KİRLİLİK
KİRLİLİK NEDİR? Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilir.
KİRLİLİK TÜRLERİ Su Kirliliği Toprak Kirliliği Hava Kirliliği Gürültü Kirliliği
SU KİRLİLİĞİ Su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde veya enerji atıklarının boşaltılması olarak tanımlanabilir.
SU KİRLİLİĞİ Evsel nitelikli kirlenme (fekal ve organik atıklar) NEDENLERİ Evsel nitelikli kirlenme (fekal ve organik atıklar) Endüstriyel nitelikli kirlenme (kimyasal, radyoaktif atıklar) Tarımsal nedenli kirlenme (pestisid ve kimyasal gübrenin aşırı kullanımı)
SU KİRLİLİĞİNE ETKİ EDEN UNSURLAR Fekal atıklar, Organik atıklar, Kimyasal Atıklar, Aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin, alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, Atık ısı,
SU KİRLİLİĞİNE ETKİ EDEN UNSURLAR Radyoaktif atıklar, Deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, Gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Kimyasal gübreler
SU KİRLİLİĞİNE ETKİ EDEN UNSURLAR Yukarıda sayılanların dışında kalan kimyasal maddeler gerçekte sanayinin çevre üzerindeki olumsuz rolü belki diğer tüm faktörlerden çok daha fazladır. Özellikle Türkiye’de sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları ile su kirliliğine ve yine su kirliliğine bağlı toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşırı kirlenmelere neden olduğu ve hızlı bir şekilde doğa tahribine yol açtığı bilinmektedir.
SU KALİTESİ NEDEN BOZULUYOR? Yeterli veya hiç arıtması olmayan yerleşim yerleri ve endüstriler Tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanımı Zirai amaçlı kullanılan gübre ve pestisitler Çöp alanları Yol yapımı Ormansızlaşma Bu etkenler havzada; erozyon, sedimantasyon, kirlilik ve su rejiminin değişmesi şeklinde kendini göstermektedir.
Kirliliğin kaynağında önlenmesidir Çözüm Ülkemiz AB’ye katılım sürecinde 21 Aralık 2009 tarihinde Çevre Faslını müzakereye açmıştır. Özellikle Avrupa Birliği mevzuatıyla da uyumlu olarak su kirliliğinin azaltılmasındaki temel politikamız; atıksu oluşturmayan ya da oluşan atıksuyu tekrar geri kazanan temiz üretim teknolojilerinin kullanılması ve “kirliliğin kaynağında önlenmesidir.”
ATIKSU ARTIMA Artık Türkiye bir su zengini değil, tam tersine su fakiri sınıflandırmasına doğru ilerlemektedir. Özellikle endüstriyel ve evsel atıksuların yeterince arıtılmadan alıcı ortamlara verilmesi sonucunda, zaten az olan tatlı su kaynaklarımız kirlenmekte ve kullanılamaz hale gelmektedir.
ATIKSU ARTIMA Kirlenmiş olan sular veya denizler gibi alternatif su kaynakları, çeşitli işlemler sonrası kullanılabilir hale getirilebilir. Atıksular bir arıtma ünitesinden geçirildikten sonra ileri arıtmadan geçirilerek yeniden kullanılabilmektedir.
ATIKSU ARTIMA Çevreyi koruma amaçlı yapılan çalışmalar sonucunda son yıllarda kanalizasyon şebekesi ve atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen belediye sayısında ve nüfusta önemli artış olmuştur. Atıksu arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun ise toplam belediye nüfusuna oranı 2012 yılı sonu itibariyle %72’ye ulaşmış olup, 2017 yılında % 85’e ulaşması hedeflenmektedir. Atıksu altyapı tesisleri ile evsel katı atık bertaraf tesislerinin kurulması, bakımı, onarımı, işletilmesi, kapatılması ve izlenmesi, bu tesislerle ilgili olarak verilen tüm hizmetleri karşılayabilecek tarifelerin; atıksu altyapı yönetimleri, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler tarafından belirlenmesi, ayarlanması ve uygulanması yoluyla çevresel altyapı hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır.
ATIKSU ARTIMA Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Atıksuların kontrolü Atıksuların bertarafı Atıksu kaynaklı kirliliğin önlenmesi Bu konularda yetkili kurum. Bakanlığımız, atıksu sorunlarının çözümü için kurum ve kuruluşların işbirliğiyle mevzuat bazında çalışmalar yapmakta, aynı zamanda farklı sanayi sektörleriyle zaman zaman bir araya gelerek atıksu kaynaklı sorunlara ortak akıl ürünü çözümler getirmeye çalışmaktadır. Kirliliğin giderilmesi ve kontrolü için usul ve esaslar belirlenmekte, sanayide kirliliğin kaynağında önlenmesi, atıksuların en uygun kullanımının sağlanması ve temiz üretim teknolojilerinin kullanılması için çalışmalar yapılmaktadır.
ATIKSU ARTIMA Bakanlığımız, atıksu sorunlarının çözümü için yalnızca mevzuat bazında çalışmalar yapmamakta; aynı zamanda farklı sanayi sektörleriyle zaman zaman bir araya gelerek atıksu kaynaklı sorunlara ortak akıl ürünü çözümler getirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede ilk günden bu yana sanayicilerle bir araya gelinmekte ve hem çevresel gereklilikleri kollayan hem de ekonomik kalkınmaya engel teşkil etmeyen çözümler bulunmaktadır. Sanayide kirliliğin kaynağında önlenmesi, temiz üretim ve atıksuların en uygun kullanımının sağlanması için çalışmalar yapılmakta ve gerekli düzenlemelerin uygulanması sağlanmaktadır.
TOPRAK KİRLİLİĞİ En önemli doğal kaynaklardan birisi olan toprağın tarım dışı amaçlarla kullanılması, ağır metallerle kirlenmesine ve erozyon sonucu oluşan etkilerle kayıplara uğramasına ve veriminin düşmesine yol açmaktadır. Kaybedilen toprakların yeniden kazanılması çok zordur. 1 cm. kalınlıkta ki toprak ancak birkaç yüzyılda oluşabilmektedir. Toprak kirliliği her geçen gün daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli çevre problemlerinden birisini teşkil etmektedir.
TOPRAK KİRLİLİĞİ Olayın ciddiyetini kavramak amacıyla basit bir örnek vermek gerekirse; toprağa atılan küçük bir kalem pil 20 çuval toprağı kirletmektedir. Ayrıca kirlenmiş olan toprağın temizlenmesi çok yüksek maliyeti olan bir iş olup, toprağın tekrar eski halini alması ise yıllar sürmektedir.
Toprak Kirliliği Hava Kirliliği Su Kirliliği TOPRAK KİRLİLİĞİ Toprağın kirlilik depolama ve kirliliği giderme (tampon veya filtreleme) kapasitesi, toprağın uzun dönemde bir kirlilik kaynağı tehdidi oluşturup oluşturmayacağını da belirlemektedir. Bu nedenle toprak kirliliği, su kaynaklarını ilgilendiren ve su kalitesine yönelik etkilerin değerlendirilmesinde su kirliliği ile bağlantılı olarak ele alınması gereken bir konudur. Ayrıca, çöp sahaları ve geniş kirlenmiş sahalardan önemli miktarda gazın sıcaklıkla açığa çıkması durumunun mevcut olduğu hallerde, toprak kirliliği hava kirliği ile birlikte değerlendirilmelidir.
TOPRAK KİRLİLİĞİNE ETKİ EDEN UNSURLAR Tarımsal mücadele ilaçları Gübreler Döküntü ve sızıntılar Egzoz gazları Doğal afetler Çöpler Sanayi atıkları Kanalizasyon Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmaksızın havaya, suya ve toprağa verilen atıklar çevreyi kirletmekte olup, Ülkemizde sanayi tesislerindeki yanlış uygulamalar, uygunsuz atık/atıksu bertarafı, doğal afetler, sanayi tesislerinde çeşitli kimyasal maddelerin depolanması ve nakilleri sırasında meydana gelen döküntü ve sızıntılar noktasal kaynaklı toprak kirliliğine neden olmaktadır. Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, egzoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine sebep olan en önemli etkenlerdir. Yine yerleşim alanlarından çıkan çöplerin gelişigüzel boşaltıldığı alanlar ile kanalizasyon şebekelerinin arıtılmaksızın, doğrudan toprağa verildiği alanlarda toprak kirliliği meydana gelmektedir. Otomobillerden çıkan egzoz gazları ile karbonmonoksit, kükürtdioksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler havaya yayılmakta ve solunum yolu ile büyük bir kısmı canlılar tarafından alınmaktadır. Geriye kalanı ise, rüzgârlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere inerek, toprak ve suları kirletmektedir. Tarımsal mücadele ilaçları ve suni gübrelerin, bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, toksik maddelerin toprakta birikimi artmakta ve doğal ortamın ve toprağın kirlenmesine sebep olmaktadır. Ayrıca, Sodyum, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan gibi maddeleri içeren suni gübrelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı sonucu, toprağın yapısı da bozulmaktadır.
ULAŞIM ISINMA SANAYİ HAVA KİRLİLİĞİ İnsan sağlığı ve çevre üzerinde toplu ölümlere varabilecek seviyede olumsuz etkileri olan hava kirliliği özellikle büyükşehirlerde her geçen gün önemi artan bir sorundur. Çarpık kentleşme, nüfus artışı, kentlere göç, plansız sanayi bölgeleri ve trafik yönetimi hava kirliliğinin temel sebepleri arasındadır. Hava kirliliğinin etkin kontrolü için tüm kirletici kaynaklarla ilişkili çok sayıda kurum ve kuruluşun işbirliği ve kamuoyunun desteği büyük önem arzetmektedir. Hava kirliliğine genellikle, araçların egzozlarından, sanayi tesislerinden ve ısınma sistemlerinin bacalarından atmosfere verilen yanma gazlarından kaynaklanmaktadır.
HAVA KİRLİLİĞİ Hava kalitesinin iyileştirilebilmesi için ülkemizde de tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çeşitli yasal düzenlemeler yürürlüktedir. Bunların bir kısmı sanayi, ısınma, trafik gibi kirletici kaynakların kontrolüne yönelik, bir kısmı da soluduğumuz havanın kalitesine ilişkindir. Kirliliğin kontrolüne ilişkin düzenlemelerle hedeflenen, hava kirliliğinin insan sağlığı ve çevre üzerindeki zararlı etkilerini önlemek veya azaltmak için belirlenmiş hava kalitesi hedeflerini sağlamaktır.
ISINMA KAYNAKLI HAVA KİRLİLİĞİ Ülkemizde özellikle kış mevsiminde bazı şehir merkezlerinde meteorolojik şartlara da bağlı olarak hava kirliliği görülmektedir. Kış aylarında ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin temel sebepleri; düşük vasıflı yakıtların iyileştirilme işlemine tabi tutulmadan kullanılması, yanlış yakma tekniklerinin uygulanması ve kullanılan yakma sistemlerinin işletme bakımlarının düzenli olarak yapılmaması seklinde sıralanabilir.
ISINMA İÇİN YAKIT ALIRKEN; Kömür satın alırken, Bakanlık birimlerinden alınmış izini olup olmadığının sorgulanması, Kalorifik değeri yüksek ve kükürt, kül, uçucu bileşik oranı düşük yakıtların tercih edilmesi, Kalorifer kazanlarının ateşçi eğitimi almış kişiler tarafından usulüne uygun yakılmasının sağlanması,
ISINMA İÇİN YAKIT ALIRKEN; Yakılması yasak olan petrol koku, mineral yağ, araba plastiği parçaları, lastik, tezek, katı atıklar ve tekstil artıkları, kablolar, ıslak odun, boyalı odun, plastikler, ev eşyaları ve yemek atıkları gibi evsel atıklar, özel atıklar, tıbbi atıklar, asfalt ve asfalt ürünleri, boya ve boya ürünleri ile fuel-oil kapları vb. maddelerin ısınma amacıyla sobalarda yakılmaması, Doğal kullanımı olan yerlerde kömür ve fuel-oile göre daha nispeten daha temiz olan bu yakıtın kullanımının tercih edilmesi,
ULAŞIM KAYNAKLI HAVA KİRLİLİĞİ Şehir merkezlerinde oluşan hava kirliliğinin en önemli kaynaklarından biride araçların egzozlarından çıkan kirletici gazlardır. Trafik yoğunluğu ve araçların dur kalk faaliyeti ile daha da artan ve çıkış yeri olan araç egzozlarının insan solunumuna en yakın mesafede olmasıyla etkisi en çok hissedilen hava kirliliği kaynağını oluşturmaktadır.
ULAŞIM KAYNAKLI HAVA KİRLİLİĞİ Araç kullanıcıların, araçlarının düzenli bakımını yaptırmalı, kaliteli yakıt dışında başka bir yakıt kullanmamalı (10 numara yağ olarak tanımlanan kullanılmış motor yağları) ve egzoz gazı emisyon ölçümlerini takip ederek düzenli olarak yaptırmalıdır. Toplu taşıma araçları kullanmak, yakın mesafelerde yürüyerek veya bisiklet kullanımı ile de ulaşım kaynaklı hava kirliliğini azaltılmasına katkı sağlanabilir.
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLAN ETKİLER Hava kirliliği; atmosferde toz, duman, gaz, su buharı şeklindeki kirleticilerin, insan ve diğer canlılara zarar verecek düzeye erişmesidir. Yapılan klinik çalışmalarda kirleticilerin solunum yolu hastalıklarını artırdığı tespit edilmiştir. Hava kirleticilerindeki günlük artışlar çeşitli akut sağlık sorunlarına sebep olmaktadır.
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLAN ETKİLER Örneğin hava kirletici parametrelerin konsantrasyonunun artması, astım ataklarında artışa yol açmaktadır. Kirleticilere uzun süreli maruz kalma sonucunda sağlıkta kronik etkiler ortaya çıkmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ve Hollanda'da yapılan çalışmalarda hava kirliliği olan bölgelerde yaşayanların ömrünün, kirliliğin olmadığı bölgelerde yaşayanlara göre 1-2 yıl daha kısa olduğu belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2011 yılı raporuna göre, dış ortam hava kirliliğinin dünya çapında yılda 1.3 milyon ölüme neden olduğu ve orta gelirli ülkelerin bu değerin çoğunluğunu oluşturduğu tahmin edilmektedir.
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLAN ETKİLER Solunum fonksiyonlarında bozulma Solunum sistemi hastalıklarında artış Kronik solunum sistemi hastalığı olan kişilerin hastalıklarının alevlenmesinde artış
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLAN ETKİLER Kronik kalp hastalığı olan kişilerin hastalıklarının alevlenmesinde artış Kanser görülme sıklığında artış Erken ölümlerde artış
RİSK GRUPLARI Bebekler ve gelişme çağındaki çocuklar Gebe ve emzikli kadınlar Yaşlılar Kronik solunum ve dolaşım sistemi hastalığı olanlar Sigara kullananlar Düşük sosyoekonomik grup içinde yer alanlar
İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE OLAN ETKİLER Bakanlığımız ve ilgili kurum ve kuruluşların katkısı ile hazırlanan, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2009 yılında yayımlamış olduğu “Türkiye Kronik Hava Yolu Hastalıklarını Önleme ve Kontrol Programı”nda bahsedildiği üzere; Dünyada 2005 yılında meydana gelen toplam 58 milyon ölümün 35 milyonu kronik hastalıklar nedeniyle olmuştur. Tüm ölümlerin %60’ı kronik hastalıklardan meydana gelmektedir.
KİRLETİCİLER Karbonmonoksit (CO) Kükürt Oksitler (SOX) Azot Oksitler (NOX) Uçucu Organik Bileşikler Partikül Maddeler (PM)
KARBONMONOKSİT (CO) Karbon monoksitin oksijen taşıma kapasitesini azaltması sonucunda kandaki oksijen yetersizliği nedeniyle kan damarlarının çeperleri, beyin ve kalp gibi hassas organ ve dokularda fonksiyon bozuklukları meydana gelmektedir.
KÜKÜRT OKSİTLER (SOX) Hava kirletici emisyonların en yaygın olanı (SO2) kükürtdioksittir. Her yıl tonlarca SO2 çeşitli kaynaklardan atmosfere verilmektedir. Solunan yüksek konsantrasyondaki kükürt dioksitin %95'i üst solunum yollarından absorbe olmaktadır. Bunun sonucu olarak, bronşit, amfizem ve diğer akciğer hastalık semptomları meydana gelmektedir.
AZOT OKSİTLER (NOX) Azot oksitlerin en önemli kaynağı taşıt egzozu ve sabit yakma tesisleridir. Bu gazlar atmosferde doğal gaz çevrimine girerek, nitrik asit (HNO3) oluşumuyla sonuçlanan zincirleme reaksiyonları tamamlarlar. Azot oksitlerin atmosferdeki konsantrasyonuna bağlı olarak, uzun süre maruz kalındığında, akciğerlerde geri-dönüşlü ve geri-dönüşsüz birçok etkisi olduğu saptanmıştır. Akciğer dokusunda yapısal değişikliklere yol açabilmekte ve amfizem benzeri bir tabloya neden olabilmektedir. Düşük seviyeli konsantrasyonlara uzun süre maruz kalınması hücresel düzeyde değişikliklere yol açmaktadır. Ayrıca bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı direnci düşürmektedir. Yapılan çalışmalar uzun süre azotdioksite maruz kalan çocukların solunum sistemi semptomlarında artış ve akciğer fonksiyonlarında azalış olduğunu göstermiştir. Ancak erişkinlerde benzer bir ilişki net olarak gösterilememiştir.
UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLER Uçucu organik bileşiklere (UOB) maruziyet akut ve kronik sağlık etkileri oluşturur. Düşük dozlardaki UOB’ler, astıma ve diğer bazı solunum yolu hastalıklarına sebep olur. UOB’ler yüksek konsantrasyonlarda, merkezi sinir sistemi üzerinde narkotik etki yaparlar. Bazı UOB’ler ekstrem konsantrasyonlara ulaştıklarında sinir sistemine ait fonksiyonlarda bozulmalara neden olurlar. Toksik özellik gösteren bu bileşikler solunum yolu hastalıklarına sebep oldukları gibi, yüksek konsantrasyonlarda sinir sisteminde tahribata yol açmaktadır. Amerika Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından yapılan sınıflandırmada “benzen” kanserojen madde olarak değerlendirilirken; karbon tetraklorür, kloroform, vinil klorür, etilen dibromür kansere sebep olma riski taşıyan maddeler olarak sınıflandırılmıştır.
PARTİKÜL MADDELER (PM) Partikül maddelerin fiziksel yapısı ve kimyasal kompozisyonu sağlık açısından oldukça önemlidir. Kanser yapıcı organik kimyasallar (PAH, dioksin, furan gibi) içeren partikül maddeler sağlık açısından çok tehlikelidir. Birçok farklı bileşenden oluşmuş olan partikül maddeler akciğerdeki nemle birleşerek aside dönüşmektedir. PM10, akciğere kadar ulaşıp, kanın içindeki karbon dioksitin oksijene dönüşmesini yavaşlatmakta, bu da nefes darlığına sebep olmaktadır. Bu durumda oksijen kaybının giderilebilmesi için kalbin daha fazla çalışması gerektiği için kalp üzerinde ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Partikül maddelerin sağlık üzerine etkileri akuttan daha çok kroniktir.
ALINABİLECEK ÖNLEMLER Sanayi tesislerinin mevzuatta öngörülen baca gazı sınır değerlerine uymaları sağlanmalı, Isınmada yüksek kalorili kömürler kullanılmalı, her yıl bacalar ve soba boruları temizlenmeli, Binalarda ısı yalıtımına önem verilmeli, Kullanılan sobalar ve kalorifer kazanları kriterlere uygun olmalı,
ALINABİLECEK ÖNLEMLER Doğalgaz kullanımı yaygınlaştırılarak özendirilmeli, Kalorifer ve doğalgaz kazanlarının periyodik olarak bakımı yapılmalı, Kalorifercilerin ateşçi eğitim kurslarına katılımı sağlanmalı, Yeni yerleşim yerlerinde bölgesel ısıtma sistemleri kullanılmalı,
ALINABİLECEK ÖNLEMLER Toplu taşıma araçları yaygınlaştırılmalı, Kent içi ulaşımda uygun meyilli alanlarda bisiklet yolları, park yerleri, kiralama sistemi oluşturulmalı, Kamuoyu bilgilendirilmesi de gerçekleştirilerek bisiklet kullanımı yaygınlaştırılmalı, Euro 4 ve üzeri standartları sağlayan, emisyonları düşük motorlu taşıtlar tercih edilmeli/desteklenmeli,
ALINABİLECEK ÖNLEMLER Isınma ve geri kazanım için atık yakmanın önüne geçilmesi amacıyla atıklar geri kazanılarak değerlendirilmeli veya uygun atık yakma tesislerinde yakılarak bertaraf edilmeli, Yerleşim alanları dışında ve hakim rüzgar yönü dikkate alınarak sanayi tesislerinin yer seçimi yapılmalı, imar planlarında bu alanların çevresinde yapılaşmalar önlenmeli, Araçların egzoz emisyon ölçümleri periyodik olarak yapılmalıdır.
TEŞEKKÜRLER