Biyotik Faktörler
Ekolojide virüslerden bakterilere ve insanlara kadar bütün canlı populasyonlar biyotik faktörler olarak adlandırılır. Biyotik faktörler canlı ve cansız faktörleri yapılarına katarak enerji elde ederler. Bu enerjiyi besin zinciri oluşturarak diğer canlılara aktarırlar. Uygun habitatlar üzerinde hayat tabakaları oluştururlar. Biyotik faktörler, populasyon, kommunite ve ekosistem olarak adlandırılan birimlere ayrılarak incelenir.
1. Populasyon Aynı tür canlıların belirli habitat sınırları içersindeki topluluğuna populasyon denir. Bir populasyondaki büyümeyi çevre şartları, doğum, ölüm ve tür içi rekabet belirler. Populasyondaki birey sayısına populasyonun büyüklüğü denir. Birim alandaki tür sayısına populasyon yoğunluğu denir. Bir habitattaki tür sayısının ulaştığı üst sınıra populasyonun taşıma kapasitesi denir.
Populasyonda Yaş Dağılımı: Populasyondaki bireylerin yaş dağılımı ile populasyonun büyümesi arasında bir ilişki vardır. Genç ve orta yaşlı bireylerin bulunduğu populasyonlarda birey artışı (populasyon büyümesi) fazla olur. Dengeli bir populasyonda genç ve orta yaşlı bireyler birbirine eşit, yaşlı bireyler azdır. Gerilemekte olan bir populasyonda üreme az olduğundan genç bireylerin sayısı azalır.
Populasyonda Ömür Uzunluğu: Canlılardaki ömür uzunluğu kalıtsal olarak belirlenmiştir. Ancak canlı çevre faktörlerinin etkisi ile bu ömrünü tamamlayamayabilir. Habitatına uyum gösteren canlılar genellikle ömür uzunluklarını yaşayarak yakalarlar.
2. Kommunite Populasyonlar topluluğuna kommunite denir. Kommunite içersinde uyumsuz populasyonlar da bulunabilir. Parazit, konak gibi. Kommunite içersinde populasyonların devamlılığında etkin görev yapan sayıca fazla olan türler bulunur. Bunlara baskın türler denir.
Belirli bir habitat alanında kommunite yok olabilir veya hiç yoktan yeni bir kommunite gelişebilir, bunlara süksesyon denir. Süksesyonda bir oluşum süreci vardır. Oluşum süresinde bazı canlılar habitat bölgesine öncelik oranına göre yerleşir. Bu özellik hem flora hem fauna da geçerlidir. Liken evresi: Kumul, kayalık, killi, bataklık ve çakıllı olan ortamlar öncelikle likenler tarafından işgal edilir. Bunlara öncü populasyonlar denir. Likenler ortamın toprak kalitesini yükseltir. Likenler çok dayanıklıdır. Yosun evresi: Likenlerden sonra başlar. Bu bitkiler ortamı nemlendirir. Bu evrede ortama bazı omurgasızlar yerleşir.
Ot evresi: Yosun evresinden sonra ortama bir yıllık otsu bitkiler yerleşir. Otsu bitkilere paralel ortama bazı böcekler de yerleşir. Daha sonra sürüngen, kurbağalar, kuşlar ve memelilerin otçulları ve etçilleri ortama yerleşmeye başlar. Çalı-Funda evresi: Ot evresi çalı ve fundalıkların ortama yerleşmesi için zemin oluşturur. Bunlar erik, kavak, böğürtlen gibi küçük ağaçlardır. Süksesyon bu yönde ilerliyorsa ortam daha nemli hale gelir. Çalı evresinde ortama kuşlarla büyük ağaçların tohumları getirilir. Buna bağlı olarak ortamın besin oranı artarak devam eder. Büyük omurgalılar da bu aşamada büyük oranda yerleşir. Ağaç evresi: Ağaç filizleri gelişerek ormanlık alanları oluştururlar. Ortam şartları anormal derecede değişmedikçe kararlı bir fauna ve flora kommunitesi oluşturulur. Buna klimax denir.
3. Ekosistem Ekosistemin içerisindeki canlılar belirli görevler üstlenerek dengeli bir ekosistem oluştururlar. Ekosistemi dengeler bir şekilde oluşturulabilmesi için ortamda üreticiler, tüketiciler, ayrıştırıcılar gibi canlı grupları bulunmalıdır. Bu görevlerin yerine getirilmesi sayesinde ekosistemin dinamikliği ortaya çıkar. Bütün ekosistemlerde bu görevleri gerçekleştiren canlılar mutlaka bulunmalıdır.
Besin zincirinde her aktarım sırasında enerji kaybı (kütle azalması) gözlenir. Buna biyokütle (biyomas) denir. Biyomasa bağlı olarak canlılarda üreticilerden tüketicilere doğru kütle azalması gözlenir. Yeryüzünde birim alanlarda herzaman kütle fazlalığı çoktan aza doğru üreticiler, 1. tüketiciler, 2. tüketiciler, 3. tüketiciler olarak sıralanır.
Ekosistemde populasyonların dengelenmesi Ekosistemde populasyonların dengelenmesi hayvanlar arası predatörlük (avcılık) ve parazitlik ile dengelenmektedir. Her iki olay sonucunda avlanan ve konut ortadan kalkmakta ve populasyonda azalma yaşanmaktadır. Bir ekosistemde parazit mikroorganizma yeni girdiği zaman zarar ilk önce çok büyük olur. Örneğin yeryüzünde verem yeni çıktığında binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. İlaç geç olarak bulunmuştur. Aynı şekilde cüzzam hastalığı da dünyada en fazla korkulan ölümcül hastalıklardan biri olmuştu. Ancak bugün bu parazitler ilaçla kontrol altına alınmıştır. Gerek parazitler gerekse predatörler populasyondaki genellikle zayıf, hastalık taşıyan, dirençsiz, iyi beslenmemiş bireyleri ortadan kaldırır. Böylece populasyonda sağlıklı bireylerin kalması ve hastalıkların diğer bireylere bulaşmasını engelleyerek populasyon dengesine katkı sağlar.
Minimum kuralı: Bitkiler metabolik aktivitelerini gerçekleştirebilmek için eser elementleri yapılarında bulundurmak zorundadırlar (Fe, Mg, Mn, Mo, Va). Bu maddeler metabolizmanın devamı ve büyümesi için zorunludur. Buna göre bitkiler toprakta en az bulunan eser elemente göre büyür ve metabolizmasını düzenler, bu olaya minimum kuralı denir. Hayvanlar içinde aynı şekilde minimum kuralı geçerlidir.
Hoşgörü kuralı: Canlıların habitat sınırlarını belirleyen faktörlere, dayanıklılık gücüne hoşgörü veya tolerans denir. Tolerans gücü canlının adaptasyon kabiliyetini ortaya koyar, ortamda yaşama şansını arttırır. Mesela devenin toleransı yüksek olduğundan hem çölde hem de diğer ortamlarda rahatlıkla yaşayabilmektedir. Aynı şekilde bazı yılan balıklarının tuz toleransı çok yüksek olduğundan hem tatlı suda hem de denizde yaşayabilir
Canlıların yaşamsal faaliyetleri doğrudan doğruya aldıkları besinin nitelik ve niceliği ile bağlantılıdır. Besinin nitelik ve niceliği; yumurtlama, yaşam süresi, gelişme hızı ve ölümü etkiler. Beslenme rejimi bazen canlıların gelişim evreleri ve ortama bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Besinlerin alınma biçimi de o canlının diğerleri arasındaki yerinin belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır.
Ototrof organizmalar su, karbondioksit ve inorganik tuzlardan güneş enerjisi yardımı ile besinlerini sentezleyebilirler. Yeşil bitkiler bu gruba girerler. Bu nedenle de tüm canlıların temel besin kaynağı durumundadırlar. Heterotrof organizmalar ise besinleri alış şekillerine göre gruplandırılırlar. Hayvanların çoğu besinlerini katı parçacıklar halinde alıp sindirebilirler.
Bu gruptaki diğer beslenme şekilleri ise küfler, mayalar ve bakterilerde olduğu gibi bozulmaya başlayan bitkisel ve hayvansal artıkların üzerinden yarı hazır besin sağlayan saprofitler ve hepimizin çok iyi bildiği parazitlerdir. Parazitik beslenme şeklinde, besini sağlarken konukçuya zarar verme hatta çoğu kez onu öldürecek kadar zarar verme söz konusudur.