıkmıyor, usanmıyor, burun kıvıranılar, yanlışta ısrar etmeler karamsarlığa düşürmüyor onu: "Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını arttırdı." Allah'a; varlık ve hayatın nimet ve lütufların, hidayet ve aydınlığın kaynağına yönelik çağrımdan kaçtılar. Üstelik O, dinlemek için bir ücret, yol göstericiliğin karşılığı olarak da bir vergi istemiyor. Onlar, bağışlanmaları, günah, isyan ve sapıklığın cürmünden kurtulmaları için kendilerini Allah'a çağıran davetçiden kaçıyorlardı.
Davetçi her yerde karşılarına çıkıp, davetini duyurmak için her fırsatı değerlendirdiği, dolayısıyla kaçamadıkları zamanlar sesini duymak istemiyorlardı. Onu görmeye bile tahammül edemiyorlardı. Bu yüzden sapıklıkta ısrar ediyor, hak ve hidayet çağrısına olumlu karşılık vermeye tenezzül etmiyorlardı, büyüklük taslıyorlardı. "Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler."
Bu, davetçinin davasını duyurmak için her fırsatı değerlendirişini, kafirlerin de sapıklıkta direnmelerini gösteren bir tablodur. Bu tabloda kıt anlayışlı, inatçı insanlığın çocuksu tutumu belirginleşiyor. Bu tutum, parmaklarını kulaklarına tıkamaları ile, başlarını elbiselerine bürümeleri ile somutlaştırılıyor. Bu ayetler, çocukça inadı kusursuz bir tabloda canlandırıyor. Hz. Nuh şöyle diyor: "Parmaklarını kulaklarına tıkadılar."
Onlar parmak uçlarıyla kulaklarını tıkıyorlardı Onlar parmak uçlarıyla kulaklarını tıkıyorlardı. Ama onlar parmak uçlarını kulaklarına o kadar sert tıkıyorlardı ki, sanki içine hiçbir ses girmesin diye bütün parmaklarını kulaklarının içine sokmak ister gibiydiler Bu yanlışta ısrar etmenin, inatçılığın kaba, çirkin bir tablosudur. Aynı zamanda bu, insanların yaşlandıkları halde ortaya koydukları çocuksu, ilkel davranışların bir tablosudur.
Sürekli davetin, her fırsatı değerlendirmenin, ısrarla karşılarına çıkmanın yansıra Hz. Nuh, her türlü yönteme başvurmuştu. Kimi zaman açıkça davet etmiş, kimi zaman da gizli ve açık daveti birlikte yürütmüştü: "Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım. Sonra onlara açıktan açığa gizliden gizliye de söyledim.“
Bütün bunları yaparken de dünya ve ahiret te bir takım kazançlar sağlayacaklarını Rablerinden bağışlanma diledikleri zaman affedileceklerini, çünkü yüce Allah'ın günahları bağışladığını söylemişti: "Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır." Onlara geniş ve kolay elde edilen rızk, rızkın bilinen ve onlara büyük bir arzuyla beklenen sebeplerini vaad etmişti.
GİZLİ DAVET Bu tevhid olgusunun münkirlere arz edilmesinde tebiliğ tarihi göstermiştir ki davetçilerin, davete inananların ve davete muhatap kılınanların hayati tehlikelere karşı karşıya kalma ihtimalleri buluna biliri veyada davetin bizzat kendisi açısından, engellenmesi söz konusu ola bilir. Bu durumda da davetin izhar edilmesinde hiçbir fayda yoktur; gizlilik ehemmiyet arz etmektedir.
Peygamberlerin davetlerinde bu safhadan elbette bahsetmek mümkündür. Zira cenabı hak Hz. Nuh un ifadesiyle “Onlara gizli gizli söyledim” (156) buyurmaktadır. Yani hz. Nuh un davet merhalelerinden ilkini gizli davet teşkil etmektedir.
ALENİ DAVET Tehlike ve endişeler zail olduğu zaman artık davet izhar olunmalı ve hiçbir kimseye “davete muhatap olunmamam” mazereti bırakılmamalıdır. Yine misalimizi Hz Nuh tan alalım. Sonra ben onları hakikaten en yüksek ses (im) le çağırdım. Sonrada onları ilan ederek davet ettim.” (158)