TÜRKİYE’DE YAĞLI TOHUMLU BİTKİLERİN POTANSİYELİ Prof.Dr. Özer KOLSARICI
Temel besin maddelerinden olan ve insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan yağlar; insanların yaşamsal aktivitelerini sürdürebilmeleri için alınması mutlak gerekli ana besinlerden birisidir. Türkiye’ de kişi başına yağ tüketimi 17 kg/yıldır. Halbuki AB normlarında sağlıklı bir beslenmeden söz edilebilmesi için kişi başına 24 kg/yıl yağ tüketilmesi öngörülmektedir. Farklı kullanım alanları da dikkate alındığında yeterli beslenme koşullarını sağlayacak ülkemizin toplam yağ gereksinimi 1.2- 1.5 milyon ton arasında olmalıdır.Buna son yıllarda fosil yakıt yerine bitkisel kökenli çevreyi kirletmeyen büyük kısmı yemeklik bitkisel yağlardan sağlanan biodizel üreticilerinin talepleri de düşünüldüğünde, bu değer daha da artacaktır.
Biodizel, genellikle bitkisel yağlardan (kolza , aspir, soya, pamuk, ayçiçeği ve palm yağı ) elde edildiği gibi bitkisel atık yağlar (evsel, endüstriyel, askeri yemekhaneler, üniversite yemekhaneleri vb tüketimlerden kaynaklanan atık yağlar) ile hayvansal yağlardan (mezbaha, balık, tavuk yağı gibi) elde edilmektedir. Fakat bilindiği üzere en kaliteli biodizel bitkisel yağlardan elde edildiğinden yağlı tohum ve dolayısıyla bitkisel yağ üretim potansiyelimizi arttırarak bitkisel yağ sanayicileri ve biodizel üreticilerinin talepleri mutlaka ülke içerisinden karşılanmalıdır.
Artan nüfusa paralel olarak yıldan yıla bitkisel yağ açığımız artmakta, bu da ithalatla karşılanmaktadır. Buna paralel olarak Türkiye’nin yıllık ham yağ ithalatı ile yağlı tohum ithalatı da her geçen yıl artmaktadır. Petrolden sonra en fazla döviz ödediğimiz bu sektöre, 2004 yılı değerleriyle 1.250.482 yağlı tohum ve 189.677 ton ham yağ olmak üzere toplam 1.440.159 ton ham yağ ve yağlı tohum ithalatı karşılığında 1 milyar doların üzerinde bir döviz ödenmiştir. Trakya birliğin 2005 yılı değerlerine göre ise ayçiçeği, soya ve kolza olmak üzere toplam 1.8 milyon ton yağlı tohum için 521 milyon dolar, 511 bin ton bitkisel yağ için 616 milyon dolar, küspe içinde 795 bin ton karşılığı 170 milyon dolar döviz ödenmiştir. Toplam ödenen döviz miktarı yaklaşık 1.3 milyar dolara ulaşmıştır.
YAĞLI TOHUMLU BİTKİLERİN ÜLKEMİZDEKİ DURUMU Yağlı tohum üretim değerlerine baktığımızda, 2000 yılında toplam yağlı tohum üretimi 2.253.448 ton iken, 2004 yılında 2.538. 600 ton’a ulaşmıştır. Ekiliş alanında fazla artış olmamasına rağmen üretimdeki bu artışın nedeni özellikle ayçiçeği, soya ve çiğitteki verim artışından kaynaklanmıştır. Son yıllarda kolza yağının biodizel üretiminde önemli bir hammadde olduğunun anlaşılmasından sonra kolza üretiminin de özellikle başta trakya yöresinde olmak üzere birçok bölgede sözleşmeli çifçilik yöntemiyle ekiminin yaygınlaştığı dikkate alındığında, 2005 ve 2006 yılı yağlı tohum üretim değerlerinin daha da yükseleceği muhakkaktır.
Ürün 2000 2001 2002 2003 2004 Ayçiçeği Ekiliş (ha) 542.000 510.000 550.000 545.000 550000 Üretim (ton) 800.000 650.000 850.000 900000 Verim(kg/da) 147.6 127.5 154.5 146.8 163.6 Pamuk (Çiğit) 654.177 684.665 721.077 629.610 640045 1.295.066 1.353.888 1.457.122 1.307.920 1.425.850 198.0 197.7 202.1 207.7 222.7 Soya 15.000 17.000 25.500 27.000 14000 44.500 50.000 75.000 85.000 50000 296.7 294.1 314.8 357.1 Yerfıstığı 28.300 33.000 28.000 26000 78.000 72.000 90.000 80000 275.6 266.7 272.7 303.6 307.7
Susam Kolza Aspir Haşhaş Keten TOPLAM Ekiliş (ha) 50.900 50.000 48.000 44.000 43000 Üretim (ton) 23.800 23.000 22.000 23000 Verim (kg/da) 46.8 46.0 45.8 50.0 53.5 Kolza 82 290 550 2.800 1700 187 650 1.500 6.500 4500 228.0 224.1 272.7 232.1 264.7 Aspir 30 35 40 250 165 18 25 170 150 Verim(kg/da) 60.0 71.4 62.5 68.0 90.9 Haşhaş 27555 45836 50741 99431 30343 11564 21436 19000 52000 17809 42.0 37.4 52.3 58.7 Keten 320 220 173 155 130 110 80 54.1 53.4 52.0 44.0 36.4 TOPLAM 1.319.247 1.335.816 1.429.818 1.376.991 1.355.205 2.253.448 2.171.314 2.514.827 2.358.780 2.538.600
AYÇİÇEĞİ Ayçiçeğinde üretim artışını ekim alanı ve birim alan verimindeki artışla gerçekleştirebiliriz. Bugün ülkemizde toplam ayçiçeği ekiliş alanlarının %75.9’u Trakya ve Marmara Bölgesinde yer almaktadır. Bu bölgemizde ekiliş alanları sınıra dayanmıştır. Ancak ekim alanını artırmada ana ve ikinci ürün tarımı olarak GAP ve Akdeniz bölgeleri ile Geçit bölgelerimiz potansiyel olarak görülmektedir.
Bunun dışında üretim deseninde meydana gelen değişikliklerle ve özellikle de şekerpancarı alanlarında ayçiçeği ekim alanları arttırılabilir. Verimi artırmada da özellikle orobanşın yeni ırklarına dayanıklı hibrit ayçiçeği çeşitlerinin ekiminin yaygınlaştırılması, hibrit çeşitlerin istediği yetiştirme koşullarının sağlanması etkili olacaktır.
Ayçiçeği verimi bakımından Türkiye ortalaması 125 kg/da iken bölgeler arasında en düşük verim 79.8 kg/da ile Orta Anadolu bölgesinden elde edilmektedir. Bunun nedeni bölgede kurak koşullarda geniş sıra aralıkları ile ayçiçeği yetiştirilmesi, genellikle ülkemizin çerezlik üretiminin büyük bir kısmının bu bölgeden karşılanması ve entansif ayçiçeği tarımının uygulanmayışıdır.
Ayçiçeğinde Imidazolinone (IMI) herbisit grubuna dayanıklılığın yabani ayçiçeği bitkilerinde belirlenmesi ve bu genlerin geri melezlemeyle kültür çeşitlerine aktarılmasıyla herbisitlere dayanıklı ayçiçeği çeşitlerinin kullanılmasını sağlamıştır. Böylece ayçiçeğinde büyük verim azalmalarına neden olan başta orobanş olmak üzere birçok yabancı ot kontrol altına alınabilmiştir. Herbisite dayanıklı bu çeşitler ayçiçeği verimini, dolayısıyla üretimi artıracak önemli bir ıslah çalışması olarak görülmelidir.
Ayçiçeğinde yağışlarla alınan su miktarı yeterli değil ise verim artışı için sulanması gerekmektedir. Kurak koşullarda sulama ile %100’e varan bir verim artışı sağlanabilmektedir. Suya en fazla gereksinim duyduğu dönem çiçeklenmeden önceki ve sonraki 40 günlük periyottur. Özellikle çiçeklenme ve döllenmenin olduğu 10 günlük dönem ile çiçeklenmeden sonraki 20 günlük dönemde bitkinin su stresine girmesi halinde tohum ve yağ verimi olumsuz etkilenmektedir. Bu periyotlarda yapılacak 1-2 sulama ile verim düşüklüğü önlenebilmektedir.
Son yıllarda ayçiçeği üretiminde görülen yetersizliğin temel nedenlerinden biri ekim alanlarında görülen azalmadır. Ayçiçeği-buğday Trakya yöresinde yetiştirilen iki ana ürün olup, fiyat açısından ayçiçeğinin buğday ile rekabet edebilmesi için ayçiçeği buğday fiyat paritesinin 2.5-3.0 arasında olması gerekmektedir.
ÇİĞİT (Pamuk Tohumu) Pamuk bir lif bitkisi olmasına rağmen tohumlarında bulunan %17-24 oranındaki yağı ile de yan ürün olarak bitkisel yağ sanayimize katkı sağlamaktadır. Elde edilen kütlünün %40’ı lif, %60’ı çiğit olarak çırçırlama sonunda ayrıldığı düşünüldüğünde, yaklaşık 700 bin hektarlık bir alandan 1.5 milyon ton çiğit üretimi sağlanmaktadır. Yağ fabrikalarında rafinasyon sonunda %15 ham yağ elde edildiği düşünüldüğünde, 225 bin ton/yıl pamuk yağı elde edilerek bitkisel yağ üretimimize büyük bir katkı sağlamaktadır.
Pamuk ekiliş alanlarında yıldan yıla inişli çıkışlı seyir izlenmekte ise de (650-720 bin hektar) üretim değerleri devamlı bir artış göstermiştir. Bunun en büyük nedeni kütlü verimi yüksek pamuk çeşitlerinin tohumluk olarak çiftçiler tarafından değerlendirilmesinden kaynaklanmıştır. GAP Bölgesinde planlı bir ürün deseniyle kontrollü bir pamuk ekimi gerçekleştirildiğinde pamuğun yağ sanayisine katkısı devam edecektir.
SOYA Soya yağı ve küspesi ile ve aynı zamanda aminoasitlerce zengin proteini ile dünyada birçoğu gıda sektöründe olmak üzere 250-300 farklı alanda kullanıma sahip bir bitkidir. Ancak ülkemizde soya ile ilgili entegre yan sanayi tesislerinin kurulamayışı, sadece yağını çıkarıp kalanından küspe olarak yararlanma şeklindeki katma değeri yetersiz bir sanayi üretim metodunu geçerli kılmaktadır ki, bu da ekonomik potansiyel adına önemli bir kayıptır.
1987 yılında 112 bin hektar ekiliş ve 250 bin ton üretim değeri ile zirve yapan soya üretimi yıldan yıla gerilemiştir. Bu fırsat entegre yan sanayi tesislerinin hemen devreye sokulamaması sonucunda ekonomik ranta ve katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülememiştir. Bu yıldan itibaren destekleme kademeli olarak kaldırılınca hızla ekiliş ve üretim değerleri düşmüş ve bugün 2004 yılı verilerine göre 14 bin hektar ekiliş, 50 bin ton üretim gerçekleşebilmiştir. Halbuki biodizel üretiminde AB ülkelerinden başta İtalya olmak üzere birçok ülkede, kolza yanında soya yağı da biodizel üretiminde değerlendirilmektedir. Soyanın yeniden üretiminin artırılması için entegre yan sanayi tesislerinin öncelikle kurulması yanında ürün desteğinin arttırılarak devam ettirilmesigerekir.
KOLZA ( kanola ) Ülkemizde 1960’lı yıllardan itibaren özellikle Trakya yöresinde yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmış olan kolzanın 6 bin hektar ekiliş, 6 bin ton olan üretimi 1979 yılına kadar sürekli bir artış göstererek 1979 yılında 27.500 hektar ekilişe, 43.000 ton üretime ulaşmıştır. Fakat aynı yılda kolza yağında bulunan yağ asitlerinden “Erusik asit”in insan sağlığına, küspesindeki “Glikosinolat” adı verilen toksik etkili kükürtlü bileşiklerin yüksek oranlarda olmasıyla yem olarak kullanımında da hayvan sağlığına zarar vermesi nedeniyle ıslah edilmiş, erusik asitsiz ve glikosinolatsız (00 tipi) yeni kolza çeşitlerinin üretilmesine kadar 2 yıl süre ile ekimi yasaklanmıştır.
Daha sonra ilgili bakanlıkça ithal edilmiş olan kolza çeşitleri Trakya çiftçisine dağıtılarak ekim teşvik edilmiş ise de ekiliş alanları yaygınlaştırılamamıştır. Bunun da nedeni, kışlık ekim zamanı geçtikten sonra çiftçiye tohumluk dağıtılarak ekimin geç yapılmasından dolayı kış zararının üreticilere büyük kayıplar vermesiyle kolzaya talebin düşmesidir. Tohumlarında %40-45 oranındaki yağı ile daha çok sıvı halde ve katı olarak da margarin sanayinde üretici ülkelerde tüketimi hızla artmaktadır.
Yağındaki erusik asidin tamamen elemine edilmesinden sonra “Kanola” ticari ismiyle yağ bitkileri arasında soyadan sonra dünyada üretim bakımından 2. sırayı alan kolza bitkisi yağındaki yağ asitlerinden oleik asitçe zengin olması, omega-3 ve omega-6 yağ asitleri grubuyla en sağlıklı yağlar içerisinde yer alarak kaliteli yağ özelliğini taşımaktadır. Kolza ülkemizde son yıllarda gerekli desteğin verilmiş olmasına rağmen son derece ihmal edilmiş bir bitkidir. Bugün tahıl üretimi yapılan her yerde yetiştirilebileceği göz önüne alındığında ve GAP bölgesinde sulamaya açılan tarım alanları da dikkate alındığında yağ açığımızı kapatmada önemli alternatif yağ bitkilerinden birisidir.
Bilindiği gibi birçok yağ bitkisi başta ayçiçeği olmak üzere yazlık olarak ekilmesine karşın, kolzanın kışlık ve yazlık çeşitlerinin olmasıyla yazlık ve kışlık olarak ekilebilmesi, Kışlık ekildiğinde haziran ayında yağ ve yem fabrikalarının hammadde sıkıntısı çektiği, hammadde fiyatlarının arz noksanlığından spekülatif olarak çok yükseldiği bir devrede hammadde sağlayarak atıl kapasitede çalışan yağ ve yem fabrikalarının tam kapasite ile çalışmalarına olanak vermesi,
Yağ fabrikalarındaki işlenme aşamasında ayçiçeği ve pamuk tohumu gibi yağlı tohumların önce kabuk ayırım işlemine tabi tutulmaları gerektiği halde kolza tohumlarının doğrudan doğruya öğütülmesi, Bir çok yağ bitkisine göre tohum ve yağ veriminin yüksek olması gibi farklılıkları, diğer yağ bitkilerine göre üstünlükleri olarak sayılabilir.
Son yıllarda başta AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkelerde fosil yakıt motorine alternatif olarak kolza yağından basit bir kimyasal reaksiyonla “Biodizel” adı altında bir yakıt üretilmektedir. Biodizel üretiminde en önemli bitkisel yağ kaynağı kolzadır. i
Dünya biodizel üretiminin %84 gibi önemli bir kısmı kolzadan karşılanmaktadır. Ülkemizde de biodizel üretimi amacıyla bir çok kuruluş üretim faaliyetlerine başlamıştır. 2001 yılından itibaren biodizel üretimine yönelen işletmelerin sayısı yıldan yıla artmış, bugün faal olan 181 biodizel işletmesinin yıllık üretim miktarı da yaklaşık 2300 tonun üzerinde gerçekleşmiştir.
Bugün bu işletmelerin birçoğu üretimlerini durdurmuşlardır Bugün bu işletmelerin birçoğu üretimlerini durdurmuşlardır. Zira, yerli üretimi hammadde olarak kullanan işletmeler için de ÖTV getirilmesi sadece mazota katılan oran kadar ÖTV den muaf olması biodizel üretimini cazip olmaktan çıkarmıştır. Bunun en kısa zamanda bizimde yağlı tohum üretiminin arttırılması için önerdiğimiz, ülkemizde üretilen yağlı tohumları ve bitkisel yağları kullanan biodizel üreticilerine en azından geçiş döneminde ÖTV muafiyeti tekrar getirilmelidir. Daha sonraki yıllarda tedrici olarak ÖTV getirilebilir. Bu sağlandığı takdirde yağlı tohum üretimi artacaktır.
Kolza GAP, Trakya-Marmara, Orta Anadolu ve Geçit bölgelerimizde kışlık yağ bitkisi olarak eylül ayında çıkış yapacak şekilde ekim gerçekleştirildiğinde bu bölgelerde ekim nöbetine girebilecek en önemli alternatif bir yağ bitkisidir. Ancak yağının yağ kalitesinin bozulmaması için her yıl tohumluk dağıtımının gerçekleşmesi sağlanmalıdır. Üretici tohumluk değerlerinin pahalı olması nedeniyle kendi tohumluğunu kullanması durumunda, erusik asitce zengin olan yakın akraba bitkisi yabani hardaldan tozlanarak erusik asit artışına dolayısıyla da yağ kalitesinin düşmesine neden olmaktadır.
Kolza ekiminin yaygınlaştırılması için mutlaka tohumlukla ilgili düzenlemelerin önceden yapılması ve belli bir süre sözleşmeli üretim yaptırılarak çiftçiye alım garantisinin verilmesiyle özendirici tedbirlerin uygulamaya konulması gerekmektedir. Bunun için devlet kuruluşları yanında özel tohumluk firmalarının da kolza tohumluk üretimi için devreye girmesi gerekmektedir. Bu çalışmalar sonucunda ülkemizde ilk kez bu yıl ÇİMSAN AŞ tarafından sözleşmeli üretici tarlasında sertifikalı kolza tohumu üretimi gerçekleştirilmiştir.
YERFISTIĞI Yerfıstığı, tohumlarında %44-56 yağ içeren baklagil kökenli bir yağ bitkisidir. Ayrıca tohumları %22-30 oranında aminoasitce zengin protein içerdiğinden besin değeri yüksektir. Ülkemizde mekanizasyonun tamamıyla tarımına girememesi nedeniyle tarımsal faaliyetlerinin büyük bir kısmı el emeğine dayalı yürütülmektedir. Bu nedenle birim yağ maliyetinin diğer yağ bitkilerine göre yüksek olmasından dolayı bugün yağ sanayinde değerlendirilememekte, genellikle çerez olarak tüketilmektedir.
Zeytinyağına yakın kalitede olan yerfıstığı yağının bileşiminde bulunan “Tocopherol” antioksidant etkisiyle yerfıstığı yağının kolayca bozulmasını önlemektedir. Yerfıstığında yağlık çeşitlerin üretime alınması yanında hasat ve harmanda mekanizasyonun gerçekleştirilmesiyle özellikle GAP bölgesinde erkenci çeşitlerin 2. ürün olarak, geççi çeşitlerin de ana ürün olarak ekim nöbetinde yer almasıyla yerfıstığı üretimi arttırılabilecektir. Bugün için yerfıstığının yağ sanayine katkısı bu sorunlar çözülmedikçe beklenilemez.
SUSAM Susam, tohumlarında %40 - 60 arasında yağ içeren önemli bir yağ bitkisidir. Yüksek yağ oranına sahip, yemeklik yağ kalitesi çok yüksek olan susam yağından da yerfıstığı yağında olduğu gibi yetiştiriciliğinde insan iş gücünün payının fazla olması, mekanizasyonun tam olarak uygulanamaması sonucunda birim yağ maliyetinin diğer yağ bitkileriyle rekabet edemeyecek düzeyde yüksek olmasına neden olduğundan yağ sanayinde bugün için yağından istifade edilememektedir.
Ayrıca yerfıstığına göre birim alan tohum veriminin de çok düşük olması, yağ sanayisi için önemini ekonomik açıdan kaybetmiştir. Ülkemizde en büyük tüketim alanı tahin üretimi yanında değişik gıda maddelerinde çerez olarak tüketimidir.
ASPİR Ayçiçeği yanında alternatif yağ bitkileri arasında kolza ile birlikte aspir de ülkemizde önemli bir potansiyel olarak görülmektedir. Özellikle bu bitkinin tuzluluğa ve kurağa dayanıklı olması GAP yöresinde, Orta Anadolu ve Geçit bölgelerimizde nispeten kurak koşullarda üretimi yaygınlaştırılabilir. Tohumlarında ortalama %40 civarında yağ vardır. Yağındaki yüksek linoleik asit oranı nedeniyle yemeklik yağ sanayinde kaliteli yağlar arasında yer almaktadır.
Yeni, verimli aspir çeşitlerinin devreye sokulması yanında kurağa dayanıklı olarak bilindiğinden sulanmadan yetiştirilen aspir bitkisinde sulama koşulları sağlandığında 60-70 kg/da olan verimin 150 kg/da ve daha üstüne çıkabileceği görülmektedir. Bilindiği üzere kolza gibi aspir yağı da biodizel üretiminde değerlendirilmektedir. Özellikle bugün 5 milyon ha. olan nadas alanlarımızda kurağa diğer yağ bitkilerimize göre daha dayanıklı olan aspir ekiminin teşvik edilmesiyle büyük bir potansiyel oluşacaktır. Bu takdirde bugün 500 ha.ın altına düşen ekiliş alanı, yetiştirme tekniklerinin de yerinde ve zamanında uygulanmasıyla bitkisel yağ açığımızın kapatılabilmesinde katkı sağlayacağı gibi biyodizel üreticileri için de hammadde sağlayacaktır.
HAŞHAŞ Haşhaş bitkisi bir yağ bitkisi olmakla birlikte ülkemizde ve dünya da esas kullanım alanı ilaç endüstrisidir. Ekimi izne tabi olan haşhaşta son yıllarda ekim izni alan il sayısı 14 ise de haşhaş ekiminin yasaklanmadan önceki ekiminin yapıldığı 42 ilde tekrar ekimine izin verilmesiyle tohumlarında % 40- 45 arasındaki kaliteli yağından istifade etmek ekonomik olacaktır. 2004 yılı dikkate alınmadığı takdirde ekiliş alanı 27 bin ha. dan yaklaşık 100 bin ha’a ulaşmıştır.
Gelecekte ilaç endüstrisinin talebi için alkaloid, özellikle de morfin oranı yüksek çeşitlerin ıslahı yanında yağ sanayicilerinin hammadde gereksinimleri içinde yağ oranı ve tohum verimi yüksek haşhaş çeşitlerinin geliştirilmesi çalışmalarına başlanmalıdır. Ancak bu koşullarda haşhaş yağı yemeklik yağ sanayinde ve biodizel üretiminde değerlendirilebilecektir.
KETEN Keten, bir lif bitkisi olmakla beraber, tohumlarında bulunan %30- 45 yağı ile de aynı zamanda bezir yağının hammaddesini sağlayan bir yağ bitkisidir. Son 20 yıl içerisinde sentetik liflerle rekabet edemediğinden keten ekiliş ve üretim değerleri ülkemizde hızla düşmüştür. Daha çok teknik amaçla kullanılan yağı, boya sanayi dışında üretimi arttırıldığı takdirde biyodizel hammaddesi olarak da kullanılabilecektir.
Bitkisel Yağların Yakıt Özellikleri Özgül Kütle ( g/ml ) Viskozite ( mm2/s ) Isıl Değeri ( kj/kg ) Setan Sayısı (ASTMD613) İyot Sayısı) Donma Noktası ( 0C ) Akma (0C) Oksitlenme Süresi ( h ) Ayçiçeği 0.92 34.9 39644 33 128 7.2 - 15 5.5 Soya 36.4 39390 39 130 - 3.9 - 12.2 8 Pamuk 0.91 37.4 37420 51 108 1.7 7.5 Yerfıstığı 37.2 37160 90 12.8 - 6.7 6.7 Kolza 39.0 39913 37.6 102 - 31.7 10.5 Keten 27.2 39300 34.6 180 3
Tüm bitkisel yağlarda % 0.22-0.30 (ASTM sınır değeri % 0.35) Susam 0.89 35.5 39350 40.2 111 - 3.9 -9.4 8.5 Motorin 0.86 2.9 42450 50.8 12.5 - 15 - 33 150 Karbon Tüm bitkisel yağlarda % 0.22-0.30 (ASTM sınır değeri % 0.35) Kükürt Tüm bitkisel yağlarda % 0.01 (ASTM sınır değeri % 0.5) Kül Oranı Tüm bitkisel yağlarda % 0.005-0.01 (ASTM sınır değeri % 0.01) Su ve Tortu Tüm bitkisel yağlarda % 0.05 (ASTM sınır değeri % 0.35)
Petrole dayalı fosil yakıt yerine havayı kirletmeyen çevreci alternatif yakıt olarak Biodizel adıyla kullanılan bazı bitkisel yağların karakteristik özellikleri incelendiğinde; bitkisel yağların viskozitesinin motorine göre 9- 12 kat fazla olduğu çizelgeden görülmektedir. Viskozitenin yüksekliği biyodizel olarak kullanımında yakıtın pompadan basılmasına ve enjektörden püskürtülmesinde sorun yaratmakta, enjeksiyon sırasında yanmanın kötüleşmesine neden olmaktadır. Bitkisel yağlar setan sayısıyla motorine yaklaşmakta, ısıl değeri yönünden motorinden büyük farkının olmadığı anlaşılmaktadır.
Bitkisel ham yağın yakıt olarak kullanılmalarındaki olumsuz özellikleri, yağ esterleriyle ve yağları motorinle belirli oranlarda karıştırmak suretiyle çözümlenebilmektedir. Biodizel üretiminde hayvansal atıkların bile kullanıldığı koşullar dikkate alındığında, bitkisel kökenli yağların sedan sayısı ve viskozite gibi yakıt kalitesine doğrudan etkili olan değerler bakımından uygun olmayan yağlarında karışım yapılarak AB ülkelerince istenen EN 14214 standart değerleri sağlanabilir.
SONUÇ Açıklanan yağlı tohumlu bitkiler dışında, birçoğu tropik iklim koşullarında yetişebilen yağ bitkilerinden elde edilen ve yağlarının genellikle teknik amaçlarla kullanıldığı Palm yağı, Jatropa yağı ve Jojoba yağı da biodizel üretiminde hammadde olarak kullanılabilirse de;bu bitkilerin çok yıllık bitkiler olması yanında tropik sıcak bölgelerde daha çok yetişme alanı bulmaları nedeniyle ülkemiz ekolojik koşullarındaki üretimi bugün için ekonomik görülmemektedir.
Sonuç olarak yağlı tohumlu bitkilerin ekiliş ve üretim potansiyelleri değerlendirildiğinde; bitkisel yemeklik yağ sanayinin gereksinimlerinin karşılanması dışında, biodizel üretimi için hammadde olarak başta Kolza olmak üzere Ayçiçeği, Soya ve Aspir bitkilerinin üretim potansiyellerinin geleceğe yönelik bakıldığında daha avantajlı oldukları gözlenmektedir. Başta Tarım Bakanlığı olmak üzere konuyla ilgili tüm kamu ve özel sektör kuruluşlarının plan ve program dahilinde işbirliği yapmasıyla ülkemiz yağlı tohum üretim potansiyelimiz kolaylıkla arttırılabilir.
İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM!!!