YABAN YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
Yaban aydın köylü çatışmasına bir örnek Savaş içinde yeşeren bir sevda Bir vurdumduymazlık örneği Hem Türkiye’de hem de yurtdışında büyük yankı uyandıran bir roman Ele alınan konu bakımından edebiyatımızda ilk
ZEYNEP KADIN : Mal canın yongasıdır diyen, teslimiyetçi,cesur MEHMET ALİ : Ahmet Celal’in emir eri,çalışkan EMİNE: Ahmet Celal’in sevdiği,ürkek köylü kızı İSMAİL :Cüce,Emine’nin kocası,sevimsiz
SALİH AĞA: Tipik köy ağası düşmana ses çıkarmayan BEKİR ÇAVUŞ : Yardımsever,saygılı,duyarlı EMETİ KADIN: Ahmet Celal’ in ev işlerini yürüten,düşmana yardım edecek kadar bilinçsiz HASAN: Asil,kişilikli,ağırbaşlı,vakarlı,sorumlu
Büyük şehirde sakatlığından dolayı gülünç duruma düşen Ahmet Celal emir eri Mehmet Ali’ nin köyüne gelir. İşte her şey bu gelişten sonra başlar.Yakup Kadri’nin en başarılı romanlarından biridir.
Yaban,aydının gerçeklerle karşı karşıya geliş Öyküsüdür.Hakkında çok sayıda makale yazılmıştır Hepsinin ortak yanı kendini avutan aydına Milli Mücadele ’ye köylünün gösterdiği ilgisizliğin tokat gibi çarpılmasıdır.
Milli heyecana sahip olmayan kurtulmak için hal çaresi düşünmek yerine kurtarılmayı bekleyen insanların yaşadığı bir köy ve bir Türk aydınının Bu köyde Milli Mücadeleyi anlatırken yaşadığı zorlukları anlatır.Sık sık Milli Mücadelenin son durumunu soruyor.
Milli Mücadelenin heyecanını duyan Ahmet Celal bunu çevresindekilere de anlatmak ister ancak zahmet edip dinlemezler.Onlar için kolunu veren “Yaban”a minnet duymadıkları gibi merhamet de duymazlar.Acıma hislerini de kaybetmiş bir köy halkı .
Köylülerin bir yalakta çocuk bezini başka çamaşırlarını ,yiyeceklerini yıkaması karşısında hayrete düşüyor, midesi bulanıyor. Her gün tıraş olması , saç taraması , kitap okuması, diş fırçalaması köylülerce yadırganır.
Ahmet Celal’ in hatalarından biri köylüye akıl lisanı ile hitap etmek istemesidir. İstanbul’da doğup büyümüş , iyi tahsil görmüş aydının orada dostu kalmayınca sığındığı Türk köylüsü ile çatışması başarılı bir biçimde verilir.
Köylü kızı Emine’ yi görür sever Köylü kızı Emine’ yi görür sever.Ancak , Emine’ yi İsmail de sevmektedir.Emine küçük yaşta yetim kalmış annesinin evlenmesi üzerine ona halası bakmıştır. Minnet duygusundan olsa gerek halasının verdiği İsmail ile evlenir.
Emine’yi istettiriyor ancak olumsuz cevap alıyor “kolsuz herif” sözü onu çok incitiyor İsmail’in istediği kızı istemek ona utanç veriyor ikisini birlikte düşününce Emine’ye tiksinti duyuyor ama düşünmeden de yapamıyor .
Gazeteleri bulabildiği ölçüde okumayı ihmal etmiyor Gazeteleri bulabildiği ölçüde okumayı ihmal etmiyor. Sağlam İngiliz kunduralarına karşı manda derisinden çarıklarla imkansızlıklar içinde verilen bir mücadele anlatılır. Sık sık Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’yü soruyor ve savaşın son durumu hakkında bilgi istiyor.
Bir süre sonra Mehmet Alinin annesinin istemez tavırları başlar ve yeni bir ev alıp oraya taşınır. Alt kattaki ahıra da bir eşek alır. Küçük şeylerle mutlu olabilen,içindeki çocuğu yaşatan bir insan
Geçmişe duyulan bir özlem var. Bunu dile getiren cümleler yer alıyor. “Kendi aramızdaki nifaklar bizi asıl bu mahvedecek.” Sözünü Milli Mücadeleden bahsederken söylüyor ve devam ede gelen hatalarımıza dikkat çekiyor .
Mehmet Ali askerdeyken doğan oğlu öylesine mahzun ki Ahmet Celale ağlama isteği veriyor. Kendisine yaban diyen,dışlayan,her davranışına bir anlam veren bu insanların çalışırken beğeniyor ve büyük bir karınca topluluğu gibi görüyor.
Bir yandan sevdiği bir yandan da tiksinti duyduğu ve hor gördüğü bu insanları çalışırken bir kahraman telakki edişi var. Kaba saba bulduğu bu insanlar Ahmet Celale saygıda kusur etmiyorlar. Ahmet Celalin günleri kitap okumakla ve gözlem yapmakla geçiyor.
Köylüde hep varola gelen mülkiyet duygusu savaş yıllarında körelmiş yerini ürkekliğe,korkaklığa bırakmıştır. Emet’i kadının temizliğe geldiği zamanlarda resimli odaya girmemesi,resimli şeylere el sürmemesi halk arasında batıl inançların yaşadığının göstergesi diyebiliriz.
İnsanların savaşı kazanacağımıza inancı kalmamış halk arasında bir karamsarlık havası hakim. Ahmet Celal Milli Mücadelenin bir an evvel başarıyla sonuçlanmasını istiyor. Haklı davamızı halka anlatmaya çalışıyor ama bunda pek de başarılı olduğu söylenemez.
Köylüler her söylenene inanıyorlar yabancı uçaklardan atılan ve Milli Mücadeleyi kazanmamızın imkansızlığını ifade eden sözleri inanıyorlar da kendi aydınlarının sözlerine inanmıyorlar. “Kendi askerine,kendi aydınına inanmayan bir halk kurtarılmaya layık değildir.”
Emine’nin öldü sanılan babası Şerif Çavuş köye dönüyor. Dediğine göre Ruslara esir düşmüş,kızını ve damadını görünce mutlu oluyor. İsmail ve Emine ile birlikte annesinin elini öpmek için kendi köyüne dönüyor. Orduda bir düzensizlik,dağılmışlık var.
Top sesleri yaklaştıkça umutlar kayboluyor,nasıl olsa giderler,parasını verecekler diyecek kadar Milli Duygudan yoksun insanlar. Köylüler top seslerine aldırmayıp uçakların hızı, geçişiyle ilgilendikçe Ahmet Celal’in köylülerle tartışması var.
Düşman bize dokunmuyor o halde problem yok diyecek kadar Milli Histen yoksun ve bencil insanlarla dolu bir köyde yaşamak onu sıkıyor. “Biz İslam’ız,Türkler Haymanada yaşar” derken ikisini farklı görmek,Türklüğünden utanç duymak söz konusu.
Köyü basan bir grup asker Hasanı öldüresiye dövüyor,kadınlarıyla dalga geçiyor, yiyeceklerini alıyor. Sonraki gelen askerler Hasanı öldürüyorlar,Ahmet Celal’in evini yakıyorlar. Evler basılıyor,camiler,samanlıklar yakılıyor. Köylüler hal çaresi düşünemiyorlar.
Emine ile kaçma kararı alıyorlar. Düşman askerine fark ettirmeden uzaklaşıyorlar. Yoklukları fark edilince askerler peşinden gidiyor ve onları vuruyorlar. Emine’nin dizlerinde ölen annesinin şefkatini buluyor. Emine’yi bırakıp yardım getirmek için yola koyuluyor.
ANKARA(1934): Milli Mücadeleden yeni sivil hayata geçişte insan tiplerinde görülen bozulma BİR SÜRGÜN(1937): Jön Türklerin faaliyetleri ve bazı özellikleri anlatılır. Makaleleri 2 cilt halindeki Ergenekon’da ve Kadınlık ve Kadınlarımızda kitaplaştırılmıştır.
Y.Kadri KARAOSMANOĞLU(1889-1974) Batı Anadolu’nun 18.YY.da şöhret kazanarak günümüze kadar gelmiş büyük toprak sahibi ailelerinden Karaosmanoğulları’ndandır. Kahire’de doğdu.6 yaşında iken Manisa’ya geldi. 18 yaşına geldiğinde çeşitli konularda bin kitap okumuş bir genç olduğunu söyler
ESERLERİNDEN BAZILARI : Kiralık konak (1920) Çözülen bir aile ve konak hayatı anlatılır. Nur Baba:(1922) Çürümüş ve bozulmuş halde bir Bektaşi tekkesi Sodom ve Gomore : Mütareke altındaki İstanbul , dejenere aileler ve tipleri
HÜKÜM GECESİ (1927): basın hayatı ve siyasi mücadelelerdeki tutumlar YABAN(1932):İstanbullu bir aydının gözüyle Milli Mücadele yıllarındaki sefaleti,cehaleti,geriliği,şuursuzluğuyla Anadolu köyü ve köylüsü .Aydın- halk yabancılaşması.
Grek ,Latin ve Fransız Edebiyatlarını okumuştur.1917 sonrası ferdiyetçi temayülünü muhafaza etmekle birlikte Türkçülük akımı ve Ziya Gökalp tesiriyle cemiyetçi, milliyetçi bir yazardır. Adım adım Türk ruhuna,şuuruna,milletine yaklaştığı görülür.İkdam, Türk Yurdu,Dergah ve Yeni Mecmuada yazar.