AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DEMOKRASİ Fatih AYGÜN

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Geçmişten günümüze “BİRLİK GRUBU”. Cemiyetten Birlik Grubu’na Ülkemizde bilimsel diş hekimliğinin, ilk fakültemizin kuruluşuyla (1908) başlamasından kısa.
Advertisements

Siyaset Bilimine Giriş
Avrupa Birliği.
1.3 DEVLET ŞEKİLLERİ.
TÜRKİYE’DE ÇAĞCIL DEMOKRASİ, DEMOKRATİK KÜLTÜR VE OLGUNLUK
MALİ SOSYOLOJİ
AVRUPA BİRLİĞİ, AB DEĞERLERİ VE AB’DE DEMOKRASİ
Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Perspektifi
Siyaset Bilimine Giriş
HAKLARIMIZ Kazanım: Sahip olduğu haklarını belirtir.
AB GENÇLİK( YOUTH ) PROGRAMI
Siyaset Bilimine Giriş
DEMOKRASİ.
Anayasal Vergilendirme İlkeleri
KLASİK DEMOKRASİ Eski Yunan şehir devletlerine dayanır. En iyi uygulayıcısı ve o dönemde en güçlü şehir olan Atina’dan dolayı Atina demokrasisi olarak.
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DEMOKRASİ Nesrin Demir ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ DENİZLİ 20 ARALIK 2009.
ATATÜRK İLKELERİ.
AVRUPA BİRLİĞİNDE ÜYELİK
Avrupa Birliği Sosyal Politikası Kadın-Erkek eşitliği
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük CUMHURİYETÇİLİK
DEMOKRASİNİN SERÜVENİ
ANAYASA REFERANDUMU’NA NE DİYORUZ ? Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği *İstanbul Barosu Başkanlığı’nın çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.
EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ
10 ARALIK DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A (III)
ELEKTRONİK DEMOKRASİ.
YEREL YÖNETİMLER VE DEMOKRASİ
İnsan Hakları Nedir? İnsan hakları, olmadığı koşulda, kişilerin insan olarak onurlarıyla yaşabilmelerinin mümkün olmadığı temel ilkelerdir. İnsan hakları.
SEZGİN ÖZTEK ŞEREF AYAN
SOSYAL BİLGİLER 5. SINIF DERS KİTABI 7
SENDİKALARIN ENDÜSTRİYEL DEMOKRASİYE KATKISI VE SENDİKA İÇİ DEMOKRASİ
KENTSEL SİYASET. KENTSEL SİYASET Kentsel Siyaset-2 Doç.Dr. Ahmet MUTLU.
KENTSEL SİYASET-2. KENTSEL SİYASET-2 Kentsel Siyaset-4 Doç.Dr. Ahmet MUTLU.
KENTSEL SİYASET-5. KENTSEL SİYASET-5 Kentsel Siyaset-5 Doç.Dr. Ahmet MUTLU.
SİYASETTE YÜKSEK TOPUKLAR.
Kamuda İnsan Kaynakları Yönetimine Egemen Olan İlkeler: 2
BÜTÇE NEDİR 1. Bütçe: Bütçe, gelecekteki belirli bir dönemde gerçekleşmesi öngörülen gelir ve giderlerin karşılıklı tahminlerini içeren cetveldir.
KAMU POLİTİKASINDA ROL OYNAYAN AKTÖRLER
AVRUPA BİRLİĞİ KURUMLARI
BİRLİK.
BOSTANCI İLKOKULU BİREY. Birey En küçük birey ailedir. Aile anne,baba ve çocuklardan oluşan top- lumdur. Birey:Birey sosyal olan,fiziksel,duygusal, Kişilik,farklı.
EĞİTİMİN POLİTİK TEMELLERİ
2. Hafta sorusu: Lizbon Anlaşması AB’nin kurumsal yapısında nasıl bir değişikliğe neden olmuştur. AB Lizbon anlaşması sonrası Demokratik bir yapıya kavuşmuş.
ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ
AB Avrupa’nın siyasi ve ekonomik bütünleşmesini insan hakları ile hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde sağlamak amacındaki demokratik Avrupa ülkelerinden.
VII. Ünite SİYASET FELSEFESİ
Yrd Doç Dr Turhan ŞALVA İş Sağlığı ve Güvenliği
YONT221 KAMU YÖNETİMİ DÜŞÜNCESİNİ GELİŞİMİ VE DEVLETİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ YÖNETİŞİM.
DEMOKRASİ NEDİR?. Gücünü halktan alan, yönetimde halk iradesinin etkin olduğu eşitlik, adalet, özgürlük, insan hakları prensibine dayanan anlayışa demokrasi.
Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri
Sefa Şahin Konu: Yönetişim
AYRIMCILIK.
demokrasinin temel ilkeleri
6.1. Sendikalar ve toplu sözleşme
BİLGİSAYAR DERS ÖDEVİ DERS :DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI
ANAYASA REFERANDUMU’NA NE DİYORUZ
Avrupa Birliği Perspektifinden Yerelleşme
İnsan Hakları Nedir? İnsan hakları, olmadığı koşulda, kişilerin insan olarak onurlarıyla yaşabilmelerinin mümkün olmadığı temel ilkelerdir. İnsan hakları.
İNSAN HAKLARI. İNSAN HAKLARI İnsan hakları nedir? İnsanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk duygularını.
NEO LİBERAL POLİTİKALAR VE
Madde Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu.
. DERS.
MEDENİ HUKUK.
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ. TOPLUMSAL CİNSİYET-1 Toplumsal cinsiyet, bireyin belirli bir cinsten olduğuna ilişkin bilgiye, bu bilgi dahilinde olmak üzere.
Demokrasinin Temel İlkeleri Hazırlayanlar:M.Kerem GÜNGÖR Deniz ÇAPAR Kaan CANLI.
HUKUKUN DALLARI Doç. Dr. Mustafa ÇEKER.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
1982 TARİHLİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’NDA İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ Prof. Dr. Yasemin KARAMAN KEPENEKCİ Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Sunum transkripti:

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DEMOKRASİ Fatih AYGÜN

DEMOKRASİ KAVRAMI Halkın yönetimi anlamına gelen demokrasinin, tarih boyunca farklı toplumlar tarafından farklı uygulamalarla bugüne geldiği görülür. Bugün genel kabul gören demokrasi yönetim biçiminin itibar kazanması çok uzun yıllar almıştır. Bunda demokrasi kavramının, toplumdan topluma değişen farklı algılama biçimlerinin etkisi olmakla beraber, tarihsel süreç içinde yaşanan birtakım sosyal olayların da rolü bulunmaktadır.

DEMOKRASİ KAVRAMINI TANIMLAMAYA YÖNELİK DEMOKRASİ TEORİLERİ Demokrasi Yunan kökenli özel bir ifade olup Yunanca’da halk, halk kitlesi veya tam yurttaşlık anlamında bir kelime olan “demos” ile egemen olmak veya “iktidar kullanmak gibi anlamlara gelen “kratein” sözcüklerinden oluşmaktadır.

NORMATİF VE REALİST DEMOKRASİ KURAMLARI Demokrasinin tanımı konusunda ise genel olarak iki değişik demokrasi kuramından söz edilebilir. Bunlardan biri normatif, diğeri ise “amprik” veya “realist” demokrasi kuramlarıdır. Normatif demokrasi kuramı, demokrasiyi sözlük anlamından hareket ederek tanımlar. Normatif demokrasi kuramlarının yönelimi (Schmidt:21) bir ideali, bir olması gerekeni yansıtır. Bu anlamda bir rejimin demokratik olabilmesi için, halkın eğilimlerine tam olarak uyması gerekir. Böyle bir yönetim hiçbir zaman olmamıştır ve belki de hiç olmayacaktır (Erdoğan,1999:205).

Amprik demokrasi teorisi ise, ideal anlamda demokrasiyi değil, demokratik olarak kabul edilen mevcut yönetim biçimlerinin ortak özelliklerinin neler olduğunu ortaya koymaya çalışır. Bu tür demokratik rejimlerin özelliği, tam bir demokratik duyarlılık değil, nispeten çokça bir yurttaş grubunun uzun bir zaman boyunca arzularına cevap verebilmesidir

Modern demokrasinin tanımı konusunda Robert Dahl demokrasinin (yada onun tabiriyle “poliarşi”) varlığı için “asgari usul” şartlar adını verdiği yaygın bir şekilde kabul gören yedi şart belirlemiştir (Diamond ve Platlner,1995:72-73): Devlet politikası hakkındaki hükümet kararları üzerindeki kontrol yetkisi anayasal olarak seçilmiş organlarda toplanmalıdır.

Seçilmiş organlar, baskının nispeten nadir olarak görüldüğü, sık sık yapılan ve dürüstçe idare edilen seçimlerle işbaşına gelmelidir. Pratik olarak bütün yetişkinler hükümetteki seçimle belirlenen organlara seçilebilme olanağına sahip olmalıdır. Vatandaşların geniş tanımlanmış siyasi meselelerle ilgili ciddi cezaların tehdidi olmaksızın kendilerini ifade edebilme olanakları olmalıdır.

Vatandaşlar alternatif bilgi kaynaklarına ulaşma imkanlarına sahip olmalıdırlar. Bundan da öte, alternatif haber kaynakları varolmalı ve bunlar kanunlar tarafından korunmalıdır. Pratik olarak bütün yetişkinler organların seçiminde oy hakkına sahip olmalıdırlar. Vatandaşlar aynı zamanda bağımsız siyasal partileri ve çıkar guruplarını içine alan nispeten bağımsız kuruluş ve organizasyonları şekillendirebilme hakkına sahip olmalıdır.

Görüldüğü gibi ampirik demokrasi teorisine göre, sayılan bu şartları yerine getiren bir siyasal rejim demokratik olarak kabul edilebilir. Ancak sıradan bir demokrasi bu şartlardan çok daha fazla niteliklere sahiptir. Bunlar sadece demokrasinin “vazgeçilmez şartları” veya minimum şartlarıdır. Dünyada bu şartları İkinci Dünya Savaşından bu yana kesintisiz olarak yerine getirebilmeyi başarmış sadece 21 ülke vardır.

Arend Lijphard’ın tespitlerine göre bu ülkeler şunlardır: Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Avusturya, Belçika, İngiltere, Danimarka,Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Lüksembourg, Norveç ve Yeni Zelanda (Gözler,2001:114). Görüldüğü gibi Avrupa Birliği 15 üyeye sahipken 12’si bu 21 ülke içinde yer almıştır.

Bu teoriden yola çıkarak demokratik yönetim biçimi şu özelliklerle karakterize edilip tanımlanabilir; Demokrasi, genel, özgür, eşit, gizli seçim hakkı, partiler arası rekabet, tüm yurttaşlar için sağlıklı bilgi edinme, düşünce, muhalefet ve koalisyon özgürlüğü oy hakkı sayesinde yöneticilerin düzenli olarak seçimle gelme, seçimle gitme imkanına sahip olduğu ve temel kamu haklarının tanınıp güvence altına alındığı bir yönetim biçimidir (Schmidt:21). Demokrasi kavramına siyaset felsefesi açısından bakıldığında şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Demokrasisi olarak da adlandırılan Avrupa Birliğindeki demokrasinin temelinde liberal siyaset felsefesi anlayışı yatmaktadır. Demokrasi tanımında, hukukun üstünlüğü en göze çarpan özellik olarak ortaya çıkmaktadır.

Demokrasi Kavramının Temel İlkeleri . Demokrasi kavramının temel hedefleri demokrasi tanımında açık bir şekilde yer aldığı gibi başta özgürlük ve eşitlik olmak üzere siyasal temsil, siyasal katılım ve haklardır. Özgürlük ve Eşitlik ÖZGÜRLÜK Demokrasinin ilk öğesi ve ortak değeri olan özgürlük bir ülkede demokrasinin bulunup bulunmadığının temel göstergelerinden birisidir. Özgürlükten amaç, herkesin her zaman ve her yerde dilediğini yapabilmesi değildir. Kuşkusuz demokrasilerde özgürlükten amaç; herkesin anayasal ve yasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla başkalarının özgürlüğünü engellemeden istediğini yapabilmesidir.

Bu bağlamda eğitim, çalışma, sağlığını koruma, yaşam, haberleşme, hak arama vb. özgürlükler yanı sıra demokrasiler için en vazgeçilmezi olan düşünce özgürlüğünden söz edilebilir. Özgür düşünceye sınır getiren toplumlarda demokrasiden söz edilemez. Daha açık bir deyişle, demokrasi ile yönetilen toplumlarda her türlü düşünce savunulabilir ve herhangi bir düşünceyi savunanlar o düşünceler doğrultusunda örgütlenebilir. Düşünce özgürlüğü ve bu alandaki örgütlenmelere sınırlamalar getirildiği zaman demokrasiler en büyük yarayı almış olur.

EŞİTLİK Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi de eşitliktir. Tıpkı özgürlükte olduğu gibi eşitlikten amaç da herkesin her yönden eşitliği değildir. Burada söz edilen eşitlik, devletin dolayısıyla siyasi iktidarın vatandaşlara götürdüğü hizmetlerde, yasalar önünde vatandaşların eşitliğidir. Daha açık bir ifade ile, devlet vatandaşlara hizmet götürürken, ya da yasalar vatandaşlara uygulanırken vatandaşlar arasında dil, din,ırk, felsefi inanç, eğitim, yaş, cinsiyet, siyasi ve ideolojik görüş farkı gözetmeden herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Ancak bu sadece yasal eşitlik anlamına gelmektedir.

. Diğer yandan Toplumda kaynak dağılımı toplumsal sınıf ve kümeler arasında eşitsiz bir biçimde dağılıyorsa o toplumdaki bütün kişileri eşit ve özgür saymak pek gerçekçi olmayacaktır. Önemli olan, toplumda ekonomik eşitsizlik nedeniyle özgürlüklerini kullanamayan kesimle her türlü olanağa sahip olan varlıklı kesimlerin arasındaki dengeyi korumaktır. Bu ölçü tutturulabildiği ölçüde demokrasi sağlıklı olarak işler. Aksi halde bu ölçü ne kadar çok denge dışına çıkarsa demokratik yönetim o ölçüde aksamaya başlar. Dolayısıyla eşitlik derken yasal eşitlik kadar demokratik eşitlik de büyük önem taşımaktadır.

Siyasal Temsil Siyasal temsil kavramı da, demokrasi için en gerekli unsurlardan biridir. Temsil kavramının siyasal alana uygulanması sonucu millet “temsil olunan kişi”, halkın seçtiği kişiler de “temsilci” olarak kabul edilmiştir. Demokraside, siyasal temsilden amaç ülkeyi yönetmek için siyasi iktidarı ele geçirme yarışına her türlü düşünce ve ideolojinin kısıtlanmaksızın örgütlenerek katılabilmesi ve her türlü düşüncenin ve tüm toplumsal katmanların parlamentoda (meclislerde) ve demokratik platformlarda temsil edilebilmesi, seslerini duyurabilmesi, hak ve çıkarlarını savunabilmesidir. Bu da toplumda örgütlenme, düşünce, basın-yayın vb. temel özgürlüklerin bulunmasıyla mümkündür. Aksi halde siyasi iktidar yarışına belirli siyasi ve ideolojik görüşlerin, örgütlerin girdiği, dolayısıyla belirli kesimlerin yönetimde seslerini duyurdukları ve temsil edildikleri yönetim biçimlerinde, çoğulculuktan dahası demokrasiden bile söz edilemez.

Siyasal Katılım Katılımcılık olgusu da bilindiği gibi demokrasi ilkelerinden biridir. Bu da halkın kendini yönetecek kişileri seçtikten sonra, siyasi iktidarların özellikle uygulama kararlarına örgütleri aracılığıyla zaman zaman katılabilmesi, o kararları etkileyebilmesi gerektiğinde de değiştirebilme ilkesidir. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde uygulama alanı bulan katılımcılıkta, tüm toplumsal katmanlar, her türlü meslek grupları ve çalışanlar, değişik düzeylerde ve boyutlarda örgütlenme hakkına sahiptirler.

Örgütler, kendi aralarında birleşip önce federasyon sonra konfederasyonlar oluşturarak büyük ölçekli ve oldukça çok üyeye sahip örgütlere dönüşebilmektedir. Yüz binlerce hatta belki milyonlarca üyeye sahip büyük ölçekli örgütler hem kendi hem de toplumsal sorunlarda, varlıklarını hissettirip siyasi iktidar üzerinde baskı oluşturabilmekte ve bu örgütlerin aldığı kararlara siyasi iktidarlar kolay kolay karşı koyamazlar . Böylesi bir yapıya ulaşmış örgütteki üyelerin aynı zamanda seçmen olduğu düşünülürse, ayrıca bu üyelerin etkilediği kişilerin oluşturduğu sayı göz önüne alındığında bu kitlesel örgütlerin siyasal iktidarları bile değiştirebilecek güce erişebileceğini söylemek mümkündür.

Haklar Demokrasinin tanımında kullanılan, temel kamu haklarının tanınıp güvence altına alınmış olması, bu kavramın ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Demokratik bir düzende siyasal makamları belirlemek için yapılan seçimlerin bir anlam ifade edebilmesi için, temel hak ve özgürlüklerin tanınmış ve korunmuş olması gerekir. Bu haklar; düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, konuşma, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma vb. haklardır.

Bu alandaki en kapsamlı kavram insan haklarıdır Bu alandaki en kapsamlı kavram insan haklarıdır. “İnsan hakları”; ırk, din, dil ayırımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu haklardan yararlanmak bakımından vatandaş ve yabancı arasında fark olmamalıdır. Kamu özgürlükleri ise, insan haklarının devlet tarafından tanınmış ve pozitif hukuka girmiş bölümünü ifade eder. Yani kamu özgürlükleri, anayasa ve kanunlar tarafından düzenlenmiş, sınırları belirlenmiş ve böylece kişilerin onları pratik olarak kullanmalarına olanak sağlanmıştır.

AB’ de DEMOKRASİ SORUNU AB’nin kurucu ülkeleri ileri demokratik ülkeler olarak görülen sivil ve siyasi özgürlüklerin güvence altına alındığı ülkelerdir. Bu ülkelerde; Hukuk devleti güvencelerine riayet edilir. Demokratik karar alma süreçleri bu sistemin ana belirleyicisidir. Piyasa ekonomisine dayalı bir ekonomik düzen hakimdir. İdeolojik kültürel ve etnik çoğulculuk bu sistemin karakteristik özelliklerindendir.

Bu en temel toplumsal ve siyasal idealler bakımından “sicili temiz” olan ülkelerin oluşturduğu yapının da aynı özellikleri göstermesi beklenen bir durumdur. Kısaca AB “özgür bir düzen” öngörmektedir. SORU: Böyle bir düzen içinde yer alan ülkelerin oluşturduğu AB’de demokrasi eksikliği nasıl oluşmaktadır?

Bu çerçevede AB içinde demokrasiye ilişkin sorunlar başlıca iki noktada toplanabilir; Demokratik Meşruiyet Sorunu Demokrasi Açığı Sorunu 1. Avrupa Kamusal Alanı 2. AB Vatandaşlığı Sorunu 3. Avrupa Kimliği ve Ulusal Kimlik

Demokratik Meşruiyet Bu sorun, demokrasi açığı olarak bilinen kavramın kurumsal boyutuna ilişkin yönüne işaret eder; AB’nin karar alma mekanizması içinde en önemli yetkiye sahip kurum olan AB Konseyinin seçilmiş bir organ olmaması Meşruiyetin gerçek sembolü olan ve seçilerek görev yapan tek kurum olan AB Parlamentosunun yönetim sistemine yetersiz katılımı AB kurumlarının yeterince şeffaf olmaması

Şeffaflık; AB vatandaşlarının Topluluğun bilgi ve belgelerine daha geniş ölçüde ulaşılabilmesinin ve metinlerin daha anlaşılır hale getirilmesine ilişkin taleplerine karşı daha duyarlı olunması anlamına gelir. AB kurumlarının vatandaştan uzak ve gizli çalıştığı ayrıca Avrupa vatandaşları için karar yöntemlerinin anlaşılmasının güç olduğu yönünde genel bir kanı olması. Bu durumun kurumların yeterince şeffaf olmamasından kaynaklandığı belirtilmektedir.

Demokrasi Açığı Genel olarak demokrasi açığı; AB’nin gerektiği kadar demokratik olmadığı ve Birliğin işleyiş yöntemlerinin karmaşıklığı nedeniyle sade vatandaşlardan giderek uzaklaştığı görüşünü temel alan bir kavram olarak ifade edilmektedir. Oysa demokrasi eksikliği veya açığı sorunu AB Parlamentosunun yetkilerini sorununu aşan öncelikle; Avrupa kamusal alanı ve Avrupa kamuoyunun oluşum eksikliği konusudur.

Avrupa Kamusal Alanı Kamusal alan kavramı farklı biçim ve boyutları kapsayacak şekilde tanımlanabilir; - İnsanların iletişiminin ve etkileşiminin fiziksel bir alanı - İki taraf arasındaki bilgi alışverişinin farklı eklemlenme biçimlerinin ve entelektüel veya entelektüel olmayan tartışmaların meydana geldiği bir alan

-Devletlerin ve devlet dışı aktörlerin planlanmış veya planlanmamış politikalarının ortaya çıktığı bir alandır (Rappa,2002:7). Habermas’ın tanımladığı şekliyle kamu alanı, devletin otoritesiyle sivil toplum arasındaki ayrım, devlet yönetimiyle ilgili düzenleme konusunda ve birbirleriyle ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar üzerine bir araya gelen özel bireylerin bulunduğu zemindir. Bu kavram aynı zamanda çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez dayanak noktalarından olan kamuoyunun doğru anlaşılmasında da etkilidir.

Avrupa kamusal alanına bakıldığında, gerçek bir kamusal alandan söz etmek güçtür. Avrupa kamusal alanını oluşturmanın ön koşulu olarak 2 yol ileri sürülmektedir; Birincisi; gerçek bir Avrupa kamusal alanı yaratmak İkincisi; mevcut ulusal kamusal alanlarını Avrupa kamusal alanlarına dönüştürmek. Birinci çözüm oldukça yüksek çaba ve uzun bir süreç gerektiren yol olarak görülmektedir.

İkinci yol ise, ulusal kamusal alan içindeki aktörlere konulara ve kurumlara odaklanmayı artırmayı gerektirir. Kamusal alan oluşturmada etkili olan araçlardan en önemlileri olan yazılı, görsel medya ve eğitim gibi alanların hala ulusal düzeyde olduğu görülmektedir. AB’de demokrasi açığının aynası olarak görülen diğer önemli konu ise, Avrupa kimliğidir.

Avrupa Kimliği AB’ye özgü yeni bir Avrupa kimliği oluşturmak, siyasi bütünleşme süreci ile birlikte gerekli görülmektedir. Bu noktada şu sorular tartışılmaktadır; Avrupa da ulus devletler ve bunların içinde yer alan ulusal kimliklerin ötesinde bir Avrupa kimliği var mıdır? Ulusal aidiyetlerin yanında bir Avrupa aidiyeti olması mümkün müdür? Avrupalılaşma sürecinde üst Avrupa kimliği ulusal kimliklerin yerine geçerek onları eritmekte midir?

Yoksa kolektif kimlikler, Avrupalı, yerel ve ulusal arasında bölünmekte midir? Avrupalılaşma, ulusal ve yerel kimliklerin güvenliğine yönelik muhtemel bir tehdit midir? Bilindiği gibi AB bir ulus devlet formuna sahip olmadığından, AB’den beklenen ulus devlet vatandaşının sahip olduğu gibi bir kimlik değil, Avrupa siyasi kimliğidir. Ulusal kimlik ile Avrupa kimliğine yönelik teorik yaklaşımlara göre; Avrupa kimliğinin ve ulusal kimliğin farklı düzeylerde kimlikler olduğu ve farklı anlamlar taşıdığı söylenebilir.

Buna göre ulusal kimlik bir iç merkez olarak düşünüldüğünde, Avrupa kimliği onu çevreleyen bir dış merkez halini almaktadır. Dolayısıyla bu iki kimlik farklı düzeylerde farklı anlamlar taşıdığı için birbirleriyle uyum göstereceği söylenebilir.

Avrupa Vatandaşlığı Avrupa vatandaşlığı siyasi birliğin derinleşmesinde önemli unsurlardan biridir. Buna göre üye devletlerden birinin yurttaşı olan herkes aynı zamanda Birliğin de yurttaşı sayılmaktadır. Avrupa vatandaşlığının kazanılmasına ve kaybedilmesine ilişkin prosedür, tüm birlik vatandaşları için görünmesine karşın, üye devletlerin vatandaşlık kanunları birbirinden farklıdır. Bu durum Birlik vatandaşları açısından haksız birtakım sonuçlara yol açabilecek niteliktedir.Avrupa vatandaşlarının gelecekte ifade edeceği anlam, Birliğin siyasal yapılanmasını tamamlanması ile yakından ilgilidir.

Sonuç AB, bütünleşme sürecini henüz tamamlamamış, hükümetler arası yapıdan giderek devletler üstü bir yapıya dönüşen ve tarihte daha önce denenmemiş türden federal yönetime ait bazı özellikler yansıtan kendine özgü bir oluşum sergilemektedir. AB, gerek yeni bir model olmasından kaynaklanan gerekse birçok ülkeyi bir arada tutabilmenin zorluğundan da kaynaklanan bir entegrasyon sorunu da yaşamaktadır. Demokratik ilkelerle yönetilen AB üye ülkeleri AB projesi içinde demokrasi eksikliği ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Kuşkusuz bunun temelinde kurucu babalar olan teknokratik elit kesimin rolü olmakla beraber, asıl sorun bu çoklu yapıda demokrasinin özünü teşkil eden ortak bir müzakere alanı ve kimliğin oluşturulamayışından kaynaklanmaktadır. Ancak bu sorunlardan kısa sürede kurtulmak, sorunların çok aktörlü ve çok yönlü oluşundan kaynaklanması nedeniyle zor görünmektedir. AB, vatandaşlar karşısında, tamamen somut bir gerçek haline gelebilmesi için, kamusal alandaki söylem aracılığı ile teşvik edilecek ve böylelikle

Çeşitli biçimlerde şekillendirilecek bir toplumsal imaj değişikliği gerekmektedir. Kamusal alan Avrupa bütünleşmesinin üretim ve şekillenme sürecinde son derece önemli bir yere sahiptir. Bu aynı zamanda bir dayanışma biçimi ve dayanışma yolu olarak da görülebilir. Kimlik konusuna gelince, bu noktada bir Avrupa kimlik türünü oluşturmada ulusal hükümetlerin kolaylık sağlaması gerektiğinin önemi açıktır.

Şimdiki durumda bazı ülkeler direnç gösterse de; vatandaşların sadakatini ve ülkelerin bağımsızlığını aşındırmadan bunu yapmak mümkün görünmektedir. Avrupa düzeyinde yapılan araştırmalarda Avrupa vatandaşı, şimdiki durumda Birliği desteklemektedir. AB, başta işsizlik olmak üzere ekonomik sorunlara çözüm getirebildiği, sosyal dayanışmayı sağlayabildiği ölçüde, siyasi birlik oluşturma sürecini tamamlayacak potansiyele sahip görünmektedir. Ancak değişen dünya şartları içinde, bu yapının hangi düzeye ve doğru gideceği zaman içinde görülecektir.