Mardin And. İHL SO THAT. So that In order that cümle Özne + fiil + nesne Sentence Subject + Verb + Object So that: için in order that: diye, için, = in.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
(ESKİYE AİT ALIŞKANLIKLAR)
Advertisements

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN) GRAMER ANLATIMI
(CAN,COULD,MAY,MİGHT,SHALL,HAD BETTER)
DUHA AKGÜN CLASS : B İİÖP. ÖZELLİKLERİ ► Bu cümleler gerçek ya da gerçek olmayan durumları tanımlar. ►İki cümlecikten oluşur; 1. Bağımlı şart cümlesi.
HAVE TO - MUST.
Aşırı, çok fazla & Yeterli, kâfi, yeterince
When: ne zaman Where: nereye nerede What: ne How: nasıl What time: saat kaçta How many/ how much: kaç tane/ ne kadar Which: hangisi Who: kim Bunların haricinde.
Although “-e rağmen” In spite of “-e rağmen”
When while as soon as after before until
SİMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
SİMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
(YAPABİLİRİM/YAPAMAM)
Yapı Kullanım Alıştırmalar
İNGİLİZCE GRAMER DÜZ CÜMLEDE HAVE GOT / HAS GOT (SAHİP OLMA) KALIPLARI
SIMPLE PRESENT TENSE.
SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
CONDITIONALS (IF CLAUSES) Type -1
IF CLAUSES (ŞART CÜMLELERİ)
IMPERATIVES (EMİR CÜMLELERİ)
SIMPLE PRESENT TENSE.
HAVE TO “has to” MUST.
THE SİMPLE PRESENT TESNSE
Click to add title in here
UNIT FIFTEEN Health and Sports
= DON’T need TO “gerek yok”
SÜMEYYE KARABOYUN İÖP-1
Soru sorma Geniş zaman “DO – DOES”
Yabancı Dil- II Bölüm - 3.
EXPRESSING PURPOSE, CAUSE AND RESULT AND GIVING REASON
NOUN CLAUSES (İSİM CÜMLECİKLERİ).
UNIT- 3 OUR NATURAL HERITAGE.
SORU CÜMLESİ (?) (QUESTIONS)
SIMPLE PRESENT TENSE ZAMAN İFADELERİ (Tıme Expressıons)
CONDITIONAL SENTENCES
CONJUNCTIONS (BAĞLAÇLAR)
İNGİLİZCE WANT, WOULD LIKE
İNGİLİZCE EXPRESSING PURPOSE
Kalıplar.
HOW OFTEN (NE KADAR SIKLIKLA)
POSSESSIVE PRONOUNS.
PAST SIMPLE TENSE GEÇMİŞ ZAMAN.
 The water is cold.  Everything became clear.
Expressing Daily Routines
Have to / has to ©2016 ingilizcebankasi.com.
© 2016 PRESENT SIMPLE © 2016.
© 2016 Future simple (will) © 2016 ingilizcebankasi.com.
SIK kullanılan CÜMLELER
Must ©2016 ingilizcebankasi.com.
First Conditional Sentences. LOOK AT THE EXAMPLES If the weather is fine, we’ll play tenis If I have enough money, I’ll buy the car If it rains, we’ll.
:Hazırlayan: BARIŞ AKYÜZ
SO THAT IN ORDER THAT IN ORDER TO IN CASE. So that In order that cümle Özne + fiil + nesne Sentence Subject + Verb + Object So that: için in order that:
UNIT 3 - A DAY IN MY CITY.
ADVERBS OF FREQUENCY (SIKLIK ZARFLARI).
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
IF CLAUSE TYPE 2 Conditionals.
Would you like a different color?
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
Future: I will/shall & I am going to. Structure: Subject+will/shall+verb(base form)+object.
tomorrow soon next week / year in five minutes/ in two hours later today I'll go to the market tomorrow. Don’t worry. He will be here soon. There.
HEALTH.
CONDITIONALS TYPE
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
AS AS NOT AS AS COMPARISONS.
CONDITIONALS TYPE
UNIT 6 Future Perfect.
İNGİLİZCE THE FUTURE TENSE ( BE GOING TO ). Be going to gelecek zamanda olan bazı olayları ifade etmek için kullandığımız bir yapıdır. İNGİLİZCE THE FUTURE.
NAME:MERYEM SURNAME:ACAR CLASS:7/E NUMBER:628. UNIT 7 DREAMS.
Should / Shouldn’t Prepared by Salih Hoca.
SHOULD EXPLANATION   *Should öğüt ya da tavsiye bildirmektedir. Bir kişiye öğütte bulunurken kullanılmaktadır. Yapılmasının iyi olmayacağını söyleyebilmek.
Sunum transkripti:

Mardin And. İHL SO THAT

So that In order that cümle Özne + fiil + nesne Sentence Subject + Verb + Object So that: için in order that: diye, için, = in order to

So that In order that To express PURPOSE or INTENTIONS She studIES hard IN ORDER THAT she can pass the class. She studIES hard SO THAT she can pass the class. I go there SO THAT I can visit my relatives. I go there IN ORDER THAT I can visit my relatives.

SO THAT amaç anlatır “İÇİN” anlamına gelir. I am working hard. (Sıkı çalışıyorum.) I want to pass my exams. (Sınavlarımı geçmek istiyorum.) SO THAT I want to pass my exams (Sınavlarımı geçmek istediğim için) I am working hard SO THAT I want to pass my exams. (Sınavlarımı geçmek istediğim için sıkı çalışıyorum.)

SO THAT amaç anlatır “İÇİN” anlamına gelir. I study my lessons hard. (Derslerime sıkı çalışıyorum.) I want to enter university. (Üniversiteye girmek istiyorum.) SO THAT I want to enter university (üniversiteye girmek istediğim için) I study my lessons hard SO THAT I want to enter university. (Üniversiteye girmek istediğim için derslerime çalışıyorum.)

My father saves money. (Babam para biriktiriyor.) He wants to buy a new car. (Yeni bir araba almak istiyor.) SO THAT he wants to buy a new car. (yeni bir araba almak istediği için) My father saves money SO THAT he wants to buy a new car. (Babam yeni bir araba almak istediği için para biriktiriyor.) ***SINAVDA SOR

I put the meat in the refrigerator. (Eti buzdolabına koyarım.) I don’t want it spoil. (Onun bozulmasını istemiyorum.) SO THAT I don’t want it spoil. (Bozulmasını istemediğim için, bozulmasın diye) I put the meat in the refrigerator SO THAT I don’t want it spoil.

I am attending a computer course. I want to use my computer. I am attending a computer course SO THAT I want to use my computer efficiently. (Bilgisayarımı verimli kullanmak istediğim için bilgisayar kursuna devam ediyorum.)

I am learning English. I want to find a good job. SO THAT I want to find a good job. (İyi bir iş bulmak istediğim için) I am learning English SO THAT I want to find a good job.

Please close the window. I don’t catch cold. SO THAT I don’t catch cold. (Üşütmek istemediğim için) Please close the window SO THAT I don’t catch cold.

She will take her umbrella. She doesn’t get wet. SO THAT She doesn’t get wet. (Islanmaması için, ıslanmasın diye) She will take her umbrella SO THAT She doesn’t get wet.

I put a lot of water in the jug. You can drink it. SO THAT you can drink it. (Senin içebilmen için, İçebilesin diye,) I put a lot of water in the jug SO THAT you can drink it.

I work hard. I can earn more money. SO THAT I can earn more money. (Daha çok para kazanabilmem için, Daha çok para kazanabileyim diye,) I work hard SO THAT I can earn more money.

You must run to the bus stop. You can catch the bus. SO THAT you can catch the bus. (Otobüsü yakalayabilmen için, otobüsü yakalayabilesin diye,) You must run to the bus stop SO THAT you can catch the bus.

I am always with my babies. They can need help. SO THAT they can need help. (Yardıma ihtiyaç duyabilirler diye,) I am always with my babies SO THAT they can need help.

Ali swims every day. He can be healthy. SO THAT he can be healthy. (Sağlıklı olabilmesi için, sağlıklı olabileyim diye) Ali swims every day SO THAT he can be healthy.

I am learning English. I can read English books. SO THAT I can read English books. (İngilizce kitapları okuyabilmek için, İngilizce kitapları okuyabileyim diye,) I am learning English SO THAT I can read English books.

My mother cooks chicken every Sunday. We can eat it. SO THAT we can eat it. (Onu yiyebilmemiz için, Onu yiyebilelim diye,) My mother cooks chicken every Sunday SO THAT we can eat it.